25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 1 Haziran 2015 EDİTÖR: CANER ÖZTÜRK Kılıçdaroğlu Eskişehir ve Ankara mitinglerinde konuştu, MİT TIR’ları üzerinden hükümete yüklendi: Müslüman kanı dökülüyor, bunlar silah veriyor CHP Genel Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in gündeme getirdiği silah taşıyan MİT FIRAT TIR’ları konusunda KOZOK “Cumhuriyet gazetesinin hakkını teslim edelim. Gerçekten de olağanüstü bir habercilik görevi yerine getirdi. Oradaki yoksullara, çatışmalarda yaralananlara elbette yardım götürülebilir ama ilaçların altına bombaları gizleyerek ve sonra bunu inkâr ederek, inkâr ettikten sonra, belgeler ortaya çıktıktan sonra, kabul ederek bir zikzak çizerseniz bu Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmaz” dedi. Kılıçdaroğlu, dün Eskişehir ve Ankara mitinglerinde seçmenlere seslendi. Öncesinde Atatürk’ten bu yana CHP liderlerinin portrelerini çizen ressam Yaşar Çallı’nın Emek Mahallesi’ndeki atölyesini gezen Kılıçdaroğlu, çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, MİT TIR’larında çıkan silahlarla ilgili şunları söyledi: “Cumhuriyet gazetesi çok güzel bir gazetecilik görevi yaptı. Militan gruplara gönderilen silahların belgelerini ortaya koydu. Ne diyorlardı bunlar millete? “Efendim biz insani yardım gönderiyoruz.” İnsani yardım gizli gönderilir mi, biz de CHP olarak insani yardım gönderdik, Irak’a Türkmenlere. İnsani malzemeden niye utanalım? Gizli gizli götürüyorlardı. Millete yalan söylüyorlardı. Şimdi çıktı ortaya, “Biz bu silahları Türkmenler’e gönderiyorduk..” Onlar da diyor ki, “vallahi bize böyle bir silah gelmedi.” Bir hükümet, size yalan söylüyorsa, o hükümetin itibarı artık dünyada yoktur.” ‘Hepsinin eli kanlı’ Suriye’ye silah, bize sansür emokrasilerde iktidarların kamuoyuna ‘hesap verebilirliği’ en temel ilkelerden biridir. Bu konuda Türkiye iyi bir sicile sahip değil, hele ‘dış politika’ konuları hemen hiçbir zaman, kamuoyu nezninde bırakın sorgulamayı, tartışılır olmadı. Tam tersine, bu konular çoğunlukla ‘milli politika’ kisvesi içinde tabu olarak kaldı. Kıbrıs müdahalesi, Azerbaycan politikası, Özal döneminin ‘soydaş’lık söylemleri bu konuda en önemli örnekler olarak sayılabilir. İşin içinde ‘Türklük’, ‘soydaşlık’ varsa dış siyaset tartışması tabularla sınırlanır. Şimdi buna bir de ‘İslam âlemi’nin hamiliği eklendi. Ama daha önemlisi, mevcut iktidar eli yükseltti; emperyal hevesler içine girdi, emperyal hevesli politikaları sorgulamak da tabu haline geldi. haber 5 D ABD ve Batı teşvik etti Ankara’dakiler gençleri potansiyel suçlu görüyor Kılıçdaroğlu, Eskişehir mitinginde CHP adaylarıyla izleyenleri selamladı. Eskişehir’de gençlere yönelik vaatlerine ağırlık veren Kılıçdaroğlu “Ankara’daki beyler, gençleri potansiyel suçlu olarak görüyorlar. Ya bir şey yapar larsa, olur ya yanlış bir şey yapsa ne olur, düzelteceğiz. Biber gazıyla, sopayla, copla çocuklarımızın üzerine gitmemiz doğru değil. Onlar bizim çocuklarımız. Hiç endişe etmeyin ben gençlerin halinden çok iyi anlarım” dedi. Yüzde 17’si CHP’ye oy vermemiş Ankara mitinginde parti canlı alan yoklaması yaptı, ilginç sonuçlar çıktı CHP’nin Tandoğan Meydanı’nda yaptığı canlı alan yoklamasından mitinge gelen her 100 kişiden 17’sinin son seçimlerde AKP, MHP ya da HDP’ye oy verdiği ortaya çıktı. Meydana gelenlerle yapılan görüşmeler anında sisteme yansıdı ve istatistikler çıkartıldı. Leadership Research&Consulting (LRC) tarafından yapılan ankette katılımcıların profilleri ele alındı. Anketten çıkan en çarpıcı sonuç katılımcıların daha önce oy verdikleri partilere yönelik oldu. Buna göre “2011 genel seçimlerinde hangi partiye oy verdiniz?” sorusuna meydana gelenlerin yüzde 6.41’i “AKP” yanıtını verdi. Önceki seçimlerde MHP’ye oy verdiğini söyleyenlerin oranı yüzde 9.71’e ulaştı. Katılımcıların yüzde 1.28’i HDP’ye oy verdiklerini açıklarken yüzde 2.38’i “oy vermediğini” söyledi. Katılımcılara bu seçimlerde hangi partiye oy verecekleri de soruldu ancak bu sorunun yanıtını seçim yasaklarına girdiği gerekçesiyle yayımlayamıyoruz. Meydandakilere CHP’nin seçim vaatlerini ne kadar inandırıcı buldukları da soruldu. Katılımcıların yüzde 48’i “tamamen inandırıcı” bulduğunu söylerken yüzde 30.5’i “inandırıcı buluyorum”, yüzde 14’ü “orta derecede inandırıcı buluyorum”, 4’ü “biraz inandırıcı buluyorum” dedi. “Hiç inandırıcı değil” diyenlerin oranı yüzde 2’de kaldı. Katılımcıların yüzde 89’lik bölümü CHP’nin 2011 seçimlerine göre daha hazırlıklı olduğunu belirtti. Sonuçları değerlendiren CHP Genel Başkan Danışmanı Doç. Dr. Fatih Gürsul, “Şunu görüyoruz, seçmenimizde bir heyecan var, bunu yaptığımız çalışmalardan da görüyoruz. Bu kez CHP’li olup da geçen seçimlerde sandığa gitmeyenlerin de oy vereceklerini görüyoruzve seçimlerde bir oy patlaması bekliyoruz” dedi. Terör bize döndü Kılıçdaroğlu, eğer insani yardım götürülüyorsa bunun bütün dünyanın gözü önünde yapılması gerektiğinin altını çizerken “Ayrıca şu var; biz silah gönderdik ne oldu? IŞİD Musul Konsolosluğumuzu bastı, 49 vatandaşımızı rehin aldı. Ne oldu, bir şey mi yapıldı? Hayır. Sonuçta, terör bize döndü” dedi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Sevgili vatandaşlarım, bu hükümet, sizin 2002’de oy verdiğiniz hükümet değildir. ‘Biz yasaklarla, yolsuzlukla, yoksullukla mücadele edeceğiz.’ Vatandaşımız dedi ki, ‘mademki mücadele edecekler, yoksulluğu, yasakları, yolsuzluğu bitirecekler biz de oy verelim.’h 13 yıldır iktidardalar. Oy verdiğiniz parti sizi kandırdı, aldattı. Gırtlağına kadar yolsuzluğa battı, yoksulluğu bitireceğim dedi, 17 milyon yoksulumuz var.” Toplam 2 milyon 867 seçmenden 900 bini gümrüklerde oy verme işlemini tamamladı. 33 gümrük kapısındaki oy verme işlemi 7 Haziran’a kadar sürecek Yurtdışında 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri için oy verme işlemi dün sona erdi. YSK, 7 Haziran’da yapılacak 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için 54 ülkedeki 112 temsilcilikte sandık kurmuştu. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlar, Avrupa’da 57 noktada, diğer ülkelerde ise 55 noktada oy kullandı. Oy kullananların sayısının 900 bini geçtiği, dünkü oylarla birlikte sayının 1 milyonun üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Yurtdışında yaklaşık 2 milyon 867 seçmen bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaklaşık 231 bin kişi oy kullanmıştı. Yurtdışında yaşayan Türk seçmenler, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, İsviçre, KKTC’de 24 gün; ABD’de 16 gün; Norveç’te 10 gün; Romanya’da 4 gün; Bulgaristan, Hollanda, İtalya, Kanada, Suudi Arabistan ve Türkmenistan’da 3 gün; Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Cezayir, İsrail, Kazakistan, Kırgızistan, Makedonya, Rusya, Yunanistan’da 2 gün; Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Çek Cumhuriyeti, Çin, Finlandiya, Güney Afrika, Gürcistan, İran, İrlanda, İspanya, İsveç, Japonya, Katar, Kosova, Kuveyt, Lübnan, Macaristan, Mısır, Özbekistan, Polonya, Sudan, Tayland, Ukrayna, Umman, Ürdün, Yeni Zelanda’da bir gün boyunca oy kullandı. Türk seçmenin 33 gümrük kapısındaki oy verme işlemi 7 Haziran tarihine kadar devam edecek. l ANKARA/Cumhuriyet Yurtdışından 1 milyon oy Türkiye’nin Suriye politikası da bu çerçevede tabulaştı, Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılmak üzere çıkılan yolda Türkiye boğazına kadar Suriye iç savaşına bulaştı. Yok, haksızlık etmeyelim, Türkiye bu yola yalnız çıkmadı, tam tersine işin başında Suriye’de rejimi yıkma siyaseti ile hareket eden başta ABD, Batı siyaseti tarafından teşvik edildi. 2012’den sonra ABD’nin Suriye politikası değişti, Türkiye kendi başına kaldı, sadece o da değil, kendi başına Suriye rejimini yıkma çabasına girdi, ‘muhalefetin’ merkezi haline geldi, silah ve savaşçı trafiği ile anılır oldu. Şimdilerde, Türkiye’nin bu işe Batı siyaseti çerçevesinde ve ittifak içinde dahil olduğu, işlerin sonradan değiştiğini hatırlamak kimsenin işine gelmiyor. Suriye’de işler sarpa sardıkça Batı siyaseti kendi rolünü unutturmayı tercih ediyor. Türkiye’de iktidar ise konuyu Batı’ya rağmen insani, İslami bir mücadele çerçevesinde takdim etmeyi tercih ediyor. Oysa Türkiye’nin ısrarcı olduğu ‘tampon bölge’ tezi bile, yolun başında Batılı çevrelerde dillendirilen bir fikirdi. Hatta bu konuyu ilk telafuz eden, Independent gazetesinde, şimdilerde bambaşka telden çalan Robert Fisk idi. Bu işler böyledir, zamanında Pakistan da benzer bir durumda kalmıştı. Türkiye’de iktidar, Suriye konusunda müttefiklerinden ayrı düştüğü ölçüde ve süre içinde, bu kez Suriye’de radikal unsurları desteklemek üzerinden eleştirilmeye ve dahası suçlanmaya başlandı, ama tınmadan yoluna devam etti. Tüm bunlar olurken ülke içinde, muhalefet çevrelerinin Suriye politikasını sorgulama çabası, ‘Esadcılık’, ‘Baasçılık’, ‘mezhep kardeşliği’ ve bir adım ötesinde Türkiye düşmanlarının aleti olmakla itham edilerek boğuldu. Bu arada, Suriye’ye giden TIR’ların ihbar üzerine aranması, ‘Paralel çete’nin işleri olarak örtbas edildi, konu artık ‘casusluk’, ‘vatan hainliği’ meselesi haline getirildi. Şimdi de Cumhuriyet gazetesinin TIR’lar içindeki silahların görüntüsünü yayımlaması aynı çerçevede soruşturma konusu oldu. Cumhuriyet dahil, şimdiye kadar yazdığım gazeteleri pek çok kez eleştirmiş biriyim, o nedenle meseleye Cumhuriyet yazarı olarak bakmayacağım bilinmek gerekir. Ben iktidarın Suriye politikasını başından beri eleştiren biriyim, dahası dış siyaset konularının de mokratik tartışma konusu olması gerektiğini düşünürüm. Basın organlarının hangi bilgiye nasıl ulaştığı, bahsi diğer bir konudur. Dünyanın her yerinde, basına sızan belgeler, haberler kamuoyunu aydınlatma işlevi görür, silah dolu TIR’lar ile ilgili haberler tam da böyle bir işlev görüyor. Bırakın, ‘Türkiye’yi Batı dünyasına ihbar etmek’ safsatasını, Batı dünyasının Türkiye’nin Suriye’de yapıp ettiklerini Türkiye basınından haber almadığını hepimiz biliyoruz. Zaten, bu konuda haber alma sıkıntısı çekenler Batılılar değil, Türkiye’de yaşayanlar, bu konulardaki sansür, vatan hainliği vs. suçlaması yüzünden olan bitene dair haber almak hemen hemen imkânsız. Tam da bu nedenle, bir gazetenin Türkiye kamuoyunu bu konularda aydınlatacak yayın yapması, demokrasinin, kamuoyunun aydınlatılmasının gereği. İktidar partisinin Suriye politikası konusunda şimdiye kadar söyledikleri hamasetten ibaret. En akla yatabilecek olan ‘ilkelere dayalı dış siyaset’ tezi olabilir, ama konu ilkeler ise en önemli ilke insan hayatının, güvenliğinin temini olmalı. Oysa Türkiye’nin Suriye politikası, Suriye’de yaşayanlar için tam tersi netice verdi, bunun bir izahı olmalı. Dahası, madem ilkeler söz konusu, neden Suriye’ye giderken durdurulan TIR’lar için önce ‘insani yardım malzemesi taşıyordu’ savunması yapıldı? Son olarak Başbakan, ‘Türkmenlere silah gönderildiğini’ iddia etti, yani komşu bir ülkedeki iç savaşta taraf olmak, Türkmenler söz konusu olduğunda meşru sayılabilir mi? Öyle ise neden açık bir şekilde yapılmıyor? Bence işin en önemli tarafı bu, meşru ve haklı bir yardım, destek, neden gizlenir, ifşa edilmesi neden ‘casusluk’ sayılır? Hevesler gizlenmiyor Yoksa, işin gerçeği emperyalist hevesler ile, büyük emperyalist güçlerin zaman zaman çevirdiği gizli kapaklı işlere heves edip, komşumuz bir ülkenin iç savaşına taraf olmak, bu uğurda silahlı grupları desteklemek, elini kana bulamak mı? İktidar yanlısı kalemler zaten bu hevesleri gizlemiyor, olan bitenin Türkiye’nin tarihi dirilişi ve misyonu olarak alkışlıyor. Söz konusu olan ‘emperyalist politikalara karşı ilkeli dış politika’ filan değil, emperyalist politikalara özenip, bir komşu ülkenin yerle yeksan olmasına katkı sunmak. Türkiye’de yaşayan herkes, bu ülkenin dış politikasını tartışmak ve aklına yatmıyorsa eleştirmek, muhalefet etme hakkına sahip olmalı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da muhalefeti susturmaya çalışmanın vatanseverlik veya hainlikle değil, despotik yönetim anlayışı ile ilgisi var. Bir vatandaş olarak, ben ülkemin komşu bir ülkenin felaketinde katkısı olduğunu düşünüyorum. Hiçbir ülke, rejimi ile özdeşleştirilemez, bu manada Suriye benim için fazladan önem taşıyor, çünkü çok seyahat ettiğim, çok sevdiğim bir ülke. Bu ülkenin bu hale gelmesinde rejim kadar, rejim değiştirme siyaset ve çabalarının ve bu çerçevede Türkiye’nin, rolü olduğunu düşünüyorum, kınıyorum, dahası buğzediyorum; kınamakta, karşı çıkmakta özgür olmamız gerektiğine inanıyorum. İsteyen casus, vatan haini desin, benim vicdanım temiz, gerisini ellerini kana bulayanlar düşünsün. İhbar safsatası Sandıklarda 4 bin avukat görev başında olacak Seçim barajının kaldırılması ve şaibesiz bir seçim ortamında seçmen iradesinin hatasız, hilesiz şekilde sandığa yansıması amacıyla kurulan Güvenli ve Demokratik Seçim Platformu, seçim günü partili ve gönüllülerden oluşan dört bin avukatla görev başında olacak. Gezi Şehitleri Aileleri, TMMOB, TBB, DİSK, Türk Diş Hekimleri Birliği, ÇYDD, 27 Baro Yönetimi, sanatçılar, akademisyenler ve 50’yi aşkın Sivil Toplum Kuruluşu başta olmak üzere toplam bin 350 kişinin çağrısı ile bir araya gelen Güvenli ve Demokratik Seçim Platformu, temel amacını seçimlerde hile ve hataların önüne geçmek olarak belirledi. Girişim sözcüsü Avukat Atilla Coşkun, seçim hilelerinin, seçmen iradesinin sakatlandığı yönündeki şüphelerin haklılığını ortaya koyduğunu dile getirdi. Girişimin avukat koordinasyonu görevini üstlenen CHP PM Üyesi Avukat Sera Kadıgil avukatları “guvenlisecim.org”tan destek olmaya çağırdı. FIRAT KOZOK Perinçek: Atatürk’ün hükümetini kuracağız Yurtdışında yaşayan 900 bin seçmen, gümrük kapılarında oy kullandı. Oy verme işlemi 7 Haziran’a kadar devam edecek. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin Kartal Meydanı’nda düzenlediği mitingde konuştu. Perinçek, “İstedikleri kadar 1930’lara saldırsınlar, istedikleri kadar Tunceli’yi kaldıracağız Dersim’i getireceğiz desinler, Atatürk’ün çağdaş Türkiye hedefini yıkamayacaklar. Atatürk’ün hükümetini kuracağız” diye konuştu. İSTANBUL C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear