25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2015 PAZAR kultur@cumhuriyet.com.tr 20 Geçen ağustosta intihar eden Robin Williams’ın kızı Zelda ilk kez babasını anlattı KÜLTÜR Yılan oynatıcısı gibi... Ravi Coltrane’i dinlemek için metroyu seçenler, sarıkırmızılı taraftarlar arasında azınlıkta kaldı MURAT BEŞER ‘Eğlenceli, delifişek ve tuhaf’ Kültür Servisi Geçen ağustos ayında 63 yaşında intihar eden ünlü oyuncu Robin Williams’ın kızı Zelda, babasının ölümünden sonra ilk kez duygu ve düşüncelerini dile getirdi. NBC’nin Today Show programında konuşan Zelda, babasının kendini niçin öldürdüğünü sormanın hiçbir anlamı olmadığını söyledi. 25 yaşındaki Zelda, “Bir açıklaması yok. Sorgulamanın, kendini ya da dünyayı suçlamanın bir anlamı yok. Oldu işte” dedi. Daha önceki neşeli, mutlu yaşamına dönmek çok çaba harcaması gerekeceğini söyleyen Zelda, “Babamın yokluğunu pek çok insan hissediyor. İnsanların onun bildikleri ve sevdikleri yanı, onun da canlandırırken çok eğlendiği karakterler” dedi. Gülmenin, kahkaha atmanın babası için çok önemli olduğunu vurgulayan Zelda, onun aynı zamanda çok kapalı, sessiz ve sakin biri olduğunu belirtti. Babasının ölümünden kısa bir süre sonra sağ eline bir sinekkuşu dövmesi yaptırdığını anlatan Zelda, “Sinekkuşlarını çok severim. Eğlenceli, delifişek ve tuhaftırlar. Yerlerinde duramazlar. Babam da biraz öyleydi” dedi. Konser geçen sezonun programındaydı, ancak Soma faciası nedeniyle ertelendi. Bu akşam İşSanat’ta cebine dokuz ay önce koyduğu biletle saksofoncu Ravi Coltrane’i izlemek için metroyu tercih edenler, sarılara kırmızılara bürünmüş Galatasaray taraftarı arasında azınlık. Salonda ise kadınlar arasında iyi giyimli ve bakımlılar, erkekler arasında da moda galiba sakallılar çoğunluk. Yılan oynatıcısı gibi dalıyor sahneye Ravi, kucağına yüklediği u Yılan oynatıcısı gibi üç saksofonla, peşindalıyor sahneye Ravi de de üç genç müzisColtrane, kucağına yen, “Homeward Bound” ile açılışı yapyüklediği üç saksofonla. mak üzere. Anne Alice Coltrane, Anne Alice Coltrakusursuz. Kübalı piyanist Dababa John Coltrane; bu ne, baba John Coltravid Virelles, ekibin dengesini ne; bu ailenin oğlu olailenin oğlu olmak iki sağlıyor; Harold Lloyd tipiyle mak iki ucu keskin kıucu keskin kılıç. biraz soğuk görünüyor, en az o lıç. Bize yakın tarafıngülüyor. Sololarını sertlik içinda babayı iki yaşında de deli dolu çalıyor; McCoy kaybetmesine rağmenTyner ile Cecil Taylor arası… kalıtsal izler var. 50 yaşındaki Ravi’nin Davulbas ikilisi modern dans ritimleespri zekâsı yerinde, yeterince de sıcakrini seviyor; iki müthiş solocuya oldukkanlı ama müzikal disiplin konusunda ça enerjik altyapılar hazırlıyorlar. Duremniyet kilidi kapalı. kalklar, hızlanyavaşlalar; parçaların rit2012 tarihli son albümü “Spirit Fiction” karşımızdaki müzisyenlerle kaydedil miyle elleri pikabın tur kontrol düğmesi üzerindeymişçesine oynuyorlar. memiş olsa da, adeta dört kişilik bir aile Tüm parçaları eşit yükseklikte dizilmiş gibi, iyi bir topluluk ruhuna sahipler. Bidavulun başındaki sempatik iri adam Jorinci sınıf müzisyenlerin sahne diyaloğu nathan Blake, süslü çizgileri severken, basçı Dezron Douglas aldığı pasajlarda çok ağır çalınarak da gövde ve güç gösterisi yapılabileceğini kanıtlıyor. “13th Floor”un ardından Charlie Haden bestesi mistik balad “For Turiya” solo piyanoyla başlıyor, vites küçültüyor. Şeffaf tınılar ve hüzünlü melodiler, armonik bir yolculuğa çağrı yapıyor. 1998 tarihli ilk albümünden, kendi bestesi “In Three For Thee” bile Ravi’nin yeniliğe ne kadar açık bir müzisyen olduğunu ispatlıyor. Bir ara sopranosunu alıyor Ravi, afallatıcı doğaçlamalarının aralarına serpiştirdiği ritmik söz dizimiyle, salon sıcaklığı nedeniyle dinleyicinin üzerine çöken rehavetini dağıtıyor. Bu iş için yanındakilerin enerjisinden ve dinamizminden mütemadiyen yararlanıyor tabii. Dişlerinin arasından tıslayarak espriler yapıyor, saz arkadaşlarını tanıtırken. Konseri kapatan Charlie Parker bestesi “Segment” öncesinde. 120 dakikalık uzun ve yorucu; dinleyicisinden azami dikkat bekleyen bir konser geride kalıyor. Metroda pozisyon tartışmaları yapan Galatasaray taraftarıyla yolculuk eden dinleyiciler ise, az önce biten karşılaşmada gol olup olmadığını, olmuşsa da kimlerin attığını anlamaya çalışmıyor. muratbeser@muratbeser.com ‘Hakaret Patlaması’na Dünyadan Tepki! Birkaç gün önce o kocaman, gösterişli Adalet Sarayı’nın minicik, havasız, kasvetli bir odasına, tıkış tıkış sığışmaya çalışıyorduk. Can Dündar ve Çiğdem Toker yargılanıyordu! Duruşma boyunca o havasız ortamda yargıcın arkasındaki fotoğraftan gözlerimi alamadım. Atatürk bize bakıyordu. Gözleri çakmak çakmaktı. Size emanet ettiğim ülkeyi ne hale getirdiniz der gibiydi... Utançtan gözlerimi yere indiriyordum. Hukuk devleti olmadığımız için, mesleğimiz baskı altında can çekiştiği için, hırsıza “hırsız”, katile “katil” , yalancıya “yalancı” diyemediğimiz için utanıyordum. Can ve Çiğdem yapmaları gerekeni yaptıkları için yargılanıyordu... Gerçekleri söyledikleri için... Halkı bilgilendirdikleri için... Mesleklerini, işlerini yaptıkları, sorumluluklarına sahip çıktıkları için... Biri “Fezlekeleri okumak hakkımız” diyordu; öteki İstanbul’da afet toplanma alanını satın alan kişinin, Topbaş’ın damadının ortağı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Her iki duruşmada da suçlama nedeni “hakaret”ti... Uluslararası PEN’in çağrısı Duruşmanın ardından Uluslararası PEN Yazarlar Birliği, anında Can Dündar’a bir destek kampanyası başlattı... (Genellikle Uluslararası PEN’in çalışmalarında bir simge isim seçiliyor. Ama kampanyadaki talepler tüm benzer durumdakileri kapsıyor.) Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası PEN, Can Dündar’ı dünyadaki tüm yazar örgütlerine tanıtıp tüm PEN merkezlerinden Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a mesaj yollanmasını, bu davanın düşmesi için çağrıda bulunulmasını talep etti. Uluslararası PEN yaptığı çağrıda, siyasi yetkililere, politikacılara yönelik eleştirilerin özel şahıslara yönelik eleştiriden çok daha geniş bir alanı kapsadığı ve uluslararası anlaşmalarla da “hakaret sayılmayacağını” vurguluyordu. Çağrıda ayrıca AİHM’nin Erbil Tuşalp örnek kararı ve Türkiye’nin imza attığı uluslararası kararlara uyması gerekliliğinin de altı çiziliyor. 1975’TEN BAŞLAYARAK HER YIL ÇEKİLEN FOTOĞRAFLARI SOTHEBY’S MÜZAYEDESİNDE Basın Enstitüsü’nden tepki Can Dündar ve Çiğdem Toker yalnız değiller. Sayısız gazeteci “hakaretten” sorgulanıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Hukuk devleti olmadığımız için, anayasaya rağmen, hukuk ve ceza yasalarına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen hakaret suçlamaları çığ gibi büyüyüp mesleği yapılamaz hale getiriyor. Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi’ni oluşturan Basın Enstitüsü Derneği, önceki gün genel kurulunda bu konuya dikkati çekti. Son bir yıldır Türkiye’de basın özgürlüğünü kısıtlayan siyasi iktidar kaynaklı uygulamaların daha da ağırlaşarak çeşitlilik kazandığı; bu baskı yöntemlerine son dönemde gazetecilere karşı birbiri ardına açılan hakaret davalarının da eklendiğini kaydetti. Basın Enstitüsü Derneği, “İktidar sahiplerine hakaret suçlaması, gazetecilerin tutuklanma ve hapis cezalarına çarptırılma gerekçesi olamaz, olmamalı” diyor. Bu amaçla kollar sıvandı. IPI Merkezi, Türkiye’deki basın meslek örgütleri, hukukçular ve barolarla işbirliği içinde uluslararası boyutu da olan kampanyalar düzenleyecek... Evet dünyanın ülkeme karşı tepkisi elbet benim için de önem taşıyor. Ama inanın benim içimi en çok acıtan, dünyanın tepkisinden çok, Atatürk’ün o bakışları ve geleceğe ettiğimiz ihanet! 1975 1990 4 kız kardeşin yaşam portresi Kültür Servisi 20. ve 21. yüzyılların en dikkate değer fotoğraf serilerinden biri olarak kabul edilen “Brown Kardeşler”, 1 Nisan’da Sotheby’s’in New York şubesinde satışa sunulacak. Nicholas Nixon, karısı Bebe ve üç kız kardeşinin toplu portrelerini ilk kez 1975 yılında çekmiş ve bu çekimi her yıl tekrarlayarak sürdürmüştü. İlk fotoğrafta Bebe 25, Heather 23, Laurie 21, Mimi de 15 yaşındaydılar. Böylece, ortaya, dört kız kardeşin yıllar içindeki gelişimini belgeleyen ayrıntılı ve büyüleyici bir kavramsal sanat çalışması çıkmıştı. Ünlü koleksiyoncu Mary Robinson’ın koleksiyonundan satışa sunulacak 40 fotoğraflık diziye 200 bin 300 bin dolar arasında bir tahmini değer biçildi. ‘Kadın Kuaförü’ Fransa’ya geri dönüyor Pablo Picasso’nun tablosu Pompidou Merkezi’nin deposundan çalınmıştı Kültür Servisi Geçen aralık ayında 24 sterlinlik bir hediye paketi gibi gösterilerek ABD’ye sokulmak istenirken el konulan bir Picasso tablosunun Fransa’ya iade edilmesine karar verildi. Pablo Picasso’nun kübist dönemi resimlerinden 1911 tarihli “Kadın Kuaförü”nün en az 1.6 milyon sterlin değerinde olduğu açıklandı. Tablo, 2014’ün Aralık ayında Belçika’dan gönderilen bir hediye paketi içinde ABD’ye sokulmak istenmiş, ancak New York gümrüğünde pakete el konulmuş ve tablonun Paris’teki Pompidou Merkezi’nin deposundan çalındığı ortaya çıkmıştı. Beyoğlu Kent Savunması’ndan Narmanlı Han açıklaması 2014 ‘Kamusal alan olarak kalmalı’ Kültür Servisi Beyoğlu Kent Savunması, Narmanlı Han’ın restorasyon projesinin mimarı Sinan Genim’in “Otel, AVM olmayacak” ifadeleriyle ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, Narmanlı Han’ın kamusal alan olarak kalması talep edildi. Açıklamada, “Kamusal kullanıma açık avlusunu, Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve daha nicelerini taşıyan kamusal belleğini özelleştirip gasp edecek hiçbir projeyi kabul etmiyoruz” denildi. Beyoğlu Kent Savunması, Narmanlı Han’ın tarihsel dokusunun ve yapısının korunması, ticari olmayan, kamusal kullanıma açık bir alan olarak yaşatılması konusunda ısrarcı olduklarını belirterek “Bizim talebimiz sadece tarihe sahip çıkmaktan ibaret değil. Narmanlı Han’ı halka, emeğiyle geçinen insanlara, bu kentin kullanıcılarına kapatan ‘restorandükkân’ projelerini de kabul etmiyoruz” dedi. Çizgi filme ‘seks’ cezası Kültür Servisi RTÜK’ün Planet Çocuk kanalında yayınlanan “Titeuf” adlı çizgi filme cinsel içerikli mesajlar nedeniyle uyarı cezası verdiği belirtildi. RTÜK’ün hazırladığı raporda, çizgi filmde, “cinsel öğelere”, “seks” ifadesine yer verildiği, üreme ile hamilelik konularının ele alındığı ifade edildi. Raporda, şu ifadeler yer alıyor: “Vaktinden önce verilen cinsel bilgilerin, çocukların merak duygusunu artırarak davranış bozuklukları göstermelerine neden olabileceği pedagoglar tarafından vurgulanmaktadır. Cinselliğe dair kelimelerin çizgi filmde kullanılıyor olması, söz konusu çizgi filmde de olduğu gibi cinsel konuların çocuklar arasında konuşulması sonucunda doğru olmayan bilgiler edinmelerine yol açabilir.” C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear