14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Mercury Müzik ödülü Parisli eski evsizin Londra’da büyüyüp yaşamını Paris’te evsiz olarak sürdüren müzisyen Benjamin Clementine, müzik sektörünün prestijli ödüllerinden Mercury’e değer görüldü. Ödülünü Parislilere ithaf eden Clementine, ‘At Least for Now’ albümüyle gündeme gelmişti. Clementine, Fransa’da şarkı söylemeye başlamasının gerekçesini açıklarken ‘sanki kimsenin umurunda değil gibiydi. Böylece hepimizin eşit olduğunun farkına vardım. Herşey birbirimize yardım edebilmekten ibaret” dedi. 2 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Pazar 22 Kasım 2015 Yüz yıl önceyi anlatıyorum bUgüne çok benziyor Ahmet Ümit AHMET ÜMİT’İN YENİ ROMANI ‘ELVEDA GÜZEL VATANIM’DAN BİR BÖLÜM emiyetin en çok itimat ettiği adamlar ordunun içine gönderilmişti, bozguncuları, meşrutiyet ve vatan düşmanlarını tespit etmek için. Ama sadece ordu değil, Kara Kemal Bey’in bir örümcek ağı gibi bütün şehre yayılan ilişkileri de kullanılarak, Dersaadet’in tüm camileri, külliyeleri, dershaneleri, kıraathaneleri, birahaneleri, meyhaneleri yani ahalinin toplandığı her yer gözetim altına alınmıştı. Millet ne konuşuyor, neden şikâyet ediyor, onları kim kışkırtıyor, kim cemiyet ve hükümet aleyhine propaganda yapıyor, hepsi öğrenilecek, hainler tek tek tespit edilecekti. Öte yandan, isyandan bu yana yoğun bir mesai yürüten divanı harp verdiği kararlarda eski cesaretini kaybetmiş, kendilerini hürriyetçi telakki eden muhalif gençlere karşı hoşgörülü bir davranış içine girmişti. Bu gevşek tutum, cemiyet düşmanlarına cesaret veriyor, 31 Mart Ayaklanması öncesine benzer bir ortam yaratarak muhalefeti güçlendiriyordu. Bilhassa basında cemiyete yönelik taarruzları artmıştı. Bu melun neşriyatın içinde Dersaadet mebusu Kozmidi Pandelaki Efendi’nin sahip olduğu Sadai Millet gazetesi ve onun genç yazarı Ahmed Samim öne çıkıyordu. Esasında Sadai Millet gazetesini kimin desteklediği de bir muammaydı. Gazetenin arkasında Rum Patrikhanesi’nin bulunduğu söyleniyordu. Ahmed Samim bu şaibenin ne kadar farkındaydı bilinmez ama hiçbir zaman kalemini bize karşı kullanmaktan geri durmuyordu. Bizzat CUM İLK KE HUR Z İYET ’TE “C Yazar Ahmet Ümit, İttihat ve Terakki’nin 20 yılını ele aldığı ve ‘Yüz küsur yıl önceyi anlatıyorum ama bugüne çok benziyor...’ dediği yeni romanı ‘Elveda Güzel Vatanım’dan seçtiği “ Bir Gazeteci Öldürmek” başlıklı özel bir bölümü, ilk kez Cumhuriyet okurlarıyla paylaşıyor. Kitap, 1 Aralık’ta Everest Yayınları etiketiyle raflarda olacak Talat Bey’in ikazlarına rağgenç adamın hayat ateşini fakat karanlık çöksün, kimse katili görmesin istemen, belki de gençliğin verniyordu. Herkes bu cinayeti bizim işlediği o ateşli ruhla tenkitlediğimizi bilmeli, ama kimse emin olmarini sürdürüyor, bir santim malıydı ki, cemiyet bu suçu işlemediğiolsun geri adım atmıyordu. ni rahatlıkla söyleyebilsin. Aksi takdir“Başka çaremiz yok,” demişde muhalefetin eline çok sağlam bir koz ti Basri Bey. “Adamın kaleminden kan damlıyor. Birin üzerine bin koyarak, ce vermiş olurduk. “Ya bu akşam, ya da hiçbir zaman,” miyete duyulan düşmanlığı körüklüyor, denmişti Basri Bey’e. nefreti artırıyor, etrafı“Sesini kesin artık şu mızı saran hainleri ce“Başka çaremiz kendini bilmez gazetesaretlendiriyor. Bu işi cinin.” yok,” demişti tez vakitte halletmeBu emri kimin verBasri Bey. “Adamın miz gerek.” diğini bilmiyorduk, Halletmek dediği bu kaleminden kan merkezi umumi mi, kabiliyetli gazeteciyi damlıyor. Birin üze yoksa her olan biten tümüyle susturmakkarşısında silahına sarine bin koyarak, tı, yani öldürmek. Tez rılan bizim heyecanlı cemiyete duyulan vakit, beş gün sonzabitlerimizden biri mi? ra geldi. İnsanda ölKim olursa olsun, bunun düşmanlığı körükkalmamıştı artık, dürme hissi değil, yalüyor, nefreti artırı önemi Ahmed Samim’in hükmü şama hissi uyandıran yor, etrafımızı saran imzalanmış, kalemi kırılılık bir yaz akşamıydı. mıştı. Mümkünü yok, bu Bir dost evine yemeğe hainleri cesaretlenakşam öldürülecekti. gidilecek, o güzel gediriyor.” O sabah takibe başcelerden biri... Yemelamadan önce Cağaloğğe gidecek olan biz delu Yokuşu’ndaki binağildik, kendimize kurban seçtiğimiz Ahda Basri Bey tekrar tekrar tembihlemiş med Samim’di. Şeyhülislam Cemalleti Fuad’la beni. din Efendi’nin oğlu Muhtar Bey’in dave“Mesele çıkmazsa biz müdahale etmetine icabet edecekti. Günler önce almışyeceğiz. Ancak tetiği çekecek arkadaş tık bu istihbaratı. Bu sabah evinden çık bir engelle karşılaşır ya da bir sebeple tığından beri peşindeydik. Karar verilmuvaffak olamazsa, o zaman biz ifa edeseydi gün ışığında da söndürürdük bu ceğiz vazifeyi. Üçümüz birden değil, Şehsuvar çekecek tetiği. Evet Şehsuvar kardeşim, eğer öteki fedai herhangi bir sebeple işini yapamazsa, sen vuracaksın haddini çoktan aşmış olan bu gazeteciyi. Ama benden işaret bekle, çünkü öteki grupla irtibatımızı ben sağlayacağım. Hepimizin emniyeti için, sizin onları, onların da sizi tanımaması icap ediyor. Fakat bilhassa senin hedefe yakın olman lazım Şehsuvar. Çok da dikkatli olmalısın. Çünkü bu Ahmed Samim daha önce defalarca tehdit mektupları almış, bir hile sezerse kaçıp kurtulabilir. Aman gözünüzü seveyim bir açık vermeyelim, adamı ürkütmeyelim. Anlaşıldı mı?” Elbette anlaşılmıştı, avlarını kıstırmış tecrübeli kurtlar gibiydik. Silahın patlayacağı, kanın akacağı anın gelmesini bekliyorduk sabırla. Ahmed Samim’i gazetesine kadar takip ettikten sonra, Sadai Millet gazetesinin Ebusuud Caddesi’ndeki binasının etrafında mevzilenmiştik. Herkes başka bir kuytuya, herkes başka bir köşeye. Ben, Sadai Millet gazetesinin çıkış kapısına bakan Arap Selami’nin kahvesinde oturuyordum. Sanki çok içermişim gibi, kendime bir de nargile söylemiştim. Bir yandan kapıyı gözetlerken, bir yandan da tetiği çekecek arkadaşı arıyordum. Öyle ya Ahmed Samim’i vuracaksa katil buralarda bir yerlerde olmalıydı. Ama etrafımda şüphe uyandıracak kimseyi göremiyordum. Aferin diye geçiriyordum içimden, demek bu işlerde tecrübeli, mahir bir arkadaş... Silahşorun iş bilir olmasını di Marksizm ve Türkiye Solu Metin Çulhaoğlu Binyıl Eşiğinde Kuram / Siyaset Erkin Özalp teorisyeniniz devrimciydi 21. yüzy^lda marksizm ve sosyalizm C M Y B ‘ ‘ ‘ BÖLÜ M TAMA ÜN CUMH MI U COM RİYET. .TR’DE liyordum, çünkü gazedu. Ben bu davanın bir neferiydim, veteciyi vurmak mecburiyetinde kalmayı rilen vazifeyi yerine getirmekle yükümhiç istemiyordum. Evet, muhaliflere delüydüm. Kabul ediyorum tuhaf bir zihin rin bir öfke duymama rağmen içten içe karmaşası, ruhsal bir garabet. Ahmed bu gazeteciyi vurmanın yanlış olduğuSamim’e karşı büyük bir acıma duysam na inanıyordum. İnanmaktan öte korku bile asıl dileğim tetiği çekmek zorunda ya benzer bir his vardı içimde. Neden öl kalmamaktı. Evet, zalimce bir durum, dürecektik ki bu gazeteciyi? Bize nasıl daha doğrusu alçakça... O ölsün ama bebir zarar verebilirdi? Fazla tutkulu, ken nim ellerim kirlenmesin. Esasında, iş dini göstermeye meraklı, tecrübesiz apbaşa düşerse onu vurabileceğimden de talın tekiydi işte. Kozmidi denen o zibiemin değildim, belki de o tetiği hiç çekedinin oyununa gelmiş, kendi yazdıklameyecektim. rıyla sarhoş olmuş bir genç. Üstelik beDün gece hissetmiştim bunu, uyunim gibi edebiyat meraklısı. Elbette, cemak için yatağıma uzandığımda. Kocamiyet karar aldıysa, yanlış ya da doğman bir dolunay vardı gökyüzünde; solru diye sorgulamak bizim işimiz değildi. gun ışığı yüzüme vuruyor, içimi ürperAma Abdülhamit’in eli kana bulanmış tiyordu. Kıraç bir tarlayı andıran aya tapaşalarını, hafiyelerini avlamak başka, kıldı gözlerim, birden her şey çok masadece kalemiyle, fikirleriyle mücadenasız geldi bana. Ne vatan, ne cemiyet, le eden birini öldürmek başkaydı. Üstene kendim, hatta ne de sen. O ayın altınlik daha Hasan Fehmi suikastı unutulda ne yapacağını bilmeden oradan oramamışken... ya sürünen bir kertenkele gibi hissettim Bu endişelerimi kimseye söylemedim kendimi. Korkunçtu, lambayı yaktım, elbette; zabitlerin içinde bir sivil olarak belki çare olur diye, ne zamandır elizaten pek muteber biri değildim, bu suime almadığım Anatole kastı da tenkit edersem, France’ın kitabını okukim bilir hakkımda neMesele çıkmazmaya başladım. Tercüler düşünürlerdi? O yüzme için değil, damarsa biz müdaha den, tetikçinin muvafkadar yayılan le etmeyeceğiz. An larıma fak olmasını istiyordum, o gümüş rengi soğukyoksa pişman olacağım, cak tetiği çekecek luktan kurtulmak için. belki de ömür boyu vicFaydası olmadı. Gözlearkadaş bir engelle dan azabı çekeceğim bir satırların arasında karşılaşır ya da bir rim cinayetin faili olacakdolaşırken aklım bamtım. Ama saatler geçiyor sebeple muvaffak başka yerlerde seyahat Ahmed Samim bir türlü ediyordu. Kitabı kapaolamazsa, o zaman çıkmıyordu gazeteden. tıp yatağa uzandım yeBirden aptalca bir biz ifa edeceğiz vaniden. Ne oluyordu baumuda kapıldım, belki zifeyi. na, inancımı mı yitiride başka bir kapıdan sayordum, kendime duyvuşup gitmişti. Kim biduğum güveni mi? Bellir belki de birileri suikastı haber verki her ikisi birden. Leon dayı haklıydı mişti ona. Belki de, biz burada beklergaliba. Hâlâ çok geç değildi, yarın tası ken, Marsilya’ya giden akşam gemisitarağı toplayıp önce Selanik’e oradan da ne kapağı atmıştı çoktan... Keşke öyle olsaydı, ama olmamıştı; katılacağı da Paris’e gidebilirdim. Senin yanına... Kim bilir ne kadar sevinirdin geldiğime... vetin vaktinin gelmesini bekliyordu zaSahi sevinir miydin? Artık bundan hiç vallı. Nitekim ortalık iyice kararınca da emin değildim. Belki de artık tümüyle çıktı kapıdan. Yanında biri daha vardı, unutmuştun beni, çıkartıp atmıştın kalmuhtemelen kendisi gibi bir muharrir. Karşı kaldırımdan geçerken yüzüne dik binden. Seni suçlayacak halim de yoktu, bunu yapan bendim. Birden kendikatle bakma fırsatı buldum, benden anmi yapayalnız hissettim. Koca dünyada, cak birkaç yaş büyük olmalıydı. Nedenşu karanlık gecenin içinde tek başıma. se onu kendimden daha küçük biri olaGözlerim nemlendi, boğazım düğüm dürak düşünüyordum. Yapacağımız suiğüm ağzıma geldi... Evet utanmadan bir kasta inanmadığımdan mı, yoksa hiççocuk gibi içimi çekerek ağladım. Zayıfbir şeyden haberi olmayan kurbanımıza duyduğum merhametten mi, bilmiyo lık zannetme, insanca bir şeydi, üstelik iyi geldi, açıldım, fakat ruhumdaki terum, fakat kendisini bekleyen tehlikeden habersiz, adım adım ölümüne giden reddüt bitmedi. O gözü kara cemiyet fedaisi rolünü iyi oynamama rağmen, dabu genç gazeteciyi, Mektebi Sultani’devaya duyduğum sadakatin gitgide azalki alt sınıflarda okuyan arkadaşlarımdığını hissediyordum. İşte bu nedendan biri gibi görüyordum. le, Ahmed Samim’i öldürecek olan o taDiyeceksin ki, “Madem öyle, neden bancanın tetiğini ben çekmek istemiyoronu ikaz etmedin? Neden kaç demedum. Fakat gazetecinin peşine düşecek, din?” Diyemezdim Ester, yapamazdım elbette emredileni yapacaktım. (...)” bir tanem. Bu, cemiyete ihanet olur ‘
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear