23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 18 Kasım 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN Türk istihbaratından IŞİD’çilere hamburger uriye’nin El Bab şehrinde IŞİD’in istihbarat amiri olan Said, militanlarını Türkiye üzerinden Suriye’ye nasıl soktuklarını, Türk istihbaratının IŞİD’le ilişkilerini, IŞİD’in istihbarat kaynaklarını ve daha birçok konuyu anlattı. Said’e “IŞİD halen Türkiye’den eleman geçirebiliyor mu? Yoksa tamamen durdu mu’’ diye sordum. Şöyle cevapladı: “Eskisi gibi olmadığını biliyorum. Uzun bir zaman Türklerin de dediği gibi IŞİD’e ‘açık sınır kapısı’ politikası uygulandı (gülerek). Şu anda zaten Tel Abyad’ı Kürtler aldı. Sadece Kilis tarafından eleman sokma imkânları İLHAN var. Hem El Nusra (El KaTANIR ide) hem de IŞİD, Kilis’ten Suriye’ye adam transfer etme çalışmalarına devam ediyorlar. Hatta Kilis’te iki cami vardır (isimlerini istediğim halde vermek istemedi, ‘bilmiyorum’ dedi). Bunlardan biri El Kaide’ye gidenler için, diğeri de IŞİD’e gidecekler için kullanılır. Bu iki camide iki grubun temsilcileri bulunur. Bu camilerden halen Suriye’ye savaşçı geçilir. Sınırlarda IŞİD için çalışanları bulmak çok zor birşey değildir. Sayıları da bir haylidir. Gerek sempatizanları gerekse bizzat çalışanları olsun. Kolay kolay bugünden yarına bu insanları eritebileceklerini sanmam (Konuşma ekim ayının son günlerinde gerçekleşti, cami konuları da Paris saldırılarından önceki durumdur.)’’ Said, Kobane savaşı sırasında Türk istihbaratının IŞİD’le iyi bir işbirliği içinde olduğunu söyledi. “Hiçbir sıkıntımız, sorunumuz olmadı Türk İstihbaratı ile” diye de ekledi. Said’in Türkiye ile ilişkiler adına verdiği ilginç örneklerden biri şöyle: “Kobane’ye giderken şehrimizde ağırladığımız militanların bazıları yaralanarak veya başka nedenlerle tekrar yanımıza geliyordu. Bunlardan biri bana telefonundan Kobane kuşatması sırasında çektikleri fotoğrafları gösterdi. McDonald’s hamburger yiyorlardı. O da fotoğrafın absürdlüğünü anlamıştı. Beraberce kahkaha atmaya başladık. ‘Bunu nereden buldunuz’ diye sorduğumda gülerek ‘Türk İstihbaratı’ dedi. Aslında sormama da gerek yoktu. Kobane’de McDonald’s zinciri yok, Suriye’nin geri kalanında da yok. Kimler bu yemekleri servis etmiş olabilirler? Tabii ki tek adres Türk istihbaratı. Türk istihbaratının McDonald’s dahil her türlü lojistik yardımı uzun süre yaptığını söyleyebilirim.” 11 ay kadar El Bab’da IŞİD’in istihbarat amirliğini yapan Said, “IŞİD’in en kuvvetli kolu istihbarattır” diyor ve ekliyor: “Bölgelerde esas güç ve kontrol onlarındır. Dokunulmaz zırhları var gibidir. Şehrin polisi ve diğer askerler onlara boyun eğer. Şehirde neler oluyor bilirler, IŞİD rejiminin gözü, kulağı ve en güçlü aktörleridir. Sadece güvenlik ve insan istihbaratı değil, iletişimi de çok yakından takip eden birimleri vardır. Bir nevi teknik istihbarata yatırım yaparlar. Bizler de dahil olmak üzere bilgisayar ve telefonlarımızda yazdığımız her şeyin, bütün iletişim ve mesajlarımızın birileri haber 11 Gerçek İslam ve gerçek insan oru yine en zor yerden. Gerçek İslam bir nedir? Herkese kucak açan, etrafa ilim irfan saçan, hoşgörüden yıkılan bir İslam mı; yoksa etrafa dehşet saçan, kol kafa kesen, kadınları hor gören, gayrimüslimlerden nefret eden cihatçı bir İslam mı? Gerçek İslamla İslamın gerçekliği arasındaki uçurumda kontrolden çıkmış korkunç bir salıncak... Böyle giderse çok yakında tüm dünya tepe taklak olacak. Oysa mesele uygarlık tarihi boyunca gelip geçici sayısız inanç sisteminden biri olan İslamda değil, insanda... Zira, bugün gerçek insan kimse... Gerçek İslam da o. Hiç uzağınızda olmayan o gerçek insan şu anda: Kanser yaptığını bile bile GDO’lu yiyecekler tüketiyor. İyi bir sağlık hizmetinin ülkesinde paralı olmasına ses çıkarmıyor. Eğitimin eşitsizliğini umursamıyor. Kendi çocuğunu iyi okullarda okutabilmek için çırpınıyor. Muhafazakâr bir toplumsal ahlakı sorgusuz sualsiz kabul ediyor. Kucağında bebeğiyle dilenen yoksulun yanından gözünü kapatıp geçiyor. Parası kadar özgür olabileceği gerçeğine isyan etmiyor. Ona çirkin şehirlerde çirkin evler ve çirkin arabalar pazarlayan çirkin bir ekonomiye boyun eğip ayağını toprağa basmadan kirli havalar soluya soluya yaşıyor. Kontrolsüzce kesilen ağaçları, kirletilen nehirleri ve soyu tükenen hayvanları umursamıyor. Kendisi karıncayı bile incitmezken vergileriyle silahlanmaya büyük bir bütçe ayrılmasına sessiz kalıyor. Farklı cinsel yönelimleri hastalık sayıyor. Mutlaka evlenmesi, çocuk doğurması gerektiğini sanıyor ve tüm hayatını harcayarak aldığı bir evde yaşlanmayı hayal ediyor. Ait olduğu sisteme bir zarar gelirse güvenli hayatı bozulur diye korkuyor. Yaşadığı hayatın zaten her taraftan tehlikelerle kuşatıldığını görmezden geliyor. Huzuru üst üste kilitlediği kapılar, kurduğu alarmlar, kapısına diktiği güvenlik görevlileri arasında buluyor. Politikacının yalancı, politikanın yalan olmasını doğal karşılıyor. Devletin bir hizmetkâr değil hükümdar olduğunu düşünüyor. Güvenmesi gerekenden korkuyor, korkması gerekene güveniyor. Gerçek insan, maalesef her türlü dinden ve her türlü ideolojiden daha tehlikeli olan o itaatkâr çoğunluk. O itaatkâr çoğunluk sustuğu için, art niyetli azınlık kükrüyor. Şüpheli Müslümanları sınır dışı ederek ve ülkesindeki camilerin kapılarına kilit vurarak tehlikenin zaman zaman farkına varan ama sonra ilk fırsatta yeniden tehlikeyle flörte açık olan Batı ahlakıyla, bu flörtün ve tehlikenin tadını çıkaran Doğu ahlaksızlığı ganimetleri paylaşırken biz gerçek insanın arzularından ve korkularından müteşekkil bir dünyada acı çekiyoruz. Dünya devleriyle dünya cüceleri arasında, kirli bir enerji kaynakları pazarlığı... Bu pazarlığa kurban giden aklımız “Gerçek İslam bu mu” sorusuyla oyalanıyor. Aklımız... Öğretilen korkulara hemen kanıyor; eline tutuşturulan her oyuncakla oyalanıyor da... Kendi gerçeğinden korkmayı bir türlü göze alamıyor. S IŞİD’ten kaçan komutan Said örgütün istihbarat çalışmalarını, Türkiye ile yakın ilişkilerini ve örgütteki Türk militanları anlattı S I Konsolosa karşı militanlar takas edildi ŞİD Musul’u ele geçirip oradaki Türk konsolos ve diğer Türk vatandaşları rehin aldığında sadece bir gün içinde kuzey Suriye’deki Özgür Suriye Ordusu’nun farklı grupları tarafından tutsak alınan IŞİD militanlarından düzinelercesinin Türkiye’ye transfer edildiğini anlatan Said, “Bunlara çok iyi bakıldı. Moral verildi. Kurtulacakları söylendi. Bu militanlar daha sonra Türk konsolosluk çalışanları ve ailelerini kurtarma adına yapılan pazarlığın bir parçası olarak Türkiye tarafından değiştokuş edildi” diye konuştu. IŞİD’in Türk bölüğündekiler tamamen öldü S Kobane’de yakın işbirliği I Bağdadi bile yargılandı rarlanan bir hikâye.” IŞİD’in hâkim olduğu topraklarda göreceli bir güvenlik söz konusu olduğunu anlatan Said “Bu nedenle birçok Suriyeli Esad veya Özgür Suriye Ordusu dönemine göre IŞİD hâkimiyetini ‘istikrar’ getirdiği için tercih ediyor. IŞİD yönetiminde işsizlere ve dullara maaş var. Halk hastanelerden parasız veya cüzi miktarda para ile servis alıyor. IŞİD her çocuk için de ek para dağıtıyor” diyor. ŞİD yönetimi altında hayatlarının çok sıkı şekilde takip edildiğini, evinde sigara içmeye devam etmesine rağmen bunu kırbaçlanma korkusuyla gizlice yaptığını anlatan Said, IŞİD’in buna rağmen halk arasında adil olduğu için takdir topladığını ifade ediyor: “Şeriat mahkemelerinde rüşvet teklif etmek zor. IŞİD lideri Bağdadi’nin bile bir keresinde trafik kazası nereniyle mahkemeye çıktığı halk arasında sürekli tek aid ile sohbetimiz sırasında IŞİD’de bir dönem 100110 militandan oluşan ve Arapçada ‘khatibah’ olarak adlandırılan sadece Türklerden oluşan bir bölük olduğunu anlatıyor. Türk militanların hemen hepsinin Ankara’dan geldiğini söylüyor ama “Hacıbayram’dan mı” soruma yanıt vermiyor. El Bab şehrine 9 kilometre uzaklıktaki “Abla” köyünün o dönemde neredeyse sadece Türk savaşçıları tarafından doldurulduğu için “Türk köyü” olarak anıldığını anlatıyor. Kobane savaşına katılan bölükten kuşatmanın ardından yalnızca 23 tanesi sağ kalmış. Said “Türk köyü Türk savaşçıların hemen hepsi ölünce terk edilerek ıssız bir adaya döndü” diyor. Türk bölüğünden sonra IŞİD liderlerinin etnik aidiyete göre yeni bölüklerin kurulması taleplerini veto ettiğini söylüyor. tarafından takip edildiğini, okunduğunu farzeder ona göre davranırdık.” Said, IŞİD’in SuriyeTürkiye sınırında bulunan ElRai şehrindeki emirin Türk istihbaratından gelme olduğunu iddia etti. Bu kişinin Türk istihbaratından tamamen kopup kopmadığını bilmesinin imkânsız olduğunu ama IŞİD emiri olmasında bir mani görülmediğinin altını çizdi. Said IŞİD’in içinde birçok kişinin Türk istihbaratı ile yakın ilişkide olduğunu tahmin ettiğini de söyledi. Türk istihbaratçı IŞİD emiri Teknik istihbarat çok güçlü şarak tatile Türkiye’nin farklı şehirlerine giderlerdi. İstanbul ve Ankara en sık gidilen yerlerdi. Bu seyahatlerin önünde bir engel de yoktu. El Bab’da geçirdiğim 11 aylık dönemde IŞİD içinde hiçbir zaman Türkiye’ye yönelik bir düşmanlık görmedim. Rakka’ya gittim, Halep’te yaşadım. Bu bölgelerdeki gıda malzemelerinin hemen hepsi Türkiye’den” dedi. Said’den Türkiye’den gelen yardımlara başka örnekler vermesini istediğimde şöyle devam etti: “Binlerce IŞİD militanı yıllarca düzenli bir şekilde Türkiye’de bedavaya tedavi edildi. Bu zaten yapılabilecek en büyük yardımdı. IŞİD yaralı militanları ambulanslar içinde Türk hastanelerine götürürken sakal, saç tıraşı da yapardı. Böylece Türk doktorları veya halk Suriyeli İslamcı radikallerin tedavi edildiğini anlamazdı.” Canlı bombalar bir odaya kapatılıyor S Ambulansta saç tıraşı IŞİD’li grup liderlerinin, kuzeylerinde bir müttefik var gibi konuştuğunu anlatan Said, “Türk tarafı bizim kim olduğumuzu iyi bilirdi. Türk istihbaratı IŞİD üyelerine iyi davranırdı. Birçok IŞİD lideri ya da askeri çatışmalardan uzakla IŞİD’çilerin Türkiye tatili aid’e kendi birliklerinde intihar bombacısı olup olmadığını da sordum. Bir hatırası şöyle: “Birgün askerlerle eğitimdeydik. Bir toplantı yapıyorduk. Sonra başka, tanımadığım bir IŞİD yetkilisini başka bir bölgeden geldiğini ve sınıfa bir soru sormak istediğini söyledi. İntihar bombacısına ihtiyaçları olduğunu, gönüllü olup olmadığını sordular. Bir kişi elini kaldırdı. O arkadaşı aldılar.” Said, intihar bombacısı olmaya gönüllü olan kimseyi tümüyle radikal hocaların olduğu özel evlere veya kamplardaki özel bir bölmeye kapattıklarını, intihar saldırısı zamanına kadar bu kimsenin fikrini değiştirmemesi için propaganda yaptıklarını aktardı. DÜZELTME BİTTİ Gazetemizin dünkü 1. sayfasında “IŞİD eğitti, Paris’e gönderdi” başlıklı haberde sehven, “Halep’te 600 kişi eğitilip Fransa’ya döndü” şeklinde bir ifade yer almıştır. Doğrusu “Halep’te 600 Fransız vardı. İki Fransız, iki de İngiliz savaşçı eylem yapmak üzere ülkelerine döndü” olacaktır. Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz. Cumhuriyet Paris’i kana bulayan canlı bombalardan Ömer İsmail Mostefai’nin mahallesine girdi Terörle anılmaktan çok korkuyoruz SÜLEYMAN TOSUNOĞLU Omar İsmail Mostefai’nin ailesi, Romilly Sur Seine kasabasındaki bu evde yaşıyor. Mostefai’nin babası halen gözaltında. Annesi ve kardeşlerinin yeri ise bilinmiyor. aris saldırılarında Paris’i kan gölüne çeviren canlı bomba Omar İsmail Mostefai’nin yaşadığı Romilly sur Seine kasabasındayız. Troyes kentinin 15 bin nüfuslu bu küçük kasabası Paris’e sadece 160 km uzaklıkta. Kasabada ilk olarak canlı bombanın gittiği camiye gidiyoruz. Namazdan çıkan insanlar cami lokalinde bizi görünce korku dolu gözlerle bakıyorlar. Türk olduğumu söyleyince ortam biraz yumuşuyor. Cemaatle konuşuyorum. “Evet biz tamamen kahrolduk, fazla konuşacak bir şey yok” diyerek uzaklaşıyor çoğu. Cami derneğinin başkanı Thami Dghougi fotoğrafının çekilmemesini şart koşarak konuşmayı kabul ediyor. Charli Hebdo P saldırılarını günlerce kınaşuları, “İki kız kardeşidıklarını söyleyen Dghougi, ni, babalarını devamlı gö“Camimizin adı terörle anırüyoruz. Sade insanlar. lacak diye çok korkuyoOmar’ı fazla görmezdik. rum. Biraz önce gördünüz Oda efendi biriydi. Cucemaat oldukça üzgün ve martesi akşamı mahalleyi endişeli. Omar’ın babapolislerle askerler kuşatsı da camimizin bir üyemıştı. Hiç bu kadar korksi. Emekli kendi halinde mamıştık” diyerek evine giolan bir insan. Ama oğriyor. Süleym lu Omar’ı burada daha Görüşlerini almak için gitan Tos unoğlu önce hiç görmedim. Tetiğimiz belediye başkanı korör bizi de vurdu. Pazar günü ölennuyla ilgili olarak kesinlikler için kilisenin düzenlediği ayine le konuşmak istemediğini söylüyor. katıldık. Bizler de çok endişe ediyoKonuştuğumuz insanlar ve sokakruz. Saldırılar Paris’te oldu fakat inaların boş olduğunu görünce terönın biz burada daha fazla korku içinrün asıl küçük kasabasını vurduğudeyiz” diyor. na tanık oluyoruz. Akşam havanın Camiden ayrıldıktan sonra cankararmasıyla birlikte biz de hayalet lı bomba Omar’ın yaşadığı mahalleye şehir Romilly Sur Seine’den ayrılıgidiyoruz. Stefan Felix adındaki kom yoruz. l PARİS Radikal insanlar değildiler Omar İsmail Mostefai’nin ailesinin yaşadığı mahalleden ayrılıp şehir merkezinde bulunan bir Cezayir restoranına gidiyoruz. Restoranın sahibi olan Zaliha adlı kadın “Sanırım Omar’ın ailesi buraya üç beş yıl önce yerleşmiş. Ailesi bazen buraya yemeğe gelirdi. Radikal insanlar değildiler. Küçük bir yer olduğu için bizler Paris’ten daha fazla endişeleniyoruz” diyor. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear