23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2014 CUMA 16 “Özal’ın devamıyım!” diye propaganda yaptı. Ama Allah’ı var; onun gibi “Bir koyup üç alacağız!” falan demedi. Özal bu sözü ABD’nin 1991’deki Irak’a ilk saldırısı sırasında söylemişti. “Üç” derken Musul ve Kerkük’ü kastediyordu. “Bir”in ne olduğunu kimse tam bile bilemedi. Ama sonunda bize düşen “üçün biri” yani PKK olduğu ortaya çıktı. Özal, Irak’ın işgaline yardım ve yataklık etme karşılığı Amerika’nın bize Musul ve Kerkük’ü armağan edeceğine inanmıştı. Tıpkı Erdoğan’nın Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu’da söz sahibi olmayı umduğu gibi. Büyük devlet adamlığı “büyük Günü gelince de kendisiyle müzakereye oturduk... Bir de baktık ki bir dönem PKK’ye destek olan, sonra da yönünü AKP’ye dönen Barzani’nin Kürdistan’ı koskoca Musul’u ve Kerkük’ü “nevzuhur” bir terör örgütüne kaptırmış. Bu Ortadoğu, yeryüzünün en şaşırtıcı, en kanlı, en cehenemi coğafyası... Tevekkeli değil yüce Tanrı tüm peygamberleri bu bölge için göndermiş. Kuran’da adı geçen 25 peygamber var. Hiçbirisi Norveçli veya İzlandalı değil. Hepsi Ortadoğu’dan ve Ortaoğu’yu adam etmek için gönderilmiş. GÖRÜŞ Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV Üç Koyup Hiç Almak! düşünmek” demekti. Özal’a göre Musul ve Kerkük’teki “Kürt akrabalarımız” bizi kucaklamaya hazırdı. Tabuları yıkılacak, Türkiye bir federasyona dönüşecekti. Ve bizim himayemizde kurulacak “Kürdistan”la barış içinde ve elbette petrol içinde yüzecektik. Sonunda “Irak’ın toprak bütünlüğü kırmızı çizgimizdir!” diye diye bu ülkenin fiilen bölünmesine tanıklık ettik. Çekiç Güç adıyla ABD’nin ülkemize yerleşmesine ve bu sayede Kuzey Irak’ta sadece Barzani’nin değil, PKK’nin de güçlenip kökleşmesine göz yumduk. Bu arada Apo’yu Amerikalılardan teslim aldık. Musul: Siyasal İslamın Doğal Sonucu Siyasal İslam uluslararası savaşım alanında olaylara yön veren bir güç durumuna oturdu. Bunda hem genel anlamda, hem de son Musul zorbalığında görüldüğü gibi, Türkiye’nin birkaç yönden yitirdikleri söz konusudur. Bu kısa yazıda ancak temel çıkar yolun ne olduğunu anımsatmaya odaklanabilirim. Komşumuz Irak ve ayrıca oradaki kardeş Türkmen varlığı yeni acıların içine atılmıştır. Konunun en ters görünen yanı bu acıların kendine “İslamcı” diyen eli silahlıların neden olmasıdır. Bu çelişki El Kindi, El Razi, İbni Sina, İbnür Rüşt ve İbni Haldun gibi örnek (Müslüman) düşünürleri mezarlarında ters çevirir. Bu gidiş kimi Kürt umutlarını ve Barzani’nin ideolojik bağlaşığı ırkçı İsrail’le bu ikisinin de destekçisi ABD’nin beklentilerini de boşa çıkaracak niteliktedir. Piyasalardaki tedirginlik de kaçınılmazdır. Bunu yurdumuzdaki tam ters nitelikte Gezi olaylarına bağlama yalakalığı ise tam bir aymazlıktır. Usame bin Ladin’i, El Kaide’yi ve Taliban’ı kimin yarattığını artık bilmeyen yok. Musul’da olan ve daha olacaklar siyasal İslam girişiminin doğal sonucudur. İş yağmur duası ve kadınları taşlamayla kalmaz. Öte yandan, İslamcılar modern teknikten de yararlanmıyorlar mı? Şu örneğe bakın: Erkekle nikâhsız ilişki kuran kadın, geliştirilmiş vincin ucuna takılıp asıldı. Afganistan’da Taliban yeri doldurulmaz uygarlık kalıntılarını yok etti. Baş suçlu ABD ve yardımcılarıdır. ABD saldırısı Mezopotamya’yı bölük pürçük etti. Her gün patlayan bombalar korkuyu ve nefreti yayarken, İslamcı terör tek kazanan oldu. ABD ve İslamcı iki terör odağından hangisi kazanırsa kazansın, kurban edilen suçsuz çoğunluktur. Olayın acılıkomik yanı bunu yapanların kendilerine “kurtarıcı” ya da “özgürlükçü” demeleridir. İdeolojik çarpıtmayla başlayan emperyalist destekli akım El Kaide’yi bile yeterli görmeyenlerin silahlı eylemleriyle artık kol geziyor. Sıklaşan olaylar kanıtlıyor ki, dinin gerçek yeri kişinin özel yaşamıdır. Din adına ne ufacık kız çocuğunun başı örtülür, ne evlendirilir, ne de evde hizmetçi yapılır. Yeri laik eğitim veren okuldur. Başka yollara “kültürel fark” deyip geçemeyiz. Washington’daki ABD’li kadın peçe takmayacak da, Musul’daki neden taksın? Eşitsizliği, şiddeti ve cinsel ayrışmayı yeğleyen kültürü reddetmeliyiz. Laiklik T.C. kültürünün ayrılmaz parçasıdır. Musul olayı da Atatürk’ü ve onun dış siyasetini bir kez daha haklı çıkardı. IŞİD Kopya mı Çekti?! Bundan beş yıl önce 20 Temmuz 2009 tarihinde ABD’de bir düşünce kuruluşu (Uluslararası Kriz GrubuICG) bir rapor yayımladı. Anadolu Ajansı’nın aktardığı rapor bugün Musul ve Kerkük’ün başına gelecekleri anlatır gibiydi: “Barzani kuvvetleri Musul’a giremez durumda. Burada, Arap nüfus çoğunluğu var. Arap direnişi ise ABD birlikleriyle Peşmergeleri çoktan yıldırdı. Barzani’nin Musul’da hiçbir otoritesi yok. Kerkük konusunda da rapor şöyle diyor: “Peşmergeler her an Kerkük’ü de kaybedebilir çünkü burada da ancak ABD desteğiyle durabiliyorlar. ABD birlikleri Irak’tan çekilince Şii ve Sünni Arapların ilk işi neredeyse Bağdat yakınlarına kadar güneye sarkan peşmergeleri kovalamak olacaktır.” İyi mi? Acaba Irak Şam İslam Devleti Örgütü bu raporu okuyup mu yola çıktı? Yoksa Amerikan ICG adlı kuruluş, illegal güçlere kopya mı veriyor? Barzani – Nizani? Çok değil birkaç yıl önce “Diyarbakır’a uzanmaktan” söz eden Barzani; Musul ve Kerkük’ü niye, nasıl ve ne karşılığı böyle kolayca teslim etti? Yoksa o da “2 koyup 10 alma” gibi bir sevdanın mı peşine takıldı? TSK’ye Kızmayalım AKP’ye, RTE’ye dil uzatmayalım. Ne olmuş yani?! Karargâha sessiz ve kibar bir dalış yapmışlar. Kimseye zarar vermemişler. Ardından zarif tırmanışla... Sadece Türk bayrağını indirmişler. Yakmamışlar, çiğnememişler. Hatıra olarak alıp götürmüşler. Yerine PKK bayrağı falan da çekmemişler. Buna şükredelim! Hayali Cihangir Manşetler: Özal’ın bir koyup üç almak hayali uzun bir süre “vizyon” olarak görüldü. Tıpkı Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığı gibi. Ama Musul gibi Kerkük de usul usul elimizden kaydı gitti!! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Türkiye’nin Kilidi Açıldı!’ “6 Haziran” Cuma günü Diyarbakır’da yapılan “Çözüm Süreci Çalıştayı”nda, “Türkiye”nin “kilid”i açılmış. Demek Türkiye kilitliymiş. Peki, “kilit” altında olmasına karşın, nasıl oluyor da bu denli soyuluyor? Taşınırtaşınmaz “varlık”larıyla, tüm “doğa”sıyla, “hava” sıyla, “insan” ının “emeği”yle v.ö’lerle... Ne ki sözü edilen “kilit”, bu sayılanları koruyan “kilit” değilmiş. “Çalıştay”da konuşulan; “Türkiye”de geçerli olan, uygulanan “sistem”in, “kapalı sistem”inin kilidiymiş; böyle söylemiş İçişleri Bakanı “Efkan Ala”. Ayrıca bu “kapalı sistem”in beslendiği “iki” temel sorun varmış; biri “din ve vicdan” sorunu, öteki de “etnik kimlik”miş! Değerli dostlar, “Bakan Ala”nın bu “kapalı sistem” ve “kilit” söylemi üzerinde biraz duralım diyorum. Yalnız önce, “Bakan” ın “etnik kimlik”le hangi kimliği işaret ettiğine açıklık getirmek gerekir; “Bakan Ala”nın bununla işaret ettiği kuşkusuz “Kürt kimliği”dir, kendisinin söylemini bu boylamda ele alacağız; ayrıca hemen bir ayraç (parantez) açarak şunu da belirtmeliyiz, Türkiye’deki “Kürt” kökenli yurttaşlar “Lozan Antlaşması”na göre “etnik” olarak sayılmamışlardır, “Bakan”ın dikkatine... Ve bilindiği gibi yakın tarihimiz “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin oluşumunu içerir ki bu süreç “Kurtuluş Savaşı” kısacası “Kurtuluş” ve yengiyi (zafer) izleyen “Kuruluş” dönemli olarak ortaya konulur. Her iki süreçte de “din ve vicdan” konusu, yaratılan “etnik” sorunlar (bölünme) “emperyalizm” in “maşa”larınca türlü biçimlerde ortaya konmuştur. “ K u r t u l u ş ” u n “Başkomutan”ı, “Kuruluş”un “Önder”i olan “Atatürk”; bu iki dönemin “19 Mayıs 1919”dan “1927” yılına dek olan sürecini, en ince ayrıntılarıyla yazdığı büyük “Söylev”iyle halka anlatmıştı; üstelik “300”ü aşan tarihsel “belge”yle. “Bakan Ala”nın sözünü ettiği açıkça söylenirse “Kürt Kimliği”yle “din ve vicdan” sorununu, “Anadolu”nun parçalanarak, Güneydoğu’da bir “Kürt Devleti” kurmak isteyen “Kürt Teali Cemiyeti”yle; tam bir “din devleti” oluşturma peşinde olan “Tealii İslam Cemiyeti” üzerinden adım adım dile getirir “Söylev”de “Atatürk”. “Lozan Antlaşması” ve “Cumhuriyet”in ilanıyla, “Kürt Teailiciler”in Anadolu’da “Kürt Devlet”i kurma düşlerine son verilir. “Cumhuriyet”in ilanından “dört ay” sonra da “3 Mart 1924”te, “TBMM”ce kabul edilen bir “yasa”yla da; bundan sonra yapılacak yasaların “şeriat”a göre değil de, çağın gereksinmelerine göre yapılacağı bildirilerek “laik”liğin kapısı açılır; “laik yaşam”a adım adılır; ardından “1928”de de, Anayasa’daki “Devletin dini; dini İslam’dır” maddesi kaldırılır. Ve böylece “Bakan Ala”ya göre, “TC Devleti”nde “kapalı sistem” oluşur; üstüne üstlük “laiklik ilkesi”nin “1937”de Anayasa’da yer almasıyla, Türkiye’ye “KİLİT” vurulur, kilitlenir... Böylece oluşan “Türkiye”nin işte bu “yapı”sı; “Bakan Ala”a göre, “1980’den sonra 1984’te artık iyice beliren ‘PKK’nin bebeleri de öldürmeye varan cinayetleriyle ‘Kürt ve dinselleşme’ sorunlarını, ‘2000’li yıllara dek yaşamamıza” neden olacakır. (Aydınlık, 7.5.2014) “2003”te “AKP” iktidarıyla, işte bu “Eski Türkiye”, bu “kapalı sistemi”yle geride bırakılıp; “Yeni Türkiye”nin “inşa”sına başlanacaktı, “Ala”ya göre; bunun için de “ilk adım”, yerel yönetimlere “özerklik” getirecek “İl Özel İdareler Yasası” ile atılacaktı. “AKP” iktidarının daha ikinci yılında düzenleyip “TBMM”den oylarıyla geçirdikleri bu “parçalama” yasası, dönemin “Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer” tarafından “veto” edilir (Temmuz 2004). Bundan sonra “AKP iktidarı” adımlarını daha dikkatli atacak ama “açıla açıla” yol alacaktı. Bakan Ala’nın, “din ve vicdan” sorunu dediği “bağlam”da “Erdoğan”: “Anayasa’da ayrıcalıklı madde olamaz!”, “fetva”sıyla, “laiklik ve rejim”le ilgili “değiştirilemez” maddeleri işaret eder... Yine Bakan “Ala”nın, “etnik kimlik” konusuna Erdoğan parmak ısırtacak desteğini, “Türk Kimliği”ni “azınlık” düzeyine getiren “Türkiyeli” söylemiyle yapar... Böylece, “PKK”nin önderi “Öcalan”la “müzakere” masasına oturulur. “Bakan Ala” , bu yolla sağlanacak “çözüm” ü, “Türkiye’nin kimseye ihtiyaç duymadan, kendi başına yapacağını” söylüyor, “kargaları bile güldürerek!”... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mısır. 2/ 1 Doğu Kara 2 deniz dağlarının yüksek 3 kesimlerin 4 de yaygın 5 geçici kır 6 sal yerleş me tipi... 7 Ağızda güç 8 eriyen bir 9 şeker cin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 si. 3/ Yontma işlerinde kulla 1 B E R C E S T E nılan, ucu sivri 2 A L İ A B A M E ve keskin araç... 3 H A N D E B A R Moldova’nın pa 4 N G I L MA N ra birimi. 4/ Sa 5 A D A E R G E N vaş, yiğitlik gi 6 M A İ M E T A bi konuları iş 7 E L E M E N T R leyen şiir türü... 8 A T A A P İ Endonezya’nın 9 A N İ M A S Y O N plaka imi. 5/ Güneydoğu Asya’da yetişen ve lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki... Tutsak. 6/ Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk... Bağış, yardım. 7/ Argoda karnı aç ya da parasız kimseye verilen ad... Bir deri hastalığı. 8/ Kafes biçiminde, tahtadan yapılmış portatif ev. 9/ Gidiş, ilerleyiş... Birini başkasına karşı kışkırtma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çirkin kimse. 2/ En küçük izci kuruluşu... Bir şeye inanarak bağlanış. 3/ Resmi kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer... Hawaii’de karşılama ya da uğurlama anısı olarak verilen, çiçekten yapılmış kolye. 4/ Sanat, hüner... Eskiden Japonya’da kullanılmış bir uzunluk ölçüsü. 5/ İstanbul’un bir semti... Eskiden uzay boşluğunu doldurduğu varsayılan esnek madde. 6/ Y.K.Beyatlı’nın hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri... Soyluluk, ululuk. 7/ Vurmalı bir çalgı... Midye, istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan, beyaz ve sert madde. 8/ Keçeden yapılmış çadır. 9/ Eğlenmek için bakma... Ödeşme, razı olma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear