25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MAYIS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Kasa Dolusu Odadan Oda Kasaya Rüşvet Değil, Ama Para Saklama Bir Sanat Bu iktidar, Atatürk’e, o kadar da sırtını dönmüş değil! “İstikbal Göklerdedir!” sözüne asıl sahip çıkan TOKİ... Gördüğü her yeşile, deniz kıyısına, ağaçlı manzaralı araziye el koyuyor. Ardından dev vinçlerle gökyüzüne doğru beton duvarlar kuruyor ve bulutlara doğru çıkıp duruyor... 202530 bazen 40 kat birden! Böylece, aynı metrekareyi 20 2530 bazen, 40 kez satmış oluyor. İstikbal elbette göklerde... Gelsin paralar... Dolsun kasalar... THY de iktidarın ve dönemin en büyük gereksinmesini dikkate alııp... Yürüttüğü mücadeleye “İstiklal Savaşı” dedi. Aslında savaş, “İstikbal” savaşıydı. Kendisinin, çocuklarının ve partisinin istikbalini güvenceye alma savaşı. Savaşı kazanamayacağını gördü. Bu kez, yerel seçimi “aklanma seçimi”ne dönüştürmeye çalıştı. Ama aldığı oy yüzde 43’te kaldı. Yani aklanamadı. Bu defa, Meclis’i devreye soktu. Emrindeki milletvekilleri eliyle aklanmaya yöneldi. Göstermelik bir “Tezkere” süreci başlattı. 4 bakanının bulaştığı kirli işleri dünya âlem görmüş, dinlemiş ve işlemişti. Güle Güle Kirlensinler... Ama yine de “gizlilik” kararı aldırdı. Yetmedi. Görüşmeleri, TBMM’nin tatil gününe denk düşürdü. Meclis TV’den yayımlanmasını önledi. Tıpkı, “Sıfırladın mı oğlum Babacım, 30 milyon daha var!” muhabbetine kızıp Twitter’ı yasaklaması gibi... İktidar her yanıyla kir, pas, leke içinde... Temiz kalsaydı, fezlekenin hatırı kalacaktı. Fezlekeyi kirleten bizzat kendisi oldu. 4 bakanı yoldan çıkaran Rıza Sarraf’ı “Hayırsever bir işadamı” diye selamladı. Böylece söz konusu eyleminin “rüşvet” değil, “hayır hasenat” olduğunu ilan etti. Fezleke belki daha görüşülmeden lekelendi. Ama, 4 bakanın 4’ü de... Başbakan’ın kesesi ile Şengün Hamamı’ndan çıkmışçasına pirüpak oluverdi ya. Güle güle kirlensinler!.. Nergisler Bozulurken!.. Bu yazıda size etkileyici, çarpıcı bir koku, ince bir güzellik sunuyorum. Düşsel bir yolculuğa çıkalım, ne dersiniz... Nergis tarlasının içinde benim gibi baş döndürücü kokular arasında yatmış, başka bir sarhoşluk yaşamış, gökyüzünü seyretmiş, o anda kendini olağanüstü hissetmişleriniz vardır belki bu satırları okuyanlar arasında. Yoksa. Olmayanlar elinde bir tutam nergis düşlesin. Koklasın derin, içine çeksin... Ne hissettiniz? Yalnız bir kokunun çarpıcılığında, bir güzellikte değil, farklı bir yolculukta, farklı duygulara dokundunuz mu? Hele de bir sevdanın coşkusundaysanız üstüne! Aşk çiçeğidir çünkü; olağanüstü, baş döndürücü, asi, şefkatli ama kökleri zehirli... HHH Söylenceleri farklıdır; mitolojideki Zeus’un kızı Echo’ nun, aşkına karşılık vermeyen Narcissus’un nergis çiçeklerine dönüşmesini seçtim ben. “Başkalarını sevmeyen yalnız kendisini sevsin” cezasına çarptırılan Narcissus’u... Böylesine büyük bir bencillik taşırken aşkla tanımlanmasının tuhaflığını bir yana bırakıyorum. Aşk imkânsızdır ama iki kişiliktir nihayetinde, büyük bir özveridir... Ancak köklerinden türetilen narsisizme değinmeliyim ki, bu bir yanıyla memleket meselesidir, seni ve beni ilgilendirir. Bütün güzelliklere, insana, doğaya, bütün canlılara karşı bencil, acı masız, vahşi, çıkarcı, sevgisiz, aşksız bir anlayıştır ki, zalimdir. Nergis değil, narsisisttir iktidar. Çünkü bu düzenin, nergisin vatanına ettikleri bana çığlık attırıyor, canımı sıkıyor, kafamı bozuyor. HHH Buradan sesleniyorum size, nergislerin yurdundan, Karaburun’dan, Saip köyünden. Bu doğa cennetinden, bir çığlık sayabilirsiniz sesimi. Bencil, acımasız, çıkarcı bir olguyla karşı karşıyız; nergis tarlaları imara açılıyor , arsalaşıyor çünkü. Yeşil tarlaların boynu bükük çiçekleri, yok oluyor. Denize yakın olanların zaten hiç şansı kalmadı. 200 hanelik köyde 10 inşaat sürüyor. Köyün ortasına, neden lazımsa, 12 metre genişliğinde yollar açılıyor. Büyükşehir yasasıyla köyleri yok eden, mahallelere dönüştüren, tarımı ve hayvancılığı çökerten rantçı iktidar, şehirlerde kendine bağımlı yoksulların sayısını çoğaltma, sadaka kültürüyle süründürdüklerinin sayısını artırma peşinde... HHH Nergis tarlalarını yok edenlere söylüyorum. Haberiniz olsun kabızlığa iyi geliyor, ereksiyon sorununa da... Bir yararı daha var yersen: “Kusturuyor...” Noktasız... İktidarın belki de en aslan, en nokta noktalı milletvekili diye ünlenen Zeyid Aslan, “Mobese kameraları özel yaşamı tehdit ediyor. Kaldırılmalıdır” diyordu. Şimdi de liderinin açık beyanatı nedeniyle, “Keşke çocuk katilleri idam edilebilse” diye düşünüyor... O alçakça işlenen cinayetlerin genellikle “Mobese” kayıtları sayesinde aydınlatıldığı malum. Zeyid Bey’in, “İdam konsun, Mobeseler kalksın!” çelişkisini yakında düzeltmesi bekleniyor “Havuz” yöntemi hem iktidar için kazançlı hem de gazete patronları için. Birçok gazete son günlerde bu yöntemi kullanacağını ilan edip Ankara bürolarını kapattı. Takvim, Radikal, Vatan... Havuzsuz dönemde atılan başlıkları çok arayacağız. İşte bir örnek... HAVUZDA BOĞULAN HABERCİLİK Her şey bir ustalık, her şey bir sanat. Para kazanmak kadar para saklamak... Hele parayı “güven” içinde saklamak daha da büyük sanat. (Sanatı Sarraf gibi güzel Türkçe konuşamayanlara da anlatmak için makalenin İngilizcesi de var: “The Art of Safe Keeping!) “THY Elit Bussines Yolcu Dergisi”nin mayıs sayısında “Kasalara Rağbeti’nin arttığı belirtilerek şöyle deniyor: “Son zamanlarda çok etkileyici projeler yaptık: Örneğin bir oda büyüklüğünde kasalar yaptık! Bunların ebadı 15 metrekareye kadar çıkabiliyor. Esas problem odanın kasa olduğunun ‘PARA SAKLAMA SANATI’nı inceliyor! anlaşılmasını önlemek.” Yazının anlamı açık: Devir, kasalar odalara sığmayınca odaları kasa haline getirme devri!.. Asıl mesele, bir polis baskınında, kasanın oda veya odanın kasa haline getirildiğinin fark edilmesini önlemek... Yoksa sıfırlama sorunu, bakan istifaları, fezlekeler vesaire! HHH Sayın Binali Yıldırım’ın kontrolünden çıktıktan sonra THY’ye bir şeyler oluyor. Milli hava yolumuz, para saklama işini ayağa (ve ayakkabı kutusuna) düşürenlerin bir anlamda kulağını çekiyor. Gizlilik kararı alınan fezlekeye eklenmesi gereken en açık gerçek bu! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Yurtseverlerin Gerçekçi Cumhurbaşkanı Adayları Geçen hafta yine yurtsever arkadaşlarla bir araya gelip sohbet ettik. Konular malum, güncel eksendi. Yani yerel seçim analizi ve artık gündemi kuşatan Cumhurbaşkanlığı seçimi. Solun farklı kesimlerinden gelen, kimisi tecrübeli siyasi, kimisi gazeteci veya kitle örgütü yöneticisi dostlar arasında birçok konuda anlaşıldı, bazen de tabii ki çok farklı duruşlar sergilendi. Ama kesin olan bir tek şey varsa o da bu beyin fırtınasının çok yararlı olduğuydu. Neler konuşulduğunu sizlere biraz aktararak gündemin nabzını paylaşmak istiyorum. CHP’nin yerel seçimlerde başarıyı yakalayamadığı genel bir kabul gördü. Özellikle İstanbul’da, partinin erken pes ettiği ve sandıklara sahip çıkma çabasının sekteye uğradığı vurgulandı. Gezi nabzının iyi yakalanamadığı, propaganda sürecinde partinin laiklik konusunu gündemine almayıp kendi ideolojik eksenini kaybettiği, cemaatle işbirliği yaptığı şeklinde bir kanaatin yayıldığı ve partiye zarar verdiği, her gün ortaya dökülen kasetlerin toplumun büyük ilgisini çektiğini, ama CHP’nin bu kasetlere çok fazla bel bağlayarak propagandayı neredeyse yalnız bunlar üzerinden sürdürdüğünü, bu konunun kolaycılığına kendini kaptırdığı, yurdun yarısından çoğunda yokları oynadığını, bu durumu artık kabullendiği gibi yorumlar genel kabul gördü. Bunun dışında CHP’nin bu sonucu kendince “başarılı” olarak yorumlamaya kalkması da inandırıcı bulunmadı. İstanbul dahil olmak üzere, CHP oylarına eklenen cemaat, kimi yerde MHP ve bir miktar Gezi’den taşan oylar da göz önüne alındığında, CHP’nin bilinen potansiyelini aşamadığı, hatta belki gerisinde kaldığı bile ortaya çıkıyor... Gündeme gelen eleştiriler arasında CHP’nin emperyalizmin gündemini değiştirecek ve sarsacak çıkışlarda bulunmaması, kritik konularda ABD’nin duruşlarını sorgulatacak tavrı gösterememesi de vardı. “Yeni CHP” söyleminin ise faydadan çok zarar getirdiği altı çizilerek vurgulandı. Bu eleştiriler ışığında ise ileriye yönelik genel kabul gören görüş, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda CHP ve MHP’nin herhangi bir başarı yakalamak için ilk turdan ortak aday çıkarmaya mecbur olmalarıydı. Bunun dışında yaşanabilecek inatlaşmaların siyaseti “müsamere” düzeyine indirmekten öte bir sonuç doğurmayacağı ortada. Cumhurbaşkanlığı konusunda hangi isimlerin öne sürülebileceği konusunda açık bir beyin fırtınası yapıldı. Burada adaylar hakkında bir “konsensüs” oluşmadan, ortaya çıkan dağınık listede kimlerin konuşulduğuna gelince, önem veya kabul sırası olmaksızın, CHP ve MHP’nin ortak adayı olabilme vasıfları da göz önüne alınarak Mehmet Haberal, İlker Başbuğ, Yılmaz Büyükerşen, İlhan Kesici, Uğur Dündar, Mansur Yavaş, Hikmet Çetin, Hüsamettin Cindoruk, Saadettin Tantan, Deniz Baykal, Sami Selçuk’un isimleri telaffuz edildi. Söylemeye gerek yok ki her isim hakkında birilerinin lehte, birilerinin aleyhte yorumları kaçınılmaz şekilde oldu. Ayrıca bu ortak adayın, belediye seçimlerinde yaşananın aksine zaman kaybedilmeden partiler arası toplantı ile ortaya çıkarılıp kararın kamu oyuyla paylaşılması mecburiyeti de gündemin doğal ve nihai vurgusuydu. Burada şu yorumlarımı ekleyerek konuya bir netleşme getirmeye mecburum: Maalesef kamuoyunda CHPMHP diyaloğu ve dayanışması, Erdoğan’ın artık neredeyse yüzde yüz netleşen adaylığına karşı tek gerçekçi seçenek olmasına karşın, bu partilerden bu konuda hiçbir işbirliği sinyali çıkmıyor. Hatta MHP, “Hayır biz kendi adayımızı kendimiz çıkaracağız” diye net söylemini ortaya koyarak işi şimdiden yokuşa sürüyor. CHP’ye gelince, onlar da bu konuda ne eylem ne de söylem olarak aktifler! Her iki partiye ve “ben muhalifim” diyen herkese somut olarak sormaya mecburuz: Oy potansiyeliniz belli. “Bu ittifakı ben içime sindiremiyorum” tarzından fanteziye kaçan düşünceleriniz varsa, somut olarak bunun yerine ne önerdiğinizi de derhal ortaya koymanız lazım. Çünkü bizler bu ortak aday dışında hiçbir somut formül göremiyoruz! Şayet ülkenin geleceğinde söz sahibi ciddi birer siyasi partiyseniz, o zaman bir yandan bu önü tıkalı inadı sürdürüp diğer yandan “Biz RTE’nin kurmak istediği dikta Cumhurbaşkanlığı modeline karşıyız” demeniz kesinlikle mümkün değildir. Siyaset, ortaya ciddi bir alternatif koymadan, “mış” gibi yaparak zaman öldürme noktası olamaz. Bu nedenlerle ya bu işbirliğine derhal girin ya da hemen Kapalı Çarşı’dan bulacağınız altın bir tepside Cumhurbaşkanlığı’nın altın anahtarını Tayyip Bey’e teslim edin. Böylece boş yere onca saçma röportaj ve çevre kirliliğinden toplumu kurtarmış olursunuz... Siyaset, ciddi ve acımasız bir alandır. Unutanlara hatırlatması bizden! HARBİ SEMİH POROY BULMACA BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye... ACI KAYBIMIZ Eski Ağır Ceza Mahkemesi yargıçlarından merhum Cafer Kamil Artun ve Halide Bedriye Artun’un kızları, emekli savcı merhum Samim Artun ve Nezahat Öğütmen’in ablaları, Prof. Dr. Zerrin Bayrakdar, Dr. ElçinEsat Özalp, Dr. ErsinNilgün Bayrakdar, Av. Erol Bayrakdar’ın çok sevgili anneleri, BurakGünce Özalp, Bora Özalp AlperŞebnem Tuna’nın anneanneleri, BurcuGökhan Erçalık’ın babaanneleri, Deniz Tuna, Leyla Özalp, Selin Erçalık’ın nineleri, Emekli Vali Muavini (kaymakam) merhum Av. Ali Nijad Bayrakdar’ın sevgili eşi 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212.274 15 02 • 213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 FATMA NEBAHAT BAYRAKDAR’I 5 Mayıs 2014 günü kaybettik. 6 Mayıs 2014 Salı günü (bugün) Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınacak ikindi namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı’nda sevgili eşinin yanında toprağa verilecektir. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Zeynep Ateş AİLESİ SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tiyatro 1 eserlerinde 2 perde arası müziği. 3 2/ Uğraştı 4 rıcı, pürüz 5 lü iş... Çoğu 6 tek parça kadın giysisi. 3/ 7 Bir şeyin fi 8 yatını artır 9 ma... Tornacılıkta, bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 deliğin ağzını 1 P A R A P A R A genişletmeye ya 2 İ D O L F U T A rayan çelik aygıt. 3 L E K E N Ş A L 4/ Sedir biçiminde 4 A T G Ü D E R İ kanepe... Rütbe5 V A Z O E N İ N siz asker. 5/ “SevA R OMA A miş iki ufku gö 6 U L A Z rürler daha engin” 7 N E F İ R A L İ B İ (Y.K. Beyatlı)... 8 A T E Nazilerin politika 9 A R E N A A K sında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad. 6/ İran’ın plaka imi... Atın eşkin yürüyüşü. 7/ Dört anayönden biri... Verme, ödeme. 8/ 1905’te çarlık rejimine karşı ayaklanan Rus zırhlısı. 9/ Peru’nun başkenti... Lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yabancı ülkelerle ilgili olan, gizemli, aykırı ve çekici olan. 2/ Hz. Muhammed’i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside... Hindistan’ın para birimi. 3/ Doğusu bağımsız bir devlet, batısı Endonezya’ya ait olan bir ada... “Çok sarhoş” anlamında argo sözcük. 4/ Yabancı... Matadorun boğayı şaşırtmak için kullandığı kırmızı kumaş parçası. 5/ Erzincan’ın bir ilçesi. 6/ Radon elementinin simgesi... Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı. 7/ Sakarya iline özgü bir tür tatlı... Müslümanların bir çocuğun doğumundan yedi gün sonra, Allah’a şükretmek amacıyla kestikleri kurban. 8/ Yol yapımında kullanılan tekerlekli araç... Ekip, takım. 9/ Dağınıklık, düzensizlik.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear