23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 MAYIS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bu Avrupa Parlamentosu seçimlerinin, “son yılların en önemli seçimi” olduğunu daha önce de söylemiştim (25 Mayıs, “Sağnak”). Avrupa gerçekten de tüm güç dengelerini değiştiren “tarihi” bir seçim yaşadı. Fransa’da Le Pen aşırı sağını birinci parti yapan ve işbaşındaki sosyalistleri hezimete uğratan sandık sonuçları, Avrupa’nın çok büyük bir “hükümet edilebilirlik krizi” ile karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. AB politikalarına, yakın zamana değin malum… FransaAlmanya ekseni, yön vermekteydi. Avrupa karşıtlığı ve antiAvro, antiSchengen duruşuyla oy alan, bir sonraki başkanlık seçimlerine adaylığı konuşulan Marine Le Pen Fransası’nın bütün beklentilerin üstüne çıkan çıkışıyla, bu eksen çözüldü. 9 kendisine hesap sormak isteyenlerin arasında yapayalnızdır. Korumaları yetişir. Menderes, cesaretle Güven Park yönüne doğru ilerler. Karşısına çıkan gençlere, “Ne istiyorsunuz?” diye bağırır. “Hürriyet” diye haykırır gençler: “Hürriyet istiyoruz.” İşte o an, şimdilerde sık duyduğumuz soruyu sorar Menderes: “Hürriyet olmasa, bir başvekile bunları söyleyebilir misiniz?” HHH Gençler Menderes’in üzerine yürür. Bir tanesi kravatına yapışır. Başvekil’in gömleği pantolonundan çıkar. Bir kargaşa doğar. Korumalar Menderes’i üstü başı dağılmış, hırpalanmış halde bir gazetecinin aracına bindirip hızla oradan uzaklaştırırlar. Birkaç dakika sonra Başbakanlık makam odasında, Bayar’ın da katıldığı toplantıda, gençlere megafonla dağılma uyarısı yapılması, dağılmazlarsa üzerlerine ateş açılması konuşulacaktır. 27 Mayıs’a sadece 3 hafta kalmıştır. HHH Menderes, Ankara’nın kasvetine fazla dayanamaz. Kendisini doğuran topraklara kaçıp kendisini seven insanların tezahüratıyla moral bulmak ister. İzmir’e gider. 200 bin kişi kendisini büyük coşkuyla karşılar. İşte o meşhur, oğlunu kurban etmeye kalkışan baba sahnesi orada yaşanır. 3 hafta sonra devrildiğinde, o kalabalıklardan eser kalmayacaktır. HHH Kimse bir imada bulunduğumu zannetmesin. Tersine; ben 27 Mayıs’ı basit bir darbe gibi görmemekle birlikte, Yassıada rezaletinin ve Menderes ile iki bakanına reva görülenlerin, Türkiye’nin tarihindeki en silinmez leke olduğuna inanıyorum. Müdahaleye gerek kalmasa, iktidar seçimle değişebilse, bugün çok daha farklı bir Türkiye’de yaşıyor olabilirdik; biliyorum. Yine de bugün yıldönümü olan 27 Mayıs’ın sadece bir avuç darbe heveslisi subayın işi olmadığını, iktidarın vahim hatalarıyla el ele hazırlandığını düşünüyorum. İktidar sarhoşluğu, güç zehirlenmesi, yoğun alkış sesi, “Hürriyet isteriz” taleplerini duyulmaz hale getirebiliyor; öfkeli despotlar, “Hürriyet olmasa bana karşı çıkabilir misiniz” diye halkın üzerine yürüyebiliyor, kitlelerin tezahüratıyla efsunlanabiliyor. Maharet, o efsunu dağıtabilmekte, hakikati görebilmekte, iktidar sarhoşluğundan uyanabilmekte, sokağa kulak kabartabilmekte... Tarih, bunun dersleriyle dolu... Alabilene... Görebilene... ‘Hasta Adam Avrupa’ya Sandık Şoku taçlandırılması oldu. Bu; Renzi hükümeti dışında Avrupa çapında örneği olmayan, bir “statükoya destek” mesajı. Alman seçmenler diğer deyişle, Çizme dışındaki büyük ülkeleri etkileyen dev depreme rağmen, “istikrar” dedi. Bunun pratikte anlamı; artık “Avrupa’nın kraliçesi” olarak anılan Merkel’in liderliğinin güçlenmesi oldu. Almanya’nın istikrarı güç kazanırken, Paris’i silkeleyen “Le Pen tsunamisi”, pazar gecesi sonucu yorumlayan sosyalist Başbakan Manuel Valls’ın yüzünden okunuyordu. TV kameralarına hortlak görmüş gibi bakan Valls; “Bu bir şok, depremdir” dedi. Valls’ın ardından ekranlara çıkan Hollande’ın eski hayat arkadaşı, sosyalist partinin önde gelen isimlerinden, çevre bakanı Segolene Royal daha ileri gitti ve “Bu dünya çapında bir şok” diye ekledi: “Dünya, Fransa’da her 4 seçmenden birinin şiddetle Avrupa karşıtlığı yapan bir partiye oy verdiğini gördü!” Fransa’daki şokun mahiyetini dün en iyi İtalya’da çıkan Corriere della Sera özetlemekteydi: “Avrupa’nın merkezindeki hasta yürek” başlığıyla yayımlanan bir yazıda gazete, hastalığın “derin” ve “geri dönüşü olmadığını” söylüyor; “Avrupa anayasasının Fransa tarafından geri çevrilmesinden sonra, Avrupa üzerinde toplanan kara bulutların gene Fransa yanından geldiğini” belirtiyor; Le Pen liderliğindeki “Ulusal Cephe” yükselişinin mana, ehemmiyetini şöyle açıklıyor: “Ulusal Cephe’nin aldığı sonuç, Fransa’nın siyasi sisteminde tarihi bir dönüm noktası. Birinci parti olmasının ötesinde, (gençlerin, alt gelir gruplarının ve işçilerin oylarını alan) ‘Cephe’, ülkeye savaş sonrasında yön veren (muhafazakârlar ve sosyalistler arasındaki) iki partili sistemi kırıyor ve Fransa’nın tüm bölgelerinde de varlık gösteriyor. Le Pen depremi üstüne, Fransa solunu marjinalleştiriyor, Cumhurbaşkanı Hollande’ın manevralarını hükümsüz kılıyor!” AB için bir tür “atom bomba sı patlamasıyla” eşdeğer görülen “İngiltere’nin AB’den ayrılması” tartışmalarını alevlendiren UKIP zaferi üzerinde konuşan Dışişleri Bakanı William Hague, “Önümüzdeki tercih ya AB’nin kesinlikle reformdan geçmesi ya da bizim artık hiç başka yolu yok… AB’den çıkmamızdır!” diyor. Sürpriz Renzi zaferi İngiltere, Fransa gibi büyük AB ülkelerinde taş taş üzerinde bırakmayan bu deprem yaşanırken, en büyük sürpriz, Avrupa Birliği’nin kurucu ülkelerinden İtalya’dan geldi. İtalya’nın merkez sol partisi “Demokrat Parti/Partito Democratico” (PD) lideri ve ülkenin gelmiş geçmiş en genç başbakanı olan 39 yaşındaki Matteo Renzi; AP seçimlerinin, kıta çapındaki en başarılı performansına imza attı ve AP’ye en kalabalık sosyal demokrat temsilciyi gönderdi. Geçen yılın genel seçimlerinde yüzde 25’te kalan partisinin oylarını rekor sıçramayla, bir yıl içinde yüzde 41’e çıkaran Renzi, tek kelimeyle “destan” yazdı. Beş ay önce yapılan bir önseçimle genel sekreterliğe henüz çok yeni gelen ve şubatta başbakanlık koltuğuna oturan Renzi’nin bu kısa sürede partide estirdiği “gençleşme” ve “yenilenme” rüzgârı; sandıkta büyük prim yapan umut dalgası yarattı. Le Pen’in “öfke”sine oy veren Fransızların aksine, İtalyanlar “umuda” oy verdiler... Renzi, bir lider için en değerli sermayenin “umut yaratmak olduğunu” bir kez daha ispat etti. Bir Dönemin Kapanış Sahnesi Bir ara Menderes dönemine dair bir televizyon dizisi için senaryo hazırlığına girişmiştik. Dizinin başlangıç sahnesi olarak, dönemin kapanış sahnesini seçmiştim. Şöyle başlıyordu: HHH Uzun siyah makam arabası, Ankara Esenboğa Havaalanı’ndan Çankaya’ya doğru hızla gitmektedir. Arabada 4 kişi vardır: Önde Cumhurbaşkanı Celal Bayar... Arkada Başbakan Adnan Menderes, Meclis Başkanı Refik Koraltan ve Cumhurbaşkanı’nın yaveri Mustafa Tayyar... Makam aracı Sıhhıye’ye geldiği sırada arabadakiler Kızılay yönünde bir kargaşa olduğunu fark eder. Gergin günlerdir. Yaver Mustafa Tayyar, muhtemel bir sıkıntıyı önlemek için şoföre arabayı alternatif yola, yani Necatibey Caddesi’ne doğru sürmesini söyler. Yanında oturan Başbakan, “Nereye?” diye müdahale eder. “Kızılay yönü kapalı galiba efendim” der Tayyar... Menderes, bu cevaptan hoşlanmaz: “Yok, düz gidelim biz” der. Ve makam aracı bir cehennemin içine girer. HHH Tarih, 5 Mayıs 1960’tır. Menderes, o ay, iktidarda 10 yılı doldurmuştur. Özgürlük vaatleriyle iktidar olan, Anadolu’da büyük yatırımlar yapan partisi, 10 yılın sonunda, ülkeyi baskıcı bir rejime sürüklemiştir. Türkiye ayaktadır. Her tür gösteri yürüyüşü ve toplantı yasaklanmıştır. Ama üniversiteli gençler yasağı kırmanın yolunu bulur. Herkes birbirine büyük randevunun şifresini fısıldar: “555K!” Yani: 5. ayın 5. gününde, saat 5’te... Kızılay’da... Menderes’in Kızılay’dan geçeceği saattir o... Ve binlerce genç, Kızılay’da onu beklemektedir. HHH Makam aracı, şehrin en işlek meydanında öfkeli kalabalığın arasına dalar. Ama Menderes korkmaz, kaçmaz. Kendine güvenir. Gençleri ikna edebileceğini düşünür. Meydanda, eski Kızılay binasının önünde ani bir kararla arabayı durdurur ve yanındakilerin itirazına rağmen iner. Şimdi bir öfke selinin ortasında, Avrupa’nın kraliçesi Merkel Avrupa’nın tek hâkimi bundan böyle artık Erdoğan taraftarlarının Köln mitinginde yuhaladıkları Merkel Almanyası… 25 Mayıs tarihli “Sağnak”ta gene; Almanya’daki “güçlü hükümet koalisyonunun bu seçimde bir sandık korkusu olmadığını” söylemiştim. Merkel liderliğindeki Hıristiyan Demokratlar, son AP seçimlerine göre yaklaşık evet 2 puan civarında bir düşüş kaybettiler. Ama buna karşın, iktidar ortağı sosyal demokratlar; sade İtalya’daki merkezsol lider Renzi’nin gösterdiği olağanüstü performansla yarışan 7 puanlık bir ilerlemeyle, hükümet koalisyonunu tahkim ettiler. Sonuç; geniş tabanlı Merkel hükümetinin, seçmen tarafından bir daha Atom bombasıyla eşdeğer Londra’da Nigel Farage liderliğinde birinci parti olan Avrupa karşıtı “Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi/ UKIP” depremi de beri yandan Fransa’dakinden aşağı kalır değil. İngiltere’de de, Fransa’da olduğu gibi, Muhafazakârlar ve İşçi Partisi dışında üçüncü bir partinin, “ilk sırayı kapması” şimdiye değin görülmüş şey değil. İngilizler de hafta sonundan bu yana birinci sıraya oturan UKIP şokunu yaşıyor. İstanbul’daki mahkeme, Mavi Marmara baskınından sorumlu tutulan dönemin İsrailli üst düzey askeri yetkilileri hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi İsrail’le ‘kırmızı’ kriz İstanbul Haber Servisi Gazze’ye 31 Mayıs 2010’da insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince düzenlenen saldırıya yönelik davada, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Aşkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avişaye Levi hakkında bu zamana kadar duruşmaya gelmedikleri ve davetiyelere yanıt vermedikleri için tutuklanmalarına ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasına karar verildi. Mahkeme ayrıca sanıklar hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına da karar verdi. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım ve gazeteci Hakan Albayrak’ın da arasında bulunduğu bazı mağdur ve müştekiler katıldı. Aşkenazi, Marom, Yadlin, Levi’yi ise İstanbul Barosu’ndan atanan avukat temsil etti. Duruşmaya bazı yabancı avukatlar da izleyici olarak katıldı. Duruşmada Bülent Yıldırım, mağdur sıfatıyla ifade verdi. Yıldırım, “İsrail bize davadan vazgeçmemiz için 21 milyon dolar teklif ediyor. Bize yolladıkları heyetlerle şantaj yapar gibi bu işten bir şey çıkmayacağını, mahkemenin üstünde siyasi bir gücün olduğunu söylüyorlar. Davadan vazgeçersek İHH’nin terör listesinden çıkarılacağını, İsrail’de şube açabileceğimizi ve Filistin’e yardım götürebileceğimizi söylüyorlar” dedi. Yıldırım, Avrupa’dan 6 ana kuruluş, 200 tane sivil toplum kuruluşunun olduğu, hâkimlerin, savcıların ve bürokratların bulunduğu bir filo olduklarını kaydederek, “Hatta Deniz Baykal’a yapılan o tuzak olmasaydı CHP’den de gemiye bir kişi gelecekti” diye konuştu. Yıldırım, “Mavi Marmara’ya saldıranlar arasında Türkiyeli Yahudiler de vardı. O dönemde İsrail’e gidip askerlik yapan Türk Yahudileri MİT’in tespit etmesini istiyoruz” diye konuştu. Mahkeme duruşmayı 9 Aralık’a erteledi. İdam protestosu Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyeleri, İran’da siyasal faaliyetleri nedeniyle 59 Kürt siyasetçi hakkında verilen idam kararını ve bunlardan 4’ünün infazını, İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto etti. Grup adına açıklama yapan Alinda Su Gökdemir, “Kürt halkının özgürlük talebine yönelen her saldırıya dün olduğu gibi bugün de karşı duracağız. Sömürgeci İran devleti derhal cezaevindeki Kürt siyasetçileri serbest bırakmalıdır” dedi. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) HDP’de Demirtaş ve Yüksekdağ eşbaşkan oluyor MAHMUT LICALI ANKARA BDP’li milletvekillerinin geçmesiyle TBMM’de HDP parti grubunun kurulmasının ardından haziran ayında yapılacak kurultayda ikna edilen HDP Eşbaşkanlığı’na Selahattin Demirtaş ve ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın seçileceği ifade ediliyor. 30 Mart’ta HDP’nin İstanbul adayı olan Gezi Direnişi’nin sembol ismi Sırrı Süreyya Önder’in de partide Meclis Grup Başkanvekilliği görevine getirileceği konuşuluyor. Partide yapılacak değişikliklerin İmralı ziyaretinde Abdullah Öcalan’a da iletilmesi bekleniyor. Çözüm süreci kapsamında HDP heyetinin İmralı’ya yapacağı 18. ziyaretin bu hafta sonu yapılması planlanırken, ziyarette çözüm süreci kapsamında HDP heyeti ile bakanlar arasında yapılan toplantı, HDP yönetiminde yapılacak değişiklikler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi konuların gündeme gelmesi bekleniyor. HDP’nin İmralı heyetinde yer alan grup başkanvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ve Sırrı Süreyya Önder geçen hafta Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile toplantı yapmıştı. HDP heyetinin yanı sıra HDP eşbaşkanları Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel ile Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana’dan oluşan ikinci bir heyetin de İmralı’yı ziyaret isteği gündeme gelmişti. İkinci heyetin İmralı’yı ziyaret isteminin Adalet Bakanlığı tarafından olumlu karşılandığı öğrenilirken, bakanlıktan vize çıkması durumunda ikinci heyetin ilk heyetten bir gün önce ya da bir gün sonra Öcalan ile görüşebileceği ifade ediliyor. İmralı ziyaretinde; bakanlarla yapılan toplantıda Öcalan’ın daha önce gündeme getirdiği “yerel özerklik” ve “demokratik sivil toplum” konularındaki yasal çalışmalarla ilgili yapılan değerlendirmelerin iletileceği dile getiriliyor. HDP, partide yapılacak değişiklikleri İmralı ziyaretinde Öcalan’a iletecek Seçim günü yaşanan elektrik kesintileriyle ilgili önergeleri yanıtlayan Yıldız, trafoya giren kediyle ilgili soruları es geçti Kedi kayıp! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Seçim gecesi yaşanan elektrik kesintileri ile ilgili “bir yerde trafoya kedi girdi” açıklaması tartışma yaratan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız milletvekillerinin soruları üzerine bu kez “kedi” demedi. Yıldız, CHP İstanbul milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Umut Oran ve Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın seçim gecesi yaşanan elektrik kesintileriyle ilgili soru önergelerini yanıtladı. Yıldız bütün sorulara ortak yanıt verdi. Olumsuz hava koşulları söz konusu olduğunda atmosfere açık bir sistem olan elektrik iletiminin sadece Türkiye’de değil tüm dünyada olumsuz yönde etkilendiğini belirten Yıldız, dolayısıyla olumsuz hava koşulları nedeniyle meydana gelen arızaların seçim gününe has bir durum olmadığını bildirdi. Yıldız, seçim günü ortaya çıkabilecek her türlü sorunun en kısa sürede giderilebilmesi için elektrik dağıtım şirketlerinde tüm izinlerin kaldırıldığını, 8 bin personel ile 48 saat kesintisiz hizmet verildiğini, oluşan arızaların en kısa sürede giderildiğini kaydetti. Umut Oran, “Öncelikle Enerji Bakanı’nı ciddiyete davet ediyorum. 30 Mart gecesi yaşanan elektrik kesintilerini ve kendi yaptığı ‘trafoya kedi girdi’ açıklamasını soruyorum, gönderdiği yazıya bakın. İçerik olmadığı için yanıt diyemeyeceğim bu yazıyla ilgili olarak da kendisine şunu söyleyeyim: 30 Mart’ta hiçbir yerde olumsuz hava koşulu yoktu, ‘olumsuz hava koşulunu’ bizzat siz yarattınız. Ama öteki taraftan bu yazıdan da anlıyoruz ki Enerji Bakanı kedi açıklamasının akıllara ziyan olduğunu kendisi de görmüş olacak ki yanlışı artık sürdüremiyor. Peki 30 Mart gecesi kim kesti 35 ilde birden bu elektrikleri, bunun açıklanmasını 76 milyon adına yeniden soracağım kendilerine” dedi. ‘Gülünç bir provokasyon’ Haber Merkezi İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına İsrail’den tepki geldi. İsrail bir yetkili, AFP’ye yaptığı açıklamada, mahkemenin verdiği kararı “gülünç bir provokasyon” olarak niteledi. İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan yetkili, “Eğer Türklerin İsrail’e vermek istediği mesaj buysa, mesaj net bir şekilde anlaşıldı” dedi. İsrail gazetesi Haaretz, internet sitesinin manşetinden duyurduğu haberde, kararın, söz konusu komutanların Türkiye’ye giriş yapmaları halinde tutuklanacağı anlamına geldiğini belirtti. Komutanların ayrıca Türkiye’yle iade anlaşması bulunan ülkelere girmeleri durumunda da tutuklanabileceğinin altı çizildi. Haaretz, Interpol’ün Türkiye’nin uluslararası tutuklama talebine olumlu yanıt vermesi halinde ise dört İsrailli komutanın Interpol’e üye ülkelerden birine giriş yaptığında tutuklanma riskiyle karşı karşıya olacağını ifade etti. ‘Kararın anlamı: İç kamuoyuna selam’ SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Mavi Marmara davasında dönemin İsrailli yetkilileri hakkında yakalama ve kırmızı bülten çıkarılmasına karar verilmesi ile ilgili olarak uluslararası hukuk profesörü Hüseyin Pazarcı, “Karar iç kamuoyuna selam anlamı taşıyor” dedi. Prof. Dr. Pazarcı devletlerin dokunulmazlıklarının olduğunu belirterek, “Bir devlet diğerini mahkemelerinde yargılayamaz. Verilen kararda tam olarak suçlu bulma yok. Mahkeme önüne çıksınlar diye yakalama kararı veriliyor. Kamu gücü kullanılması söz konusu. Ama Türkiye’ye gelmedikleri sürece tutuklanmaları söz konusu değil” dedi. İnterpol’ün uluslararası bir örgüt olmadığını ve “hukuki bir kişiliğinin” bulunmadığını belirten Pazarcı, “Uluslararası alanda polis teşkilatların koordinasyonunu sağlayan bir kurum. Kırmızı bülten çıkarıldığında İsrail itiraz edecektir. Ancak İnterpol’ün kendi kuralları içinde değerlendirildiğinde, kırmızı bülten kararının çıkarılmasını zayıf bir ihtimal olarak düşünüyorum” diye konuştu. Her iki kararın da fiili olarak uygulanma olanağının bulunmadığını dile getiren Hüseyin Pazarcı, “Bu durumda da karar, kendi kendimize sonuç alma beklentisi yaratmaktan öteye geçemez. Yani karar iç kamuoyuna selam anlamı taşıyor” değerlendirmesini yaptı. l Prof. Dr. Pazarcı: Devletler birbirini yargılayamaz ‘Anlaşmaya yakındılar’ Dış Haberler Servisi Mahkemenin kararının, iki ülkenin anlaşmaya yakın olduğu, Türkiye’nin Gazze’de ablukanın kaldırılması koşulundan vazgeçebileceği yönündeki haberlerden kısa süre sonra gelmesi dikkat çekti. Başbakan Tayyip Erdoğan, nisan ayında yaptığı bir konuşmada İsrail devletiyle ilişkileri normalleştirmeye hazır olduğunu söylemişti. İsrail’in tazminat ödeyeceği bir anlaşmanın yakın olduğu söyleniyor, ancak İsrail yönetimi eski askerlere yönelik davadan vazgeçilmesini koşul olarak öne sürüyor. İHH Başkanı Bülent Yıldırım “Bu anlaşmalardan bizim haberimiz yok. Yalnız sayın Başbakanın bir duruşundan haberimiz var. Asla davalardan vazgeçilmeyecek. İsrail içinde birtakım bürokratlar ve medya mensupları Türkiye’nin davalardan vazgeçtiği sözünü verdiğini söylüyor. Bu sözü bürokraside kim verdiyse büyük bir ihanet etmiştir” dedi. ‘Neden sorumlusunuz?’ Seçimin ardından elektrik kesintileri için kedileri suçlayan Yıldız’ın aradan zaman geçince fikir değiştirdiğini kaydeden Gürkut Acar da “Kedinin hangi trafoya, nasıl girdiği sorularını yanıtsız bırakıyor. Şimdi de atmosferden söz ediyor. Türkiye’de seçim güvenliği ile ilgili ciddi kuşkular var. Elektrik kesintilerinin de bu kuşkuları artırdığı açıktır. AKP iktidarı sorumluluk üstlenmiyor. Bir yerde kumpas, bir yerde fıtrat, bir yerde kedi, bir yerde atmosfer. Siz neden sorumlusunuz?” diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear