Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 MAYIS 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET Sayfa HABERLER GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada 13 GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK siyasetçileri ve tabii kimi yazarları “bizim kültürümüzde yok” dediği Arap ve İslam bağnazlığıyla suçluyor... “Bizim kültürümüz” dediği kültürün örnek sözcüklerini, ifadelerini de son grup konuşmasında sıraladı: “Şerefsiz, edepsiz, ahlaksız, alçak, zavallı, haysiyetsiz, kirli eller, kirli zihniyet, vicdanınıza çimento dökülmüş, utanmaz, hain, zelil, insan müsveddesi, dalkavuk, yazıklar olsun, sürüngen, utanmaz, nebbaş, mezar soyguncuları...” Nasıl, RTE’nin “bizim” dediği “kültürden” örnekleri beğendiniz mi? Hani sıkılmasa utanmasa “ananı da al git” dediği ifadeyi sokak kabadayısı ağzıyla belki de aklınıza gelen biçimde bir başka cümleyle tamamlayacak! HHH Örneğin bu mesleğin ak yüzü Yılmaz Özdil’e küfretmeye başlamadan önceki ilk sözcükleri, “çıkmış bir insan müsveddesi” diye başlıyor. Bir ara yazar müsveddesi de demişti ve bunları söyleyen adama: Yahu sen yazar ve insan müsveddesi değilsen... ...Al kalemi eline, Yılmaz Özdil’in yazdığı yazılardan herhangi birini aşacak birkaç satır döktür de uzun boyunu bosunu görelim mirim deseler, böyle kültür mültür diyerek bir başbakanın ağzına yakışmayacak küfürleri kullanan adamı, bir odaya kapatıp şu konuda beş paragraflık bir yazı döktür deseler, bu adam elinde kalem önünde beyaz kâğıda bakarak dakikalar tüketebilir. Hem yazar olamayacak cehaletine hem de yazmayı bir sanat olarak devşirmeyen akıllara örnek olabilir. HHH Bu Başbakan yıllardır medyayı düşman ifadelerle hedef yaptı. Acaba neden? Gerçek basın özgürlüğüne aşkından mı? Güldürmeyin insanı. Evet peki neden basın ve gazeteci düşmanı RTE? Zira basın; bütün fiyaskolarını, dini alet ederek, sömürerek Müslüman halkı kandırma metotlarını ve uygulamalarını bugüne dek, üstelik her türlü baskıya karşın açığa çıkaracak olan ve çıkaran tek korktuğu demokratik silah! Onu bunu kovduruyor gazetelerden ama of be! O ne be? Bir başkası kovdurduğu adamın köşesine yerleşmiş... ...demokrasiye aykırı bütün uygulamalarını yazmaya devam ediyor! İşte buna tahammül edemiyor. HHH Bak bir büyük yanlışı daha var. Evet ne yaparsa yapsın, basında yaptığı rejimden sapma çabalarına, hadi yanlışlıklara diyelim, oysa onca laik cumhuriyeti yıkma çalışmalarına vekillik uğruna diz çökenler mutlaka bulabilir ama, ne yapsa ne etse.. bir yığın yalaka yetiştirse de yine basında haksızlığa, yalan dolan yönetime karşı duracak yazarlar mutlaka olacak! HHH Basından, hatta dış basından (örneğin BBC muhabirini) kimi yazarları durmadan hedef tahtası yapması, baştan beri söylediğimiz gibi, Soma faciasının baş sorumlularından biri olan hükümeti, tabii başta kendisi Başbakan’ın sorumluluğunun üstünü örtme çabası olduğu artık gün gibi aşikâr. Maden sahibini ve işletme yetkililerinin sorumluluğunun yanı sıra, artık açık seçik biçimde ortaya çıktı ki 1 numaralı sorumlu Başbakan’dır! Ocak sahibini tanımam bilmem diye savunuyor kendini ama Dört Bir Taraf programında önceki gece Nazlı Ilıcak; Başbakan’ın bizzat ocak sahibini tanımasına gerek olmadığını açıkladı... Örneğin MHP liderinin faciadan sonraki çalışmalarını öve öve bitiremediği Enerji Bakan Taner Yıldız’ın sık sık bu işletmeye giderek ilgililerle yemek yediğini söyledi ve böylece ocak ile hükümetin yakın ilişkisini ortaya koyuverdi. Şimdi ateş bacaları sardı. Hükümetin iki bakanı, Çalışma ile Enerji bakanları ortak sorumluluğu bir türlü üstlenemiyorlar. Çalışma Bakanı Faruk Çelik bakanlık müfettişlerinin Soma’yı son teftişlerinden sonraki raporlarında ocakta iş güvenliği açısından hiçbir sakınca bulmadıklarını örtbas etmeye çalışıyor. Raporlardaki sorumluluğu Enerji Bakanlığı’na atıyor. Enerji Bakanı da sorumluluk ortak diyerek hükümetteki görüş ayrılığını doğruluyor... 28 savcı sorumlu ve suçlu arıyor ama nedense hükümet ve Başbakan dahil “denetim kusurunu kabul eden” bakanlar hakkında soruşturma açma cesaretini gösteremiyorlar. HHH Savcılık faciayı trafik kazalarında uygulanan taksirli suç kapsamına alıyor. Şili’de günlerce ama yaşam odasında yaşadıktan sonra kurtarılan işçiler, Soma işçilerine hitaben yayımladıkları, “biz kurtarıldık ama hâlâ iki yıldır adalet arıyor ve bulamıyoruz” mealindeki mesajlarla Soma’daki arkadaşlarına, inşallah siz hukuk savaşından haklı çıkarsınız, diyorlar. Hükümetin facianın sorumluluğunu örtme çabalarına savcılığın faciaya bir trafik kazası gözüyle bakışı da katılınca, Şilili madencilerin olumsuz içerikteki temennisi acaba gerçekleşecek mi diye bir kaygıya düşüyor insan ve... ...bu kaygıya bir de burası Türkiye; olmazların olduğu bir ülke inancı da eklenince… ...neden bu kaygı gerçekleşmesin diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor! ‘Annen güzelmiş’ İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemleri sırasında Dolmabahçe Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’ndeki yaralılara müdahale eden doktorların da yargılandığı 255 sanıklı Gezi Parkı davasında, sanık ifadelerinin alınmasına dün İstanbul ve Antalya’da devam edildi. İstanbul 55. Asliye Ce za Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya 18 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı. Savunma yapan sanık Hasan Atik, Gümüşsuyu’nda polis aniden saldırıp biber gazı atınca, orada bulunan plazaya sığındığını belirterek şunları söyledi: “İlk önce plazanın ana holündeydik. Polis gelince kendimizi tuvalete kilitledik. Bir çevik kuvvet polisi ‘Kapıyı açın biz canavar değiliz’ diye bağırdı. Kapıyı açtığımda bileğimi arkaya doğru bükerek küfür edip gözaltına aldı. Otobüsün içine bindikten sonra ise herkese sıra ile vurmaya başladı. Başımızı önümüzdeki koltuğa yaslamamızı ve bakmamamızı istedi. Gözaltına alınanlardan biri cep telefonu ile ailesine mesaj atmaya çalışırken polis telefonu elinden alarak özel fotoğraflarına bakmaya başladı. Bir fotoğrafı göste Polisin eylemcilere karşı çirkin tavrı, 255 sanıklı Gezi davasında ortaya çıktı MUSTAFA BALBAY Adli kontrol kararı kaldırıldı ANTALYA (Cumhuriyet) Antalya’daki Gezi protestolarında gözaltına alınan ve haklarında toplam 291 yıl hapis cezası istenen 7 kişi hakkındaki davaya dün, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada 7 sanığın yanı sıra, şikâyetçi olarak gösterilen kurumlardan Kepez Belediyesi ve Hazine’nin avukatlarıyla sanık avukatları hazır bulundu. Şikâyetçi gösterilen 28 polis rerek ‘Bu senin annen mi güzelmiş’ diyerek onu dövmeye başladı.” Sanık Cemil Arel de Gümüşsuyu’nda gözaltına alındığını kaydederek “Polise direnmedim. Otobüse bindirildiğimde bir haber ajansının kameramanı çekim yapmak için otobüse yaklaşınca polis otobüste bulunan herkesin başına sarı baret geçirdi. Stadın önünde otobüsten otobüse aktarma yapılırken bir koridor oluşturulmuştu. Bu koridordan geçerken başımda bareti çıkararak tersi ile başıma vurdular” dedi. Sanık Onur Sinan Vatansever ise Taksim Meydanı’ndan memuru ise davaya katılmadı. Mahkeme heyeti, sanıkların haftada bir gün polis merkezine imza verme yönündeki adli kontrol kararını kaldırırken yurtdışı yasağının devamına hükmetti. Dava, kurum zararlarına ilişkin belgelerin ibraz edilmesi, sanıklardan bazılarının yazılı savunma verme talebi, duruşmaya katılmayan şikâyetçilerin ifadelerinin alınması için 30 Eylül’e ertelendi. nı ifade ederek şunları söyledi: “Plastik mermi ve gazdan kaçmak için insanlar duvardan atlamak ve birbirlerini ezmek zorunda kaldı. Yanımdaki arkadaşım fenalaşınca polislerin yanına giderek ‘Abi bizi çıkarın, arkadaşım fenalaştı’ dedim. ‘Gel o... çocuğu, sizi de alacağız’ dedikten sonra tokat ve tekme attı. İTÜ’nün bahçesinde merdivende ellerim kelepçeli olarak otururken yanımda Fransız vatandaşı olan bir kişi oturuyordu. Yüzünde kar gözlüğü vardı. Polis yüzündeki kar maskesini çekip ‘Bunu niye takıyorsun’ diyerek geri bıraktı. Ben de araya girerek yapmamasını söyleyince bana ‘Seni dövmeye devam edeyim’ diyerek bana tekme atmaya devam etti.” ‘Baretle vurdular’ Galatasaray’a giderken meydana yakın bir yerde yanında bulunan arkadaşlarından Barış Türeyen’i durdurarak gözaltına almak istediklerini ifade etti. Vatansever, avukat olduğunu, böyle bir gözaltı olmayacağını, hukuka aykırı olduğunu söylediğini anlatarak “Bunun üzerine polis ‘Seni de alacağım zaten’ dedi. Bir çevik kuvvet amiri gelerek yüzümdeki toz maskesini sert bir şekilde çekip aldı. ‘Bunlar solculuk oynuyor. Bunlara solculuğu öğretmek lazım’ diye çağdaş bir ülkede rastlanmayacak sözler sarf etti” diye konuştu. Sanık Mert Ali Akar da İTÜ’nün bahçesinde gözaltına alındığı ‘Dayağa devam’ ‘Arabayı üstüne sürdü’ CANAN COŞKUN Gezi Parkı eylemlerinde 1 Mayıs Mahallesi’nde TEM otoyolunu kapatan grubun arasına aracın hızla girmesiyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüne neden olan Mehmet Görkem Demirbaş ve Cengiz Aktaş’ın “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçlarından 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada, Ayvalıtaş’ın ölümüne ilişkin yeni görüntüler ortaya çıktı. Mahkeme, celse arasında dosyaya emniyetin yolladığı görüntüler ile avukatların sunduğu görüntülerin montaj olup olmadığını TÜBİTAK’a soracak. İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dün, Gezi Parkı eylemlerinin ilk kaybı Mehmet Ayvalıtaş duruşmasında haklarında “taksirle ölüme neden olma ve yaralama” suçlarından 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan tutuksuz sanıklar Mehmet Görkem Demirbaş ve hakkında zorla getirilme kararı bulunan taksi şoförü Cengiz Aktaş katılmadı. Duruşmayı Berkin Elvan’ın ve Ethem Sarısülük’ün aileleri de izledi. Duruşmada tanık olarak dinlenilen Ataşehir Pir Sultan Abdal Cemevi Başkanı Metin Arslan, olay günü Gezi Parkı eylemlerine destek vermek amacıyla Mustafa Kemal Mahallesi’nde yürüyüşte olduklarını belirterek şunları söyledi: “Ticari bir taksi sol şeridin yanındaki şeritte ve yanında özel bir araçla durmayıp yolun üzerindeki 23 kişiye çarptı. Bu kişilerin yere savrulduğunu gördüm. Arkasından da süratli bir şekilde gelen jip ticari taksiye arkadan çarparak takla attı ve ve daha önce otomobilin vurduğu kişilerin üzerine düştü.” Tanık olarak dinlenen Mehmet Ayvalıtaş’ın kuzeni tanık Okan Ayvalıtaş da yapılan gösteri yürüyüşüne Mehmet Ayvalıtaş ile birlikte katıldıklarını kaydederek şöyle konuştu: “TEM otoyolu Ankara istikametinde vasıtaları durdurmak ve trafiğe kapatmak için Gezi Parkı eylemlerinde Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüne ilişkin yeni görüntüler ortaya çıktı İsteyerek Bir yurttaşı gaz fişeğiyle vuran polislere beraat olmamış MURAT İNCEOĞLU İstanbul Maltepe’de 2008 yılında evinin balkonundaki Erdal Bakırcı’yı kafasından gaz fişeği ile vuran polisler beraat etti. Polislerin “isteyerek olmadı” yönündeki ifadesini dikkate alan mahkeme, suçlanmaları için inandırıcı delil olmadığına karar verdi. Maltepe’nin Başbüyük Mahallesi, 1 Mart 2008 gününe polisler eşliğinde yıkım için gelen dozerlerle başlamıştı. Yıkımı protesto eden halk, polisleri ve yıkım ekiplerini mahalleye sokmak istemedi. Protestoculara gaz bombaları ile müdahale eden polis, olayları evininin balkonundan izleyen Erdal Bakırcı’yı başından vurdu. Hemen hastaneye kaldırılan genç 8 gün komada kaldı. Gaz fişeği kafatasını kırmış ve çökmeye neden olmuştu. 16 Ekim 2008 günü Kartal Adli Tıp Kurumu yaralanmanın vücutta kalıcı hasar bıraktığına karar verdi. Askere çağrılan Bakırcı’ya “askerliğe elverişli olmadığı” raporu verildi. Dava açan Bakırcı’nın avukatları, polisin kasıtlı olarak, nişan alarak atış yaptığını iddia etti. Polisler ise savunmalarında Bakırcı’yı isteyerek vurmadıklarını belirtip “Yandaki gecekonduda olan kadınlar küfür etti, biz de sizin balkondan sektirerek oraya gaz bombası atmak istedik” dediler. İstanbul Anadolu 1 No’lu Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme sanık polisler hakkında, “sanıkların atılı suçu işlediklerine dair savunmalarının aksine mahkumiyetlerini gerektirir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden” beraat kararı verdi. Avukat Gülizar Tuncer delillerin açık olmasına rağmen verilen kararın “adeta polis teşvik edici” yönde olduğunu ifade etti. 6 TOMA adliye önünde bekledi Mehmet Ayvalıtaş davasının, duruşma öncesinde polis adliye önünde 6 TOMA, 20 midibüs, Akrep adı verilen 4 zırhlı araç ve çok sayıda çevik kuvvet polisi ile yoğun güvenlik önlemi aldı. Destek için gelen gruplar, duruşma boyunca adliye önünde eylem yaptı. Aralarında CHP, SODAP, HDP, TGB, Kaldıraç, Partizan, Alınteri, Emekçi Kadın Komisyonları’nın da bulunduğu bazı partiler ve sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdiği eylem Soma’daki maden faciasında hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunuldu. yaklaşık 56 arkadaş yola atladık. Tişörtümüzü çıkartıp sallamamıza rağmen ticari taksi durmadı, şerit değiştirdi ve Mehmet Ayvalıtaş ve Seyit Kartal’ın üzerine aracı kırarak çarptı. Yine hızlı gelen bir jip frene basmasına rağmen taksiye çarpıp takla attı ve yaralıların üzerine düştü. Kazadan sonra aynı hızla gelen arabalar frene bastı ve durabildi ama sanıkların kullandığı araçlar durmadı.” Davanın 3. duruşmasında İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ergun Gedizoğlu tarafından önceki gün olay yerinde yapılan alternatif bilirkişi keşfine ait rapor da dosyaya sunuldu. Seçim takviminin işlemesine 40 gün kala gündem doğal olarak yeniden kendi mecrasına oturuyor. Meclis’te grubu bulunan bütün partilerde iç gündemin birinci sırasında Çankaya Köşkü var. AKP’de Başbakan’ın adaylığı baskın gibi görünse de kulislerde konuşulanlar bunun tersini gösteriyor. Turgut Özal’ın ve Süleyman Demirel’in partilerini bırakıp Köşk’e çıktıkları süreçlerde ANAP ve DYP erimiş ve siyasi partiler mezarlığındaki yerini almıştı. Erdoğan’ın benzer tercih yapmasıyla birlikte AKP’nin de aynı kaderi paylaşma olasılığı yüksek. Özellikle Soma faciasının ardından Erdoğan’ın adaylığı düşünmeyebileceği, bir dönem daha Abdullah Gül ile devam edilmesini “büyük bir fedakârlık” gibi gösterip ilk turda seçimi bitirmeyi hedefleyebileceği konuşuluyor. 10 Ağustos’ta birinci, 24 Ağustos’ta da ikinci turu yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin normal takvimde 2015 Haziranı’nda yapılacak genel seçimlere zemin oluşturacağı kesin. İktidar partisinde Köşk seçimlerini ilk turda bitirip Haziran 2015’e psikolojik üstünlükle girme hevesi var. Bugüne kadar elde ettiği seçim başarılarını da Köşk hanesine yazan AKP’nin aynı başarı öyküsünü yazmasını güçleştirecek pek çok durum var. Başta Soma olmak üzere yolsuzluklar, ifade özgürlüğünün önüne konan yeni engeller, seçmeni hiç etkilemeyecekse, demokrasimizin geleceği açısından endişe duymamak mümkün değil. HHH MHP 30 Mart yerel seçimlerinden elde ettiği başarıyı doğal olarak Çankaya seçimlerine taşıma stratejisi çizmiş görünüyor. MHP’nin benimsediği çatı aday formülü CHP’yi de kapsayacak bir seçim stratejisi çizmeye dönük değil. Tam tersine MHP anamuhalefeti CHP’nin elinden alma hesaplarıyla hareket ediyor. Böyle olmasaydı MHP’nin çatı aday formülünü önce CHP ile konuşması gerekirdi. MHP öteki partilerden de oy alabilecek bir adayla seçime girerse kendi çekirdek tabanını diri tutmakta zorlanabilir. Bu tür durumlar akla hemen Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak deyimini getirir. HHH MHP için paylaştığımız yukarıdaki deyim benzer seçim stratejisi benimsemesi halinde CHP için de gündeme gelebilir. CHP tabanında CHP’lilerin oy vereceği merkez sağa yakın bir aday belirlemek yerine, sağın da oy verebileceği bir CHP’li aday göstermek duygusu ağır basıyor. MHP 30 Mart seçimlerinden kendisini ikinciliğe taşıyacak bir yol üretse de genel durum CHP’nin iktidara en yakın alternatif olarak devam edeceğini gösteriyor. CHP Genel Merkezi’nde hâkim hava adayın ismini belirlemek yerine adayın niteliklerini tarif etmeye yönelik... Bu tarif de şöyle özetlenebilir: Erdoğan’ın kişiliğinin zıddı! Cumhurbaşkanı ilk defa halk tarafından seçilecek ve Türkiye dışındaki yurttaşlarımız da büyükelçiliklerimizde, konsolosluklarımızda ve temsilciliklerimizde oy kullanacak. Türkiye nüfusuna oranla ülkesinin dışında en çok yurttaşı olan ülke. Yurtdışında Türkiye’deki seçmenin yüzde 5’i kadar seçmen var. Yurtdışındaki yurttaşlarımızın oy kullanabilmesi için 30 Mayıs’a dek temsilciliklerimize gidip seçmen kütüklerine adını yazdırması gerekiyor. Yazdırmazlarsa oy kullanamayacaklar. Resmi takvim başlamasa da fiilen başlayan Cumhurbaşkanlığı seçimi daha adaylık sürecinden itibaren pek çok sürprize gebe. Sınırda vurulan 14 yaşındaki çocuğun durumu ciddiyetini koruyor Aktaş’a yaralama kararı Sanık Avukatlar, ölümlerden sorumlu olan tüm kurum ve kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, bunlar arasında Başbakan, İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü ve kolluk kuvvetleri olduğunu söyledi. Mahkeme heyeti, 3 celsedir duruşmaya gelmeyen ve hakkında zorla getirme kararı bulunun sanık Aktaş hakkında yakalama kararı çıkardı. ‘Kapıları açın artık’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Mardin’in Kızıltepe ilçesinde önceki gün Suriye’nin Rojava bölgesinden Türkiye’ye geçmek isterken askerler tarafından başından vurulan ve gözlerini kaybeden 14 yaşındaki A.Ö’nün durumu ciddiyetini koruyor. Baba Abdulgani Ö. Mardin Devlet Hastanesi’nde çocuğunun tedavisinin yapılmadığını, doktor ve yatak bulunmadığını iddia ederek yaşananlara isyan etti. Suriye’nin Rojava bölgesinden Türkiye’ye geçmek isterken önceki gün Mardin’in Kızıltepe ilçesinde askerler tarafından açılan ateşte başından vurulan ve gözlerini kaybeden 14 yaşındaki A.Ö’nün tedavisi Mardin’de özel bir hastanede sürüyor. Acılı Baba, “Mardin gibi bir yerde Devlet Hastanesi’nde çocuğumu yatıracak yatak bulamadım. Bana tatil olduğunu, bu yüzden de mesainin olmadığını ve göz doktorunun da gelmediğini söylediler. Hiçbir şekilde bana yardımcı olmadılar. Sadece gözünü bir bez ile bağladılar. Ben oğlumun ölümünü mü bekleyeyim. Oğlum artık yaşasa bile hiçbir şey göremeyecek” diye konuştu. Bölgedeki sınır kapılarının açılmasını isteyen baba Abdulgani Ö, “Artık bu kapıları açsınlar. Burada 4 tane sınır kapısı var. Ama onlar gitmiş Halep bölgesindeki sınır kapısını açmışlar. O kapı Arapların elinde. Bizler oradan geçemeyiz. Sınırdan geçmeye çalıştığımız zaman bu şekilde öldürülüyoruz. O zaman bu insanlar ne yapsın? Nereye gitsin?” dedi. Başkana dava EMRE DÖKER İZMİR İzmir Bayındır’da Gezi Direnişi sırasında yapılan destek yürüyüşü nedeniyle haklarında dava açılan 92 kişi arasında, 30 Mart seçimlerinde CHP’den belediye başkanı seçilen Dr. Ufuk Sesli de bulunuyor. Sesli, AKP’li eski belediye başkanı Mehmet Kertiş’in yargıyı etkilediği savunarak “Tamamen gençleri savunmak, direnişe destek vermek için oradaydık. Yine olsa yine yürürüz” dedi. Geçen yıl eğitimcilerin öncü olduğu direnişe destek yürüyüşüne katılan, aralarında siyasi parti temsilcisilerinin de olduğu 92 kişiye 1 yıl sonra dava açılmıştı. 20 Haziran’da yapılacak ilk duruşmada 92 kişi hâkim karşısına çıkacak. Çayan’ı öldüren Tuğgeneral Musa polislere ceza yok Çitil beraat etti Yurt Haberleri Servisi Yalova’da 27 Mayıs 2012’de “astım hastasıyım” demesine karşın polislerin sıktığı biber gazı nedeniyle 31 yaşında yaşamını yitiren Çayan Birben’in ölümüyle ilgili haklarında idari soruşturma başlatılan 4 polise ceza verilmediği ortaya çıktı. Adli Tıp Kurumu’nun raporunu çarpıtan müfettişler, Birben’in kendisinde zaten mevcut olan hastalık nedeniyle öldüğünü iddia ederek, dört polisin bir kusur ve kabahati olmadığını savundu. Yalova’da, 27 Mayıs 2012’de bir kavgayı ayırmak isteyen Çayan Birben, polis tarafından sıkılan biber gazı nedeniyle hayatını kaybetmişti. SEYFETTİN METE ÇORUM Mardin’in Derik ilçesinde 1992 ve1994 yıllarında 13 köylünün öldürülmesiyle ilgili 13 kez müebbet istemiyle yargılanan dönemin Derik İlçe Jandarma Komutanı olan Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tuğgenaral Musa Çitil, “delil yetersizliğinden” beraat etti. Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada mağdur ailelerin avukatı Erdal Kuzu, yaşanan olayın katliam olduğunu, davanın JİTEM’in yargılandığı bir dava olduğunu vurguladı. Son sözleri sorulan sanık Çitil ise beraatını talep etti. Mahkeme heyeti, savcının bir önceki mahkemede verdiği mütalaaya uyarak Çitil’in beraatına karar verdi. C M Y B