22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 MART 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Futbol sonuçta bir oyun. Güle eğlene izlenecek bir oyun. Bu alanda son yıllarda yaşanan nefrette kimi kulüp başkanlarının, “yorumcu” adı altındaki kışkırtıcıların yarattığı gerginliklerde, dillendirdikleri sözlerin hiç mi payı yok? Ne oluyoruz, gladyatör mü savaştırıyoruz? Bugün FB, yarın GS, öbür yıl Trabzonspor şampiyon olur. Hep kavga, hep dövüş, hep küfür, dalaş, azgınlık. Kendinden geçmiş hırs küpü kulüp başkanları; şımarık, ağzı bozuk futbolcular; dolduruşa getirilmiş seyirci; şike savları; futbola da bulaşan kirli siyaset; tekme, tokat derken herkes birbirine düşman kesildi. Algı düzeyi düşük federasyon yöneticileri ile kötü niyetli idareciler çevresinde Bir Susun Artık! Berkin İçin TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost’un, “Berkin yakıyor içimizi” başlıklı açıklamasından: “Eskişehir yolunda, panolarda gördüm, seçim afişlerinin arasında bir çocuk gülüyor: ‘Ders kitaplarımı ücretsiz alıyorum!’ diyor. Kitaplarını parasız aldığı için gülen çocuğun gölgesinde, soluksuz kalan Berkin yakıyor içimi, kızgın demir gibi dağlayarak. Afişte, Erdoğan, destanlarına destan katmış olmanın keyfiyle gülümsüyor. Şu son dizeler, Archibald MacLeish’in ‘İspanyol Ölüsü’ şiirinden: can içen ‘can’ların / hesabı sorulmadıysa / güneş gibi erimiş / bahar suları gibi akmış kanların / hesabı sorulmadıysa daha / sorulmayacak sanmayın / aldanmayın.” Alaşehir’de Durum Mizah yazarı ve şair okurumuz İbrahim Ormancı, Manisa’da CHP’li Özgür Özel’in belediye seçimlerinde iddialı konuma geldiğine ilişkin yazımızı okumuş, Manisa’nın Alaşehir ilçesinde de benzer bir durum yaşandığını duyuruyor: “Alaşehir’de son 3 dönem yerel yönetim MHP’nin elindedir. Sol, 1946 yılından beri Alaşehir’de belediyeyi kazanamamıştır. Tıpkı Özgür Özel gibi eczacı olan Hasan Hüseyin Uysal önseçim ile en yakın rakibini yalnızca 3 oy ile geçtiği halde, parti örgütünde birlik ve uyum sayesinde yerel seçimlerde en iddialı aday konumundadır. Sol 1946 yılından sonra Alaşehir’de ilk kez makus talihini yenecek gibidir. Bunda, adayın köy kökenli olması, halkla kaynaşması ve partide birlik önemli unsurlardır.” Çocuklar Akıllı Olun! Gemicik Laforizma İbrahim Eroğlu’ndan: “Nuh’un gemisine müşteriyim. İmza: Kaptancık.” Çocuklar, gençler; sakın ola oyuna gelmeyin! Hırsızlar yürütsün diye, sömürücülerin hortumları tıkanmasın diye, egemenlerin kirli düzenleri yıkılmasın diye, dünya Mektup, Bakırköy yayılmacılarının önü Hapishanesi’nden, Harran kesilmesin diye, işine Aydın’dan geliyor: geldikleri gelsin diye, “Tutuklu olan 2 bin 785 işine gelmedikleri öğrenciden sadece biriyim. gitsin diye... Fırat Üniversitesi’nde Birbirinize öğrenciyken AKP hükümetinin kırdırırlar, ayrımında aralıklarla yaptığı şu meşhur olmazsınız. Sokak yasadışı örgüt operasyonları ortasında avlatırlar, nedeniyle sık sık tutuklanır kırılırsınız. oldum. İlk tutsaklığımın Yakın geçmişte ardından dışarıda yalnızca kan denizine itilenler 6 ay kaldıktan sonra yine çoktu, bugün siz bir operasyon sonucu kanmayın. Yaşayın, tutuklandım. Koğuşta dışarıda yaşatın. Akıllı olun! 5 gün kalıp tekrar tutuklananlar dolanan bir paranoya ya da o paranoyadan yararlanan futbol baronları sayesinde kıyamet kopuyor. Neredeyse insanlar ölecek... Tıpkı siyasette olduğu gibi bir kin yumağıdır, bir düşmanlıktır almış başını gidiyor. Taraftar, takımlarını desteklemeyi bırakmış; ihale komisyoncusu kulüp başkanından devrimci önder yaratma ya da kara para aklayan yöneticiyi aklama peşinde... Ne oluyoruz ya? Kendimize gelelim. Gazetecilik ustamız Ali Abalı’nın yazdığı gibi... Başta FB Başkanı Aziz Yıldırım ve Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu olmak üzere gerilimi artıran tüm yöneticiler! Nefret soluyan ağızlarınızı bir kapatın, bir susun artık! Başımızda, hiç susmayan, sürekli toplumu didikleyen, ayrıştıran biri var zaten! Bırakın, en azından futbolu kardeşlik içinde izleyebilelim. DİYET Son günlerde kendimi Ömer Seyfettin’in Diyet adlı hikâyesindeki Koca Ali karakteri gibi hissetmeye başladım. Koca Ali, kendi işini doğru yapmaya çalışan ve kimseye eyvallah demeyen bir demirci ustasıdır. Kimseye eyvallah dememek için çok zengin olan amcasının yanında bile çalışmak istemediğinden memleketini terk etmiştir. Bir gün bulunduğu yerde bir hırsızlık olur ve suç Koca Ali’nin üzerine atılır. Hiç kimse inanmasa da kadı inanmıştır ve cezası kesilmiştir; büyük demirci ustası Koca Ali’nin sol eli kesilecektir. Kurtulması için kolunun diyetinin ödenmesi gerekmektedir. Ama o bunu ödeyecek paraya hiçbir zaman sahip olmamıştır. Sonunda onu sevenler zengin bir kasabı ikna ederler. Yaşlı kasabın diyeti ödemesi karşılığında Koca Ali’den bir isteği vardır. Ölünceye kadar yanında uşak ve hizmetli olarak çalışacaktır. Koca Ali kaçmayı da bu isteği yerine getirmeyi de kendine yediremez. Neyse bedeli ödemeye hazırdır. Demircilik sanatına olan aşkını bilen dostları araya girerek bir şekilde onu ikna etmeyi başaracaklardır. Artık Koca Ali kasabın yanında hizmetli olarak çalışmaya başlamıştır. Ama ne yapsa, ne etse bir türlü diyet sahibine yaranamaz. Devamlı aynı cümleleri duyar. Ulan Ali!... Kolunun diyetini ben verdim, yoksa çolak kalacaktın. Benim sayemde kolun var.diye yaptığı iyiliği tekrarlamasına dayanamaz Koca Ali ve bir süre daha dişini sıkar. Gece gündüz durmadan çalışmaya devam eder. Diyet sahibinin karşısında asla bir saygısızlıkta bulunmaz. Bu çabalarıysa ona yapılan zulmün dozunu değiştirmez. Koca Ali, kendisine yapılan aşağılamalara dayanamadığı bir gün bilediği satırların en büyüğünü kapar, dirseğine kadar sıvadığı kolunu et kütüğünün üzerine koyar. Diyet sahibinin gözlerinin içine bakarak satırı sol eline indirir. Yerde duran elini alarak hacı kasabın önüne fırlatır. “Sana bir kol diyet borcum vardı; al” der ve gider. Benim gibi eminim ki sizinde hiç kimseye bir diyet borcunuz yok, ama neden birileri bize borçlu muamelesi yapar, anlamış değilim. Söylemlerin büyük bir kısmı “siz bize mecbursunuz” tonunda. “Aslında sizler her şeyin kötüsünü yapıyordunuz, biz geldik ve sizi bu bataktan kurtardık” söylemleri eşliğinde propaganda yapılıyor. Biz olmasaydık, “Maaşlarınız üç ay bile ödenemez” denebiliyor. Sanki yatırımları kendi ceplerinden ödüyor edasıyla dillendiriyorlar. Arkadaşlar bir durun, “Siz ne yaptığınızın, ne söylediğinizin farkında mısınız?” diyen bir Allah’ın kulu yok. Hal böyle olunca da bunlar her gün başımıza kakılabiliyor. Demokrasilerde hizmet etmek bir ayrıcalıktır ve şahsi talebiniz üzerine gerçekleştirilir. Eğer teba iseniz size yapılan hizmetler bir lütuftur. Sizlerde yapılan bu hizmetlerin karşılığında daha da borçlanırsınız sultanınıza. Demokrasilerde ise hizmeti götüren yalnızca gizli onur payesini alır ve tarihe altın harflerle adı yazılır. Bunun dışında bir kelime sarf etmesi ise seçmenlerine karşı büyük bir hakaret olarak görülür. Hem hizmet etmek için seçimlere gir, hem de halkın taleplerini yerine getirmek için vergi topla ve sonra da çakma Atillâ İlhan şiiri besteler gibi “siz bana mecbursunuz” namelerini dillendir. Yok arkadaşlar bu şiirin orijinali “Ben sana mecburum” olacak. Yani sen yolcusun, ben hancıyım kardeşim. İşin bittiğindeyse önce bizler sonra da tarih takdir etmek isterse eder. Bunun ötesindeki her söylemi, bize yapılmış bir diyet çıkışı olarak algılarız. Kusurumuza bakmayın da bizim sizlere bir diyet borcumuz olmadığı gibi aslında sizlerin bize bir diyet borcu var. Çünkü demokrasinin gereğini yerine getiriyor ve bize hizmet etme onurunu sizlere veriyoruz. Lütfen her tarafta asılı olan bu aşağılayıcı üsluplardan artık vazgeçin. Tarihi, göreve geldiğiniz andan itibaren başlatmaya devam etmeyin. Unutmayın, siz yokken de biz vardık. Biz yokken de onlar vardı. Hatta daha da ileri gideyim, bizler, hiçbir zaman görme onuruna sahip olmadığımız insanlar sayesinde bugün var olduk. Onlar, kimseye diyet ödemediler ve onurları için gerekirse aç kalmayı bile göze aldılar. Bizler de, onların yüzü suyu hürmetine hiç kimseye bir diyet ödemeyeceğiz. Eğer bir diyet borcumuz olsaydı, bir başkasına boyun eğmek yerine inanın biz de Koca Ali gibi hiç düşünmeden kolumuzu kesip atardık. Tutuklu Öğrenci Mektubu da var. İnsan düşünüyor, bu arkadaş, beş gün içerisinde hangi ‘büyük suçu’ işlemiş olabilir? Herkesin bildiği gibi, tutuklanmak için delile ihtiyaç yok. Kuvvetli, kuvvetsiz suç şüphesi de gerekmez, bir tane basın açıklamasına katılıp, bir de tutsak kalmışsan zaten kesin yasadışı örgüt üyesisindir.” Gençlerini hapishaneye, çocuklarını mezara gönderen bir ülkeyiz. Ölüm ve zulümle kol kola yürüyoruz her gün, her saat, her dakika... Hangisi? CHP’li Aydın Ay ABD’ye sığınmış em aydın, ekli vaize “Mustafa Sarıgül ’ün adaylığının kesinleştiğini” müjd görüşmeleri basın eleyen a sızınca açıklama yapmışt ı: “Ben CHP’nin ge nel başkan yardımcısı değilim organlarında bir gö , karar kişisel görüşlerim revim yok, i açıklad Aydın Ayaydın ba ım.” şka konularda da aç yapıyor. Ayaydın ıklamalar için sıfat genellikle “C kullanılan Başkan Başdanışm HP Genel anı ve İst Milletvekili” oluyor anbul . KIDEM TAZMİNATINA YARGITAY GÜVENCESİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Yargı kararı olmadan ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Yargıtay, tedavi görememesine rağmen tedavi görür gibi harcırah alan işçinin ücretini ve kıdem tazminatını kesen kamu kurumunu haksız buldu. Yüksek mahkeme, işçinin disiplin cezasını gerektiren davranışının kanıtlansa bile “yargı kararı olmadan ücretinin ve kıdem tazminatının kesilemeyeceğini” vurguladı. Antalya’nın Finike ilçesinde bir kamu kurumunda çalışan D.Ç. adlı memur, 2008’de 16 gün işe gitmedi. Memur Ç. buna hastanede tedavi görmesini gerekçe gösterdi. Ancak daha sonra Ç.’nin tedavi görmediği anlaşıldı. Bunun üzerine tedavi görür gibi harcırah ve ücret aldığı iddiasıyla kınama ve yevmiye kesme cezası uygulandı. Kurum bunun dışında D.Ç.’nın raporlu olduğu 16 gün için aldığı harcırah, kıdem tazminatı ve ücretini de kesti. Memurluktan istifa eden D.Ç. kurum tarafından kendisine verilen kınama ve ücret kesme cezasının iptaliyle, kıdem tazminatından yapılan kesintinin tahsil edilmesine karar verilmesi amacıyla dava açtı. Finike Asliye kıdem tazminatı kesilemez’ Ceza Mahkemesi’nde görülen davada D.Ç., davaya konu tarihlerde Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi gördüğünü belirterek, iddiaların asılsız olduğunu belirtti. Davalı kurum ise D.Ç.’nin 31 Mayıs 2008’de istifa ederek görevden ayrıldığını, tedavi görmemesine rağmen tedavi görüyormuş gibi harcırah aldığının tespit edildiğini belirterek “Verilen disiplin cezaları uygundur. Davanın reddine karar verilsin” savunması yaptı. Mahkeme, D.Ç.’nin dava konusu günlerde hastaneye gitmeyerek, haksız yere harcırah aldığını, böylece işverenin güvenini kötüye kullandığına hükmederek davanın reddine karar verdi. D.Ç. yerel mahkemenin kararına itiraz etti. Temyiz istemini görüşen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, kararı bozdu. Yargıtay’ın bozma kararında, “Davacının disiplin cezasını gerektiren davranışının kanıtlanması halinde kınama cezası ve Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hükümlerine göre verilecek yevmiye kesme cezası yerinde olacağından, ayrıca yargı kararı olmadan ücreti ve kıdem tazminatının kesilmesi yasaya aykırıdır” denildi. HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: TAZMİNAT KOMİSYONU’NUN YETKİLERİ ARTTI Yasağa tazminat formülü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AİHM’ye yapılan başvuruların tazminat ödenmesi yoluyla çözümü için kurulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu’nun yetki alanı genişletildi. Komisyon, kamulaştırma hakkı ile cezaevlerinde Türkçe dışında dil kullanıldığı gerekçesiyle haberleşme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla AİHM’ye yapılan başvurulara da bakacak ve tazminat ödeyerek çözebilecek. Komisyonun zaman bakımından yetkisi de genişletilirken, AİHM nezdinde kaydedilmiş başvurular için belirtilen tarih 6 ay uzatıldı ve 23 Mart 2013 olarak yeniden belirlendi. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun” uyarınca kurulmuş ve 19 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmişti. Bu komisyon, 23 Eylül 2012 tarihinden önce AİHM’ye yapılmış bazı başvuruların Türkiye’nin tazminat ödeyerek kendi içinde çözmesini öngörüyordu. Komisyon, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı, mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla AİHM’ye yapılmış başvurulara bakmakla görevliydi. 1/ Konuşurken 1 gereksiz yere 2 yinelenen söz. 2/ Tifoya neden 3 olan basil... Dâhi. 4 3/ Lesotho’nun 5 para birimi... “Tanrı kabul et 6 sin” anlamında 7 kullanılan söz8 cük. 4/ Hayvanlara vurulan dam 9 ga... Meyve ko 1 2 3 4 5 6 7 8 9 parmak için ucuna üçlü ya da dörtlü bir 1 K A Z A N D İ B İ çatal geçirilmiş sırık. 2 U Ş A K E B A T 5/ Büyük zoka... Demir 3 K U R A K A L A elementinin simgesi. 6/ 4 U R S T O R Doğalgazın önemli bir 5 Ç E Ç E N E ON bileşeni olan gaz... İsA K U T ME kandinav mitolojisin 6 7 T A P A S T A S de, evrenin yaratılışında meydana gelen ilk 8 A Y A N S E C İ canlı. 7/ Öbür dünya 9 K A R S A M B A Ç da verilecek olan ceza. 8/ Japon kökenli bir dövüş sporu... Bir soru sözü. 9/ Pasta hamuru... Rize ilinde ünlü bir yayla. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türlü bitkilerden çıkarılan kokulu bir reçine. 2/ Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle artırılmış kauçuk... Yemek. 3/ Bir şeyi kabul etmeyerek geri çevirme... Büyük Okyanus’ta küçük bir ada ülkesi. 4/ Asya’da bir ülke. 5/ Bir gıda maddesi... Utanç duyma... Geleneksel Japon şarkılarına verilen ad. 6/ İzmir’de kurulu bir tersane. 7/ Cevizli sucuk... Kuzu sesi. 8/ İlgi eki... Geçimsizlik, karışıklık. 9/ Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap... Rütbesiz asker. SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear