Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 KASIM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 4 eski bakan hakkındaki TBMM Soruşturma Komisyonu’nda AKP’li başkanın kilit isim Sarraf’ı ‘sağlık’ sorunları gerekçesiyle alt komisyona çağırdığı ortaya çıktı. CHP’liler komisyonu terk etti 5 ortaya çıktığı için, para akışını, köle düzenini yakından göreceğiz... Sıcak para ve sıcak ölüm! Soma, Ermenek! Thiago de Mello’nun dizeleri: “Bu yasaya göre yasaklanmıştır özgürlük sözcüğünü kullanmak, Ağzın aldatıcı pisliğinden ve sözlüklerden kaldırılacaktır: Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte diri ve saydam bir şey olacaktır özgürlük... Ateş gibi, ırmak gibi, bir buğday tanesi gibi ve insan yüreğine yerleşecektir.” Tam o yıllarda Kocasinan Mezarlığı’nda ağlayan bir anneyi görmüştüm... Gözlerinde bir yağmur bulutu... Yakın tarihin sayfaları... Aydınlanmayan cinayetler, kayıp çocuklar, asit kuyuları, ölümler... HHH Masmavi bir gökyüzü ve çocuklar... Suriye’de Esad hani üç ay içinde gidiyordu! Saddam gitti, Kaddafi gitti... Arap Baharı ne oldu? İran ve Rusya niye dik duruyor! Irak’ta sustu, Libya’da sustu, Suriye’de kararlıydı: “Yemezler, buraya kadar!” Yurttaş kimden hesap sorabiliyor, Ortadoğu’daki savaşlar kimin işine yarıyor? ABD, AB, Suudi Arabistan, Katar... Para akışı, kan akışı... Kadınlar, çocuklar... IŞİD, Kobani’yi yutar mı, büyük balık, küçük balığı ham yapar mı? Despotu devirmek, iç savaşlar, SünniAlevi, Şii, Arap, Türk, Kürt savaşını bölgeye yaymak kimin işine gelir? Emperyalist güçlerin! Sen nerede duruyorsun peki! Kürtleri yok ederek ne kazanacaksın söyle bana? Sınırının biraz ötesinde, bir yandan barış, çözüm falan derken! Önce kendi yaşadığın ülkede demokrasiyi ve özgürlükleri genişlet, çocuklara kıyma, önüne geleni “terörist” diye yaftalama... Bir sağına bak, bir soluna... Akan kan mı, para mı? Tarih Baba da yaşananları, yok olan hayatları yazıyor benim gibi kareli deftere... Aklınızda olsun! Hastalığı bahane oldu AYŞE SAYIN ANKARA AKP’li 4 eski bakanla ilgili TBMM Soruşturma Komisyonu’nda AKP’li Başkan Hakkı Köylü’nün, komisyona çağrılacak isimleri tek başına belirlediği ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının kilit ismi Rıza Sarraf’ı “sağlık” gerekçesiyle alt komisyona çağırdığı ortaya çıktı. Sert tartışmalar yaşanırken CHP’li üyeler komisyonu terk etti. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu dosyalarındaki suçlamalar nedeniyle görevlerinden istifa etmek zorunda kalan eski AKP’li bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu dün, Köylü’nün başkanlığında toplandı. Toplantıda, Başkan Köylü, kendi belirlediği ve tamamı suçlanan bakanların yakını, koruması ya da özel kalem müdüründen oluşan 8 kişilik “dinleme listesi”ni oylamaya sunmak istedi. Muhalefet partili üyeler ise 17 Aralık soruşturmasının kilit ismi Sarraf’ın, alt komisyon tarafından dinlenip, komisyona çağırılmamasına tepki gösterdi. CHP ve HDP’li üyeler, Sarraf’ın üst komisyona çağrılarak dinlenmesini talep ettiler. CHP’li Erdal Aksünger ve HDP’li Bengi Yıldız, alt komisyonun, sadece takipsizlik verilen 17 ve 25 Aralık dosyaları üzerinden inceleme yapmak için kurulduğuna dikkat çekerek, bakan çocukları ve aralarında işadamı Ali Ağaoğlu’nun da bulunduğu alt komisyonun dinlemeye çağırdığı isimlerin Meclis’e bütün komisyon üyelerinin sorularına yanıt vermek için çağrılmasını talep etti. galize etmeyeceğiz” diyerek toplantıyı terk etti. Köylü, oylama öncesinde 8 kişilik listesine muhalefetin önerdiği 2 ismi daha ekledi. Bu kapsamda Sarraf’ın isteğiyle sürgüne gönderildiği ileri sürülen Emniyet Müdürü Orhan İnce ile Barış Kıranta dinlenecekler listesine eklenerek oya sunuldu. AKP’nin oylarıyla kabul edilen listeye göre Erdoğan Bayraktar’ın özel kalem müdürü Sadık Soylu, Zafer Çağlayan’ın kardeşleri Mehmet Ali Çağlayan, Mehmet Şenol Çağlayan, oğlu Kaan Çağlayan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Çağlayan’ın özel kalem müdürü Onur Kaya, Muammer Güler’in danışmanı Barış Kıranta, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altınyıldız, Emniyet Müdürü Orhan İnce ve koruma Komiser Emrah olarak bildirilen isimlerin dinlenmesine karar verildi. HDP’li Bengi Yıldız, komisyon yönetiminin AKP’lilerden oluştuğunu belirterek, kurgulanan bir süreç yaşandığını söyledi. Komisyon Başkanı Köylü ise kendisini, “Benim yazdığım isimler, onların daha önce verdiği listenin içinde” diye savunurken, muhalefet partili üyeleri “şov yapmakla” suçladı. Köylü, CHP’nin İstanbul’da dinlenilen kişilerin, Meclis’te de dinlenilmesi talebini ise “gereksiz” bulduğunu söyledi. Köylü, gelecek hafta salı gününden itibaren dinlemelere başlanacağını, gereksinim duydukları kişileri dinleyeceklerini bildirdi. Hesap Verin Çocuklara... Kareli defterimi açtım, dünü ve bugünü düşündüm yıllar önce yazdıklarımı okurken... Gök masmavi, hava ılık... Pastırma yazı derler böyle havalara... Yaşadığım ülke, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak görüyor mu, görmüyor mu? Sadece sandıktan çıkıp iktidar olmayı demokrasi sayıyorsa, “Ben çoğunluğun oyunu aldım, ülkeyi istediğim gibi yönetirim” diyorsa, düşünme, temel hak ve özgürlükleri sakın arama... İster yüzde 50 al, ister 55... Çocuklarımızın geleceği ne olur, diye kaygılanırım ben... Güvercinle şahini düşünürüm! Genç ölümleri! Zindanları! Barış umudumuz yiter, düşünmekten, konuşmaktan korkarız... Bir korku toplumu yaratılır, yaratıldı zaten! Sessiz sakin, ağırbaşlı, köleliğe boyun eğmiş bir sadaka toplumu nasıl da işine yarar ülkeyi yönetenlerin aklınız durur! Bir bölge halkı yarına dair umudunu yitirmiş, terörü önemsememişsiniz, ne istediğini bilmemişsiniz... Türkiye’nin en büyük sorunu terör, ikincisi işsizlik, üçüncüsü eğitim... Aslına bakarsanız Kobani’de yaşananların uluslararası bir boyutu var... Daha açık yazayım; Kobani IŞİD’e yem, bir oyalamaca... Asıl mesele, Suriye’ye girip Esad’ı devirmek ama Rusya ve İran, o denli dik duruyor ki, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa temkinli... Düşünüyorlar... Bu işin sonu ne olur, Putin doğalgazı keser mi, İran şöyle bir adım atar mı falan... HHH O kareli defterimde yakın tarihimizi, yaşananları, acıları, hüzünleri görüyorum... Cumartesi Anneleri’ni... Gözlerimizin içinden geçen beyaz yelkenli tekneleri. Kırık yıldızların altında dolaşmışız hep! Bir bilinmezlik, bir yalnızlık! Nefret, kin, öfke gökten inip gelmiş değil... O yakın tarihin ayrıntıları Lüks yatla tatil İranlı işadamı Rıza Sarraf, şarkıcı eşi Ebru Gündeş ve arkadaş grubuyla bu yaz 48 metre uzunluğundaki “60 Years” isimli lüks yatıyla Datça ve Marmaris koylarının tadını çıkartmıştı. Kendisine ait 750 beygirlik sürat teknesinin dümenine de geçen Rıza Sarraf, bakir koylarda dalış yapmıştı. (Fotoğraf: DHA) TÜRGEV üniversitesine CHP ve MHP protestosu Köylü: Gereksiz ‘Kirli temeller üzerinde gençlik yetiştirilemez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’in İstanbul’da İbni Haldun Üniversitesi kurmasını öngeren yasa tasarısı, CHP’lilerin sert tepki ve protestolarına karşın AKP oylarıyla kabul edildi. CHP ve MHP’li Komisyon üyeleri, “Şaibe ve yolsuzluklarla dolu bir vakfın, çürük kirlenmiş olan temeller üzerinde gençlik yetiştirmesinin mümkün olmadığını” belirtip, komisyonu terk etti. TBMM’ye, henüz görevde oldukları dönemde sevk edildiği için, haklarında yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla Meclis soruşturması açılan eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış’ın da imzasını taşıyan tasarı muhalefetin protestosu nedeniyle sadece AKP’li üyelerin bulunduğu komisyonda görüşüldü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adı yolsuzluk soruşturması ile anılan oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucusu olduğu TÜRGEV’in İstanbul’da kuracağı İbni Haldun Üniversitesi’nin kuruluşuna dair yasa tasarısı TBMM Milli Eğitim Komisyonu’ndaki dünkü görüşmelerde CHP’li üyeler, tasarının geri çekilmesi için önerge verdi. Komisyonun CHP’li üyesi Nur Serter, önergenin gerekçesinde, üniversitelerin bilim kurumları olduğunu, yetiştirdikleri öğrencilerin ise toplumun öncüleri ve yol gösterecileri olduğunu dile getirerek, “Üniversitelerin kurucu vakıflarının mal varlığı kadar bu mal varlığının elde edilme yöntemi önemlidir. Vakıfların geçmişi, o üniversitenin öğrencilerin geleceğine ışık tutar” dedi. TÜRGEV’in şaibeli bir mal varlığına sahip olduğunu belirten Serter sözlerini şöyle sürdürdü: “Çıkar ve rant amaçlı zoraki bağışlarla mal varlığını hızla artıran TÜRGEV’in, Erdoğan’ın aile bireyleri ve hısımlarından oluşan genel kurulu, bağış akışının en önemli etkeni olmuştur. İSEGEV adı ile kurulan vakıf, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti kazanmış ve 15 yılda toplanamayan bağışı, bir aydan kısa sürede mal varlığına eklemiştir. Vakfın AKP’den ihale alan işadamlarının bağış havuzuna dönüştürüldüğü çok iyi bilinmektedir.” Önerge reddedildi. Bunun üzerine aralarında CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün de bulunduğu CHP’li üyeler komisyon toplantı salonunu terk etti. MHP’li üye Özcan Yeniçeri de görüşlerini ifade ettikten sonra salonu terk etti. Salonda yalnız AKP’li üyeler kaldı. Tayyip Erdoğan’ın ailesinin yönetecisi olduğu vakfın kuracağı üniversiteye ilişkin yasa tasarısı, sadece AKP’li üyelerin bulunduğu Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşüldü. Serter, “Süper bir kendin pişir kendin ye oyunu” değerlendirmesini yaptı. dinlenmeli İlk savcılar da HP’li üye istifa etti Öte yandan, İstanbul’da dinlemeleri yapan alt komisyonda görev alan CHP’li Komisyon Üyesi Ercan Cengiz, diğer partililer ile görüş ayrılığı gerekçesiyle komisyondan istifa etti. CHP’li diğer komisyon üyelerinin, alt komisyonun karar alınmadan İstanbul’da soruşturmanın kilit isimlerini dinleyemeyeceğini savunurken Ercan Cengiz alt komisyonun bu yetkisi olduğu görüşündeydi. Cumhuriyet’in sorusunu yantılayan Cengiz, “Soruşturmanın yürütülüş tarzı ile ilgili sıkıntı yaşadık. Ben ta baştan itibaren komisyondan tümüyle çekilmemiz gerektiğini söylüyordum. Soruşturmanın belli kurallarla yürütülmesi gerekiyor” dedi. C CHP’li Aksünger de Köylü’nün dinlenecekler listesini tek başına belirlediğini belirterek, kendilerinin Sarraf’ın yanı sıra soruşturmanın ilk savcısı Celal Kara ile Zekeriya Öz, Emniyet Müdürü Yakup Saygılı’nın da aralarında bulunduğu isimlerin dinlenmesini talep etti. Köylü ise Sarraf’ın “sağlık” gerekçesiyle, savcı aracılığıyla alt komisyona ifade vermek istediğini belirterek, “İki ay hastanede yatacağını ifade etmiş. Komisyona gelmeyeği için alt komisyona çağırdık” dedi. Muhalefetin itirazına karşın Köylü listeyi oya sunmak isteyince CHP’li üyeler “Biz bu kararı le Çamuroğlu’ndan AKP’ye ‘tiyatro bitsin’ çağrısı ‘Hükümet sıkışınca Alevileri anımsıyor’ FIRAT KOZOK ANKARA Hükümetin 2007’deki “Alevi açılımı”nda önemli bir rol üstlenen AKP’nin eski milletvekili Reha Çamuroğlu, hükümetin son dönem politikalarını eleştirdi. Hükümetin, zor durumda kaldığı her dönem Alevileri anımsadığını belirten Çamuroğlu, “Bütün bu işlerin tiyatro kısmına son versek iyi olur artık. Kamuoyunun önünde cafcaflı sözler söylemek vesaire... Bunları geçtik artık” dedi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın ilk konukları muharrem ayı vesilesiyle düzenlenen “Muharrem Aşı” davetiyle Aleviler oldu. 2007 yılında başlayan Alevi açılımıyla ilgili sürecin başrolünde yer alan ancak, gelinen noktada Erdoğan’ın son yemeğine davet edilmeyen Reha Çamuroğlu, bu süreci Cumhuriyet’e yorumladı. “Sonuç ortada; 7 senedir tek bir gelişme yok” diyen Çamuroğlu, şöyle devam etti: “Bundan 7 yıl önce AB ile ilişkiler olsun, dünyada Türkiye’nin saygınlık seviyesi olsun, AB’de Türkiye’ye yaklaşım olsun, tüm bu alanlarda farklılıklar vardı. BM Güvenlik Konseyi için aldığımız son oyla, bir önceki oy kıyaslanırsa, bu daha iyi anlaşılır. Türkiye dünyadaki pozisyonunda 7 sene öncesine göre geri bir noktadadır. Ekonomik, kültürel, demokratik değerler anlamında da böyledir. Dolayısıyla, demokrasisi gerileyen bir ülkede teselli bulmak zor olmaktadır. Ama bugün artık Alevilerin sorunlarına ilişkin bir şeyler yapılacaksa bunlar somut olarak dillendirilmelidir. Çok şey tartışıldı, konuşuldu. Bunlardan bir kısmı kamuoyuna yansıdı, bir kısmı yansımadı. Ama artık somut adımlar atmak gerekiyor.” İstesek de istemesek de, hoşlansak da hoşlanmasak da Türkiye’nin acil çözüm bekleyen, önem sıralamasında ilk sırayı alan sorunu besbelli ki “Kürt sorunu.” Sorunun tanımlanışından çözüm önerilerine kadar yurttaşların, siyasi partilerin, grupların, hareketlerin birbirinden büyük ya da küçük farklar içeren önerileri var. Kimi askeri çözümü tek çözüm olarak benimsiyor ve savunuyor; kimi barışçıl bir çözümün mümkün olduğuna inanmış, onu savunuyor. Kuşkusuz barışçıl çözüm diyenlerin de çözümden anladıkları, çözümü tanımlayışları arasında büyük ya da küçük farklar var. Ancak çözümün ne olacağı, içeriği ve koşullarını belirleyecek olan siyasal iktidar ile Kürt siyasal hareketi. Ötesi dostça uyarılardan akıl vermelere, itirazlardan gözü kapalı desteklere kadar uzanıyor ama belirleyici değil. Evet, süreci sonuca taşıyacak (ya da taşıyamayacak) olanlar siyasal iktidar yani AKP hükümeti ve Kürt siyasal hareketi yani İmralı Kandil HDP üçgeni. Şu günlerde o cephede durum epey karışık gibi. Süreç deyim uygunsadondu. Selahattin Demirtaş’ın sözleri bunu pek net kanıtlıyor: “Hükümet ile heyet arasında görüşme yok, bu olağanüstü bir durumdur.” Süreç hazır buzdolabında iken günübirlik gelişmelere takılmadan Kürtlerin gelecek tasavvurları üstüne Türklere bir soru yöneltmek, kanımca bereketli ve yakıcı bir tartışmayı bir ucundan kışkırtmak istiyorum. Türklerin Tercihi Ne Olmalı? Bugün Kürtler dört ülkenin, dört ulusdevletin sınırları içinde yaşıyorlar: Sayıca en büyük kesim Türkiye’de, sonra Irak, sonra Suriye ve İran. Bu dört ülkenin güçlü ve sıkı denetimli sınırları ve sınır kapıları kendilerini tek bir halk olarak tanımlayan Kürtler arasındaki ilişkilere başlı başına birer engel. Daha birkaç yıl öncesine kadar birbirleriyle tel örgüler ardından bayramlaşabilen Türkiye ve Suriye Kürtlerini hatırlayın. Irak ve Suriye’de şu dönemde yaşanan kaos, iç savaş benzeri çatışmalar yüzünden sınırlar bir ölçüde kevgire döndü. Ama bu gerçeği değiştirmiyor. Kürt halkı dört ülkeye yayılmış ve birbirlerinden sınırlarla ayrılmış bir halk. “Bu dört ülkenin önümüzdeki dönemde tutumu ne olacak, Kürtlere ilişkin gelecek tasavvurları ne” gibi sorular bu yazının konusu değil. Keza ne pahasına olursa olsun Ortadoğu petrollerini kendileri açısından güvenceye almaya kararlı ABD, AB, Japonya, Kore gibi sanayi ülkelerinin Kürtlere ne gibi bir gelecek biçtikleri, Kürtler için ne gibi planlar yaptıkları da bu yazının konusu değil. Bu yazıda sadece ve sadece Kürtler içindeki ve arasındaki gelecek tasavvurlarını tartışmaya çabalamaktayım. HHH Görebildiğim kadarıyla iki ana yönelim var. Birincisinin başını Irak Kürdistanı’nda Barzani çekiyor. Barzani, bir ata dede mirası gibi devraldığı bir hedefe, bir Kürt ulusdevleti kurma hedefine yöneldi. Epey de yol aldı. Bağdat’ın bütün Irak’ı kapsayacak bir merkezi otoriteden büyük ölçüde mahrum kalmışlığı Barzani’nin Erbil (Hewler) merkezli bir Kürt ulus devleti inşa sürecini hızlandırdı ve kolaylaştırdı. Daha Saddam döneminde elde edilen “özerkliğin” epey ötesine taşan bir yönetim söz konusu. “Bağdat’tan tümüyle bağımsız bir ulusdevlet ilanına az kaldı” desem pek de abartmış sayılmam. Birinci yönelimin özeti böyle. Gelelim ikinci yönelime. Onun mimarı da teorisyeni de Abdullah Öcalan. Öcalan, 1999’da, PKK’nin kuruluş programından farklı olarak bir ulusdevlet inşaını yanlış ve sakıncalı bulduğunu ilan etti. Adını demokratik konfederasyon koyduğu bir model ortaya koydu. Yıllar içinde de modelini geliştirdi, kapsamını büyüttü, içeriğini inceltti. Özetlemeye çalışacağım: Öcalan, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ın sınırlarını kabul eden, o ülkelerden toprak talep etmeyen; ancak buna karşılık o ülkelerin (“o ulusdevletlerin” diye okuyun) dört ülkeye yayılmış, dağılmış Kürtlerin birbirleriyle ekonomik, kültürel, siyasal ilişkileri özgürce kurabilmelerini sağlayacak bir tutum benimsemelerini, var olan engelleri kaldırmalarını öneriyor. Ayrıca yerel yönetimlerin çok güçlendirilmesi; merkezi yönetimlerin ise pek çok yetkiyi yerel yönetimlere terk etmesi gereğini savunan bir model öngörüyor. Avrupa Birliği’nde olduğu gibi insanların ve malların serbestçe dolaşacağı bir model. Hatta AB öncesinde Benelüx diye anılan, Belçika, Hollanda, Lüksemburg arasındaki birliğe benzer bir model… HHH Barzani’nin son adımlarını atmaya hazırlandığı model çok somut. Yeryüzünde pek çok benzeri var. Denenmiş, sınanmış bir model. Öcalan’ın önerdiği ve bildiğim kadarıyla Kürt siyasal hareketinin bütün bileşenlerince benimsenen model ise… Evet, epey ütopik. Ortadoğu’da örnek alınabilecek bir benzeri, bir deney birikimi yok. Dört ülkenin iktidarlarının bu öneriye nasıl baktıklarına ilişkin bir bilgi de yok. Ama yine de Kürt siyasal hareketinde yönü, yönelimi birbirinden tamamen farklı iki başat yönelim, iki model var. Bunları özetlemeye çalıştım. Şimdi biz Türklere sorayım: Bu iki modelden hangisini tercih etmeli? HHH Not: Soru iki seçenek içeriyor. Soruya “Hiçbiri. Zaten Türkiye’de Kürtler bakan da oluyor, general de... Yani bir Kürt sorunu yoktur. Bunu milliyetçi Kürtler kışkırtıyor” gibi bildik cevaplar verenler bence zahmet etmesin. Keza “Ne süreci be! Koskoca ordumuz var. Hepsine diz çöktürürüz evelallah” diyenlere de sorulmuş bir soru yok. Boşuna kendilerini yormasınlar. amuoyu önünde cafcaflı sözler’ Hükümetin “zayıf günlerinde Alevileri anımsadığını” ifade eden Çamuroğlu, “Hükümet güçlü zamanlarında Alevilere aynı iltifatlarda bulunsaydı bugün farklı noktalarda olurduk” derken, şunları kaydetti: “Ne diyeyim artık? Bütün bu işlerin tiyatro kısmına son versek iyi olur. Yani kamuoyunun önünde cafcaflı sözler söylemek vesaire.. Bunu geçtik artık. Bu sorun 2007’de geri alınamaz bir şekilde kamuoyunun gündemine geldi. Şimdi onları tekrarlamanın anlamı yok. Başka bir yerdeyiz artık. Tabii ayrıca son 34 senenin de özrünün de Alevilerden dilenmesi gerekiyor. Gezi olaylarına ‘Alevi isyanı’ denildi. Özellikle hükümeti destekleyen medya, Gezi’deki insanlara pek çok hakarette bulundu. Artık bu süreç netleşmeli. Türkiye demokraside ileriye gidecekse, yakın geçmişle sağlam bir şekilde hesaplaşmalı diye düşünüyorum.” ‘K