Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 KASIM 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Mehmet Eymür’ün MİT Müsteşarlığı’na yazdığı mektupta sert ifadeler ‘Ağar Cumhuriyet tarihinin Guguk Kuşu mu, Serçe mi Akıllı? TBMM Adalet Komisyonu’nda, yargı paketinin görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekilleri, AKP’ye, şimdi mücadele ettiği paralel yapıyla geçmişteki sıkı fıkı dostluklarını anımsattı. CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, guguk kuşu ve serçeli bir hikâyeyle AKP’nin cemaati bir dönem nasıl beslediğini anlattı: “Guguk kuşları çok akıllı, zeki kuşlar ama iri kuşlar, bunlar yumurtalarını gidip serçenin yuvasına da bırakıyorlarmış. Yani gidiyor serçenin oraya bir tane yumurtayı bırakıyor, o guguk kuşu serçe yumurtasından bir gün önce çıkıyor. Tabii ki içgüdüyle diğer yumurtaları atıyor, kendi kalıyor guguk kuşu, tabii o serçe yumurtaları aşağı gidiyor. Şimdi, o garibim serçe de ufacık bir şey yani. Serçe bakıyor orada bir yavru var, altında yumurta çatlamış çıkmış, besliyor onu. Gidiyor, geliyor, işte, böcek topluyor, veriyor, besliyor fakat bir hafta sonra guguk kuşu serçeyi geçiyor, anneyi geçiyor, iki hafta sonra 2 katı oluyor, 3 katı oluyor, o garibim serçe bunu yavrusu zannediyor, beslemeye devam ediyor.” AKP’lilere “Yani bu cemaat bu kadar akıllı da guguk kuşu mu bunlar, sizler serçe misiniz diye düşünüyorum, yani besleyip besleyip durmuşsunuz bunları böyle” diyen Dibek, AKP’nin nasıl bu ülkeyi 12 yıldır yönettiğini sordu: “Bu guguk kuşları da sizin folluklara gelmiş, yumurtalarını koymuşlar, almışlar, girmişler sağa sola, hâkim olmuşlar, savcı olmuşlar, kaymakam olmuşlar, emniyet müdürü olmuşlar, yani böyle Türkiye’nin her yerinde görev yapıyorlar, siz öyle diyorsunuz, paralel yapı falan, öyle diyorsunuz ama artık bu işi bir noktada sonlandırmamız lazım.” en büyük suçlularından’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Eski MİT KontrTerör Merkezi Başkanı Mehmet Eymür, Susurluk raporu sonrası MİT Müsteşarlığı’na mektup yazarak, eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar hakkında ağır ifadeler kullanmış. “Kanaatimce Mehmet Ağar, Cumhuriyet tarihinin en büyük suçlularından biridir” diyen Eymür, “Mehmet Ağar ve karanlık çevresi bütün bu olaylardan sonra yine de tesirsiz hale getirilmez ise devletin yeraltına teslimi muhakkak olacaktır. Ağar ve yandaşlarının cezalandırılmaları, devlet olmanın gereğidir” önerisinde bulunmuş. Faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında eski MİT yöneticisi Eymür’ün İstanbul’daki evi basılmış ve bilgisayarlarına el konulmuştu. Eymür’ün bilgisayarlarında yapılan inceleme sonucu çok sayıda bilgi ve belge dosyaya girdi. Bunlardan birisi de Eymür’ün 1998 yılında MİT Müsteşarlığı’na yazdığı bir mektup oldu. İlk kez gün yüzüne çıkan mektupta Eymür, mesleki geçmişini öven ifadeler kullandıktan sonra, faili meçhullerle ilgisinin olmadığını iddia etti. Mektupta Eymür’ün hedefindeki asıl kişi ise Susurluk davasında çete yöneticiliğinden ceza alan, faili meçhul cinayetler davasında ise hala sanık olarak yargılanan eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar oldu. Eymür, adaşı ile ilgili şu ifadeleri kullandı: si, önlenemeyen bir yükselişle günümüze kadar gelmiştir. Bu planlı, sistemli ve bir amaca yönelik bir yükseliştir. Bu yükselişi tesadüfler ve basit bir trafik kazası durdurmuştur. Ağar ile arkasındaki ve yanındakiler, ülke içinde muazzam bir yapılanmayı sağlamışlar, örümcek ağı gibi her yere yerleşmişlerdir. Bu yapılanmada devletin gücü sonuna kadar kullanılmıştır. Bu kolaylıkla söküp atılacak bir yapılanma değildir. Polisin telefon dinlemeleri yaygın olarak şantaj amaçlı kullanılmıştır. Devletin en üst mercileri dahil herkesin fütursuzca dinlendiği zannedilmektedir. Keza polisin yakın koruma hizmeti de korunan kişiler hakkında bilgi toplama amaçlı kullanılmıştır. Tabiatıyla silahlı bir güce sahip olmanın avantajları da göz ardı edilmemiş, seçilmiş bazı resmi kişiler tehdit, şantaj, darp ve öldürme olaylarında kullanılmıştır. Bu sebeple Mehmet Ağar’ın elinde Türkiye’deki birçok kilit kişiye şantaj yapabilecek nitelikte malzeme vardır. Sıkışırsa bunları dolaylı veya doğrudan kullanacağı muhakkaktır. Mehmet Ağar, ilişki kurduğu her kademedeki kişiye, devletin ve yeraltı dünyasının imkânlarını kullanarak yardımda bulunmuştur. Yeraltının her türlü kaba gücü ile parasal desteği yanındadır. Alaattin Çakıcı, Ali Yasak (Drej Ali), Dündar Kılıç, Sedat Peker, Sedat Şahin, Oflular, Fevzi Öz, Necdet Ulucan, Sami Hoştan gibi kumarhaneuyuşturucu bağlantılı tanınmış kanunsuzlar, ona her türlü desteği vermeye hazır kişilerdir. Türkiye’de terörü yaratan önemli faktörlerden biri olmasına rağmen Mehmet Ağar, bulunduğu pozisyonları ustaca kullanmış ve ‘terörle mücadele eden’ kişi olarak anılmıştır. Ağar’ın hayatı iyi bir şekilde incelendiğinde, onun görev yaptığı her yerde kanunsuzlukların, adi ve siyasi cinayetlerin, faili meçhullerin, devlet büyüklerine suikastların, toplum olaylarının arttığı görülecektir. Mehmet Ağar; polisin, askerin, terörle mücadeledeki başarısını kendi lehine kullanarak kanunsuz faaliyetlerini iyi bir şekilde maskelemiştir. Kanaatimce Ağar Cumhuriyet tarihinin en büyük suçlularından biridir. Ağar ve karanlık çevresi yine de tesirsiz hale getirilemez ise devletin yeraltına teslimi muhakkak olacakır. Ağar ve yandaşlarının cezalandırılmaları, devlet olmanın gereğidir. Benim Mehmet Ağar ve çevresi ile yıllardan beri çekiştiğim doğrudur. Ancak bu kişisel olmayıp, mesleğimin gereği yürütmem gerektiğine inandığım bir mücadeledir. Bu bir fazilet mücadelesidir. Kilit kişilere şantaj Kartepe’de AKP ilçe kongresinde, tek liste tartışması ve itişmeler yaşandı. (DHA) AKP demokrasisi KUŞADASI / KARTEPE (Cumhuriyet) AKP’nin Kuşadası İlçe Teşkilatı 5. Olağan Kongresi’nde parti genel merkezinin desteklediği mevcut başkan Ali Kara’nın karşısına, avukat Zafer Üstün rakip çıkınca bakanlar devreye girdi. Kongrede AKP Aydın İl Başkanı Sadık Atay ve AB Bakanı Volkan Bozkır’ın kürsüden Kara için oy istemesi gerginliği daha da artırdı. Bozkır, “Sizi tehdit etmiyorum ama siyasi hayatınızda geleceğiniz olmaz” dedi. Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan arasında cumhurbaşkanlığı konusunda bir sıkıntı yaşanmamasını örnek veren Bozkır, Üstün ve arkadaşlarının listeyi geri çekmesini istedi. Bozkır, “Burada bir hizmet davamız var. Yüzlerce kongreye katıldım. İlk defa buradaki gibi bir tartışmaya şahit oluyorum. Ben burada bir bakan olarak, bir abi olarak sesleniyorum. Burada seçime iki liste ile girmeyelim. Bu listeyi geri alın. Çünkü siyaset uzun bir yolculuktur. Siyasette bir gün bile önemlidir. Sizden rica ettiğim gibi bu listeyi almadığınız taktirde, sizi tehdit etmiyorum ama siyasi hayatınızda geleceğiniz olmaz. Siyasetin kendi kuralları, vefa unsuru, saygı unsuru vardır. Bugün alacağınız doğru bir kararda yine bu partinin savaşçıları olarak devam etmenize imkan sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. Tartışmalar uzun süre devam etti. Üstün ve arkadaşlarının çekilmediği kongrede, Kara yeniden başkan seçildi. Kartepe’de de önceki gün gerçekleştirilen AKP ilçe kongresinde, tek liste tartışması yaşandı. Kadın partilinin yaptığı başvuru, “listedeki yönetim kurulu adaylarının salonda olmadığı” gerekçesiyle işleme konmadı. Kongreye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Milletvekili İlyas Şeker, diğer ilçe teşkitatlarının başkan ve yöneticileri ile partililer katıldı. Bir ay öncesinden aday olacağını açıklayan Hatice Bilecen, baskıya karşın vazgeçmedi. İl yönetiminin Hasan Kandaz üzerinde karar kıldığı kongrede, Bilecen divan başkanlığına başvurdu ve adaylığını açıkladı. İl yöneticileri ise tek aday konusunda genel merkez kararı olduğunu belirterek başvurunun kabul edilmemesini istedi. Bilecen’in listesindeki 30 kişilik yönetim kurulu adayından sadece 4’ünün salonda bulunduğu belirtilerek işleme konulmadı. Bilecen ise adayların salonda bulunduğunu, onlara baskı yapıldığını iddia etti. Kongrede büyük tartışma ve itişmeler yaşandı. Tek liste ile gidilen seçimleri Kandaz kazandı, Bilecen ise eleştirilerde bulundu. Kartepe’de de baskı Toplantıda ‘Saat Tıkanıklığı’ HDP İmralı heyetinin geçen hafta düzenlediği basın toplantısında süreçteki tıkanıklığın aşılması yönünde ilk adımın atıldığı kamuoyuna duyurulurken basın toplantısı sırasında ilginç bir durum yaşandı. Haftalardır devam eden “Süreç bitti mi?”, “Süreç askıya alındı mı?” tartışmalarını sonlandıran basın toplantısının başlama saati 11.00 olarak duyurulmuştu. Ancak aynı saatlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun işçi sağlığı, iş güvenliği ve madenciliğe ilişkin düzenlemelerin yer aldığı iş güvenliği eylem paketine ilişkin açıklamaları da başlayınca heyet basın toplantısının başlama saatini önce 11.30’a erteledi. Bu sırada HDP heyetinin toplantıyı yapacağı TBMM’deki HDP grup salonu bu kritik açıklamayı izleyecek gazetecilerle dolup taştı. Saatler 11.30’u gösterdiğinde Başbakan Davutoğlu’nun konuşmaya devam edeceğinin anlaşılması üzerine gazeteciler kendi aralarında ikiye bölündü. Bazı gazeteciler toplantının saat 12.00’ye ertelenmesini talep ederken Meclis’teki çalışmaları takip edecek bazı gazeteciler ise buna geç kalmamak için toplantının hemen başlamasını istedi. Gazetecilerin bu konuda kendi aralarındaki konuşmalar sürerken HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, “Arkadaşlar bu durumu oylamaya sunalım” diyerek espri yaptı. Toplantının başlamasını isteyen gazetecilerin HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in “Arkadaşlar size çay ikram edelim” teklifini kabul etmemesi üzerine HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder devreye girdi. HDP’li Önder, toplantının ne zaman başlayacağı konusunda gazetecilerin kendi aralarında sürdürdüğü tartışmayla ilgili, çözüm sürecinde yaşanan tıkanıklığa atıf yaparak şu yorumu yaptı: “Arkadaşlar, siz saat konusunda kendi aranızda anlaşamıyorsunuz. Bir de bizim halimizi anlayın.” Gazeteciler HDP’li Önder’in bu değerlendirmesinin ardından orta yolu bulması üzerine toplantı saat 11.45’te başladı. ükselişi planlı ve amaca yönelik’ Susurluk kazası sonrasında bazı hakikatlerin ortaya çıkmaya başlaması, bu menfaat ve suç organizasyonunda büyük rahatsızlık ve telaş yarattı. Gündemi değiştirmek, projektörleri kendi üzerlerinden başkalarına çevirmek için senaryolar üretmeye, iftiralar atmaya başladılar. Televizyonlara çıkarılan PKK’li itirafçılar ve Hanefi Avcı bu senaryoların bir parçasıydı. Bu noktada, olayların tam ortasındaki insandan, Mehmet Ağar’dan bahsetmek istiyorum. Mehmet Ağar’ı uzun yıllardan beri taMehmet nırdım. Ağar Kendi ‘Y ‘Terörü yaratan...’ ‘Amerika’yı Müslümanlar keşfetti’ sözleri dış basında geniş yer aldı Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Amerika’yı Kolomb değil, 1178’de Müslümanlar keşfetti” sözleri dünya medyasında geniş yankı buldu. En sert tepkiyi veren İspanyol El Pais gazetesi Erdoğan’ı, “gerçeklerden uzak bir lider” olarak değerlendirdi. Erdoğan’ın önceki gün yaptığı açıklamaya yer veren Washington Post gazetesi “Erdoğan, siyasi rakipleri, azınlıklar ya da sosyal medya hakkında provokatif açıklamalar yapmaktan çekinmiyor. Son açıklamaları, bunlarla kar ‘Erdoğan gerçeklerden uzak’ şılaştırıldığında daha az tahrik edici” ifadelerini kullandı. Haber gazetenin internet sitesinde en çok okunan haber oldu. İngiliz Telegraph gazetesi de iddianın “tarihçilerce çürütülmüş” olduğunu yazdı. İspanyol El Pais gazetesi de Erdoğan’ı ispata davet etti. Amerika kıtasında yapılan kazılarda Kolomb öncesi herhangi bir cami kalıntısına rastlanmadığını yazan gazete, Erdoğan’ın Finlandiya’ya ziyaretinde Başbakan Jyrki Katainen’e Finlilerin de 3 veya daha fazla çocuk sahibi olması önerisini yaptığını da anımsattı. Hükümetin ‘3 Ye’ Kuralı Hükümet ve AKP yetkilileri, partinin “yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele” olarak nitelendirdiği “3 Y” kuralını sık sık anımsatır, bunun için çalışıldığına vurgu yapar, hatta çok büyük ilerlemeler kaydedildiğine dikkat çekerler. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2015 yılı bütçesi görüşülürken Bakan Fikri Işık, bakanlığının faaliyetlerini anlatırken “3 Y” kuralını kendi bakanlığına göre uyarladı: “Yerli, yenilikçi ve yeşil üretimi artırmak ve üretirken de kalkınmada sürdürülebilirliği sağlamak formülünü uyguluyoruz.” Bu tümceden sonra gülüşmelerin geldiği CHP sıralarından Işık’a laf atıldı: “Bu formül sonra ‘ye, ye, ye’ şekline dönüşmesin?” CHP uzun süredir hem de epey uzun süredir kendini düğümlemiş bir partiydi. Kılıçdaroğlu’nun başlangıçta izlediği parti içi denge politikası bu düğümü daha da pekiştirdi. Parti içinde “kanatlar” diye adlandırılan gruplar vardı ve var. Ancak bunların demokratik bir partide olağan, hatta sağlık göstergesi sayılan birer kanat mı olduğu, yoksa aynı parti çatısı altında barınmaları, birlikte siyaset yapmaları mümkün olamayacak gruplar mı olduğu tartışmalıydı. Yani bir denge arayışı nafile çabaydı ve partiyi düğümlüyordu. Son kurultay düğümü gevşetti. Kendini “ulusalcı” olarak tanımlayan milliyetçilerle sosyal demokrat çizgiden esinlenen, CHP’yi sosyal demokrat çizgiye uyumlu bir partiye dönüştürmeye çalışanlar arasındaki uzlaşması zor –bence imkânsız ve yanlış çelişki daha da keskinleşti. Emine Ülker Tarhan’ın istifa edip kendi ideolojik tercihlerini yansıtacak bir parti kurması CHP’deki düğümün gevşediğinin göstergelerinden biri. Ama sadece biri. Ve düğüm henüz çözülmüş filan değil. HHH Bir örnek: Kürt sorununda milliyetçi görüşleri belli olan Birgül Ayman CHP üyesi. Kürt kökenli Sezgin Tanrıkulu da CHP üyesi. Bu iki siyasetçinin ideolojik tercihlerine ve çizgilerine bakıp, “CHP demokratik bir partidir. Onun çatısı altında her görüşe yer CHP’de ‘Güzel Huzursuzluk’… vardır” demenin inandırıcı bir yanı olabilir mi? Bir örnek daha: 1938’de Dersim’de, Dersimli olduğu için ailecek mağdur edilen Kemal Kılıçdaroğlu ile 1938 Dersim cankırımına ilişkin görüşlerini defalarca ve pek net açıklamış Onur Öymen meselaaynı sokakta oturabilirler ve buna kimse şaşmaz. Aynı lokantada yemek yiyebilirler; aynı futbol takımını tutabilirler. Kimse burada bir olağandışılık bulamaz. Ama aynı partinin çatısı altında siyaset yapmaları mümkün müdür? Bir örnek daha: CHP’nin bir sosyal demokrat partiye dönüşmesi için sessiz sedasız çabalayan meselaManisa Milletvekili Özgür Özel CHP’de. Partisinin Dersim için özür dileyen genel başkan yardımcısına Twitter’da “Şerefsiz” diye seslenen eski Manisa Milletvekili Şahin Mengü de CHP’de. İkisinden biri CHP’de olamaz. Her biri başka, hatta zıt bir partiyi savunuyorlar. Bir örnek daha... İdeolojik tercihlerini parti politikasıyla çelişse bile Meclis komisyonlarına taşıyan Süheyl Batum ile hukukçuluğunu AİHM yargıçlığı ile taçlandırmış Rıza Türmen’i aynı partinin çatısı altında tutacak bir siyasal çimento icat edilmiş de biz mi duymadık? Bir örnek daha... Yok, yetti herhalde. Milletvekilleri ile, il başkanları ile, adı ünü duyulmuş üyeleri ile bütün CHP kadroları içinde yukarıdakilere benzer onlarca (yüzlerce?) örnek bulmak zor değil. HHH CHP, 1960’ların sonunda başlayan “ortanın solu” hareketinden bugüne, yukarıda kişiler üstünden örneklemeye çalıştığım uyumsuzlukları, kaçınılmaz iç çekişmeleri hep yaşadı. Bugün de yaşıyor. Ancak artık taşıyamayacak hale geldi. Taşımaya devam etmek istese de, yokmuş gibi davransa da, çözmek yerine buzdolabına koymayı tercih etse de artık taşıyamayacak Bir örnek: 23 Kasım’da Başbakan Davutoğlu Dersim’e gidiyor. Ankara gazetecisi meslektaşlarımızdan gelen bilgilere göre orada “özür” dileyecek, ardından da AKP’nin yılan hikâyesine dönmüş “Alevi açılımı”nın içeriğini ilan edecek(miş). CHP, iktidar partisinin bu hamlesini, bu siyasal manevrasını tribünde oturup izleyemez; “Ey Aleviler sakın inanmayın. Bunlar samimi değil” yollu sade suya tirit cevaplarla da geçiştiremez. Peki ne yapar? İşimiz falcılık değil. Göreceğiz. Ama şimdiden söyleyebiliriz, AKP’nin hamlesine sahici bir cevap üretir ve bu cevaba parti örgütünün bütünü sahip çıkarsa yazının başında işaret ettiğim düğüm çözülmeye başlar. Bir örnek daha: Adına bazen ‘barış süreci’, bazen ‘çözüm süreci’, bazen sadece ‘süreç’ denen ve dizginleri AKP’nin elindeki devletle “İmralı, Kandil, HDP üçgeni” yani Kürt siyasal hareketi arasında yürüyen görüşmelerde önümüzdeki günlerde somut adımlar atılacak gibi. Bu adımların ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Ama yakında öğreneceğiz. CHP, o aşamaya gelindiğinde, ki çok uzak değil, ne yapacak, ne diyecek? Bugüne kadar söyleyegeldiklerini yinelemekle mi yetinecek, yoksa Türklere ve Kürtlere “Evet, işte bu. Gerçek çözüm işte budur” dedirtecek bir siyasal çıkış mı yapacak? Göreceğiz. Ama hangisini yeğlerse yeğlesin düğüm daha da gevşeyecek. HHH CHP istifalarla, iç çalkantılarla, önde gelenlerinin birbiriyle çelişen açıklamaları ve tutumlarıyla huzursuz günler yaşıyor. Bu iyidir. Bu bereketli ve sağlıklı bir huzursuzluktur. Mümtaz Soysal’ın 12 Mart arifesindeki Türkiye’yi tanımlarken kullandığı nitelemeyi ödünç alacağım: Bu “güzel huzursuzluk”tur… Umalım sonuçta kazanan demokrasi olsun… Emine Kaplan, Mahmut Lıcalı parlamentokulisi@gmail.com Arınç: Siz kaybettiniz, biz kazandık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Sincan’da 28 Şubat’ın fitilini ateşleyen işleri yapanlara şunu söylemek istiyorum: Siz kaybettiniz, biz kazandık. Kaybettiniz, batıl ve yanlış taraftaydınız. Biz kazandık, çünkü biz Hakk’ın tarafındaydık. Hak mutlaka kazanacaktır. Haktan daha yüce ve yüksek hiç bir şey yoktur” dedi. Arınç, Sincan Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen AKP Sincan İlçe Kongresi’nde konuştu. Salona “Kudüs’ün kaderi de Bağdat’ın kaderi de Bişkek’in kaderi de Semerkant’ın kaderi de Saraybosna’nın kaderi de bizim kaderimizdir... Tüm dünya düşman olsa bile Allah bizimledir” yazılı pankart asıldı. 7 ay sonra seçimlerin yapılacağını anımsatan Arınç, tek başlarına iktidar olacaklarını öne sürerken daha önceki seçimlerde olduğu gibi yine tuzakların bozulacağını iddia etti. DSP 29’uncu kuruluş yıldönümünü kutladı İstanbul Haber Servisi Demokratik Sol Parti’nin (DSP) 29. kuruluş yıldönümü İstanbul İl Başkanlığı tarafından Şişli Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle kutlandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende konuşan DSP Genel Başkanı Masum Türker,“DSP şöhretlilerin partisi değil, halkın, sıradan insanın kurduğu partidir. DSP’den rahatsızlığın sebebi budur. Çünkü DSP gençlerin partisidir. Televizyonda değil, aile meclislerinde konuşan gençlerin partisi. Ecevit’in çocukları burada. DSP büyük oyuncu olmak için adımları atmaya başladı” diye konuştu.