Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 KASIM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 gördü. Geri çekilen tasarı bugünlerde çok tartışılıyor, medya hiç göstermediği ilgiyi gösteriyor. Daha önce değindim, bir kez daha altını çizeyim: 25 dönümden küçük zeytinlikler, zeytin alanı dışında bırakılacak tasarı yasalaşırsa. Zeytinlikler sıradan araziye dönüşecek... Böylece 25 dönümden az olan zeytinlikler imara açık olacak, konut, otlak yapılacak, maden ve enerji üretimine açılmış olacak. Siyanürle altın! Nükleer enerji! Doğalgaz, petrol işletmeleri! Yüz binlerce ailenin geçim kaynağı olan zeytincilik artık sizlere ömür! Türkiye coğrafyasında zeytinin büyük önemi vardır. İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus gibi ülkeler zeytincilikten büyük gelir elde ediyor. Biz ne yapıyoruz? Milyarlarca dolar ya da Avro ödeyerek bitkisel yağ ithal eden bir ülke haline geliyoruz... Nükleer enerji ve siyanürle altın... Ölümlere hazır olun! Soma’nın Yırca köyünde yaşananlar hep bunun için. Yöre insanının sesine kulak vermemiz gerekmez mi? HHH Cumhuriyet, doğaya, çevreye hep sahip çıkan bir gazete olmuştur... Günlerdir Soma Yırca’da yaşananları yazıyor... Hem İstanbul, hem Ankara ve İzmir haber merkezlerimiz Yırca’da yaşanan kıyımı izleyip haber ve röportaj yapıyor. Yırca’da zeytin ağaçlarını katleden Kolin şirketinin işten attığı güvenlik görevlileri şimdi şantiyede işgal eylemi başlattı... Garip bir ülkeyiz... Daha dün Kolin’in güvenlik görevlileri, zeytinliğine sahip çıkan Yırca köylülerini sıra dayağından geçirip kelepçelemişlerdi... O köylüler bugün güvenlik görevlileri işsiz kaldıkları için onlara destek veriyor. Güvenlikçiler ayrıca köylülerin avukatlarından yardım istemişler. İstemişler ama aynı güvenlik görevlileri köylülerden şikâyetçi de olmuşlar. İşte böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz. Zaman akıp giderken yeni Türkiye bize eski Türkiye’yi aratıyor. Diyanet ‘ibadethane’ statüsüne sıcak bakmayınca hükümet, yeni seçeneklere yöneldi Cemevine ‘vakıf’ formülü EMİNE KAPLAN ANKARA Her seçim döneminde Alevi açılımı başlatan AKP, genel seçimler öncesinde cemevlerinin statüsü konusunda bir karar verilebilirse bazı adımlar atmayı planlıyor. Diyanet’in cemevlerine ‘ibadethane’ statüsü verilmesi ve Diyanet içinde bir birim oluşturulmasına soğuk yaklaşması nedeniyle ortaya konan formüller içinde “kamu yararına dernek” statüsü verilecek bir vakıf kurulması, devlet bütçesinden ödenek ayrılması formülü öne çıkıyor. 1500’e yakın Alevi dedesine maaş verilmesi üzerinde duruluyor. Hükümetin 5 yıl önce başlattığı, ancak bugüne kadar sonuçlandırılamayan ve genel seçim öncesi yeniden gündeme getirilen Alevi açılımı konusunda 7 Haziran 2015’te yapılacak seçim sürecinde bazı adımlar atılması bekleniyor. Partinin yaptırdığı anketlere göre Alevi kesiminin yalnızca yüzde 12’sinden oy alabilen AKP, bazı adımlarla bu kesimden partiye oy çekebileceği hesabını yapıyor. Genel seçimde anayasayı değiştirecek sandalye sayısına ulaşmak isteyen AKP yönetimi, bu kez Alevi açılımına büyük önem veriyor. Cemevlerine statü verilmesi konusunda Diyanet içinde Alevilerle ilgili bir birim oluşturulması, Kültür Bakanlığı bünyesinde “Alevilik Kültür ve İnanç Merkezi” adıyla kurul benzeri bir yapılanmaya gidilmesi seçenekleri üzerinde duruluyor. Ancak Diyanet, kendi bünyesinde böyle bir birim kurulması ile cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusuna baştan beri sıcak yaklaşmıyor. Öne çıkan formül ise, “kamu yararına dernek ya da vakıf” statüsünde bir vakıf kurulması. Böyle bir vakfın kurulmasına karar verilmesi durumunda dev let bütçesinden kaynak aktarılması söz konusu olabilecek. Bu kaynakla 1500’e yakın Alevi dedesine ödenek aktarımı yapılarak vakıf aracılığıyla maaş verilmesi, cemevlerinde görev yapan diğer personelin giderlerinin karşılanması formülü değerlendiriliyor. Ancak, bu vakfın yönetiminin kimlerden oluşacağı, hükümetin vakıfta yer alacak isimlere müdahale edip etmeyeceği ise önem kazanıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Hacıbektaş’ı ziyareti öncesinde de Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği “kamu yararına dernek” statüsüne alınmıştı. Acı Zeytin... Yağma talan senin işin; vurgun, soygun senin işin; gözdağı, yargı kararlarını çiğnemek; kiralık çetelerle köylüleri, çevrecileri yıldırmak... Seni çok iyi tanıyorum, senin gibileri... İftirayı, çamur atmayı, karalamayı... Bergama Ovacık’ta, Erzincan İliç’te, Kozak Yaylası, Kazdağları, Kaçkarlar’da... DGM’de o suçu olmayan, masum çevrecileri “vatan haini”, “casus”, “terörist” diye 17 yıl önce sen yaftalatmadın mı? Sen toplamadın mı parsayı? Devletin bakanlarını, koskoca generalleri, valileri siyanürlü altın madenine sen götürmedin mi? Gücünü dün de devletten alıyordun, bugün de! Türkiye yeni ufuklara yelken açarken, eski Türkiye’den devraldığın nöbeti yerine getiriyorsun besbelli! Hani o “çokuluslu altın avcıları” o dönem Başbakan Bülent Ecevit’i bile kandırmışlardı... 2000’li yılların başlarıydı; Türkiye altın ihracatından yılda 20 milyar dolar gelir elde edecekti... O “cemaat medyasının bülbülleri” doğayı katledenlere karşı çıkan çevrecileri “Alman casusu” olarak gammazlıyordu... Ey benim halkım, sen bunları unuttun değil mi? Altın işi sürüyor, Eşme’nin Kışladağı gözlerini kapamış uyuyor; Havran bir başka havada; Altınoluk oksijen değil zehir soluyor. Hep bu olup bitenler, 80’li yılların ortasında başlamış ve bugünlere gelmiş... Talan bizim işimiz! Soygun! Hırsızlık! Yağma düzeni vites değiştirip hızını artırıyor... HHH Ranta dayalı bir yasa tasarısı var AKP’nin elinde. Yasa çıkar mı çıkmaz mı belli değil. Eğer Meclis’ten geçerse artık önün açılacak. Bu yasa tasarısı daha önce beş kez gündeme geldi ama hükümet tarafından geri çekildi. Çünkü çok yoğun bir tepki ALEVİLER ‘YASAL STATÜ’ İSTİYOR ‘Fıtratında çözüm yok’ SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Alevi açılımının detayları tartışılırken, Aleviler hükümetin samimi olduğunu düşünmüyor. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Fevzi Gümüş, hükümetin “fıtratında” çözüm olmadığını belirtirken, taleplerinin “elektrik, su faturasının ödenmesi değil, cemevlerine yasal statü” olduğuna dikkat çekti. Aleviler, hükümetin yeni Alevi açılımına ilişkin algılarını anlattı. Sürecin 2007’de başladığını anımsatan Alevi Bektaşı Federasyonu Başkanı Fevzi Gümüş, “Alevilerin sorunlarının demokrasi ve insan hakları bağlamında çözülmesi gerektiğinin” altını çizdi. Alevilerin iki temel sorununa dikkat çeken Gümüş taleplerini şöyle sıraladı: “Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması ve din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması. İbadethane olarak ayrılan yerlere cemevi yapacağız diye başvuramıyoruz. Yasal statü olmadığında, yani ‘imkânlardan yararlandırılacaktır’ denildiğinde, bu faturaların ödenmesi anlamına gelir.” “Dedelere maaş verilmesi” ile ilgili olarak da Gümüş, bunun dedelerin memur haline getirilmesi anlamına geldiğini çok kez dile getirdiklerini söyledi. Gümüş, Aleviler için önemli olan dergahların yenilenmesine de karşı çıkarak, “Biz buralarda devlet işgalinin kaldırılmasını istiyoruz” diye konuştu. Dersim ve Sivas, Çorum, Kahramanmaraş için Meclis’te komisyon kurulmasıyla ilgili olarak da Gümüş, “Meclis kararı önemli. Aksi halde istismar malzemesi olarak kullanılması Dersim’in acısını içinde yaşayanlar için küfürdür” dedi. Gümüş, atılacağı söylenen adımların samimi ve gerçek olduğuna inanmadıklarını ifade ederek, “Sorunu çözmek hükümetin fıtratında yok. Kürt sorununda olduğu gibi, Alevi sorununda Alevi toplumunun kandırma, oyalamadan öte mesafe alınacağı kanaatinde değiliz” ifadelerini kullandı. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez ise “Aleviler kendi inançlarını siyasete alet etmeyecek. Madem Başbakan doğduğu yerde, Alevi isimlerinin bol olduğunu, Alevi kültüründe yaşadığını söylüyor. Çıksın ‘Aleviyim’ desin. Ama seçim öncesi şirin gözükme için ortaya attığı şeyler bunlar. Cesaretleri, birikimleri Alevilerin sorunlarını çözmeye yeterli değil” dedi. Tanım arayışı Cemevlerine yasayla “ibadethane” statüsü verilmesi konusunda iki formül üzerinde duruluyor. İmar Yasası’nda yapılacak değişiklikle cemevlerine “inanç ve kültür merkezi” tanımı yapılabileceği ya da “cemevlerinin ibadet yeri olduğu” yönünde bir ifadenin getirilebileceği kaydediliyor. Ancak böyle bir tanımın camicemevi ayrımı yaratacağı kaygısı nedeniyle hükümetin karar vermesinin zor olduğuna dikkat çekiliyor. Seçimden önce ibadethane tartışması dışındaki konulara ağırlık verilebileceği kaydediliyor. Anayasa Mahkemesi, nüfusa ‘Alevi’ yazılması istemini reddetti ‘Devlet işgali kalksın’ ‘Konu bakımından yetersiz’ HAKAN DİRİK İZMİR Anayasa Mahkemesi, Alevilerin nüfus cüzdanlarında “Alevi” yazılması veya din hanesinin kaldırılması istemini “konu bakımından yetersiz” buldu. Mahkeme, din hanesine ilişkin AİHM’nin aldığı kararı uygulamayan eski Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerine karşı dava açan Alevi yurttaş Sinan Işık’ın talebini reddetti. Sinan Işık, iç hukuk yolları tükendikten sonra başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM), Türkiye’deki kimlik kartlarına isteyenlerin Alevi yazdırabilmesi veya kartlardan din hanesinin kaldırılması yönünde 20 Şubat 2010’da karar çıkmasını sağlamıştı. Ancak, bu karar AKP hükümeti döneminde uygulanmadı. Muhalefetin de kararın uygulanması için çaba harcamadığını ileri süren Işık, bu nedenle Erdoğan, hükümet üyeleri ve muhalefet temsilcileri aleyhine dava açtı. Hukuki sürecin sonunda, davaya bakan Anayasa Mahkemesi, 24 Temmuz’da başvuruyu “konu bakımından yetersiz” bularak, reddetti. Karar, 7 Kasım’da Işık ve avukatına tebliğ edildi. Anayasa Mahkemesi’nin kararını değerlendiren Işık, kendilerine yeniden AİHM yolunun gösterildiğini söyledi. AİHM kararı uygulanmadığı için, referandum sonucu açılan Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkını kullandığını kaydeden Işık, şöyle konuştu: “Bu kararla birlikte Anayasa Mahkemesi, AİHM kararının uygulanmamasını suç saymamış AİHM kararı uygalanmadı oldu. ‘Konu bakımından yetersiz’ demek de bizimle alay etmektir. AİHM, kararında ‘kimliklere Alevi yazılmaktansa din hanesinin kaldırılması bu sorunu kökten çözecektir’ demişti. Yaklaşık 5 sene önce verilen bu karar uygulanmadı. Üstelik hükümet, Avrupa Bakanlar Komitesi’ne bunu uygulamaya geçireceklerine ilişkin yazılı olarak söz verdi. Ancak bu sözü de tutmadılar. 5 senedir Türkiye İlerleme Raporu’nda da bu konu yer alıyor. Sorunun kökten çözümü için Anayasa Mahkemesi’ne gittim. Ne yazık ki 19 aylık inceleme süreci sonunda gelen karar beni hayal kırıklığına uğrattı. Bana ‘Yeniden AİHM’e git’ diyorlar. İstediklerini yapacağım. AİHM kararları yerine getiriline kadar mücadeleye devam edeceğiz.” CHP’DEN DAVUTOĞLU’NA DERSİM YANITI ‘Önce Uludere’nin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dersim ile ilgili eleştirilerine CHP’den yanıt alamadığını sık sık dile getiren Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yanıt CHP Sözcüsü Haluk Koç’tan geldi. Hükümetin gündem değiştirmek için tekrar “Dersim ağıtlarını” gündeme soktuğunu belirten Koç, “Sen Dersim’i bırak gel önce şu Sivas’ın, Uludere’nin hesabını ver” dedi. Koç Başbakan’a “Sivas modern Kerbala değil mi” diye sordu. CHP MYK, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantı sürerken açıklama yapan Koç, gündeme ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: l Çözüm süreci bataklığa saplandı. Başbakan ve İçişleri Bakanı çeşitli itifraflarda bulundu. Adam kaçırma, okul, şantiye yakma, kendi otoritesini belgeleyen, halk savunma kuvvetleri. Özerk mahalleler. Bunlar sokak gösterileriyle de desteklenerek devreye sokuldu mu? Sokuldu. Mikrofon bulduğu zaman milliyetçiliğin en vahşi söylemleriyle perdenin önünde rol alacaksın, halkın gazını almaya çalışacaksın, perdenin arkasında her türlü pazarlığı yapıp, o pazarlıkta ayağına dolananları itiraf edeceksin. l Hükümet yine Alevilere dönük hesabını ver’ Fikri takip… Bu bizim mesleğin amentülerinden biridir. Pek az uyulan amentülerinden biri. Bir haberi vermek yetmez, sonrasını izlemek gerekir. Mesela adam aşırı alkollü direksiyona geçmiş, şaşı beş baktığından kontrolü kaçırmış, durakta otobüs bekleyenlerin üstüne arabayla dalmış. Şu kadarı ölü, şu kadarı yaralı. Adam yakalanmış. Tutuklanmış. Haber bitti. Peki, sonra ne olmuş? Tutuksuz yargılanmak üzere serbest filan bırakılmış mı? Burası Türkiye, olmayacak işlerden değil değil mi? Yoksa ibret olsun diye ağır bir ceza kesilip hapishaneye mi tıkılmış? İyi bir haberci fikri takip ilkesine uyar, bu sorulara cevap arar, bulur ve yayınlar. “Canım bu ülkede her gün şu kadar ölümlü trafik kazası oluyor. Bunun fikri takibi olsa ne olur, olmasa ne olur” diyenler çıkacaktır. Peki, kabul. Ama öyle olaylar vardır ki artık onun da fikri takibi yapılmamışsa mesleğe bir kara leke düşer. Bu bağlamda Medyanın sabıka dosyası epey kabarıktır. Bu Tırmık da önce iğneyi kendine, sonra çuvaldızı başkasına batır yazısıdır… HHH 11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bomba patladı. 52 kişi öldü. Yaralıların tam sayısı bilinmiyor. Hükümet daha bombanın dumanı dağılmadan saldırıyı Baas iktidarının gizli servisi Muhaberat’ın Fikri Takip ya da Reyhanlı’dan, Paris’ten… yaptığını açıkladı. Ardından inanılması güç bir haber kirliliği yaşandı. Saldırıyı Suriye rejiminin değil cihatçı terörist El Nusra’nın yaptığını yemin billah ileri sürenler çıktı. IŞİD kaynaklarının saldırıyı üstlendiği ileri sürüldü. IŞİD’in bu iddiayı reddettiği söylendi. Yetmedi, bitmedi, fatura bu kez Suriye rejiminin yanında saf tutan THKPC Acilciler örgütüne kesildi. Bilenler “Yav bu Acilciler örgütü kendini çoktan feshetti. Böyle bir örgüt kalmadı ki” dediler. Başkaları Acilciler’in bir kanadının fesih kararını reddedip, Suriye’de Lazkiye civarında küçük bir grup olarak varlığını sürdürdüğünü ve Esad rejiminin yanında saf tuttuğunu savundular. Neden sonra bu kez de saldırganların yakalandığı haberleri gelmeye başladı. Sonunda saldırının planlayıcısı olduğunu itiraf eden Nasır Eskiocak adlı bir kişinin de yakalandığı ve her şeyi itiraf ettiği bilgisi geldi. Hatay Ağır Ceza Mahkemesi olayla ilgili yayın yasağı koydu. Birkaç gün sonra da kaldırdı. Arada ne oldu bilinmiyor… Peki sonra? Yakalandığı bildirilen, resmen açıklanan Reyhanlı saldırısının sanıklarına ne oldu? Yargılanıyorlar mı? Savcı iddianamesi ne diyor? Yargılama hangi aşamada? Mahkeme suçunu itiraf etmiş sanıklarla ilgili yargılamayı 18 ayda bitiremedi mi? Yoksa bitirdi mi? Peki, hüküm ne? Haydi, şimdi kendinize sorup kendiniz cevaplayın: 18 ay öncesinde günlerce gazete manşetlerini, TV ekranlarını kaplayan Reyhanlı saldırısıyla ilgili en son ne zaman ve hangi haberi okudunuz? Eğer iğneyi önce kendimize batırmamız gerekiyorsa aha da batırdım. Üstelik koskoca bir yorgan iğnesi. Fena acıttı. Fikri takip gibi temel bir ilkeyi kulak ardı eden bizler de bunu hak ettik mi? Ettik… HHH 9 Ocak 2013’te, Paris’te PKK üyeleri oldukları bildirilen üç Kürt kadın, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez susturucu takılmış bir silahla başlarından vurularak öldürüldüler. Fransız polisi cinayetin son derece profesyonelce işlendiğini daha ilk günden ilan etti. Sadece Fransız ve Türkiye medyası değil, bütün Avrupa medyası üçlü cinayeti ilk haber olarak verdiler. Yine berbat bir haber kirliliği yaşadık. Sakine Cansız’ın üst düzey bir PKK’li olduğu ve örgüt içi bir hesaplaşma sonucu öldürüldüğünü iddia edenlerden aşk cinayetine kadar bir dizi mantıksız ve kanıtsız iddia havada uçuştu. Bir süre sonra Ömer Güney adlı bir genç adam cinayetlerin zanlısı olarak gözaltına alındı. Ömer Güney’le ilgili bilgiler onun son derece karmaşık ve karanlık ilişkiler içinde olduğunu ortaya koydu. YouTube’a bir ses kaydı düştü ve o ses kaydında Ömer Güney, cinayet planlamasıyla ilgili ayrıntılı bilgiler veriyordu. Bilgi verilen kişilerin MİT görevlileri olduğu ileri sürüldü. Soruşturmayı yürüten antiterör sorgu yargıcı Jeanne Duyé ses kaydının kendisine ait olup olmadığını Ömer Güney’e sordu. O reddetti. Ancak kriminal laboratuvar ses kaydının Ömer Güney’e ait olduğundan kuşku duyulamayacağını belirtti… Ömer Güney tutuklandı. Hapise kondu. Peki sonra ne oldu? 22 aydan beri bu dava sonuçlandırılmadı mı? Sanıkları bülbül gibi konuşturmakta en gelişkin metotlara ve deneyime sahip olduklarıyla övünen Fransız polisi ve savcıları gerçeği bu kadar zamanda ortaya çıkaramadılar mı? Paris cinayeti soruşturması şu anda ne durumda ve hangi aşamada? Belleğinizi bir yoklayın bakalım. Bu konuda en son ne zaman, hangi haberi okudunuz, hangi bilgilere sahipsiniz? HHH Günlerdir “Cumhuriyet’i bir referans gazetesinde olmaması gereken kusurlardan nasıl arındırırız, eksiklerini nasıl kapatırız” sorusu tartışılıyor. Ucundan kıyısından da olsa tartışmalara ben de katılıyorum. Şu “fikri takip” denen mesleğin olmazsa olmaz kuralına kafayı takıp, ülkenin ve dünyanın onca derdi varken bu yazıyı buna ayırmamın sebebi de bu olsa gerek. Yorgan iğnesi de pek fena acıtıyor… “aldatma seansları”nda “Dersim ağıtlarını” gündeme soktu. Başbakan Dersim’i Kerbela’ya benzetti. Sivas modern Kerbala değil mi? Bu dava zaman aşımına uğradığında ‘hayırlısı olsun’ diyen senin reis değil mi? Meydanlarda Alevi inanca sahip vatandaşlarımızı yuhalatan siz değil misiniz? Cemevlerine ibadethane statüsü tanıyabiliyor musun? Diyanet İşleri’nde Alevi inancını temsil ettirebilecek idari ve mali yapılanma gerçekleştirebiliyor musun? AİHM’in zorunlu din dersinin kaldırılmasını öneren kararlar. Madımak’ı bir ibret müzesi haline getirecek iradeyi koyabiliyor musun ortaya? Yok hiçbiri. Boş laf eveleme, geveleme bol. CHP’nin seçim bildirgesine dönük çalışmaların da masaya yatırıldığı MYK’de sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarının da önerilerinin alınması kararlaştırılırıldı. Öte yandan CHP Yüksek Disiplin Kurulu da dün toplandı. Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum hakkında MYK’nin verdiği kesin ihraç istemiyle disipline sevk kararı YDK’ya ulaştı. YDK, ihraç talebini bugün Batum’a gönderecek. Batum, sözlü ya da yazılı savunma yapacak. Batum için süreç başladı Bahçeli’ye büyük tepki İstanbul Haber Servisi Ortak bir basın açıklaması yapan Dersim Dernekler Federasyonu (DEDEF), Tunceli Eğitim ve Sağlık Vakfı, Munzur Çevre Derneği, Tunceli Gazeteciler Derneği, ZazaDer, Tunceli Sanayici ve Girişimciler Derneği ile Civarikliler Derneği üyeleri, Dersim ile ilgili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Unutulmasın ki, Dersim isyanı bir Kerbela vakası değil, bir kin belası, bir kan deryası” yönündeki açıklamalarını kınadığını duyurdu. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da çağrıda bulunan dernek temsilcileri, “Artık gerçeği tekrarlamak değil, onun gereğini yapmak Dersim halkının en temel beklentisidir. Dersimli kanaat önderlerinin mezar yerlerini açıklamak, Dersim arşivlerini araştırmacılara açmak, anıt mezar girişimlerinin önündeki engelleri kaldırmak, Dersim ismini ve diğer yerel isimleri geri vermek gibi temel veya gündelik taleplere olumlu yanıt vermek için neyi bekliyorsunuz?” dediler.