22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2014 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK HABERLER n Baştarafı Arka Sayfa’da Kampta her şeyin mükemmel olduğunu söylemek olanaksız. Özellikle hijyen, sorumlu herkesin en çok dikkat ettiği şey. Çünkü küçük çocuklar var, banyo koşulları çok zor olduğu için bitlenme söz konusu olabilir. Sonra salgın hastalıklar var ve önümüz kış! Banyo için su ısıtılan çadır önlerinden geçip gidiyoruz, arkamızda bir çocuk ordusu. Birden çadırların birinin önünde acıyla kıvranan bir kadın görüyorum. Kobani’den on gün önce gelmiş ve gelirken mayına çarpmış, ayağını kesmişler, şimdi çok ağrısı var. Az sonra yeniden doktora gidecek, öylece acıdan kıvranarak duruyor. Tam o sırada, dört beş çocuk ellerinde patlak bir top, açıklık bir yere doğru koşturuyorlar. Topları patlak ve ben “topları hep patlak olan çocukları” düşünüyorum. Onları nasıl bir gelecek bekliyor? İster Kürt olsun, ister Türk, İster Alevi, ister Sünni, bazı çocukların topları hep patlak. Ve buradaki herkesin hemen hemen hikâyesi aynı. Hikâyeye bir başlık koyacak olursak şöyle demeli: BEKLEYİŞ ve YURDUMUZA NE ZAMAN DÖNECEĞİZ? Bu çadır kentten çıkıp Rojava çadır kentine gitmek için yola koyuluyoruz ki, tam arabamız hareket ederken, bize eşlik eden; burada herkes birbirine “yoldaş” diye hitap ediyor, ben de uyuyorum, yoldaş Abdullah’ı gencecik bir çocuk durduruyor. “Hey sen Adıyamanlı mısın?” diye, o da arabadan çıkıp “evet” diyor, bir süre konuşup sonunda öpüşerek veda ediyorlar. Ben merak içindeyim, konuşmalara kulak bile kabartmadım çünkü Kürtçeydi, neyse ki Abdullah yoldaş bana anlattı. O genç adam Adıyaman’dan çıkıp gelmiş, kendisi Zihinsel Özürlüler üzerinde çalışan bir öğretmen. Düşünmüş ki, buradaki çocukların en çok ihtiyacı olan şey, Kürtçe bilen bir öğretmen. Evet n Baştarafı 1. Sayfada ... silahlarla kahpece vurduktan sonra sanki bölgede ve ülkede kamu düzeni tümüyle bozuluverdi! Son açıklamalarına bakınız. Kamu düzeni varmış da Kobani’yi bahane ederek HDP’nin iki sözcüklü açıklamasıyla PKK ve kentteki yandaşlarının bölgede, ülkenin pek çok kentinde giriştikleri eylemler yaşama geçivermiş sanki! AD şimdi geçmiş aylardaki toplumsal gerçekleri unutuyor. Ya kamu düzenini bozacak eylemlerden vazgeçersiniz ya da çözüm sürecine veda edersiniz demeye gelen şu cümleyle “askergerilla gibi bir karşıtlık üzerinden çözüm süreci yürüyemez” diye PKK ile HDP’ye gözdağı veriyor veya gözdağı verdiğini sanıyor. HHH Oysa çözüm sürecinin başarıya ulaşması öncelikle hükümetin sorunu. Çözümbarış süreci toplumda genelde büyük destek gördü. Bu nedenle bir yıla yakındır şehit haberleri almayan toplum, üç askeri PKK’nin şehit ettiği haberiyle sarsıldı. Aslında sorun baraja saldıran üç gerillaya karşı üç askerin şehit edilmesiyle açıklanamayacak kadar büyük, derin bir sorun. Evet bu son olasılık böyle bir yargıya varılmasına olanak sağlıyor ama… …gerçeği, Başbakan’ın belki de nereye varacağını kestirmeden söylediği şu cümle açıklıyor: AD, “Üç terörist baraja saldırdı. HDP’nin yaptığı açıklamadaki gibi olay ‘Biz burada kendi düzenimizi kurarız, istediğimizi yaparız’ noktası, çözüm sürecini yok saymaktır” diyor. Bu açıklamalar, hükümetin hâlâ PKK ve siyasal uzantılarının, İmralı’nın nereye varmayı istediklerini anlayamadığı izlenimi veriyor. Bu izlenimi doğrulayacak açıklamayı bizzat Başbakan yapıyor: PKK, Güneydoğu’da en azından özerk Kürdistan adında bir bölge, bir yönetim kuracağız ve bu gerçekleşinceye dek eylemlere devam ederiz, demek istiyor. Cumhurbaşbakan da hâlâ PKK’nin çözüm sürecinden rahatsız olduğu için bu eylemlere devam ettiği gibi vahim bir hatayı savunuyor. Oysa Kürt milliyetçiliğinin hedefi bu devlete önce anayasal haklarla ortak olmak ve sonra… …günü geldiğinde bağımsız Kürt devletini kurmak! PKK bu hedefe varmadıkça terör eylemlerini devletin tepesinde tehdit öğesi olarak kullanmaktan asla vazgeçmeyecek! HDP’nin böyle düşüncelerden vazgeçtiğini, devlet içinde ancak birlikte, eşit haklarla özgürce yaşamayı istediklerini içeren açıklamaları mavaldır maval! PKK için çözüm süreci nihai hedeferinde bir kilometre taşıdır. HHH Bu hedefe doğru hükümeti de koşut bir politika anlayışıyla ortak yaptılar. Olumlu adımlarla yürümeye başladıkları sırada; Cumhurbaşbakan’ın başka havada yorumladığı son PKK eylemleri hakkında İmralı da elbette bunlardan hükümet gibi rahatsız olmuş izlenimi veren açıklamalar yapacaktı, yaptı. Çözüm sürecinin işleyişini denetleyecek, yön verecek, adı şu ya da bu kurulda PKK’nin resmi, gayri resmi sıfatla devletle pazarlık edecek bir ya da üç temsilci bulundurmaları bile.. …30 yıl kan dökerek sonunda devleti de dize getirerek nereden nereye geldiklerinin somut bir kanıtı değil mi? HHH Bu hükümetlerden istediklerini alıncaya dek PKK eylemleri şu veya bu nedenle devam edeceği gibi, AD; PKK terörü sürdükçe kamu düzenini asla sağlayamayacaktır. Çözüm sürecinin sonu İmralı+HDP+Kandil dayatmalarını içerecek yeni bir anayasaya ve… …sürekli barış, bu üçgenin sürekli ödünler alarak RTE’nin başkanlık sistemine Meclis’te tam destek olmalarına… ...yarattıkları her gün gelişen olaylarla saptayacakları ve izleyecekleri politik adımlara bağlı! PKK ve avanesinin dayatmaları karşısında bugüne dek aciz kalan AKP hükümetlerinin izlediği ver kurtul politikası, görünen o ki pekâlâ sonuç vereceğe benziyor. Burada herkes yoldaş! Ben Kobani İçin Ağlıyorum dil mülteci çocukları için çok önemli, çok iyi anlıyorum, çünkü o çocuklara Türkçe nasıl uzak geliyorsa bana da Kürkçe o denli uzak. İnsan kendini ifade edemediğinde bir hiç oluyor. Genç öğretmen onların eli ayağı... Kocaman bir depo düşünün ve yüzlerce çeşit ihtiyaç maddesi. Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden Suruç’a yardım malzemesi yağıyor ama onların istiflenmesi, çadır kentlere göre ayrılması, depolanmada herhangi bir aksama olması için tek tek yazılması gerek. İşte Türkiye’nin her yerinden gelen gönüllüler en çok depolamada işe yarıyor. Yerel halkın uzun saçları ve küpeleri nedeniyle “hippi” olarak nitelendirdiği gönüllü gruplar yüzlerinde maske, ellerinde eldiven bu zor işin üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Pek çoğu okullu ama okullarını dondurmuşlar, belli ki uzun bir süre burada kalacaklar, çünkü savaşın kısa zamanda bitmesi pek olanaklı gözükmüyor. Onlar nerede kalıyor, nerede yiyip içiyor merak ediyorum. Komitedekiler bana “Hâlâ anlamadın mı?” dercesine bakıyorlar, “burada bir komün hayatı var. Her gönüllü onun bir parçası, herkesin karnı doyar, herkese bir yatak bulunur”. Yolumuz bu kez Rojava çadır kentine düşüyor. Burası ilk kurulan kentlerden biri, komitede kadın bir başkan var. Arapça, Kürtçe, Gönüllü ordusu depoda Türkçe ve İngilizce biliyor. Ve bu çadır kentte EğitimSen bir süre sonra eğitim başlatacak, yani çocuklar okullarına devam etmiş olacaklar. Kampta şimdilik çocuklardan ve onların eğitiminden, psikolojik problemlerinden sorumlu, saçları uzun (hippi) bir öğretmen var. Aslında sınıf öğretmeniymiş, atanamamış, iyi de olmuş o günlerdir Suruç’ta. Komünün bir parçası. Sadece çadır kentlerde değil, tüm Suruç’ta bir komün olgusu hissediliyor. Evler mültecilerle dolu. Birazcık aşım var, sen de ortak olabilirsin! Ben arada kahve içmek için uğradığım bir kafede Garo’yla tanıştım. Garo, bir aydır ailesiyle birlikte Suruç’ta, ağabeyleri Kobani’de savaşıyor. Garo garsonluk yapıyor, Ermenice, Türkçe, Kürtçe ve Arapçayı sular seller gibi biliyor ve kara gözleri pırıl pırıl. Günde on lira kazanıyor, olsun ailesine bakıyor ya. Sevgili dostlarım, anlatılacak o kadar hikâye var ki, ben şoke olmuş bir haldeyim. Sanki bir başka gezegendeyim. Ve bu gezegende epeyce zamandır unuttuğum bazı duygular; merhamet, dayanışma, paylaşma ve birbirinin diline, inancına saygı, yeniden gelip beni buluyor. Uzundur unuttuğum bir sözcük, “yoldaş” yeniden gelip içimi ısıtıyor ve yeniden sınıra gitmek için yollara düştüğümde, savaş seslerine alışmaya başladığımı hissediyorum. Ama savaşa alışmak olmaz, çünkü savaş bir film değil, bir gerçeklik, hem de acı bir gerçeklik. Not: Bölgede benimle birlikte dolaşan ve fotoğraf çeken Leyla Mumin’e, 78’lilere ve evinde misafir olduğum Suruç Belediye Eşbaşkanı Zuhal Ekmez’e özellikle teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca ilk yazımın sonunda Yarın: KOBANİ’DE GECE yazmışım. Kusura bakmayın, sınırın o kadar yakınında durmuşum ki, kendimi Kobani’de hissetmişim. Oysa geçemedim. Bir gün geçeceğimi umut etmek istiyorum. Ediyorum da! GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada ... sürecinin bütün taraflarını bir kez daha germiş görünüyor. AKP’nin yol haritası şöyle özetlenebilir: Bir çözüm olacaksa bu, benim başta Güneydoğu olmak üzere tüm Türkiye’den alacağım oyu yükseltmeli. HDP ve bölge merkezli siyaset yapanlara da, “ben iktidardan gidersem her şey daha kötü olur, ona göre” ayarı verilmeli. Böylece herkes çözüm olacakmış beklentisinin etrafında tutulmalı. En iyi çözüm, sorunu çözümsüz bırakıp yeri geldikçe kullanmaktır! Kısa bir hafıza tazelemesi yapmak gerekirse; örneğin 2009 yılı ortasında dönemin cumhurbaşkanı dahil iktidardan art arda şu demeçler geliyordu; “Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık”, “çok iyi şeyler olacak”, “Bu sürece zarar veren haindir”, “Süreci destekleyip omuz vermek herkesin görevidir”... Bugün de benzer bir durum söz konusu. Girişte altını çizdiğimiz tablonun bir nedeni AKP’nin işi çok önemsiyormuş havası verip aceleye getirmesi. Hal böyle olunca kamuoyu, hükümet büyük bir özveriyle çok acele memleket işi yapıyor diye düşünüyor. Gerçeğin ne olduğunu arayan kesimler de “çözüm istemiyor” muamelesi görüyor. HHH Şu beş haberi alt alta koyalım: Güneydoğu’dan gelen şehit cenazeleri... İmralı’dan gelen çözüme doğru gidiliyor mesajları... Kandil’den yükselen savaş naraları... HDP’lilerin hükümetle girdiği demeç savaşları... Suriye’de IŞİD’le mücadele edecek peşmergelere ve öteki yerel örgütlere Türkiye’nin şaşı bakışı... Yukarıdaki haberlerin her biri ötekiyle çelişmese bile uyuşmuyor. Hükümetin Öcalan’ı çözümsüzlük sürecinin bir parçası haline getirmesine bakılırsa, insanın aklına şu soru bile geliyor: Yoksa Öcalan AKP adına mı masada? Kandil haberleri şu soruyu sorduruyor: Kaç PKK var? HDP’deki dağınıklığa karşılık gelen soru şu: Kimse Meclis’in devrede olmasını istemiyor mu? Suriye haberleri şu soruya geliyor: Cephe Suriye, hedef Türkiye mi? HHH Yukarıdaki soruların her biri ayrı bir yazı konusu... Tümünü bir araya getirince ortaya şu çıkıyor: AKP, içinden geçtiğimiz krizleri çözmek değil, kullanmak niyetinde. Zira tüm ilginin çözüm sürecine ilişkin meraka kayması, hatalara örtü oluyor. İktidar durumu anlatmakta zorlanınca da devreye akil insanları sokuyor. Bu heyetin içinde yer alan kişiler arasında elbette iyi niyetle işin ucundan tutma gayretinde olanlar var. Ancak alınmasınlar ama akil insanlar heyetinin görünümü şu: Atıl insanlar! Hani ekonomide atıl kapasite olur. Kullanılabilecek ama kullanılmayan. Gerektiğinde devreye sokulması gereken... Hükümet kendisi öne çıkarsa erozyona uğrayacağını düşündüğü zamanlarda hemen onları devreye sokuyor. Söylemek isteyip de söyleyemediklerini ya da toplumun nasıl bir tepki vereceğini bilemediği konuları kamuoyu onların ağzından duyuyor. Halk tepki gösterecekse onlara yükleniyor. Çok ters bir durum ortaya çıkarsa, hükümet “halkımız ne isterse o olur” deyip akilleri ortada bırakıyor. Olumlu bir tablo oluşursa, “İşte” diyor, “halkımızla birlikte her şeyi hal yoluna sokuyoruz.” Hükümetin Türkiye’yi bir yerlere soktuğu kesin... Ama bu çözüm süreci değil... Sorun süreci! Oku okuyabilirsen ABİDİN YAĞMUR MERSİN Türkiye’nin ilk nükleer santralını Mersin’de kurmaya hazırlanan Rus devlet sermayeli Akkuyu Nükleer Santral Şirketi’nin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde oluşturulan İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’ndan onay çıktı. Kurulun bu kararının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nükleer şirketin ÇED raporunu halkın görüş ve önerilerine açtı. Geçen cuma günü başlayan inceleme süresi 7 Kasım Cuma günü sona erecek. Yurttaşlar bu süre içerisinde görüşlerini belirtebilecek. Nükleer Karşıtı Platform Dönem Sözcüsü ve Elektrik Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Seyfettin Atar, “10 günlük süre için halkın görüşüne açıldı, ama 2 bin 700 sayfalık raporu kaç kişi okur, kaç kişi okumaz 10 gün içinde. Her ne kadar başlıklara ayrılmış olsa da konular iç içe girmiş. Mesela enerji başlığı altında başka konular var. Herkes kendi uzmanlık alanıyla ilgili başlıkları, kısımları okusa bile sağlıklı bir bilgi edinmek çok zor” dedi İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’nun ÇED raporunu nihai kabul etmesinin sürecin bittiği anlamına gelmediğini kaydeden Atar, “10 günlük inceleme süresinin ardından 30 günlük görüş ve itiraz süresi verilecek. Bizim bazı tespit ve itirazlarımız vardı. Onlar dikkate alınmış mı, diye baktığımızda raporun başlıklarının yeri değişmiş, tam olarak anlayamıyoruz. Dikkatle incelemek gerekiyor. Elbette kimse yoğurdum ekşi demez. Nükleer şirket de ÇED raporunda genelde olumlu bir tablo çizmiş. Biz ise nükleer santral macerasına yeni girmemiz, ülkemizin deney alanı gibi kullanılması, yabancı sermayeye teslim edilmesi gibi konulara dikkat çekmiştik. Nükleer Karşıtı Platform ve Elektrik Mühendisleri Odası bünyesinde oluşturduğumuz komisyonlar var. Bu arkadaşlar inceleyecekler, itiraz noktalarımızı belirleyeceğiz, o noktaları hem kamuoyuyla hem bakanlıkla paylaşacağız” diye konuştu. Akkuyu Nükleer Güç Santralı AŞ’nin ÇED raporu sürecinin en başından beri usulüne uygun yürütülmediğini kaydeden Atar, sözlerini şöyle sürdürdü: “ÇED sürecinde ilkler yaşandı. Örneğin ÇED toplantıları, halkın katılımı toplantıları yapılamadığı halde yapıldı diye tutanak tutuldu. İnsanlardan kimi halk sayıldı, kimi halk sayılmadı; ayrımcılık yapıldı. Görüşlerini açıklamak üzere çağırılanların görüşlerini açıklamasına izin verilmedi. Toplantı tutanakları istendiği halde tarafımıza verilmedi.” Fotoğraf: DHA Çevrecilere 2 bin 700 sayfalık ÇED raporu için 10 günlük süre Sel ve çamur yol vermedi l Haber Merkezi Sağanak ve fırtına yurtta yaşamı olumsuz etkiledi. Marmara’da bir çok ilde su baskınları yaşanırken vapur seferleri de iptal edildi. D100 karayolunun İzmitAdapazarı arasındaki Eşme Çekoklar Mevkisi sel ve çamur nedeniyle ulaşıma kapandı. İstanbul’da etkili olan sağnak yağış hayatı olumsuz etkiledi. Deniz otobüsü seferleri iptal edildi, bazı evleri su bastı. Kocaeli’nde önceki geceden itibaren etkili olan şiddetli yağış, özellikle Kartepe ilçesi sınırları içinde yaşamı ve ulaşımı felç etti. Bölgede Acısu Deresi’nin taşması sonucu birçok ev ve işyeri su altında kalırken D100 Karayolu ulaşıma kapandı. Bursa’da olumsu hava koşulları nedeniyle Bursa Deniz Otobüsleri’nin (BUDO) bazı seferleri iptal edildi. Edirne’de son günlerde aralıkla yağan kuvvetli yağışlar, havzasından da dolu gelen Meriç ve Tunca nehirlerinin debilerinde artışa neden oldu. İstanbul’da ise özellikle Avcılar, Arnavutköy, Çatalca, Esenyurt ve Küçükçekmece’de etkisini gösteren sağanak nedeniyle bodrum katlardaki bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Yollarda oluşan su birikintileri ve suyla dolan bazı alt geçitlerde araçlar mahsur kaldı. Başlıklar değişmiş Acı ikiye katlandı n ŞANLIURFA (DHA) Ailesiyle Şanlıurfa’ya dönen Özel Harekât Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru İbrahim Demirtaş’ın kullandığı araca, önceki gece Suruç ilçesinin Aligör Mahallesi yakınlarında sürücüsü ve plakası bilinmeyen başka bir otomobil çarptı. Kazada eşi ve kızı Ayşe Sıdıka ile yaralanan polis Demirtaş, Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Acil serviste tedaviye alan yaralılardan minik Ayşe Sıdıka yaşamını yitirdi. Taburcu edilen İbrahim Demirtaş, Adli Tıp Kurumu morgunda otopsisi yapılan kızı Ayşe Sıdıka’nın cenazesini ceset torbasında teslim aldı. Kızının cenazesini cenaze aracına koyan polis memuru İbrahim Demirtaş, uzun süre gözyaşı döktü. n İstanbul Haber Servisi Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören bir yakınına gerekli özenin gösterilmediği gerekçesiyle cama çıkan bir vatandaş, hastaneyi protesto etme amaçlı intihar girişiminde bulundu. 10 katlı hastane binasının 9. katının camına çıkarak elinde bıçak ile saatler boyu bekleyen emekli M.G, “Benim hastam 2 senedir kanserle boğuşuyor. Benim hastamı Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2 seneden beri alıkoydu. En sonunda hastamı kapı dışarıya attılar. Ölüme terk ettiler. Sağlık Bakanlığı bu hastaneye el koysun” diye bağırdı. İntihar teşebbüsünde bulunan M.G, hastane yetkililerinin çabası sonucunda hastanedeki yakını ile ilgilenileceği sözü verilerek camdan içeri alındı. M.G, ifadesi alınmak üzere polis karakoluna götürüldü. Hastanede intihar girişimi Yanmış kadın cesedi bulundu n HAKKARİ (AA) Yüksekova ilçesinde arazide yanmış kadın cesedi bulundu. Güngör Mahallesi’ndeki boş arazide bir ceset olduğunu fark eden yurttaşlar, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen İlçe Emniyet Müdürlüğü olay yeri inceleme ve bomba imha ekipleri, ceset üzerinde inceleme yaptı. Otopsi işlemleri için Yüksekova Devlet Hastanesi morguna kaldırılan cesedin kime ait olduğunun belirlenmesi için çalışma başlatıldı. Usulüne uygun değil Boşanmak isteyen eşini öldürdü n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eşi Tamer Demir’den (30) ayrılmak isteyen 2 çocuk annesi Tuğba Demir (23), ailesinin Keçiören’deki evine taşındı. Tamer Demir, barışmak istediğini belirterek eşini evin yakınlarındaki bir parka çağırdı. Parka annesiyle giden Tuğba Demir, bir süre eşiyle konuştu. Genç kadının annesi, çifti yalnız bırakmak için parkı dolaşmaya başladı. Bu sırada Demir, pompalı tüfekle eşini başından vurdu. Silah sesini duyup çiftin konuştuğu çardağa gelen anne, kızının cesedini buldu. Polis, zanlıyı arıyor. Gaziye hakaret eden şoför açığa alındı n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İki kolunu, sağ ayağını ve bir gözünü Şırnak’ta çatışmada yitiren Gazi Yılmaz Yiğit, Ankara’da belediye otobüsüne bindi. Şoför Gazi kartını basması gerektiğini söyledi. Kartının arka cebinde olduğunu, elleri olmadığı için çıkaramadığını söyleyen Gazi Yiğit, şoförden yardım istedi. Şoför, gaziye “Benim için mi kollarını kaybettin. Sana iyi olmuş, iyi ki kaybetmişsin. Senin gibi şerefsiz bir gaziden 2 bin 500 lira tazminat aldım” dedi. Şoför gaziye yumruk atmak istedi ama denk gelmedi. Açıklama yapan Yiğit, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Sizlerin uyguladığı politikalar yüzünden bizlere bu insanlar şerefsiz diye hitap etmektedir” sözleri ile seslendi. Yiğit ve gaziler Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının ardından şoförün açığa alındığı bildirildi. n BATMAN (Cumhuriyet) Petrolkent Mahallesi’nde yaşayan 19 yaşındaki C.K, hamileliğini gizledi. C.K, sancıları tutunca dün hastaneye gitti, doktorlar durumu polise bildirdi. Eve dönen C.K banyoda doğum yaptı ve erkek bebeği 21 bıçak darbesiyle öldürdü. Polis, C.K’yı yaşadığı evde yakalarken, erkek bebeği de bir poşet içinde buldu. Batman’da vahşet Havalimanında kargo kazası n İstanbul Haber Servisi Atatürk Havalimanı’nda dün saat 12.30 sıralarında uçakların kargo bölümündeki Çelebi Hava Servisi’ne ait konteynerleri taşıyan araç ile bagajları taşıyan bir başka aracın çarpışması sonucu konteyner ve bagajlar çevreye savruldu. Uçakların kullandığı taksi yolunda meydana gelen olayda, uçuş emniyetinin sağlanması amacıyla kısa süreliğini bu bölüm uçak trafiğine kapandı. Yağmur nedeniyle görüş mesafesinin de azaldığı havalimanında önlem alındı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear