22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2014 PAZARTESİ 4 HABERLER 17 Aralık soruşturmasını kapatan savcı Aydıner’den ‘rüşvet’ suçlamasına yeni tanım Rüşvet hediye oldu CANAN COŞKUN Türkiye gündemini sarsan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını kapatan savcı Ekrem Aydıner, takipsizlik kararında “rüşvet almak” suçuna yepyeni bir tanım getirdi. Aydıner, rüşvetin sadece menfaat temin edilmesinden ibaret olmadığını belirterek “Menfaat teminini suç olarak düzenleyen rüşvet dışında usulsüz hediye kabulü, irtikap gibi pek çok suç bulunmaktadır” dedi. Şüphelileri arasında eski bakanlar Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın oğulları Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan ile Rıza Sarraf’ın bulunduğu 17 Aralık takipsizlik kararının tam SAVCIDAN SARRAF’A ÖVGÜLER Savcı Aydıner kararında, Sarraf’ı, şirketleri Türkiye’nin ihracat rakamlarını ciddi olarak etkileyecek boyutta ihracat yapan biri olarak tanımladı. Sarraf’a ait söz konusu şirketlerin yaptıkları ihracat işlemlerinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını kaydeden Aydıner, “Yapılan işlemin İran’a uygulanan ambargoyu delmeye yönelik girişim olarak değerelendirilmesi, başsavcılığımız tarafından yürütülen suç soruşturması kapsamının dışında olan bir hususmetnine gazetemiz ulaştı. Kararda, Sarraf’ın menfaat temin ettiği iddia edilen kamu görevlileriyle aralarında görevin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için menfaat sağlama tur” dedi. Aydıner, iletişimin denetlenmesi yolu ile yapılan telefon dinlemelerinden Sarraf’ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile tanıştığının tespit edildiğini belirterek Türkiye’nin ihracat rakamlarını ciddi miktarda artıran ticari işler yapan firmaların en üst düzeydeki yöneticisinin, Türkiye’nin ihracatını artırmaya yönelik politikaları belirleyip uygulamaktan sorumlu olan bakanla medeni ilişkiler çerçevesinde görüşmesinin son derece doğal olduğunu kaydetti. birey arasında rüşvet anlaşmasının zorunlu olduğunu belirtti. Soruşturmada kendilerine birtakım parasal menfaatlar temin edilen kamu görevlilerinin, görevlerinin gereği bir işi yapma konusunda bir anlaşma olduğuna dair hiçbir delil elde edilemediğini belirtti. Aydıner, alınan veya sağlanan yararın rüşvet suçunu oluşturabilmesi için kamu görevlisiyle Vakfa var, sağlık ocağına yok İstanbul Haber Servisi TÜRGEV’e, İlim Yayma Vakfı’na yurtiçinde binaları 25 yıllığına bedelsiz veren Fatih Belediyesi sağlık ocağı için bir türlü yer bulamadı. AKP’li belediye Seyyid Ömer Mahallesi’nde oturan yurttaşların faydalandığı Seyyid Ömer Aile Sağlığı Merkezi’ni 2 mahalle ileriye, Aksaray Mahallesi’ndeki Hobyar Mektebi Sokağı’ndan Kürkçübaşı Çeşme Sokağı’na inen ve arabayla ulaşılamayan “dik yokuşun” üzerinde bulunan alana taşıdı. Fatih Belediyesi CHP’li meclis üyesi Fazıl Uğur Soylu, yurttaşların ulaşımda sorun yaşadıklarını belirterek tepki gösterdi. 17 Aralık soruşturmasını ‘sıfırlayan’ savcının kararı tartışılıyor Sicil temizleme iddiası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili “takipsizlik” kararı veren savcı Ekrem Aydıner’in, HSYK tarafından “haksız menfaat” suçlaması nedeniyle aldığı “kınama cezası” soruşturmasının kapatılması karşılığı davanın savcılığını üstlendiği iddiasını TBMM gündemine taşıdı. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Aydıner’le ilgili önemli iddialara yer verdi. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığ’na atanan Hadi Salihoğlu tarafından 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in iddianameyi mahkemeye sunmak üzereyken görevden alındıklarına dikkat çeken Tanrıkulu, bu isimlerin yerine soruşturmayı “tek başına” yürütmesi için Aydıner’in getirildiğini anımsattı. Savcı Aydıner için “menfaat temini, meslek onur ve şerefine aykırı davranışlarda bulunmak” suçlamalarından kınama cezası ve Kadıköy Başsavcı Vekilliği’nden “tenzili rütbe” ile alınarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na savcı olarak atandığı iddiaları olduğunu belirten Tanrıkulu, “17 Aralık soruşturmasını tek başına yürütecek olan savcı Aydıner’in, HSYK’nin bu kararı yeniden incelemesi kaydıyla dosyaya bakmayı kabul ettiği iddiaları da gündeme gelmiştir” görüşüne yer verdi. Şüpheli: 209 Sanık: SIFIR AYKUT KÜÇÜKKAYA göre verdim’ ‘Tecrübesine Davutoğlu’ndan Aydıner hakkında HSYK tarafından bir soruşturma olup olmadığı ve konusu, bu konudaki müfettiş raporu ve sonuçları hakkında bilgi isteyen Tanrıkulu, “17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili soruşturmayı yürütmesi için savcı Ekrem Aydıner’in getirilmesi etik midir? Dosyayı almak için 17 Aralık dosyasının kapatılması sözü verildiği ve bu konuda görüşüldüğü iddiası doğru mudur” sorularına yanıt istedi. İstanbul Başsavcısı Hadi Salihoğlu, Aydıner’in atandığı dönemde düzenlediği basın toplantısında, “Şu anki savcı Ekrem Aydıner, ‘haksız menfaat sağlamak, temin etmekten’ kınama cezası aldı mı” sorusu üzerine, “Kesinleşen bir cezası yok. Herkes şikâyet edilebilir. Ben bilgisine ve tecrübesine göre iş verdim” demişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Türkiye’nin gündemini sarsan “Büyük Rüşvet” operasyonunda ilginç bir rekora imza attı. Yolsuzluk soruşturmaları, “17 Aralık, 25 Aralık ve TOKİ dosyalarına takipsizlik” kararıyla kapatılırken başsavcılık 3 soruşturmada toplam 209 şüpheliden birinde bile “delile” ulaşamadı. 17 Aralık ve TOKİ dosyalarında takipsizlik kararlarını aynı Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner verirken, 25 Aralık dosyasındaki karara 3 savcı imza attı. Kısacası 4 savcı, 209 şüphelinin yer aldığı 3 soruşturmada da tek bir isimle ilgili bile kovuşturmaya gerek görmedi. AKP’li bakan ve çocuklarının karıştığı yolsuzluk iddialarıyla ilgili ilk takipsizlik kararı TOKİ dosyasında verildi. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’ın da arasında bulunduğu 60 kişi hak İlk önce TOKİ kapandı kındaki takipsizlik kararı 2 Mayıs 2014 tarihinde verildi. Böylece TOKİ dosyası kapatıldı. Takipsizlik kararına imza atan Savcı Ekrem Aydıner, şüphelilere yönelik suçlamalara “varsayım” diyerek soruşturmayı başlatan savcıları suçladı. Bu kez 1 Eylül 2014 tarihinde ikinci önemli dosya; 25 Aralık’ın üzeri örtüldü. 96 şüpheli arasında dönemin başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan da vardı. Cumhuriyet savcıları İsmail Uçar, İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğan imzalı takipsizlik kararında soruşturma dosyasını hazırlayanlar “hükümete darbe girişimi” ile suçlandı. Ve son olarak 17 Aralık dosyası kapatıldı. 17 Ekim 2014 tarihli takipsizlik kararının altında TOKİ dosyasını kapatan savcı Aydıner’in imzası vardı. Aydıner, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan ile işadamı Rıza Sarraf’ın da aralarında olduğu 53 şüphelinin bir tanesi için bile “delil bulamadı, örgüte ulaşamadı”... ları karşılığında menfaat temin edilmesine ilişkin bir anlaşma yaptıklarına dair kanıt elde edilemediği aktarıldı. Soruşturma kapsamında ekonomi bakanına altın ihracatında yol verilmesi, fiili destek sağlanması, Halkbank komisyonlarının düşürülmesi, basında çıkan haberlerin engellenmesi gibi işler nedeniyle menfaat temin edildiği yolunda delliler bulunduğu iddia edilerek bu işlemlerin bakanlığın görev ve yetki alanında olmadığı kaydedildi. Aydıner, “Dolayısıyla Ekonomi Bakanlığı tarafından kendi görev alanlarıyla ilgili yapılmış bir iş söz konusu olmayıp, genel bir kollama ve teşvikten söz edilmesi mümkündür” dedi. Aydıner’in kararındaki rüşvet tanımları şöyle devam etti: “Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, anlaşmanın işin yapılmasından önce veya en geç yapılması anında olması gerekir. İşin yapılmasından önce yapılmadığı halde işten sonra kamu görevlisince talep edilerek elde edilen menfaat rüşvet suçunu değil, koşulları varsa irtikap veya görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturabilecektir. Rüşvet suçunun oluştuğunun kabulü için ise mutlaka rüşvet anlaşmasının yapıldığının ispatlanması gerekir.” Aydıner, soruşturmaya başlandığı anda gerek MASAK tarafından hazırlanan raporda, gerekse ihbar mail ve faksları öncesinde, Sarraf hakkında somut fiil isnadını gerektirecek bir bilgiye ulaşılmadığını aktardı. Buna rağmen doğrudan telekomünikasyonun denetlenmesine başlandığını belirten Aydıner’in, Telekomünikasyonun denetlenmesi kararının hukuka uygun olabilmesi için kuvvetli şüphe nedenleri olması gerektiğini belirtti. Aydıner, “Aksi takdirde, verilmiş bir hâkim kararına dayalı olsa dahi, yapılan dinlemelerden elde edilen bilgilerin delil olarak kullanılabilmesi mümkün değildir” değerlendirmesini yaptı. Kararda, ihbarlara dayalı olarak 15 Ekim 2012’de Sarraf, Abdullah Happani ve Mohammat Sadeg Rafgar Shishenk’in kaçak altın ve nakit ticaretini ilişkin bir araya gelecekleri konusunda teknik araçla takip talimatı verildiği belirtildi. Kararın onaya sunulmak üzere İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğinin anlatıldığı kararda, ne sebeple olduğu anlaşılamaz biçimde İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından onaylandığı anlatıldı. Teknik takip tutanağında ise takibin Süleyman Aslan’ın Atatürk Havalimanı’na gelmesiyle başladığı vurgulanarak “Kolluk birimleri söz konusu para alışverişi iddiasının bir tarafının Süleyman Aslan olduğunu bilmektedir. Bu durum, soruşturmanın başında delilleri toplayarak, delillerden hareketle şüphelilere ulaşmak amacıyla değil, belirli bir kişi grubunu peşinen şüpheli kabul edip bir soruşturma sürdürüldüğünü göstermektedir” denildi. Kararda, Halkbank’ın uyguladığı komisyon oranlarında Sarraf’a ait şirketler için özel bir indirime gidildiğinin, şirketlerinin kollandığının, bu indirimin nedeni ile bankanın zarara uğratıldığını söylemenin mümkün olmadığı aktarıldı. Aydıner indirim mevzuata uygun olduğunu belirtirken “Ortada zimmet suçunun unsurları yoktur” dedi. Cumhuriyet Bayramı’nı Kutlamak 19232014. Cumhuriyet Bayramı’nın 91. yılını kutlayacağız. Şeref tribününde Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, parti başkanları, Genelkurmay Başkanı, yüksek yargının başkanları, protokolde yer alan kişiler yerlerini alacaklar. Önlerinden Türkiye’nin gücünü ifade eden semboller, gruplar halinde geçecekler. Tören tribününde yer alan ülkenin en yetkili kişileri, bu grupları selamlayacaklar. Ülke, kurtuluş heyecanını bir kez daha coşkuyla yaşayacak. Kurtuluşun güç günlerinden nereye geldiğini görecek. İnsanlar, ülkesiyle gurur duyacak, geleceğe güvenle bakacak, göğsü kabararak mutlu olacaklar. Geçmişte böyle yaşanan kutlamalar olmuştu. HHH O şeref tribününde Atatürk vardı. Yanında çalışma arkadaşlarıyla. Kahraman muzaffer ordusu önünden geçerken yer gök inlerdi. Aynı anda uçaklar gökyüzünde uçarlar, ordunun üç gücü kara gücü, hava gücü, deniz gücü, ölümü göze almış inançlarıyla Başkomutanlarını selamlarlardı. Toplumun çeşitli kesimleri, öğretmenler, öğrenciler, Halkevleri temsilcileri, çeşitli bölgelerin folklor grupları, iş aletleriyle zanaatkârlar, baretleriyle madenciler, yabalarıyla çiftçiler, ürünleriyle köylüler geçerlerdi. Ülkenin üreten gücü, çalışan gücü, birbiriyle bütünleşmiş toplumu o büyük günde gözler önünde yürürlerdi. Geçmişte Cumhuriyet Bayramı’nda böyle kutlamalar yaşanırdı. HHH Günümüzde mi? 29 Ekim 2014 gününde mi? Ah, inanın, yazmak bile istemiyorum. Görmek bile istemiyorum. Geçmişe özlem duyduğum için değil, geçmişe özlem duymam. Geçmişte kaldığım için değil, geçmişte kalmam. Onura özlem duyduğum için. Dürüstlüğe özlem duyduğum için. Dünyaya meydan okuyan şerefli duruşa özlem duyduğum için. Doğru insanlık değerlerine özlem duyduğum için. Halkını aldatmayan yöneticilere özlem duyduğum için. Yalan söylemeyen yöneticilere özlem duyduğum için. Yabancı egemenlerin taşeronluğunu yapmayanlara özlem duyduğum için. 91. yılında Cumhuriyet Bayramı bana hüzün veriyor. Kendimi suçlu hissediyorum. Ülkemin bu hale gelişinde yapmam gerekenleri yapmadığım duygusunu yaşıyorum. O törende yer alıp o tribünün önünden geçmesi gerekenleri düşünüyorum. HHH Kortejin başında “Mehter Marşı’nı çalan Osmanlı kıyafetleriyle iki ileri beş geri gidişiyle Mehter Takımı yerini almalı. Adaletsiz hukuku temsil eden, gözleri bağlı, ağzı bantlanmış, kulakları tıkanmış siyah elbiseli bir kadın, elinde kırılmış terazisi, kılıç yerine eline verilmiş beysbol sopasıyla mutlaka kortejde yer almalı. Okulları imam hatip okuluna çevrilmiş öğretmenler, başları örtülmüş, gözlerini yere dikmiş ilköğretim çağı kız öğrencileri ile geçişte yerlerini almalı. Erkek öğrencilere takke giydirilmesi yerinde olur. Eski mektebe başlama törenlerini temsilen “amin alayı” da sembolik olarak yer alırsa yeni türkiye konseptine tam uyar. Kortejde “kredi kartları”nı temsil eden figürler uygun renklerle, uygun giysilerle mutlaka yer almalı. Ekonominin bu yeni hızlandırıcı araçları bu bayramda unutulmamalı. AVM’leri temsil eden maketler, içlerindeki renkli giysili mankenleriyle mutlaka geçişte hak ettikleri yeri almalı. Gökdelenler, büyük konut projeleri tören geçişinde temsil edilirlerse çok anlamlı olur. Ünlü müteahhitler de ya geçişte yer almalı ya da tribüne çıkmalılar. Sivil güvenlik güçlerini temsilen AK gömlekli eli palalılar, eli sopalılar da geçit töreninde yer alsalar günün mana ve ehemmiyetine uygun düşer. Gerçek bir tören böyle olurdu. Ama böyle olmayacak, biliyorsunuz. Bir Cumhuriyet Bayramı taklidi yaşanacak. Bağımsızlılıktan bağımlılığa düşürülmüş bir ülkede, laik yapıdan din sömürücülüğüne döndürülmüş bir ülkede, her türlü kötülüğe alıştırılmak istenen topluma klişe sözler söylenecek. Cumhuriyetin gerçekten kutlanacak bayramı mı? O bayram, hak edildiği zaman kutlanacak... Zimmet unsuru yok
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear