23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2014 PAZARTESİ 6 HABERLER Bir ileri iki geri DAVUTOĞLU ABD’YE ÖZENDİ EMİNE KAPLAN AKP, ‘ileri demokrasi ve özgürlükleri genişletme’ söylemiyle getirdiği düzenlemeleri çöpe atacak Polise 11 Eylül yetkileri ANKARA Kobani gösterilerini gerekçe göstererek polisin yetkilerini ve eylemcilere verilecek cezaları artırmak isteyen AKP hükümeti, daha önce yargı paketleriyle “AİHM kararları, AB’ye uyum ve özgürlüklerin genişletilmesi” söylemiyle getirdiği birçok düzenlemeyi de ortadan kaldıracak. Gösterilere katılanların tutuklu yargılanmasını isteyen hükümet, daha 2 yıl önce tutuklamayı zorlaştırdı. Hükümet, 2007’de Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nda değişiklik yaparak polisin zor ve silah kullanma yetkisini yeniden düzenledi. Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın açıkladığı hükümetin güvenlik paketi üzerindeki çalışmaları sürerken temel hak ve özgürlükleri sınırlandıracak polisin yetkilerinin artırılması, eylemcilere daha fazla ceza verilmesi, daha kolay tutuklanmasını öngören düzenlemeler tartışılıyor. Hükümetin, yarından itibaren hızla TBMM gündemine getirmeyi planladığı düzenlemeler, daha önce yargı paketleriyle “temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi” söylemiyle getirdiği yasa değişikliklerinden de geriye gidilmesine neden olacak. Hükümet, bir sü MASKENİN CEZASI 5 YIL Erdoğan’ın, “Maskeler nedir o maskeler? Demek ki sen teröristsin. Eğer terörist değilsen o maskeyi çıkar yüzünden” diyerek cezaların artırılmasını gerekçe gösterdiği maske takılması konusunda mevcut Terörle Mücadele Yasası’nda (TMY) düzenlemeler bulunuyor. TMY’de 1 yıl önce yapılan değişiklikle, “Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması” durumunda söz konusu fiili gerçekleştirenlere 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörüldü. Çok sayıda düzenleme çöpe ABD’de 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından George W. Bush yönetimi, vatandaşların alışık olmadıkları güvenlik tedbirlerine yöneldi. l 2001’de İç Güvenlik Bakanlığı oluşturuldu. “Yurtseverlik Yasası” ile Amerika’da şüpheli görülen kişilerin mahkeme emri olmaksızın evlerinde aramaların yapılabilmesi, insanların elektronik izleme dahil her türlü yolla gözetlenmesinin yolu açıldı. “Terör saldırısı” yapabileceğinden şüphe edilen kişilerin gizlice yakalanıp sınır dışı edilmesi uygulaması devreye sokuldu. l 2002’de Enformasyon Farkındalık Ofisi oluşturuldu. Bu yolla terör faaliyetlerini önlemek gerekçesiyle ABD içindeki müthiş bir enformasyon toplama teknolojisinin geliştirilmesine çalışıldı. İnternet faaliyetleri, telefonlarının dinlenmesi, eposta haberleşmelerinin takip edilmesi gündeme taşındı. Kredi kartları, uçak biletleri, otomobil kiralama, tıbbi kayıtlar gibi vatandaşların tüm bilgileri depolandı. Bu gelişmeleri eleştirenler sivil hakların ve kişisel mahremiyetin kurban edildiği eleştirisi getirdi, “Orvelyan taktiklere” yönelindiği tartışmaları patlak verdi. l Halka yönelik “söyleyecek bir şey görürseniz” kampanyası başlatıldı. Vatandaşların, şüpheli davranışlarına tanık olduğu kişileri yetkililere bildirmesi olarak anılan “muhbirlik” devreye sokuldu. l En sıkı önlemler hava trafiği için geliştirildi. Kasım 2001’de Taşımacılık Güvenlik İdaresi oluşturuldu. Yolcuların ve bagajların sıkı aranması başlandı. 11 Eylül güvenlik önlemleri ‘Bingöl’deki gibi ağır bedel öderler’ l Bayburt ve Gümüşhane’de halka hitap eden Erdoğan Kobani eylemlerine yönelik yine sert mesajlar verdi Yurt Haberleri Servisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 35 sokak serserisine boyun eğecek bir devlet değildir. Her yeri yakacaksınız, yıkacaksınız benim, güvenlik güçlerime, polisime kurşun sıkacaksın, utanmadan, sıkılmadan bir de barıştan bahsedeceksin. Ne barışı, ne özgürlüğü ya? Böyle barış olur mu?” dedi. Erdoğan, “Başörtülü, sakallı Kürt kardeşlerimize saldırıyorlar” cümlesiyle de üstü kapalı olarak Hizbullah’a yakın HüdaPar’a sahip çıktı. Bayburt’ta toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, yine sert mesajlar verdi. Kobani protestolarında yaşananları “vandalizm” olarak nitelendiren Erdoğan, “Hiç endişeniz olmasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 35 sokak serserisine boyun eğecek bir devlet değildir. Onlar yakarlar ama bedelini ağır öderler” dedi. İsim vermeden Hizbbullah’a yakın HüdaPar ve PKK’ye yakın gruplar arasındaki çatışmaları değerlendiren Erdoğan’ın “Başörtülü, sakallı Kürt kardeşlerimize saldırıyorlar” cümlesi dikkat çekti. Okulların, müze ve kütüphanelerin yakıldığını, Diyarbakır’da Ziya Gökalp Müzesi’nde 20 kitabın çalındığını, çok sayıda kitabın yakıldığını, Siirt Halk Kütüphanesi’nin saldırıya uğradığını ifade eden Erdoğan, göstericiler için “Barbarlar” dedi. “Bu barbar terör örgütüne yazıklar olsun, bu barbar terör örgütünün gölgesinde siyaset yapanlara da yazıklar olsun” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Utanmadan, sıkılmadan meydanlarda ‘Biz barıştan, biz özgürlükten yanayız’. Ne barışı, ne özgürlüğü ya? Böyle barış olur mu? Cam, çerçeve, her yeri yakacaksınız, yıkacaksınız ondan sonra gelecek benim güvenlik güçlerime, polisime kurşun sıkacaksın, utanmadan, sıkılmadan bir de barıştan bahsedeceksin. İşte bedelini nasıl Bingöl’de ağır ödediyseler bundan sonra da ağır ödeyecekler. Allahaşkına şu şımarıklığa bakar mısınız? Neymiş, ‘Türkiye, Kobani’ye yardım etsinmiş’. Yahu tezkereye ‘Hayır’ diyeceksin, zalim Esed’e destek vereceksin, Kobani’den kaçanlara sahip çıkan Mehmetçiğe taş atacaksın, ondan sonra da utanmadan, sıkılmadan çıkıp, ‘Türkiye, Kobani’ye yardım etsin’ diyeceksin. 200 bin Kobani’den gelen Kürt’ü bağrını açarak evinde misafir eden kim? Böyle bir bakar körlük olabilir mi? Sizin karşınızda bakkal dükkânı değil, Türkiye Cumhuriyeti var. Kobani bahanesiyle uluslararası kirli odaklara maşalık yapanlara boyun eğmeyiz. Onlara da bunun hesabını evelallah sorarız.” Erdoğan daha sonra Gümüşhane’de de halka seslendi. Erdoğan, “Sakallı insanlara, başörtülü kadınlara, Kur’an Kurslarına saldıran bu alçaklara benim Kürt kardeşim asla prim vermez. Kütüphane yakan bu barbarlara benim Kürt kardeşim asla sempati göstermez” ifadesini kullandı. Fotoğraf: AA Haber Merkezi Başbakan Ahmet Davutoğlu, önceki gün Milliyet gazetesine yaptığı açıklamada, polise geniş yetkiler verilmesi planlanan düzenlemeye ilişkin olarak, konunun güvenlik toplantısında görüşüldüğünü belirterek gerekli tedbirlerin alınacağını söyledi. Davutoğlu yaptığı açıklamada, “Herhangi bir Batı ülkesinde ya da Amerika gibi demokratik bir ülkede polise ne yetki tanınıyorsa o yetkiyi tanıyacağız. Özgürlükleriyle de sorumluluklarıyla da. Asker için de aynı şey geçerli. Jandarma bir anlamda toplumsal olayla da ilgili. Yanlış bir kanı var bazı kesimlerde. Sanki Avrupa’da bazı ülkelerin polise bu tür olaylarda tanıdığı yetki o kadar yüksek ki. İsterseniz Amerika’da bir polis size ehliyetinizi sormak için durdursun, elinizi direksiyondan şöyle bir oynatın bakalım ne oluyor” ifadelerini kullandı. Yaptırımların, cezaların artırılması konusunda çalışmalar yapacaklarını tekrarlayan Davutoğlu, “Örneğin molotofkokteyli bir suçtur. Yargıda molotofkokteyli yerine patlayıcı madde gibi genel bir kavram kullanılsın ki, hepsi içine girsin diye tercih ediliyor. Ama bir hâkim onu başka türlü yorumlayıp serbest bırakıyor. Halbuki aynı molotofkokteyli şehir yanıyormuş gibi gösterilen o araba yangınlarını çıkarıyor” diye konuştu. reden beri neredeyse her suçta tutuklama kararı verilebilmesine yönelik yasa değişikliği üzerinde çalışıyordu. Ancak muhalefetin tepkisi nedeniyle bunu Meclis gündemine getirememişti. Oysa aynı hükümet, 2 Temmuz 2012’de TBMM’den geçirdiği yargı paketiyle tutuklamayı zorlaştırdı. 6352 sayılı yasayla Ceza Mahkemesi Yasası’nın 100. maddesinde düzenlenen “Sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı 1 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez” hükmündeki “1 yıl ifadesini 2 yıl olarak” değiştirdi. Böylece, 2 yıla kadar hapis cezası gerektiren hiçbir suçta tutuklama kararı verilemeyeceği hükme bağlandı. Şimdi ise bu sınırlama kaldırılmak isteniyor. Hükümet, 2007’de Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nda yaptığı değişiklik Polise daha çok yetki le polisin önleme araması, gözaltı, zor ve silah kullanımı konusundaki yetkilerini yeniden düzenlemişti. Getirilen hükümle, polise “Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında, bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde, hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silah kullanma” yetkisi verilmişti. Aynı düzenlemeyle, “Direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs halinde karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçü ve oranda duraksamadan silahla ateş edebilir” hükmü getirilmişti. Kobani mi iktidar ile Kürt silahlı ve siyasi hareketi (KSveSH) arasındaki ilişkileri kopma noktasına kadar gerdi ve sonuçta kentlerde bir ayaklanma sonucu üç günlük büyük bir felaket yaşadık, 40 kişi katledildi ve yağma eylemi... Yoksa, iktidar ile KSveSH arasında ilişkiler karşılıklı olarak gerilimin uç noktasındaydı da Kobani bir bahane mi oldu? Sanırım her ikisi de. Çözüm sürecinde gerilim zaten patlak vermişti; Kobani, gerilimin üzerine benzin döktü ve ortaya şiddetli bir patlama çıktı... Epey bir süredir Kürt hareketi, iktidardan artık Çözüm Süreci’nde somut adımların atılmasını istiyordu.. Bu süreci, “PKK Kendi Programını Uyguluyor” diye yazdık. Özellikle PKK mevzi saldırılar yapıyor, mesela çözüm sürecinde temel isteklerinden biri olan anadilde eğitim meselesini, resmi okulları yakarak ve kendi okullarını açarak fiiliyata dökmek istiyorlardı... Sert Günlere Doğru.. Kobani’nin önemine bir de bu açıdan bakın Şüphesiz, Kobani, Kürtlerin Suriye’de 3 kantonda kurdukları özerk yönetimlerin hayatta kalması açısından çok önemli. Olayın diğer önemi ve Türkiye’de kıyametlerin koparılmasının esas nedeni ise bu bölgenin PKK denetimi altında olmasıdır. Barzani Irak Kürdistanı’nda egemendir.. PKK ile bir liderlik çekişmesi içinde olduğunu dünya âlem biliyor. Barzani, PKK’ye topraklarında ne kadar müsamaha gösterir, usluluğuna bağlı. Mesela Ezidilerin ve Türkmenlerin Suriye’de katledilerek yerlerinden yurtlarından sürülmesi, Türkiye’de salt medyada haber olurken, Kobani için kentler ateşe verildi. Çünkü dediğimiz gibi, Suriye Kürdistanı demek PKK demektir. Kürdistan’ın önemli bir ayağı daha, Suriye bölgesinde, ama bu kez “PKK yurdu” olarak ayağa kaldırılıyordu. PKK tıpkı Barzani gibi, bu kez Suriye’de özerk bir bölge sahibi olacaktı.. PKK Suriye Kürt bölgesini denetimine alırken, Suriye ile Türkiye sınır bölgesi de, PKK ve Kürdistan’ın ortak bölgesi olarak birleşiyordu. Yani, Suriye’deki Kürt özerk bölgesi ile (Kobani de), müstakbel bir ikinci Kürt devleti olarak, PKKSuriye Kürtleri yönetiminde, sınır komşusu olacağız... Bu kaçınılmaz gibi duruyor.. HHH Bugün Kobani’de katliam olursa Türkiye insan suçu işleyecek diyenlerin vicdanı, bir adım öncesinde kendilerine şunu söyletemiyordu: Ezidilere ve Türkmenlere yapılan katliamı seyreden Türkiye insanlık suçu işlemektedir! Vicdanlar yarım ve salt Kürtlere odaklı çalışıyorsa, bunu dile getiremez. Söyleyelim: Kobani tamamen siyasi bir olaydır öncelikle, ikincisi de PKK için hayati bir meseledir, adeta bir yurt savunmasıdır.. Üstüne üstlük, ABD ve Avrupa’nın desteği de arkalarındadır. Meseleyi böyle koyduktan sonra da şunu belirtelim: Türkiye, IŞİD’in Kobani’de bir katliam olasılığını önlemek için elinden geleni yapmalıdır… Ezidiler ve Türkmenlerde olduğu gibi seyretmemelidir.. El altından silahlı destek mi verir, bilemem… Eninde sonunda, sonuç ne olursa olsun, buralarda Kürtlerle birlikte yaşayacağız.. Pek değil.. PKK silahı, kendi çözümünü dayatmanın aracı olarak çözüm masasında duruyor. Silah gölgesinde bir çözüm?! Çözüm masasındaki gerilimin ana kaynağından biri buysa, diğeri de masada çözeceğiz diye yıllardır bağıran AKP’nin kaçacak bir yeri kalmamasıdır. O da sinirlidir! AKP bütün milletten çözümün ne olduğunu veya olacağını haldır haldır kaçırmıştır. Tüm Türkiye, çözüm sürecinin dışında bırakılmış, bu mesele salt AKP iktidarı ile PKKÖcalanHDP arasında bir sorun olarak kalmıştır. Yıllardır yazıyoruz temel tezimizi: Çözüm, tek başına bir iktidarın gerçekleştirebileceği bir mesele değildir. Ama ülkemizin cihan liderinin bunu gerçekleştirebileceğine iman edenlerin yelpazesi, AKP’den iyi niyetli saftirik ve iyi niyetsiz ama eli kalem tutan ve kanaatleriyle toplumu etkileyen cingözlere kadar uzanıyor.. Üstelik bunlar sık sık Aydın Bildirileri bile yayımlıyor! Kürt meselesi ancak, iktidarın vesayetinden ve oy hesaplarından arındırılmış olarak, milletin çoğunluğunun, siyasi parti temsilcilerinin katılımı ve asgari müştereklerde birleşilmesi ile doğru yola girebilir.. Yaşadığımız PKKHDP kalkışması ile sanırım AKP içeride bu fırsatı da ülkenin elinden kaçırmıştır. HHH Görülen o ki, AKP’nin 2015 Haziran seçimlerine kadar, 78 ayda, Çözüm Süreci’ne oy deposu olarak bakma şansı, yok denecek kadar azaldı. KSveSH’ye bakılacak olursa, bu şans yok. Ne diyordu Kandil: Barışa Öcalan, savaşa da biz karar veririz.. Öcalan ile Kandil birbirlerini iyi idare ettiler; ama yolun sanırım sonuna geliniyor ve Öcalan’ın da Kandil’e ses çıkarmama dönemine giriliyor. PKK ilk provasını yaptı, suikastları dahil… Çözüm Süreci’nde iktidara boyun eğdirme şansı çok yüksek.. Çünkü bu süreç önemli ölçüde yararlarına işledi, güçlendiler, örgütlendiler, üstüne üstlük: Suriye’lendiler. AKP de buna karşılık sert yasaları yeniden gündeme getirdi. O da kolay pes edeceğe benzemiyor sanki. Belirtmiştim: AKP seçimlere, büyük bir milliyetçi kampanya ile gidebilir, MHP’yi çökerterek kendini sandıkta koruma olasılıklarını arayabilir. Veya beklenmedik bir şey olur ve AKP ile PKK anlaşırlar?! Bu olasılık var mı? Yarın sürdüreceğim : Muhalefet, Çözüm Süreci’nde kulağının üzerine yattı ve ninni dinledi.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kobani protestolarında yaşananları “vandalizm” olarak nitelendirerek “Hiç endişeniz olmasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 35 sokak serserisine boyun eğecek bir devlet değildir. Onlar yakarlar ama bedelini ağır öderler” dedi. PKK, birlikte yaşayacağız, diyormu? Davutoğlu’nun örnek gösterdiği ABD’deki güvenlik güçlerinin yetkilerinin kısıtlanması gündemde ABD’de polisin yetkileri tartışılıyor MUSTAFA KEMAL ERDEMOL Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Orada polise ne yetki tanınıyorsa biz de onu tanıyacağız” diyerek örnek verdiği ABD’de polisin zor kullanma yetkisi uzun zamandır kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde tartışılıyor. ABD kamuoyunun, sertliğiyle bilinen Amerikan polisine tanınan yeni yetkilerin yanı sıra önceden beri var olan “vurma hakkı” konusunda da endişeler taşıdığı medyada sık sık konu ediliyor. ABD polisinin yetki sınırlarını aşarak yargısız infaza dönüştürdüğü onlarca olay arasında en kalıcı olanlarından biri 2012 yılında Florida’da siyah genç Treyvon Martin’in öldürülmesiydi. Martin’in ölümüyle ilgili davada zanlı George Zimmerman adlı mahalle bekçisi suçsuz bulununca gelişme ırk ayrımcılığı ve sivil hakların ihlali olarak değerlendirilerek büyük tartışmalara yol açtı. 15 Ağustos 2012’de de uyuşturucu aldığı belirtilen ve psikolojik sorunları olduğu kaydedilen 51 yaşındaki bir ABD’li, kendilerine bıçak salladığı gerekçesiyle polisçe tam 12 kez ateş edilerek öldürüldü. Daha yakın zamanda meydana gelen bir başka yargısız infaz ise ülkede şiddet de içeren büyük protestolara yol açtı. 14 Ağustos 2014’te Missouri eyaletinde 18 yaşındaki siyah genç Michael Brown, silahsızken ve ellerini kaldırarak teslim olmuşken polis tarafından vurularak öldürülünce ülkede ciddi bir infial meydana geldi. Ferguson kentinde günlerce süren protestolara polisin yaptığı müdahaleler de eleştiri konusu oldu. Ferguson gibi küçük bir kentte ‘Yetkiler gözden geçirilsin’ polisin otomatik silahlar ve zırhlı araçlarla halkın karşısına çıkması yetki tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Askeri kamuflajlı polis, protestocuların üzerine patlamalara karşı dayanıklı zırhlı araçlarla gelmişti. ABD Başkanı Barack Obama, protestoların yaygınlaşması ve uzun süre önlenememesi üzerine polisin yetkileri konusunda ilk kez görüşlerini açıklayarak yerel polis teşkilatlarının askeri teçhizatla donatılmasını içeren programların yeniden gözden geçirilmesi talimatını vermişti. Talimat uyarınca polise bu tür teçhizatı vermenin gerekli olup olmadığı saptanacak ve mevcut teçhizatın kullanımının denetimi artırılacaktı. Konuya ilişkin tartışma henüz sonuçlanmış değil. ABD’de polisin tartışılan yetkileri ara sında “el koyma” yetkisi de var. Örneğin polisin bir araca el koyması için aracın camlarının koyu olması yeterli ve mahkeme kararına da, araç sahibine resmi suçlama yapılmasına da ihtiyaç yok. Bu durum polisin “yetki aşımı” tartışmalarını da beraberinde getiriyor. ABD’de polisin zor kullanımıyla ilgili politikaları Polis Teşkilatları Akreditasyon Komitesi (CALEA) ile ACP (Polis Müdürleri Birliği) belirliyor. Bu kurumlardan ilki 1979 yılında kuruldu ve 40 farklı konuda sınıflanmış, 436 standart belirledi. Kuruluş bu standartlara uyan ve geçen kuruluşlara akreditasyon vermektedir. ACP de profesyonel güvenlik kuvvetlerinin önerileri doğrultusunda zor kullanma politikalarını belirliyor ve denetliyor. İki kurum denetliyor El koyma hakkı da tartışılıyor Yurt Haberleri Servisi Bingöl’de 2 polisin şehit olduğu saldırıyla ilgili yardım ve yataklık yaptığı iddia edilen A.K. Diyarbakır’da yakalandı. Saldırının ardından Genç’te Jandarma tarafından öldürülenlerin kimlikleri belirlendi. Ölenlerin, PKK’nin dağ kadrosundan Ramazan Özmaskan (22), Şehabettin Naşa (23), PKK’nin gençlik yapılanmasında yer aldığı belirtilen Emre Ekinci (15), Milli Eğitim Müdürlüğü’nde memur olan Ali Bozan (46) ile bir turizm firmasında çalışan Erhan Şenyuva (35) olduğu kaydedildi. PKK’nin askeri kanadı HPG öldürülenlerin saldırıyla ilgisi olmadığını savundu. Kayseri’de “dur” ihtarına uymayan bir araçta saldırıyla bağlantılı olabileceği şüphesiyle gözaltına alınan 4 kişi serbest bırakıldı. Bingöl saldırısında bir gözaltı daha
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear