25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 OCAK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 aşbakan’ın siyasi B başdanışmanı, en yakını, milletvekili ve gazeteci gibi Yalçın Akdoğan, özetle tanıtmak gerekirse AKP’nin yeni bülbülü. Şahsın biçim verilmeyi bekleyen bir hamur anlamsızlığındaki suretine bakarak, bülbül kuşunun böyle bir benzetmeyi hak etmediğini düşünebilirsiniz. Ama zat, kesinlikle bülbüle özeniyor. Hicran şakıyor. İktidarın iktidarsızlığına dem çekiyor. AKP’ye komplo kuranları ötüyor. Nakaratına kulak verilecek olursa… Neredeyse 12 yıldır tek başına iktidar AKP, “canavarlaşan bir yapı” kurbanı olmuş. Bu hastalıklı yapının mağduruymuş, koskoca iktidar partisi. Türkiye’de “asalak ve hayalet gibi” bir “paralel devlet” varmış meğerse. “Medya manipülasyonlarıyla yargısız infaz ve itibarsızlaştırma operasyonları”, bu paralel devletin marifetiymiş. “Şantaj çetesi gibi, muhalif ve farklı kim varsa, tehditle hizaya” getiriyormuş bu çete. “Devlet imkânlarını kullanarak yasadışı her türlü tertibi ve tezgâhı” bu çete yapıyormuş… “İftira, yalan ve çarpıtmayı hiçbir kutsal tanımadan bunlar yapıyor”muş! Daha neler neler, ne sızlanmalar, ne iç çekişler. HHH Yerseniz… Demek ki Türkan Saylan’ın sabaha karşı evini basan ve ölümünü hızlandıran paralel devletti. Cumhuriyet gazetesine Cumhuriyet gazetesinin bomba attırdığı gerekçesiyle İlhan Selçuk’un yüreğine indiren de paralel devletti. “Ergenekon’un Kasası” diye atıldığı hapiste, parasızlıktan tedavi edilmeyen Kuddusi Okkır’ı da paralel devlet öldürdü… Diyelim ki dünya çapında akademisyen Fatih Hilmioğlu, hâlâ bu çete yüzünden hapis ve demir parmaklıklar arasında ölümünü bekliyor. Ömür boyu hapis cezası kesilen Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve daha yüzlerce muhalif aydın, hepsi hepsi; devlet içinde yuvalanan çetenin, paralel devletin kurban ve mağdurları. Peki. AKP bülbülünün iktidarın da mağduru olduğunu şakıdığı bu paralel devlet, hükümetin 17 Aralık 2013’ten beri giriştiği misilleme hedeflerine bakılırsa, sadece polis ve yargıda yuvalanmış görünüyor. Ona da peki. HHH Öyleyse 2007 yılında Tuncay Özkan’ın Kanaltürk’ünü 40 küsur maliye müfettişiyle “batırmak” için denetleyen vergi dairesi hangi devletti? AKP denetimindeki devlet mi, paralel devlet mi? Doğan Medya’ya muhalif yayınları kessin diye milyarlık borç takan ve zaten ana medyayı “penguenleştirmek” hedefine ulaşan kimdi? İktidar mı, cemaat mi? 2008’de Sabah ve ATV’yi satın alması için Çalık Grubu’na Halkbank ve Vakıfbank’tan 750 milyon dolar kredi kullandıran, hangi devletti? Grubun CEO’su damadı olan devlet mi, yoksa devlet içindeki zürriyetsiz devlet mi? Hrant Dink cinayetinde, eğer daha ötesi değilse, en azından ihmali olan İstanbul Emniyet Müdürü’nü; önce kim vali, ardından milletvekili, sonunda da istifa ettirmek zorunda kaldığı içişleri bakanı yaptı? AKP iktidarı mı, yoksa FG iktidarı mı? Peki, hangi devlet paracıklarını ayakkabı kutusunda saklıyor? İki olasılıkla karşı karşıyayız: Ya devletin başında iktidarsız bir iktidar var, ya da paralel maralel dedikleri, düpedüz devlet! “Benim görüşümü savunmayanları bağışlar ım. Ama kendi görüşünü savunmayanları, asla!” TALLEYRAND Hanginiz Devlet, Kim İktidar? Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN Diyelim ki Mehmet Haberal, İlhan Cihaner, Fatih Hilmioğlu ve genç yaşlı, yüzlerce masum insan, devlet içinde devletleşen, canavar bir çetenin kurbanı oldular, tutuklandılar, hüküm giydiler. Vay darbe yapmak için saklanmış, vay darbeciler gömmüş diye bulunan silahlar, kayıtlar, kanıtlar; düzmece darbe planları, hatta Tuncay Güney gibi sanık/tanık müsveddeleri, çakma casusluk, sahte kadın ticareti vb. gibi tüm aşağılık suç düzenekleri, devlet içindeki devlet memurları tarafından hazırlandı. Çetenin marifeti. HHH Kahraman subaylar, bu çetenin komplosuyla darbeci ilan edildiler. Kimileri casusluk, kimileri “pezevenklik”le suçlandı, dayanamayıp intihar etti kimileri. Onurlu, yiğit komutanlar mahkum edildi. Bir Genelkurmay Başkanı’na “terörist” denildi, 15 yıl mahkumiyet verildi. Daha birkaç ay önce, ülkenin devletten sonraki en büyük işvereni Koç Grubu’nu “bitirmek” için düğmeye basan, hep aynı yöntem, “vergi incelemesi” gerekçesiyle hem Koç’un, hem bu yönteme isyan eden diğer özel girişimcilerin ve zaten nedense hep TÜSİAD üyesi işadamlarının ümüğüne çöken; salt Atatürk’ün mirası diye İş Bankası’yla uğraşan Maliye Bakanlığı, kimin bakanlığı? İktidar hükümetinin mi, yoksa cemaat hükümetinin mi? Tüm amaç ve ereği yoksul çocukları eğitmek olan ÇYDD’nin bağış makbuzlarını vergilendiren memurlar, kimin memurları? E tipi mi, F tipi mi? FB’ye kumpası kim kurdu, Aziz Yıldırım’ı kim devre dışı bırakmaya çalıştı? İktidar mı, paralel iktidar mı? Eğer bütün bunları yapan paralel devlet ve paralel iktidar ise, devlet kim, iktidar kimde, senin o koltuklarda işin ne? Haydi oradan... Gölgeler ve Aynalar BİR ülkede adamlar adam sayılmayıp her taraf gölgeler ve aynalarla doldurulmuşsa o ülkeyi yönetmek çok zor, hatta olanaksızdır; sahici adamlar gelmeli ya da bulunmalı yahut yaratılmalıdır. Ne demek ve nasıl? nce gölgeler. Aslında milat sonrasının yirminci yüzyılında yönetim sanatı ya da bilimi dolayısıyla ortaya çıkan akıllı bir buluştur gölge adamlık: Siyaset ustası İngilizler, hükümeti oluşturan her bakan için bir de “gölge bakan” atayıp hem olan biteni öğrenen hem de kendini geleceğin bakanlığına hazırlayan çıraklar yetiştirmeyi hayli yararlı bulmuşlardı. Herhalde bu buluş ortalıkta gölge gibi dolaşıp kendi gölgesinden bile korkan pısırık politikacılar da üretmiştir. eki, aynalar? Sık sık aynaya bakıp kendini beğenenlerin onulmaz hastalığı kendinden başka kimseyi beğenmemektir ve onlarla ortaklaşa uyumlu ve tutarlı yönetim sistemi kurulmaz. Ama, aksi gibi ülke yönetmeye kalkışanların çoğunluğunu bu tip insanlar oluşturur. Hele iyi yetişmiş insan kıtlığı çekilen toplumlarda birazcık bir şeyler öğrenmekle kendini allame olmuş sananlar kendi niteliklerinin ve yeteneklerinin çok üstünde işler yapmaya heves edince onların bilgisizlikleriyle görgüsüzlüklerinin asıl vebalini o tür ülkelerin hep gariban ahalisi çeker. halde? Evet, o halde bütün özveriyi, emekleri ve gerekli süreleri göze alıp ezelden beri hep söyleneni, yazılanı, önerileni, tavsiye edileni yapmaktan başka çare yok, insan gibi insan, adam gibi adam yetiştirmek, eğitmek; bütün kaynakları her şeyden önce bunun için seferber etmek, en iyi okulları, öğretmenleri, bilimcileri, üniversiteleri bu hedefe yöneltmek. Evet, çok tekrarcı, ama kimsenin aksini söyleyemeyeceği kadar doğru, vazgeçilmez, bütün safsataları bir yana iterek sonuna kadar bezmeden, yorulmadan izlenmesi gereken bir hedef. Ö G NOKTASI P O GÖRÜŞ COŞKUN ÖZDEMİR* KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Ahlakı ve Demokrasiyi Yıkma Süreci AKP, suç ortaklarının da yardımıyla, iki önemli alanda, hiç şaşırtıcı olmayan bir biçimde, yarattığı beklentilerin tam karşıtı bir sonucu ulaştı. Demokrasiyi kurmak için çıkılan yolun sonunda demokrasi yıkıldı, rüşvet ve yolsuzluğun bitirilmesi için çıkılan yolun sonunda ise rüşvet ve yolsuzluk yönetimin doğal bir eklenti eylemi olarak meydana çıktı. Yine de alınan bu yolun bitiminde, ortaya çıkan korkunç ve kötü sonuçlar değersiz değildir. Kendi karşıtının yani cumhuriyet devrimlerinin değerine yapılan tersten ve büyük bir katkıdır. Demokrasi, toplumsal ilişkilerin dinler üstü bir içeriğe kavuşturulması ile olanaklıdır, toplumsal ilişkilerin içine dinsel kuralları sızdırarak değil. Tarihsel olarak demokrasi, dinin toplumsal yaşamdan geri çekilmesi ile açılan alana konumlanmıştır. Şöyle de ifade edebiliriz: Tüm dünyada ve Avrupa’da demokrasi öncesi tüm toplumsal yaşamı şekillendiren, esas olarak kilise ya da öteki dinsel kurumlardı. Bu nedenle demokrasi kiliseye “karşı” ortaya çıktı. Bir şeyin ekarşı ortaya çıkması, onun yerine, onun geçersizliğinden dolayı ortaya çıkması demektir. Dinin toplumsal ilişkiler alanından bireyin vicdanına itilmesi ile ondan boşalan alanın, insan aklının yaratısı ve çoğunluğun iradesinin yansıması olan hukuksal yasalar bütünü ile doldurulması; demokrasi dediğimiz rejimdir. Dinler kutsiyetlerini ancak toplumsal çıkar ilişkilerine bulaşmadıkları zaman korurlar. Toplumsal alan ise çıkarların çatışma alandır. Din çatışma alanını terk edip, onun tek doğru yuvası olan insan vicdanına dönmedikçe, tam karşıtına dönerek kutsallık yerine kutsalı kirleten olmuştur. Şimdi çok daha iyi görülmektedir ki, 11 yıllık AKP iktidarı, salt demokrasiyi yıkmakla kalmamış, doğal olarak ahlakı da yıkmıştır. Evrensel ahlakın arkesi (ilk ilkesi) olan, ‘çalmayacaksın’ ve ‘yalan söylemeyeceksin’ ilkelerini çiğnemek, bugün, bizzat iktidar temsilcilerinin en yaygın uyguladıkları(!) ilke haline gelmiştir. Demokrasinin ve ahlakın karşıdevrimi, cumhuriyetin eksikliklerini bahane ederek kendine meşruiyet kaynağı yaratmış ve böylece kendi uygarlık ve ahlak karşıtı özünü saklayabilmiştir. Dinin toplumsal alandan çekilmesinin, demokrasi için ilk ve en önemli koşul olduğu bilgisinden yoksun olanlar, bu geri çekilmenin cumhuriyet devrimleri ile birlikte halka rağmen yapıldığı ve yine sırf bu nedenle demokratik olamayacağı, tam tersine demokrasi karşıtlığı olduğu, bu eksikliğin giderilmesi ile demokrasinin de eksikliğinin giderileceği fikrini mantıklarının temel zemini yaptılar. Bu tarihsel ve toplumsal cehaletin, bir yargı olarak, Türk liberal aydınları dediğimiz kesimlerin de zihnine mantıksal zeminin olarak yerleşmesi tuhaftır. Çünkü aydın adını en düşük düzeyde hak edecek bir bireyin ilk bilmesi gereken şey, toplumların gelişim dinamiği ve bir dinamik kuvvet olarak dinin işlevidir. Dogmatik bir yapının, değişken bir alanla uyumu imkânsız, uyumsuzluğuysa mutlaktır. Dinin toplumsal ilişkiler alanında ciddi bir rolü olup demokrasinin kurulduğu ya da kurulmuş olan yerde yıkılmadığı bugüne dek görülmemiştir. Dinin toplumsal alanda bu kadarı değil de şu kadarı tehlikelidir gibi önsel düşünceler ise bir başka saçmalıktır. Sanki ölçüyü, onu koyanın iyi niyeti belirleyebilirmiş gibi. * Felsefeci BULMACA SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bursa’nın 1 Nilüfer il2 çesinde, Türkiye’nin 3 en uzun ma 4 ğaralarından 5 biri. 2/ Ku6 maşlarda7 ki benek... Âşık, vur8 gun, tutkun. 9 3/ Keçi yavrusu... Müs1 2 3 4 5 6 7 8 9 lüman ülkeler1 P U A N T E R M de oturan Yu2 O L T U Y A K A nan asıllı kimse. 3 L A M A T L U P 4/ Şarapları ince 4 E M P A T İ R A leyen bilim da5 M A R Ş A D İ lı. 5/ Uygun ve yararlı olmayan. 6 İ R S A L İ Y E OM Ş U 6/ Küçük bitki 7 K O T Z İ F T P E R lere verilen ortak 8 9 K E S E ad... “ elim / Z ON A Acemi elim / Zavallı elim” (Orhan Veli)... Tavlada “üç” sayısı. 7/ “Git, defol” anlamında argo sözcük... Alevi Bektaşi ozanlarının tarikatlarıyla ilgili şiirlerine verilen ad. 8/ Kent elektrik akımını sağlayan kuruluş... Bir göz rengi. 9/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bursa ilindeki Ulubat Gölü’ne verilen bir başka ad. 2/ Eski Türklerde ölüler için yapılan tören... Bir bilgisayar oyunu. 3/ Bankacılıkta faizin başlangıç tarihi... Bir Asya ülkesinin başkenti. 4/ Makbul bir sıcak ülke meyvesi... Bir nota. 5/ Bir kuruluşa bağlı yolcu gemilerinin en eski kaptanı. 6/ Neon elementinin simgesi... Osmanlı Devleti’nin bir dönemine adını vermiş olan çiçek. 7/ Gökçeada’nın eski adı... Eskişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde bir tür helva. 8/ Dudak boyası... Su taşkını. 9/ Orhan Kemal’in bir romanı... Kamer.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear