23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 AĞUSTOS 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 ürkiye’de dinin çok uzun T süredir politikaya alet edilmesi ve başta devlet, tüm dünya işlerinin hiç olmazsa görünüşte “Allah’ın iznine” bağlanması, ister istemez toplumsal algıya da sızdı. Ülkedeki en örgütlü İslamcı yapılanmanın, “Sızıntı” başlıklı bir dergi çıkarması da boşuna değildir. İstenen oldu. Uhrevi ile dünyevinin birbirine karışması, insanları sorumsuzluğa itti. Çünkü herkesin, her işin Allah isterse olup istemezse gerçekleşmeyeceğine inandığı yerde, elbet vicdan sorgulaması da yersiz ve gereksiz. Zarar veren de kaderci, zarar gören de. Mademki en üst karar merci Allah, gaddarın cezai ehliyeti yok, mağdur da zaten onun Allah’ından bulmasını bekliyor. Adalet, bizzat adliye kurbanlarının algısında, Allah’a havale. Böylece ülkede sadece bireyler değil, kurumlar da “inanılan” ile “yaşanan” arasında fark gözetmez oldu. HHH Önce Balyoz, ardından Ergenekon davalarının kamuoyu nezdinde sanıkların suçluluğuna inananlarla inanmayanlar arasında bir çekişmeye dönüşmesi, belki toplumsal kanaat açısından normal karşılanabilirdi. Ancak özel yetkili mahkemelerdeki yargı süreci gerçeği ortaya çıkarmak için değil, sanıkların suçluluğuna “inandırmak” için kullanılınca; verilen kararlar sübjektif olmaktan öteye hukuk devletinin idam ilamı oldu. AKP öncesi dönemde “basın yoluyla suç işlemek” kapsamında hakkında 31 dava “tanık” olarak mahkemelerin istediği yönde ifade verdiği için salıverilirken suçu kanıtlanmamış kişilerin ağır cezalara çarptırılması; ister istemez tüm dünyada AKP iktidarı ve Türkiye’nin İslamcı dönüşümüne karşı çıkabilecek muhalif seslerin susturulduğu bir komplo olarak algılanıyor. HHH Bu komplo, polis, hükümet ve yargının el ele verdiği, açılmış, hükümet tarafından ele geçirilen hatta medyanın da kamuoyunu Genelkurmay “inandırmaya” çalıştığı bir Başkanlığı’nın büyük plan. Bir gıdım aklı kalan 3 yıl hapis, herkes, Balyoz ve Ergenekon 10 adet mahkumlarının, Abdullah generalin de Öcalan’ı kapsayacak bir affa muazzam kadar rehin tutulacağını biliyor. tazminat Uzaktan ve tarihsel süreç talepleriyle içinde bakıldığında, Türkiye’yi yargılanmış ele geçiren rejim, Hitler ve Almanyası ya da Mussolini hepsinden İtalyası’ndan çok Frankist beraat etmiş Hatta Teğmen Çelebi özelinde İspanya’yı anımsatıyor. bir gazeteci olarak hukukla olduğu gibi polisin telefonuna Çünkü Hitler’in faşizme yakından ilgilenmek zorunda sehven yüklediğini bizzat itiraf taşıdığı Almanya’daki iktidarının kaldım. ettiği “kuşkulu” numaralar onuncu yılında (19301940) Balyoz ve Ergenekon bile ağır mahkumiyet nedeni hemen hiç muhalifi kalmamıştı! davalarında sanıklara yöneltilen olabildi. Keza faşist İtalya’da da suçlara dair, elbet benim de Dünyanın bütün Mussolini çok geniş bir halk bir inancım, kanaatim var. mahkemelerinde, yargıçların desteğine sahipti. Ama adaletten beklediğim “kanaatine” göre kararlar verilir. Oysa İspanya’nın yarısı gerçekçilik adına, adli sürecin Ama “yargı heyeti kanaati”ne Frankist değildi ve faşist başından beri sanıkların göre verilen hiçbir karar İspanya, cumhuriyetçi suçsuzluğunu değil, suçlu ağırlaştırılmış müebbet, iki kere İspanya’yı ezmek zorunda olsalar bile “adil yargılanma” müebbet olamaz, bu kadar kaldı. Bu da bir iç savaş hakkını, hukukun üstünlüğünü çok sayıda sanığı kapsayamaz. gerektirdi. tesis etmek için yargının tarafsız Böylesi hem esasa aykırıdır İşte bu yüzdendir ki olması gerektiğini savundum. hem de usule. Türkiye’de olanlar ve bundan HHH Sonuç olarak bu davalarda böyle olacaklar, İspanya’ya Oysa bu davalarda evrensel sanıklar, hukuksal anlamda daha çok benziyor. AKP rejimi hukuk ilkelerinin tamamı linç kanıtlanamayan suçları işlemiş ve yandaşları, ülkenin yarısına, edildi, sanıkların suçluluğu olsalar bile hiçbir demokraside hatta yarısından fazlasına sahte belgeler, satın alınmış verilmeyecek ölçüde ağır hâkim değiller, olamadılar. ve bazısı akıl hastası, bazısı cezalara çarptırıldılar. Osman Ya ezmek ya da ezilmek cinayet ve terör suçlusu Yıldırım gibi çok ağır suçlar zorundalar. tanıklarla kanıtlanmaya çalışıldı. işlediği kanıtlanmış sanıklar Tabii Allah’ın izniyle! “Sebep sonuç ilişkisine dayalı iman, batıl inançtır.” LUDWIG WITTGENSTEIN İzan Kalmadı, İman Verelim! Fotoğraf : ALİ ARİF ERSEN Dertleşme Değerli okurlarım, sevgili dostlarım; bu bir dertleşme yazısıdır. 1996 yılından beri Cumhuriyet’te yazıyorum. Cumhuriyet ailesinin bir bireyi olmaktan hep onur duydum. Yazdığım binin üzerindeki yazının hiçbiri nedeniyle gazete yönetiminden bir uyarı almadım; kendimi gazetemde hep özgür ve mutlu hissettim. Türkiye uzunca bir süredir sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Önümüzdeki günlerin daha büyük, daha derin sıkıntılar getireceğine ilişkin birçok işaret var. Böyle dönemlerde gazete yazarları da doğal olarak kendilerini yaşanan ve yaşanacak olan sıkıntılara odaklıyorlar. Bu durum yazarı çoğu zaman benzer konularda yazmaya zorluyor, giderek yazdıklarını tekrarlamaya götürüyor. Bunun üstesinden gelmeyi başaran birçok meslektaşım var, fakat ben başaramıyorum. Birbirine benzer yazıları tekrarlayarak okurlarımı sıktığım gibi kafamı başka alanlarda yoğunlaştıramıyorum. Oysa edebiyat alanında başladığım, fakat tamamlayamadığım çalışmalarım var. Bir öykü kitabı, bir roman, bir de cazın sosyal tarihini konu edinen çeşitli çalışmalar benden yeniden ele alınmayı bekliyorlar. Bir de benim için her zaman öncelikli olan, 20 yıldır ayrılmaz bir parçası olduğum TÜYAP kitap fuarları var. Kitap fuarlarını önümüzdeki yıl yeni kentlere götürmeyi planlıyoruz. Kısacası, sevgili dostlarım, sizden süresiz izin istiyorum. Bu bir veda değil, çünkü Cumhuriyet’ten ayrılmak gibi bir düşüncem yok; zamanı geldiğinde ve yönetim de onay verdiğinde PANO’da yeniden buluşabiliriz de. Türkiye’nin aydınlık geleceğine inancımı koruyarak sizlere sağlıcakla, sevgiyle, umutla kalın diyorum. ANNEM ANNEM Adı Annem’di Soyadı Annem Kadrim Kadrim diye koştu peşimden Annem Annem diye koştum peşinden ona yapışık üçyıldızdık biz Kadri Perizat Melek yokluktan acılardan ne kaldıysa geriye alınteri gözyaşı dolu elleriyle avuç avuç verdi bize hep gülelim diye Onsekiz Temmuz bindokuzyuzdoksansekizde soyadı duman gibi süzüldü gökyüzüne beşyüzsene de geçse beşbinsene de ne hale gelirse gelsin evren yıldızlar birbirinden hiç ayrılır mı Annem. A. KADRİ ERGİN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI behicak@yahoo.com.tr VEFAT Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Üyesi, Değerli gazeteci arkadaşımız Ayhavar Silivri’ye Hörmetli ohurlar, bilirsiz anadilimde arada bir galeme aldığım bu yazılarımda, 1950’lerde Kars’ta neşredilen “Ayhavar” (yetişin, imdat) ismindeki mizah gazetinden elham alıram. Gerçi son 2 yazımdan ötürü “arada bir” demeğ olmaz; ama neyniyim ki “Ayhavarlık hadiseler” dal dala (arka arkaya) gelir... Nitekim Ekinci Pedalhanesi’nde basılan gazetin sahabı irehmetli Cengiz Emi de deyirdi ki: “Gülmeli olan menim sözlerim değil hadiselerin özüdü; buna sebep kimse alınmasın...” ALİ CEM FENİK’i yitirdik. Kaybı meslek topluluğumuzda büyük üzüntü yaratan Ali Cem Fenik’in cenazesi, 11 Ağustos Pazar günü (bugün) Karacaahmet Mezarlığı’ndaki Şakirin Camisi’nde öğle namazını takiben kılınacak cenaze namazından sonra toprağa verilecek. Ali Cem Fenik’in ailesine, yakınlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. Gecekondudan beter Evvel şu mahpushana lanan gerarlarda adalete binalarından söz etmeh uyuldu mu ki mahpusistiyirem. Tüşünün ki hanada da imar ve fen cumhuriyet tarihinin en gurallarına uyulsun? möhüm davalarından biri Menim fikrim o du ki üçün tarlaların içinde, hamının (herkesin) üreğini yolu bile olmayan, helgin burhan bu gerarlara bir “dermeçatma” ismini sebep de, çölün ortaverdiği bir bina inşa edilsında insanı bunaltan o di. Görenler deyirler ki: çirkin binalardı... “Gecekondu ustaları daha Eğer hâkimler, şehrin gözel içinde gözel yaparlarbinalarda dı...” gerar verİndi selerdi, heç diyecehbele “insanler ki: lığın yâddan “Ganun çıhtığı” dışı inşaat (insanlığın Adalet unutulduNazırlığı’na Tarlaların içindeki mahpushana. ğu) cezalar heç yahıüşlerine şar?” 5 Ağustos’ta açıh(uslarına) bile gelerdi? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Gararlar ve ganunlar Deyirler ki hâkimler minlerce sayfa mütalaa ve belgeyi ohuyup ganunlara baharak gerarları verdiler. Ahı bunların hamısını hetta fazlasını avukatlar da ohuyup millete de anlattılar. Meselem, bir Mustafa Balbay gardaşımıza verilen ağır cezanın hangi sebeple ve hangi ganuna dayandığını tapabilen (bulabilen) bir hugukçu var mı? Aynı durum öbür ceza alanların da derdi di. Bele olanda da hugukçuların ve hamının fikri o du ki; “gerarlar ganunlara göre değil, siyasal niyetlere göre verilip”... Ey ganun dövletinin muhteremleri; eğer bele değilse, çıhıp gerarlarınızın hugukdaki sebeplerini açıhlamak, asıra yahışan bir ganun dövleti için mecburiyet değil midi? UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com Gülmeli talimatlar 5 Ağustos günü gerarları dinlemeye gelenlere yapılan ve bu asıra asla yahışmayan muamelenin emrini kim verdiyse durup tüşünsün; acaba bir gohumu (yakını) da içerde olsaydı, heç bele davranardı? Ya avukatların ayakkablarını çıhartmalarına gerer verenlere ne demeli? Onların da en az savcılar ve hâkimler geder hugukçu olduğunu söyleyeceh kimse galmadı mı? Dedim ya Silivri muhakemesi hamının üreğini yaktı ama gülmeli yanlarıyla da yâdımızdan çıhmayacak. Umudumuz o du ki adalet tez elden gerçekleşsin, gerçehten güleceğimiz günlere tez elden gavuşah… SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Deniz 1 de yol gös 2 termeye, bir tehlikeyi ya 3 da geçiş yo 4 lunu belirt 5 meye yara6 yan yüzer cisim. 2/ “Bü 7 ye” de deni 8 len, kan emi 9 ci bir sinek... Bartın’ın bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ilçesi. 3/ Sığ su 1 T A R S U S İ U larda ağır yükle 2 E B E Z A R A R ri taşımakta kulla 3 nılan, altı düz bir 4 M A N T O L A M A E N E A T A tür tekne... Aksak5 R İ K K A T L A lık, bozukluk. 4/ A K D AMA R Rütbesiz asker... 6 R L E K E Rusya’ya özgü bir 7 Ü N Y E 8 T O R K I R A N içki. 5/ Ormanlara büyük zarar veren 9 T A L İ K A A bir böcek... Aras Irmağı’yla birleşerek Hazar Denizi’ne dökülen bir ırmak. 6/ Toplama işaretinin adı... Argoda esrar. 7/ Dişi geyik... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba bir kumaş. 8/ Halk dilinde kırmızı pul bibere verilen ad... Cennet bahçesi. 9/ Evlerde yatak yorgan konulan yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir ile iki yaş arasındaki koyun... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. 2/ İşsiz, aylak... F. H. Dağlarca’nın bir şiir kitabı. 3/ Eskişehir’e özgü, çubuk biçiminde yapılan bir tür helva... Yurdumuzun batısında bir körfez. 4/ Azerbaycan’ın plaka imi... Ayakkabı çekeceği. 5/ Tuzağa düşürülen şey... Paramızı simgeleyen harfler. 6/ Tüysüz bir şeftali cinsi... İlkel benlik. 7/ Batman’ın Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj... Saf, katışıksız. 8/ Eski dilde gün... Briçte iki manştan oluşan bölüm. 9/ Yürürken dayanmak için kullanılan kalın sopa... Tayin.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear