22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 iz uyurken evinizi soymaya S giren hırsızlar için en büyük tehlike nasıl ki uyanıp direnmenizse; “Hiçbir insanın, yalancıl ıkta başarılı olacak kadar hafızası yo ktur.” ABRAHAM LINCOLN GÖRÜŞ İ.GÜRŞEN KAFKAS iktidarı soygunculuk üstüne kurulu muktedirlerin de en büyük korkusu, soyulan halkın uyanıp kendilerini mülkten kovması, hatta hesap sorup cezalandırmasıdır. Dünyada ezelden ebede semirmek amacıyla iktidar olan bütün sömürücüler ve yoz muktedirler de işte bu yüzden, halkı rahatça aldatabilmek için uyutmaya, gerekirse narkoz altında tutmaya özen gösterirler. Halkı uyutmaktan amaç, nedensonuç ilişkisi kurabileceği rasyonel mantık yürütmesini engellemek, gerçek dışı olgu ve olaylara kolayca inanmasını sağlamaktır. Olmayana inanan halk, gözünün önünde olana tepki göstermez, gerçeklerle bağı kopar, üstelik mucize beklerken acı çekmeye bile katlanır! Halkı böyle uyutup oyalamanın biricik yöntemi böylece inanç, en etkin inanç aracı da elbette ki dindir. HHH Ne var ki inanmak ihtiyacının halkı aldatmak yolunda araç olarak kullanılması, sömürülen topluma olduğunca dinin özüne, felsefi düşüncesine ve insancıl yapısına da zarar verir. Örneğin İslamiyetin üç tektanrılı din arasında “devrimci” özgünlüğü ve en insancıl yanı, “Allah ile kulun arasına girilmez” sözüyle ifade edilen, inananla inanılan arasında kurduğu aracısız bağlantıyken; İslamiyetin siyasal araç olarak kullanıldığı tüm cemaatleşmeler zaten “aracılık” üstüne kurulmuş, inananla inanılan arasında inanılmaz sayıda aracı türemiş, hatta inananları Allah adına yönlendirenlerin sayısı, neredeyse mümin sayısına eşitlenmiştir! Türkiye’de yarım yüzyıldan fazladır süren “halkı uyutmak” amaçlı din sömürüsünde narkozcu medyanın görevi zır cahilleri bazen çil çil altın Dünya Yalan, Narkoz Şirketten! türünde ödüllere açılan “sır kapıları”na, hurafelere, büyülere, muskalara, şeytan çıkarmalara, hatta cinsel içerikli psişik sorunları olan zavallıları cinlerle insanlar arasındaki evlilik gibi zırvalara inandırmak. Yarı cahilleri ise komplo teorileriyle efsunlamak. HHH İnanç sömüren din simsarlarının istisnasız hepsi, tıpkı denizcilik yapanların denize girmemesi ya da barcılık yapanların içki içmemesi gibi, pazarladıkları hiçbir ahlak ilkesi ve iman kuralına dokunmuyor, uymuyor. Fethullah Gülen cemaatinden Harun Yahya namlı Adnan Oktar’a, türlü çeşitli şeyhler ve tarikatların birbirlerini, rakiplerini, muhaliflerini şantajla pasifize etmeye yarayan video sanayiciliği; din simsarlarının sattıkları maldan nasiplenmediklerinin iyi bir örneği. Keza AKP iktidarının yalan, dolan, aldatmacaya dayalı tüm politikaları, iftiraya dayalı hukuku ve yargı zulmü... Ama Sünni Müslümanlıktan geçinen bu din simsarları arasında, kardeşlikten öteye bir çıkar ortaklığı var. Örneğin, hepsi Darwin ve Evrim Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN Teorisi düşmanlığında işbirliği yapıyor. Hepsi, insanın Adem ile Havva’dan tam teşekkül türediği efsanesine dayalı “yaratılış” safsatasını savunuyor. Böylece tanrısız Evrim Teorisi’ne karşı tanrısal Yaratılış Atlası’nı yazmakla övünen Harun Yahya namlı Adnan Oktar’ın niçin yaradanın işine karıştığı; müritlerinin niçin amfetamin ve silikonla şişirilip, seks objesi şişme bebeklere “evrilmiş” olduklarını sorgulamıyor, diğer din simsarları. Dahası, Harun Yahya’cı (yoksa X eksenli Adnan Hocacı mı demeliydim?) ve uçuk olduğunca ucuz komplo işportacısı Yiğit Bulut, Başbakan’ın ekonomi danışmanı olabiliyor! HHH Yiğit Bulut, 15 Haziran’da “faiz lobisi”ne gaipten su taşıyan “Erdoğan’ı telekineziyle* öldürmek istiyorlar” açıklamasından 26 gün sonra danışman atandı. Vapur satıcılarına nal toplatan lagalugasıyla, ekonomi ve finans alanında bugüne değin çakma çıkmayan tek analizine rastlanmayan bir “ekonomist”in, ekonomiyi çok iyi yönettiği söylenen bir başbakan tarafından danışman yapılması, basit bir “yalakalık ödülü” değildir. Başbakan bu atamayla, Fazıl Say’la birlikte onlarca muhalife “dini değerlere” hakaretten dava açan Harun Yahya/Adnan Oktar cemaatini taltif etmiştir. Adnan Hoca’nın Mesih’liğe soyunması, silikonlu hurileriyle kurduğu yeryüzü cenneti falan, hiçbir din simsarını rahatsız etmemektedir. Bakalım yaradana rağmen yaratılış ortaklığı diyebileceğimiz bu “akıllı tasarım”da, hangi yaratıklar ne komplolar kuracak, videoları kimler çekecek, kimler oynayacak? *Haluk Hepkon’un Y.B.’nin telekinezik yeteneğine ilişkin aydınlatıcı yazısı, www.mgkmedya.com’da. Geçerken Mayıs turnaları birazdan bu pencereden havai fişekler gibi patlar günlerin saçılır ortalığa yoksulluğun aşkların hangi birini seyretsem elinin altında ne varsa artık kavgaların mı sevdaların mı çekip gitmelerin mi hasatı bitmiş tarlalar kadar büyük yalnızlığın mı… A. KADRİ ERGİN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Kırk Yıllık Arkadaş’ımız Mimarlık, tasarım, bunları yaratan siyasal kültür ve sanat olumsuzluğun da alanlarındaki en uzun kesintisiz sürdüğünü soluklu dergilerimizden belgeliyor. olan Yapı, 40’ıncı yılını Kimi başarılı temmuz özel sayısıyla çağdaş tasarımlarıyla kutluyor. korunması gerekli 1973’ten beri, “20. Yüzyıl Mimarlık kesintisiz yayın Mirası” yapıların, yaşamının ‘40 yılın bugün “yerlerinde belgeseli’ niteliğini de yeller esmesi” ise taşıyan derginin en “mimarlık politikası anlamlı armağanı ise yoksunluğu”muzun bu özel sayının www. ürünü… yapi.com.tr adresinden ezi’den ücretsiz yayımlanması. İmar ve yapılaşma gözlemler dünyamızın olumlu Yapı’nın 40’ıncı yaşını, olumsuz tüm şimdiden tarihe geçen gelişmelerini en gerçekçi “Gezi Parkı Direnişi”yle haber ve yorumlarla “eşzamanlı” kutlaması duyuran dergiyi aynı da özel sayıya özel bir dünyanın zarif ve bölümle yansıyor. çalışkan kuruluşu Yapı Bu tarihsel eylemin Endüstri Merkezi (YEM) “mimarca” gözlem ve çıkarıyor. değerlendirmelerinde YEM’in diğer kültür “AKM’nin akıbeti” ve yayın sorgulanıyor; çalışmalarıyla Taksim’deki, bir tür eğitim yeterince işlevini de tartışılmadan başarıyla uygulanmaya sürdürmesinden başlanan ötürü değişik yayalaştırma üniversitelerden projesinden, “fahri doktora” İstanbul’a unvanı alan, Cumhuriyetin kuruluşun armağanlarından lideri ve baş Gezi Parkı’nda emektarı mimar Yapı’yı ve tüm eski Topçu Doğan Hasol’un emektarlarını Kışlası’nın yönetmenliğindeki kutluyoruz. AVM işleviyle dergi, biz mimar, yeniden mühendis, şehir yapılmak plancısı, kültür ve sanat istenmesine ve bu insanımızın denebilir ki amaçla ağaçların “40 yıllık arkadaş”ı... kesilmesine karşı oluşan toplumsal tepkiyi, üregelen şehircilik açısından tartışmalar değerlendiren dergi, Bu özel sayıdaki “40 bütün bunları “kamusal yıldır tartışılan konular, alan” açısından yerlerinde yeller esen irdeleyen bir dosya binalar” başlığıyla hazırlamış... derlenen konular, imar Gezi direnişindeki sürecine damgasını “kuşaktan kuşağa vuran politikaların birliktelik”le yurdun ne denli “mimarlık her yerinden yükselen ve kent bilincinden destek eylemlerindeki yoksun” süregeldiğini “sivil içtenliğin” de kanıtlıyor; örneğin tanımlanmasına da İstanbul’un başını kaynak oluşturacak bir çektiği gökdelenleşme, dosya... Boğaz köprüleri, Dergide, Türk her yeri sarmalayan mimarlarının tarihi kaçak yapılaşma, yapı restorasyonları kıyı yağması, tarihi ile yabancı mimarların dokuların yıpranmaya tasarımları da yer terk edilmesi, kamu alıyor… “Dost”umuz, binalarındaki özensizlik mimarlık ve şehircilikte ve son yıllardaki çevreye güncel örneklerin duyarsız TOKİ’lerle ilgili tanıtımına devam 40 yıllık tartışmaları ve ediliyor. G ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com Her düşünceden, yaştan, partiden, inançtan, takımdan, insanımızın otoriter baskıya karşı buluştuğu “Gezi Parkı” birlik olma, kaynaşmanın tarihi günlerini yaşattı. Ben bilirim, ben yaparıma yeter gari! Öfkeye, baskıya, korkuya, şiddete dur denildi. Konu, ağaç kesme olmaktan çok öteye, saygıya, sevgiye davettir. Toplumsal belleğimizin altüst olduğu bir süreci yaşıyoruz. Devlet yönetiminde sürekli gündem değişikliği ile huzursuzluk yaratılıyor. Korku, baskı, kuşku ve umutsuzluğun getirdiği ruhsal yıkıntılarla kuşatıldık. Bireyin temel haklarının ve sorunlarının hiçe sayıldığı, yargının ötelendiği, baskıcı bir yaşamın kaygısı içimizi acıtıyor. Her şeyi ben bilirime tepkiseli giderek büyüyor. Önce, Atatürk ve devrimi ile ilgili okullardan, ders kitaplarından, bayramlardan, törenlerden yok sayma, öteleme, gündemden çıkarma buyrukları verildi. Atatürk bu ulusa; kurtarıcı, kurucu ve aydınlatıcı gelişmeyi sağladı. Emeğiyle hizmet eden bir liderdi. Halkının özgürlüğünü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştirerek halkının karşılıksız gerçek sevgi ve saygısını kazanmıştır. En son iki ayyaşın hazırladığı anayasa sözleriyle saygı çemberi kırıldı. Özgürlük ve demokrasi isteme haykırışlarına birkaç çapulcu denilmesi, gençlerin küçümsenmesi, aşağılanması bir liderin söyleminde olmamalıydı. “Kızların birinin kucağında oturması, yüzde 50’yi zorla evde tutuyoruz gibi incitici sözlerin yakışıksızlığı, ayrımcı ve körükleyiciliği bir aklın işi değildir. 90 yıllık cumhuriyetimizin tacı demokrasidir. Laiklikle şekillendirilen ulusal egemenliğimiz çok partili bir devlet yönetimindedir. Tek parti devleti değildir. Tek parti ile iktidar olmak, tek parti devleti ve tek lider olmak demek değildir. Farklı görüşlere, muhalefete söz hakkı demokrasiye saygıdır. Otoriter rejim, dindar bir gençlik yaratma, devleti dini kurallarla yönetme istemidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin özü akıl ve bilimdir, temeli kültürdür. Gençlerimizi sokağa döken çokça olaylar ve söylem hatalarının yanı sıra, yaşam hakkına dokunma, yolsuzluk söylemleri, deniz feneri, ihaleler, işsizlik ve toplumun sesine kulak vermemek gibi nedenlerdir. Alkol yasağını, kadına şiddeti, tecavüzü, baskıyı ve korkuyu da eklediğimizde gençliğin özgürlük isteyen çığlıkları sokakları doldurdu. Gençler korku duvarını aştılar. Herhangi bir siyasi oluşumun içinde olmadan, her yaştan insanımızın sesi, soluğu Başbakan’a ve söylemlerine tepkidir. Günlerdir ülkemizin bütün illerinde direniş ve karşı koyuşun yarattığı sosyal iklim, halkın baskı, korku ve şiddet istemediğinin kanıtıdır. Halk sosyal devlet özlemindedir. Devlet, devlet babalığını, sevgisini, saygısını, güvenli duruşunu göstermelidir. Cemaat ve tarikatların yer aldığı din adamlarının gündemin birinciliğinde olduğu bir yönetime tepkilidir. Halk yok sayılmamalıdır. Atatürk Samsun’a çıktığında “halk için, halkla beraber, halka doğru’’ diyerek yola koyuldu. Zoru başardı. Halktan kopmak bugünkü acı ve istenmez tepkileri doğurur. Yok sayılan halk, yok sayar. “Ben yaparım, ben yıkarım, benim dediğim olur’’ söylemleri otoriter yönetimin çığlığıdır. Ben yerine çoğulcu biz kavramı demokrasiyi çağrıştırır. Eli sopalı, coplu devlet yerine, sevgi, dayanışma temennilerini yansıtan, güven duyulan bir yönetimin kucaklayıcılığı özlemimizdir. Halk, “yeter gari” dememeli. Devletine inanmalı, güvenmelidir. Siyasetin kirli yüzü yerine, aydınlığa bakan yüzüne bakılsa kıyamet mi kopar?.. Halkın özgürlük sesi, bitsin otorite hevesi… Halkın Özgürlük Sesi Bitsin Otorite Hevesi G NOKTASI BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY S SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Amasya 1 kentinin kuze 2 yinde, Pontus krallarının ka 3 ya mezarlarıyla 4 ünlü dağ. 2/ Ka 5 rışık renkli... Ba6 yağı, sıradan. 3/ Cilt ve saç bakı 7 mında kullanılan 8 kokulu sıvı... Bir 9 nota. 4/ Kendini hasta gibi gös 1 2 3 4 5 6 7 8 9 terme. 5/ Tespihle 1 T A M Z A R A O rin baş tarafına takılan 2 E Y N A L R E Y uzunca parça... Yu 3 N İ MA R A nan abecesinde bir 4 M A İ K A Z A L E harf. 6/ Dermansız5 L R İ Y A Z A lık, güçsüzlük. 7/ NaM maz çağrısı... Güney 6 A R A B A Ş I R A P Amerika’da bir ülke. 7 V A S A L K A R A C A S U 8/ “Geyik dağdan da 8 ğa atlarken güzel/ 9 K I T NO K U L dalında diş diş çatlarken güzel” (C.S.Tarancı)... Diş köklerini kaplayan sert madde. 9/ Bir işi yapabilecek yetenekte olma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Trabzon’un Çaykara ilçesinde bir vadi ve dere. 2/ Telefon sözü... Yurdumuz denizlerinde de yaşayan, eti lezzetli bir balık. 3/ Antil Adaları’nda, özellikle Jamaika’da yaygın olan ve siyahilerin anayurt Afrika’ya dönüp özgürlüğe kavuşmalarını amaçlayan mistik, kültürel ve siyasal akım. 4/ Kutsal sayılan bir varlığı tanık göstererek verilen söz. 5/ 17. yüzyılda Benin’de kurulan bir krallık ve bu krallığın merkezi olan kent... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 6/ Emile Zola’nın bir romanı... Cinsiyet. 7/ Genişlik... Bir şeyi anımsamak amacıyla parmağa bağlanan iplik. 8/ Eller üzerinde havaya kalkma... Letonya’nın para birimi. 9/ Eskiden kökboya bitkisinden, bugün ise bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyarmadde.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear