25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2013 PAZAR 6 Burada en büyük pay Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait. Ve polis gücünün 300 bini aşmaya hazırlandığı haberini bu tablo ile birleştirin. Ayrıca “örtülü ödenek giderlerini de içeren Gizli Hizmet Giderleri, 2006’da 293 milyondan 2012’de 1 milyar TL’ye çıkıyor”. Tam da bu sıralarda, Türkiye’nin, nüfus başına düşen polis sayısı bakımından, 52 ülke arasında, Rusya’nın ardından dünyada ikinci sırada olduğu haberi yayılıyor... Bu büyük iç güvenlik silahlanması, şüphesiz ki içerideki “düşmana” karşı! Arınç, 11 yıldır meseleyi kavramamış! Hâlâ “içeride siyasi düşman yok, rakip siyasi partiler var” desin! Tabii şimdi H. Çelik, “Dünyanın bu en büyük polis gücünü neden kurdunuz” sorusuna şu yanıtı verir: “İleri demokratik iktidarımızı içerideki demokrasi düşmanı güçlere karşı korumak için her şey...” HHH İktidar, asla gitmeyecekmiş gibi, onlarca yıl ülkenin tepesinde kalacakmış gibi hesap yapıyor ve bu amaçla her açıdan “silahlanıyor”. En azından Başbakan’ın hesapları böyle... “İç düşman” hesapları, muazzam polis gücü bu hesapların birer parçası gibi... Tabii böyle anlayışta olan bir iktidarın, adil, dürüst, hukuk ve yargının garantisi altında bir seçim yapması da haklı bir tartışma zemini doğurur. Seçmen nüfusu sayısı ve çoklu seçmen kaydı kokuları uzun zamandır gündemde... Unutmayın ki “mezarından insanları kaldırarak oy kullandırma” politikası izlediler, anayasa referandumunda... Evet, ne diyorduk? Kürt meselesi, RTE’nin özel meselesi değildir, ülke meselesidir. Tek başına bir iktidarın, ne kadar oyla seçilmiş olursa olsun, ülkenin anayasal ve toprak yapısı açısından her türlü sonucu doğuracak en temel konuda tek başına karar verici adımlar atması, meşru değildir ve olamaz. Bu iktidar, ülkenin kurucu unsuru değildir... Kurucular, bu hakkı ve hukuku, tamamen bütün millete devretmişlerdir. Millet, bu iktidarı seçerken böyle bir hak ve hukuk vermemiştir. Dolayısıyla, ülkenin en temel varlığı konusunda 75 milyon yurttaş, nitelikli çoğunluğuyla, karar verici tek mercidir... Demokrasi, adil yargı, hukuk ve adalet ve tam özgürlükler olmadan tüm açılımlar diktatörlüklere ve keyfi uygulamalarına hizmet eder... İtirazı olan? (*) Hey Türkiye Nasılsın? Cumhuriyet Kitapları... Nurhan Yentürk’ün araştırması. HABERLER MEB müsteşarı, 30’lu yıllardan ‘Bir daha asla yaşanmasın’ diye söz etti Açılımlar ve Özgürlük; “İç Düşman’a Karşı” Özgürlüğün, adaletin, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının olmadığı bir yerde, yapılan ve yapılacak bütün “açılımlar” siyasi hesaplara hizmet eder. Başbakan, Diyarbakır’da lafta yaşasın özgürlükler nağmeleri ve düğün dernek gözyaşı gösterileri altında Barzani ve Kürdistan açılımını yaparken, polisi de İstanbul’da gençlerin ayaklarını ellerini kırmacasına şiddet uyguluyordu... Bu sahneye, polis sayısının 30 bin kadar artırılarak 300 bini aşacağı haberi eşlik etti. Şiddetini, siyasi dil veya polis olarak, muhalefete her gün beş vakit namaz kılar gibi göstermeyi görev bilen bir iktidar ve liderinin, “özgürlük” estirebileceğine inanmak, şizofrenik bir beynin işi olabilir. Veya: Hürriyetlerin bastırıldığı bir ortamda “Kürt Açılımı”nın varacağı tek nokta, “hadi bize eyvallah”tır. “Türk” tarafına şiddet, “Kürt” tarafına “özgürlük” olamaz. Kürt meselesi, sadece en geniş özgürlük koşullarının sağlandığı ortamlarda bütün boyutlarıyla tartışılabilir. Kürt meselesi, Başbakan’ın seçim manevraları için kullandığı bir oy avlama alanı olamaz. Yarın rüzgâr başka eser, politika değişir ve bugün “Yaşasın Kürt meselesi çözülüyor” diye alkışlayan sayın medya propagandacılarının elleri böğürlerinde kalır... HHH Bir buçuk yıl önce, televizyon ve gazetelerde, “Kürtlere prim veren yayınları” nedeniyle iktidarın baskısı ile kapı önüne kaç gazeteci, köşe yazarı ve programcı kondu? Anımsayan kaldı mı? Mesela Başbakan’ın Bülent Arınç’a “düşmanı sevindirmeyelim” sözleri üzerine program yapan var mı, bütün köşesini bu sözlerin anlam ve içeriğini irdelemeye ayıran kimler var? Başbakan’ın iktidarı karşısında olan herkesi “düşman” gözüyle gördüğü, aslında hiç de yeni bir şey değil. İktidarın en çok önem verdiği konunun “iç güvenlik harcamaları” olduğunu görürseniz, düşmanı sevindirmeyelim, sözünün aslında öylesine söylenmemiş olduğunu anlarsınız. İktidar büyük bir hızla “iç düşman”a karşı silahlanıyor. İç güvenlik harcamaları bakın nasıl füze gibi tırmanıyor(*): 2006: 10 milyar TL 2011: 15 milyar TL 2012: 18 milyar TL 2013: 27 milyar TL Dertleri Atatürk! u MEB Müsteşarı Tekin, 1930’lu yılları eleştirirken “Bu süreçte başlayan imam hatip serüveni yara aldı” dedi. Tekin, din temelli eğitim sistemini de üstü kapalı övdü. Diyanet İşleri Başkanı Görmez ise Atatürk dönemi Batılılaşma hareketini “Sıkıntılı ve hüzünlü dönem” olarak tanımladı. İstanbul Haber Servisi Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Atatürk ve tek parti dönemini “1930’lu yıllar Türkiye coğrafyasının bir daha asla yaşamasını istemediği dönem” diye tanımladı. Tekin, “Bu dönemin başında dini referans kaynaklarının diliyle oynanmış, bu kurumlar siyaset malzemesi haline gelmiş. Bu süreçte başlayan imam hatip serüveni yara aldı ve 1946’a kadar baskı devam etti” diye konuştu. “100. Yılında İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu” Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampusu’nda dün düzenlendi. Sempozyumda konuşan Tekin, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün devletin başında olduğu yıllarla ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu. karar aldı” diye konuştu. ‘Sıkıntılı dönem’ Diyanet İşleri Başka nı Mehmet Görmez de bu okullar sayesinde dini hassasiyeti yüksek toplumla kendi arasına mesafe koymayı bir itiyat haline getirme çabası içinde olan devlet arasındaki buzların eridiğini belirtti. Görmez, “Hüzünlü, sıkıntılı ve bir daha yaşanması asla istenmeyen çalkantılı Batılılaşma evremiz belki bir başka şekilde yaşanabilirdi. Şimdi bu hikaye içinde kaybolmak yerine imam hatip okullarının devletmillet kaynaşması adına ortaya koyduğu ihtiyatlı iyimserlik damarını sevgiyle hatırlamamız gerekir” dedi. Erdoğan, Trabzonda Suriye hariç komşularla iyi ilişkiler için olduklarını ileri sürerek, “Büyük devlet hatalarından değil geleceğinden bahseden devlettir’’ dedi. (Fotoğraf: AA) Erdoğan’dan ‘hatalı AHMET ŞEFİK TRABZON (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP döneminde komşu ülkelerde ilişkilerin kötüye gittiği yönündeki eleştirilere yanıt verdi. Trabzon’da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin olarak yaptığı konuşmada, “Yarın çok önemli bir günü idrak edeceğiz, 24 Kasım Öğretmenler Günü. Üç kişinin elini öpün; bir anne, iki öğretmen, üç öğretmeninin, hocanın” dedi. Erdoğan, komşularla ilişkileri geliştirdiklerini, özellikle Rusya ile 35 milyar dolarlık dış ticareti 100 milyar dolara çıkarma hedefinde olduklarını belirtti. “Suriye hariç Irak’la, İran’la iyiyiz. Bulgaristan ile, Yunanistan ile iyi durumdayız, daha iyiye gidecek Rusya ile Ukrayna ile münasebetlerimiz ortada” diyen Erdoğan, diplomasi’ itirafı “2023’ün Türkiye’sini farklı hazırlayacağız. Büyük devletten bahsediyoruz. Büyük devlet hatalarından değil geleceğinden bahseden devlettir. Büyük devlet korkan değil cesur devlettir” diyerek, üstü örtülü biçimde ‘diplomaside hata yapıldı’ eleştirilerini kabul etmiş oldu. Erdoğan Ziraatçılar Birliği toplantısında da Mısır’la yaşanan olaylara ilişkin “Şu anda bu darbe yönetiminin büyükelçimize karşı takınmış olduğu tavrı aynen biz de Mısır’ın Ankara’daki maslahatgüzarına karşı takınıyoruz. Şu anda kendilerine müddeti verdik ve 29 Kasım’a kadar Türkiye’yi terk etmesini istedik. Siyasette her zaman dik durmayı seven ama dikleşmeyi sevmeyen bir insanım. Dolayısıyla da kalkıp darbeyle işbaşına gelenlere hiçbir zaman saygı duymayacağım” diye konuştu. ücadeleye devam’ Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da imam hatiplilerin demokrasi mücadelesine devam etmesi gerektiğini belirterek “Birgün inşallah Türkiye’nin imam hatipli cumhurbaşkanı olacak” dedi. Bozdağ sempozyumun açılışı öncesi yaptığı açıklamada da dershanelerin kapatılması tartışmalarına değindi. Bozdağ, “Bizim dershanelere yönelik eleştirimiz ve bunun yanlışlığını ifade etmemiz, bir kesime veya gruba dönük bir eleştiri, bir karşıtlık kesinlikle değildir. Bunu böyle göstermek isteyen çevreler büyük bir yanılgı içindedir. Tamamıyla bu eğitim sistemimiz içinde esasında devletin yapması gereken ama bugüne kadar yapamadığı bir işin hayata geçirilmesidir” yorumunda bulundu. Bozdağ dershanelerin Türkiye’nin gündemine yeni gelen bir konu olmadığını, hükümetin kurulduğu günden bu yana gündemde olduğunu kaydetti. ‘M ‘Dikleşmeyi sevmem’ mam hatiple demokrasi tanımı İmam hatip okullarının kısa serüveninin aslında Türkiye’de demokrasinin ve demokratikleşmenin serüveni gibi olduğunu söyleyen Tekin “1946’da halk imam hatip okullarının açılmasına sahip çıktığı için siyasal iktidar da bu yönde İ ‘Karşıtlık yok’ ‘Başkanlık rafa kalktı’ WASHINGTON (AA) Carnegie Endowment for International Peace adlı düşünce kuruluşunda düzenlenen “Türkiye’nin Demokratikleşme Süreci: Başarılar ve Zorluklar” başlıklı konferansta konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, başkanlık sistemi tartışmalarına yönelik yaptığı açıklamada, Türkiye’de geçmişten bu yana var olan parlamenter demokratik sistemde de bazı aksaklıklar olduğunu düşündüklerini söyledi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun 2 yılın sonunda bir anayasa hazırlayamadığını hatırlatan Arınç, “Komisyonun görüşmeleri sırasında başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sistemine uygun bazı düzenlemeler yapılabilir Başbakan Yardımcısı Arınç, yeni anayasada partiler arası uzlaşma sağlanamamasıyla bu tartışmanın da bir anlamının kalmadığını söyledi mi diye tartışma olmuştu ama şimdi komisyon feshedildiği için veya çalışamaz hale geldiği için artık bu tartışmalar da bundan sonra yapılmayacak demektir. Mevcut anayasada böyle bir sistem yer almıyor. Yeni anayasada yer alabilir miydi, bu da tartışmalı olduğu için şimdilik rafa kalkmış durumda” dedi. BARANSUTAYYAR ‘Bel altı’ dershane kavgası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu ile AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, dershane tartışmaları nedeniyle Twitter üzerinden kavga etti. Tayyar’ın “salyalı it” dediği Baransu, “Helin Avşar’ın kelepçeli Şamili, dansöz” yanıtını verdi. Tayyar, Twitter’da “Bakıyorum dershane konusunda neden sustun diyenler ağırlıklı Ergenekoncular” dedi. Tayyar’a yanıt veren Baransu, “... Ahhh kıyak emeklilik, sen ‘adamı’ ne hallere düşürürsün” dedi. Bundan sonra ikili arasındaki kavga, bel altı ifadelere indi. Tayyar, “Karısının bile tahammül edemeyip evi terk ettiği o ite cevap vermeyeceğim, it ürür salyası baki kalır, bir süre sonra hasetinden kudurur ölür. Ne hazindir cemaat ortalıkta salyalarıyla dolaşan bu itlere fırsat veriyor” deyince Baransu, şöyle yazdı: “Asena milletvekili olsun. En azından göbeği açık kıvırıyor. Hakan Fidan abinle birlikte gel Şamil’im. O it lafını da sana yedireceğim...”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear