29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2013 ÇARŞAMBA 10 HABERLER Türkiye’de çocuğa yönelik cinsel saldırı son 5 yılda yüzde 400 oranında arttı Ürküten yükseliş MELTEM YILMAZ Mevsimlik çocuk işçiliğinin vahim sonuçları Beni okulda istemiyorlar İKLİM ÖNGEL ANKARA Mevsimlik tarım göçünden etkilenen 614 yaş arası çocuklar için yapılan araştırmaya göre, çocukların yarısından fazlası düzenli aşılarını olamazken, göç sırasında sıtma ve difteri gibi hastalıklara yakalanıyor. Çocukların yüzde 13’ü engelli durumda göçe katılmak zorunda kalırken, yüzde 3’ünün bir okula kaydı bulunmuyor. Bilim Eğitim Kültür Araştırma Uygulama Üretim ve İşletme Kooperatifi Kalkınma Atölyesi’nin yaptığı 354 mevsimlik tarım işçisi çocuk ve 175 ailenin katıldığı araştırmada, çocukların yüzde 98’inin aileleriyle birlikte mevsimlik olarak göç ettiğine dikkat çekildi. Araştırmada, çocukların yüzde 80’inin “naylon, kamış, bez ve branda çadırlarda” kaldığı görüldü. Konaklama alanlarında en büyük sorun ise “atık su sistemi”nin bulunmaması oldu. Çocukların yarıya yakını “haftada bir yıkanabildiğini” söyledi. Araştırmada, çocukların “nezle, bağ ağrısı, baş dönmesi” gibi hastalıklarının yanı sıra “yüzde 18’inin dizanteri, yüzde 20’sinin sıtma hastalığına yakalandığı” kaydedildi. Araştırmaya göre kız çocuklarının yüzde 70’inin su taşıma, yüzde 64’ünün kardeşlerine bakma, yüzde 67’sinin eşyaları gözetleme, yüzde 49’unun temizlik yapma gerekçeleriyle aileleriyle birlikte göçü gerçekleştirdiği anlaşıldı. Araştırmada okula kayıt yaptırmayan çocukların gerekçe olarak “ailenin istememesi, göçe katılma, maddi zorluklar, Türkçe bilmeme, okulun uzak olması” gibi nedenleri sıraladı. Çocukların büyük kısmı okulu severken, okulu sevmeyen çocukların nedenleri arasında “Arkadaşlarından şiddet görme”, “Para olmadığı için bir etkinliğe katılamama”, “Okula sürekli gitmediği için okulda istenmeme” yer alıyor. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü, Türkiye’nin korkutan gerçeklerini gündeme getiriyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuğa karşı işlenen cinsel taciz, saldırı ve istismar suçları ile ilgili davaların sayısında 2008’den 2013’e kadar olan 5 yıllık süreçte yüzde 400 oranında artış yaşandı. Uzmanlar, adli mercilere yansımayan olaylar da göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’de 2012’de en az 660 bin cocuğun cinsel taciz ve tecavüze maruz kaldığını belirtti. ŞefkatDer’in raporunda, Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuğa karşı işlenen cinsel taciz, saldırı ve istismar suçlarının 2008’de 7 bin 500, 2009’da 13 bin 812 iken; 2011’de 18 bin 334, 2012’de ise 33 bin 992 olduğuna dikka çekildi. Raporda, bu rakamın tamamen gerçeği yansıtmadığı da belirtilerek “Buradan yola çıkarak bir oranlama yaptığımızda, adli mercilere yansımayan durumları da göz önüne alarak 2012 için Türkiye’de en az 660 bin çocugun cinsel taciz ve tecavüze maruz kaldığını söyleyebiliriz” denildi. mayacağını belirterek “Benim en çok dikkatimi çeken konu, son dönemlerde özellikle 1216 yaş arası çocukların internet üzerinden giderek daha fazla istismara uğraması. Aileler, çocuklarının ruhsal gelişimini takip etmiyor, gün içeresinde internette kiminle ne yaptığını bilmiyor. Aileler başarıyı yalnızca eğitimde arıyor, ancak çocuğun ruhsal gelişiminden habersizler” dedi. Sözler işe yaramadı. Çocuklar hâlâ mağdur Ne hakkı SAVAŞ KÜRKLÜ ‘Kızerkek ayrımı sağlıksız’ Coşkun, cinselliğin rahat konuşulamadığı, kapalı toplumlarda cinselliğin sağlıksız bir yöne doğru kaydığına dikkat çekerek şöyle devam etti: “Örneğin, kız ve erkeği ilköğretimden itibaren ayırmak, sağlıksızlığı başlatıyor. Çocuğun normal gelişimi karşı cinsiyle bir arada büyümesini gerektirir. Ergenlik döneminde de kız ve erkek aynı toplumda olmalı, bu şekilde psikoljik, sosyal gelişimini tamamlamalı. Aksi halde karşı cinsi cinsel obje olarak görecektir.” ADANA BM Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989’da kabul edilen “Çocuk Hakları Sözleşmesi”nin 24. yılında dünyada halen 10 milyon çocuğun tehlikeli ve kimi zaman köleliğe varan koşullarda çalıştırıldığı, her yıl 150 bin çocuğun cinsel istismara uğradığı, bunun ancak yüzde 20 kadarının yargıya yansıdığı belirlendi. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bu raporuna karşılık Adana Barosu da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak çocukların durumuna ilişkin bir rapor hazırladı. 15 milyon 247 bin çocuğun bulunduğu Türkiye’de çocuk işçi sayısı 893 bini aştı. Buna göre her 12 çocuktan biri çocuk işçi olarak çalışıyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise 2011’de tam 40 bin çocuk taciz, tecavüz ve istismara uğradı. İstanbul’da 1486 tecavüz, 2 bin 488 çocuk istismarı, 2 bin 223 taciz davası, Ankara’da 1162 çocuk istismarı, 566 tecavüz ve 62 taciz davası, İzmir’de 568 tecavüz, 981 istismar ve 901 taciz davası, Adana’da ise 461 tecavüz, 656 çocuk istismarı ve 291 taciz davası açıldı. ‘Çocuğun beyanı delil sayılmıyor’ İstanbul Barosu Çocuk İstismarını Önleme Komisyonu üyesi avukat Aşkın Yaşar Topuzoğlu da, yargılamadaki en önemli yanlışın ise çocuğun beyanına itibar edilmemesi olduğuna dikkat çekerek: “Çocuğa yönelik cinsel suçların genellikle bir tanığı olmuyor. Yargı aşamasında, sanıklar genellikle tahliye oluyor. Burada yapılması gereken, uzmanların çocuğun beyanınıdan yola çıkarak, manevi bulguları göz önünde bulundurarak hazırladıkları rapor delil sayılmalıdır.” Türmen: Çocuk gelinler köleliğin modern biçimi TÜREY KÖSE ‘Eğitim kadar ruhsal gelişim de önemli’ Biz de, bu veriden yola çıkarak “Nasıl oluyor da giderek muhafazakârlaşan bir ülkede, pedofili davalarında yüzde 400 oranında artış yaşanıyor” sorusunu uzmanlara yönelttik. Türkiye Çocuk ve Gençlik Psikiyatrisi Derneği Adli Tıp Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Ayşen Coşkun, çocuğa karşı işlenen cinsel suçların artmasının tek bir nedene bağlana ANKARA Dünya Çocuk Hakları Günü’nde, Avrupa Konseyi’nin “Avrupa’da her 5 çocuktan birinin cinsel istismar ya da sömürü riski altında olmasından yola çıkılarak başlattığı ‘Beşte 1’ kampanyasına” dikkat çekilirken “çocuk gelinler” başta olmak aynı içerikte kampanyaların yürütülmesi istendi. TBMM, UNICEF, Uluslararası Çocuk Merkezi ve Yasama Derneği tarafından düzenlenen “Çocuk Haklarının Korunmasında Uluslararası HukukAvrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması (Lanzarote) Sözleşmesi” paneli bugün TBMM’de gerçekleştirilecek. Panelistlerden CHP Milletvekili Rıza Türmen, “Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel taciz kabul edilemez boyutlarda. Lanza rote Sözleşmesi’ne tarafız, fakat yükümlülükler yerine getirilmiyor. ‘Beşte 1’ kampanyasının bizde de başlatması lazım” dedi. Çocuk gelinler konusunun çok vahim olduğunun altını çizen Türmen, “Bir nevi para karşılığında, başlık parasıyla satılıyor kız çocukları. Köleliğin modern biçimi” görüşünü dile getirdi. Panelle ilgili bilgi notunda ise “Sadece 2012’de 112 bin çocuk mağdur olarak kolluk birimlerine getirilmiştir. Ayrıca kurumdan kaçan, sokakta çalışan/yaşayan, madde kullanan, kayıp, evden kaçan, terk edilen 132 bin çocuk cinsel istismar ve sömürü riskine en açık grup içerisinde bulunmaktadır. Türkiye’de 2011 yılında toplam 38 bin 839 adet cinsel suçlara ait dava bulunmaktadır ve bu cinsel suçların yüzde 47’si çocuklara karşı işlenmiştir” denildi. Yeni sınav sisteminin imam hatiplilere avantaj sunması velileri arayışa yöneltti TTK’nin onay yetkisi MEB’e devrediliyor Evde din eğitimi! Panik var Sınavlara girecek 8. sınıf öğrencileri, kaygı, telaş, belirsizlik ve panik psikolojisi içinde. Ortak Sınavlar’ın 28 Kasım’daki ilk oturumunda Türkçeden 20, matematikten 20, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden 20 soru sorulacak. Her ders için öğrencilere 40 dakika süre verilecek. 29 Kasım’daki ikinci oturumda ise fen ve teknoloji, T.C. inkılap tarihi ve Atatürkçülük ile yabancı dil sınavları yapılacak. Öğrencilerden bu dersler için de 40 dakikada 20 soruyu yanıtlamaları istenecek. FİGEN ATALAY Ders kitabı bakan onaylı “Eğitim sistemi, eğitim ve öğretim plan ve programları, ders kitapları, yardımcı ders kitapları ve öğretmen kılavuz kitapları” başta “her türlü eğitim araç ve gerecini” 1930 yılından bu yana eğitim ve öğretime uygunluk bakımından inceleyen Talim ve Terbiye Kurulu bir karar organı olmaktan çıkarılacak “bilimsel danışma ve inceleme organı” haline getirilecek. Bir kurulun karar organı olarak öngörülmesinin bakanlıkların organizasyonundan ziyade, “şirket organizasyonlarının” yapısına uygun olduğunun belirtildiği gerekçede, şu tespitlere yer verildi: “Talim ve Terbiye Kurulu esasen eğitim alanında faaliyet gösteren bir vesayet kurumu niteliğindedir. Talim ve Terbiye Kurulu’nun bu yapıdan çıkarılması, devlet yönetiminde sivilleşme ve demokratikleşme adımlarının bir devamı olarak görülmektedir.” Taslak yasalaşırsa daha önce üniversitelerin öğretim üyelerince incelenerek onaylanan ilkokul, ortaokul ve lise kitaplarının yanı sıra Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan dini ders kitaplarının onayı da seçilmiş bir yöneticinin, Milli Eğitim Bakanı’nın tekeline verilecek. u SBS yerine getirilen yeni sistemin, ilk merkezi sınavlarında, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorusunun yer alması, velileri ve öğrencileri çok kaygılandırıyor. Din dersi sorularının diğer derslerle aynı ağırlıkta olması nedeniyle bazı veliler, çocuklarına özel ders aldırıyor. Merkezi sınavda sorulacak 20 din kültürü ve ahlak bilgisi sorusu, özel din dersi almayan, okulda çok yoğun din eğitimi görmeyen çocuklar için dezavantaj, çok iyi din eğitim alan, imam hatip ortaokullarında okuyanlar için ise avantaj sağlayacak. Eğitimciler de, veliler de, sadece ezber bilgiye dayalı bu dersin, liselere girişte bu kadar etkili olmaması gerektiğini belirtiyor. Çocuğuna özel din dersi aldıran velilerden Gülay Sandıkoğlu, çocuğunun öğrenim gördüğü özel okulda din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin merkezi sınav için yeterli olmayabileceğini düşündüklerini belirterek, “Geçmiş yıllarda bu ders yerine bazen matematik, ingilizce gibi dersler de görebiliyorlardı, din öğretmeni çocukları sıkmıyor, ezber bilgi istemiyordu. Evde de din eğitimi vermediğimize göre bu çocuklar şimdi 20 soruyu nasıl doğru cevaplayacak? Cevaplayamazsa hedeflediği liseye bu yüzden giremeyebilir diye düşünerek evde din dersi aldırmaya başladık’’ dedi. SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 1930 yılından bu yana ders kitaplarının eğitim ve öğretime uygun olup olmadığına eğitim alanındaki öğretim üyelerinin oyuyla karar veren Talim ve Terbiye Kurulu’nun onay yetkisini Milli Eğitim Bakanı’na devretmeye hazırlanıyor. Yetki devri, dershanelerin kapanarak özel okula dönüşmesi ile ilgili yasa taslağı çalışmasında “Bakanlıkların karar mercii bakan ve ardından müsteşardır. Kurulduğu dönem ve kuruluş amacı dikkate alındığında TTK esasen eğitim alanında faaliyet gösteren bir vesayet kurumu niteliğindedir” gerekçesine dayandırılıyor. Değişiklikle örneğin din dersi kitaplarının onayı bakana bırakılırken, kurul üyelerinin eğitim alanında görev yapan öğretim üyesi olması zorunluluğu da kaldırılıyor. MEB, dershanelerin kapatılarak özel okula dönüştürülmesi ile ilgili yasa taslağı çalışmasında, sadece Özel Öğretim Kurumları Yasası’nda değişiklik yapmıyor, 652 sayılı kanun hükmünde kararname ile yasalaşan Teşkilat Yasası’nı da değiştiriyor. Planlanan değişikliğe göre, ‘Vesayet kurumu’ Kurslara ilgi yoğun Eski Eğitim Sen Genel Başkanı Alaattin Dinçer’in ortaokullarda görev yapan idareci ve öğretmenlerden elde edilen bilgiler ışığında saptadığı sorunlar şöyle: l 8. sınıfların hafta sonu hazırlık kurslarına katılımındaki ilgi, geçmiş yıllara oranla daha yüksek. l Seçmeli dersler ağırlıklı olarak sınav yapılacak derslerden seçiliyor. l Çocuklar, okul içinde ve dışında sınavlara katkı sağlayacağı düşünülen kaynaklara ve kurumlara yöneliyor. l İşlenen konularla ilgili ara değerlendirme yazılılarında bir artış var. l Okul dışı kurumların (dershane, etüt merkezleri) hazırladığı bildiri, afiş, tanıtıcı el ilanları ve sorucevap içerikli broşürlerin okul önlerinde dağıtımında artış yaşanıyor Tek yetkili olacak
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear