23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2013 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Demokrasi Değil, ‘Dolarokrasi’! Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV Y Yargıtay’ın Balyoz Kararı C şıklık da icra hareketleri ile hazırlık argıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi, 9 Ekim 2013’te Bu davanın siyasal bir dava olduğu hep ileri sürüldü. Her ne kadar özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin hareketlerinin aynı nitelikte kabul edilmesidir. Yargıtay’a göre dosyaverdiği önemli kararyargıçları, kimi duruşmalarda bunun siyasal dava olmadığını; olağan, adli dava olduğunu ileri da yer alan belgeler, eylemler, ilişkila, kamuoyunun yakınsürmüşlerse de, uygulanan Ceza Kanunu maddeleri ile kamuoyunda yarattığı derin etkiler bunun ler hep icra hareketleridir (s.54). Bu dan izlediği bir davayı siyasallığını belirtmektedir. kabul biçimi ile dış dünyada ortaya sonlandırdı. Eski Türk Ceza Kanuçıkan, görünen, varlığı somut olarak nu (ETCK) 147. maddeye aykırılık beliren cebir ve şiddet eylemlerinden nedeni ile verilen hüküm çeşitli tarProf. Dr. KÖKSAL BAYRAKTAR Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi önceki hareketler icra hareketleri olatışmalara ve eleştirilere neden oldu. rak nitelendirilmektedir. Oysa bunTürk hukuk tarihinin en önemli kalar hazırlık hareketleridir ve bunların rarlarından birini oluşturan bu hümaddesi üzerinde durmakla yetinmiştir. dığı, geriye sadece fiziki kuvvet kullanküm aslında çok geniş incelemelerin komaya bağlı maddi cebri içeren ve artık cezalandırılmaması ana kuraldır Karardaebir ve şiddet nusu olacak ve değerlendirilecektir; ancak karşı koymanın mümkün olmadığı so ki hazırlık hareketleri, icra hareketleri niETCK’nin 147. maddesi incelendiğin kağa çıkma diye tabir edilen hareketle teliğindeki cebir, şiddet ve suçun tamamkararın en önemli noktalarına değinip, kalanmasını belirten hükümetin ortadan kalmuoyunun bilgisine sunmak bir çeşit gö de, suçun “cebirle işlenmesi zorunlulu rin kaldığı anlaşılmaktadır...”(s.54,55) ğu” ile karşılaşılmaktadır. Kanunda cebir rev niteliğini taşımaktadır. Tekrar edelim ki, Yargıtay 9. Ceza dırılması kavramlarının birbirine karışmış Yeni Türk Ceza Kanunu’nun (YTCK) açık olarak öngörüldüğüne ve YTCK’de de Dairesi’nin bu yaklaşımı doğru değildir; durumunu suçtan önceki ittifakın oluştuğu “Hükümete karşı suç” başlığını taşı cebir ve şiddetin birlikte bulunması vurgu çünkü bununla kanunda yer alan cebir kav tespitinde de görebilmek mümkündür. “… yan 312. maddenin ilk fıkrası ETCK’nin landığına göre suçtaki eylemin mutlaka ce ramı maddi anlamından ötede, manevi ce ittifakın sayı, gizlilik, maddi olguları ile 147/1. maddesinin karşılığını oluşturmak bir şeklinde ortaya çıkması gerekir. Başka birle yani tehditle genişletmektedir. ETCK gerçekleştiği ve amaç suça yönelik olatadır. İki ayrı düzenleme karşılaştırıldığın bir deyişle, eylemin suç teşkil edebilmesi 147/1 ve YTCK 312/1’de yer alan cebir ve rak harekete geçmekten başka yapacak da YTCK’de “cebir” unsurunun yanında için “cebren ika edilmesi” aranmaktadır. şiddeti, manevi cebirle, tehditle genişlet bir şey kalmayacak şekilde tamamlanayrıca “şiddet” unsurunun da getirildi Cebir ve şiddetin, zor kullanmanın böyle mek hatalıdır. Böyle olsa idi kanunda ce dığı…” (s.52) yönündeki yorumda da hüği ve cebir ile şiddetin birlikte bulunması sine önemli bir suçta eylemin bir niteliği bir ve şiddetin yanında tehdit de yer alır kümete karşı da hazırlık hareketi olan ve gerekliliğinin öngörüldüğü saptanmakta olması ve amaç suça yönelen süreçte or dı. Ayrıca kanunda yer alan bir kavramı bu nedenle ayrı bir suç halinde cezalandıdır. Ayrıca ETCK 147/1’de bulunan “teş taya çıkması, devam etmesi, sonucu ger geniş anlamıyla kabul etmek suçta kanu rılan (ETCK 171, YTCK 316) ittifak kurvik etme”nin YTCK’ye alınmadığı; hü çekleştirme yönünde tekrarlanması suçun nilik ilkesi çerçevesinde mümkün değil mak, anlaşma sağlamak da icra hareketi kümetin görevini yapmaktan kısmen en en önemli unsuru olarak ortaya çıkmakta dir. Bu ilke hem TCK’de ve hem de ana olarak kabul edilmektedir. Kararda icra hareketlerinin yani cebir ve gellenmesinin de suç olarak kabul edildi dır. Dolayısıyla suçun icra hareketlerini de yasada önemli bir ilke ve güvence şeklincebir niteliğini taşıyan eylemler oluştura de yer almıştır. Diğer taraftan “... Artık şiddet hareketlerinin sonucu meydana geği görülmektedir. İki kanun arasındaki diğer önemli fark caktır. Buna karşılık Yargıtay söz konusu karşı koymanın mümkün olmadığı so tirme yönündeki uygunluğu hiç tartışılmada, YTCK’de, eski kanunda belirtilme kararın odak noktalarından birinde şöyle kağa çıkma diye tabir edilen hareketle mış, elverişlilik kavramına yüzeysel biçimyen “teşebbüs” halinin suçun tam ceza demektedir: “Amaç suça ilişkin madde rin kaldığı anlaşılmaktadır...” (s.55) şek de hazırlık hareketlerinde değinilmiştir.(1) sı ile karşılanmasıdır. Yeni kanunda yap de aranan cebir/şiddet, her durumda ve lindeki yan cümle TCK’nin ilgili madde Oysa hareketlerin elverişli olması gerektırım yönünden ETCK’deki ölüm cezası her aşamada dar anlamıyla maddi ce lerinin hatalı yorumundan kaynaklanmak liliği incelenen suçun aranan önemli niteyerine ağırlaştırılmış müebbet hapis yer bir, fiziki kuvvet kullanımı olarak anla tadır. Bu yaklaşımda suçun tamamlanması liklerinden biridir. Bu davanın siyasal bir dava olduğu hep almaktadır ki ölüm cezası artık Türk hu şılmamalıdır. Suç, elverişli olmak kay ile icra hareketleri karıştırılmaktadır. Sokuk sisteminde bulunmadığından bu fark dıyla manevi nitelikteki bir cebirle de kağa çıkma cebir ve şiddet ile icra hare ileri sürüldü. Her ne kadar özel yetkili ağır işlenebilecektir. Buradaki cebrin, su ketlerin başladığı an iken Yargıtay bu anı ceza mahkemelerinin yargıçları, kimi dulılık çok olağandır. Bu davada iddia edilen olayın ya da ey çun konusu, suçla korunan hukuki ya suçun tamamlanması olarak görmektedir ruşmalarda bunun siyasal dava olmadığını; lemlerin gerçekleştiği tarih olan 2003 ve ön rar da dikkate alındığında; hukuka ay ki bu durum icra hareketlerinin başladığı olağan, adli dava olduğunu ileri sürmüşlerceki yıllar ile yargılamanın yapıldığı sonra kırı irade mevcut, cebirle ulaşılacak hu ve devam ettiği süreç iken Yargıtay bunu se de, uygulanan Ceza Kanunu maddeleri ki yıllarda iki ayrı ceza kanunu yürürlükte kuka aykırı amaçlara cebir içeren zor suçun tamamlanması olarak görmektedir; ile kamuoyunda yarattığı derin etkiler buolduğu için “lehe olan kanun”un ilk sorun layıcı iradeyle yönelmiş ve gerektiğin bu durum icra hareketlerinin başlaması ile nun siyasallığını belirtmektedir.(2) Siyaolarak ortaya çıkması gerekirken, Yargı de fiziki cebir kullanacağı, fiziki cebir suçun neticesinin karıştırılması anlamına sal davalarda, hukukun ana ilkelerinin bir kenara itildiği, siyasal isteklere uygun ve tay bu sorunu irdelemeden ETCK’nin 147. le sürdürüleceği duraksamaya yer ver gelmektedir. meyecek biçimde ortaya çıkmış hareketHükümete karşı suçta, icra hareketleri bağlı çözümler üretildiği ceza hukukunda ler olarak anlaşılması zorunludur. Do cebir ve şiddet içeren eylemlerle yapıla hep ileri sürülen bir olgudur. Bugün, 27 lasıyla maddedeki cebir geniş anlamıy caktır. Eylemin tamamlanması ise hükü Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül davalarının dela kabul edilmelidir...” (Bkz. Gerekçe metin ortadan kaldırılması ya da görevini ğerlendirilmesi hep bu açıdan yapılmaktali Karar, s.53, 54). Yargıtay bu yorumunu yapmasının engellenmesi ile ortaya çıka dır. Hukuktan ayrılmayı, sonraki yıllarda şöyle devam ettirmektedir: “... maddi ce caktır. Yargıtay icra hareketleri ile suçun tarih, kamuoyu ve toplumsal yaşayış yebir olarak ortaya çıkacak hareketlerin tamamlanmasını birbirine karıştırdığından niden mercek altına almaktadır. kolaylaşması, aksamadan yürütülmesi bu önemli hataya düşmektedir. 1 Çetin Özek, Devlete Karşı Suçlar, İsve amaç suç bakımından öngörülen netanbul 1976, s.168, 172. cra hareketleri ticeye ulaşmasını sağlayacak binlerce 2 Bkz. Köksal Bayraktar, Siyasal Suç, Yazarımız yurtdışı programı nedeKararda saptanan çok önemli bir karı İstanbul 1982. belgeyi bulan çalışmaların tamamlanniyle yazılarına bir süre ara vermiştir. İ ABD siyaset alanındaki değişiklikler oradaki demokrasiyi temelden çökertti. Ülkeye nüfusun sayıca çok küçük, ama çok güçlü çıkar çevrelerinin egemen olduğu bilinir. Bir avuç para babası seçimleri artık toptan düzenlemekte, ayrıca satın almaktadır. İletişim araçları aynı çevrenin seçerek dağıttığı ilanlara bağımlı olduklarından, yazar takımı buyruğu egemen gücün ağzından alır. Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler, sözde liberaller ve tutucular, bu genel yağma tiyatrosunun sahne kıyısındaki kulları, ‘evet efendimci’ oyuncularıdır. 2012 seçim kampanyasında 10 milyar dolar harcandı. Çok paran varsa siyasete gir. Ayrıca paran varsa sağlığına baktır ve çocuğunu okut. Bu düzen demokrasi olamaz; içeriğine uygun gerçek adı ‘dolarokrasi’ olmalıdır. Kendi egemenliklerini tüm dünyaya yaymak için, özelleştirme ve küreselleşme oyunlarıyla başka toplumlara uygulatmak istedikleri de budur. “Demokrasi getiriyorum” diyerek türlü yollardan müdahalelerinin gerçek amacı her toprağı ve içindeki halkları başkent Vaşington’da yuvalanmış ana karar merkezlerine bağlamaktır. Başka yerlerde de siyaset yapılacak ve seçim olacaksa, bunları askeri müdahaleler, iktidarları devirme, diledikleri yabancı yöneticileri seçme ve seçtirme düzenleriyle ABD’deki kararvericiler saptamalıdır. 2012 seçimlerindeki palavralardan biri de sıradan eylemcilerden gelen 510 doların büyük sermayeyle çekiştiği yaymacasıdır. Obama’nın kendi büyük sermayeden 1.1 milyar, rakibi Mitt Romney de aynı çevreden 1.2 milyar dolar topladı. Obama’ya tek tek katkı yapan bireyler vardı, ama Obama tekelcilerden en az eşit katkı aldı. Sonuçta, büyük sermayeyi gene büyük sermaye yendi, sıradan yurttaş değil. Siyasetin ta içinde olan büyük sermaye nereye para yatırıyorsa istediğini oradan alma peşindedir. Üstelik, bu büyük yatırımlar ilk kez bu denli yukarı fırladı. İleride bunun demokrasiyi toptan yıkan sonuçları olacaktır. Bu durumda, yargı ne yapıyor? O da tekelci sermayenin desteğinde! ABD’de de sanki “kuvvetler ayrımı” var. Bu aptalca yorum bilgisizleri kandıran bir çocuk masalıdır. Beyaz Saray, Kongre, Yüce Mahkeme, basın, televizyon, Ulusal Güvenlik Kurulu, kiliseler, üniversiteler, haberalma kuruluşları, etkili dernekler ve benzerleri genelde tekelci sermayenin hizmetinde tutsaktır. Siyaset amaçlı para tümünün ana sütü gibi gıdasıdır. Bu durumda, özgürlük, demokrasi ve adalet diye bir şey de kalmaz. Varlıklıyla yoksul arasındaki fark kuşkusuz açıldıkça açılır. Varlık gitgide piramidin çatısında toplanıyor ve dorukta oturanlar bu ayrıcalıkları uğruna daha da acımasız. Milyonerler Senato’daki koltukları satın alırken, sendikaya giren işçiler işten atılıyor, direnenlerin üstüne polis yürüyor, oy kullanmayan kadınların cehennem örneği işyerlerinde yangınlar çıkıyor. Korkak ve kaçak tepkilerin zamanı çoktan geçti. Amerikan halkı da toptan demokrasi istesin, daha azını değil.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear