Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara B 30 33 32 30 31 35 38 25 27 27 27 28 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B A B A A A A A A A B B B 31 31 32 32 36 34 39 40 36 37 30 26 26 Oslo A Helsinki Y Stockholm B Londra B AmsterdamB Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana PB HABERLER 17 17 19 19 18 19 23 19 23 20 30 31 25 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y B B B Y Y A A A A A A A 31 30 24 30 23 19 29 28 26 29 29 33 36 Ülkemiz genelinde yağış beklenmiyor, kuzeydoğu kesimlerin parçalı çok bulutlu, diğer yerlerin az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgârın; Marmara ve kıyı Ege’de kuvvetli (3050 km/s) olarak esmesi bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada dönemde, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, adalet yılını açan konuşmasında iktidara, muhalefete, yargıçlara mesajlar verdi. Haberlere göre, (Beytüşşebap’ta 10 şehit verdiğimiz gecenin sabahı) Orgeneral Necdet Özel; “uzun yıllardan sonra adli yıl açılış törenine katılan ilk Genelkurmay Başkanı oldu.” Ordumuzun Özel dönemiyle özel biçimde demokratlaştığını öven yorumların henüz yazılmadığı bir sırada Vatan gazetesinin internet sayfasında tören haberinin hemen altında kimi vatandaşlardan gelen pek çok yorum dikkat çekiciydi. Örneğin Gürbüz Yörük yorumunda, bir ilke imza atan Org. Özel’e şöyle sesleniyor: “Yakışmadı komutanım. Atatürk ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı’nı Ankara’da bilmem ne açılışlarına katılarak kazanmadılar. Kocatepe’de bizzat savaşarak kazandılar. Derhal karargâhınızı savaşın olduğu bölgeye, yani Şemdinli’ye taşımanız gerekiyor. Tabii başkomutan izin verirse…” Ulviye Kaya: “Özel Paşa, paşa paşa otururken Mehmetçikler şehit oluyor, kimin umurunda? Bırakın yargı yapsın törenini. Askerin şov alanı değildir adli yıl açılışları.” ??? Yargıtay Başkanı Alkan, konuşmasının bir yerinde adını kullanmadan yargıdan elini çekmeyen Başbakan’a diyor ki: “Erkler ayrılığı sisteminin temel özelliği devletin mutlak hükümranlık gücünün bir kimsede (RTE’de), bir zümrede (AKP’de), bir erkte (hükümette) toplanmasına izin vermemesidir.” Bu sözleri duymazlıktan gelen RTE, o sırada önündeki kâğıtları karıştırıyordu. Başkan Alkan; tabii yine ad vermeden, Silivri yargıçlarını haklı olarak Başbakan’ın etkisinde ama adalet dağıtmayan kişiler diye tanımlayan Kılıçdaroğlu’na: “…özellikle siyasi kimlik taşıyan kurum temsilcilerinin yargıya ve yargıçlara yönelik; hakarete ve aşağılamaya varan kabul edilemez ifade ve açıklamaları karşısında yargı kurumlarının sessiz kalması, bu açıklamaların haklılığını kabullenmesinden değil, ortaya çıkacak polemiklerin yargının saygınlığı ile bağdaşmayacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır” dedi. “Atom Karınca” adıyla yazılan yorum şöyle: “Sn. Kılıçdaroğlu seni ve kimseyi dinlemeyenlerin yanına, yerine niye gidersin? Bırak kendileri çalsın kendileri oynasın.” Silivri yargıçlarını uyaran kimi cümleleri de var Yargıtay Başkanı’nın: “…hâkimin günlük siyasetin ve güncel tartışmaların etkisinden uzak olması ve taraflar üstü davranması gerekmektedir.” Bu söylemle ilgili Nevzat Sarıaslan’ın yorumu: “...Katiller ve PKK’liler serbestken milletvekilleri tutuklu. Sen hangi adaletten bahsediyorsun?” ??? Finans ve ekonomi çevrelerini etkileyen ünlü The Economist, Türkiye’nin manzaraı umumiyesini resmeden yorumunda: “ AKP’nin Haziran 2011’de üçüncü kez seçilmesi sürpriz olmadı. Ama Erdoğan daha önce hiç olmadığı kadar sınandığı bir yıl geçirdi. Karşılaştığı aksilikler, kanserle mücadele ettiği iddiaları, güçlü bir cemaat olan Gülencilerle kavga, artan Kürt şiddeti ve Suriye’deki savaşı kapsıyor… ...Erdoğan bu süreçte gitgide otokratlaştı. Muhakeme yeteneği belki de 2014’te Abdullah Gül’ün yerine cumhurbaşkanı olma hırsıyla bulanıklaştı… …Geçen yıl boyunca 28 yıllık kanlı isyanı bastırmak için PKK ile yaptığı gizli görüşmeleri bir yana atarak, Kürtlere karşı savaş yanlısı oldu… …Daha dindar bir gençlik için çağrı yapan Başbakan, imam hatip okullarını yeniden hayata geçirdi. Yeni müfredatta seçmeli Kuran ve Arapça dersleri yer alıyor... …Suriye lideri Beşşar Esad’ı ülkede yenilenen şiddet olaylarından sorumlu tutuyor. Esad da Suriye sınırındaki Kürt şehirlerinin kontrolünü PKK’ye bağlı Kürt gruplarına devretti… …Türkiye Suriyeli muhaliflere aleni yardımla sadece Esad’ı değil İran’ı da karşısına aldı… …Darbe planlamakla suçlanan çok sayıda askerin hapse konmasıyla, ordu sessizliğe büründü… …Erdoğan’ın popülerliği düşüşe geçti…” diyor. ??? The Economist içimizdeki gerçekleri açıklayan yorumuyla; “Uyan Türkiye uyan, gaflet uykusundan!” demeye getiriyor. Uyanacak mı? Tartışılan Apaydın Kampı’na giden TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun MHP’li üyesi Atilla Kaya, inceleme sırasında kampın hukuki statüsünü gündeme getirmiş. Yabancı askerlerin Türkiye’de sığınmacı olabilmesine imkân tanıyan 1995 tarihli “Muharip Yabancı Ordu Mensuplarından Türkiye’ye Kabul Edilenler Hakkında Yönetmelik” uyarınca kampa kabul edildiğinin hükümet tarafından açıklandığını belirten Kaya, bu statünün geçerli olabilmesi için kampta bulunan muharip yabancı askerlerin üçüncü bir ülke ile savaş halinde olan bir ordunun mensubu olması gerektiğini yetkililere anmsatmış. Kaya bu sorusuna yetkililerden “Suriye’nin halen İsrail ile savaş halinde olduğundan dolayı kampın böyle bir statüde kabul edilebileceği” yanıtını almış. Yani hükümetin kampın statüsüyle ilgili Meclis’e resmi yanıtı, “Oradaki askerlerin Suriyeİsrail savaşından kaçan askerler olduğu” şeklinde! Apaydın Kampı ile Suriyeİsrail Savaşının Ne Alakası Var? gelenlerin üçüncü bir ülke ile savaş veya silahlı çatışma halinde bulunan muharip yabancı ordu mensubu olması lazım. İsrail ile Suriye arasında böyle bir fiili savaş ya da çatışma hali yok. O zaman bu kişilere bu yönetmeliğin uygulanması, özel muameleye tabi tutulması kanunen doğru değil. Burada kaçanlar, kendi iç çatışmalarından kaçan yabancı asker kişiler. Başından itibaren hatalı bir işlem yapılmakta.” Pazarcı ayrıca 1995 tarihli yönetmeliğin hukuki dayanağı kabul edilen 1907 Kara Harbinde Tarafsız Devletlerin ve Şahısların Hak ve Vazifeleri Hakkında Lahey Sözleşmesi’ne de Türkiye’nin taraf olmadığına dikkat çekti. azarcı: İsrail ile savaş yok ki Bu izahatta gerçek payı olup olmadığını uluslararası hukuk uzmanı Dr. Hüseyin Pazarcı’ya sorduğumda aldığım yanıt şu oldu: “Bu izahat şekli, konunun tamamen saptırılması anlamına gelir. Hukuki dayanağı yoktur. 1995 tarihli yönetmeliğe göre böyle bir kamp kurulabilmesi için P üneş: Tamamen hukuk dışı Kampı kamuoyunun gündemine getiren isim, CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş’ti. O da CHP ve BDP’nin katılmadığı Apaydın ziyareti sırasında ortaya konan G gerekçeyi şöyle değerlendirdi: “Suriye başka bir ülkeyle savaşmıyor. Gelenler Esad’ın ordusunda savaşmak istemeyen askerler. Bu da 1995 yönetmeliğinin sınırları içine girmez. Şu anda kamp tamamen hukuk dışıdır. O insanları almayın demiyoruz. Ama böyle bir kampa alamazsınız diyoruz. Çünkü hukuki mevzuatı yok bu kampın. BM normlarına göre ki biz ona da taraf değiliz almış olsak o zaman da sınırın dibinde tutmamamız gerekir. Ama bilerek o noktada konuşlandırıyorlar ki sınırdan Suriye’ye rahatça girip çıkabilsinler diye.” Güneş, “Suriye’den ülke dışına kaçan toplam 200 bin mülteci var. Bunların 80 bini Türkiye’de. Gerisi Ürdün, Lübnan ve Irak’ta. Ama o ülkelerin hiçbiri Suriye’ye silah sevkıyatıyla suçlanmıyor. Sadece Türkiye suçlanıyor. Niye? İşte o kamp nedeniyle. Çünkü üs orası. Ayrıca Suriyeli mültecilerin olduğu birçok kent var Türkiye’de. Kilis, Urfa, Mardin var. Neden herkes Hatay’ı gündeme getiriyor? Yine o kamp nedeniyle. Hükümetin izlediği dış politikayla Türkiye tarihinde ilk defa terör teşvikçisi konumuna düşürüldü. Dışişleri Bakanı bu yapılanların hesabını vermeli. TBMM açılır açılmaz bu konuda gensoru önergesi vereceğiz” diyor. AKP’de bir gelgit daha Son günlerde artan terör olayları ve art arda gelen şehit haberleri sonrasında, iktidar partisi AKP’den “BDP’lilerin dokunulmazılığını kaldıralım” sesleri yükselmeye başladı. Bu; hükümetin terör ve Kürt sorununa tutarsız, yalpalayan bakışının son örneğidir. AKP hükümeti çok yakın geçmişte, bugüne kadar hiçbir iktidarın yapamadığı ölçüde büyük bir adım atarak MİT Müsteşarı’nı terör örgütünün hem İmralı hem de dağdaki lider kadrosuyla müzakereye gönderdi. Başarısızlıkla sonuçlanan Habur sürecinin sonrasında. Şimdi ise 1994’te şiddetin çözüm olarak benimsendiği devlet politikalarına dönüş işareti veren bir yöntemi, ‘seçilmiş milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını’, bir çare olarak toplumun önüne getirmeye hazırlanıyor iktidar partisi. Keza Başbakan Erdoğan da 2005 yılındaki “Kürt sorunu benim sorunumdur” noktasından bugün artık, “Kürt sorunu yoktur” noktasına gerilemiş durumda. Hükümetin bu gelgitleri arasında ülkede kan gövdeyi götürüyor, her gün onlarca eve ölüm haberi gidiyor. CHP milletvekilinin kaçırılmasına ‘inanmayan’ Başbakan ise kendi il başkanı kaçırıldığında yakınlarına ‘geçmiş olsun’ demekten ve olayın takipçisi olacaklarını söylemekten başka bir şey yapamıyor... Orgeneral Balanlı, Diyarbakır’daki “Bayrağa Saygı” yürüyüşünde Orgeneral Özel ile yan yana çekilmiş fotoğraflarını mahkemeye sundu. ‘Bu nasıl hukuk, nasıl adalet’ HATİCE TUNCER Ergenekon davasında 2010 yılında kaybettiğimiz Selçuk’un ifadeleri okundu ‘İki kırmızı çizgimiz var bunları çiğnetmeyiz’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında, 21 Mart 2008 günü sabaha karşı evi basılarak Emniyet’e götürülen, 21 Haziran 2010’da kaybettiğimiz İlhan Selçuk’un ifadeleri okundu. Gazetemiz Başyazarı ve İmtiyaz Sahibi Selçuk, siyasi duruşunu ve Atatürk ilkeleri doğrultusundaki düşüncelerini, gözaltı sürecindeki yorgunluğuna karşın ifadelerinde ortaya koyuyor. Selçuk, ifadelerinde “Belirttiğim gibi, Atatürk Cumhuriyeti tehdit altındadır. İki tane kırmızı çizgimiz vardır. Biri bölünmezlik, biri laikliktir. Bunların çiğnetmemeyi biz Atatürkçüler kendimize görev biliyoruz” diyor. Darbe için zemin oluşturmakla suçlanan İlhan Selçuk, bu konudaki soruları da “Velev ki bir askeri darbe olursa buna kendim ve başyazarı, imtiyaz sahibi olduğum gazete adına karşı çıkacağımın bilinmesi gerekiyor” diye yanıt veriyor. Gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın 3.5 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunduğu Ergenekon davasının 224. duruşması yapıldı. Duruşmaya eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli orgeneraller Hurşit Tolon, Hasan Iğsız’ın da aralarında bulunduğu 24 tutuklu sanık katılmadı. Silivri Cezaevi yerleşkesindeki küçük salonda gerçekleştirilen oturumu açan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese, çağrılan tanıkların gelmediğini belirterek kovuşturma sırasında yaşamını yitiren İlhan Selçuk’un ifadelerinin okunacağını açıkladı. Başkan Özese, ayrıca 6 Temmuz 2008’de ağır hastalığı nedeniyle yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’ın ve 2 Mayıs 2011’de yaşamını yitiren gazeteci, hukukçu Engin Aydın’ın da ifadelerinin okunacağını belirtti. Başkan Özese, duruşmada ilk olarak İlhan Selçuk’un 22 Mart 2008’de cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından alınan ifadesinden bölümler okudu. İfade tutanağına göre, çok sayıda soru yöneltilen İlhan Selçuk, “Ben anayasal düzeni benimsiyorum. Anayasanın temel ilkelerine sadık kalındığı takdirde de hiçbir yöneticinin ihanet içinde olacağını Balyoz davasında tutuklu sanık YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı, duruşmada 25 Mart 2005 tarihinde gerçekleştirilen “Bayrağa Saygı” yürüyüşünde dönemin 7. Kolordu Komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Davada adil yargılanma şartları ve savunma yapma imkânı bulunmadığı için savunma yapmayacağını söyledi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda davanın 106. duruşması yapıldı. Başkan Ömer Diken’in iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına, tanık beyanlarına ve delillere ilişkin son savunmalarını sorduğu sanıkların çoğu dün de avukatları salonda bulunmadığı, usul hükümlerine uyulmadığı gerçekçesiyle savunma yapamayacaklarını ifade etti. Orgeneral Balanlı, savunmasını yapmasından bu yana 9 ay geçtiğini belirterek “Ne değişti? Sahte dijital kayıtlarda tespit edilen sahteciliklerin sayısı 2000’e yaklaştı, sahtecilikleri bilimsel olarak ispatlayan rapor sayısı 20’yi geçti, tanıklar ‘Balyoz’u görmedik, duymadık’ dediler. Haksızlık ve hukuksuzlukların boyutu avukatlarımızla birlikte baronun da tepkilerine neden oldu” diye konuştu. Balanlı, Chronical adlı bir dergide hakkında Aralık 2010 tarihinde yayımlanan ve mahkeme kararı ile tekzip ettiği bir yazı yer aldığına dikkat çekerek “İftiralarla dolu yazı içinde yayımlanan bir resimde benim ve eşimin Cumhuriyet mitinglerine katıldığımız ileri sürülüyordu. Bu yalan ve iftira ile ilgili olarak daha önce vermek istemediğim bir detayı şimdi vermek istiyorum” dedi. Salondaki perdeye slaytları yansıtan Balanlı, bu fotoğrafların 25 Mart 2005 tarihinde Diyarbakır’da Bayrağa Saygı Yürüyüşü’nde çekildiğini söyledi. Balanlı şöyle devam etti: “Önde bando, arkada şehrin önde gelen bürokratları vardı. Saygı duruşunda ise şimdiki Genelkurmay Başkanı, dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Necdet Özel de vardı. Umuyorum komplocular ve işbirlikçileri biraz utanma duyguları varsa utanmışlardır. Genelkurmay Başkanı’nın fotoğrafını kanıt dahi olsa bir mahkemede kullanmayı uygun görmemiştim. Ama şu an itibarıyla uygun görüyorum.” Balanlı, mahkemenin “taraflı tutumu ve aldığı ara kararlarıyla sanıklar lehine gelişebilecek hiçbir duruma izin vermeyeceği”nin anlaşıldığını söyledi. “Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir adalet? Ben şahsen anlayabilmiş değilim” diyen Balanlı, delillerin tartışılması safhasının atlandığının altını çizdi. Mahkeme heyeti 250 sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Dava 20 ve 21 Eylül tarihlerine ertelendi. Mahkeme ara kararında “Herhangi bir yasal engel çıkmaması halinde dosyanın karar aşamasında bulunduğuna” dikkat çekerek sanıkların bulunduğu cezaevlerine “Acil müdahale gerektiren hastalıklar dışında belirlenen duruşma tarihlerinde sanıklar için hastanelerden tetkik ve tedavi amaçlı randevu alınmaması, revir doktorlarının çalışma saatlerinin buna göre düzenlenmesi” doğrultusunda yazı yazılmasını kararlaştırdı. Mahkeme, kararında, hasta sanıkların hayatları bakımından sakınca oluşturmaması ambulans ile duruşmaya getirilmelerinin istenmesine hükmetti. Tutuklu sanık hâkim Ahmet Zeki Üçok, mahkeme başkanının hukukçu cinliği yaptığını belirterek “Başkan, esas hakkındaki mütalaayı, delillerin tartışılması aşaması ile aynı anda uygulatmaya çalışmaktadır. Bu, suçsuz insanların hukuk yolu ile iğfal edilmeye çalışılmasından başka bir anlama gelmez” dedi. ‘Umarım biraz olsun utanırlar’ Atatürk’ün talimatı Selçuk, ifadesinde Cumhuriyet gazetesinin kuruluşunu “Cumhuriyet gazetesi Atatürk’ün talimatı ile 1924 yılında Cumhuriyetin ilan edildiğini duyuran Yunus Nadi tarafından İstanbul’da kurulmuştur” diye anlatıyor. Ergenekon davasında sanık olarak yargılanan isimlerin sorulduğu İlhan Selçuk, “Veli Küçük’ü JİTEM başkanı olarak gazeteden duydum. Kendisi ile görüşmüşlüğüm yoktur” yanıtını veriyor. İlhan Selçuk, İşçi Partili Adnan Akfırat’ta bulunan bir belgeye ilişkin soruyu şöyle yanıtlıyor: “Benim Çevik Bir liderliğindeki bir darbe girişimi hakkında bilgim yoktur. Belgedeki örgüt şemasında beni de sivil kanadın bir sorumlusuymuş gibi göstermişler. Bu tamamen saçmalıktır.” arasındaki çatışmadır. Buradaki çatışma sözcüğü ile hukuksal anlamda sivil toplum örgütleri ile örgütlenerek muhalefet etmeyi kastediyorum. Yoksa kastettiğim hukuk dışı çatışma değildir. Hukuk dışı bir çatışma, hiçbir zaman amaca hizmet edemez.” İlhan Selçuk, işadamı Rahmi Koç ile görüşmesini ise “Rahmi Koç benim dostumdur. Sırası geldiğinde buluşur konuşuruz. Bu görüşmelerimiz çok değildir. Ama benim için bu görüşmeler önemlidir. Türkiye’de bu konumda bulunan bir insanın görüşlerini öğrenmek bir gazeteci için, benim açımdan önemlidir” diye açıklıyor. Selçuk, askeri darbe üzerine bir soruyu “Bunlara karşıyımdır; velev ki bir askeri darbe olursa buna kendim ve başyazarı, imtiyaz sahibi olduğum gazete adına karşı çıkacağımın bilinmesi gerekiyor. Şu anda Türkiye’de darbe şartlarının olduğunu düşünmüyorum” diye yanıtlıyor. İlhan Selçuk zannetmiyorum” değerlendirmesi yapıyor. Telefonları dinlenen ve dostları, iş arkadaşları, akrabalarıyla yaptığı görüşme tutanakları dosyaya konulan Selçuk’a savcılıkta bu görüşmelerden çok sayıda soru yöneltiliyor. Selçuk’a “Halazadem” diye tanıttığı Mehmet Benli ile özel telefon görüşmeleri de soruluyor. Selçuk, bir görüşmesini şöyle açıklıyor: “Bugün Türkiye’de Atatürk cumhuriyetinin yok olacağına yönelik ciddi bir korku ve kuşku vardır. Bazen dostlarım beni arayarak korku ve kuşkularını dile getirirler.” Selçuk, gözaltındaki yorgunluğuna karşın ülke ve dünya siyasetine ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ülkemizin ılımlı bir İslam cumhuriyetine dönüştürülmesi için ABD tarafından organize edilen beynelmilel bir proje vardır. Bu projeye karşı halkın direniş göstermesini olumlu buluyorum. Burada ‘çatışma’ derken kastettiğimiz, iki fikir Üçok: Hukukçu cinliği Telefon görüşmeleri KESK’ten adliye önünde eylem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KESK üyeleri, konfederasyona bağlı sendikaların yönetici veya üyesi 15 kadın hakkında, “PKK/KCK terör örgütüne üye oldukları ve propagandasını yaptıkları” iddiasıyla açılan davayı protesto etti. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şube Yönetim Kurulu üyesi Hülya Yıldır, adliye önünde toplanan KESK üyeleri adına yaptığı basın açıklamasında, KESK’li kadınların 205 gündür Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunduklarını bildirdi. Yıldır, “KESK’in üye ve yöneticilerinin sendikal faaliyetlerini engellemek için istifaya zorlama, sürgün, işten çıkarma gibi engellemeler sıradan olaylar haline gelmişken şimdi de üyelerimize kadar uzanan gözaltı ve tutuklama operasyonları ile karşı karşıya kaldık ve kalmaya da devam ediyoruz” dedi. Rahmi Koç ile görüşmeler C MY B C MY B