23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 “M ustafa Dönmez, ODTÜ’deki öğrenimini 80 olayları nedeniyle yarıda bırakıp Harp Akademisi’ni kazanmış ve başarıyla Yarbaylık rütbesine kadar yükselmiş, entelektüel bir subaydı. 2009 yılında bir ihbar mektubu ve evinde bulunduğu iddia edilen bir krokiden yola çıkılarak; Ankara’daki Zir Vadisi’nde bulunan ve kime ait olduğu belirsiz mühimmat nedeniyle tutuklandı bir Ergenekon Davası sanığı oldu. Mustafa Dönmez’in 1991 doğumlu büyük oğlu Alp Kaan, üniversite eğitimini sürdürdüğü Azerbaycan’da, 1 Eylül Cumartesi günü karşıdan karşıya geçerken bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Silivri’de bir tutukluya verilen ilk cenazeye katılım izni, Doğan Yurdakul’un kanser olan eşi Güngör Yurdakul’un ölümü sonucu biz avukatlarının başvurusuyla gerçekleşmiş ve bu iznin genelleşmesiyle tutukluluk haklarında önemli bir kazanım elde edildiğini düşünüp, sevinmiştik. Meğer yanılmışız... Tutukluya cenaze izni hakkını veren kanun, bu hakkın kullanımını Mahkeme Heyeti’nin tutuklu avukatlarının yaptığı başvuruyu kabul ve kararına bağlamış. Mustafa Dönmez’in yaşadığı acıdaki gibi eğer yakınınız hafta sonu ölürse, cenaze izni alabilmek için ilk iş gününü beklemeniz ve tabii cenazeyi de bekletmeniz gerekiyor. Biz avukatlar da bu durumu göz önüne alarak, Mustafa Dönmez’e oğlunun ölüm haberini, mahkemeye başvuru yapana kadar vermemeyi uygun bulduk. Bir Oğul Öldü Diyeler... kimsenin yapmaya cesaret edemediğini yaptı ve Dönmez’i acı habere hazırladı. Çok güzel bir ön konuşma yaptı ve o en acı haber verildiğinde Mustafa Dönmez sadece ‘Oğlum!’ diyebildi. Kendisini suçluyordu, çünkü oğlu Belçika’da eğitim görmek istemiş, o ise Azerbeycan’da güzel bir eğitim sistemi olduğunu söyleyerek, oğlunu orada okumaya ikna etmişti. Herkes sırayla yanına gidip başsağlığı diler ve teskin etmeye çalışırken, Mustafa Dönmez bir babanın alacağı en ağır darbeyle, çoktan yıkılmıştı. Mahkeme Heyeti’ne sabah 08.30’da verdiğimiz izin dilekçesinin kabul cevabı, ancak 10.30’da verilebildi. Mahkeme kararı cezaevine faksladı. Mustafa Dönmez yanı başımızdaki cezaevine bir araçla geri götürüldü ve sonra, sanki Silivri’de hiç uygun cezaevi aracı Haksız bir karar sonucu, YAŞ kararları öncesi 3’lü kararname ile davası devam etmesine rağmen iddialar nedeniyle ordu ile ilişiği kesilen Dönmez; muvazzaf askerlerin tutuklu kaldığı Hasdal Cezaevi’nden Silivri’ye nakledilmiş ve burada kendi isteğiyle tek başına kalmaktaydı. Geçen pazartesi, kendisine hayatındaki en acı haberi vermek için duruşmaya gelmesini beklerken, durumu duruşmaya katılan diğer sanıklara anlattık ve tabii Silivri mahkeme salonuna tam bir ölüm sessizliği çöktü. Mustafa Dönmez her zamanki güleryüzü ile duruşma salonuna girdiğinde, henüz heyet gelmemişti. Tuncay Özkan, yokmuş gibi Maslak’taki Jandarma Alay Komutanlığı’ndan araç beklendi. Oysa Dönmez’in, Bandırma’daki cenazeye yetişmesi için en geç saat 14’te Yenikapı’dan feribota bindirilmesi gerekiyordu. Saat 11.00 olduğunda Jandarma, Bandırma’ya gidecek araç için masrafın 2500 TL olduğunu bildirdi. Bu durum, parası olmayan tutuklular için cenazeye katılım hakkının kullanılamaz olduğu gerçeğini bize gösterdi. Çünkü 3 hafta önce de sanıklardan Erkan Önsel’in ağabeyi öldüğünde, Trabzon’daki cenazeye götürülmesi için kendisinden 6500 TL masraf talep edilmişti! Parayı yatırdıktan sonra, Dönmez’i götürecek aracın hâlâ yola çıkmadığını öğrendik. Duruşmayı izlemeye gelen CHP milletvekillerinden M.Akif Hamzaçebi, telefonla Vali’yi arayıp işlemin hızlandırılmasını rica etmese, eminim Maslak’tan Silivri’ye en erken öğle tatilinden sonra yola çıkacaktı. Mustafa Dönmez’i saat 13.30 gibi Silivri’den alan cezaevi aracının, Yenikapı feribotuna güvenlik nedeniyle alınmadığını haber aldık. Oğlu Alp Kaan’ın cenaze namazına yetişemediği için bekletilen tabutu, babası son kez sarıldıktan sonra toprağa verildi. Dönmez, cenaze izninde evinde de uyuyamayacak. Akşam Bandırma Cezaevi’ne götürülüp, sabah evine getirilecek. Ve bu tablonun mimarları, akşamları gönül rahatlığıyla çocuklarına iyi geceler dileyebiliyorsa, ne mutlu onlara!” Av. SERKAN GÜNEL “İnsan, yoluyla birlikte biten bir yolcudur.” ANTOINE DE RIVARO L PKK Ne İstiyor? ldükten sonra Ö Allah’ın cehennem azabından korkanların, yaşarken başkalarının hayatını cehenneme çevirmekten hiçbir vicdan azabı duymamaları nasıl açıklanır, bilemiyorum. Çünkü benim inanmadığım kutsal kitaplar bile, en büyük cehennem azabının vicdan azabı olduğunu sezdirir. Hile ile, iftira ile insanların hayatını çalmak, özgürlüğünü gaspetmek, onları girişi ve çıkışı tutulmuş sırat köprülerinde bekletmek, zulüm değilse nedir? İşte o zalimlere, “Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız (Araf Suresi, 41)” der, Kuran. Ama ben kendilerine, başkalarına çektirdikleri acıların aynısını çekecekleri kadar uzun bir yaşam diliyorum! Şemdinli olayları, ardından Gaziantep, şimdi de Beytüşşebap; PKK terörü tırmanıyor. Özellikle kamu binalarını hedef alan terör saldırıları, PKK’nin bugüne kadar uyguladığı eylem modelini değiştirdiğini, farklı bir taktik uygulamaya başladığını gösteriyor. PKK, son zamanlara kadar kırsalda ya da kentlerde giriştiği saldırılarda belirlediği hedefi vurduktan sonra geri çekilirken, şimdi asker ya da polis, güvenlik güçlerini açık çatışmaya çekmek için üzerine çekiyor. Taktiğini “vurkaç” tan, “vurkal”a dönüştürmesi, PKK’nin güvenlik güçlerini açık çatışmalara çekecek kadar güç mü kazandığı, yoksa bunun bir tükenişin habercisi mi olduğu sorusunu sormamızı gerekli kılıyor. ??? İspanya’daki ETA’nın ve Kuzey İrlanda’daki IRA’nın terör eylemlerini biliyoruz; onlar kentin işlek meydanları, alışveriş merkezleri gibi insan trafiğinin yoğun olduğu kalabalık yerlere saatli bomba koyarlar, patlatmadan önce medya kuruluşlarına haber verip o bölgenin boşaltılması için güvenlik güçlerine zaman tanırlardı. PKK, sivil halka bir zarar gelmemesi yönünde ETA ve IRA’nın gösterdiği özeni hiçbir zaman göstermedi. PKK’nin 1984 yılındaki Eruh baskınından günümüze kadar geçen 28 yıl içinde düzenlediği terör eylemlerinde çok sayıda kadın, çocuk, yaşlı masum insan can verdi. Uluslararası terör terminolojisinde bu tür ölçüsüz şiddet, “silahlı propaganda” olarak adlandırılıyor. Bu yolu seçen terör örgütleri ve onların yandaşları uygulanan şiddet ne denli güçlü olursa verilmek istenen siyasal mesajın da o denli etkili olacağı görüşünü savunuyorlar. Ne var ki bu çevreler şiddetin de kendine özgü bir diyalektiği olduğunu, ölçüsüzlüğün bir noktada kırılarak geri tepen bir silaha dönüşeceği gerçeğini gözden kaçırıyorlar. ??? Doğrudur; PKK terörü ülkemizde “Kürt sorunu” diye bir sorunun var olduğu gerçeğinin devlet ve toplum tarafından kabulü yönünde etkili olmuş, bu sorunun çözümü doğrultusunda önemli adımlar atılmıştır. Bu adımların yeterli mi, yetersiz mi olduğu ayrı bir tartışma konusudur. İki yıl kadar önce, o zamana kadar toplumun geniş kesimleri tarafından Kürt sorununun çözümünde muhatap olarak görülen Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) “demokratik özerklik” başlığı altında, kendi partililerinin de nasıl uygulanacağına ilişkin üzerinde görüş birliğine varamadıkları bir projeyi ortaya atmaları olayın akışını değiştirmiştir. BDP’nin, demokratik özerklik projesinde devlete muhatap olarak PKK’yi göstermesi akışın değişmesinde belirleyici olmuştur. Bu değişimden sonra devlet tarafından atılan Oslo görüşmeleri, Habur açılımı gibi tüm adımlar fiyaskoyla sonuçlanmıştır. BDP geriye çekilerek, alanı tümüyle PKK’ye bırakınca o da silahlı propaganda yöntemini bu kez daha ölçüsüzce uygulamaya sokmuştur. Hedeflenen, terör eylemlerini kentlere taşıyarak halkı çatışmaların içine çekmektir. Bu çatışmalardan beklenen toplumda korku ve infial duygularını kışkırtmaktır. Beytüşşebap’taki çatışmada verilen 10 şehit ile ölen 20 PKK’linin yerde yatan cesetleri varılmak istenen hedefin somut görüntüleridir. ??? Fakat PKK bu stratejisinde başarılı olamamış, Kürtler ayaklanmadığı gibi Türkler de tahriklere kapılıp Kürt mahallelerine yürümemişlerdir. Olan asker sivil, genç yaşlı, kadın erkek birçok insanımıza olmuştur. Erken ölümler toplumda nefret duyguları yaratır. Nefret duygusunu araçlaştırarak siyasal hedeflere varmayı bugüne kadar dünyada hiçbir terör örgütü başaramamıştır. PKK de başaramayacaktır. PKK bu gerçeği görmüyor mu? Görüyor, fakat arkasındaki tüm köprüleri atmış, kendisine el atacağı başka bir seçenek bırakmadığından militanlarını toplu ölümlere göndermekten başka yapacak başka bir şeyi yoktur. Bundan sonra girişeceği her kıyım, hanesine tükeniş yolunda atılmış bir adım olarak geçecektir. Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr ‘Kruvaziyer AVM’si ve Kemeraltı İstanbul’da mimar ve şehirci odalarının hukuk mücadelesiyle durdurdukları “Galataport” projesinde asıl “günah” özetle şuydu: “Kruvaziyer” gemilerinin yanaşacağı limanda satılık “lebi derya” rezidans ve ofislerin yanı sıra “otel” ve “AVM”lerin de yer alması; yolcu hizmetlerinden çok daha fazla alana yayılan bu mekânlarla, “liman” adına Boğaziçi kıyısında ayrıcalıklı “emlak rantı” rekoru kırılması... Bunlardan, özellikle AVM ise “milyarder” turistlerin, paralarını doğrudan kentte değil, “liman”da harcamalarını hedefliyordu. Neyse ki yüksek yargı bu planlamanın “şehircilik” yerine “soygunculuk” olduğunu vurgulayan mimar ve şehircileri haklı buldu; Özelleştirme sı Başkanı Emin Bağcı diyor ki: “Yolcular sabah indirilecek, akşam götürülecek... Sadece limanda alışveriş yapanların İzmir’e, İzmirliye ne faydası bulunacak? Fabrika kapatıp AVM yapmak artık sona ermeli.” (Cumhuriyet Ege6 Ağustos) İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Zekeriya Mutlu da ekliyor: “Limanın geliştirilmesine değil, AVM eklenmesine karşıyız. Turistler kente dağılıp gezmeli, dolaşarak alışveriş etmeli...” ordon’dan faytonla.. K Arkadaşımız Emre Döker’in haberini okuyunca gözümün önüne “Kemeraltı” ve hatta “Agora” geldi. Yıllardır turistlerin yolunu gözleyen; büyükşehir ve Konak belediyelerinin “yaşatılarak korunması” için plan üzerine plan, proje üzerine proje ürettikleri; kentin şairlerinin şiirleriyle, ressamlarının resimleriyle kucakladıkları; sayısız öyküye, romana ilham vermiş; destansı sevgilerin, efsanevi aşkların, nice kavga ve dostlukların yaşandığı tarihi Kordonboyu’nda “Kruvaziyer”! Kemeraltı ile daha da tarihi antik Agoİdaresi’ne dedi ki: “Liman adı ra’sı... Alsancak limanını pazarlayan altında deniz kıyısını ayrıcalıklı rant yapılaşmasına pazarlaya Özelleştirme İdaresi’ni yönetenler, kruvaziyer turistlerinin, mazsınız.” Şimdi idare bu uyarıyı gö örneğin Kordonboyu’ndan zeten yeni plan hazırlıyor. Rant faytonlarla Kemeraltı’na gittan yoksun kaldığı için de yıl melerini neden düşlemez; nelar geçiyor, bitirilemiyor... den bunu da planlamazlar? Çarşıdaki tarihi mekânlar ve snaf da ‘muhalif’ sokakların turistlerle dolup taşİstanbul’da bu deneyim ya masını neden hayal etmezler? şanırken “aynı” durumun İz Onları Agora ile tanıştırıp binmir’de de gündeme gelmesi lerce yaşındaki bir kenti ziyahazin değil midir? “Alsancak ret ettiklerini göstermeyi neden Kruvaziyer Limanı”nın dü önemsemezler? Elbette ki aynı sorularım, zenlemesinde dev bir AVM’ye yer verilmesine bu kez de İz sözde İzmirli olup da AVM’yi mirli mimar ve şehirciler itiraz destekleyen ya da “sessiz kalan” kimi iş ve sanayi çevediyorlar. Gemiyle gelen turistleri releri, medyacılar, hatta yöneAVM’nin karşılayacağını, “kent ticiler ve kendilerini “kentli” saesnafı”nınsa bu turizmden ek yanlar için de geçerli... Söyler mek yiyemeyeceğini belirten misiniz İzmir için mi, yoksa meslek odaları, ayrıca ‘Alsan belki de sahibi belli AVM soycak trafiği’nde de daha fazla gunu için mi varsınız? tıkanmalar yaşanacağını belirAVM’li Alsancak Limanı ihatiyorlar. lesi bugünlerde yapılacakmış... İzmir’deki bu muhalefetin Bu soygun projesi engelleneİstanbul’dan “daha ileri” yanı mezse, “rant balyozu” sadeise mimar ve şehircilerin tep ce esnafa değil, İzmir’in gurukilerinde “yalnız” kalmamala ru olan çağdaş “kent kültürı... Bakkallar ve Bayiler Oda rü”ne de inecek. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY E HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı Devleti’nde miralay ile ferik arasındaki askeri rütbe. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Süs olarak kullanılan, altına benzer sarı tenekeden pul. 3/ Karanlıktan aşırı derecede korkma. 4/ Bir nota... Kazak başkanlarına verilen ad. 5/ Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ... Satrançta bir taş. 6/ İsrail’in para birimi. 7/ Osmanlı medrese eğitim sisteminde bir öğretim aşaması... Ortaçağ Avrupa feodalizminde bir vasala hizmet karşılığında verilen düzenli gelir kaynağı. 8/ Kinaye... Bir nota... Gürcistan’ın plaka imi. 9/ Antalya ilinde ünlü bir antik kent. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ “Tuzak, 1 oyun” anlamında argo sözcük. 2 2/ Zekâ gerili 3 ğinin ileri şekli... Gözleri görme 4 yen. 3/ Üzerine 5 yazı yazılan ta 6 baklanmış ceylan derisi... “Şa 7 hıslar, kişiler” 8 anlamında eski 9 sözcük. 4/ Sepi1 2 3 4 5 6 7 8 9 cilikte ve hekimlikte kullanılan, tadı buruk 1 V E N D E T T A bitkisel bir madde. 5/ 2 O T A S E R İ K Ödenince geri alınmak 3 C İ M B A K U K A koşuluyla, borçlunun 4 EM A T P İ M alacaklıya verdiği de5R O Z B İ F D E ğerli şey... Tavlada 6 O L E R A P O R “üç” sayısı. 6/ “Ger 7 O J E S İ İ derse Fuzuli ki güzelO Y lerde var / Aldanma 8 Ö J E N İ K MA H F E ki şair sözü elbette ya 9 N İ L landır”... Ardıç ağacının kozalağı. 7/ Belli bir ölçüye, kurala uymama durumu. 8/ Boyutlar... Kişinin öz benliği. 9/ İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu... İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear