Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 EYLÜL 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 1 Eylül Barış Günü’nde demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerden ortak çağrı Siz Apaydın’ı Açma İznini Kimden Aldınız? Kimi yetkililerin, sığınmacı kampı olduklarını ileri sürdükleri, ama açıklamalardan, Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye’deki askeri üssü olduğu anlaşılan Apaydın kampının hukuki statüsü ile ilgili etraflı bilgi edinmek istiyorsanız, Özgür Mumcu’nun 30 Ağustos tarihli Radikal’de yayımlanan yazısını okumanızı öneririm. Biliyorsunuz, Türkiye’nin çok yoğun gündeminin en önde gelen maddesi bu kamp. Ve bu kampa, CHP’li parlamenter heyeti, orada üslenmiş bulunan Suriyeli komutanların müsaadeleri olmadığı için giremedi. Bir Türk parlamanter grubunun, yabancı generallerin istemedikleri gerekçesiyle Türkiye toprakları üzerinde kurulmuş olan bir üsse girememelerinin kamuoyunda yarattığı tepkinin boyutları karşısında iktidar geri adım attı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önceki gün buyurdu: Başbakan’ın izniyle Apaydın’ı açıyoruz. Doğrusu bu açıklamadan daha önemlisini biz Davutoğlu’na sormak isteriz: Beyefendi, siz orayı, askeri bir üs olarak, Suriyelilere açma iznini kimden aldınız? Bütün dünya biliyor ki Apaydın, sonunda Türkiye’yi halkın hiç de istemediği bir savaşa zorla sürükleyebilecek olan askeri faaliyetlerin odağı bir yabancı askeri üstür. ??? Üs olan böylesi bir “kamp(!)”ın statüsü ne 4104 sayılı Muharip Yabancı Ordu Mensuplarından Türkiye’ye İltica Edenler Hakkında Kanun hükümlerine uyar ne de o kanunun uygulamasını düzenleyen 1995 tarihli yönetmelik hükümlerine. Çünkü bu insanlar, yabancı bir ordunun fiili müdahalesi olmadan mensup oldukları ordudan firar edip gelmiş olsalar dahi, geldikleri ülkeye karşı silahlı mücadeleyi sürdürmekte olduklarından ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açık ifadesiyle silahlı mücadele ile iltica ve sığınmanın insani nitelikleri bağdaşmayacağı için, mülteci olarak kabul edilemezler. Bu kişilerin üniformalarıyla, silahlarıyla bulundukları ve Suriye’ye karşı askeri operasyonları yönettikleri bu yer bir mülteci kampı değil, yabancı bir askeri üstür. Bu durumda da, anayasanın 92. maddesi gereğince bir yabancı silahlı kuvvetin Türkiye’de bulunmasına izin vermek TBMM’nin yetkisindedir. Öyle haller olabilir ki, hükümet yabancı bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin ülkemizde bulunmasını ister de, TBMM buna taraftar olmayabilir. Nitekim 2003’te böyle olmuş, ABD’ye söz veren AKP iktidarı bu ülkenin Irak’a karşı operasyonlarına katılacak askerlerine topraklarımızı açmak istemesine, bu konuda vaatte bulunmasına karşın, 1 Mart 2003’te, TBMM’nin reddetmesi üzerine, ABD askerleri gelememişti. ??? O zamanlar, kendisini henüz yasalar ve anayasa ile hiç değilse bir ölçüde bağlı hisseden AKP iktidarı bu zorunluluğu yerine getirmiş, TBMM’ye başvurmuştu. Peki şimdi, Suriyelilerin Hatay’da üs edinmesi iznini AKP iktidarı kimden aldı? Evet biliyorum, ABD’nin Suriye politikasının taşeronları, oranın bir askeri üs olduğunu reddediyorlar. Bu redde karşı Mehmet Y. Yılmaz’ın geçen günkü köşesine göz atalım. (Hürriyet 30 Ağustos 2012 s. 23): “Özgür Suriye Ordusu’nun internet sitesine girdiniz mi bilmiyorum. http://www.freesyrianarmy.com adresine girin, ‘contact’ bölümünü tıklayın, karşınıza söyle bir şey çıkıyor: Main Base (Ana üs): Hatay Turkey Phone: 00905369631274...” Suriyeliler oranın askeri üs olduğu konusunda yalan söylemiyor, her şeyi açıkça ilan ediyorlar. Peki o zaman kim yalan söylüyor? Peki o zaman Türkiye’deki Özgür Suriye Ordusu’nun üssüne TBMM üyelerinin girişine kim engel oluyor? Ahmet Davutoğlu, “Başbakan’ın izniyle Apaydın’ı TBMM komisyonuna açıyoruz” diyor. Biz de diyoruz ki: Onu bırakın da Sayın Bakan, anayasanın 92. maddesinin açık hükmüne karşın, siz vatan topraklarının bir bölümünü yabancı bir askeri güce açma iznini kimden aldınız? ‘Silahları susturun’ İSTANBUL /ANKARA (Cumhuriyet) 1 Eylül Barış Günü nedeniyle açıklama yapan demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler, bugünün bir kez daha savaşın soluğu altında kutlandığına dikkat çekerek “silahlar susturulsun” çağrısı yaptı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dünya Barış Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, Arap Baharı’nı, egemen güçlerin kendi emelleri doğrultusunda kontrol etmek istediğini belirterek “Türkiye, bu kontrolü sağlamak için savaş dahil her yolu denemeye hazır egemen güçlere karşı bölge halklarının meşru isteklerinin savunucusu olmalı” dedi. Bunun Cumhuriyetin temel dış politika düsturu “yurtta barış dünyada barış” ilkesinin de gereği olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şu mesajı verdi: “Geleneksel olarak istikrar yaratıcı, barış kurucu, ara bulucu olarak tüm komşularının güven ve itibarına sahip bulunan Türkiye, bugün Suriye’ye yönelik uygulanan dış politikayla bir yıl içinde bütün komşularıyla ve bölge ülkeleriyle kavgalı, savaş kışkırtıcısı, güvenilmez, hatta dostluğu ve yakınlığı tehlikeli bir ülke haline gelmiştir. Türkiye, uluslararası camianın saygın ve ağırlıklı bir üyesi konumundan egemen güçlerin bölgedeki maşası durumuna süratle sürüklenmektedir. Bu gidişe dur denilmesi lazımdır. Türk halkı savaş istememektedir. Türk halkı tüm sorunların barış içinde çözülmesini istemektedir. Bölgemizin ve dünyanın, özellikle ülkemizin gerginliklere ihtiyacı yoktur.” Türkiye’nin ihtiyacının, hukukun üstünlüğüne, adalete, demokrasiye ve özgürlüğe dayalı tam bir iç ve dış barış olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bu, ne savaş çığırtkanlığıyla ne de Silivri zihniyetli mahkemelerle sağlanabilir. Gerçek bir barış, ortak aklın yaygın bir ulusal uzlaşı içinde oluşturacağı birlik ve beraberlikle sağlanır. CHP, bunu gerçekleştirebilmek için kararlılıkla ve tüm gücüyle çalışacaktır” dedi. ÖDP eşbaşkanları Alper Taş ve Bilge Seçkin Çetinkaya da Barış Günü’nde hem bölgede hem de Türkiye’de bir savaş sürdüğünü ifade eder ÖDP’den çözüm önerileri SANATÇILAR GİRİŞİMİ Savaş cehennemine sürükleniyoruz İstanbul Haber Servisi Sanatçılar Girişimi, AKP hükümeti ve Başbakan’ın inanılmaz bir sağduyu yoksunluğu ve kör bir inatla Türkiye’yi bir savaş cehennemine sürüklediğini vurgulayarak “Savaş kışkırtıcılığına, despotizme boyun eğmeyelim. Böyle bir ortamda susmak suça ortak olmaktır” açıklamasını yaptı. Sanatçılar Girişimi adına yapılan açıklamada, “Bu ülkenin sağduyu sahibi, vicdanlı, yurtsever, barışsever sanatçıları, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, savaş kışkırtıcılığına, emperyalizm işbirlikçiliğine, kelle kesici canilere kol kanat gerilmesine, ülkemizin savaş cehennemine sürüklenmesine karşı ‘reddediyoruz’ haykırışımızı bir kez daha yükseltiyoruz” denildi. Sanatçılar, hükümetin açıkça yaptığı savaş kışkırtmalarının halkın hiçbir kesiminde olumlu yankı bulamadığını vurguladı. Sanatçılar bu ülkenin bütün vicdanlı insanlarını, parlamento içinde de sadece muhalefeti değil iktidar partisinin kapıkulu olmamış unsurlarını, barışçı her görüş, düşünce ve meslekten bütün yurtseverleri “kapımıza gelip dayanmış olan ölümcül tehlike karşısında uyanık olmaya, savaşa hayır demeye, barış için seslerini yükseltmeye, bu tehlikeli maceracı gidişe dur demeye” çağırdı. ken Suriye ve Kürt sorununa ilişkin çözüm önerilerini sundu. ÖDP eşbaşkanları Kürt sorununun çözümü için şunları önerdi: “PKK silahlı eylemlere son vermeli. Devlet askeri ve siyasi operasyonları durdurmalı. Başta seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri olmak üzere KCK operasyonları ile tutuklanmış olanlar serbest bırakılmalı. PKK de alıkoyduğu herkesi bırakmalı. Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sona erdirilmeli.” Eşbaşkanları Suriye’de barış için ise şunları önerdi: “Açık ve örtülü her tür emperyalist müdahaleye son verilmeli, AKP iç savaşı derinleştiren hamlelerden vazgeçmeli. Türkiye’deki kamplar denetime açık hale getirilmeli. Suriye’de iç savaşın sona erdirilmesi ve Suriye’nin demokratik geleceğinin inşası için emperyalist güçlerden bağımsız olan bütün kesimler BM gözetiminde bir araya gelmeli, bir geçiş dönemini hayata geçirecek adımlar atmalı.” ÖDP’li kadınlar ise tüm dünyada ve Ortadoğu’da emperyalistlerin savaş çığırtkanlıklarının devam ettiğini belirterek “Haklı olan hiçbir savaş yoktur’ tüm savaşlar insani değerleri yok eder ve toplumda derin, onarılması güç yaralar açar” dedi. AYDINLAR Savaşa karşı yan yana gelmeliyiz Aralarında Ahmet Şık, Ertuğrul Kürkçü, Eşber Yağmurdereli, Gencay Gürsoy, Hakan Tahmaz, İzzettin Önder, Julide Kural, Levent Tüzel, Mehmet Bekâroğlu ve Ufuk Uras’ın da bulunduğu aydınlar, akademisyenler, sanatçılar ve siyasetçiler ortak bir açıklama yaparak “Tüm demokratik hakların kazanımı için, savaşa karşı yan yana gelmeliyiz. Savaşın, ölümlerin olmadığı, diyalogun önünün açıldığı bir süreci başlatmak için tüm toplumu barışa dair bir şey yapmaya davet ediyoruz” dedi. ‘Barışa düşmanlar’ KARİKATÜRCÜLER DERNEĞİ İzmir’den Hiroşima’ya turna kuşları İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi Kadın Sığınmaevi’nde kalan çocuklar, ABD’nin Japonya’nın Hiroşima kentine attığı atom bombasının yaydığı radyasyonla yaşamını yitiren 12 yaşındaki Sadako Sasaki için “356 adet kâğıttan turna kuşları” yaparak Hiroşima’ya gönderilmek üzere Başkan Aziz Kocaoğlu’na teslim etti. Turna kuşları, 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesinde Japonya’ya yollandı. Hastalığını öğrendikten sonra kâğıttan bin adet turna kuşu yaparsa sağlığına kavuşacağına inanan Sadako, 25 Ekim 1955 günü 644. turnayı katlarken yaşama gözlerini yumdu. Ancak arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp mezarına onunla birlikte gömdü. Turna kuşu, o tarihten bu yana barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi olarak kaldı. Barış Derneği’nden yapılan yazılı açıklamada, “2012’de Türkiye’de barışın üstündeki yük birkaç kat daha ağır” denildi. Türkiye’nin emperyalizmin Suriye’ye dönük saldırısının üssü haline getirildiği, çokuluslu şeriatçı silahlı çetelerin Hatay’ı fiilen işgal ettiği vurgulanan açıklamada, Türkiye Aleviliğinin de hedef tahtasına yerleştirildiğinin altı çizildi. Açıklamada, “AKP liderliğinde inşa edilmekte olan İkinci Cumhuriyet yaşama hakkının tepesinde bir kılıcın sallandırılması anlamına gelmektedir. İkinci Cumhuriyet rejimi barışa düşmandır” denildi. Petrolİş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, yaptığı açıklamada “Suriye’ye savaş açmak demek emeğe, halklara, insanlığa düşman olmak, emperyalizmin safında yer almak demektir” ifadesini kullandı. Barış cesurların işi Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle bir mesaj yayınladı. “Barış her zaman cesurların işi olmuştur” diyen Peker şunları söyledi: Dünya Barış Günü, barışın barış olarak hak ettiği payeye kavuşması için bizlere tekrar düşünme ve el ele tutuşma fırsatı vermektedir. Karikatür az ve öz, can alıcı ve dikkat çekici sanatsal duyarlılık üretme ve insanları etkileme potansiyeli, onu barışın peşinde bir mecranın daimi yolcusu kılmaktadır. Karikatürün, yaşama verdiği özel değer ve yaşamların, mutlu ve umutlu bir seyir izlemesine duyduğu tutkulu inanç, onu daimi bir barış elçisi yapmaktadır. Kürt şair, yazar ve siyasetçi Burkay barışın meşru taleplerin karşılanmasıyla geleceğini söyledi ‘Bir arada yaşayabiliriz’ ÖZLEM GÜVEMLİ ÖCALAN SAĞLIKLI DEĞERLENDİREMEZ Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümüne katkısı konusunda ise şu değerlendirmeyi yapıyor: “Belli koşullarda olumlu katkısı olabilir. Ama Öcalan, kendisini lider olarak gören kesim üzerindeki etkinliği ne olursa olsun, uzun zamandır bir tutukludur. İçinde bulunduğu koşullar nedeniyle yeterince sağlıklı değerlendirmeler yapamaz. Ayrıca bir halkın, hatta partinin kaderini, iradesini tek kişiye bağlaması, bu çağda olacak şey değil.” Diploma töreninde buluştular Hava Harp Okulu’nu başarıyla bitiren 8’i kadın, 2’si Ürdün’lü 197 harbiyeli diploma aldı. Hava Harp Okulu Komutanlığı’ndaki törene TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanları da katıldı. Devre birincisi Teğmen Melih Döner “Şu an huzurunuzda durmakta olan bizler Mustafa Kemal ruhlu Türk subaylarıyız” dedi. Tören Türk Yıldızları’nın gösterisi ile sona erdi. Soruları yanıtlayan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sağlığının her gün daha iyiye gittiğini söyledi. Erdoğan Türk Yıldızları’nın gösterisi için “Doğrusu zaman zaman korkuyorum, milyonda bir ihtimal de olsa ürküyorum” diye konuştu. (SERKAN YILDIZ) Bitlis’te toplu mezar DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Bitlis’in Mutki ilçesi Hacinan köyü kırsalında toplu mezar ortaya çıktı. Köylüler toprak yüzeyinde insan kemikleri ve elbiseler bulunca durumu yetkililere bildirdi. İHD Bitlis temsilcisi Hasan Ceylan, elbiselerin üzerinde kurşun ve kan izleri olduğunu, kemiklerin vahşi hayvanlarca çıkarıldığını belirtti. 1996’da bölgede düzenlenen bir operasyonda 9’u kadın 24 PKK’linin öldürüldüğünü belirten Ceylan, kemiklerin PKK’lilere ait olabileceğini söyledi. 31 yıl sürgünde yaşadığı İsveç’ten geçen yıl Türkiye’ye kesin dönüş yapan Kürt şair, yazar ve siyasetçi Kemal Burkay ile 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ülkenin içinde olduğu adı konmamış savaş ortamını konuştuk. Barışın, Kürt halkının meşru taleplerinin karşılanmasına, hak ve özgürlüklerinin tanınmasına bağlı olduğunu düşünen Burkay, çoğulcu, demokratik, federatif bir yapıda Kürt ve Türk halklarının barış içinde bir arada yaşayabileceği vurgusu yapıyor. Türkiye’yi de doğrudan etkileyen Suriye’deki iç savaşa kimsenin seyirci kalamayacağını dile getiren Burkay, “BM eliyle uluslararası bir müdahale gerekiyor” diyor. 19. yüzyıldan beri süregelen asimilasyon polikitaları ile daha da keskinleşen Kürt sorununa barışçıl bir çözüm getirmek için “dün yapılamayanı şimdi yapmak lazım” diyor Burkay. Kürtlerin eşitlik temelinde bir çözüm istediğini yineleyen Burkay, “Kürtler bu ülkede nüfusun üçte biri, yaşadıkları coğrafya da ülkenin üçte biri. Öyle olunca hem Kürtlerin kimliği anayasal olarak tanınmalı, Kürtçe de Kürtler için eğitim dili ve Türkçenin yanı sıra resmi olmalı, hem de Kürtler çoğunlukta oldukları kendi coğrafyaları üstünde kendi kendilerini yönetmeli. Bu da bana göre federatif çözümdür” di BDP BARIŞIN SÖZCÜSÜ OLAMADI Bu konuda üzerine düşeni yapmayan BDP’yi de eleştiren Burkay “BDP’nin, legal ve kitlesel bir parti olarak her şeyden önce kendisine güvenmesi, kararlarını İmralı veya Kandil’in, PKK’nin ipoteğine sokmadan, kendi organları vasıtasıyla alması gerekir. Ama ne yazık ki BDP ve öncülleri bunu yapamadılar; bu nedenle de barıştan çok söz etmelerine rağmen, gerçekte kitlelerin ve barışın sözcüsü olamadılar” diyor. 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI ‘Savaşa karşı durulmalı’ 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, Ortadoğu’da savaş rüzgârlarının estiği bir tarihsel süreçte, insanlığın yine alışılmış bir ikiyüzlülükle “Dünya Barış Günü”nü kutlayacağını belirtti. Targan, Türkiye’nin komşusu Suriye üzerinden Ortadoğu’da savaş çığırtkanlığı yaptığını vurgulayarak “Barış, demokrasi, temel insan hak ve özgürlüklerinden yana olan her kişi, kuruluş ve toplum kesimleri, salt sembolik anlamda değil, gerçek anlamda bölgemizdeki ve evrenimizdeki emperyalist çıkarlar için başlatılan savaşlara karşı durmalı” dedi. Fotoğraf: AA ye konuşuyor. Burkay, Kürt ve Türk halklarının barış içinde bir arada yaşayabileceğini, bunun artık zamanının geldiğini ifade ederek “Çok sürmeden varacağımız yer budur” diyor. ‘Kısır döngüye girildi’ Burkay, AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde Kürt sorununu çözebileceği konusunda hayalci olmadığını, ama “çözemeyecek” diye önyargıya da sahip olmadığını ifade ediyor. O yıllarda AKP’nin bu konuda bir birikimi ve projesi olmadığını yazıp çizdiğini anlatan Burkay “Ama değişim ihtiyacı Türkiye’nin eşiğine dayanmış. Kürt sorununun adil çözümü de bunun başında gelir. Diğer partiler gerekli değişimi başaramadıkları, sorunları çözemedikleri için halk tarafından barajın altına itildiler, silindiler. Tarih bazen değişim fırsa tını bir liderin, bir partinin ayağına getirir. Onlar eğer bunu yapabilirlerse tarihe izler bırakırlar, yoksa silinip giderler. Şimdi bu fırsat AKP’nin önünde dedim. AKP süreç içinde küçümsenmeyecek olumlu adımlar attı. Ama ne yazık ki son dönemde durdu, hatta geriledi” yorumunu yapıyor. AKP’nin, PKK’nin şiddet eylemlerini gerekçe göstererek güvenlik eksenli politikalara ağırlık vermesini eleştiren Burkay, yine aynı kısır döngüye girildiğinde vurguluyor. Burkay, Kürt sorununu PKK’ye endekslememek gerektiğinin altını çiziyor. “PKK olsun ya da olmasın, Kürt halkı var ve onun haklı talepleri var” diyen Burkay, bu haklar tanındığı, adil bir çözüm ortaya kondu C MY B C MY B Eylemler raslantı değil ğu zaman PKK gibi silahlı bir örgütün varlık nedeninin de kalmayacağını, istese bile barışa ve çözüme engel olamayacağını düşünüyor. Burkay, Gaziantep’teki sivil ve masum halka yönelik bir katliam olan acımasızca bombalama eyleminin de CHP’li Hüseyin Aygün’ün ve diğer sivil masum insanların kaçırılmasının da Kürt halkının haklı davasına hizmet etmediğini belirterek “Bunlar kaos yaratmaya yönelik kör şiddet eylemleridir, terördür” nitelemesi yapıyor. Haziran 2011 seçimlerinden sonra Temmuz ayında PKK’nin, Öcalan’ı da bypass ederek başlattığı şiddet eylemlerinin bir rastlantı olmadığına dikkat çeken Burkay, “Bu, mevcut diyalog ortamına karşı olan, barış ve çözüm istemeyen, mevcut durumdan siyasiekonomik rant sağlayan iç ve dış odakların ürünüdür” diyor.