17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 AĞUSTOS 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, kaçak yapılar ve rant fırsatçılığına karşı mücadele veriyor 9 ‘Hukuki denetim şart’ ? Farsakoğlu Adalar’ın en büyük sorununun kıyı boyuna yapılan kaçak, derme çatma yapılar ve rant fırsatçılığı olduğunu belirtirken, “Eldeki yasaların uygulanmasını savsaklarsanız Adalar’ı bitirirsiniz” diyor. LEYLA TAVŞANOĞLU Olağanüstü Dönemler 12 Eylül döneminde üniversite yıllarımdaydım. Darbenin öncesinde, sendikalar, üniversiteler, barolar, sivil toplum kuruluşları, dernekler, meslek birlikleri, aydınlar ülkenin siyasi haritasında önemli bir yer tutuyordu. O zamanın medyası, gazeteler, dergiler, kimlikleri gayet açık olarak siyaset yapıyordu. Şarkıcılar, tiyatrocular, sinemacılar, ressamlar, yazarlar taraflarını açıkça belli ediyor, eserlerinde doğrudan propaganda yapmakla kalmıyor, konuşmalarında da düzeni eleştirmekten çekinmiyorlardı. Darbe olduktan sonra, sendikacılar, aydınlar, sanatçılar, akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin üyeleri hep kovuşturmaya uğradı. Onları ihbar edip askerlere yağcılık yapmaya çalışan insanlar öne çıktı. Onlardan boşalan yerleri ötekiler doldurdu. Bir ülkede muhbirlerin, koltuk kapmak için meslektaşlarını, arkadaşlarını satanların yönetici konumuna gelmesinden ne hayır gelir, artık onu söylemeye gerek yok. ??? Darbeyi yapanlar ve tabii en başlarındaki Kenan Evren, konuşmalarında hep “bir kısım aydınlar” diye başlayarak profesörleri, aydınları, yazarları, çizerleri, gazetecileri yerden yere vurdu. Kendisi gibi düşünmeyen, kendi kurduğu rejime ses çıkarmayan, onu yağlayan ve muhbirlik edenler dışında kim varsa “vatan haini” olarak yaftaladı. Sayısız insanı, olur olmaz nedenlerle örgüt kurmaktan, devleti yıkmaya çalışmaktan, bölücülükten yargıladı. Bazıları gerçekten bir suça karışmış, ama birçoğu yalnızca görüşlerini dile getirmiş, inandıklarını savunmuş pek çok insanın hayatı bu davalar yüzünden karardı. İşlerinden oldular. Aileleri dağıldı. Meslek hayatları bitti. Yıllarca hapislerde yattılar. İşkence gördüler. Kaçmak zorunda kaldılar. Sürgünde yaşadılar. Seslerini duyuramadılar. Kendilerini savunamadılar. Bütün bunların haksızlık olduğunu söylemeye çalışanlar da sindirildi, onlar da aynı yaftayı yemekten ve başlarına aynı şeyin gelmesinden korktular. En korkunç olanı da herkes, “kendisi gibi olmaktan korkmayı” öğrendi. ??? Suçlananlar, kendilerini savunmaya kalktıklarında, yasaların da istendiği gibi değiştirilebildiğini, mahkemelerin istediği gibi delil uydurabildiğini gördüler. Bu olağanüstü bir dönemdi. Dikta düzeniydi. Sokakta yürürken bile tipiniz beğenilmeyip bir örgüt üyesi sayılmanız an meselesiydi. Üniversite öğrencisi olmak, sakal bırakmak bile tek başına potansiyel suçlu sayılmanıza yeterdi. Politika konuşmak bile rejime karşı bir harekete girişmek gibi görülüyordu. Evet, bu olağanüstü bir dönemdi. Dikta rejimi elbette kendisinin meşru olmadığını söyleyebilecek herkesi sindirmek istiyordu. Zaten, ben demokrasiyi savunuyorum, insan haklarından yanayım, herkese haklarını vereceğim gibi bir iddiası da yoktu. Aksine, gayet açık biçimde kendisinin dağıttığı haklar dışında kimsenin bir hakkı olmadığını da söylüyordu. Cumhurbaşkanını da, başbakanı da, bakanları da, milletvekillerini de, bürokratları da, rektörleri de yönetim seçiyor. Onların dışında canlarının istemediği kimse ne bilgiye, ne yeteneğe, ne başarıya sahip olursa olsun bir yere gelemiyordu. Kenan Paşa, bütün ülkeyi geziyor, her gittiği yerde bir kürsü kuruluyor, kürsüye çıkıp önce gazetecilerden ve aydınlardan başlayarak beğenmediği herkese veryansın ediyordu. ??? Bunlar çok uzun yıllar önce olağanüstü bir rejimde yaşanıyordu. Yaklaşık on yıldır Türkiye bu dönemle hesaplaştığını söylüyor. Hatta dönemin aktörleri hakkında davalar açıyor. Anayasayı değiştiriyor. Peki, şimdi olup bitenlerle bu yukarıda anlattıklarım arasında bir benzerlik yok mu? DEVLET MAFYALAŞMAYI ÖNLEMELİ ‘Haraç ödemeyen denize giremiyor’ Kıyı yağması konusunda belediye ne yapıyor? ? Adalılardan binlerce şikâyet alıyoruz. Haraç ödemeyen denizden yararlanamıyor. Adamlar kıyıya şezlong, şemsiye koyuyor. Belediye zabıtası bunları kaldırıyor. Yine koyuyorlar. Bir süre sonra da organize olarak saldırmaya başlıyorlar. Burada devlet yok. Bu kamu hizmetidir. Kamu hizmetinin bütünlüğü ilkesinden hareket ederek devletin bütün birimlerinin ortak çalışmaları lazımdır. Yani burada birileri siyasi açıdan ayrım mı yapıyor? ? Bunlar bazı siyasetçileri, bürokratları devreye sokarak güvenlik desteğinin zayıflatılmasına neden oluyorlar. Bakın, kıyılar, plaj alanları kamuya aittir. Büyükşehir’in etkin denetimiyle buralarda halkın güvenli biçimde denizden yararlanmasının sağlanması lazım. Ayrıca her yıl birçok insan buralarda boğularak hayatını kaybediyor. Çünkü bu işletmelerin cankurtaranı, botu yok. Tam anlamıyla kapkaç zihniyeti. Bu konuda inanılmaz şikâyetler var. Ama baş edemiyoruz. Bir tür kıyı mafyası mı oluştu? Eski Adalar Kaymakamı Mustafa Farsakoğlu bir ada ? Mafyalaşma var, diyelim. Devletin bu sevdalısı. 2009’dan bu yana Adalar Belediye Başkanlığı konuda bölük pörçük çalışması maalesef yapan Farsakoğlu’nun evi de Büyükada’da. Kaymakamlık bu sonucu doğuruyor. Bazı merkez yöneticilerinin anlamadığı bir nokta var. Merkez görevi sona erdikten ve emekli olduktan sonra orada bir ev yöneticileri yerel yönetimleri birer kamu kiralayarak yerleşmiş. 2006’dan 2009’a kadar da çeşitli kuruluşu gibi algılamıyorlar. Oysa yerel üniversitelerde kamu yönetimi dersleri vermiş. yönetimler anayasal kamu kuruluşlarıdır. Belediye başkanı kamu görevlisidir. Ben 4483 sayılı devlet memurları kanununa muhalefet belediyelerinin topun ağ partilerle organik ya da inorganik bir ortak gereksinimleri gözetilir. tabiyim. O kanuna göre hakkımda zında olmaları sizce ilginç bir durum biçimde birlikte mütalaa edilemez. Ortak ve yerel sorunlara çözüm araştırma, inceleme yapılır. İçişleri Belediyenin karar organı olan mec üretilir. değil mi? Bakanlığı hakkımda ön inceleme, soYerel yönetimler bu amaçla Hükümet partisinden olan bele lisin üyeleri ve başkanı seçimle gelir. ruşturma izni verebiliyor. Bütün beAma onların seçilmiş olması kamu kurulmuş kamu tüzel kişiliklediyeler, “Ben dilediğimi yaparım” lediye çalışanları aynı kanuna tabi. Ama merkez yöneticileri belediyehavasında. Böyle bir şey yok. Merkezi hizmeti yapmalarına engel değildir. ridir. Belediyelerin kadrolarını bilere herhangi bir siyasi partinin yönetim bir belediye hakkında so Bakanlar da başbakanlar da kamu hiz le İçişleri Bakanlığı’yla Devlet ya da partilerin birimleriymiş ruşturma izni veriyor, öbürü hak meti yaparlar. Şunu da vurgulamak is Personel Başkanlığı birlikte oluşgibi bakıyorlar. Hatta daha tiyorum: Hele kamu kuruluşlarında situruyor. Belediyeler keyfi, istekında, “Vermem” diyor. kaba bir tabirle burada bir Bu nasıl olabilir? Demin dediğim yaset yapılamaz. Siyaset yaparsanız dikleri gibi personel alamazlar. Bu ağalık sistemi varmış da kamu hizmetinin bütünlüğü ilgibi belediyeler kamu kuruluşlarıdır; ayrımcılık olur. gibi algılanıyor. Farsakoğlu’na belediye başkanlığına aday olma fikrinin nasıl oluştuğunu soruyorum. İşte yanıtı: 2009 yerel seçimleri yaklaşırken dostlar bana Adalar’ın kan kaybettiğini, sahipsiz kaldığını, korunamadığını, bir şeyler yapmak gerektiğini söylediler. Ben de üniversite aracılığıyla yardımcı olmaya çalışacağımı söyleyince artık elimi taşın altına koymanın zamanı geldiği tepkisini aldım. Böylece CHP’den adaylığımı koydum ve seçimleri kazandım. Farsakoğlu Adalar’ın en büyük sorununun kıyı boyuna yapılan kaçak, derme çatma yapılar ve rant fırsatçılığı olduğunu, bununla mücadele ettiğini anlatıyor. Ancak işinin kolay olmadığını da vurguluyor: Elde çok önemli yasalar var. Ama bunların uygulanmasını savsaklarsanız Adalar’ı bitirirsiniz. Yıkım uygulaması ya da yıkmak hoş bir söylem değil. Doğru da değil. Sizin kusurunuz var. Çünkü bunların yapılmasına göz yumdunuz. Gerek kaymakamlık gerek belediye gerekse de güvenlik güçlerinin sorumluluğu var. Bunlar beni ilgilendirmez diyemezler. Başkan iyi hoş söylüyor ama ortada bir örnek var. O da tarihi Büyükada vapur iskelesinin hali. O tarihi bina, önüne ve çevresine yapılan derme çatma birtakım çirkinlikler tarafından perdelenmiş. Bu çirkinliklerin neden önüne geçilemiyor? Benim kaymakamlığım döneminde böyle birtakım işler yapılmaya çalışılmıştı. Önüne geçtik. Ama kıyılarda herkes kendi kafasına estiği biçimde, tam anlamıyla kuralsızlıkla, yasaları çiğneyerek işler yapıyor. Adalar’da bugün beş binin üzerinde gecekondu var. Her yıl bunların sayıları artıyor. Gidin, Kınalıada’ya bakın. Bunları kiraya verip çıkar da sağlıyorlar. Ayrıca Kınalıada’da 14 tane anten vardı. Bunlardan on tanesini yıktık. Bu televizyon kanalları da hiçbir kural tanımadan ormanlık alanda anten dikiyorlar. Uğraşıyoruz. Ama işin üstesinden gelmek de zaman alıyor. Ya baz istasyonları? Gelmişler Burgazada’da deniz otobüsü iskelesinin üzerine baz istasyonu dikmişler. Kaldırılması için İDO’ya yazı yazdık. Bu tek bir örnek. Tabii ki haberleşme özgürlüğü çerçevesinde uygun yerlere baz istasyonu dikilecek. Ancak yerleşim yerlerine yakın olmamak kaydıyla. Çünkü insanlar rahatsız oluyorlar. Bunun da kuralı var. Bizde bir anlayış var. Önce yapayım. Sorun çıkarsa gereğini düşünürüz. Tam Şark usulü. Şöyle bir durum var. Görev ve sorumlulukların çok farklı kişi ve kurumlarda olması işleri karıştırıyor. Bunlar küçük gibi görünse de bazıları oldukça ciddi sorunlar. Hükümet partisinden olan belediyelerin üzerine gidilmediği halde Farsakoğlu kimdir? devletin birimleridir. Bunlar siyasi Yerel yönetimlerde yöre halkının kesinden kaynaklanıyor. FARSAKOĞLU, BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN İLÇE YÖNETİMLERİNİ KENDİ ŞUBESİ OLARAK GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLÜYOR ‘Bütün belediyeler özerktir’ Sürekli yapılan müdahaleler ne anlama geliyor? Sanıyorlar ki vesayet denetimi belediyenin her türlü uygulamasına müdahale hakkı veriyor. Böyle bir şey yok. Geçenlerde valiye de kaymakama da söyledim. Belediyeler üzerinde denetim olmak zorunda. Ama esas olan hukuki denetimdir. Belediyenin işlemlerinin hukuka aykırı olduğu gibi bir düşünceniz ve iddianız varsa yargı yoluna gidersiniz. İdari yargıya gidip iş ve işlemin iptalini talep edebilirsiniz. Yargının vereceği karara göre belediye yeni bir işleme gider. Ama idari yargı yerindelik denetimi yapamaz. Anlamadıkları bu. İkincisi, adli yargı var. Sizin yaptığınız bir işten birisi ya da birileri zarar görmüştür. Sorumlular yargılanır ve ona göre de bedelini öderler. Peki, büyükşehir belediyesiyle ilçe belediyeleri arasındaki ilişkileri anlatır mısınız? Büyükşehir belediyeleriyle ilçe belediyeleri arasında hiyerarşik bir yapı yoktur. Hepsi ayrı tüzel kişiliklere sahip kamu kuruluşlarıdır. Birbirlerinin üzerinde hiyerarşik üstünlükleri yoktur. Ama bu anlayış maalesef yerleşemedi. Büyükşehir Belediye Başkanı kendini ilçe belediye başkanlarının ağabeyi, ilçe belediyelerini büyükşehirin şubeleri sanıyor. Avrupa Yerel Yönetimleri Özerklik Şartı’na da, anayasaya da baktığımızda bütün belediyeler özerktir. Anayasanın 90. maddesi böyle diyor. Görev ve sorumluluk halka en yakın birim tarafından yerine getirilir. Dolayısıyla Büyükşehir Belediyesi zabıtasının Adalar’da ne işi var? Yerindelik denetimi dediğimiz budur. Ama sen bunu yaptın, öyle olmaz, şunu yapacaksın, diyemezsin. Bu yapılan hukuka uygun değildir, ona göre işlem yapılması gerekir, diyebilirsin. DİL DERNEĞİ BAŞKANLIĞINDAN Dil Derneği’nin 13. Olağan Kurultayı, 15 Eylül 2012 Cumartesi günü, saat 11.00’de, Konur Sok. 34/4’te yapılacaktır. Bu toplantıda çoğunluk sağlanamazsa, 2. toplantı 22 Eylül 2012 Cumartesi günü, saat 10.30’da Türk Hukuk Kurumu salonunda (Adakale Sok. No. 28 Yenişehir – Ankara) yapılacaktır. Üyelerimize duyurulur. Gündem Açılış, Başkanlık Kurulunun seçimi, Başkanın konuşması, Konukların konuşması, Yönetim ve Denetim Kurulu yazanaklarının okunup görüşülmesi, 6. Yönetim Kurulunun aklanması, 7. Yeni dönem bütçe kestiriminin görüşülmesi, 8. Tüzük değişikliklerinin görüşülüp oylanması, 9. Seçimler, 10. Dilekler, kapanış. 1. 2. 3. 4. 5. BAŞSAĞLIĞI Baromuzun 4366 sicil sayısında kayıtlı ACI KAYBIMIZ 12 MART’ta 68’li ve DEVGENÇ’li; 12 EYLÜL’de DEVRİMCİ AVUKAT; YAŞAMI BOYUNCA DİSK’li; DEVRİMCİ KİŞİLİĞİ ve ONURUYLA HER ZAMAN MÜCADELEDE YER ALMIŞ OLAN SEVGİLİ DEVRİMCİ ARKADAŞIMIZ, AVUKAT NECDET ISSIYEL vefat etmiştir. Cenazesi 19.08.2012 tarihinde defnedilen aziz meslektaşımıza Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve Baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Avukat KEMAL IŞKIN KELEŞOĞLU’nu YİTİRDİK. 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI YÖNETİM KURULU www.68lilerbirligi.org C MY B C MY B 21 Ağustos 2012’de SONSUZLUĞA UĞURLANAN SEVGİLİ DOSTUMUZUN AİLESİNİN, YAKINLARININ, 68’LİLERİN, ARKADAŞLARININ BAŞI SAĞ OLSUN.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear