Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ 6 HABERLER Malatya’da ramazan davulcusu ile bir yurttaş arasındaki tartışma evlere saldırıya dönüştü Alevilere linç girişimi MALATYA (Cumhuriyet) Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü beldesinde Alevi bir vatandaş ile ramazan davulcusu arasında yaşanan tartışma Alievi yurttaşlara yönelik linç girişimine döndü. Davulcuyla tartışan Alevi yurtaşşın evlerinin camı kırılarak ahırı ateşe verildi. Alevi yurttaşların evlerine saldıran grubu jandarma havaya ateş açarak dağıttı. Edinilen bilgiye göre, Sürgü’de Evli ailesi, Elazığ’ın Maden ilçesinden geldiği belirtilen ramazan davulcusu arasında tartışma yaşandı. Ramazan davulcusunun durumu yakınlarına haber vermesi üzerine, yaklaşık 200 kişilik grup Alevi yurttaşların yaşadığı mahalleye doğru tekbir ve sloganlar eşliğinde yürüyerek Evli ailesinin evini taşlamaya başladı. Evli ailesinin fertleri korku içinde elektrikleri kapatıp gizlendikleri evde, jandarmanın öfkeli kalabalığı dağıtmasını bekledi. Jandarmalar kalabalığı dağıtmakta yetersiz kalınca Doğanşehir’den takviye ekip istendi. Evli ailesinin evinin camlarını kıran grup, evin yanındaki ahırı ateşe verince jandarma havaya uyarı ateşi açtı. Yaklaşık 2 saat süren linç girişimini takviye ekipler engelledi. Ahırı yakılan Hüseyin Hasan Evli, bugüne kadar Sürgü’de herkesin kardeşçe yaşadığını belirterek “Bizim istediğimiz birlik beraberlik. Kardeşce yaşamak istiyoruz. Biz böyle olaylar istemiyoruz. Çünkü neden? Çorum’da Maraş’ta Malatya’da yaşandı da ondan. Biz bugüne kadar kimseyi incitmedik” dedi. Türkiye Çok Şeye Gebe “Olayları yöneteceğiz” başlığını görünce güldüm tabii. Davutoğlu ve hükümetinin Suriye sınırında olan bitenler konusunda artık yöneteceği hiçbir şey yokken bu sözü etmesi, aslında duvara bindirildiğinin itirafıdır. Şu işe bakın ve durumu anlayın: Başbakan da Suriye’de olayı yönetmesi için Davutoğlu’nu Barzani’ye gönderiyor! Barzani’ye ne denecek? Şu Suriyeli Kürtleri zapturapt altına alın mı? PKK’nin bir de Suriye sınırımızda bize cephe oluşturmasını engelleyin mi? Suriye’de bir Kürt yönetiminin kurulmasına izin vermeyin mi? Barzani’den hiçbir şey elde edemezsiniz... Kürtleri “birbirine düşürme” politikası mı isteyeceksiniz? O dönemler sona ereli on yıllar oldu. Kürtler birbirine en azından bu aşamada silah sıkmaz. Ama kurulmakta olan büyük Kürt devletini kimin yöneteceği aşamasına gelince ne olacağını bilemem! ??? Davutoğlu ve Başbakan’ın yönetebileceği tek olay, tek şansları vardı: Suriye’nin bütünlüğünü koruyan bir politika! Batı’yı bu konuda ikna! Esad’a demokratikleşme için zaman tanıma! Suriye ve bölgede istikrarı savunarak evrim içinde gelişmede rol oynama... Ama sonuna kadar! Esad’ı sıkıştırarak kan akımını önleme... Böyle bir politika Rusya İran ve Batı arasındaki çatışmaları da yumuşatacak ve gerçekten ara çözümler üretebilecek güçteydi.. Ama bunu yapmadınız! Yapamadınız! Kurduğunuz geliştirdiğiniz gerçekten başarılı Suriye politikasını kendi ellerinizle yıktınız! Neden? Çünkü ABD’ye karşı gelmekten korktunuz. Libya’dan sonra baktınız ki ABD ve İngiltere, Suriye’yi yıkmakta ve iç savaşı körüklemekte kararlı, hemen öne çıktınız! Oysa, iç savaşı kışkırtınca, Suriye’de neler olabileceğini, birazcık önünüze bakarak görebilirdiniz. Yani geçen yıldan bu yıla! Suriye’nin üç bölgeye parçalanacağını. En azından sadece bu köşede, Libya savaşından sonra onlarca yazı yayımlandı! Dünya yazıp çizdi.. Batının planlarının hiçbir gizli saklı yanı yokken... Nasıl oldu da bir adım önünüzü görmediniz? Türkiye’nin geleneksel barış politikası da uluslararası ve bölgesel çıkarları da Suriye’nin istikrar ve bütünlüğünü korumayı gerektirirdi.. ??? Hemen, ABD ve Batı’nın politikasını gerçekleştirmeye neden soyundunuz? Bu temel bir sorudur, yanıtını vermeniz gereken. Ben, okurlarıma ve dinleyicilerime çok masum olarak bu akıl almaz politikanızı, şöyle düşündüğünüzü belirterek izah etmeye çalışıyorum: “Batı’nın politikasından ayrılırsak, Türkiye’ye akan ve cari açığı karşılayan paralar tehlikeye girebilir, ABD sinirlenir, zorluk çıkartır, bizim de en çok önem verdiğimiz ekonomik istikrarımız tehlikeye girer, seçimlere giderken başımıza böyle bir felaket gelsin istemeyiz... En iyisi ABD ile yan yana omuz omuza...” Ama millet öyle düşünmüyor, artık ben de sonuçları bu kadar belli iken böylesine kör gözüm parmağına bir yıkım politikası izlemenizin arka planında ne var, onu aramaya başladım! ABD ve Batı’nın Ortadoğu’daki çıkarları ve politikalarıyla, sizlerin politikanızın bu kadar özdeş olması, bu kadar birebir örtüşmesi ne demektir, herkes bilir. Yoksa, sizler için en önemli olan, Türkiye’den Suriye ve Suudi diktatörlüğüne kadar uzanan aynı türden bir İslami eksen mi? Siyasi İslamın tek geçerli toplumsal bir politikanın olduğu, bölgede bir diktatörlük kuşağının oluşması mı? ABD ve İsrail’in hedefi aynı zamanda İran’ı da yıkmaktır... Bu, izlenen Suriye politikasının da doğal sonucudur.. Bunların hepsi bir “paket”tir. Kürdistan da bir paketin en değerli unsurudur.. Türkiye de bu paketin içindedir.. Bu paketin dışında kalmak için bir politika izleyeceğinize, paketin içindeki yerimizi pekiştiren bir anlayışınız, ileride hem ülkenin hem de sizin başınıza ne belalar açacağını görebilir misiniz? ??? Birden gazete köşelerinde ve sizlerin dilinde “Kuzey Suriye” ortaya çıktı. Kuzey Irak, der gibi!.. Affedersiniz, Kuzey Suriye dün mü Kürtler orada yönetimi ele alınca mı ortaya çıktı? Yoksa Kürtler hep orada ve yapboz’un bir parçası değiller miydi? Acaba her şeyin, Suriye’nin, İran’ın, Türkiye’nin zararına, Kürtlerin yararına gelişmesinin bir anlamı var mı? Bütün bunlardan sonra, “Kuzey Suriye”ye karşı gerçekten ucuz bir “Savaş Kahramanı” yaratma niyeti mi var? Hele böyle bir niyet en korkutucu olandır... Önümüzdeki yerel, genel ve cumhurbaşkanı seçimlerinde istenen “yüksek bir performans”ı elde etmeye yönelik politik hırsın gerçekleşmesi için, Türkiye’yi bu iktidar, ateşe atar mı? Türkiye çok şeye gebe... AĞBABA: PROVOKASYON AYGÜN: SORUMLU İKTİDAR AYŞE SAYIN ANKARA Sürgü’deki saldırıya tepki gösteren CHP milletvekili Veli Ağbaba Süngü beldesinde Alevi ve Sünni yurttaşların yıllardır birlikte yaşadığını ve şimdiye kadar hiçbir olay olmadığına dikkat çekerek linçin, 27 Temmuz gecesi, bir davulcunun Alevi mahallesinde rahatsız edici şekilde davul çalmasıyla başladığını ifade etti. Davulcunun da ertesi akşam beraberinde 200 kişiyle Süngü’ye gelip tartıştığı ailenin evlerine saldırdığını ve camların kırıldığını anlatan Ağbaba, “ramazan davulu” tartışmasının daha sonra Alevilere saldırıya dönüştüğünü bildirdi. Olayın önce bir basit bir tartışmaymış gibi ortaya çıktığına işaret eden Ağbaba, “Ancak bir süre sonra provokasyona dönüşüyor, saldıranlar tekbir getiriyor, Alevilere hakaret ediyorlar. Şimdiye kadar bu bölgede böyle bir şey olmadı, kesinlikle provokasyon var” diye konuştu. CHP Milletvekili Hüseyin Aygün ise saldıran grubun “kızılbaş p..çler” diyerek haraketler edip sloganlar attığını, tekbir getirdiği bilgisini aldığını belirterek, “Saldıran kişiler, jandarmaya ‘bu aile buradan gidecek’ diyor. Oradaki halkın iddiasına göre jandarma da ‘bu aileleri göndereceğiz’ demiş. Jandarma hangi yetkiye dayanarak, bu sözü verebiliyor. Valilik ve Emniyetin bu olaydan bilgisi var, ama herhangi bir soruşturma başlatılmamış” dedi. Aygün, yaşananların Başbakan Erdoğan’ın son yıllardaki Alevilere dönük “nefret içeren söylemi”nin sonucu olduğunu söyledi. Aygün, “Son 1 ayda cemevleri ve Alevilerle ilgili açıklamalara bakın “Cemevi olmaz, İslam içinde yer alan Aleviler ibadetlerini camide yapsın’ şeklinde TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in açıklamaları ve Yargıtay’ın kararı var. Alevilere karşı ayrımcı davranırlarsa, böyle kendini bilmez yobazlar, Sivas, Maraş’ta insanları öldürenler de yeni saldırılarda bulunacaktır. Bu olayın sorumlusu devleti yönetenlerdir” dedi. Fotoğraf: KORHAN KALABALIK Aleviler Yargıtay kararına karşı tepkilerini sürdürdü ‘İdeolojik cihat yürütülüyor’ ALİ AÇAR FARUK KIRTAY Soruşturma başlatılmamış ‘Bizi öldürmeye gelmişler’ Grup saldırı yaptığı gece yaşananları anlatan Leyla Evli de “Bizi linç etmeye geldiler. Bizi öldürmeye gelmişler, zaten adamların amacı belliydi. ‘Kürtlere ölüm’, ‘Alevilere ölüm’, ‘Sizi burada barındırmayız, gidin buradan, gitmezseniz de biz sizi öldüreceğiz’ diyerek bizi tehdit ettiler” dedi. Sosyal Hizmet Uzmanı Fidan Evli de jandarmanın gruba dağıtmakta başarısız olduğunu, grubun Alevi yurttaşların evlerine ateş açtığını söyledi. Fidan Evli, “Bizleri yakacaklarını söylüyorlar ama biz direneceğiz. Devlet bize çözüm olarak sürgün diyor. Biz sürgünü kabul etmiyoruz. Evlerimizin önünde toplanmış vaziyetteler” dedi. Evli ailesiyle görüşen CHP İl Başkanı Enver Kiraz, “Bizler olayın büyümemesi, herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için yapılabilecekler konusunda girişimlerde bulunduk” dedi. İSTANBUL/YALOVA Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin Alevilerin ibadet yerleri cemevlerini yok sayarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından aldığı görüşle verdiği “Cami ve mescit dışındaki yerlerin ibadethane olarak kabul edilmesi mümkün değildir” kararı, İstanbul ve Yalova’da protesto edildi. Yargıtay’ın Alevilerin ibadet yerleri cemevlerini yok sayan kararını protesto etmek amacıyla dün Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) İstanbul Şubesi üyesi yüzlerce kişi Taksim tramvay durağında bir araya geldi. Sloganlar eşliğinde Galatasaray Meydanı’na doğru gerçekleşen yürüyüşe, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Kadir Gökmen Öğüt, eski CHP İBB Meclis üyesi Hüseyin Sağ, sanatçı Pınar Aydınlar, Okmeydanı Cemevi Yönetimi, CHP ve TKP’liler katıldı. Basın açıklamasını okuyan PSAKD Merkez Kurul üyesi Atilla Özdemir, “AKP tarafından Alevilere yönelik ideolojik cihat yürütülüyor. Bu mücadeleye karşı önümüzdeki dönemde daha aktif mücadele edeceğiz. Bu kararla yargı, ülkemizde adalet dağıtan bir kurum değil NakşiFeto koalisyonunun çıkarlarına göre karar veren bir kurum halinde çalışmaktadır. Ülkemizdeki 500 cemevi yargıtay kararına karşı meşrudur ve Alevilerin ibadethanesidir” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katıldığı iftar yemeğine de değinen Özdemir, “Bizler AK ve plastik Alevi olmayacağız. Bizim adımızı kullanarak Cumhurbaşkanını davet ettikleri iftara katılan Alevi örgütlerini öğrenmek istiyoruz” diye konuştu. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Yalova Şubesi üyeleri Cumhuriyet Meydanı’nda düzenledikleri basın toplantısında, kararı semah dönerek protesto etti. Şube Başkanı İsmail Toprak, Yargıtay’ın kararının bütün cemevlerinin kapatılmasına kadar varabileceğini Alevilerin buna asla izin vermeyeceğini söyledi. MİNİKLERİN OKUL YAŞI Tunuslu aktivist Arem, En Nahda’nın; şeriatı anayasanın temeli yapmak istediğini söyledi Pedagoglar test istiyor HİCRAN ÖZDAMAR ‘Amacı diktatörlük’ LEYLA TAVŞANOĞLU İZMİR Pedagoglar, “eokul” sistemiyle kayıtları otomatik yapılan 6672 ay arasındaki çocuklara, okula uygun olup olmadığına yönelik testler uygulanmasını istiyor. Pedagog Derneği Başkanı Mehmet Teber, 6672 ay arasındaki çocuklardan bazılarının fiziksel, duygusal, zihinsel, psikomotor, sosyal nedenlerle okula hazır olmayabileceğini söyledi. Anne babaların çocuklarını iyi gözlemesi gerektiğini belirterek, “Eğer annebaba olarak gözlemlerinde ya da psikologların gözlemlerine dayanarak çocuğun okula hazır olmadığı kanaatine varıldıysa, çocuğun okula başlaması bir yıl geciktirilmelidir” dedi. Çocuğun okullara uyumunun testler aracılığıyla ortaya çıkabileceğini bildiren Teber, “Yasa koyucu, çocuğun okula gitmemesi için sağlık raporu alınmasından söz ediyor. Ancak raporun kim tarafından düzenleneceğine ilişkin boşluk var. Bu konuda özellikle pedagoglar devre alınmalı. Rehberlik araştırma merkezleri, okullardaki okul psikolojik danışmanları ve psikologların yardımı göz önüne alınmalıdır” diye konuştu. Olfa Khalil Arem Tunus’un üst düzey ailelerinden birisinin kızı. Üniversitede insan kaynakları eğitimi almış. Şimdi profesyonel olarak yaşam koçluğu yapıyor. Bir de bu işte uzmanlaşan bir enstitüsü var. Ayrıca Tunus’ta önde gelen bazı sivil toplum kuruluşlarında aktivist olarak görev alıyor. Olfa Khalil ilk kez Tunus’ta başlayan “Arap Uyanışı”nın ülkesinde yaratacağı sonuçlardan çok kaygılı. Öyle kimileri gibi Tunus’a demokrasi geldiğine inanmıyor. Ülkesinin eskiden de bugün de çeteler tarafından yönetildiğini düşünüyor. Büyük ortağı İslamcı En Nahda partisi olan koalisyon hükümetinin ülkesine şeriat rejimi getirmesinden ödü kopuyor. Çeşme’de düzenlenen “Arap Baharı’nın Türkiye’ye Etkileri” konu başlıklı uluslararası konferansa katılan Olfa Khalil’le Tunus’u konuşuyoruz: Ülkenizde Arap Uyanışı’yla birlikte neler olduğunu anlatır mısınız? Devrilen Bin Ali rejiminin gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış olduğunu biliyoruz. Şimdi işbaşında şeriatçı En Nahda önderliğinde bir koalisyon hükümeti var. OLFA KHALIL Nahda seçim kampanyasının başlangıcında halka ılımlı olduklarını, iktidara geldiklerinde kadın ve genelde insan haklarına saygı gösterecekleri sözünü verdi. Seçildikten sonra da hâlâ ılımlı olduklarını savunuyorlar. Şimdi anayasa taslağını hazırlıyorlar. Anayasanın dibacesine (girişine) Tunus’un bir şeriat devleti olduğunu yazmayı planlıyorlar. Şeriat, anayasanın temeli olursa, ki olacak, o zaman Tunus’ta kadın haklarına elveda. Kadınlar olarak haklarımızı kaybetmek bizi çok korkutuyor. Tunus’ta başlayan Arap kalkışmasında insanlar sadece refahtan eşit pay alabilmenin telaşına kapılmışlardı. Demokrasi ve insan haklarından söz edilmemişti. Oysa Batılı güçler ‘HÜKÜMET BECERİKSİZ, MUHALEFET DAĞINIK’ Şu anda Tunus’ta dincilik ne kadar yaygın hale geldi? Aslında sorun İslamda değil, dinin siyasete alet edilmesinde. Koalisyon hükümetinin büyük ortağı En Nahda da diktatörlük kurma hevesinde. Giderek bu yolda adımlar atıyor. Ama halk kitlelerinin tepkisiyle karşılaşıyor. Ben bu tepkileri gördükçe memnun oluyorum. Çünkü bu tepkiler insanların artık harekete geçme reflekslerinin geri geldiğini gösteriyor. Binali rejimi döneminde bunu göremiyorduk. Öte yandan Tunus’ta bugün öbür sorun muhalefet. Muhalefet sürekli hükümeti eleştirmekle yetiniyor; hiçbir proje, projeksiyon üretmiyor; o taraftaki partiler birbiriyle kavgalı. Bu da insanlara umut vermiyor. Bakın, birinci olarak, beceriksiz bir hükümetimiz var, ikincisi, muhalefet partileri dağınık, birbiriyle didişiyor. Ülkede tek umut kaynağı sivil toplum kuruluşları. Örneğin, anayasanın girişine Tunus’un bir şeriat devleti olduğunun yazılacağını öğrendiğimiz anda sokaklara döküldük. Bunun üzerine anayasanın birinci maddesi olduğu gibi korundu. Olfa Khalil Arem Arap kalkışmasının demokrasi ve özgürlük isteklerinden kaynaklandığı izlenimini yaratmaya çalışıyor. Hangisi doğru? Bakın, Binali Hükümeti’nde kadınlar haklarını savunabiliyordu. Kâğıt üzerinde haklarımız vardı. Ama iş uygulamaya gelince o kadar kolay değildi. Binali gittikten sonra insanlar, “Şimdi özgürlük istiyoruz” dediler. Bugün ben Türkiye’ye gelebildiysem bu En Nahda Hükümeti sayesinde oldu. Binali rejimi altında ülkeden dışarı adım atmama izin verilmezdi. Çünkü ülke dışına çıktığımda yabancı basına anlatacaklarımdan korkuyorlardı. O nedenle bu devrim bir bakıma bizim yararımıza oldu. Eğer kadınlar Binali’nin gitmesi için baskılar kurdularsa bunun nedeni onurlarını geri alabilmekti. Ama bugün kadınlar açısından işler daha da kötüleşti. Yolsuzluklar artarak devam ediyor. İnsanlar işsiz. Fırsat eşitliği diye bir şey yok. En büyük sorun da ülkedeki selefilerin her istediklerini yapabilmeleri, önlerinde engel tanımamaları. Hükümet ise bunların karşısında hiçbir önlem almıyor. Bu selefi sorunu yüzünden artık turizm sektörü de öldü. Bunların bir kısmı işsiz güçsüz gençler. Bu gençler Binali’nin partisinin adamlarıydı. Binali bunları halkın ara ‘Bir mafya hükümeti gitti yerine yenisi geldi’ Selefiler sanat galerileriyle içki satan dükkânları basıp cam çerçeve indirmişler. Doğru mu? Doğru. Bakın, bugün Tunus’ta bir mafya hükümeti gitti, yerine yenisi geldi. Ama gerek Binali’nin hükümetinde gerekse de En Nahda’da iyi siyasiler de var. Aslında Binali’nin bürokrasisi hâlâ yerinde duruyor. Nahda da bu eski sistemin adamlarıyla çalışmaya devam etmekte hiçbir sakınca görmüyor. Bir de Binali döneminde ya hapiste ya da yurtdışında olan birtakım insanlar bugün En Nahda hükümetinde görev yapıyor. İşleri yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Çünkü hiçbir şekilde liyakat sahibi değiller. Hiçbir şeyden haberleri yok. Üstelik yıllarca hapis yatre hüsına tıktan sonra özgürlüklerine kavuşup hükükümet bu salıyor, mette yer alan bu insanlar ruh hastası. insanları çok onların vaDolayısıyla da psikolojik tedavi ciddi biçimde sıtasıyla istihgörmeleri gerekiyor. zapturapt altına al 14 yaşında çocuğa 60 yaşında koca AĞRI (AA) Ağrı Valisi Ali Yerlikaya, eşi ve onun ailesi tarafından şiddet gördüğü iddiasıyla 26 Temmuz tarihinde, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Melek Karaaslan’ın ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Karaaslan’ın yakınlarıyla sohbet eden Yerlikaya, “Daha önceden bizlerin haberi olsaydı, devletimizin imkânları çok. Her imkân seferber edilirdi” dedi. Yerlikaya, Ağrı’da 14 yaşındaki bir kız çocuğunun ailesinin borcuna karşılık 60 yaşındaki bir vatandaşa verilmek istenmesi olayının da kendilerine intikal ettiğini ifade etti. Söz konusu çocuğun evden kaçtığını bildiren Yerlikaya, “Bu da bize intikal ediyor. Başsavcılığımız şu an olaya el koydu” diye konuştu. barat topluyordu. Yaptıkları iş karşılığında da para ödenmiyor, sigara gibi maddelerle ödüllendiriliyorlardı. Şimdi de Binali döneminde yaptıkları işleri En Nahda hesabına yapıyorlar. Ayrıca Libya ve Cezayir sınırında uyuşturucu, besin maddesi ticareti yapıyorlar. Bu selefilerin çoğunluğu dinci fanatikler değil. Bu işleri sadece geçinebilmek için yapıyorlar. Bunlara neden En Nahda’ya yanaştıklarını sorduğumda şu yanıtı aldım: “Bir başka parti bize aynı işi versin. Ona çalışırız.” Aslında aşırı sol da onları kullanıyor. Bana gö malı. Yasadışı iş yaptıklarını tespit ettiğinde hapse atabilmeli. Tunus’un yakın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu, muhalefetin izleyeceği yola bağlı. Muhalefet, sosyal demokratlar, solcular ve demokrat modernistlerden oluşuyor. Daha yakın saf tutmaya çalışıyorlar. Ama bir yandan da birbirleriyle kavga ediyorlar. Bir de şöyle bir sorun yaşıyoruz: On iki milyonluk Tunus’ta şu anda yüzden fazla siyasi parti faaliyette. Ama dört büyük parti şu anda ülkede etkili. C MY B C MY B