23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER CHP’nin 34. Olağan Kurultayı’nda Kılıçdaroğlu yeni yolu çizdi Değişim ve direniş MAHMUT LICALI Duyduğunuz Ses Amerikan savaş gemisinin Birleşik Arap Emirlikleri açıklarında duruşunu beğenmediği sivil bir tekneye ateş açtığı, bir kişinin öldüğü 3 kişinin yaralandığı açıklandı. Arada bir harlandırdıkları kısık ateşe biraz daha odun atıyorlar demek ki. Sosyalist sistemin içeriden ve dışarıdan yoğun çabayla yıkılmasından sonra buldukları düşman güç, İslam ve İslam ülkeleri, hedef coğrafya ise Ortadoğu olmuştu. Bu seçimde Ortadoğu’nun stratejik konumu kadar, enerji kaynakları da önemli bir rol oynadı. “Ne işiniz var burada?” sorusuna “demokrasi için, insanlık için” yanıtını verirken suratlarına yapışan pişkin sırıtış, utanmazlığın belgesi gibiydi. Pek insanidirler! Ve önlerine gelene ateş açacak kadar çok seviyorlar insanları ve insanlığı. ??? Küreselleşme adı verilen “yeni” dönemin gittikçe sıklaşan, derinleşen ve çözümsüzleşen krizleri onların “insancıllığını” kısa zamanda açığa çıkarmıştı. Yine de insanlığın ve dünyamızın ne durumda olduğunu gözden geçirmekte yarar vardır. Durum şöyledir: Yoksulla zengin arasındaki uçurum derinleşmiştir. Irkçı, milliyetçi ve dinsel bağnazlıklar artık tek ve rakipsiz olduğu varsayılan kapitalizme damgasını vurmuştur. İnsan faktörü makro ekonominin ruhsuz rakamları ile mali analizcilerin borsafaizkur denklemleri arasında kaybolup gitmiş, kriz gözlerini karartmıştır. ??? Peki, bundan sonra ne olacak? Yukarıda kısaca özetlenen durumu değerli Taner Timur, 2007 yılında, ağır 2008 krizi öncesi yayımlanan “Marksizm İnsan ve Toplum” (Yordam Kitap) adlı eserinde anlatmıştı. “Ne olacak?” sorusuna verdiği yanıt da, çizdiği bu tablonun hemen sonrasında yer alır. O da şöyledir: “Dünya ölçüsünde korkunç bir ticari rekabetin er geç dünya para sistemini sarsması ve önümüzdeki dönemde ‘küresel köy’ümüzün yeniden çalkantılı bir döneme girmesi de kaçınılmaz görünüyor.” Taner Timur gözümüzü eski deneylere çevirmemizi ve insanı “kutsal devletin, toplumsal yapının, kolektivist planların bir parçası büyük bir makinenin bir vidası olarak görmekten kaçınmazsak kavgayı peşinen kaybedeceğimizi” hatırlatıyordu bize. ??? Düşünmeye devam edelim. Ama galiba bize gerekli olan zamanı vermeyeceklerdir. Öyle anlaşılıyor ki, sistem kendini kurtarmak için koşar adım silahların piyasasına daldı. Üstelik, saflaşanların arasında bu konuda bir fikir birliği var. Kapitalist dünya, dalga dalga yayılan krizini çözebilmek için en tehlikeli oyununu oynuyor. Bu oyunda insan, şoven milliyetçilikle kolayca cepheye sürülebilecek, iç savaşlarda harcanabilecek bir maldan başka bir şey değildir. Körfez’de ateş büyüyor, savaş gemileri Akdeniz’in hemen her yerinde cirit atıyor. Bu gemiler arasında Türk gemilerinin de bulunduğunu, Türk uçaklarının inip kalktığını, birinin geçen günlerde nasıl olduğunu hâlâ anlayamadığımız bir şekilde vurulduğunu da biliyoruz. Küresel güçlerin el birliği ile kotardıkları kışkırtma tamdır. Ama daha önemlisi bu durumun kendi dünyasında kendini fena halde abartmış bir iktidarın zamanına rastlamasıdır. ??? Artık Arap Baharı’nda değiliz. O bahar çoktan bitti. İsyan eden kitleler devrimlerinin ellerinden alındığını görüyorlar. Mursi ile askerlerin, şeriat ile diktanın arasında kaldılar. Onları uzlaştırmaya ve kendi çıkarlarını garantiye almaya çalışan ise savaş gemileriyle sağa sola ateş açmaya başlayan “büyük güç”ün pantolonlu leydisidir. Körfezde sivil tekneyi vuran silahın sesi de... Kapımızı çalan tehlikenin sesidir. ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal demokrasinin temelinde değişim olduğunu belirterek, “Değişim anlayışımız Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlıktır” dedi. “Zamanın ruhunun” iyi okunması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, zenginlik ve refahın artık bilgi toplumuna endekslendiğini belirtti. Herkesin sesini kısan siyasal iktidarın “konuşma, yazma” dediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Yazacağız, çizeceğiz, dirençli ve yürekli olacağız” dedi. CHP’nin 34. Olağan Kurultayı, dün Arena Spor Salonu’nda toplandı. Kılıçdaroğlu, genel başkanlık yarışına rakipsiz girerken asıl yarış bugün 80 kişiden 60’a inen parti meclisi (PM) seçimlerinde yaşanacak. Kılıçdaroğlu, kurultay konuşmasında şu görüşleri dile getirdi: Tarihimizle onur duyduk: Kendini yenileyen, tarihin derinliklerinden gücünü alan, geleceğe umutla bakan bir çınarın mensuplarıyız. Köklerimizle, tarihimizle her zaman her yerde onur duyduk, onur duymaya devam edeceğiz. Bu çınar her kurultayda filizler verir, büyür, tarihin derinliklerinden geleceğe umut veren bir çınar olur. Geleceğe daha onurlu bir bakışla yürüyeceğiz. Bu vesileyle başta Atatürk olmak üzere bütün genel başkanlarımızı şükranla anıyorum. CHP’nin kadroları zamanın ruhunu okur: CHP’nin tarihi; emperyalizmle mücadelenin, bağımsızlığın, Kuvayı Milliye’nin tarihidir. CHP, tam bağımsızlıkçı, anti emperyalist duruşumuzdan ne geçmişte ne bugün bir milimetrelik bir sapma yapmıştır. CHP’nin kadroları zamanın ruhunu en iyi okuyan kadrolardır. Cumhuriyeti kurarken de sosyal demokrasiyi getirirken de bunu yaptılar. Şimdi “demokrasi ve özgürlük” diyorsak toplumun tale bini dile getiriyoruz. Değişim, değişim, değişim...: Sosyal demokrasinin temelinde ilerleme ve değişim vardır. Rant yok, insan vardır. Sosyal demokratlar var olan eşitsizlikleri mağduriyetleri gidermek için yola çıkmışlardır. Temelinde değişim, değişim, değişim vardır. Değişim çağdaş uygarlık düzeyini yakalama ve onu aşma güdüsüdür. Bizim anlayışımız Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlıktır. Sistemden beslenenler değişime karşı çıkarlar. CHP’nin kökünde devrimci ruh olduğu için değişimi her ortamda savunacağız. Değişime karşı olanlar statükoculardır. Üreteceğiz, bölüşeceğiz: Sosyal demokrasi insan merkezlidir, evrenseldir, katılımcılığı öngörür. Sosyal demokrasi insan merkezlidir. CHP, aydınlık ve laik ideallerin evrenselliğini benimsemiştir. Siyasal karar mekanizmalarına ve süreçlerine halkın daha fazla katılmasını sağlamak temel hedefi, görevi ve amacıdır. Eskiden sosyal demokratlar yalnızca adil ve hakça bölüşümden söz ederlerdi. Şimdi diyoruz ki; işçisiyle, çiftçisiyle, sanayicisiyle önce üreteceğiz, sonra hakça bölüşeceğiz. Yoksulluğu bir övünç alanı olarak görmeyeceğiz, sonlandıracağız. KURULTAYDAN ALİ SİRMEN Dokusu ve Kokusu Farklı ANKARA Demokrasi ve Değişim Kurultayı olarak ilan edilen 34. kurultayın hem dokusu, hem kokusu öncekilerden farklıydı. Arena Salonu’nda, kadınların sayısında artış vardı. Genel Başkan, bu kurultaydaki kadın delege sayısının geçen kurultayların dört katı olduğunu muştuluyordu. Ayrıca yeni tüzük gereği olan yüzde 33 kadın kontenjanına başkanlık divanı seçiminde de uyulduğunu Kurultay Başkanlığı’na oybirliği ile seçilen eski genel başkanlardan Altan Öymen ilan ediyordu. Kurultayın kokusundaki farklılığı ilk başta hemen anlayamadım, ama havadaki tuhaf eksikliği zamanla hissettim. Evet bir şey eksikti ama ne?..Genel Başkan konuşmasını bitirince hava almak için bina önüne çıktığımızda, öğlen olmuştu, herkes acıkmaya başlamıştı, eksiklik de kendini o an hissettirdi. Sucuk ekmekçiler, seyyar köfteciler yoktu... Yıllar yılı bizim “aslan sosyal demokratlar”ın sucuk ve de köfte kokulu kurultaylarına alışmış olan bizler, sanki bir Avrupa sosyal demokrat partisinin kurultayına gitmiş gibi hissettik kendimizi. Doğrusu organizasyon, salonun fiziki koşullarının da katkısı sonucu, bütünüyle bir Avrupa sosyal demokrat parti kurultayını andırıyordu. ??? Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir saati aşkın konuşması coşku dozunu yükselticiliğinden çok, içeriğinin doluluğuyla dikkati çekiyordu. Konuşmanın daha hemen başında partisinin görkemli tarihiyle hep onur duyduğunu anlatırken, o tarihin ulusal bağımsızlık tarihi, Kuvayı Milliye tarihi ve emperyalizmle mücadele tarihi olduğunu söylerken, “Yeni CHP’nin reddi miras yapmayacağını” da ilan ediyordu. Ama bir yandan emperyalizm ile mücadele tarihine sahip çıkan Kılıçdaroğlu konuşmasının sonlarına doğru, küreselleşen dünyanın sunduğu fırsatların da farkında olduklarını ve bunu değerlendireceklerini söylerken, onunla bütünleşmeye de sırtını dönmediğini vurgulamış oldu. Kemal Kılıçdaroğlu partisinin Türkiye’nin bütün sorunlarının çözümüne aday olduğunu, kendilerinin bizzat çözümün adresi olduklarını söylerken, demokratikleşmeye parti içinden başlayacaklarının sinyalini de veriyordu.Kurultay’ın ilk gününün en coşkulu anlarından biri de Mustafa Balbay’ın Silivri’den gönderdiği mesajdı. Balbay mesajının bir yerinde şunu söylüyordu: “Değişim rüzgârları esmeye başlayınca akıllı insanlar değirmen kurar...” Artık CHP’nin yapması gereken de, Genel Başkanı’nın çalışkanlığını ve azmini tabanına yansıtarak, halkın da rüzgârını alıp devinime çevirecek değirmenleri kurmak olacak... Bunun için de, Genel Başkan’ın deyimiyle sosyal demokrasinin üç temel öğesinden biri olan “katılımcılıkla” zenginleşmiş, kadrolarının seferber olarak, halkla bütünleşmesi gerekiyor. Kurultaydan önce sohbet ettiğim İstanbul ilçelerinden birinin başkanı da aynı ihtiyacı dile getiriyor ve örgüt olarak halkı daha fazla kucaklamaları gerektiğini söylerken, şimdiye dek egemen olan dışlayıcı tavırlarını bir özeleştiri havası içinde dile getiriyordu. Aydınlar hapse atılmaktan korkmaz Dik olun, onurlu olun Hızlı balık, yavaş balığı yutuyor: Büyük balık küçük balığı artık yutmuyor, hızlı balık yavaş balığı yutuyor. Türkiye hızlı olmak, üretmek, gönenç toplumu olmak zorundadır. Bu stratejinin en büyük silahı hızlı yetenek inşasıdır. Türkiye’nin elindeki en güçlü silah ne bor madeni ne de başka bir şey. En büyük silah genç ve başarıya hasret insan potansiyelidir. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır: Üretmeyen Türkiye’nin fotoğrafına bakalım: En ciddi sorun işsizlik. Her 4 gençten biri işsiz. Kadınlar çalışma yaşamının dışında... Genç boşanmalar çığ gibi artıyor, iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüyüz. Bu ülkede 10 bin 723 kişi iş kazalarında öldü. Bu ölümler terörden daha fazla. Kadına şiddet yüzde 1400 arttı. Hapishaneler tıka basa doldu. İcra dairelerinde ciddi patlamalar. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Savaş cinayettir: Egemen güçler ateşi elleriyle tutmazlar, onlar ateşi tutacak maşalar ararlar. Onun için diyoruz dik olun, onurlu olun, korkmayın burası Mustafa Kemal’in ülkesidir. Uçağımız düştü, nasıl düştüğünü bilmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti saygın bir devlet mi, yoksa bir aşiret devleti mi oldu? Soruyorlar: “Niye savaş istemiyorsunuz, yoksa Esad’ı mı destekliyorsunuz?” Yapılan katliamlara, orantısız güce karşı olduk, katliamları kınıyoruz. Mustafa Kemal’in de dediği gibi: “Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir.” Dış politikada çifte standart olmaz, Suriye’de katliam var deyip savaş tamtamlarını çalacaksın, diğer taraftan katil olduğu ilan edilen El Beşir’i Türkiye’ye çağıracaksın. İç politikada bir manevra yapıyorlar: İsrail bizim düşmanımızmış... Sormazlar mı adama İsrail kalkanını Malatya’ya niye kurdun arkadaş? İsrail’i korumak için onu oraya kurduğunu bilmeyen mi var? Yasama, yürütme, yargı dengesi bozuldu: Otoriterleşen bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Demokrasilerde temel bir kural, yöneticiler halka hesap verir. Yasama, yargı ve yürütme arasındaki denge bozulmuş durumda. Yürütme, yasama ve 35 yıldır cenazeyi kimse kaldırmıyor İster Kürt, ister Güneydoğu, ister terör sorunu deyin, ortada 35 yıldır bir cenaze duruyor ve bunu kaldırmaya kimse niyetli değil. Bu sorunu çözmeye kararlıyız. Herkesin sesini kısan bir siyasal iktidar, üniversiteye, medyaya, aydına, sanatçıya konuşma yazma diyor. Yazacağız, çizeceğiz, dirençli ve yürekli olacağız. Yeni CHP’den Atatürk’e selam MİYASE İLKNUR CHP’nin 34. Olağan Kurultayı’nın ilk günü bunaltıcı bir sıcakta Ankara’nın en büyük salonu Arena’da başladı. Salon her seçimli kurultayda olduğu gibi tıklım tıkış doluydu. Hatta basına ayrılan salonun ortası bile. Tribünlerin arka zeminleri pankartlarla donatılmıştı. Ama kaç kurultaydır dişe dokunur bir pankarta rastlamak mümkün olamadı. Bir önceki tüzük kurultayına katılmayan eski Genel Başkan Deniz Baykal salona beş kişilik bir grupla geldi ve en son katıldığı kurultaya oranla daha yüksek bir alkış aldı. Günler öncesinden televizyonlarda “Mustafa Sarıgül CHP kurultayına katılacak” haberi fos çıktı. Almanya, İsveç, BosnaHersek sosyal demokrat ve işçi partilerinin temsilcileri de salonda hazır bulundu. Alman SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel ile Yunanistan sosyal demokrat partisi PASOK’un lideri Yorgo Papandreu kurultaya görüntülü mesaj yollamışlardı. Kemal Kılıçdaroğlu, her zamanki gibi salona erken geldi ve önce İstanbul delegasyonunun, sonra da sanatçıların arasına oturdu. CHP liderinin bu kurultaydaki konuşması daha derli topluydu. İlk kez konuşurken ara ara önündeki notlara baktı. Cümleler daha düzgün ve içi doluydu. Ama bu bu konuşma da eksik olan heyecandı. Tribünleri şöyle hop oturtup hop kaldırtacak bir cümleye rastlayamadık. Partinin Atatürk ve altı okla bağlarını kesmesi gerektiğini söyleyen, hatta hızını alamayıp, “Ulusalcılarla aramıza mesafe koyacağız” diyen kurmayları ve partiye yeni kazandırdığı bazı milletvekillerini tekzip edercesine bol bol Atatürk ve “Şanlı tarih” vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, böylece çalışma arkadaşlarını da ters köşeye yatırdı. Hemen hemen her soruna değindi Kılıçdaroğlu. Dış politika, AB, ekonomi, eğitim, işsizlik ve Kürt sorunu meselesi konusunda görüşlerini açıkladı. Danışmanları ve kurmaylarının “Cısss” dedikleri, “Alevi” sorununa değinmedi. Artık ona da CHP’liler alıştı nasılsa. Elbette bunun anlaşılabilir bir yönü var. Genel başkanının kimliğinden dolayı AKP’nin eline koz vermek istemiyor. Ama hiç olmazsa “İnanç özgürlüğü” adı altında bu konuya girebilirdi. Kılıçdaroğlu’nun salondan ayrılmasından sonra parti organlarının çalışma raporları okundu ve PM adaylarının başvuruları kabul edildi. Kulislerde Kılıçdaroğlu’nun 80 kişilik anahtar liste ile, “Ben seçimi örgüte bıraktım” diyeceği, 52 kişilik anahtar listeyi de “İl başkanlarının listesiymiş gibi” sunacağı öne sürülüyor. İddialar gerçek çıkarsa Kılıçdaroğlu’nun, güvenilirlik açısından ciddi bir darbe alacağı kesin. yargıyı kontrol ediyor. Adalet ve yargı tümüyle iflas etmiş durumda. Halkın milletvekillerinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasi yoktur. Silivri toplama kampını bütün dünyaya anlattık. Orada görülen özgürlüğün kan davasıdır. Yüzyılın soygunu denilen Deniz Feneri davasında hırsızları soruşturan savcılara “Neden onları soruşturdunuz” diye soruşturma açılan bir düzen hangi çağdaş ülkede var? AKP adaleti budur. İktidarın tetikçiliğini yapan yargıdır. Anayasada masadan kalkmayacağız: Özgürlükleri askıya alan, medya üzerinde baskı kuran, yargıyı siyasetin emrine veren, üniversiteleri susturan, öğrencileri konuşamaz hale getiren, laikliğin ve sosyal devletin içini boşaltan, özel yaşamın gizliliğine darbeyi vuran, Atatürk’ün mirası Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu birer devlet dairesine çeviren bir anayasaya karşıyız. Ülkemizde ceza kanunu gibi bir anayasa istemiyoruz. Barışı, demokrasiyi, insan haklarını, kadın erkek eşitliğini, toplumu, herkesi kucaklayan bir anayasa istiyoruz. Bunun için masaya oturduk, bunun için masadan kalkmayacağız. Gençlerin güzel bir sloganı var: “Direne direne kazanacağız.” Çağdaş ve demokratik bir anayasayı direne direne kazanacağız. Laiklik toplumun çimentosudur: AKP, laiklik utanılacak bir durummuş gibi bir algı yaratmak istiyor. Laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür, toplumun çimentosudur, bizi bir arada tutandır. Türkiye Cumhuriyeti laik, sosyal bir hukuk devletidir. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) Bu ülkede korkaklardan aydın olunmaz. Nâzım ne diyor: “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” Gerçek aydınlar tarihin hiçbir döneminde korkmamışlar, halkı çaresiz bırakmamışlardır. Aydınları hapishanelere attık, kaçarken öldürdük... Onlar bizim gönlümüzde, bütün aydınları saygıyla anıyoruz. Aydınlık bir Türkiye’yi ellerimizle kuracağız. Bir kişi bile olsak kararlılığımızdan ödün vermeyeceğiz. Bize ne diyorlardı, Sivas’ın ötesine geçemezsin. Ben teklif ettim; “Sayın Başbakan gel Uludere’ye gidelim.” Gelebilir mi? Hayır. Özgürlüğün şafağı CHP iktidarında kurulacak. Türkiye’yi birlikte kuracağız. Korkmayacağız, yılmayacağız. Aydınlık bir geleceği beraber getireceğiz. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear