22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 TEMMUZ 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 ‘Natamam’ yazının diyaloğu! Bu iktidar, bu ülkenin çimentosu olarak sadece Müslümanlığı görüyor. M. Kemal Atatürk’ün de bayrak gibi, İstiklal Marşı gibi çimento olduğunu nedense görmeye yanaşmıyor. Merhum Türkologtarihçi Profesör Zeki Velidi Togan, Müslüman nüfusça dünyanın en büyük ülkesi Hindistan’ın Bombay kentinde bir camide gördüklerini şöyle aktarıyor: “Camide bir duvarda ‘Zinde bad M. Kemal’ yazısı vardı. Yani ‘Yaşasın M. Kemal’. Çünkü, Hint ‘Zinde bad Atatürk!’ Müslümanları Mustafa Kemal’i kendi milli kahramanları sayıyordu.” (Hatıralar. Z. Velidi ToganDiyanet Vakfı Yayını 1999. s: 525) Eski Beyoğlu Müftüsü ve CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes belli ki, özellikle de AKP milletvekilleri için “Atatürk, CHP ve Din” adlı özet bir kitap hazırlamış. Amacı adeta, iktidar milletvekilleri için bir tür hizmet içi eğitim. Ama ne yazık ki onlara Başbakan’ın söylev ve demeçlerinden başka bir şey okutmak pek mümkün değil. Yazıda takılınca avukat bir dostu arıyorsunuz: “ Başbakandan korkan başbakandan beter olsun!” demek suç olur mu? Olmaz. Ama yine de deme! Niye? Başbakan’ın sağı solu belli olmaz da ondan. Suç, Başbakan’ın sağına soluna göre mi belirleniyor? Birader sen gazeteyi ve kendini sıkıntıya mı sokmak istiyorsun? Ne alakası var? Anlamadım? Sana yanıtı çok basit bir soru sordum. Ben de cevap verdim. Vermedin. Tavsiyede bulundun! Tavsiyenin içinde yanıtım da var! Hayır yok!.. Var! Ben suç var mı, dedim! Evet dedin... Sen ise bana yazmasan iyi olur, diyorsun! Yetmez mi? Yetmez. Başbakan’ın sağına soluna göre değişen bir hukuk olmaz. Bunu da yazmaya devam edeceğiz! Sen son on yılı nerede geçirdin birader? Ben, yazıda “başbakanı” küçük harfle yazıyorum. Eeee? Bu dünyada tek başbakan o değil ki!. Bu ülkede başbakan denince kime niyet edildiğini artık savcılar biliyor! Savcılık artık niyet okuyuculuğu mu oldu? Artık sen nasıl dersen!! Bi de... Pidesi, ekmeği yok. Cumhuriyet’in telefonundasın! Tamam tamam. Keselim. Akşam lokalde devam edelim! Tamam! ??? “Natamam” tamamlanmamış demek. Daha çok inşaat müteahhitleri, bitiril(e)memiş yapılar için kullanıyorlar.. Suç takdiri “başbakan iradesine (korkusuna) bağlandığı” için, artık tamamlanamamış yazılar için de bu tanım geçerli... Acil Demokrasi Acil Hukuk... Ülkenin dört bir yanından adalet ve hukuk arayışına yönelik çığlıklara, bu ortamı yaratanlar da dahil, kimse kulak tıkayamaz artık. Acil durum söz konusu çünkü... Bir ordunun komuta kademesinin önemli bölümünün darbeci, terörist ve casus diye tutuklanmasını, Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütü lideri olarak hapse atılmasını, milletvekillerinin, aydınların zulümhanede çile çekmesini, 700 üniversite öğrencisinin mapusluğunu, “demokrasinin gereği” diye kimse anlatamaz. Ortada yargı eliyle yürütülen bir siyaset, öç alma ve muhalefeti tümüyle etkisiz kılma çabaları, yaratılan korku imparatorluğuna rağmen dağ bayır konuşuluyor artık. İktidar yandaşı bazı liberaller de bu gerçekleri dillendiriyor ne çare! Ortada bir hukuk garabeti yaşanıyor ki yeni düzenin egemenlerini, koalisyon ortaklarını bile birbirleriyle çarpıştırıyor... Kabinenin bazı üyeleri özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) savunurken, bazıları kaldırılmasını istedi, anımsayın. Alttan alta pazarlıkların yanı sıra, üstten medya aracılığıyla “kaldırırsınkaldıramazsın” tehdit ve şantajlarının estiği bir süreci yaşadık çünkü. Değilse neden Bakanlar Kurulu üyelerinin bile hazırlığından habersiz olduğu 3. yargı paketi Meclis’te gizlenerek, saklanarak, oldubittiyle çıksın? Neden, Başbakan’ın da karşı çıktığı, “O zaman gelin beni de alın... Devlet içinde devlet olmaz...” dediği özel yetkili mahkemeler bir biçimde varlıklarını sürdürsün? Üstelik orta yerde her düşünceyi, her fikri, her eylem ve protestoyu cezalandıracak Terörle Mücadele Yasası’na dayalı ÖYM’lerin devamı ÖGM’leri kurdular bir de... Şaka gibi ama Türkiye’de üç başlı bir hukuk sistemi hüküm sürüyor şimdi.HSYK daire başkanının söylediğinin tersine, onca aydını, gazeteciyi, bilim adamını, siyasetçiyi, askeri cezaevine tıkan ÖYM’lerin işlevlerinin henüz tamamlanmadığını anlıyoruz. Anlıyoruz ki muhaliflerin çekeceği acılar bitmeyecek daha... ??? Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutukluluğunu kuşkuyla karşılayan, MİT Başkanı’nı ÖYM’lerden korumak için özel yasa çıkaran Başbakan’ın, KCK tutuklusu Prof. Büşra Ersanlı’nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyen Dışişleri Bakanı’nın, ÖYM’lerden sıkıntı duyduklarını belirten bakanların, yasa yapma yetkisini elinde bulundurmasına karşın milletvekili ve diğer tutukluların tahliyeleri için “Top artık hâkimlerde” diyebilen bir Meclis Başkanı’nın olduğu bir ülke ve hukuk sistemi, yeterince kaygı verici değil mi? Yargıda, adalette nasıl bir güç dengesi söz konusudur ki, bu manzaralar ortaya çıkıyor?.. Hadi muhalefetin değerlendirmelerini, YARSAV’ın görüşünü bir yana bırakalım. Demokrat Yargı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hâkim Faruk Özsu’nun Radikal’de yer alan görüşlerinden satır başlarını sunalım. Diyor ki Özsu: “Bugün siyasal güç el değiştirdi ve siyasal hâkimiyet polis ve ÖYM’ler eliyle kullanılır oldu... Özel yetkililerde cemaat su sızdırmaz biçimde örgütlendi. O alan cemaat dışı dindar muhafazakârlardan bile temizlendi... HSYK, adalet komisyonları ve başsavcılıklar ile ÖYM’lerde mutlak ve kesin olarak hâkim güç, cemaattir...” Bu saptamalardan hareketle ülkenin adalet ve demokrasi kadar yakıcı ve güncel bir entelektüel sorunu olduğunu söylemenin, bir durum belirlemesinden öteye ne anlamı var? Güç, yasa dinlemiyorsa, adalet ve hukuk arayanların hali ne olacak? “Başbakan’ın bile güvende olmadığı, her an herkesin en ucube hukuksal yorumlarla derdest edildiği, edilebileceği bir dönem” nasıl atlatılacak? Yargının, “Taşranın kültürel kodlarına hapsolmuş, güce tapan, toplum ve birey düşmanı, antientelektüel, ahlakçı, asosyal bir cemaat” yapısından yıllar içinde evrimleşerek kurtulması mı beklenecek? Oysa kanayan yaralar, çekilen büyük acı ve sıkıntılar için acil demokrasi, acil hukuk ve acil adalet gerek... Yazı yazmak değildir, ömrümüzün en müşkül işi... Müşkül odur ki yazı yazsa da, okunmaz kişi. Şeytanın kulağına kurşun! ??? Merhum Başyazarımız Nadir Nadi’nin dediği gibi “Mühim olan, yazmak değil, okunmaktır!” Mevsim yaz. Gazeteler her zamankinden daha fazla okunmak derdinde! Bunu sağlamanın en kestirme yolu ise magazin... Cumhuriyet ise... Bakılacak gazete değil, okunacak gaze Aşk mektubunun çekim gücü te olmakta kararlı... ??? Magazin demek aşk demek. Ünlülerin sırlarını ortaya dökmek demek. Bir aşk mektubunu ele geçirip basmak demek! Ama bu tür bir “başarıya” bizim okurun metelik vereceği yok. En iyisi bu “aşk mektubu” konusuna... Tarihten dalmak, Örneğin, Muhteşem Yüzyıl’ın da tatilde olmasından yararlanmak. ??? Topkapı Sarayı’nda “aşk mektupları” ile ilgili özel bir bölüm var. Bu bölümün en iddialı parçası ise... Ordunun başında sefere çıkmış Kanuni’ye Hürrem Sultan’ın yazdığı 7 mektup. Bu mektuplar, o dönemde, yeterince Osmanlıca bilmeyen Hürrem Sultan değil de... Onun ağzından Harem’deki bir hanım tarafından yazıldığı tahmin ediliyor. Mektuplarda Hürrem’in şiirleri de var. Eşi “Muhibbi” mahlasıyla yazınca, o da belli ki eşinden geri kalmak istememiş! Tarihçi Soraıya Faroqhi’nin belirttiğine göre, Hürrem Sultan mektuplarında Kanuni’ye bazen “sen” diyor, bazen de “siz”... Belli ki kendisinde kayınvalide, elti ve görümce korkusu yok! Olsa da sorun çıkmazdı. Benzeri kusurlar günümüzün Ukrayna veya Rus gelinlerinde bile var. Hürrem’in mektuplarının birini köşede yayımlama fikri ise Genel Yönetmenimiz İbrahim Yıldız’ı hiç heyecanlandırmadı. Acaba dizide Hürrem’i veya Kanuni’yi oynayan sanatçılar arasındaki bir mektup daha mı etkili olurdu? HARBİ SEMİH POROY Çıplak Bisikletçiler; Stephen King ve... Spiderman! Dünyanın öbür ucunda, Amerika kıtasının vahşi batısında ailemle tatil yapıyorum. Los Angeles’ın daha güneyinden başlayıp, neredeyse Kanada sınırına kadar, Seattle dahil uzayıp giden bir araba yolculuğu bu. Uzun yol araba kullanmayı çok severim. Birkaç haftada dura kalka 78 bin kilometre kullanmak bana hem keyif verir hem de düşünceye sevk eder. Seattle’da buluştuğum Tuncer Uysal dev şirketlerde bilgisayar mühendisliği yapan bir değerimiz. Benim tam 30 yıl öncesinden askerlik arkadaşım, Burdur’dan. Geçen cumartesi günü sağ olsun eşiyle bizi gezdiriyordu. Tam bir Fransız pastanesinden bir şeyler alıyorduk ki, kızlı erkekli çırılçıplak bisikletçiler, binlerce insanın harika zaman geçirdiği Pike Market bölgesinde, halkın arasından “alkışlar, gülücükler ve yaşa varollar” eşliğinde geçip gittiler. Sonra ne mi oldu? Hiçbir şey! Hayat devam etti, kimi insanlar fotoğraf çekebildiler, kimileri ise fırsatı kaçırdılar. Hepsi bu. Ne ülke veya Washington eyaleti birbirine girdi, ne TV istasyonları delirip program yapmaya giriştiler, ne de polisler “görüntülerden yola çıkarak” (!) bir tutuklama furyasına girmeye karar verdiler! Halbuki ABD, kaideler ülkesi. Bir gece önce küçük şehirlerden geçerken, hız yüzünden üç kere polis beni durdurmuştu. Hatta bir keresinde hafif tereddütlü gidişimizi görüp, hangi yolu aradığımızı sorup; ona bile yardımcı oldular. Aslında Yeni Kıta’da herkes kendi plastip gerçeğini yaşıyor. Dünyada olup bitenler insanları ya hiç ilgilendirmiyor ya da aşırı dert etmemeyi öğrenmişler. Suriye ile yaşanan gerginlik tabii olarakburada da çoğu zaman ana gündem maddesi. Hillary Clinton’un “söyleneni yapmıyorlar” diye bol keseden şikâyet ettiği Rusya ve Çin, gerçekten belki de soğuk savaş döneminden bildiğimiz şekilde tansiyon düşürücü çok önemli bir denge fonksiyonu üstlenmişler. Nasıl insanın “ayağını yere basması” bazen çok önemli olabiliyorsa, tam tersine başını kaldırıp göğe çevirmesi de hayati şekilde insana bir makro bakış şansı getirebilir. Özellikle “Ben neredeyim, kimim?” sorularına yanıt ararken. “Earth Portal” isimli bir bilim noktası, evrenin tüm tarihi üstünden belgesel ve katılımcı bir miniizleme noktası oluşturmuş. Basit, ama harika bir proje. O seansta uzanmış filmi seyrederken ses bandı yine bizi yerimize mıhladı: Evrenimizde, Güneş sistemimizin de ait olduğu Samanyolu gibi 100200 milyar arası galaksi var. Her galakside 400 milyon kadar yıldız olduğunu düşünürsek (ki bu saydıklarımız bizim evrenin bizlere ışık yollayabildiği yani “görebildiğimiz” yıldızlar) bunun da anlamı şu: Okyanuslarda ve denizlerde, tüm dünya plajlarından çok daha fazla, yani denizdeki kum tanelerinin her biri kadar galaksi var! O çok bilinen sanat kitabımın kapağında yer alan bir sözüm var: “Ben hiçbir şeyim; ama ben her şeyim.” O kadar küçüğüz ki evrende! Hem birey hem de dünyamız olarak! İşte Türkiye’nin yaşadığı malum rejim krizi ve tıkanıklıklar da aslında bu genel gidişatın somut parçası olmaktan ibaret, geçici ve şanssız bir dönem! Herhalde birçoğumuz farkındayız. Bu iktidarı yerinden oynamaz heyula gibi bir realite gibi görmek yerine, belki zaman çizgisinde ne kadar süreceği meçhul bir başka kum tanesi olarak düşünmek daha sağlıklı. İstanbul havaalanında, eşim elime bir kitap tutuşturdu. Stephen King’den “221163”. Herkesin okumak isteyeceği bir roman. Uzaktan Kennedy cinayetini durdurmayı amaçlayan, biraz gerçekötesi bir kurgu. İnanın 812 sayfa elimde eridi. Niye mi burada da söz ediyorum? Romanın size kurgusunu deşifre edecek değilim ve muhakkak okumanızı isterim; ama bir tüyo: İçinde zamanda yolculuk da var. Şimdi hangimiz istememişizdir ya, bunu gerçekleştirip tarihle veya birileriyle hesaplaşmayı? Bakın, işte her şey ortada: Koca Cumhuriyet, bir kelimenin tanımlanmasının becerilememesi nedeniyle göçüp gitme tehlikesi ile karşı karşıya. “Demokrasi” kelimesinden söz ediyorum. Şimdi artık bedel ödüyoruz. Her gün “bize bir şeyler oluyor”: Kürtaj, oral seks, sezaryen derken sıra “Çamlıca tepesine cami kondurma” operasyonuna kadar geldi. Bir basın veya ana muhalefet kalkıp “Ülkenin ciddi gereksinimi gerçekten bu mudur, yoksa sorun birilerinin ölümsüzlük arayışı veya gösterişisraf merakı mı?” diye elini masaya vurarak konuşamıyor! Neden acaba? Felsefi konularda kan ağlarken, laf arasında M.Ö. VI. yy’dan Giritli Epimenede ile “yalancının paradoksu”nu kullanmak da mı artık imkânsız(!). Benden size söylemesi. Evvelki akşam Spiderman filminin yenisine gittik. Güzel bir 3D çalışmaydı; ama hepsinden önemlisi galiba “Bari Peter Parker çıkıp bizi de kurtarsın” diyeceğiz... Başka alternatif göremiyorum... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Trabzon’a özgü 1 kolbastı oyununa verilen bir başka 2 ad... Uzaklık işare 3 ti. 2/ Kaz Dağı’nın 4 antik çağlardaki adı... Yol üzerinde 5 oluşmuş çukur. 3/ 6 Çeşitli kozmetik 7 ürünlerin ve kokuların yapımı ve sa 8 tımı. 4/ “Pablo ”: 9 Ünlü Şilili şair. 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 “Denizayısı” da denilen bir fok cinsi... Güney 1 P U M P U M R A Amerika’daki dağ sırası. 2 I R A D AMA L 6/ Hamurun, fırına veril 3 T A K S O N O M İ meden önce dinlenmesi 4 P R İ NG İ D için üzerinde bekletildiği 5 I R A K O K A tahta... Bir gıda maddesi. 6 T OMA S R O T 7/ Düşünülüp ölçülerek 7 M E T A N E T değil de sırf alışkanlığın İ K AME T verdiği kolaylıkla yapılan 8 M A L İ iş. 8/ Doğu Anadolu’da bir 9 A N A F O R göl... Gözkapaklarına sürülen boya. 9/ Elektrik direnç birimi... Şarkı, türkü... Kuzu sesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 1980’li yıllarda ABD’de doğan bir pop müzik türü... Japon lirik dramı. 2/ Yeniçeri kışlalarına verilen ad... Açgözlülük. 3/ Romantizme tepki olarak ortaya çıkan, şiirde gerçekçilik akımı. 4/ Eskiden polis ve inzibat görevlilerinin boyunlarına taktıkları ayça biçiminde metal arma. 5/ Aynı ahır adına koşan yarış atlarına verilen ad... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 6/ “Biz kimseye kin tutmayız / âlem birdir bize” (Yunus Emre)... Genişlik. 7/ Hastayı sakinleştirmeye yarayan ilaç. 8/ Zorba hükümdar... Şamanizmin din adamlarına verilen ad. 9/ İsyankâr... Zilli tef. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Çizerimiz yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear