23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 MAYIS 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, nisan ayının sonunda Meclis’e sevk edilmişti. Yeni teşvik sisteminin yasal altyapısını oluşturan bu tasarı, yeni bir “torba tasarı” haline geldi. Bunun sonucu olarak da birçok vergisel düzenleme torbanın içine atıldı. Bu tasarı 25 Mayıs tarihinde, Plan Bütçe Komisyonu’ndan geçti. Komisyondan geçen “yeni” metni yeniden inceledik ve bazı önemli değişikliklerin üzerinde durma gereği hissettik. bırakılıyor. Uygulamanın bu haliyle, eskisine oranla çok daha yerinde bir düzenleme olduğunu ve işletmelerin öz kaynak kullanımını teşvik ettiğini söyleyebiliriz. Çalışan emeklinin maaşı düşer mi? Ülkemizde emeklilikte elde edilen kazancın yetersiz olması onurlu bir yaşam sürmek isteyen birçok emekçiyi emeklilikte de çalışmaya zorluyor. Bu durumdaki emeklilerin önemli bir kısmı ise başlıkta yöneltilen “Çalışan emeklinin maaşı düşer mi” sorusunun yanıtı peşinde. Bir kişi emekli olduğunda iki şekilde çalışabilir. Birincisi; işçi konumunda çalışıp 4/a yani SSK kapsamında sosyal güvenlik destek primi öder. İkincisi çalışma şekli ise işyeri açıp şirket ortağı olarak 4/b, yani BağKur kapsamında ticari ve mesleki faaliyette bulunur. 1 Ekim 2008 tarihinden önce sigortalı olanlar, emekli olduktan sonra işçi olarak çalışmak istedikleri takdirde özel sektör işyerlerinde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilir. Ancak ilk defa 1 Ekim 2008 tarihinden sonra sigortalı olanların bu hakkı yoktur. 5510 sayılı kanun kapsamında SSK’li çalışanlar için sosyal güvenlik destek primi; prime esas kazançlar üzerinden kısa vadeli sigorta kolları prim oranına yüzde 30 oranının eklenmesiyle bulunan toplamdır. Emekli olup SSK kapsamında destek primi ödeyenler için toplam olarak yüzde 30+16,5 (kısa vadeli sigorta kolu) ödenmesi gerekir. Bunlar hakkında sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanır. Emekli olup, destek primi ödenen süreler ise emekli aylığını arttırmaz ve toptan ödeme yapılmaz. Bir kişi emeklilik sonrası SSK’li çalışması halinde SGK’den aldığı emekli maaşında düşme olmaz. İşyerinden aldığı ücretten sosyal güvenlik destek primi kesilir. Ancak emekli olduktan sonra BağKur’lu çalışanların ise SGK’den aldıkları emekli maaşında yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kesilir. Bu kesintinin üst sınırı 4(b) sigortalılarına her yıl ocak ayında ödenen en yüksek yaşlılık aylığından alınabilecek tutardır. Yine; 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren devlet memurluğundan emekli olduktan sonra serbest avukat veya noter olarak çalışanların emekli aylıklarından yüzde 15 oranında sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılır. uran kursu yaptıranlara vergi indirimi geliyor K Konut, Kuran Kursu ve Teşvikte Yeni Kriterler desi ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11/1i maddesine göre, finansman gider kısıtlaması sadece, yabancı kaynakları, öz kaynaklarını aşan işletmelerde uygulanacak. Örneğin, yabancı kaynakları (borçları) 1 milyon 500 bin lira, öz kaynağı ise 1 milyon lira olan bir işletme, 500 bin liraya isabet eden borçları nedeniyle ödediği faiz, kur farkı, komisyon vb. giderlerin Bakanlar Kurulu’nca belirlenen kısmını, kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul edecek. Bakanlar Kurulu, yabancı kaynak kullanım maliyetlerinin en fazla yüzde 10’unu kısıtlayabilecek. Ayrıca, kredi kuruluşları, finansal kuruluşları, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri bu uygulamanın dışında uygulaması düzeltildi ‘Finansman gider kısıtlaması’ 3 Mayıs tarihinde bu köşeden sizlerle, “Teşvik mi, Ne Teşviki” başlıklı yazıyı paylaşmıştım. Bu yazıda, yeniden uygulanmak istenen “finansman gider kısıtlaması”nı eleştirmiştik. Yazıyı da Plan Bütçe Komisyonu’nun bu yasayı görüşeceğini ve “finansman gider kısıtlaması” ile ilgili bölümünü mutlaka değiştirmesi gerektiğini söyleyerek bitirmiştik. Nitekim komisyon, ilgili hüküm üzerinde gerekli değişikliği yaptı. Şimdilik “Kötünün iyisi oldu” diyebiliriz. Ama umudumuzu hâlâ tüketmedik. Çünkü tasarı, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Genel Kurul’un, modern vergi sistemine yakışmayan “finansman gider kısıtlaması” hükmünü yüEmekli Sandığı emeklisinin; SSK veya rürlüğe girmeden kaldıBağKur’lu olarak çalışan kızına yetim racağını temenni ediyoaylığı bağlanır mı? İbrahim Erdoğan rum. Anne veya babasından dolayı 5434 Bu aşamada, “finanssayılı kanuna göre Emekli Sandığı’ndan man gider kısıtlaması”nın yetim aylığı alan kız çocuk, evlenir ya da ne hale getirildiğine kısa devlet memuru olur ise yetim aylığı alada olsa bakmakta yarar maz. SSK ya da BağKur’lu çalışırsa vevar. ya buralardan aylık alırsa anne veya baTasarının, Plan Bütçe basından dolayı da yetim aylığı alabilir. Komisyonu’ndan geçen haline göre Gelir Vergisi Kanunu’nun 41/9. mad Tasarı ile ibadethane harcamalarına vergi indirimi geleceğini daha önce sizlerle paylaşmıştık. Bu hükme, Plan Bütçe Komisyonu’nda yapılan ekleme ile Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesisler için yapılan harcamaların da vergi matrahından indirimine izin veriliyor. Bu indirimden, hem gelir vergisi hem de kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecek. Bu tesisleri inşa ettirmek için yapılan harcamalar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca inşa edilen bu tür tesisler için yapılan harcamalar ile mevcut tesislerin faaliyetine devam edebilmesi için yapılan harcamalar bu kapsamda indirim konusu yapılabilecek. Tanık Tayyip Bey gerçekten işini biliyor!.. Diyelim ki, herhangi bir konuda fena halde köşeye sıkışmaya başladı. Ortaya öylesine akla hayale gelmeyecek bir ya da iki “bomba” bırakıyor ki, başta medya olmak üzere kamuoyu her bir şeyi bırakıp, o konuları tartışmaya başlıyor. Son günlerde yaşananlar da aynı oyunun uzantısı. Başbakan önce medyaya veryansın etti, “Bunları tasmalarından biz kurtardık” diyerek “köpek muamelesi” çekti. Baktı ki genelde kendisi ve partisini eleştiren gazete ve gazetecilerin dışında “tıs” yok, bu kez kadını hedef aldı, “kürtaj cinayettir” sözleriyle birinci sayfaları ve televizyon ekranlarını tümüyle kaplayan bir tartışmanın fitilini ateşledi... Böylece her zaman olduğu gibi, başını ağrıtan konular gündemden düşüverdi... Kamuoyunun aklı muhallebiye döndü diyorlar, acaba niçin?!.. ??? Neyse, Tayyip Bey’in ortaya attığı konular size zaten aksırıncaya, tıksırıncaya kadar afiyetle yedirileceği için ben değişik, bir o kadar da “yok artık” dedirtecek bir konuya değinmek istiyorum. Bugünkü konumuz bir tanık, Ergenekon tanığı... “Asrın davası”nı hükümlü olarak yatmakta olduğu Alanya L Tipi Kapalı Cezaevi’nden izleyen Adem Yıldız, durumu “rantabl” görmüş olmalı ki, tanık olmaya karar vermiş; oturmuş, Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz’e bir mektup yazmış. Tabii önce bi güzel kendini tanıtmış: Sayın Savcım, şahsım Bursa’da 6 ay sahte hâkimlik, Genelkurmay’da 3 ay istihbarat yüzbaşısı, Erdek Belediyesi’nde 5 ay Fen İşleri Müdürü, Yargıtay’da 6 ay tetkik hâkimliği, Dışişleri Bakanlığı Personel Müdürlüğü’nde 4 ay şef, Kuşadası’nda 3 hafta sahte kaymakam, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda 3 ay terör şube elemanı, en son Alanya’da 2 ay avukatlık yaptım... Adem Yıldız, kendisini bu şekilde tüm ayrıntısıyla tanıttıktan sonra, Ergenekon dosyasında adı geçen birçok TSK elemanını, yüksek düzey bürokratı tanıdığını, Nesim Malki cinayetinin işleniş şeklinden ve Bursa Çekirge’de bir otel inşaatında bazı Yahudilere 50 milyon doların nasıl verildiğinden haberdar olduğunu ve belgelerini sunmak istediğini yazmış. Ancak anlaşıldığı kadarıyla pek ciddiye alınmamış!.. ??? Arkadaş yılmamış, bu kez İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuş. Bu dilekçesinde ise daha müthiş ifşaatlarda bulunmuş. Dilekçenin tümünü buraya sığdırmam olanaksız. Satırbaşlarıyla yetineceğim. Türkçesine ve yazım şekline özellikle dokunmadım: Tuncay Güney isimli kişi ile 1995 yılında Kuzey Irak’ta Mesut Barzani ile görüşmelerinde beraber fotoğraflarımızın dosya kapsamında olduğu mevcuttur. Görüşmeleri zamanın MİT Müsteşarı Mehmet Eymür Bey’in emriyle 14. kişi olaraktan gidilmişti. Ufak bir anımsatma: Eymür hiçbir zaman MİT Müsteşarı olmadı, Tuncay Güney 1995’te 23 yaşındaydı!.. Kerkükte bulunan Türkmen cephesine verilen silahları Veli Küçük paşanın emriyle sınırdan alınarak teslim edildi. Veli Küçük 1995’te henüz albay rütbesindeydi!.. 2002 yılında Bursa MİT sorumlusu, yardımcısı tarafından öldürülme olayında da Tuncay Güney bilmekteydi. Ben Bursa’da sahte hakim olarak yerleştirilmiştim... Tuncay aradı, Adem kardeşim büyük bir olay olacak dedi. 1 saat geçmeden C.savcısı aradı MİT Bölge Müdürü vurulmuş dedi... Cinayet namus meselesi yüzünden olduğu söylendi. Ama Tuncay Güney’in ağzından duydum 150 milyon dolar yüzünden olduğu. Bu para halen kayıp. Ama paranın Veli Küçük’ün elinde olduğu söylendi.. Vuran kişiyi ben tutuklayıp cezaevine gönderdim. Tuncay Güney MİT elemanıydı. Ama Veli Küçük’tende Doğu Perinçek’tende çalışıyordu... Biz de Mehmet Eymür’ün ekibinde olduğumuzdan dolayı Eymür devri kapandı tüm kafile olaraktan Veli Paşanın emrine kaydırıldık. Nasıl buldunuz? Müthiş bir ifade değil mi? Adem Yıldız isimli bu arkadaş önümüzdeki günlerde Ergenekon davasında tanık olarak dinlenecek... İfadesi tarihe altın harflerle kazınacak!.. onutlara vergi değerine göre, KDV’de yapı ruhsat tarihine bakılacak K Emekli kızının yetim aylığı hakkı Tasarı ile konut teslimlerinde KDV oranı belirlenirken metrekare kriterinden vazgeçilerek vergi değeri kriterine geçilmesi planlandı. Buna göre, Bakanlar Kurulu’na, inşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değerini esas alarak KDV oranı belirleme yetkisi verilmekte. Bu hüküm, yapı ruhsatı 1 Sorularınız için Haziran 2012 tarihinden önmalicozum?ism ce alınan inşaatlar açısından mmo.org.tr adregeçerli olmayacak. Bir başsine mail atabilirsiniz. Tüm soruka deyişle, vergi değeri krilar eposta ile terine göre KDV oranı uygutek tek cevaplaması yapı ruhsatı 1 Hazilanacaktır. ran 2012 tarihinden sonra alınan konutlar için geçerli olacak. Değerbilirlik PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK sokaklara çıkıp davul zurna eşliğinde bayram sevincine dönüştürdü. ??? Herkesin bilebileceğini düşündüğüm bu tarihi değişimi dile getirmekteki amacım: siyasetin ahlakı bir ülkeye girdiğinde, geçmişte yaşanan değerlerle bunlara duyulması gereken borçluluk ekseninin kayışı gözlenebilir. Bu yansıma iktidara gelenlerce büyük bir güç olarak benimsenip hiç değişmeyeceği inancıyla çok kez demokrasi dışı tutum ve işlemleri getirtebilse de tarihi gerçekler bunun sürdürülemeyeceğini göstermektedir... Bunun en canlı kanıtını AKP iktidarının tüm yasaklarına karşın 2012’nin 19 Mayıs’ında yaşadık. TGB’nin düzenlediği Tünel Meydanı’ndan Taksim yoluyla Dolmabahçe’ye inilen, ‘Bayram Yürüyüşü’nde İstanbul’da 7’den 70’e halkın da katılımıyla 200 bin kişiyi aşan coşkulu kutlamanın yurdun birçok il ve ilçesinde de oluştuğunun izlenmesiyle karamsarlıktan kurtulup umudun yaşatılması ulusumuza güvenin kaynağı oldu. Ayrıca; bu şenlikler Atatürk İlke ve Devrimleri’nin hiçbir zaman ve koşulda yok edilemeyeceğinin de kanıtı oldu. Ulusumuz artık yapay kalabalıklarla gerçekdışı söylemlere inandırılıp kandırılamayacak. Laik, demokratik, sosyal Cumhuriyetine dört elle sarıldığını göremeyenlere gösterecek... ??? İşte Ulu Önder Atatürk’ün “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” öğüdünün aydınlatıcılığında kadınlarımıza verdiği önemin değerbilirliğiyle bu yıl 50 kadınımızın başvurduğu bilimsel çalışmaların arasından. L’Oreal Türkiye’nin 2012 yılı “Genç Bilim Kadınlarına Destek ” burslarına, 6 genç bilim kadınımız değer bulunmuş. Böylece M. Kemal Atatürk kadınlarımıza olanak sağlandığı zaman dünya çapında her konuda başarıya ulaşacaklarına olan inancının mutluluğunu kesinlikle Anıtkabir’inde yaşamıştır. Türk ulusuna bu büyük gururu veren Nurhan Özlü, Betül Çatalgöl, Ayşe Begüm Tekinay, Tuğba Kandilci, Seyda Malta, Gözde Özaydın İnce’yi kutlarken onların bilimsel başarılarının eşliğinde yaşamlarını sağlık ve mutluluklarla sürdürmelerini de diliyorum. behicak@yahoo.com.tr Bilindiği gibi başlığın gerçek anlamı insanın yaşadığı süreçte kendisine yapılan, iyi ve kötü işlemleri, hep duyumsamasıdır. Bu tanım, düşünen yaratık olan insanın en önemli niteliğidir. Oysa uzun süredir çevremizdeki uzak yakın olaylarda çoğunlukla insanlarımızın yaşamlarında iyi denecek işlemlerin giderek azaldığını, hatta bazen hiç kalmadığını üzülerek gözlüyoruz. Kişilerdeki toplumsal çevre ve psikolojik durumlara eğilinildiğinde bunun bizde 1950’li yıllardan bu yana birçok konuyu kapsadığını görebiliyoruz. Toplumumuzu en çok etkileyen siyasi tarihimize göz attığımızda; 1946’lı yıllarda Milli Şef İsmet İnönü’nün öncülüğünde Batılı ulusların çok partili demokratik sistemlerinden örnek alınarak, tek parti yönetiminden soyutlanıp çok partili sisteme geçildi. İlk seçimde CHP’den ayrılanlar Celal Bayar’ın genel başkanlığında Demokrat Parti’yi (DP) ve değişik küçük partileri kurdular. 46 seçimlerinde halkın heyecanla bu yeni partiye yönelişine karşın yoğun oy sağlanamadıysa da 1950 seçimlerinde çoğunluğu elde ederek iktidara geldiler. Bu başarıda en büyük etken II. Dünya Savaşı’na gene İnönü’nün ustalıklı siyasetiyle katılmadıksa da halkımıza getirdiği, olumsuz yoğun yaşam koşullarının, ölçülüp biçilememesi, tek partiden kaynaklandığı inancını getirmişti. Halk DP’nin bu galibiyetinden övünç ve mutluluk duydu. Sadece bununla kalmadı akıl almaz partisel senaryolarla CHP’yi suçlama savaşına girdi. Örneğin; DP’nin daha kazandıkları seçimin mazbatalarını almadan halkın anlayacağı dilde yıllardır Türkçe okunan ezanı, eskisi gibi Arapçaya dönüştürmesi en büyük övünç öğesi oldu. Sağduyu ve muhakeme sahipleri bunun böyle olmadığını ne kadar anlatmaya çalışsalar da 54 seçimlerine kadar bu hayranlıkla yakınlık sürdü 1957 erken genel seçimlerinde arkada kalan dönemin inan ve güveni aşağı indi. Bu süreç ve faşizan baskılar 27 Mayıs 1960’ta uzun süredir yanlış da olsa beklenen asker darbesini getirdi. Halkın büyük kısmı bu onaylanmaması gereken, demokrasi karşıtı işlevi, bayraklara sarınarak, ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ 20 Mayıs’ta mey 1 dana gelen bir fırtına. 2/ Jüpiter geze 2 genine verilen bir 3 başka ad... Ispar 4 ta’nın bir ilçesi. 3/ Rusya’da zengin 5 köylülere verilen 6 ad... Bulgur, biber, 7 soğan, domates, maydanozla yapı 8 lan ve asma yapra 9 ğına sarılıp çiğ ola1 2 3 4 5 6 7 8 9 rak yenen bir yiyecek. 4/ Sınır nişanı... Önemli ta 1 S E L İ N U S K rihsel olgu. 5/ “Flurcun” 2 O V A L Z OMA da denilen bir kuş. 6/ Bi 3 Ğ İ T İ F A S rinden birinin olacağı sa 4 M A K İ N E U T nılan iki iş için kullanılan 5 A F MA R İ N A bağlaç... Yassı ve dar bi6 T E L A T İ N B çimli metal parça. 7/ Yu7 A R A S Ş A M A suf Ziya Ortaç tarafından 8 R İ M P İ N E L çıkarılmış, Türkiye’nin en T A uzun ömürlü mizah dergi 9 N A D İ M si... Yabancı. 8/ Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü... Güzel kadın. 9/ Mersin’in bir ilçesi... Boynuzunun biri kırık hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İpekböceği kozası. 2/ Şans, talih... “Katarakt” da denilen göz hastalığına verilen bir başka ad. 3/ Telli çalgılarda telleri germeye yarayan burgu... Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz. 4/ Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... Ortaya çıkan durum. 5/ Halk dilinde pancara verilen ad. 6/ Şaşma belirten bir ünlem... Güney Amerika’da yaşayan bir yük hayvanı. 7/ Yırtıcı bir kuş... Bir organımız. 8/ Baştan sona düz tümcelerle söylenen ve içinde şiir bulunmayan halk hikâyesi... Kraliçe. 9/ Elli şiniklik tahıl ölçeği... Sırtta taşınan yük. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear