27 Eylül 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA 4 1 MAYIS’TA BİR İLK 1 MAYIS 1 Mayıs alanlarında, ötekilerin, mağdur edilenlerin protesto sesleri çok renkli, çok gür çıktı İktidar karşıtlarının hepsi oradaydı ŞÜKRAN SONER Taksim 1 Mayıs alanı, 1976’dan bu yana yapılabilmiş 1 Mayıs kutlamalarında, en geniş, renkli yelpazede, çok da fazla örgütlü olmadan ötekilerin, hakları ellerinden alınanların bir tür iktidar karşıtı çoksesli haykırışları, protesto seslerinin en gür çoksesli korosu, orkestrasının sahnesi oldu. Aslında yasaklanmış ya da polis ağırlıklı provokasyonlara sahne olmuş çoğunluk yıllar dışında kalan bütün 1 Mayıs etkinliklerinde, hele de Taksim’de yapılabilenlerde katılımlar hep çok yüksek, 1 Mayıs geleneği ile ilişkili çok renkli, en çok canı yananların sesleri oldular... Ancak 197678 örneklerinde örgütlü işçi sınıfı, kazanılmış sendikal hakların geliştirilmesi savaşımı ile ağırlıklarını koyarlarken dünkü 1 Mayıs’a Erdoğan iktidarlarının yeni mağdurları, tüm renkleri, kimlikleriyle damgalarını vurdular... Özal’ın piyasalar düzeni icraatları, Erdoğan iktidarlarının özelleştirme furyalarında, 1 Mayıs meydanlarında işlerini kaybeden kamu işçilerinin, özelleştirme karşıtı duruşlarını, protestolarını görürdük. Artık kamuda bile taşeron, sözleşmeli çalıştırma, işsizlerde patlama gündemde olunca, emek sömürüsünün protestolarında sendikasız, hatta işsiz işçiler ağırlıkta, iktidar icraatları ile doğrudan bağlantılı protesto sloganları çok daha çeşitli, sert, kölelik düzeninde, yasadışı çalıştırma, iş cinayetleri haykırışları ağırlıklı çıkıyor. Kayıtlı, örgütlü çalıştırılanların yok edilmesi bağlantılı, sendikal örgüt çatılarının yerine, çok farklı sol dernek, örgütlenmelerinin afişflamalarının arkalarından yürüyenler, eski 1 Mayıs katılımlarını katlıyor. Bu yılın gündemi ile bağlantılı futbol kulüplerinin renkleri ile protesto gösterisi yapanlar ile siyasal İslamcı zenginleşme, sömürü karşıtı sol İslamcı eylemcilerin ortaya çıkışları, medyanın ilgisini en çok çeken yeni renk ve kimlikler. Doğrusu 1 Mayıslar güncel canı yananların toplanma, protesto alanları kimlikleri ile gündemdeki yılın öncelikli mağdurları bağlantılı değişken ağırlıkta protestocuları toplarken, bu yıla sanatçılarımızın, hele de tiyatro sanatçılarımızın ağırlık koymaları kaçınılmazdı. Bir başka kaçınılmaz kimlik yelpazesi, elbette 40 yıldır genç kalanlar, 1 Mayıslara gönül vermiş, sol örgütlenmeler, dinamikler, birikimli aydınlar çokluğuydu. Bu kez yanlarında çok fazla genç katılımcı ile çok yeni bir muhalefet gücü sentezini oluşturmuşlardı. Hiç bu kadar sendikal, meslek örgütsüz, organize edilmemiş, araç tahsisli taşınmamış, polisin işgüzarlığında aşırı bir abluka altındaki İstanbul’da çok uzun yolları yürüyerek gelen büyük kalabalıkların, kendiliğinden disiplinine tanıklık etmemiştim. Hiç bu kadar kendiliğinden iktidar karşıtı muhalefet cephesinin, ortak ama aslında çok farklı seslerden protesto gösterisine tanıklık etmemiştim. Hani kürsüden “dünyanın çoksesli en büyük korosunun”; “faşizme karşı omuz omuza” sloganı ile haykırışı ananos edildi ya... Hiç yabana atmayın, çok önemli bir dönemeç noktası bu... İstikrarsızlığın İstikrarı… ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) yıllık, Dünya Çalışma Raporu (World Work Report 2012) yayımlandı. Raporun bulguları kapitalizmin ne kadar “istikrarlı” bir üretim tarzı olduğunu bir kez daha gösteriyordu. Gerçekten de, kapitalizm düzenli olarak mali krizler yaratıyor, bu krizlerde her zaman aynı toplumsal sorunlar ortaya çıkıyor, krizin, maddi, mali ve manevi yükü, mala ve cana getirdiği zarar eninde sonunda geniş halk yığınlarının, emekçi sınıfların sırtına yıkılıyor. “İslamcı Antikapitalistler” kutlamalara katıldı. Önce namaz sonra Taksim MİYASE İLKNUR Geçen son iki 1 Mayıs’ın en ilgi çeken grupları feministler, travestiler, Beşiktaş Çarşı Grubu ve TKP olmuştu. Bu yılın en ilgi çekici, en renkli grubu hiç kuşku yok ki “İslamcı Antikapitalistler” grubuydu. Sayıları 3035 kişiyi geçmeyen küçük bir topluluk olsa da verdikleri mesajlar, attıkları sloganlar ve taşıdıkları pankartlarla öne çıktılar. Hem de 1 Mayıs’ı kutlayan kitleler için de birçok ilke imza attılar. Bir kere İslamcı kanattan ilk kez birileri 1 Mayıs’ı Taksim’de sol görüşlü gruplarla birlikte kutlayacaktı. Yine yaşamlarını iş kazaları ve saldırılarda yitiren emekçiler için gıyabi cenaze namazı kılıp Taksim Meydanı’na yürümeleri de ilk kez yaşanan bir olaydı. Aralarında çarşaflı türbanlı olanlar da vardı, şortlu, dudağında, kaşında metal halkalar olan anarşistler de. İslamcı Antikapitalistler sabah 09.00’da Fatih Camisi’nde toplandı. Fatih Camisi’nde toplanmalarının elbette özel bir anlamı vardı. Hareketin lideri İhsan Eliaçık, bu camide kılınan namazın tarihsel arka planını şu sözlerle açıkladı: “Kırk yıl önce Fatih ve Beyazıt Camisi’nde toplanan dönemin mukaddesatçı Müslüman gençleri, 6. Filo’yu protesto etmek isteyenleri taşlamak için camilerde bir araya gelmiş ve protestocuları taşlamışlardı. Biz bu zihniyetin yönlendirdiği İslami anlayışla yollarımızı ayırdığımızı, bu zihniyete reddi miras yaptığımızı bugünkü kortejimizle herkese duyuruyoruz. ” Sabahın erken saatlerinde cami avlusunda toplanan gençlerle ayaküstü sohbet ediyoruz. Bir gün önce bir televizyon programında 1960’lardan beri İslamcı kesimin önemli temsilcilerinden Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ı hayli terleten türbanlı genç kızla konuşuyoruz. Bu onun katılacağı ilk 1 Mayıs bayramı imiş. Kendisi de bir emekçi kızı. Babası Norveç’te işçi. Türbanlı antikapitalistin hemen arkasında sakallı bir genç dikkatimizi çekiyor. Adı Müfit Hacıoğlu. Yanına yaklaşıp 1 Mayıs’a katılmalarının hangi duygularla ortaya çıktığını soruyoruz. Nefes almaksızın konuşuyor. “Bu 1 Mayıs bizim için bir yüzleşme imkânı veriyor. Her mahalle, her getto kendi yapay duvarlarını artık aşmalı. Bugün biz kendi duvarımızı aşma iradesini ortaya koyuyoruz. Bu bir zihniyet değişimi. Kodlarımızda olan bir şeyi ifşa ediyoruz. Kendimizi izafe ettiğimiz, referans aldığımız kitabı yeniden yorumluyoruz. Ezilenlerin dini ortaktır. Bizim için hangi dinden hangi ırktan olursa olsun öteki yok. Biz bir barış hareketiyiz. Ermenileri de, Alevileri de, Kürtleri de, ezilen bütün sınıfları da anlamaya, onların acılarını paylaşmaya kendini adayan bir barış hareketi”. Gençlerin konuşmaları, taşıdıkları pankartlar ve attıkları sloganlarda devrim öncesi İran’dan başlayıp Mısır ve Cezayir’e kadar uzanan bir coğrafyayı etkileyen Şii sosyolog Ali Şeriati’nin etkisini görmek mümkün. Soruyoruz, “Ali Şeriati’den bir etkilenme söz konusu galiba” diye. “Olmaz mı hem de fazlasıyla” diyorlar. Ama Seyyit Kutup’tan sonra 20. yüzyılda İslam coğrafyasını etkileyen en önemli din sosyoloğu olan Ali Şeriati’yi okumalarına karşın, onu ancak İhsan Eliaçık aracılığı ile anlama mertebesine ulaştıklarını da özellikle vurguluyorlar. Sabah kılınan cenaze namazı öncesi evsiz, barksızları temsil eden bir genç kitleye hitap ediyor. Ardından İhsan Eliaçık’ın imamlığında iş kazalarında yaşamlarını yitiren işçiler için gıyabi cenaze namazı kılınıyor. Namazda safa duranlar arasında tanıdık iki isim. Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu ile İslamcı tiyatro oyuncusu Ulvi Alacakaptan. İlginç pankartlar hazırlamışlar. “Abdestli kapitalizme hayır”, “1 Mayıs hakkı müdafaa günüdür”, “Mazluma kimliği sorulmaz”, “Müteahhitlik karnenden başka bir şeyin yoktur”, “Kula kulluk edene yazıklar olsun”, “Suriye’de savaşa hayır”, “İşçiler değil patronlar yanacak”, “Hırsız Müslüman istemiyoruz” ve Ali Şeriati’nin bir sözü “Başkaldırıyorum o halde varım”. Toplumsal huzursuzluklar artacakmış ILO raporu özellikle gelişmiş ülkelerde, işsizliğin öncelikle gençler arasında arttığını gösteriyor. ILO’nun diğer bulgularına bakmadan önce, salt bu verinin ahlakı hatta tarihsel anlamı üzerinde, toplumdaki yaşlı (emekli), hasta, sakat, engelli nüfusun durumuyla birleştirerek biraz düşünmek istiyorum. Karşımızda öyle bir uygarlık var ki, toplumun neredeyse binde birinin, toplam gelirin dörtte birine el koymasına izin verirken, yeni yetişen kuşaklarının üretken kapasitesini hatta yaşamlarını ziyan ediyor. Bu uygarlık, yaşamı boyunca çalışmış, vergilerini vermiş, topluma katkılarını yapmış, sonunda tükenmiş vatandaşlarına artık bakmak istemiyor. Onurlu bir yaşam sürdürebilmek için toplumun desteğine gereksinim duyan engelli, hasta ve insanca yaşam sürme olanaklarından yoksun vatandaşlarına destek olmak için ayrılan toplumsal fonları her fırsatta tırpanlıyor, adına da tasarruf önlemleri diyor. Dahası bu tasarrufları, büyük bankaları desteklemekte kullanıyor. Dahası bu uygarlık, toplumun kaynaklarıyla karşılanması gereken hizmetleri hayır kurumlarına devrederek, varsılların kaprisine terk ediyor. Böylece kapitalist kriz adeta feodal toplumu anımsatan özellikler sergilemeye başlıyor: Toplumun geri kalanının yaşamıyla ilgilenmeyen süper zengin, süper güçlü bireyler ve sadaka kurumları. ILO raporuna dönersek, uzun dönemli işsizlik, toplam çalışanlar içinde güvencesizlerin, sendikasızların, tam gün çalışamayanların oranı, krizin dördüncü yılında artmaya devam ediyor. Toplumdan umudunu keserek iş aramaktan vazgeçenlerin sayısı da artıyor. Bu umutsuzluk kapitalist uygarlığın iflas ettiğini bir kez daha gösteriyor. Mali krizin birinci yılında ILO 50 milyon yeni işsiz yaratıldığını açıklamıştı. Rapor, üç yıl sonra, bu 50 milyon kaybın hâlâ giderilemediğini tespit ediyor. Pazartesi yazımda “kemer sıkalım, piyasalara güven gelsin, ekonomik büyüme başlar” denkleminin bir mitoloji olduğunun ortaya çıktığını aktarmıştım. ILO raporu, emek piyasalarının esnekleştirilmesiyle, yeni iş yaratılması arasında olumlu bir ilişkinin bulunamadığını saptayarak, “sendikalar güçlü, işçilerin çok fazla hakları var ondan işsizlik azalmıyor” savının da bir mitoloji olduğunu ortaya koyuyor. Kısacası, neoliberal ekonomistlerin hepsinin birer “yalancı” ve “sınıf savaşçısı” olduğu artık tartışma götürmez bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu yüzden olacak ILO kaygılanmaya başlamış: Hemen her yerde toplumsal huzursuzluklar artıyor: özellikle Avrupa ve periferisinde (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) daha da artacak diyor. Şenlik havası datv davasında tahliye olan gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır, Coşkun Musluk ve Devrimci Karargâh Davası’nda önceki gün tahliye edilen gazeteci Baha Okar; mitinge, “Dışarıdaki Gazeteciler” pankartıyla, Türkiye Gazeteciler Sendikası kortejinde katıldı. Gazeteciler, Agos binasının önünden geçerken de “Hrant için adalet için” sloganı attı. Agos gazetesi binasına, üzerinde Sarkiz Çerkezyan’ın resminin olduğu Ermenice, Çerkezce, Kürtçe, Türkçe “Bu Dünya Hepimize Yeter” yazılı pankart asıldı. Şişli’den alana giren gruplar da Agos’un önünde “Faşizme inat kardeşimsin Hrant” sloganı attı. Ölüm oruçlarında yaşamlarını yitirenlerin fotoğraflarını taşıyan TAYAD’lı aileleri, dev Mahir Çayan posteriyle yürüyen Halk Cephesi üyeleri takip etti. Grupta; beyaz gömlek, siyah pantolon, kırmızı fular ve yıldızlı bere giyen, “tek tip” yürüyen eylemciler dikkat çekti. Kürecikliler grubu, “Kürecik’te radar ve füze kalkanına hayır” derken, DevLis üyeleri, “4+4+4 değil dört dörtlük eğitim” pankartı açtı. Gelinlik giyen bir eylemci “Çocuk gelin olmamak için 1 Mayıs’a” dövizi taşıdı. Metin Lokumcu’nun resimlerini taşıyan Derelerin Kardeşliği Platformu üyeleri, “HES’lere hayır” diye haykırdı. Dolmabahçe’den alana giren TKP’liler, tüm pankart ve dövizlerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdikleri pankartlar taşıdı. Öğrenci Kolektiferi, büyük bir yumurta maketiyle alana geldi. “Kolektif yumurtası da 1 Mayıs’ta”, “YÖK kapatılsın”, “Üniversitede polis, özel güvenlik birliği istemiyoruz”, “Soruşturma ve cezalar geri çekilsin” yazılı dövizlerle yürüdü. İnönü Stadyumu önünde sabahın erken saatlerinde toplanan CHP’liler de Türkçe ve Kürtçe “Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Halkların Kardeşliği” pankartı açtı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, milletvekilleri Sabahat Tuncel, Sırrı Sakık, Levent Tüzel ve üyeleri Şişhane’den Taksim Meydanı’na yürüdü. Abdullah Öcalan lehine slogan atan grupta, kadınların rengârenk yöresel kıyafetleri dikkat çekti. 78’liler Girişimi, 78’liler Federasyonu üyeleri, “Sabahın bir sahibi var. 1 Mayıs 1977’nin he T aksim’deki coşkulu 1 Mayıs kutlaması akşam saatlerine dek devam etti. Miting alanına yürüyen yüz binler, hayatın her alanındaki sorunlarını, hak ve özgürlük taleplerini, 1 Mayıs’ta hep bir ağızdan bir kez daha haykırdı. Taksim’e yürüyen yüz binlerin yürüyüş kolları, uzun süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan gazeteciler, tiyatro ve sinema oyuncuları, feministler ve taraftar gruplarıyla renkli görüntülere sahne oldu. O Aslında hep aynı şey... ILO’nun bu saptamaları, kapitalizmin hep aynı sorunları yaratmakta ne kadar istikrarlı bir üretim tarzı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Geçen yıl, 15 Ağustos yazımda, son ILO raporunda değinilen sorunlarla ilgili bir çalışmayı aktarmıştım (Ponticelli & Voth, Austerity and Anarchy: Budget Cuts and Social Unrest in Europe, 1919 – 2009, 24/07/2011). Bu araştırma, 20. yüzyılın başından bu yana, toplumsal harcamalardaki kesintilerin her zaman toplumsal huzursuzluklara, sarsıntılara yol açtığını ortaya koyuyordu. Bugünkü yapısal krizde, onun mali kırılma (mali kriz) noktasında yaşanan toplumsal sorunlar da, daha önceki krizlerde yaşanan toplumsal sorunlardan öz itibarıyla farklı değil. Kısacası yapısal kriz başladığından bu yana olanlar, daha önce de olmuştu. Öyle ki, tarihsel hafızaya sahip biri olarak, Soros “serbest piyasa demokrasiyi öldürecek” diyor, “Şimdi kaldırdığınız denetimler zamanında neden konmuştu anımsıyor musunuz” diye soruyordu. Bir önceki yapısal krizde faşizm, büyük güçler arası rekabet ve savaş, hatta devrimler gibi “büyük olaylar” yaşandı. Bunlar bugün henüz gündemde değil. Ancak faşist partiler başlarını kaldırıyor, büyük güçler arası rekabet yoğunlaşıyor, totaliter eğilimler yine güçleniyor, toplumsal muhalefet yine patlamalarla yükseliyor. Diğer bir deyişle tarihin yönünü belirleme olasılığı, hâlâ ortada duruyor. alanınTARAFTAR COŞKUSU Miting da taraftar grupları büyük ilgi çekti. Fenerbahçeliler “Fenerbahçe halktır, yenilmez”, “Sol Açık, Fenerbahche” pankartıyla ve tutuklu Aziz Yıldırım’ın fotoğraflarıyla yürüdü. Galatasaraylılar “Futbolun katili federasyon” yazılı pankartları taşıdı. “Kâzım Koyuncu Ölümsüzdür” yazılı Kâzım Koyuncu’nun dev afişiyle alana giren Trabzonsporlular, “HES’lere inat yaşasın hayat” sloganı attı. Çarşı Grubu ise “Beşiktaş Çarşı Faşizme Karşı”, “Hüseyin, Mahir, Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş” sloganlarını attı. Başbakan’a protesto sabını sorarlar bir gün sorarlar” yazılı pankart açtı. Katılımcılar, KCK operasyonları kapsamında tutuklanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’yı cezaevinde parmaklıklar arkasında tasvir eden ve üzerinde “Büşra Hocaya özgürlük” dövizi taşıdı. Uludere katliamı, atanamayan öğretmenler, intihar eden öğretmenler de fotoğraflarıyla anıldı. Tutuklu 600 öğrencinin serbest bırakılması istendi. Demirtaş, “Hükümet, Taksim’deki mesajı düzgün okumalıdır. Emekçinin sesinin buradan bütün Türkiye’ye yayıldığını görmelidir” diye konuştu. Şişhane’den alana gelen ÖDP üyeleriyle yürüyen Genel Başkan Alper Taş ise “AKP emekçilere karşı yeni yasalar hazırlıyor. Bu yasalara dur demek için 1 Mayıs bir fırsat” dedi. Kutlamalara katılan bazı yurttaşlar, aileleriyle birlikte Taksim Gezi Parkı’nda piknik yaptı. Alana giremeyenler de Gezi Parkı’nda çimenlerde dinlendi. Kolektif 26A, Devrimci Anarşist Faaliyet (DAF), Anarşist Kadın lar ve Liseli Anarşist Faaliyet, bütün gece hazırladıkları sandviçleri katılımcılara dağıttı. Şişli Belediyesi’nin temizlik işçileri de Şişli Belediyesi pankartıyla yürüyüşe katılırken belediyenin zabıta işçileri de geçenlere karanfil attı. Şişli Belediyesi, tankerle eylemcilere su dağıttı. Tarlabaşı ve Şişli’den gelenlerin hepsi meydana giremedi. Meydana giremeyen gruplar Gezi Parkı’nı doldurdu. Katılımcılar, “Erkek vuruyor, devlet koruyor”,“Grev ve toplusözleşme için birleşelim”, “Tutsak öğrencilere özgürlük”, “İktidar yargı işbirliğine hayır”, “Yoksulluğa, işsizliğe, işçi ölümlerine karşı yürüyoruz”, “Ülkede, bölgede barış istiyoruz”, “Sağlıkta şiddete son”, “AKP’nin doktoru olmayacağız”, “İmam derse girme kovarız” yazılı döviz ve pankartlar taşıdı. “Sivas’ın hesabı sorulacak”, “Her gün 1 Mayıs her gün kavga”, “Milyonlar aç, milyonlar işsiz işte kapitalist sisteminiz”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni” gibi sloganlar attı. Cumhuriyet Anıtı için etten duvar İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun açıklamaları nedeniyle tartışma konusu olan Taksim Cumhuriyet Anıtı adeta ablukaya alındı. Tertip Komitesi tarafından hazırlanan kanlı 1 Mayıs 1977 mitingi sırasında çekilen fotoğrafın kullanıldığı “1 Mayıs 77 suçluları yargılansın” yazılı dev pankart anıtın önüne gerildi. Anıtın etrafı bariyerlerle çevrildi, bariyerler de “özgürlük, barış, bağımsızlık, eşitlik, dayanışma” afişleri ile donatıldı. Anıt döviz ve pankartlarla gizlendi. Ancak vinçlerin arasına gerilen dev pankart 14.00 sıralarında rüzgâr nedeniyle yavaş yavaş yırtılmaya başladı ve bir süre sonra Cumhuriyet Anıtı’nın üzerine düştü. Anıt, pankart ile örtüldü. Daha sonra pankart toplanarak götürüldü. Bunun üzerine anıtın etrafına sivil polisler ve miting tertip komitesi tarafından adeta etten duvar ördü. Sloganlar, pankartlar... C MY B C MY B Gezi Parkı’nda piknik
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear