23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2012 CUMA 6 HABERLER İstifa eden 21 yıllık yargıç Ayşegül Aksu yargının çökmek üzere sallandığını söyledi Aydoğan’a 15 yıl hapis istemi ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Geçen yıl 18 Mayıs tarihinde Bitlis’te çıkan çatışmada öldürülen bir PKK’linin cenazesine katılan ve cenaze töreni sonrasında Roj TV’ye bağlanarak açıklamalarda bulunan BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında 15 yıl hapis istemiyle açılan davaya başlandı. Davada Aydoğan’ın avukatları müvekkillerinin milletvekili olduğunu belirterek yargılamanın durdurulmasını talep etti. Bunun üzerine mahkeme heyeti, Aydoğan’ın “örgüt adına suç işlemek” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlarından yargılandığını belirterek milletvekillerinin dokunulmazlığını düzenleyen anayasanın 83. maddesinin bu durumda uygulanmayacağını açıkladı ve yargılamaya devam kararı aldı. Yargı da korkuyor Tasarıda TSK’yle ilgili yoruma açık tanımlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu Denetçiliği Kurumu (ombudsmanlık) oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısında Türk Silahlı Kuvvetleri’yle (TSK) ilgili yoruma açık bir tanıma gidildi. TSK’nin, tüm faaliyetleriyle değil, “sırf askeri nitelikteki faaliyetleri” denetim dışı bırakıldı. Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısı TBMM’ye sunuldu. Kurumun, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevli olacak. Cumhurbaşkanının işlemleri ile yasama ve yargı işlemleri ve TSK’nin “sırf askeri nitelikteki faaliyetleri” kurumun görev alanına alınmayarak denetim dışına çıkarıldı. Tasarıya göre “Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler ile yasama yetkisine ilişkin işlemler, yargı yetkisine ilişkin işlemler” kurumun görev alanı dışında tutuldu. Ayrıca “TSK’nin sırf askeri nitelikteki faaliyetleri” de kurum tarafından denetlenemeyecek. Kuruma, gerçek ve tüzelkişiler başvurabilecek. AİHM öncesi komisyon tasarısı Meclis’e sunuldu Hükümet, Türkiye’deki uzun yargılama süreleri nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) uzun yargılama süreleri nedeniyle yapılan başvuruların önüne geçmek amacıyla hazırlanan kanun tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tasarıya göre, kanun, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı, mahkeme kararlarının geç veya kısmen icra edildiği ya da icra edilmediği iddiasıyla AİHM’e yapılmış başvuruları kapsayacak. Komisyon, Adalet Bakanlığı’nın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan yargıç ve savcılar ile üniversite öğretim görevlileri ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu görevlileri arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi ile Maliye Bakanı tarafından atanacak bir kişi olmak üzere toplam beş kişiden oluşacak. Mahkemelerin savunma avukatları olmadan karar almasının önü açılıyor İşte AKP’nin ucubesi ERDEM GÜL ANKARA AKP, avukatların savunma haklarının kısıtlandığı gerekçesiyle duruşmalara katılmaması nedeniyle kilitlenen Balyoz davasında “avukatlar olmaksızın karar verilmesini sağlayacak” yasal düzenleme için yasa önerisi verdi. AKP, Balyoz’da “avukatsız karar” sürecini hızlandıracak yasa önerisine, tutuklu vekillerde yine mahkemeyi adres gösteren bir değişikliği de ekledi. Öneride, mahkemelerin tutukluluk gerekçesini somut gerekçelere dayandırması öngörüldü. AKP, aynı düzenlemelerin bulunduğu 3. yargı paketinin gecikmesi durumunda yasa önerisini hızla TBMM Genel Kurulu’ndan geçirerek yasalaştıracak. Yasa önerisi, Ceza Muhakamesi Yasası’nın (CMY) 188. maddesinde sanıkların itirazları nedeniyle krize giren Balyoz davasında karar sürecini doğrudan etkileyerek hızlandıracak bir değişiklik içeriyor. Yasa önerisiyle “Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının zorunlu müdafinin de hazır bulunduğu duruşmada açıklanmış olması veya bu mütalanın zorunlu müdafiye yazılı olarak tebliğ edilmiş olması durumlarında, çocuklar hakkında görevlendirilmiş olanlar hariç olmak üzere, hukuken kabul edilebilir bir mazereti olmayan zorunlu müdafinin yokluğunda da karar verilebilecek” düzenlemesi getiriliyor. Böylece bir süredir avukatların da duruşmalara katılmaması nedeniyle Balyoz davasında yaşanan kilitlenmenin aşılarak “avukatsız karar” verilmesinin yolu açılmış olacak. AKP’nin yasa önerisiyle ayrıca tutuklama kararlarıyla ilgili de yeni düzenlemelere gidildi. Muhalefetin tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını amaçlayan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin uzlaşma formülünü reddeden AKP, yasa önerisiyle tutukluluklarda mahkemeyi işaret etti. AKP’nin önerisinde tutukluluk kararlarının somut gerekçeye dayandırılması isteniyor. Öneride, CMK’nin “tutuklama kararını” düzenleyen 101. maddesinde değişiklik yapılarak tutuklama kararlarında, “kuvvetli suç şüphesi”, “tutuklama nedenlerinin varlığı” ve “somut olayda tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunun somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça yazılması” öngörüldü. Bu değişiklikle yargıcın ya da mahkemenin tutuklamanın devamı ya da tahliye isteminin reddine ilişkin karar verirken kuvvetli suç şüphesinin varlığını, tutuklama nedenlerinin varlığını ve somut olayda tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu somut olgularla gerekçelendirmek zorunda kalacak. Kalıcı cezaya dönüştü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon davasından tutuklu bulunan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AB Konseyi Başkanı Herman van Rompuy’a birer mektup yazarak AB’nin Türkiye’deki düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri dikkate almasını istedi. Balbay, Türkiye’de tutukluluğun geçici bir önlem olmaktan çıkıp kalıcı bir cezalandırmaya döndüğüne de dikkati çekti. Balbay, Barroso’ya yazdığı mektubunda “Siyasi iktidar, yönü AB’ye dönük gibi duran ancak gerçekte rotası belirsiz bir gemi görünümündedir” dedi. Balbay, belirsizlikten en olumsuz etkilenen insan hakları ile düşünce ve ifade özgürlüğü olduğuna da dikkati çekti. İLHAN TAŞCI ANKARA Çocukluk hayalini gerçekleştirerek yargıç olan Ayşegül Aksu, 21 yıl kürsüde görev yaptıktan sonra kendisini istifaya sürükleyen süreci ve yargıda yaşananları gazetemize anlattı. Yargının “çökmek üzere sallandığını” vurgulayan Aksu, “Kritik bir davada yargıç aklından hiçbir korku, endişe geçmeden karar verebilmeli. Şu anda arkadaşlarımız ‘Hoşa gitmeyecek karar verirsem başıma ne gelir!’ endişesini taşıyor” dedi. Yargıçların “korktuklarını söylemekten bile korktuğunu” anlatan Aksu, “HSYK kararnameleri ile temizlik operasyonu yapılıyor” dedi. Ayşegül Aksu, Amasya’da yargıçlık yaparken isteği dışında Üsküdar’a atanır. Aksu, kendi deyişiyle bunu “sineye çekmişken” bu atamanın üzerinden daha 7 ay geçmişken Gaziantep’e tayin edildiğini öğrenir. Aksu, “Eşimle benim Üsküdar’dan tayinimiz çıkarılarak diğer meslektaşlara gözdağı verilmek istendi. Çünkü Üsküdar Adliyesi’nde tayini çıkarılan yalnızca üç kişiydik. Sebep eşimin HSYK seçimlerinde onların istediği biçimde talimatlarına uymamasıydı” dedi. Yargıç olarak siyallaşmalarının söz konusu olmadığını kaydeden Aksu, “Bunlar (HSYK) bizleri kendi tarafından görmediler herhalde, bilemiyorum. Hiçbir sebep göstermeden tayinimiz çıkarıldı. Üç çocuğum var. Onların okullarını yeni ayarlamıştık. 7 ay sonra okullarını değiştirdik... Yeniden inceleme talebimizin ret gerekçesine ‘istek üzerine’ tayinimiz yapıldığı dahi yazıldı. Oysa bizim böyle bir talebimiz hiç yoktu” diye konuştu. Beynindeki tümör nedeniyle ameliyat olan Aksu, neden tayininin çıkarıldığı sorusuna HSYK yetkililerinin “Aldığınız raporlardan artık çalışmak istemiyorsunuz biçiminde değerlendirdik” yanıtını aldığını söyledi. Aksu, “Aldığım sağlık raporları sadece bir varsayıma dayanılarak değerlendirildi, hiçbir gerekçe gösterilmeden yargısız infaz şeklinde uygulandı. Raporlarımın ne kadar gerçekçi olduğunun delili, geçirdiğim ameliyattır” sözleriyle kırgınlığını dile getirdi. Yargıçların karar verirken ya da çok önemli kritik bir dava dosyası önüne geldiğinde hiçbir korku, endişe ve çekince yaşamadan karar verebilmesinin önemine dikkat çeken Aksu, yargıçların yaşadığı çekinceyi şöyle dile getirdi: “Şu anda eminim ki arkadaşlarımız bazı davalara bakarken akıllarında bir endişe, çekince, korku taşıyor, ‘Acaba ben burada başkalarının hoşuna gitmecek şekilde bir karar verirsem başıma ne gelir’ diye. Eğer yargıçlar bu şekilde düşünmeye başlamışsa artık bağımsızlık denilen kavram ortadan kalkmıştır. Görev yeri değiştirilen arkadaşlar içinden birkaç ses çıktı ama kimi arkadaşlar kendi kişisel nedenlerinden dolayı bunu dile getirmedi. Kimileri korkuyor. Korktukları için bu kararlarına da yansıyor. Çeşitli nedenlerle korktuğunu söylemekten bile korkuyorlar.” Yeni HSYK oluşturulduktan sonra kararnamelerin birer “temizlik operasyonu” haline getirildiğine işaret eden Aksu, bunun nasıl yapıldığını şöyle anlattı: “Hâkim arkadaşlar kendi aralarında haftalık kararname günü diyordu çarşamba ve cuma günleri için. Çünkü gruplar halinde bu günlerde çıkarılmaya başlanmıştı. Hatta çıkarılıp hemen ertesi hafta vazgeçilenler oldu. Çocuk oyuncağı haline getirildi. İnsanların talebi olmadan oradan oraya atanıyor. Kargaşa oldu. Kimi yargıçlar hem çemberin dışına itiliyor hem de sizin hakkınızda istediğimiz gibi tasarruf yapabiliriz görüntüsü veriliyor. HSYK kendi kurallarına, düşüncesine uygun şekilde atamalar yapıyor.” Türkiye’deki sorunların yargıda daha çarpıcı biçimde yaşandığını anlatan Aksu, şunları söyledi: “Hukuk, temel kavramlar, devlet teammülleri, sosyal devlet ilkelerimiz vardı eskiden. Bunların hiçbirisi kalmadı. Bunların yargıda yaşanması en kötüsü çünkü insanların en son başvuracağı kapıdır yargı. O açıdan yargının ayakta durması gerekiyor. Yargı da ayakta duramazsa ülkenin geleceğini düşünemiyorum. Yargı şu anda ayakta ama çökmek üzere sallanıyor. Onurlu, şerefli yargıçlar sayesinde ayakta kalmaya çalışıyor ama nereye kadar dayanabilir bilemiyorum. Türkiye’de kimin kime bağlı olduğu artık karışık. Yargı da artık Türk ulusuna bağlı değil. ” Ayşegül Aksu, hukuk alanındaki savaşımına, insanlara adalet dağıtma amacına avukatlık yaparak sürdüreceğini söyledi. Yargıca yargısız infaz ? Rompuy’a yazdığı mektubunda 40 aydır tutuklu olan bir gazeteciyazar ve milletvekili olduğunu vurgulayan Balbay, Türkiye’de tutukluluğun geçici bir önlem değil, kalıcı bir cezalandırmaya dönüşmüş durumda olduğuna dikkati çekti. Balbay, “Adil yargılamanın bütün unsurları ihlal edilmektedir. En acı olanı ise bütün bu ihmallerin ve ihlallerin ‘demokrasi ileri gidiyor’ görüntüsü altında yapılmasıdır” dedi. Vekiller için bir yıl önerisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Sözcüsü Birgül Ayman Güler tutuklu milletvekilleri sorununun çözümü için muhalefetin uzlaştığı formülü AKP’nin reddetmesini “TBMM’yi bypass etme girişimi” olarak nitelendirirken; yurtdışında bulunan TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i “Kaçak düşmüştür. Başlattığı süreci AKP’den gelen emirle yönetmekten uzak düşmüştür” diye eleştirdi. Ayman, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik’in muhalefetin uzlaştığı öneriyle ilgili olarak MYK toplantısından sonra “Önümüze getirilen teklifin çeşitli olumsuz tarafları olduğu kanısına vardık” açıklaması yapmasını hayretle karşıladıklarını bildirdi. Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan da Ceza Muhakemesi Yasası’nda (CMY) değişiklik yapılarak “Tutuklu iken milletvekili seçilenlerin, tutukluluk süreleri bir yılı aşamaz ve bu süre sonunda başka bir işleme gerek olmaksızın yetkili ve görevli mahkemece derhal salıverilirler” düzenlemesinin yapılmasını istedi. toprak yok Balbay: Bir gram Balyoz acelesi ? CMK’nin 101. maddesinde öngörülen bu değişiklikler aynen TBMM Adalet Komisyonu’nda bulunan 3. Yargı Paketi içinde de yer alıyor. AKP kulislerinde, yargı paketi içinde yer alan değişikliklerin aynen bir yasa önerisiyle de verilmesinin, paketin yasalaşmasının gecikmesi durumunda bu düzenlemelerin yasa önerisiyle hızla yasalaştırılması amacından kaynaklandığı vurgulanıyor. Tutuklu vekiller için yasal düzenlemeye yanaşmayan ve mahkemenin takdirine bırakan AKP’nin yargı paketinde yer alan “avukatsız karar” düzenlemesini yasa önerisi olarak da TBMM’ye getirmesi, “Balyoz davasında kararı hızlandırmak istemesine” bağlanıyor. ? CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu da dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın Silivri Cezaevi koşullarını anlattığı notla birlikte açıklamalar yaptı. Kesimoğlu Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in gazetecilerle Silivri ziyaretini “turistik” olarak nitelendirdi. Balbay’ın notunda “Haftada 3 gün, toplam 10 saatlik 3 koğuşun buluşma hakkı ‘güvenlik’ gerekçesiyle uygulanmıyor. Sular beş taksitte toplam sekiz saat veriliyor. Dün akşam sular kahverengi akıyordu. Cezaevinde bir gram toprak yok. Her yer beton ve demir. Doktor 2 cezaevine birden bakıyor. Spor hakkı haftada sadece 50 dakika. Ortak spora izin verilmiyor” diyerek cezaevi koşullarını anlattı. Temizlik operasyonu AKP’li Kılınç cinayetinde 20 gözaltı akşam AKP İl Başkan Yardımcısı Ali Kılınç’ın silahlı saldırıda öldürülmesiyle ilgili olarak, polis aralarında 2 BDP’linin de bulunduğu 20 kişiyi gözaltına aldı. BDP il binasında arama yapan polis bazı belgelere el koydu. AKP İl Başkan Yardımcısı Kılınç’ın susturucu takılmış bir silahla öldürüldüğü belirlendi. Ergenekon’da tanık olarak dinlenen Başaran, Erdoğan’dan yardım istediğini anlattı ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak’ta önceki ‘Ersöz beni takip ettirdi’ HATİCE TUNCER Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen gazeteci Nuray Başaran, Akşam’ın Ankara temsilcisi olduğu 20022003 tarihlerinde Jandarma İstihbaratı tarafından takip edildiğini belirterek “Erdoğan’ın görevlendirdiği danışmanı Mücahit Arslan beni jandarmanın takip ettirdiğini söyledi” dedi. Babacan “Daha sonra telefonlarımın da dinlendiğini, bu konuda Sivas’ta PKK’lilere ilişkin suçlama ile mahke me kararı çıkarıldığını öğrendim. Hiç Sivas’a gitmemiştim” dedi. Başaran şöyle devam etti: “Tayyip Bey’in gezilerine gitmiştim. O dönem başbakan değildi. ‘Meydanların Başbakanı’ diye yazmıştım. Ersöz’ün bu yazı nedeniyle beni takip ettirdiğini öğrendim” dedi. Ersöz’ün kendisine “Özkan’ı neden ayırdınız. Atatürkçüydü” dediğini anlatan Başaran, Hale Gönültaş adlı muhabirin Genelkurmay kaynaklarından aldığı bir dosyayı getirdiğini anlatarak şunları söyledi: “Mavi Akım Projesi’ndeki yolsuzluk dosyasıydı. Enerji Bakanı’nın, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın adı geçiyordu. Gönültaş’tan Yalman’ı aramasını istedim.” Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Ersöz’deki görüşme kayıtlarında, Özkan’ın “Nuray Başaran ‘Yalman darbe yapacak’ şeklinde haber hazırladı” dediğini anımsatınca, Başaran, “Darbe konusu geçmiyordu” dedi. Savcı Pekgüzel’in “Tuncay Özkan’ın işe geri alınmasını kim istedi” sorusu üzerine Nuray Başaran, “Levent Ersöz, Şener Eruygur’un ricası olarak iletti” dedi. ? İstanbul Haber Servisi Balyoz davası sanıkları Ahmet Zeki Üçok ve Kubilay Aktaş hakkında, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve üyelerine hakaret ettikleri gerekçesiyle 2 yıl 4 ay hapis cezası istemiyle dava açıldı. Vardiya Bizde Platformu sorumlusu Hıdır Hokka hakkında da İstanbul 13’üncü ve 10’uncu ağır ceza mahkemelerinin başkan ve üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 3 yıla kadar hapis cezası istendi. Yargıçlara hakaret davası ‘Türk ulusuna bağlı değil’ C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear