23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 MAYIS 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ Kasım, aralık, ocak, şubat ve mart aylarında Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında saat farkı 1 saat daha artacak 9 Güneş doğmadan yola çıkılacak Saat Doğu’ya kayacak MAHMUT LICALI Avrupa’da ‘Öfkeliler’ yeniden sokaklarda ANKARA Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye’nin saatini ayarladığı GMT+2 olarak tanımlanan 30. boylamdaki referans meridyeninin GMT+3 olarak tanımlanan 45. boylama alınmasına ve yaz saati uygulamasının tamamen kaldırılmasına ilişkin yasa tasarı taslağı hazırladı. Buna göre, Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle saat farkı bir saat artarken, Doğu ülkeleriyle arasındaki fark ise azalmış olacak. Düzenlemeyle özellikle Türkiye’nin batısında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı saatte boylam ayarına geçmeyi planlıyor. Türkiye’nin batısında kış aylarında günlerin kısalacak olması nedeniyle mesai saatlerinin başlangıcı karanlık havaya denk gelecek. kış aylarında günlerin kısalacak olması nedeniyle mesai saatlerinin başlangıcı karanlık havaya denk gelecek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslağına ilişkin Bakanlar Kurulu’na sunum yapıldı. Tasarı taslağına göre 1925 tarihli Günün Yirmi Dört Saate Taksimine İlişkin Yasa’da değişiklik öngörülüyor. Buna göre mevcut yasada yer alan “Grinviç’e göre otuzuncu derecede bulunan boylam dairesi bütün Türkiye Cumhuriyeti’nin saatleri için esas alınır” ifadesi “Grinviç’e göre kırk beşinci derecede bulunan boylam dairesi bütün Türkiye Cumhuriyeti saatleri için esas alınır” diye değiştirilecek. Böylece saat hesaplamasında İzmit’in üzerinden geçen 30. boylam (GMT+2) yerine Iğdır’dan geçen 45. (GMT+3) boylam esas alınacak. Bu durum da 60 dakikalık saat farkının oluşmasına neden olacak. Tasarı taslağına göre Bakanlar Kurulu’nun başlangıç ve bitiş tarihlerini belirlediği yaz saati uygulamasına Sunumda dünya üzerinde yaz saati uygulaması yapan ve yapmayan ülkelere de yer verilirken, yaz saati uygulamasının gece ve gündüzün eşit olduğu ekvator ülkelerinde hiç uygulanmadığına, Asya ve Doğu ülkelerinde uygulamalardan vazgeçildiğine ve son olarak Avrupa da son verilecek. ve Amerika kıtalarında genellikle yaz Türkiye’nin refesaati uygulamasının yapıldığına dikkat rans meridyeninin çekildi. Sunumda değişiklik ile 45. boy45. boylama alınlam esas alındığında Ankara için mesai masıyla birlikte dasaatlerinde gün ışığının durumuna ilişha önce hiç saat kin bir tabloda yer aldı. Buna göre Anfarkı olmayan Dokara’da özellikle aralık, ocak ve şubat ğu Avrupa ülkeleaylarında güneş saat 08.00’de doğariyle Türkiye arasıncak ve 17.30’da batacak. Sunumda da 1 saat, daha önce yer alan Edirne örneğine göre de 1 saat fark olan Orta aralık, ocak ve şubat aylarında Avrupa ülkeleriyle Türgüneş saat 08.30’da doğacak, kiye arasında iki saat ve saat 18.00’de batacak. Böyledaha önce 2 saat fark olan ce yurttaşlar sabah saatleİngiltere’yle saat farkı 3’e çırinde henüz güneş tam kacak. Suudi Arabistan, Irak ve doğmadan yola çıkmak zorunda İran gibi ülkelerle ise hiçbir saat kalacak. farkı kalmayacak. Ekonomi Servisi Ekonomik krizle mlerini mücadele için alınan kemer sıkma önle adını r’ elile ‘Öfk rine protesto eden ve kendile rin erile göst ı attığ başl de veren grup, Madrid’ ını dan mey Sol del rta Pue de yıldönümün lenen yeniden doldurdu. Dört gün sürmesi bek an und grub eylemlerin ilk gününe her yaş iler teric Gös ldı. katı yaklaşık 100 bin kişi daha ellerinde salladıkları beyaz bayraklarla m siste bir mış arın ktan uzlu şeffaf ve yols ren geçi talebinde bulundu. Geceyi sokakta mciler kalabalığa polis müdahale etse de eyle den rid’ Mad rlı. kara protestoları sürdürmekte da t kfur Fran k, Yor New sonra Londra, hareketi “Öfkelilerin” işgaline uğradı. Bir işgal i. n de Rusya’nın başkenti Moskova’da geld gesi sim rinin mle İtalya’da ise kemer sıkma önle i yerel defterdarlık binası molotofkokteyl ı. kald uz mar na saldırısı ‘İş kazasına zemin hazırlandı’ Ekonomi Servisi Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO), ErzurumAşkale ilçesinde kurulan Karasu2 HES gölet alanı içinde kalan enerji nakil hatlarındaki arızayı gidermeye giden 1’i Aras Elektrik Dağıtım AŞ; 4’ü taşeron şirket Temel Enerji Ltd. Şti. çalışanı 5 kişinin boğularak göz göre göre ölümüyle sonuçlanan olayın arkasında yatan nedenleri tespit etmek üzere 1819 Nisan 2012’de yerinde yaptığı inceleme sonucunda hazırladığı rapor tamamlandı. Yetkilileri acil önlemler almaya çağıran EMO heyeti, yaşanan elim olayın arkasında ihmaller zinciri bulunduğunu, bu felaketin basit bir iş kazası olarak geçiştirilmeyeceğini vurguladı. Rapora göre: L Serbest piyasanın acımasız kuralları ile HES’in bir an önce üretime geçmesi sağlanıp insanlar için can güvenliği bile göz ardı edilerek iş kazasına zemin hazırlandı. L Yapılacak olan bakım ve onarım işi, çok tehlikeli işler sınıfına girmekte olup A sınıfı iş güvenliği uzmanı bulundurulması gerekirdi. L Mesai saati dışında kamu çalışanının bakım yapmaya gitmesini sağlayan baskılar olduğu anlaşıldı. L Kamu ve özel sektör kuruluşlarında yaratılan kadro ve araç yetersizliği, yani kurumların içinin boşaltılmış olması olayın arkasındaki önemli bir etken. Yaklaşık dört yıl önce, 1930’ların “Büyük Buhran”ına göndermeyle “Bu kriz o kriz” diyerek, bundan sonra bizi bekleyen olası siyasi gelişmelere dikkat çekmiştim. Cuma günü, Financial Times’ta Stephen King’in, “1930’ların Hayaletleri Geri Geldi” başlıklı yazısını okuyunca yazara hak vermeden edemedim. Gerçekten de geçen hafta izlediklerimiz, bu “hayaletleri” anımsatıyordu. Fransız, ama özellikle Yunanistan seçimlerinin çağırdığı “hayaletlere” gelmeden önce ekonomik ortama, hani derler ya, “maddi zemine” kısaca bir bakalım. Avrupa Komisyonu bahar dönemi Ekonomik Öngörü raporunu yayımladı. Raporun sunuş yazısı “Ekonomik toparlanma ufukta görünüyor, ama yol uzun ve taşlı olacak” sözleriyle başlıyordu. “Ufuk çizgisine, tanımı gereği, ulaşılamaz ki” diye söylenerek, raporun özet bölümünü okumaya başlayınca da, yoldaki aracın ufuktaki toparlanmaya gidemeden devrilme olasılıklarının daha da artmakta olduğunu düşünmeden edemedim. Rapor 200809 “Büyük Durgunluk”tan çıkışın, istikrar tedbirlerinin (kurtarma ve kemer sıkma –EY) uygulanmasına paralel olarak başladığını savunuyor, ancak bu çıkışın uzun süreceğini vurguluyor; önümüzde “ılımlı bir resesyon” ardından “düşük oktanlı” bir toparlanma varmış. Rapor, belli ki, İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King’in “Bu çıkışı olmayan bir çöküştü” (“bust withouth boom”) saptamasına (Financial Times 03/05/12) katılmıyordu. Ancak, geçen hafta Fransız ve Yunanistan seçimlerinden sonra oluşan, Avrupa’da bu “istikrar tedbirlerine karşı bir ayaklanma başladığına” ilişkin genel kanı, raporun Avrupa’yı krizden çıkaracak politikalar dediği “şey”in altındaki zeminin hızla dağılmaya başladığını gösteriyor, Mervyn King’in saptamasını destekliyordu. Bu sırada, sözde “ekonomik toparlanmanın” amiral gemilerinden JP Morgan, adeta piyasaları sarsarak “Uyumayın, mali kriz hâlâ burada” dedi. JP Morgan, piyasalarda 2 milyar dolar kaybettiğini açıkladı. JP Morgan’ın hisse senetleri de yüzde 9 gerileyerek bankanın değerinde, Wall Street Journal’ın deyişiyle 13 milyar dolarlık bir delik açtı. Bu açıklamada, karşımızda denetimsiz bir “oyuncunun” ya da yasadışı bir hareketin olmadığının vurgulanması önemli. Kısacası, risk hesapları tutmamış. Her mali kriz, risk hesapları “tutmadığından” patlak vermez mi? Dahası, krizin temel dinamiklerinin hâlâ anlaşılamamış olması, siyasi sonuçlarının gelmeye devam edeceğini gösteriyor. Örneğin, 2007’de patlayan kredi balonu (55 trilyon dolarlık dünya ekonomisinde 1000 trilyonluk bir finansal balon oluşmuştu), kapasite fazlası (aşırı birikim – talep yetersizliği yükü) temizlenmeden, sermaye birikimine, tüketim kapasitesine enerji verecek yeni üretim alanları, teknikleri yaratılamadan ya da talan (merkeze servet transfer alanları emperyalist paylaşım) alanları bulunmadan Batı kapitalizmi bu krizden çıkamayacak. Bu koşullar gerçekleşemediğinden de, hükümetler ısrarla yükü emekçilerin, orta sınıfların sırtına yükleyerek sistemi ayakta tutmaya çalışacak. Bu da tarihin olasılıklar yelpazesi içinde isyan, devrim, askeri ya da faşist darbe, hatta savaş olasılıklarını güçlendirmeye devam edecek. Financial Times’taki yorumunda Stephen King, hâlâ “şu veya bu biçimde Büyük Depresyon’da olduğumuzu” saptadıktan sonra, yukardaki paragrafta vurguladığım soruna değinerek, bugünkü kemer sıkma politikalarındaki ıs Hayaletlerin Haftası rarı, alacaklıların tüm sorumluluğu borçlulara yükleme çabasını, 1930’ların Altın Standardı sisteminde kalma ısrarına, rekabeti arttırmak için fiyatlara ve ücretlere yüklenme politikalarına benzetiyor. Böylece, Viyana’nın en büyük bankalarından Creditansalt 1931’de çöktü, o zamana kadar “Büyük Durgunluk” olan şey “Büyük Buhran”a dönüştü. “Birkaç yıl sonra da Viyana Hhalkı sokaklarda Hitler’i selamlıyordu” diyor. (Financial Times, 10/05/12). Borçlarını ödeyemeyenler, yabancı alacaklıları suçluyordu, milliyetçilik yabancı düşmanlığı güçleniyordu. Tabii kapitalizm düşmanlığı da. Bence King, Avrupa Birliği’nin karşı karşıya olduğu ironiyi de, çok iyi özetliyor: “Avro bölgesinin krizini başarıyla çözebilmek için daha fazla Avrupa (BirliğiEY) gerekiyor, ama gittikçe artan sayıda Avrupa seçmeni daha az Avrupa istiyor.” King’in bu saptamalarını etraflıca aktardım çünkü, Financial Times’taki başka yorumlar, dolayısıyla da sanırım, ekonominin zirvelerinde giderek güçlenen bir eğilim, Fransa’da Hollande’ın yeni bir başlangıç yapabileceğine inanıyor. FT başyazısı “siyasetin ekonominin önüne geçtiğini” vurguladıktan sonra, Avrupa’nın “sancılı bir demokratik yenilenme” sürecine girdiğini saptıyor. Cumartesi günü, FT’nin “demokratik yenilenme” başlıklı yorumu da “Kaçınılmaz olarak yeni, genç deneyimsiz, denenmemiş, kimi zaman, hoşa gitmeyecek aşırı politikacılar ortaya çıkacak. Bu da yolu çok engebeli yapacak” diyerek, çok da kaygılanmadığını göstererek bitiriyordu. Hafta sonuna doğru gelen haberler, kemer sıkma politikalarında ısrar etmekle birlikte Alman yönetiminin, belli tavizler vermeye hazırlandığını, Almanya’nın belli bir enflasyon ve ücret artışına izin vereceğini, kemer sıkma önlemlerini biraz gevşetmeyi kabul edebileceğini gösteriyordu (Der Spiegel, New York Times, 10/05/12). Hâlâ depresyondayız C MY B C MY B 1930’ların hayaletleri Almanya ve Brüksel’de ekonomi politikalarının yön değiştirmeye başlamasının arkasında, Yunanistan seçimlerinin sonuçları ve Yunanistan solunun, şimdilik uzlaşmaz görünen tutumu var. Bir faşist partinin ve milliyetçi Bağımsız Yunanistan partisinin de beklenenin üstünde oy almış olması, kaygı yaratmış görünüyor. Dahası, Yunanistan’ da sol, kemer sıkma politikalarını kesinlikle reddettiği için hükümet de kurulamıyor; kamuoyu yoklamalarından, gündeme gelecek bir erken seçimde, halkın tavrını değiştirmeyeceği, geçen hafta seçimlerde yüzde 16 oy alarak ikinci parti olan SYRIZA’nın (sol partiler bloku) oylarını yüzde 27’ye yükselterek birinci sıraya oturacağı, Yunan seçim yasası gereği birinci gelene verilen ek 50 iskemleyi alacağı anlaşılıyor. Bu koşullarda yeni hükümeti, SYRIZA, yanına diğer sol partileri de alarak kurabilecek. “Ne kâbus ama?” Hem sermaye açısından, (biraz ironik hatta ters olacak ama) hem de sol açısından... Acaba sol seçimlerden önce bir birlik oluşturabilecek mi? KKE, “Komintern III Dönem” (192833) hastalığı olarak bilinen, diğer sol partileri karşısına alma, yalnız davranma ısrarından kurtulabilecek mi? SYRIZA hükümet olursa, Fransız Halk Cephesi (193637) gibi, reformlardan vazgeçerek, FKP lideri Thorez gibi işçi hareketini dizginleyerek düzenle uzlaşacak mı? Eğer uzlaşmaz, Dimitrov’un, Komintern 7. Kongre raporunda önerdiği gibi savunmadan saldırıya geçerse, sermayeyi, bankaları hedef alarak reformları ilerletmeye devam ederse, orduyu, polisi, İtalya’da, Yunanistan’da yeni başbakanları paraşütle indiren uluslararası güçleri nasıl durdurabilecek? Yine 1930’ların hayaletleri işte. Umut Yunanistan solu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear