Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 NİSAN 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 15 2003’ten bu yana uygulanmayan refah payı devrede olsaydı ortalama memur maaşı 2090,87 lira olacaktı AKP memura kaybettirdi ? Hükümetin vermediği “refah payı” nedeniyle kamu çalışanının kaybı 365 liraya ulaştı. Uygulanmayan Uzlaştırma Kurulu kararları nedeniyle de memur bugün 354 lira daha düşük ücret alıyor. MUSTAFA ÇAKIR Kapsama Alanı AKP, kendi siyasal İslam anlayışını toplumsal yaşamın her alanına kalıcı bir biçimde yerleştiriyor; kapsama alanını hızla genişletiyor. Şimdiye dek, tümüyle siyaset; sermayenin el değiştirmesiyle önemli ölçüde ekonomi; kamu kurumlarının ya da devlet kadrolarının neredeyse tamamı; bilim kurumları üniversite ve eğitim; büyük ölçüde basın yayın, AKP anlayışına göre biçimlendirildi. Çok kararlı bir biçimde sürdürülen kapsama alanını genişletme süreci şimdi de genel olarak kültür ve sanata, özel olarak da İstanbul Şehir Tiyatroları bağlamında en son noktalardan birine, sahneye uzanıyor. ??? Aslında AKP’nin bilim, sanat ve kültüre bakışının sakatlığı devamlı olarak vardı. Daha işbaşına geldiği günlerde TÜBİTAK yönetimini ele geçirmek amacıyla verdiği savaşım; YÖK’ü kullanarak üniversite yönetimlerini mutlak egemenliği altına alması; eğitimde yapılan ve kısaca 4+4+4 diye bilinen yeni düzenlemeyle tamamlanan süreç, bilime bakışın köklü ve bir biçimde AKP anlayışıyla biçimlendirildiğini gösterir. Özgür düşünmeyi, olgulara gerektiğinde eleştirel bakmayı içselleştiremeyen ve özümseyemeyen bu anlayışın çok sayıda örneği arasında birini bir gösterge olarak belirtmek yeterlidir: TÜBİTAK, Türlerin Kökeni yazarı ve evrimci düşüncenin en önemli temsilcisi ve büyük bilim insanı Charles Darwin’i, doğumunun 200. yılında, 2009’da, sansür etmiştir. Şimdilerde sıra bilgilerimizin kaynağını deneylerde, nesnel koşullarda ve olgularda arayan pozitivizme gelmiştir. Önemli ve etkili bir düşünce okulu olan pozitivizm, bilimsel bilginin toplumsal sorunların açıklanmasında ve çözümündeki önemini vurgular; bu anlayışa dayanır. Son zamanlarda AKP yanlısı yazar ve yorumcular, sıradan günlük yazılarında pozitivist düşünceyi yerden yere vurmayı iş edinmiş bulunuyor. Elbette her düşünce akımı gibi, evrim kuramı da pozitivizm de eleştirilebilir. Ancak AKP’nin kapsam alanını durmadan genişlettiği, muhafazakâr, siyasi İslam anlayışında, gerek evrim kuramına gerekse pozitivizme karşıtlık, eleştiri boyutlarının çok ötesindedir; düşmancadır. Düşünce düşmanlığı ortamında ise, yalnızca yıkım olur; ne insan hak ve özgürlüklerinden söz edilebilir ne de bilimsel bilgiden! Bu bağlamda bir noktaya daha dikkat çekmek gerekir. Bilindiği gibi hayatta gerçek yol gösterici bilimdir, fendir sözleri Mustafa Kemal Atatürk’e aittir ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin ön yüzünde yer alır. Pozitivizme düşmanlık, aslında, Cumhuriyet’in kuruluş düşüncesinin temellerinden birinin daha reddedilmesinden başka bir şey değildir. Bilimsel bilgiye bakış tek gözlü olunca sanat ve kültürün de bundan payını alması kaçınılmazdı. Örnekleri çok. Ankara’nın AKP’li belediye başkanının “böyle sanatın içine…” diye başlayan sözleri; pek çok karikatür sanatçısını mahkemeye veren Başbakan’ın İnsanlık Anıtı’nı “ucube” olarak görmesi ve bunun sonucu olarak heykelin yerinden kaldırılması; dünyaca ünlü müzik insanımız Fazıl Say’a karşı yürütülen sistemli saldırılar; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’nin, geçen günlerde “muhafazakâr sanat normlarının oluşturulması” gerektiğine vurgu yapmış olması, bu anlayışın kültür ve sanatı da kapsayan açık yansımalarıdır. Bugünlerde tiyatro sahnesi de kapsama alınıyor! ??? Yıllardır, her türlü baskı ve yıldırmayı göze alarak, onurlu bir tutumla, AKP’nin bilime, sanata, kültüre bakışına karşı çıkışlar, yıllardır, ne yazık ki çoğu kez bireysel düzlemde kalıyor; siyasetin ve ülkenin gündemine bütüncül ve etkili bir biçimde getirilemiyor. Bireysel karşı çıkışlar, doğal olarak, çok sınırlı ve yetersiz kalıyor. AKP, muhafazakâr, siyasal İslam ağırlıklı bir siyasal harekettir. Karşısına siyaseten adeta onun gibi olmaya çalışarak; onun düşünce kaynaklarını kullanarak karşı çıkmaya çalışmak ya da yarışa girmek tamamıyla boş ve yanlış bir çabadır. Toplumun geleceği açısından asıl yıkım da siyasetin bütünüyle AKP kapsamına alınması ve siyasetin onun içinde biçimlenmesidir. AKP’ye karşı, bütüncül bir yaklaşımla özgürlüğü, eşitliği, çağdaş bilimsel anlayışı ve sanatsal yaratıcılığı, öne çıkaran bir siyaset izlenmesi gerekiyor. Bu yapılmazsa geriye AKP’nin demokrasi tiyatrosunda, artık tamamını kapsam içine almakta olduğu; kurguladığı ve sahnelediği bir oyunda vereceği bir rolü, onun verdiği kadarıyla, oynamak kalır. ANKARA Kamu çalışanları ile hükümet maaş pazarlığı için bugün toplusözleşme masasına oturuyor. Masada sendikalar, memur maaşlarında kayba neden olan iki konuyu da gündeme getirecek. AKP’nin “refah payı” vermemesi nedeniyle kamu çalışanı bugün 365 lira daha az maaş alıyor. AKP’nin iktidarda olduğu 2003’ten bu yana memurlarla yapılan 9 toplu görüşmenin 7’si de uzlaşmazlıkla sonuçlandı. Ancak Uzlaştırma Kurulu kararları uygulanmadı. Oysa kurul kararları uygulanmış olsaydı ortalama memur maaşı da bugün 354 lira daha fazla olacaktı. Türkiye KamuSen’in Devlet Personel Başkanlığı’na da ilettiği taleplerde, AKP ile birlikte, kamu çalışanlarına “gerçekleşen enflasyon” oranının üzerine re fah payı eklenerek maaş artışı yapılması uygulamasından vazgeçildiğine, kamu çalışanlarının hak kaybına uğratıldıklarına dikkat çekildi. Hükümetin her yıl gerçekleşmesini ümit ettiği bir enflasyon hedeflem e s i yaptığına ve kamu çalışanlarının maaşlarını da hedeflenen enflasyon oranları çerçevesinde arttırdığına işaret eden Türkiye KamuSen, “Ancak birçok defa gerçekleşen enflasyon, hedeflenen enflasyonun iki katı düzeyinde olmuştur. Her ne kadar, dönem sonunda memur maaşlarına yapılan artışla, ortaya çıkan enflasyon arasındaki fark kapatılsa da mal ve hizmet fiyatları ilgili dönem içinde memur maaşlarına yapılan artışları geçtiği için, maaşlar reel olarak azalmaktadır” değerlendirmesini yaptı. Türkiye KamuSen’in taleplerine göre, AKP’nin iktidarda ol duğu 2003’ten bu yana refah payından vazgeçilmesi nedeniyle en düşük dereceli memur maaşı olması gerekenden 283,36 TL daha düşük kaldı. Oysa refah payı verilseydi en düşük dereceli memur maaşı Ocak 2012’de 1336,93 lira değil 1620,29 lira olacaktı. Ortalama memur maaşı da Ocak 2012 itibarıyla 1725,14 lira. Refah payı uygulansaydı ortalama memur maaşı 2090,87 lira olacaktı. Türkiye KamuSen, Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda uygulandığı gibi kamu görevlilerine de her yıl için yapılan maaş artışlarının üzerine ek olarak yüzde 2 oranında “refah payı” ödenmesini istedi. Türkiye KamuSen, “Ocak 2012 tarihi baz alındığında Uzlaştırma Kurulu kararlarının uygulanmaması dolayısıyla en düşük dereceli memur maaşında 366,9 TL, yüzde 27.4; ortalama memur maaşında ise 354,09 TL, yüzde 20.5 dolayında bir kayıp yaşanmıştır” dedi. Zam pazarlığı bugün başlıyor Memur, memur emeklileri, yaşlı ve özürlüler ile gazi, köy korucusu ve muhtarlardan oluşan yaklaşık 6 milyon kişinin merakla beklediği zam pazarlığı yarın başlıyor. Toplusözleşme masasının kurulduğu tarihten itibaren Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararının alınması da dahil olmak üzere 30 gün içinde sonuçlandırılması gereken görüşmelerin, 29 Mayıs’a kadar sürmesi ve bu tarihte tamamlanması bekleniyor. Görüşmelerin 29 Mayıs’ta tamamlanması halinde memurlara 15 Haziran’da 6.5 aylık maaş farkı ile birlikte ödeme yapılması öngörülüyor. Toplusözleşme masasında Kamu İşveren Heyeti’ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik başkanlık edecekken, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’ne ise MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu başkanlık edecek. Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nde MemurSen’den 9, Türkiye KamuSen’den 4 ve KESK’ten ise 2 üye yer alacak. ‘Bu teşvikle otoda iş beklemeyin’ Ekonomi Servisi Türkiye otomotiv endüstrisinin temsilcileri hükümetin yeni açıkladığı teşvik paketini eleştirerek detaylara bakıldığında sektöre herhangi bir kolaylık olmadığını vurguladılar. Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin düzenlediği ‘Made in Turkey’ paneline TOFAŞ Üst Yöneticisi (CEO) Kamil Başaran, Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, OYAK Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu, Toyota Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Orhan Özer ve Hyundai Assan Yurtiçi Satış, Satış Sonrası ve Pazarlama Genel Müdürü Ümit Karaarslan katılarak Türk otomotiv sektörüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundular: L Türkiye’de otomotiv sektörünün önünün açılması gerekiyor. Şu anda sektörün önü pek açık değil. L Tam satışlar artıyor, pat diye ÖTV ile karşılaşıyoruz. L Ekonomik altyapısı doğru hesaplanmamış, ‘ben yerli otomobil yapacağım, yerli marka istiyorum’ diye ortaya çıkmak hiçbir sanayicinin elini altına sokacağı bir taş TürkTraktör ihracatını artırdı Otomotiv sektörünün temsilcileri yeni teşvik paketinde otomotive nakit girdisi olmadığını belirterek “Paketin detaylarını okuyoruz, ama hangi başlıkta olursa olsun otomotive teşvik yok” dediler. Üç haftadır, olumsuz ekonomik veriler birikmeye devam ederken “kriz” konusu da ekonomi tartışmalarında ilk sırayı işgal ediyor. Geçen hafta bu tartışmaları izlerken rastladığım kimi saptamalar yeni gelişmelerin başladığını düşündürüyordu. Ancak bu yeni gelişmelerin olumlu bir yönü işaret ettiğini söylemek henüz kolay değil. bütün olarak resesyona girmekte olduğuna ilişkin saptamaları geçen hafta aktarmıştım. “Büyüyememe” durumu böyleyken iki haneli işsizlik oranları aslında bir depresyonun varlığına işaret ediyor. Geçen hafta İspanya’da işsizlik oranının yüzde 24’ün üstüne çıktığını öğrendik. Bu oran Yunanistan’da yüzde 21, Portekiz ve İrlanda’da yüzde 15, İtalya’da son veriler yüzde 9.3 diyor; gözlemciler işsizliğin hızla artmakta olduğuna işaret ediyorlar. Bu koşullarda, geçen hafta dikkatler, kredi notu Standard & Poors tarafından “A”dan “BBB+”ya düşürülen İspanya üzerinde yoğunlaştı. Kötü ekonomik verilerin yanı sıra İspanya bankalarının toplam 1.7 trilyon Avro’luk alacaklarının yüzde 8.15’inin batık olduğunun Merkez Bankası’nca doğrulanmasının da etkisi vardı. Aynı günlerde İtalya’nın borçlanma maliyeti bir hafta öncesine göre 60 puan birden artarak yüzde 5.24’ten yüzde 5.84’e fırladı. (Bloomberg, 27/04/2012). İtalya ve İspanya’nın devlet borçlarının toplamı 3.5 triyon doları aşıyor (Dadush, Politico, 25/04/2012). Bu sırada ilginç bir gelişme, birden dikkatleri küresel bono piyasalarının en büyük oyuncusu PIMCO üzerinde yoğunlaştırdı. Gulf News’den Sasidharan’ın aktardığına göre Twitter’e düşen “Yunanistan sivilceydi, Portekiz çıban, İspanya ise tümördür” mesajının PIMCO çalışanlarından kaynaklandığı ortaya çıkmıştı. Hemen piyasalar, PIMCO’nun, elindeki tüm Yunanistan devlet kâğıtlarını sattıktan sonra bunu piyasalara açıkladığı anı anımsamış, acaba “yine bir şey mi olacak” TürkTraktör yılın ilk çeyreğinde ihracatını yüzde 182 değil. arttırdı. Türkiye’de L Teşvik paketini hatmettik; deürettiği traktörleri, 90’ın taylarını okuyoruz, ama hangi başüzerinde ülkeye ihraç eden TürkTraktör’ün lıkta olursa olsun otomotive teşihracat adedi; 3 bin 421’e vik yok. Öbür tarafta ‘yüzde 40 ulaştı. TürkTraktör, 2011’in katma değer yaratması lazım’ son çeyreğine göre, diyorlar teşvike girmesi için, 2012’nin ilk çeyreğinde biz yüzde 40 katma değer yaratoplam cirosunu yüzde 11 tan bir durum bilmiyoruz otoarttırarak 535 milyon TL’ye motivde. çıkarttı. Şirketin net kârı ise L Türkiye’de girdi maliyetleyüzde 46 oranında artış ile 64 ri sürekli artıyor, bunun da kımilyon TL olarak gerçekleşti sa ve orta vadede pek çözümü ve 2011 son çeyreğinde görünmüyor. yüzde 9 olarak açıklanan net L Vergi olarak üzerimizde kâr marjı yüzde 12’ye önemli bir yük var. Bir de bunun yükseldi. Brüt kâr ve değişkenliği, mevsimselliği olFAVÖK marjı ise, sırasıyla madık zamanda, sektöre darbe vuryüzde 21 ve yüzde 15’e yükseldi. Şirket hissesi, makta ve bunu biz her zaman kal27 Nisan 2012’de dıramıyoruz. 30.50 TL’ye ulaştı, L Otomotiv sektörünün ekonomiyi raşirketin piyasa hatsız etmeyecek şekilde önünün açılması değeri ise 1.6 gerekiyor. Bunu yapacak otoriteler belli, milyar TL otoritelerin sektörü iyi dinleyerek, piyasayı oldu. iyi yoklayarak bu yolu açmaları gerekiyor. 4 yıl 15 trilyon dolar sonra... Global Asset Management’in yönetim kurulu başkanı Hans Black’a göre, mali kriz başladığından bu yana ABD, Avrupa, İngiltere, Çin yönetimlerinin ekonomiyi yeniden canlandırma önlemlerinin hacmi 15 trilyon dolara ulaşmış (UPI, 25/04/2012). Üç hafta öncesine kadar piyasalarda genel kanı krizden çıkıldığına, depresyon riskinin atlatıldığına ilişkindi. Üç hafta önce izlemeye, aktarmaya başladığımız gibi bu hava, “canlandırma önlemlerinin etkileri tükeniyor, şimdi ne olacak” kaygılarıyla birlikte değişmeye başladı. 15 trilyon dolar ve 4 yıl sonra, geçen hafta genel görüntü şöyleydi: Hafta içinde İngiltere ekonomisinin yeniden resesyona düştüğü, “durumun 1930’lardan daha kötü olduğu” saptaması üzerinde bir mutabakat oluştu. Cuma günü Wall Street Journal, 2012 yılının son üç aylık döneminde yüzde 3 oranında büyüyen ABD ekonomisinin, bu yılın ilk üç ayında, yüzde 2.6 olması beklenen büyüme hızının, yüzde 2.2’de kaldığını aktarıyordu. Yunanistan’ın bu yıl da yüzde 5 daralarak depresyonda kalması bekleniyor. İspanya ekonomisi bu yıl yüzde 2.7 oranında daralarak resesyonda kalmaya devam ediyor. AB ekonomisinin bir Konumuz Hâlâ Kriz diyerek PİMCO’ya bakmaya başlamışlar. Bu hafta krize ilişkin kaygılar İspanya’nın kredi notunun düşürülmesinden sonra daha da arttı. Cuma günü Le Figaro, “Zamanlama çok anlamlı”... “sırada Fransa’nın olduğunu gösteriyor” diyordu. Cuma günü çok anlamlı bir haber daha vardı: Wall Street Journal “Avrupa bankalarını kötü günler bekliyor” başlığı altında aslında Avrupa’nın en büyük üç bankasının (Barclays, Deutsche Bank ve Banco Santander), son üç aylık dönemde büyük oranlarda kâr yaptığını bildiriyordu. Belli ki krizin ortasında birileri, mali sermayenin baronları para kazanabiliyordu. ‘Zombi ekonomisi’ Yeni gelişmeler, ekonomi yönetimlerinin zirvelerinde, ekonomi basının önde gelen yorumcularında başlayan bir algıya ilişkin. New York Times yorumcularından Prof. Krugman’ın da geçen haftaki yorumunda vurguladığı gibi, “kimi güçlü şahıslar kemer sıkmaya yönelik ekonomi programlarının işe yaramadığının ayırdına varmışlar”. The Times (Londra) cumartesi günü yorumunda, Reuters’in geçen hafta önde gelen 40 “piyasa ekonomisti” (kavram Times’a ait) arasında yaptığı bir ankete dayanarak “Büyük Durgunluk’tan bu yana Avro bölgesinde hükümet bütçelerini tamir etme çabalarını desteklemiş olan piyasa ekonomistleri şimdi kemer sıkma politikalarının erdemlerini sorgulamaya başlamışlar” diyordu. Kemer sıkma politikalarının erdemlerini sorgulama sürecinin siyasi sonuçlar yaratmaya başladığı da görülüyor. Bu kemer sıkma politikalarında ısrar eden Almanya’nın iki destekçisinden biri, Hollanda’da koalisyon ortakları, kemer sıkma politikalarının derinliği üzerinde anlaşamayınca hükümet düştü. Almanya’nın ikinci destekçisi Fransa’da başkanlık seçimlerinin ilk turunda, eğer seçilirse Avro’dan çıkacağını açıklayan “faşist” Ulusal Cephe partisinin oyları yüzde 18’e yükseldi. Seçim kampanyası boyunca kemer sıkma politikalarına karşı olduğunu vurgulayan Sosyalist Parti adayı Hollande’ın ikinci turda devlet başkanı olma şansı arttı. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi bir “Büyüme mutabakatı gerekiyor” çağrısı yaparak, Der Spiegel’in deyişiyle “gazetelerde başlıklara çıkıyor”, İtalya’da, hükümete Trilateral Komisyon/ Cizvit paraşütleriyle indirilen Başbakan Mario Monti, İspanya’da muhafazakâr hükümetin bakanları kemer sıkma politikalarından yakınarak büyüme programlarının gereğinden söz ediyorlardı. Prof. Krugman, bu hava değişikliğini değerlendirirken “Kemer sıkacağız, piyasalara güven gelecek, o zaman ekonomi büyüyecek” savının bir mitoloji olduğunun ortaya çıktığını, ekonomik modelin öldüğünün artık genel kabul gördüğünü vurguladıktan sonra, ortada yeni bir modelin olmamasından hareketle “Artık bir zombi ekonomisinde yaşıyoruz. Ama zombilerin terörü ne zaman bitecek belli değil” diyordu. Bitirirken iki saptama yapabiliriz. Kriz yönetim modelinin (piyasa ekonomisi) çoktan tükenmiş olduğu, zombileri (bankaları) besleyerek krizden çıkılamayacağı, kapitalizmin organik entelektüellerinin bilincine bir kez daha çıkıyor (ilk önce 2008’de çıkmıştı). Ama ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bu yüzden PIMCO, CEO’su El Arian, geçen hafta Foreign Policy’deki yorumunda, ekonomi yönetiminde “stratejik bir vakum” oluştuğuna işaret ediyordu. İkincisi, Avrupa işçi sınıfının muhalefeti Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya, İtalya, İngiltere’yi grevlerle salladıktan, hükümetlerin yüreğine korku saldıktan sonra sıranın, geçen hafta IGMetal’in, daha yüksek ücretler için yaygın grevlere hazırlandığını açıklamasıyla, nihayet Almanya’ya geldiğini haber veriyordu. Çarşamba, Türkiye’de başlayacak İşçi Filmleri Festivali (bilgi için: http://festival.sendika.org ) bu tarihsel anda daha fazla önem kazanıyor. Festivalde, yeniden yükselmekte olan hareketin, tarihsel, kültürel birikimini, duyarlıklarını yansıtan filmlerle, tartışmalar yer alıyor. AKP müşterisi grupçukların sendikaların hedef gösterdiği, “muhafazakâr sanat” çağrılarının kirlettiği atmosferde biraz olsun temiz hava solumak isteyenlerin kaçırmaması gereken büyük bir fırsat bu festival... Rumlar, TPAO’ya verilen lisanstan rahatsız Ekonomi Servisi Kıbrıs Rum kesiminde yayımlanan Fileleftheros gazetesi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışması yapacağı bölgelerin, Kıbrıs Rum yönetiminin tek yanlı ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ (MEB) ilan ettiği alanlarla kesiştiğini savundu. Fileleftheros gazetesi, Türkiye Resmi Gazetesi’nin 27 Nisan tarihli sayısına dayanarak, TPAO’ya Rodos’tan Kıbrıs’ın güneybatı açıklarına kadar olan bölgede petrol araması yapması için lisans verildiğini yazdı. Haberde, resmi gazetedeki haritalara göre, TPAO’nun petrol çalışması yapacağı bölgelerin, Akdeniz’de Rum yönetiminin sözde MEB’indeki ‘1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı parsellerle’ kesiştiği ve Rodos’a kadar uzandığı belirtildi. C MY B C MY B