22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 MART 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Eğitim İkiliği ocuklarımız için Ç düşündükleri sistemi özetleyelim: DUYUM Ankara dedikodusu: İki 1 Uludere’de Çağrı C HP Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin çağrısıdır: “Son yıllarda vatan hainlerine iadei itibar etmek Mustafa Kemal Atatürk’e karşıtlığın, dahası düşmanlığın gösterilmesinin gizli bir ifadesi olmuştur. Çok yakında da açıktan açığa bu düşmanlığın yapılması kuvvetle muhtemeldir. Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan, emperyalist İngiltere ve onun baş yardımcısı Yunan ordusu ile işbirliği yapan İskilipli Âtıf Hoca’nın ismini bir devlet hastanesine vererek başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nı yapanlardan intikam almaya çalışan AKP zihniyetine karşı, bugüne kadar hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun, hangi siyasi düşüncede olursa olsun ülkesini seven, yoksul ve yalnız bırakılmış tüm halkımızı bu ve benzeri konularda daha duyarlı olmaya ve birlikte hareket etmeye davet ediyorum.” Sıtma “Doktor Tavsiyesi” başlıklı taşlama, eğitimciyazar Ümit Sarıaslan’dan: “Memleketi sıtma sardı / Kinini unutma” Zorunlu ilköğretime başlama yaşı, mevcut 8 yıllık kesintisiz eğitim sisteminde 6 olarak düzenlenirken, AKP’nin önerisinde 5’e indiriliyor. Bu durum ilköğretim çağı yaş grubunu da değiştiriyor. Mevcut sistemde 614 olan ilköğretim çağı, AKP’nin önerisiyle 513’e iniyor. Bu kapsamda zorunlu ilköğretimi bitiren öğrenciler 14 yaşındayken, AKP’nin önerisinin ardından bu 13 yaşa inecek. Böylece, AKP’nin önder sivil toplum örgütünden saydığı İmam Hatip Liseleri Mezunları Derneği’nin (ÖNDER), “İslam inancına göre mükellefiyet çağına giren kız çocukların karma eğitim, kıyafet yasağı ve örgün eğitim nedeniyle mağdur olmaması” önerisi yaşama geçirilmiş oluyor. AKP’nin önerisiyle ilköğretim; birinci ve ikinci kademe olmak üzere kesintili hale getiriliyor. Buna göre, ilköğretim ikinci kademeye seçmeli dersler aracılığıyla mesleğe yönelik olarak din ve Kuran dersleri konabilecek. İlköğretimin ikinci kademesinin seçmeli dersler aracılığıyla imam hatip liselerine dönüşmesinin önü açılacak. Böylece ilköğretimde seçmeli derslerle din eğitimi 9 yaştan başlayacak, 4 yıl süreyle devam edecek. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığı ileri sürülüyor olsa da öneride yer alan hükümler 12 yılla çelişiyor. Okullarda yapılan eğitim örgün eğitim kapsamında değerlendirilirken, okula gitmeden açıköğretim ve kurs gibi örgün eğitimin dışında kalan yaygın eğitim yönteminin kullanılmasına olanak veriliyor. Ayrıca, zorunlu eğitim kapsamında tutulan ortaöğretimin yaygın eğitim aracılığıyla okunulmasına da olanak tanınarak, örgün ortaöğretimde okullaşma oranlarının düşmesine yol açılıyor. Eğitimci Mustafa Gazalcı’nın dediği gibi: “Öneri, 88 yıl önce yasalaşan Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan 3 Mart 1924 tarihli Öğretim Birliği Yasası’na aykırı bir düzenlemedir. Temel eğitimde yeniden bilimseldinsel eğitim ikiliği getirilmektedir.” sürdürülen ve savcılık incelemesine altyapı sağlayacak olan idari soruşturmalardan bir sonuç çıkmayacak. Böylece, başta sorumlu tutulması beklenen üst düzey askeri yetkililer, dolayısıyla AKP iktidarı aklanacak. 2 CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, tüzük kurultayından hemen önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmelerde, kendisine “onursal genel başkan” sıfatı verilmesini istedi. Nefret: Söylem, Eylem ve Suç “Nefret”, “nefret etmek”, “nefret duymak” gibi sözcükler son zamanlarda sıkça kullanılır oldu. Bu iyiye işaret değildir. Son örneğini Hocalı kıyımının 20. yıl anma gününde Taksim alanında açılan “Hepiniz Ermenisiniz! Hepiniz piçsiniz!” yazılı bez afişte gördük. Nefret sözcüğünü Türk Dil Kurumu, “1. Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu. 2. Tiksinme, tiksinti” olarak tanımlıyor. Felsefe Terimleri Sözlüğü ise “Bir şeye yönelmiş duygu. Kişilere karşı: Birinin kötülüğünü istemeye varan tutku; yok etme isteğine varan bir yadsıma; bu yüzden nefretin en yüksek derecesi öldürmeyi isteyen nefret olarak” açıklıyor. ??? Nefret duygusunun yol açtığı söylem ve eylemler birçok ülkede “suç” olarak görülüyor ve cezalandırılıyor. Bir kişiye, gruba veya bir mülke karşı işlenen herhangi bir cezai suçun kaynağı o kimsenin, “ırkı, rengi, etnik kökeni ya da uyruğu; dini; cinsiyeti, cinsel yönelimi; yaşı, fiziksel veya zihinsel engelleri” ise bu, nefret suçunu oluşturuyor. Nefret suçları, “Sözlü taciz, tehdit edici davranışlar, aşağılayıcı konuşma, ad veya lakap takmak, postayla, telefonla veya mesajla rahatsız etmek, duvar yazısı, fiziksel saldırı, grupça saldırı” gibi yollardan işleniyor/işlenebiliyor. Nefret yasaları ya da diğer adıyla önyargı yasaları, ırk, din ve köken kavramlarını içerecek şekilde ilk olarak 1980’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde kabul edilmiş, zamanla Avrupa’ya yayılmıştır. ABD’de nefret yasalarının yürürlüğe konmasının ve nefret suçlarının en ağır şekilde cezalandırılmasının başlıca nedeni ABD’nin etnik, dini, kültürel olarak farklı topluluklardan oluşmasıdır. Irkçılık ve ayırımcılık önemli bir sorun olarak çok uzun yıllar bir göçmen ülkesi olan ve ABD’li üst kimliği oluşturarak toplum içi uzlaşmayı ve düzeni sağlamaya çalışan ABD’nin başını ağrıtmıştır. Nefret yasaları 1990’larda Hıristiyan din adamlarının karşı çıkmalarına karşın cinsel kaynaklı nefreti de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. ??? Bugün dünyanın DoğuBatı, KuzeyGüney birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de nefret suçları işlenmektedir. Almanya’da Türklere karşı işlenen seri cinayetlerin kaynağıyla Taksim’de açılan o afişin kaynağı arasında özde/temelde bir fark yoktur. Her ikisinin de kaynağı nefrettir. Almanya’da birileri Türklerden nefret ederken Türkiye’de de birileri Ermenilerden nefret etmektedir. Ne var ki bu iki ülkede işlenen nefret suçlarına karşı devletin aldığı tavır farklıdır. Orada Başbakan, öldürülen Türkler için düzenlenen saygı töreninde Türklerden özür dilerken, burada İçişleri Bakanı o nefreti yansıtan afişin önünde konuşma yapmakta bir sakınca görmemektedir. Buradaki umursamazlığın gerekçesi olayın “kendi başınalığı”, küçük bir grup tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır. Ne var ki Hrant Dink, Rahip Santoro, Malatya’daki Zirve Yayınevi cinayetleri gibi ölümcül nefret suçları bu tür çağrılarla işlenmiştir. Alevilere karşı Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas’ta gerçekleştirilen kıyımlar da Türkiye’de işlenen nefret suçlarının somut örnekleridir. ??? Türkiye, farklı etnik kökenlerden gelen, farklı inançlara sahip insanların bir arada yaşadıkları çok etnisiteli, çokkültürlü bir ülkedir. Bu her ülkeye nasip olmayan büyük bir zenginliktir. Irkçılık/ayrımcılık ise ölümcül bir virüstür. Bu virüs ülkeyi bir sardı mı temizlenmesi, toplumun bu ölümcül virüsten arındırılması çok zordur. Geç olmadan geniş kapsamlı bir Nefret Suçları Yasası çıkarılarak şimdilik “kendi başına” eylemler olarak görülüp umursanmayan fakat gelecekteki büyük felaketlerin habercisi olan bu tehlikeli gelişmenin önü alınmalıdır. mekli öğretmen İbrahim Belek’ten bir yaşanmış E öykü: Formatlı çocuk yakınından geçerken teneffüste iseler durur, hem seyreder hem de konuşmalarını, bağırmalarını izlerim. Otobüsün içinde, yüksek perdeden bu yeniyetmenin sözlerine dikkat kesildim. Eşim bana, ben ona bakakaldık. 78 yaşlarında, esmer, toparlak yüzlü, yanında oturduğu anneannesine şunları söylüyordu: ‘Anneanne ben böyle müziği dinlemek istemiyorum, ben ilahi dinlemek istiyorum, ilahi çalsın, istemiyorum böyle şarkıları.’ Şoför yardımcısı, elindeki liste ile otobüs koltuklarını “BandırmaAnkara otobüsünün yolcuları yerlerine yerleşmeye çalışıyorlardı. Hoparlörden otobüsün içine güzel bir müzik yayılıyordu. Bir çocuğun sesi bu ahenkli havayı bozdu. Oldum olası yeniyetmelerin seslerini, bağırmalarını, konuşmalarını severim. Okul bahçelerinin kontrol ediyordu. Çocuğun isteğini işitti, gitti radyonun düğmesine bastı ve müzik kesildi. Gazetenin sağ alt köşesine baktım, ‘Bugün Mevlit Kandili’ yazıyordu. Bununla ilişkiliydi çocuğun ısrarlı isteği.” İbrahim öğretmen, öyküden çıkarılacak dersi de özetledi: “İşte formatlanma. On yaşındaki çocuklara meslek seçtirenin amacı budur.” Balbay’dan Selam Mustafa Balbay, cezaevinde 3. yılını dolduruyor. Geçen hafta Silivri’de görüştük. Gözlüklerini takmış Cumhuriyet okuyordu. Selamlaştık, “iyiyim” dedi. Duruşma sonrası biz evimize doğru yola çıkarken o hücresine döndü. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr İnsanın Geleceği ve ‘Genetik Bilimi’ Bir eğitimcinin katıldığı bir toplantıda ortaya attığı öneri salondakileri şoke etti: “(…) Yıllar önce Brezilya’da sokak çocuklarını yok etmek için bir örgüt kurulmuştu. Kusura bakmayın, biraz anormal gelebilir ama ben şunu istiyorum: Tıp bu kadar gelişti, yüz nakli yapılıyor. Emniyette suçluların kanını alıp gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin. (…)” (Cumhuriyet, 21 Şubat 2012) Avusturyalı bilim insanı Gregor Johann Mendel, (1822 1884), genetik bilimin babası olarak biliniyor. Mendel, “Kalıtım biliminin öncüsü, botanikçi olarak bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda, bir türün özelliklerinin kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara aktarıldığını bulmuştur. Mendel’in öne sürdüğü ilkeler, 20. yüzyılın başlarında yapılan deneylerle doğrulandıktan sonra, kalıtım kuramının bütün canlılar için geçerliliği saptanarak biyolojinin temel ilkelerinden biri haline gelmiştir. Mendel, genetikle ilgili deneylere 1858’de başladı ve araştırmalarını ancak 8 yıl sonra sonuca ulaştırabildi.” İnsanın oluşumunu, değişimini ve kalıtımsal özelliklerini araştırmak bilim insanları için günümüzde en önemli konu olmuştur. Mendel’in başlattığı genetik üzerine araştırmalar, her geçen gün giderek hız kazanmış ve günümüzün en önemli bilim dallarından birini oluşturmuştur. Görüşler, “genetik bilimin”, büyük bir sabır ve sorumlulukla araştırma yapılmasını gerektiren bir bilim dalı olduğu yönündedir. 2. Dünya Savaşı öncesi, Adolf Hitler, Almanya’da, kendisini önce “Führer” (önder) olarak atayıp sonra başbakan yapan Alman halkının toplumsal genetiğini büyük ölçüde değiştirebilmiştir. Almanların bir bölümü, “nasyonal sosyalist” (Nazi) adını alarak örgütlenir ve bunların insanlık genleri, “Gestapo, Nazi ve SS genleri” ile değiştirilir. Geriye kalan Alman halkı da “görmedimduymadımkonuşmadım” genleri ile baş başa bırakılır. Böylece, “Üç Maymun Geni” ile donatılan Alman halkının “onayı” ile “işbaşı” yapan Naziler, SS’ler ve Gestapo el ele vererek, Hitler’in önderliğinde, “soykırım yapmak, insanlığa kan kusturmak ve ölüm dağıtmak” için işe koyulur. İçlerinden biri de genetik bilimci olan Doktor Josef Mengele’dir ve tarihe “Ölüm Meleği Dr. Mengele” olarak geçer. Mengele, Almanya’daki toplama kamplarından en büyüğü ve en korkunç olanı, “Auschwitz Toplama Kampı’nın” sağlık sorumlusu olur. Mengele kamp tutsakları arasından seçtikleri ve özellikle de çocuklar üzerinde korkunç deneyler yapar. Josef Mengele bazı deneylerinde, insanların uzuvlarını anestezi kullanmadan kesip biçer. Josef Mengele’nin en çok ilgilendiği de “ikiz çocuklar” olur. Mavi gözlü “saf Alman ırkı” yaratmak için deneylerinde “ikiz çocukları” kullanır. Kullandığı yöntemler son derece “canavarcadır”. İkizlerin kanlarını birbirleriyle değiştirerek deneme yapar. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek tutsaklar, Mengele adlı bu Nazi canavarının elinde büyük acılar ve işkenceler çeker, sakat kalır, büyük bölümü de yaşamını yitirir. Nazilerin ırkla ilgili hedeflerinde ilerleme kaydetmeyi amaçlayan diğer korkunç deneylerse öncelikle esir kamplarında yapılan bir dizi kısırlaştırma deneyidir. Bu kamplarda bilim adamlarınca esirlerin üzerinde ırksal ya da genetik açılardan istenmeyen grupların toplu kısırlaştırılmasını sağlamak amacıyla birçok yöntem denenmiş. Günümüzde yaşananlar, “insanın geleceğinin anahtarı genetik bilimin elinde mi” sorusunu akla getirmekte. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Pastırmalı bir bö 1 rek cinsi. 2/ Horoz ve hindinin tepesin 2 de bulunan kırmızı 3 deri uzantısı... “Ka 4 til balina” da denilen bir balina türü. 5 3/ Güneydoğu As 6 ya’da yetişen ve 7 mobilya yapımında kullanılan bir ka 8 mış cinsi... Bir yağış 9 şekli. 4/ Bademli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kek... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren 1 B İ L L U R İ Y E sayı. 5/ Köpek... Kokulu 2 A L E V Ö R E K tohumu rakıcılıkta ve ha 3 K E Ş E V E R E mur işlerinde kullanılan 4 İ T K L A N bitki. 6/ Mürekkebi ku 5 R İ B A N A A T rutmakta kullanılan çok 6 A R I Ş L A ince kum... Türlü renklerK A N de kareli olan kumaş. 7/ 7 T A L A S Y Ü R E Trabzon’un bir ilçesi... As 8 O T A Ğ 9 K A D I B O Ğ A N ya’da bir ırmak. 8/ Kökündeki yumrulardan “ararot” adlı un çıkarılan bir kamış cinsi. 9/ Tiyatroda sahne... “Beni kuyularda merdivensiz bıraktın” (Ü.Y . Oğuzcan). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde semizotuna verilen ad. 2/ Mübalağa... Yemek. 3/ Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yırtıcı hayvan... El ele tutuşarak oynanan bir halk oyunu. 4/ Bir pamuk cinsi... Hava ve gaz akımları oluşturmakta kullanılan aygıt. 5/ Torun sahibi kadın... Japon lirik dramı. 6/ Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu... Hazır para. 7/ Küçük su kanalı... Osmanlılarda padişahın muhafızlığını yapan asker sınıfı. 8/ Özellikle Orta Avrupa’da ve Akdeniz çevresinde görülen bir hastalık. 9/ Büyük Menderes deltasında, zengin bir kuş yapısına sahip olan göl... Rütbesiz asker. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear