23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MART 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 eorge Clooney hayranları, G geçen hafta Washington’dan gelen acı haberle yıkıldı: Ünlü aktör, ABD’deki Sudan Büyükelçiliği’nin önünde birkaç aktivistle birlikte gösteri yapmakta ısrar edince, polis tarafından kelepçelenerek gözaltına alındı. Dünya şaşırdı. Pragmatist Türkler daha da şaşırdı. Nasıl şaşırmasınlar? Adamda ne istersen var. Para gani, şöhret küresel, parmağını şıklatsa dünyanın en güzel kadınları kollarına atlamak için yarışır; ne isterdi daha, Sudan Büyükelçiliği’nin önünde ne arıyordu? George Clooney, dünya kamuoyunun dikkatini Sudan’da yaşanan iç savaşta Ömer el Beşir’e bağlı askerlerin işlediği “savaş suçları”na çekmek amacını güdüyordu. Kimdir Ömer el Beşir? 1993’ten beri Sudan diktatörüdür. Ülkeyi sürüklediği açlık, yoksulluk ve iç savaşta, 300 bin kişinin canına mal olan “soykırım” yapmakla suçlanmaktadır. Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından 2009 yılında çıkarılan bir tutuklama emri vardır. Mahkeme heyeti başkanı Luis Moreno Ocampo, Beşir tutuklanabildiği an, kendisini insanlığa karşı işlediği suçlar dışında, Sudan halkının kursağından çaldığı ve Lloyds Banking Group’ta zulaya attığı 9 milyar doları zimmetine geçirmekle de itham edecektir. İşe bakın ki Ömer El Beşir, 2008 yılında Türkiye’de devlet töreniyle karşılanmış ve diktatörü Beşşar Esad’la aile boyu bir dostluk kurmuştu. Hanımlar beyler kol kola fotoğraflar çektiriliyor, birlikte tatile bile çıkılıyordu. 17 Eylül 2009’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye ile Suriye arasındaki vizelerin kaldırıldığını resmen açıklıyor ve her yıl toplanacak ortak bir bakanlar konseyi kurulduğunu muştularken, Suriye Dışişleri Bakanı Muallim’e: “Türkiye sizin ikinci memleketinizdir. İstanbul sizin şehriniz…” diyordu. Aradan iki yıl bile geçmedi. Suriye ile “dostluk”ta geldiğimiz nokta, sıcak çatışmadan önceki hırlaşma. ??? Hakkında çıkarılan uluslararası tutuklama kararına ve NATO’nun onayına rağmen Sudanlı Beşir’in soykırım yapmadığını savunan Başbakan Erdoğan, Suriyeli Beşşar’ı halkını katletmekle suçluyor. Demek Müslüman soykırım yapmaz, ama halk katliamı yapabilir, diye mi düşünüyor acaba? Çünkü Beşşar Esad, henüz “soykırım”la suçlanmıyor. Hakkında tutuklama emri de yok. Türkiye de hep aynı NATO’nun üyesi. Öyleyse bu dostluklar, bu ihanetler neyin nesi, kimin kuklası Türkiye? Eskiden tuvaletlere 00 yazılır, 100 numara, denirdi. Sıfır sorun politikasında kim, ne zaman koydu öteki sıfırı bizimkinin yanına, ihanet doldurulan bu sifonu kim çekiyor bu dostlukların üstüne, a dostlar? “Terör, en kuvvetli siyasi silahtır. Benimle uğraşma k isteyenler, benden daha otoriter bir rejim kurmak zorunda dırlar.” ADOLF HİTLER Beşir’den Beşşar’a Sıfır İstikrar ülkemizi yöneten yumuk eller, o tarihte bile 108 ülkeye girişi yasak olan bu caninin kanlı ellerini sıkıp, iğrenç varlığını alayıvala ile ağırlamakta beis görmemişlerdir. ??? Diyelim ki 2008 yılında henüz UCM kararı ve karara NATO desteği yoktu. Ama El Beşir hakkında çıkartılan uluslararası tutuklama emrinin ardından, hazretin İstanbul’daki İslam ülkeleri konferansına katılması bekleniyordu ki, Başbakan Erdoğan, tam olarak 8 Kasım 2009’da, sonuçta gerçekleşmeyen bu gelişi, “Darfur’da soykırım yok. Bir Müslüman soykırım yapamaz” diye savundu. Türkiye o gün bugündür Sudan’a ne sattı, hangi ihracatını arttırdı bilinmez… Ama “bişiler” alıp verilmiş olmalı ki, Ömer el Beşir 2009 Şubat ayında Ankara’ya gönderdiği yardımcısı Muhammed Taha aracılığıyla, “Allah’ın Aslanı” diye nitelediği Fotoğraf: DANİEL COLAGROSSİ Bologna’dan Notlar “Ve aşksız yobaz… işi gücü Namazla cennet takasında Tam dört asırlık Müslümanlık Cansız etiket markasında Kuran, kalbi kör ezbercide Din, üfürükçünün muskasında” NECİP FAZIL KISAKÜREK* Başbakan Erdoğan’ı Davos’taki çıkışında Hamas’a verdiği destekten ötürü kutluyor ve BM Güvenlik Konseyi’nde diktatör Beşir hakkında alınacak olumsuz kararları engellemesini istiyordu. UCM’yi tanımayan, ancak NATO üyesi Türkiye, bugün itibarıyla El Beşir’i yine dövlet töreniyle ağırlayabilir mi, Darfur’da soykırım yapılmadığını savunabilir mi, bilmiyorum. ??? Ama Beşir diye diye, bir de Beşşar geliyor aklıma: Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad. Başbakan Erdoğan, Sudan diktatörü Beşir’i “Darfur’da soykırım yapılmadı” diye savunduğu günlerde, Suriye *Kısakürek’in ölümünden bir yıl önce, 1982 yılında yazdığı bu dizeleri, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın “ANILARIM” (Bilgi Yayınevi/2012) kitabından alıntıladım. Bu kitap, olağanüstü bir belge ve bilgi dizini. Örneğin Milli Mücadele başlangıcında, Derviş Vahdeti’nin “Bizim kavgamız toprak için değil, toprak nemize lazım? Memleketi ister Rusya, ister başka millet alsın, yeter ki dinimize dokunulmasın…” diye yazdığını da aynı kitap sayesinde anımsadım. Bellek tazelemekte bire bir, size de okumanızı öneririm. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Ayhavar ‘Nevruz’umuza Kars’ta 50’lerde yayımlanan “Ayhavar” gazetesini zaman zaman “ana dil”imde anıyorum… Bugün de “Nevruz Bayramı”mızı, rahmetli Cengiz Ekinci’nin gazetesinden esinlenerek Azerice kutlamak istedim. mızı “Dünya Manevi Kültür Mirası” listesine gattı; 2010’da da BM Genel Kurulu 21 Mart’ı “Dünya Nevruz Bayramı” ilan etti... Tarihçiler deyirler ki; “3 bin yıl mazisi olan bu bayram ilk defe MS 2’nci asırda Pers yazılarında evgisiz Siyaset keçir.” Bir düşünün; indiki İslami İran’da bile eslinde Nevruz’unuz mübarek olMüsülmanlıh olmayan bu sun… Tabiatın böğünkü bayram neşeyle kutlanır. “teze (yeni) gün”üyle başİranlı meşhur Türk Şairi layan payız (bahar) ve yay Şehriyar (19061988) (yaz) aylarına selam olsun.. Kars’ta, Ardahan’da, IğKuzey yadır’da; tamam rımkürede 4 Kafkasya’da mevsimi yave Azerbayşayan orta can’da; Askuşaktaki taya’daki Türk mam helgler, Cumhuriyetlebu gözel gürinde ve nü oynaya İran’da helgin güle garşıladilinden tüşyarlar. “İmmeyen “Heydat, yetişin” dar Baba” şiidemeh olan rinde deyir ki; “ayhavar”la “Bayram yegarşılamah li çardahları ise özge bir yıhanda, / mana daşıNovruz güli, yır. gar çiçeği çıÇünkü 21 handa, / Ağ Mart, eyni Nevruz’da ‘semeni’ bulutlar köycoğrafyada (çimen) ve kırmızı balık neklerin sıtabiatın kanda, / BizPerslerden gelen bir ağaçtan çiden de bir gelenek çeğe, heyyâd eleyen vandan insasağ olsun” na “teze il”e (yeni yıla) girişidi; hamı için gardaşlıh, smanlı’nın muhabbet, sevgi günüdü. şenlikleri Türkiye’de ise ne yazıhtı ki bölücülerin siyasî çıhış Böğün Osmanlı’ya he(gösteri) gününe çevirdiler. veslenen, ama Nevruz’u Bunda Nevruz’u feget unudanlara ise ne demeli (sadece) Kürt âdeti bilen ay balam? Hele bahın bi“öz kültürüne yabancı” zim kitaplarda ne yazır: siyasetçilerimizin günahı “Selçuklu ve Osmançohtu. Son illerde gözlenen lı’da Nevruz millî bayramsözde “sahiplenme”nin de dı. ‘Nevruziye’ adlı şiirler “ürehten” olmadığı fikri, ve ziyafetlerle kutlanırdı. politikadaki öz gelenekleriYine Nevruziye adlı Nevmizin inkârından ötürü deruz macunu için düzenleğil mi? nen eğlenceler de 21 Mart’ta Manisa’daki ‘Meünya mirası sir Macunu’ şenlikleriyle Nevruz’a Azeriler “Novsürdürülüyor.” ruz”, Farslar “Noruz”, İndi deyin görüm ay garKürtler “Newroz”, Özbekdaşlar; Asya’dan Balkanler “Navruz”, Türkmenler lar’a hamının ürehten kut“Nowruz”, Kazaklar “Nauladığı bele bir bayramı, turız” deyirler.. tup tek bir helge bırahma2009’da “Birleşmiş Milnın boyşöğür (şuursuz) haletler Manevi Kültür Mirası linden havah (hangi vakitKonseyi”, Nevruz Bayramıne zaman) gurtulacıyıh? S ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Çocuk ve Gençlik Kitapları Fuarı nedeniyle üç gündür Bologna’dayım. Burası nüfusu yaklaşık 400 bin olan görece küçük fakat önemli bir kent. Kendine özgü mimarisiyle bir ortaçağ kenti. Tarihsel dokusu hemen hiç bozulmamış. “Kızıl Kent” (Citta Rosso) olarak da biliniyor. Kızıllığı önceleri kentteki yapıların ortak renginden gelirken, sonraları komünistlerin kalesi olmasıyla birlikte “kızıl” sözcüğü Bologna’ya daha da yakışır olmuş. 1088 yılında kurulan üniversitesi Avrupa’nın en eski bilim yuvası; örneğin, ‘İlahi Komedya’nın yazarı Alighieri Dante (12651321), hümanizm akımının öncülerinden, ‘Deliliğe Övgü’nün yazarı Rotterdamlı Erasmus (14651536), dünyanın ve diğer gezegenlerin güneşin çevresinde döndüklerini ilk açıklayan bilim adamı Nicolaus Copernicus (Mikolaj Kopernik) (14731543) Bologna Üniversitesi’nin öğrencileridir. Bu kentin benim için başka bir anlamı vardır. 1974 yılında Büyük Meydan’da (Piazza Maggiore) düzenlenen büyük bir mitingde Avrupa komünizminin önde gelen kişiliklerinden İtalya Komünist Partisi Genel Sekreteri Enrico Berlinguer’i dinlemiştim. Ondan önce İtalya’nın o zamanlar en ünlü ses sanatçısı olan Milva sahneye çıkmış, devrimci şarkılarla o alanda toplanan on binlerce insanı coşturmuştu. Sonra bir ağızdan ‘Enternasyonal’i söylemiştik. Unutulmaz bir gündü. 38 yıl geçmiş... ??? Bologna’ya üçüncü gelişim. Bu kez bir sarayda kalıyorum. 1793 yılında yapılmış gerçek bir saray, fakat gözünüzde büyütmeyin; yıllar önce otele çevrilmiş, yaşlandıkça da yıldız yitirerek üç yıldıza düşmüş. Bizde olsa sahipleri ne yapıp ederler, görkemli bir yapıya dönüştürürler. Ne var ki İtalya’da korumacılığın köklü bir geleneği var. Yasalar kentin mimari dokusunu/görüntüsünü bozacak dönüştürmelere izin vermiyor. Otelin tavan süslemeleri, ahşap kaplamaları olduğu gibi korunmuş. Giriş katındaki ortak alanlarda otururken, insan başka bir yüzyılda yaşıyormuş duygusuna kapılıyor. Fuara gelince… Eski coşkusu yok, Avrupa’daki ekonomik kriz yayıncılık sektörünü de vurmuş. Özellikle İtalya’da Avrupa Birliği’nin dolaylı dayatmalarıyla alınan zorunlu önlemler alıcıları ürkekleştirmiş. Türkiye’nin fuardaki ulusal katılımı ise başarılı; ülkemizde çocuklara yönelik yayıncılığın son yıllarda kazandığı ivme Türkiye’den gelen sektör ilgililerinin sayısına da yansımış. TC Turizm ve Kültür Bakanlığı ile Türkiye Yayıncılar Birliği el ele iyi iş çıkarmışlar. ??? Yabancıların Türkiye’de ikamet ve seyahatlerine ilişkin 5683 sayılı yasada yapılan değişiklik ülkemize âşık birçok yabancının yaşam planlarını altüst etti. 1 Şubat 2012 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik şöyle: “…vize muafiyet süresi veya vizede belirtilen kalış süresi yeterli ise yabancının Türkiye’den çıktığı gün itibarıyla önceki 180 gün zarfında 90 gün olarak uygulanır.” Bizler için hiçbir anlam içermeyen bu kısa tümce sayıları milyonları bulan yabancıları ilgilendiriyor. Örneğin, Alanya’da, Antalya’da, Side’de ev satın almış binlerce Alman, Rus ve İngiliz Türkiye’ye giriş yapıyorlar, 90 günü doldurduktan sonra bir iki günlüğüne çıkış yapıyorlar, geri döndüklerinde bir 90 gün daha burada kalma olanağı elde ediyorlardı. Artık bu olanaktan yararlanamıyorlar. Çünkü özellikle Moldovalı çocuk bakıcıları, Ukraynalı, Romanyalı, Azerbaycanlı, Ermenistanlı ev hizmetlileri gibi çeşitli ülkelerden gelip Türkiye’de kaçak çalışan yabancıları kayıt altına almak, kaçak işçiliği önlemek düşüncesiyle yapılan bu değişiklik onları da kapsıyor. Yalnız onlar değil, yatlarını Türkiye marinalarına bağlayan ve yılın büyük bölümünü burada geçiren turistler, iş görüşmesi yapmak için yılda birçok kez ülkemize gelen işadamları da bu değişiklikten etkileniyorlar. Tam anlamıyla bir “Vur deyince öldür!” durumu. Bologna’da karşılaştığım ve Türkiye’deki kitap fuarlarının sürekli ziyaretçisi olduğunu bildiğim bir İtalyan telif ajansı yetkilisi, “Yandık!” diye yakınıyordu. Haklıydı, çünkü bir hafta önce Bursa Kitap Fuarı’na gelmiş olduğundan, önümüzdeki ay İzmir’de düzenlenecek olan kitap fuarına gelemeyecekti. Söz konusu yasa değişikliği ona ancak 90 gün sonra Türkiye’ye giriş hakkı tanıyor! İyi mi? ‘ G ’ N O K T A S I BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN 5 6 7 8 9 O HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com D YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bursa ilindeki Ulubat Gölü’ne verilen bir başka ad. 2/ Eski Türklerde ölüler için yapılan tören... Bir bilgisayar oyunu. 3/ Bankacılıkta faizin başlangıç tarihi... Bir Asya ülkesinin başkenti. 4/ Makbul bir sıcak ülke meyvesi... Bir nota. 5/ Bir kuruluşa bağlı yolcu gemilerinin en eski kaptanı. 6/ Neon elementinin simgesi... Osmanlı Devleti’nin bir dönemine adını vermiş olan çiçek. 7/ Gökçeada’nın eski adı... Eskişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde bir tür helva. 8/ Dudak boyası... Su taşkını. 9/ Orhan Kemal’in bir romanı... Kamer. 1 2 3 4 SOLDAN SAĞA: 1/ Bursa’nın Nilüfer 1 ilçesinde, Türkiye’nin en uzun ma 2 ğaralarından biri. 2/ 3 Kumaşlardaki benek... Âşık, vurgun, 4 tutkun. 3/ Keçi yav 5 rusu... Müslüman 6 ülkelerde oturan Yunan asıllı kim 7 se. 4/ Şarapları in 8 celeyen bilim dalı. 5/ Uygun ve yarar 9 lı olmayan. 6/ Küçük bit1 2 3 kilere verilen ortak ad... 1 MÜ P “ elim / Acemi elim / Zavallı elim” (Orhan Ve 2 Ü Z L li)... Tavlada “üç” sayısı. 3 N E 7/ “Git, defol” anlamında 4 T R O argo sözcük... Alevi Bek 5 E L taşi ozanlarının tarikatla 6 H İ L rıyla ilgili şiirlerine verilen 7 İ K O ad. 8/ Kent elektrik akı 8 R T mını sağlayan kuruluş... 9 T A Bir göz rengi. 9/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu. 4 T Ü R K M A N İ 5 6 7 8 9 E Z E L K Ş İ P E Z E D E A Y A R A Ç K İ T S İ S İ ON T N O B İ AMP U L C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear