22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Gazeteciyazar Sedat Ergin, Ergenekon ve Balyoz davalarında yapılan usul hatalarını savcılara anlattı Ergin’den özel hayat dersi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA HSYK ile Türkiye Adalet Akademisi’nin düzenlediği “AİHM kararları ışığında ifade özgürlüğü ile medyanın sorumluluğu” oturumuna Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin ile özel yetkili İstanbul savcıları Cihan Kansız ile Mehmet Berk’in atışması damgasını vurdu. Sedat Ergin, eski gazetemiz imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk örneğini vererek Ergenekon ve Balyoz dava dosyalarında özel görüşmelerin yer aldığını, bunun da özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğini söyledi. Savcı Kansız, kendisini “Biz de neticede insanız” diye savunurken Mehmet Berk, “Olaylara nereden baktığımız önemli” dedi. ? Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, HSYK ile Türkiye Adalet Akademisi’nin düzenlediği “AİHM kararları ışığında ifade özgürlüğü ile medyanın sorumluluğu” oturumunda savcı Kansız ve savcı Berk’le tartıştı. Ergin, savcılara dosyalarda özel yaşamla ilgili tapelerin yer almasının gereksiz olduğunu ve AİHS ile güvence altına alınan özel yaşamın gizliliğinin ihlal edilmesi anlamına geldiğini anlattı. Rixos Oteli’nde önceki gün gerçekleşen ve İbrahim Okur’un yönettiği oturumun dinleyicileri özel yetkili hâkim ve savcılardı. Oturumdaki konuşmaların ardından soruyanıt bölümüne geçilince söz olan özel yetkili İstanbul savcısı Mehmet Berk, “Sayın Sedat Ergin bu kadar özel yetkili hâkim ve savcıyı bir arada bulmuşken kendisi soru sormak isteyebilir” dedi. Ergin, bunun üzerine Balyoz davası dosyasında, iki astsubay eşinden birinin diğerine hasta olan çocuğuna “rezene çayı” içmesini öneren konuşmasının yer aldığına dikkat çekerek “Bu tapelerin dosyada olması çok lüzumsuz. Ergenekon davasında dinleme tapeleri de dosyaya hiç ayıklama yapılmadan konulmuş. Bu durum AİHS’nin 8. maddesinde güvence altına alınmış olan özel hayatın gizliliğinin açık ihlalidir” dedi. Bunun üzerine oturduğu yerden söz alan savcı Berk, yürüttükleri soruşturmalarda özel görüşmelerin imha edilmesi dahil bu tür usullerin tamamını denediklerini savunarak “Yani olaylara nereden baktığımız önemli” dedi. Ergenekon savcısı Cihan Kansız ise şöyle konuştu: “Sedat Bey bizim emanete aldırdığımız delilleri görse eminim böyle konuşmazdı. Yani o kadar özel hayata ilişkin tapeler var ki biz emin olun onları öyle ayıklamaya çalışıyoruz ki... Biz neticede insanız. Basından beklediğimiz lütfen objektif olun. Son bir ayda 200 kişinin üzerinde insana Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan takipsizlik verdim. Bunu basına duyurma gibi şansımız yok.” “Siz kendi açınızdan durumu açıklıyorsunuz” diyen Ergin, iki savcıya İlhan Selçuk’un davayla ilgisi olmayan bazı görüşmelerinin dosyaya konulması örneğini vererek “Şimdi ben bunları öğrenmek zorunda mıyım?” diye sordu. Bu sırada oturduğu yerden araya giren HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer, yargılamaları devam eden davalara ilişkin konuşma yapılmasını doğru bulmadığını belirterek “Delillerin değerlendirilmesinde bir gazeteci bakış açısı ile davaya bakmak istemeyiz” dedi. Oturum sonunda HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, hâkim ve savcıları “Usul kurallarına uygularken biraz daha titiz olalım” şeklinde uyardı. Hoş Geldiniz Arkadaşlar Komisyonda muhalefetin muhalefet etmesi, iktidarın dürümlerle kuvvet kazanmış iktidarı ile engellenerek kabul edilen “üç çarpı dört” tasarısı, önümüzdeki hafta yine aynı yöntemle yasa haline gelecektir, getirilecektir. Sonuçta beş yaşına mı girmiştir, yoksa beşi bitirmiş midir bilemediğimiz bebelerimiz mektebe gidecek, artık çok geniş bir mahalle olduğumuz için, mahalle adabınca önümüze konan “paketlerden” en uygununu seçerek, evlatlarımızın başbakanımızın dediği gibi yetişmesine gayret göstereceğiz, evvel Allah... Böyledir artık Nedim’le Ahmet ve arkadaşları tam da böyle bir günde özgürlüklerine kavuşmuş oldular. Hoş geldiniz arkadaşlar, geride kalanları da Allah kurtarsın, ne diyelim! Şimdi dışarıdakilerin sayısı tahliye edilenlerden daha fazla artmıştır. Bu sözüme de bir mim koyun, çünkü Ahmet’le Nedim ve diğerleri kendi sayılarından daha fazladırlar; daha fazla kelime, cümledirler, daha fazla makale, daha fazla kitaptırlar, daha fazla gerçeğe yakındırlar. İçeride kalanlar için dışarıdakilerin gayreti de umuyorum ve diliyorum, böylece daha fazlalaşacaktır. ??? Dışarı çıktıklarında gördükleri Türkiye’nin, girdikleri zamandan farklı olduğunu Nedim de Ahmet de elbette biliyorlardır, ama şimdi daha yakından ve gökyüzünün altında daha iyi göreceklerdir. Bir meselemiz var pek çok meselemiz arasında ki, adına Stratfor diyoruz; yenidir, tam Ahmet’liktir, el atsa neler çıkar kim bilir. Bizim içinden çıkamadığımız, çözemediğimiz tarafları çoktur, ama daha yeni çıktılar fazla da bunaltmayalım arkadaşları, bir iki soruyla yetinelim... Konunun bizim de bildiğimiz en basit sorusu şöyledir: Nedir bu Stratfor denilen şey? Stratfor adlı adınca bir ABD istihbarat kuruluşudur. Daha kabul edilebilir olsun diye tarifine “bilgi toplayan ve satan kuruluş” diye yazıyorlar. Öyledir. Daha da cafcaflamak için “çağımız bilgi çağıdır ve bilgi alınır satılır bir maldır artık” da diyerek bu istihbarat işini, pek bir güzelleştirerek sunuyorlar ki, entel think tankçilerin ağzının suyu aksın. Asıl sorun bu Stratfor’la alışverişe giren bazı T.C. vatandaşlarının bulunması ve elektronik postalarda çok istihbari bazı yazışmaların gün ışığına çıkmasıdır. Çıkmasa ne güzel alışveriş sürecek, bilgi para edecek, para da bilgi haline gelmeyecekti. ??? Ama olmadı, olamadı, yine de çare tükenmedi. Şimdi güzellemenin ikinci faslı devreye girdi ve “Bunların nesi var, bunlar önemsizdir, dedikodu mahiyetindedir, hamdır, pişmemiştir” diyorlar. Öyledir, dedikodudur.. da kim bu dedikoducular. Hâşâ Başbakan’ın bu kadar yakınında dedikoducu mu olur? Hem diyelim ham bilgidir, dedikodudur, bu ham bilgiyi becerikli Stratfor işleyip hamlığını alınca, elektronik postanın bu yakasındaki isimler buharlaşacak mı? ??? Yok işin içinden çıkamadım ben. Silivri’de yatan, memleketin çeşitli hapishanelerinde “keyif çatan” gazetecilerin, aydınların ve hatta milletvekillerinin, en iyisini özel yetkili mahkemeler bilir ama, Emniyetçe “terörist” ilan edilmiş olanların böyle şifrelere dökülmüş, TR325 vs. gibi kod adları mı var? Evet, ben artık işin içinden çıkamadım, şimdi onlar epey bir zaman dinlendiler, güç biriktirdiler, taze kuvvet haline geldiler, Ahmet’le Nedim şu Stratfor işine demirinden tahtasından, incesinden kalınından bir el atsalar diyorum. Çok mu erken diyorum... Vakit kalmadı da ondandır acelem, üç beş komisyon, beş altı oturumdan sonrası hepten Stratfor’dur memleket, korkum acelem ondan. Odatv yazarları Musluk ve Çakır, arkadaşlarını cezaevinde bıraktıkları için üzgün: DÜNYA BASININDA YANKILANDI Özgürüz ama içimiz buruk ? Coşkun Musluk, hücre arkadaşı Mustafa Balbay’ın, Sait Çakır da Tuncay Özkan’ın cezaevinde yalnız kalmış olmaları nedeniyle, tahliyenin sevincini yaşayamıyor. İstanbul Haber Servisi Odatv davasında 13 aylık tutukluluğun ardından tahliye edilen Odatv yazarları Coşkun Musluk ve Sait Çakır, arkadaşlarını içerde bıraktıkları için buruk bir sevinç yaşıyor. ODTÜ’de araştırma görevlisi olan ve Odatv’deki yazıları nedeniyle tutuklanan Musluk, “Davada yeni bir gelişme yoktu. Savunmalarımızın mahkeme heyetine etki yapmadığını hissediyorduk, umutsuzduk... Tahliye kararı şaşırtıcı ve sevindirici oldu. Aslında böyle bir iddianamenin kabul edilmesi bile bizce kabul edilemezdi. Bu bir ifade özgürlüğü davası. Hanefi Avcı dışında gazeteci olmayan yok. Avcı da kitabı nedeniyle yargılanıyor.” diye konuştu. Türkiye’nin karanlık bir dönemden geçtiğini dile getirerek “Bundan sonra umarım Türkiye daha iyi bir yere gidecek... Bu tahliyeler onun işareti olsun. ODTÜ’deki görevime pazartesi gününden itibaren başlayacağım. Elimizden gelindiğince akıl ve ruh sağlığımızı korumaya çalıştık. İçeri girerken gözlüğüm yoktu, dışarı gözlüklü çıktım” dedi. Tecrit hücresinde 2 Mart’tan bu yana Balbay’la yan yana kalan Musluk, şöyle devam etti: “Ben ayrı bir hücredeydim ama bulunduğumuz bölmede kapıları açık bırakıyorlardı. Salon denilen 4 metrekare bir yerde, bir masa, iki sandalye bir televizyon ve bir buzdolabını 10 gün paylaştık. Tahliye olmasam da Balbay’la bir arada olmak teselli kaynağı olacaktı benim için. Hayat hikâyelerimiz de birbirine benziyor. Ben de onun gibi İzmir’den Ankara’ya, oradan da Silivri’ye göç etmiş biriyim. Çok iyi anlaştık, bir yılda kurulabilecek bir dostluğu 10 günde kurduk. Tahliye kararını yolda öğrendik. Balbay’ın da duruşması vardı. Beni koğuşta karşıladı, sarıldık birbirimize, sevinçten havalara uçtuk... Yüzünde üzüntünün kırıntısı yoktu. Ben onun yeniden yalnız kalmasına çok üzüldüm.” Musluk, tutuklu aydınların tümünün bir an önce serbest bırakılması gerektiğini vurgulayarak bu durumun, süreci yürütenlere de zarar vermeye başladığına dikkat çekti. Meslek sahiplerine, aydınlara, gazetecilere “Hapse girmekten korkmayın” diye seslenen Musluk, “Hapislik, mesleklerini satmış olmaktan daha kötü değil. Gerçekleri yazmaya devam etsinler, ancak bu şekilde bu haksızlıklar sona erecektir. Balbay ve diğer arkadaşlarımız, kalemlerimizi kırmayacağımızı vurgulamamazı istiyorlar... ‘Hapisten başımızı eğmeden çıkacağız’ diyorlar” dedi. ‘Tahliye sürpriz karar’ Dış Haberler Servisi Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın Odatv davasıyla ilgili olarak 1 yıl süren tutukluluktan sonra Silivri Cezaevi’nden tahliye edilmeleri dünya medyasında da yer buldu. Tahliye kararının sürpriz olduğuna dikkat çekilen yorumlarda, kararın medya bağımsızlığı açısından sınav niteliğinde olduğuna vurgu yapıldı. Tahliye haberini “Komplo davasındaki gazeteciler özgür” başlığıyla duyuran İngiliz yayın kuruluşu BBC, davayı, çok sayıda gazetecinin tutuklu bulunduğu ülkelerden biri olduğunu belirttiği Türkiye’deki medya özgürlüğü için bir sınav olarak yorumlarken ekonomi çevrelerinin gazetesi Financial Times ise tahliyeleri “ani bir değişiklik” olarak değerlendirdi. CNN International haberinde, “AKP, gazetecileri yargıladığı için ABD ve AB tarafından sert biçimde eleştirildi” dedi. İspanya’nın önde gelen gazetelerinden El Pais de tahliyeleri “Türk gazeteciler için mutlu gün” olarak değerlendirdi. Nedim Şener hayalini gerçekleştirdi Nedim Şener, 376 gün sonra ilk kez dün sabah eşiyle birlikte kızı Defne’yi okula götürdü. Şener, tahliyesinin ardından yaptığı açıklamada, kızını okula götürmeyi özlediğini söylemişti. Şener, Bakırköy’deki evinden eşi Vecide ve kızları Defne ile birlikte sabah saatlerinde çıktı. Gazetecilere tek tek teşekkür eden ve oldukça mutlu olduğu gözlenen Şener, kızı ve eşiyle birlikte el sallayarak sokaktan ayrıldı. Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şener, “Betonun içine gömülüyorsunuz. Gazeteciler açısından şöyle bir handikap var; mesteklaşları, beton dökülmüş meslektaşlarının üzerine dışarıdan beton dökmeye devam ediyor. Kendinizi savunamıyorsunuz ve sürekli infaz yapılmaya çalışılıyor” dedi. Mahkeme başkanının “Kanal kanal gezmesinler” dediğine yönelik iddianın sorulması üzerine ise şöyle konuştu: “Ben kanal kanal dolaşmıyorum, bütün kanallar burada. Hrant Dink cinayetiyle ilgili gerçekleri her yerde söylerim. Mahkemenin böyle bir talebi yok. Ahmet de konuşuyor ben de konuşuyorum. Kanal kanal dolaşmaktan kasıt nedir? Kim ürettiyse bu dedikoduyu ona sormak lazım.” Ahmet Şık da özgürlüğünün ilk gününde kızı Mina’yla dışarı çıktı. Beyoğlu Gümüşsuyu’ndaki evinin önünde kendisini bekleyen basın mensuplarını selamlayan tahliyesinin ilk gününde nereye gittiğini soran gazetecilere “Vitaminsizlikten dişetlerim çekildi. Onlara baktıracağım” diye yanıt verdi. Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Orhan Birgit, Odatv davasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Karar önemlidir ve bizler için sevindiricidir. Evet ama yetmez” dedi. ‘AİHM’nin yükü Türkiye’ Aralarında İtalya Senato Başkan Yardımcısı Emma Bonino ve eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana’nın da olduğu bir grup politikacı, parlamenter ve yazar Financial Times’e gönderdikleri mektupta, AİHM’nin ağır yükünün kökünde Rusya, Türkiye gibi ülkelerin hak ihlallerini çözmemesinin bulunduğunu savundu. Mektupta Türkiye’deki cezaevi koşullarına, tutuklamaların suiistimal edilmesine vurgu yapıldı. BAŞBAKAN ERDOĞAN: Anne Fatma Şık, tahliye haberi üzerine kurban kestirdi Yargılama sürecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliye edilmelerine “hayırlı olsun” derken yargılamalarının devam edeceğini anımsattı. Başbakan Erdoğan, TBMM’de gazetecilerin Şık ve Şener’in tahliye kararına ilişkin sorusuna, “Bülent Bey (Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç) dün güzel bir değerlendirme yaptı zaten. Hayırlı olsun diyoruz. Tutuksuz olarak zaten yargılanmaya devam edecekler” dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliyesine karar verdiği gazetecilere geçmiş olsun dileklerini ileterek “Delillerin toplanmış olması, kaçma ihtimalinin olmaması gibi sebeplerle uzun tutukluluk süreleri sona erdirilmeli, tahliye kararları verilmelidir” diye konuştu. Ana evinde büyük sevinç MAHMUT BUDAK Ergenekon’da kapalı oturum HATİCE TUNCER ‘Buruk özgürlük’ Odatv’deki yazıları nedeniyle tutuklanan Çakır da “Buruk bir özgürlük bizimkisi... 6 arkadaşımız hâlâ içerde. Dosyadaki delil durumu şimdi de tutuklandığımız gün de aynı. Hiçbir şey değişmedi ama bizi tahliye ettiler. Neden tahliye ettiler ya da o gün niye tutukladılar anlamış değilim ancak özgürlüğün gelmiş olması memnuniyet verici” dedi. Tuncay Özkan’la yan yana tecrit hücrelerinde kaldıklarını dile getiren Çakır, Özkan’ın herkese selam söylediğini ifade ederek şöyle devam etti: “Tahliye kararını öğrenince, hızlıca eşyalarımı topladık. Tuncay Özkan Türk kahvesi yaptı. Kendisi de çok içiyor. Oturduk, konuştuk biraz... Yakında kitabı çıkacak. Son hazırlıklarıyla uğraşıyor...” Yazı yazmaya cezaevinde ara verdiğini, bol bol kitap okuduğunu dile getirerek “Hapishaneyi birikim süreci olarak değerlendirdim... Bu bir yıl benim için kazanım oldu. Yaşım 24, giden zamanı telafi edebileceğim. Yarım kalan yüksek lisans eğitimime devam edeceğim. Yazmaya da devam etmek istiyorum, içimizde bir kurt var” dedi. ANTALYA Odatv davasından 375 gün tutuklu kaldıktan sonra önceki gece serbest bırakılan gazeteci Ahmet Şık’ın annesi Fatma Şık, oğlunun serbest bırakılmasıyla kurban kestirdi. Anne Şık, “Bir savaş içinde olduğunu, tutuklu olduğu günden bu yana söylüyordu. ‘Beni buraya tıkanlar bu demir parmaklıkların arkasına geçmediği sürece rahat etmeyeceğim’ diyor. Girdiği günden bu yana sözü bu. Çocuklarına bir şey demiyorum ama inşallah haksızlık yapanların, haksızlıkları kendi ayaklarına dolaşsın” dedi. Fatma Şık, oğlunun cezaevinden çıkarken kamera ve fotoğraflara yansıyan görüntüsüyle ilgili ise “Kafasında yeşil tak ke. Sakal bırakmış. Koşarak geldi. ‘Çocuğum cemaatçi mi olmuş’ dedim. Ama sağlığı yerinde görünüyor. Çok sevinçliyim” diye espri yaptı. İkinci Ergenekon davasında tutuksuz sanık Yüksel Dilsiz’in savunması kendi isteği üzerine kapalı oturumda alındı. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, başka suçtan tutuklu bulunan Yüksel Dilsiz’in istemini kabul ederek basın mensupları ve diğer sanıkları salondan çıkarırken, avukatlar ve izleyicilerin kalmasına izin verdi. Dilsiz, Bursa’da 2008’te “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçlamasıyla hakkında soruşturma açılarak tutuklandı. Ayrıca Dilsiz hakkında, evinde yapılan aramada Ergenekon dokümanları bulunduğu iddiasıyla soruşturma açıldı ve 2. Ergenekon iddianamesinde sanık olarak yer aldı. DÜZELTME ? Gazetemizin dünkü sayısında “Nedim ve Ahmet özgür” başlıklı haberimizde avukat Fikret İlkiz’e atfen “İddianamede, Ahmet’in talimat aldığı söyleniyor. Ahmet’e şaibelerin ortadan kalkması için, kitabını düzeltmeleri yapmadan yayımlaması talimatını ben verdim” şeklinde bir cümle yer almıştır. Doğrusu “Ahmet Şık’a kitabın üzerinde yaratılan şaibelerin giderilmesi için tashihlerini yapmayı beklemeden yayınlamasını söyledim” şeklinde olacaktır. Sayın İlkiz ve okurlarımızdan özür dileriz. Bendit’ten AB’ye Türkiye eleştirisi STRASBOURG (ANKA) 68 hareketinin önemli figürlerinden “Kızıl Danny” lakaplı Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Daniel Cohn Bendit, AB’nin Türkiye politikasını eleştirdi. Bendit, “Türkiye’ye karşı aptal olmayı bir kenara bırakalım. Er meni soykırımı gibi aptal, salak yasalarla Türkiye’yi vurmaya çalışıyoruz. Avrupa haksız yere Türkiye ile müzakereleri bloke ediyor” dedi. Bendit, TürkiyeAB ile ilişkilerindeki en büyük sorunu ise tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğünün bulunmaması olarak açıkladı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear