29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2012 CUMA 4 HABERLER CHP okullardaki kılık kıyafet serbestisi olarak sunulan düzenlemeye tepki gösterdi Alaturka Ombudsman Ombudsmanlık 1809 yılında ilk kez İsveç’te kurumsallaşmış, 1919 Danimarka’dan başlayarak İskandinav ülkelerinden dünyaya yayılmış, 20. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla, birçok gelişmiş demokraside yer bulmaya başlamıştır. Artık çağdaş ülkelerde iktidarın, idarenin işlem eylemleri karşısında vatandaşın şikâyetlerini inceleyecek, onun haklarını koruyacak, yargının yanı sıra bir kurum daha vardı. Türkiye ise ombudsmanlık kurumu İsveç’te ortaya çıktıktan 150 yıl sonra bile idarenin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tutulmasının siyasal mücadelesini vermekteydi ve bu amaca 1961 Anayasası ile varıldı. Ancak 1961 Anayasası’nın 114. maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır” hükmü yer alabilmiştir. İdarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tutulması bile çok partili yaşam içinde on yıllık dişe diş bir mücadeleyi gerektirmiş ve ne yazık ki ancak bir askeri darbeden sonra gelen anayasayla yaşama geçmiş olması da demokrasimiz adına utançtır. Bu utancın askere mi, yoksa sivile mi ait olduğunu ise takdirlerinize bırakırım. Yine 1961 Anayasası ile getirilmiş olan anayasal denetim mekanizmasının ise işbaşındaki iktidarın hâlâ içine sinmediğini belirtmeye bilmem ki gerek var mı? ??? Başta başbakan olmak üzere, AKP iktidarının, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruları halka şikâyet etmesi bu çarpık zihniyetin ürünüydü. Gerçekten de anayasal denetim, bütün uygar ülkelerde var olan bir demokratik kurum olduğuna göre, bu yola başvurulmasının milli egemenliğe aykırı olarak yorumlanmasını anlamak mümkün değildir. Ama demokrasiyi salt sandığa indirgenmiş totaliter buyurgan bir “en fazla oyu alanın diktası” olarak algılayan kafalara bu gerçeği anlatmak tabii ki mümkün değildi. Böyle bir ortamda bir tür ombudsmanlık olarak nitelendirilebilecek Kamu Denetim Kurumu’nun yaşama geçmesinin ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılanması doğaldı. İyimserlik idarenin her türlü denetiminin demokrasiyi güçlendireceği düşüncesinden kaynaklanırken tereddütler de bu demokrasi anlayışının böyle bir denetlemeyi hiçbir şekilde kabul etmeyip, etkisiz kılacağı endişesinden doğuyordu. Nitekim öyle de oldu. Başbakanın yakını olan geçmişi tartışmalı Nihat Ömeroğlu Kamu Denetçiliği Kurumu Başdenetçisi olarak seçildi. Türkiye’nin İşveç’ten yüz yıl sonra kendi ombudsmanına kavuşmasını, olayın iç yüzünü bilmeyenler olumlu bir adım olarak destekleyebilirler. ??? Ama ne yazık ki durum bu değildir. Türkiye’nin ilk ombudsmanı iktidara yakınlığıyla tanınmaktadır. Bunun başka türlü olmasını beklemek abesti ve böyle bir gelişme bu iktidarın tabiatına aykırı olurdu. Aslında büyük bir aldatmacadır söz konusu olan. İstenen totaliter baskı rejimini demokrasi giysisi altında saklamaktır. Tıpkı 12 Eylül 2010 referandumunda olduğu gibi. O oylamada da iktidar, askeri vesayetten ve onun eseri olan 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmak amacını taşıdığını söylüyordu. Önerileri kabul edilince herkes gördü ki askeri vesayetin yargısından çok daha ağır koşullar yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. 12 Eylül 2010 referandumuyla oluşturulan yargı, 12 Eylül Anayasası’nın bile ötesinde sımsıkı siyasi iktidarın denetimine sokmuştur. İleri demokrasinin kurumlarını, totaliter diktanın pekiştirmesi için kullanma yöntemlerinin bir yeni örneğidir, alaturka Ombudsman Mehmet Nihat Ömeroğlu. ‘Bunun adı sapıklık’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, okullardaki “kılık kıyafet serbestisi” olarak sunulan düzenlemenin aslında “yasaklar” içerdiğine işaret ederken, ilkokul çağındaki kız çocuklarına “kolsuz” giyinme yasağı getirilmesini “sapıklık” olarak nitelendirdi. CHP’nin önceki gün toplanan Merkez Yönetim Kurulu toplantısında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “kılık kıyafet” yönetmeliği değişikliği, bildiriyle kınanırken, tüm toplum kesimlerine yönetmeliğin kaldırılması için “demokratik tepki” gösterme çağrısı yapıldı. İlk ve ortaöğretimde ortak kıyafeti uygulamasının “sınıf ayrımını ortadan kaldıran, eşitlik duygusunu pekiştiren, sosyal kaynaşmayı sağlayan” bir uygulama olduğuna işaret edilen bildiride, “Hal böyle iken ve halkımızın yarıya yakını yoksulluk sınırı altında ? CHP bildirisinde, “İlkokul çağındaki bir kız çocuğunun kısa kollu kıyafet giymesine yasak getiren bir anlayış sadece ve sadece sapıklıkla açıklanır” denildi. yaşıyorken, ‘herkes çocuğunu canının istediği gibi giydirsin’ demek, en hafif ifade ile yoksullarla alay etmektir. Dar gelirli aileler sade ve ortak kıyafetler satın alamamaktadır” görüşüne yer verildi. Hiçbir çocuğun psikolojik olarak ezildiği bir ortama girmek istemeyeceği kaydedilen bildiride, getirilen düzenlemenin aslında kıyafet serbestisi değil, yeni kıyafet yasağı olduğuna işaret edildi. Bildiride, “Sözgelimi ‘okul arması dışında herhangi bir rozet veya arma takamaz’ yasağı, Atatürk rozeti ve bayrağı da kapsamakta mıdır?” dendi. Bildiride şu görüşlere yer verildi: “AKP iktidarının, Başbakan’ın buyruğu ile gündeme getirdiği yönetmeliği cehaletle açıklamanın imkânı yoktur. Bu yönetmelik çocuklarımız üzerinde yürütülen ve 4+4+4 uygulaması ile başlatılmış sinsi ve siyasi toplum mühendisliğinin bir parçasıdır. Bu yönetmelik, AKP’nin çağdaş eğitim, bilim ve laiklikten duyduğu siyasi rahatsızlığın tipik bir yansımasıdır. İlkokul çağındaki bir kız çocuğunun kısa kollu kıyafet giymesine yasak getiren bir anlayış sadece ve sadece sapıklıkla açıklanır. Getirilen düzenleme ile başörtüsünü bir sorun ve ayrışma nedeni olarak ilk ve ortaöğretime taşımak amaçlanmaktadır. O yaştaki çocuklarımızın, asla anlayamayacakları bir tartışmanın odağı haline getirilmesi ve bu nun bilerek, isteyerek, tasarlanarak yapılması tam bir cinayettir? Günlük oy kaygıları ile geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı, böyle bir kaosun içine çekmekte sakınca görmeyen ve bundan siyasi çıkar bekleyenlerin kirli yüzleri açığa çıkmıştır.” YÖNETMELİĞE TEPKİ Tüm topluma çağrı Bildiride, devletin de kıyafet alamayacak ailelere yardımda bulunması önerildi. Çocuklar üzerinden siyaset yapılmaması uyarısında bulunulan bildiride, özellikle kız çocuklarının “hedef” haline getirilmemesi gerektiği vurguladı. Bildiride, “Okullarda, yoksul, varlıklı ayrışmasına yol açılmamalıdır. Toplumumuzun bütün kesimlerini, bu yönetmeliğin kaldırılması için gerekli demokratik tepkiyi göstermeye çağırıyoruz” ifadesine yer verildi. ‘Cinsiyetçi bir bakış açısı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı (CKD) Şenal Sarıhan, kılık kıyafet yönetmeliği ile ilgili olarak “Kız çocuklarını cinsel meta olarak gören anlayış, kızların mahrem kılınıp evlere kapatılmasına evrilecektir” açıklamasını yaptı. Yeni kılık kıyafet yönetmeliği ile serbest kıyafet uygulamasına geçmesine ve türbana serbestlik getirmesine karşı tepkiler büyüyor. CKD Genel Başkanı Sarıhan, “Yeni yönetmeliğin yapmak istediği, türbanla simgelenen siyasal anlayışın çocuklarımız, özellikle de kız çocuklarımız üzerinden yeniden dizayn edilmesidir. Cinsiyetçi bir bakışla gelen ‘vücut hatlarını belli eden, şort, tayt gibi kıyafetler, diz üstü etek, kısa pantolon, yırtmaçlı etek, kolsuz tişört’ yasağı ise kız çocuklarımızın cinsel meta olarak görüldüğünün açık örneğidir. Bu anlayış, giderek, kız çocuklarının tümüyle mahrem kılınıp evlere kapatılmasına evrilecektir” açıklamasını yaptı. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel ise “Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ‘Kuran okumanın belirli bir adabı vardır’ demektedir. Bu demektir ki, başı açıkken Kuranıkerim okuyanlar edepsizdir. Bakanın bu sözlerinden cesaret alan öğretmenler de hiç kuşku yok ki, derslere giren kız öğrencilerini ‘adaba davet edecek,’ onlar da bu davete icabet edeceklerdir. Mahalle baskısı nedeniyle, sınıf ve öğretmen yetersizliği gibi bizce kasıtlı, art niyetli zorlamalarla Alevi çocuklarını da Kuranıkerim ve siyer derslerine girmek zorunda bırakan AKP hükümeti, şimdi o Alevi kız öğrencilerinin başına türbanı geçirecektir” dedi. BAKAN FATMA ŞAHİN ‘Ailelere maliyet getirmez’ DÜZCE (Cumhuriyet) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, yönetmelikle okullarda serbest kıyafet uygulamasına geçilecek olmasıyla ilgili tartışmalar üzerine, “Çocuklarımıza birkaç tane farklı kıyafet almasının aileye farklı bir maliyet sorunu yaşatacağı kanaatinde değilim. Eğer ki böyle bir durum varsa bakanlık olarak her zaman gerekli desteği vermeye hazırız” dedi. Şahin, okul kıyafeti üreten firmaların da mağdur edilmeyeceğini söyledi. Bakan Fatma Şahin, Düzce Valiliği’ni ziyaretindekonuyla ilgili soruları yanıtladı. Dünyadaki bütün örnekleri incelediklerini, belirten Şahin, komünist ülkelerde bile tek tip önlük sisteminin 1990’lı yıllarda kaldırıldığına dikkati çekti. ürkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) geleT neksel kahvaltı toplantılarının bu ayki konuğu Şişli Be‘Aday lediye Başkanı Mustafa Sarıgül oldu. Yaptığı konuşmada TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’i kasteden Sarıgül “TÜSİAD’da çıkan bir kadın sesi bizi gerçekten umutlandırdı ama o hanımefendinin sesini de yarın öbür gün kısacaklar” diye konuştu. Şişli’nin sınırlarının değiştirilmesinin tamamen demokrasi ve hukuk dışı bir olay olduğunu ifade eden Sarıgül, “İBB Başkanlığı’na aday olacak mısınız?” sorusuna “İstanbul aday arıyorsa ben yokum. Aday olmam. Kazanırım” diye yanıt verdi. olmam başkan olurum’ ‘Önlüğe de para harcanıyor’ Okul kıyafeti sektöründeki firmaların mağduriyetinin giderilmesi için gelecek yıl çalışma başlatılacağını belirten Şahin, “Sosyal yardımlar ve yoksulluğu azaltma üzerinden çok önemli projeler hayata geçirildi. Diyarbakır’da çocuklarımızın yaşam kalitesinde, ailelerin refah seviyesinde çok yol kat edildi. Önlük bedava verilmiyor. Ailelerimizin, çocuklarımıza birkaç tane farklı kıyafet alabilecek şekilde alternatifler üretmesinin, aileye farklı bir maliyet sorunu yaşatacağı kanaatinde değilim” diye konuştu. Şahin, “Sosyal politikalara ayrılan pay, 2002’de 1.3 milyar liraydı. Şu anda 20 milyar liraya çıktı. Kaynak sorunumuz, para sorunumuz yok. Yeni bir talep gelecek olursa hepsini karşılayacak durumdayız” dedi. ALEVİ KÖYLERİNE İRŞAT EKİBİ ÖNEREN EĞRİ’YE TEPKİ ‘Asimile etme memuru’ MEHMET MENEKŞE YAŞ’IN KIŞ TOPLANTISI Öncelikli gündem Suriye BARKIN ŞIK AMASYA AKP’li Amasya Belediyesi, Cem Vakfı ve Amasya Üniversitesi’nin düzenlediği muharrem ayı etkinliğinde Alevilerin talepleri ve güncel sorunlarıyla ilgili hiçbir konu gündeme gelmedi. Etkinlikte konuşan Prof. Dr. Osman Eğri, kitaplarında Alevi köylerine cami yapılmasının teşvik edilmesini, müftülüklerin Alevi köylerine irşat ekipleri göndermesini, ilahiyat fakültelerinin “dedeleri kuşatması” gerekti ğini savunuyor. Cem Vakfı, Amasya Üniversitesi ve AKP’li Amasya Belediyesi, “Muharrem, Aşure ve Kerbela” konulu bir panel düzenledi. Panele Hitit Üniversitesi’nden Prof. Eğri katıldı. Eğri, kitaplarında “...İllerdeki ilahiyat fakülteleri, il ve ilçe müftülükleri işbirliği içinde Alevilerin önde gelen insanlarıyla, dede ve babaları kuşatarak, manevi cebir uygulayarak bu kişilerin toplum üzerindeki etkisinden yararlanması, müftülükle rin Alevi köylerine yönelik ‘irşat ekipleri’ görevlendirmeleri, köye yönelik hizmetlerin imamlar aracılığıyla, onların bir eseri olarak sağlanması” gerektiğini savunuyor. Eski ABF Genel Başkanı Ali Balkız, “Eğri, Gülen cemaatinin görevlendirdiği Alevileri asimile etmek için çalışan bir memurdur” dedi . Alevilik Araştırmaları Merkezi Başkanı Ali Yıldırım “Eğri, Aleviliğin nasıl yok edileceğini kitabında açık açık söylüyor” ifadelerini kullandı. KIYAFET ÜRETİCİLERİ ‘Sektör yok olur’ SAVAŞ KÜRKLÜ ANKARA Yüksek Askeri Şura (YAŞ), olağan kış toplantısı Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında, bugün yapılacak. Şurada, öncelikli gündem maddesi Suriye ile ilgili gelişmeler ve Türkiye’nin NATO’dan talepleri. Toplantıda, TSK personel durumu masaya yatırılırken, albay kadrolarında meydana gelen şişkinlik de değerlendirilecek. Bu kapsamda, kadro fazlası albayları emekliliğe özendirecek seçeneklerin de şuranın gündeminde olduğu öğrenildi. YAŞ, Anıtkabir ziyareti ile başlayacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de şura üyeleri onuruna bir yemek vermesi bekleniyor. Teamüllere göre, Kış Şurası’nda, TSK’deki terfi ve atamalar ele alınmıyor. Toplantıya, Erdoğan, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile görevli orgeneral/oramiraller katılacak. Tutuklu YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı ile hakkında tutuklama kararı çıkan ve GATA’da tedavi gören diğer YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler ise toplantıya katılamayacak. 14 yıl sonra gelen ödül CHP’den Ömeroğlu’na ‘istifa et’ çağrısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Hrant Dink’in ceza alması yönünde oy kullanan Yargıtay üyesi Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun kamu başdenetçiliğine seçilmesine tepki gösterdi ve istifa çağrısı yaptı. CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak, TBMM’de CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile birlikte konuya ilişkin basın toplantısı düzenledi. Ömeroğlu’nu istifaya davet eden Toprak, Ömeroğlu’nun, Dink’in mahkumiyet kararı aldığını anımsattı. Toprak, “Üç bilirkişi raporunun Dink’in Türklüğü aşağılamadığını ortaya koymasına rağmen, o dönem Yargıtay üyesi olan Ömeroğlu’nun da çabalarıyla Dink’in mahkumiyet aldığını ve ölümüne kadar giden sürecin açıldığını” savundu. Toprak, “Böyle bir kişinin başdenetçi seçilmesi hakikaten Türkiye’nin ciddi bir demokrasi ayıbıdır. Bu karar, Türkiye’nin tek adamcı, otoriter gidişini de tescil etmiştir” diye konuştu. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da düzenlediği basın toplantısında, seçildiği tarihte 65 yaşını bitiren Ömeroğlu’nun Kamu Denetçiliği Kurumu Yasası uyarınca seçilme şartlarını taşımadığını kaydetti. İLHAN TAŞCI ANKARA Nihat Ömeroğlu’nun kamu başdenetçiliğine seçilmesinin tartışmaları sürerken denetçiliğe de yine tartışma yaratacak bir isim getirildi. Denetçiliğe seçilenlerden eski Yargıtay üyesi Muhittin Mıhçak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 312. maddeden mahkumiyetine karşıoy kullanan heyetteki tek üyeydi. Siirt’te yaptığı konuşmada “Minareler süngümüz, camiler kışlamız” şiirini okumasının ardından Tayyip Erdoğan hakkında soruşturma başlatılmış ve dönemin TCY’sinin 312. maddesinde düzenlenen “halkı din ve ırk farkı gözete rek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçlamasıyla Diyarbakır DGM’de yargılanmış, bu suçtan 10 ay hapis cezasına mahkum olmuş, siyasi yasaklı hale gelmişti. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ndeki temyiz incelemesinde de ceza onanırken o dönem dairenin üyesi olan Muhittin Mıhçak karşı oy kullanmıştı. Mıhçak, 23 Eylül 1998 tarihli karşıoy gerekçesinde Erdoğan’ın tartışmalara neden olan konuşmasında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını savunmuştu. Denetçiliğe getirilen Mıhçak’ın eşi Hayriye Mıhçak da AKP iktidarı döneminde Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’ne atanmıştı. ADANA Yeni yönetmelik okul kıyafeti üreten firmaları vuracak. Okul Kıyafetleri İmalatı ve Satıcıları Derneği Başkanı Ömer Ortakaya, “Uygulama yaşama geçirilirse beş milyar dolarlık sektör yok olur. Üç milyon kişi işsiz kalır” dedi. Ortakaya, serbest kıyafet uygulamasının firmaları vurmaması için bir ara formül bulunması gerektiğini belirterek “Okul kıyafeti üretimine ağırlık veren tekstil firmalarının yetkilileri olarak uygulamanın başlamasıyla birlikte Türkiye’nin işsizler ordusuna üç milyon kişi daha ekleneceğini söyleyebiliriz. Çünkü uygulama hayata geçerse beş milyar dolarlık bir sektör yok olacaktır. Bir de işin sosyal yönü var. Bilindiği gibi öğrencilerin maddi durumları çok farklı bir grafik çiziyor. Dar gelirli öğrenciler her gün aynı kıyafeti giyerse zor durumda kalabilirler. Bu çocukların gururları incinir, istenmeyen davranışlarla muhatap olurlar” diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear