19 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Ergenekon davasında Balbay’ın yargılamayı eleştiren sözlerine başkan sık sık müdahale etti ‘Savunma çok kısıtlı’ HATİCE TUNCER Esirler Dünyası Tüm dünyayı sarsan ekonomik krizin 192930 krizi ile karşılaştırılabileceğini söyleyenler haklı. Hemen arkasından o günün kapitalist dünyasının, New Deal hikâye, çareyi militarizmde aradığını ve bulduğunu söylemekte de sayısız fayda var. 1970’lerde ilk ipuçlarını bulabileceğimiz son krizin karakteri, gelişmiş kapitalist dünyadaki reel ekonominin artan bir ivmeyle canlılığını yitirmeye başlamasıyla, kâr oranlarındaki düşme eğilimiyle kendini gösterdi. Belki şaşırtıcı gelebilir, ama aynı dönem, Almanya’nın, Japonya’nın 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonra yeniden kendilerini gösterdiği, “Asya kaplanları” ve ucuz iş gücüyle Çin’in devreye girdiği yıllardır. Sonrası dünyadaki büyük altüst oluş, Sovyetler’in yıkılması, Varşova Paktı’nın dağılması, Almanya’nın genişlemesi, kapitalizmin yeni ve büyük bir pazar kazanmasıdır. Herkesi yanıltan parıltının, krizleri küçümseyen neoliberal böbürlenmenin kaynağı işte bu gelişmedir, ama genel düşme eğilimini geri çevirememiştir. ??? Şimdi ortalığı toz duman eden kriz ise söylendiği gibi yalnızca finans dünyasının balonlarının patlamasıyla açıklanamaz. Kuşkusuz balonlar patladı, neoliberalizmin siyaset üzerindeki egemenliğinin mutlak gücünün aldatıcı olduğu ortaya çıktı, ama yaşanan kriz bundan daha fazla bir şeydir. Ülkeler iskambil kâğıtları gibi birbirinin üstüne devriliyor. ABD çalkantının içinde ayağa kalkmak için dört dönüyor, krizi ihraç etmenin çaresini arıyor. AB’nin kodamanları fırtınanın bundan sonra uğrayacağı ülkeleri ve kendilerini nasıl kurtarabileceklerini düşünüyorlar. Pek çokları için Yunanistan artık kurtarılabilir ülke olmaktan çıktı, İspanya, Portekiz ve en vahimi İtalya topun ağzında ve bütün bunlar büyük AB rüyasının, Euro dünyasının sonu olabilir. ??? Ekonomi böyleyse ve kriz hızla yayılıyorsa, Çin en fazla “büyüyen” olmanın ne kadar yanıltıcı bir durum olduğunu gördükçe ve fakat çareyi kapitalizme entegrasyonu daha da derinleştirmek gibi bir büyük hatada aramaktaysa, büyük pazarını kaybetmemek için ABD’ye para aktarmakta devam ediyor ve koşar adım krize gidiyorsa işler iyice karışacak demektir. Kapitalist dünyada bölünmeler kamplaşmalar bu nedenle hız kazandı. Finansal krizden çok daha fazla ve büyük bir krizi atlatmanın tehlikeli çarelerini arayanlar yalnız ekonomik değil, silahlı külahlı birlikler peşinde. Kendi silahlı gücünü kurma hayalinden vazgeçen AB şimdi yeniden NATO’ya sığınmıştır. Afganistan dağlarında “sehven” sivil bombalayan NATO ise kendine Ortadoğu’da yeni görevler bulmuş gibidir. Tüm kapitalist dünyada yavaş yavaş oluşan, olgunlaşan fikir, krizin klasik döviz faiz dalavereleriyle, finans dünyasının emme basma yöntemleriyle çözülmeyeceği fikridir. Peki ne olacak öyleyse? ??? Kapitalist dünya, finans dünyasında balonların patlamasının buzdağının görünen kısmı olduğunu biliyor. Kriz daha derinde, yapının kendisinde. Çare olarak kilidi küflenmiş çekmecelerden çıkartılan Keynesçiliğin de işe yaramayacağı çok çabuk anlaşıldı. Öteki çekmecedeki, sürekli kullanıldığı için paslanmamış, çok yönlü yararı sınanmış militarizm silahına başvurma zamanının geldiği kanısındalar. Kundakçılar ellerinde benzin petrol mü demeliyim bidonları üstümüze üstümüze geliyorlar. Seçtikleri bölge bizim buralardır. Birbirleriyle bizim buralarda kapışıyorlar. Biz, yani halklar, yani esirler dünyası, krizlerin faturası daima kendilerine ödetilmiş olanlar, birbirimizi kırmanın derdinde, başka hesaplaşmaların içinde, ölümcül bir kâbusun ortasındayız. Bilmem uyanabilecek miyiz? Dr. DURSUN ÇİÇEK SİLİVRİ CEZAEVİ Hukuk terörü canımızı yakıyor 01 KASIM 2012 Öncelikle aklı ve vicdanı hür, demokrasi ve özgürlüklerden, hak ve hukuktan, medeniyet ve çağdaşlıktan, adalet ve insanlıktan yana olan Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarının ve ulusumuzun Kurban Bayramı’nı ve Cumhuriyet Bayramlarını biraz gecikmeli de olsa kutlar, sağlık, mutluluk ve başarılar diler, sevgi ve saygılar sunarım. Ülkemizde gündemi yakından takip eden, tarafsız ve bağımsız bir yayın politikasına, basın ve yayın etik ilkelerine bağlı gazetecilik anlayışı nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarına teşekkür ederim. Ülkemizin ekonomik sorunlarına ilave olarak iki temel terör sorunundan birinin mağduru olarak bu satırları yazıyorum. Bölücü terörü, gerekçesini ve yıkıcı sonuçlarını yıllardır hep birlikte yaşıyoruz. Ama daha yeni olan ve toplumun önemli bir kısmının henüz varlığını hissetmediği ve kabul etmediği hukuk terörü canımızı yakmaya devam ediyor. Yıllardır özgürlüklerimizi çalan özel görevli hâkim ve savcılar eliyle uygulanan hukuk terörü ve işlenen hukuk cinayetleri hakkında insanlarımızın bilgilendirilmesi çabalarına verdiğiniz destek ve katkı her türlü takdirin üzerindedir. Ancak bu sorun bütün aydınları, demokrasi ve özgürlükleri tehdit eden bir sorun olduğu için biraz daha fazla katkı ve destek bekliyoruz. Şayet biz bu hukuk savaşını kaybedersek, özel görevli hâkimler eliyle işlenen hukuk cinayetleri amacına ulaşmış olur. Bu hak ve hukuk mücadelesi asla bizlerin kişisel bir davası değildir. Sahte veriler ve taklit imzalarla bugün bizim özgürlüklerimizi gaspedenler, aynı şekilde yarın sizin, yakınlarınızın ve evlatlarımızın özgürlüklerini çalabilir. İşte bu silahlı bölücü terörden daha tehlikeli ve sinsi olan hukuk terörünü milletimize anlayacakları yolla anlatmak zorundayız. Sizlerin, özgür medyanın desteği olmadan siyasi iktidarın devletin bütün imkânlarını kullanarak özel görevli hâkimler eliyle icra ettiği bu terörle başa çıkmamız çok zordur. Sanırım Prag Mezarlığı adlı kitabı okumuşsunuzdur. Faşist Hitler’in, muhalif aydınları sindirmek ve korkutmak için kullandığı en ucuz, etkin ve adi yöntemin onlara ufukta cezaevini göstermek olduğu yazılı. Aynı yöntemler ülkemizde hayâsızca uygulanıyor. Silivri toplama kampında dört duvar arasında yaşamaya zorlanan masum aydınlara aileleri ile birlikte eziyet ve işkence yapılıyor. Adalet mülkün temelidir diyen bir devlet anlayışımız, haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında susanlar dilsiz şeytandır diyen bir inanç anlayışımız var. Buna rağmen siyasetin sopası gibi kullanılan özel görevli hâkimleri hukuk cinayeti işlemeye azmettiren güç siyasi iktidardır. O nedenle sorun büyük ve çözümü zordur. Balyoz adı verilen davada ekte yer alan bir dijital listede adım yazılı diye 16 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası veren 3 kişi hak ve adalet dağıtan hâkim olabilir mi? Bir gazetecinin valizindeki CD’den çıkan o Word dosyasını kim, ne zaman ve niçin hazırladı? Bulun diye mahkemeye dilekçeler verdik. Bizimle hiçbir illiyet bağı olmayan, çıktısı dahi alınmamış o listedekileri tanımıyorum. Davaya konu 1. Ordu Plan Semineri’nin icra edildiği dönemde İskenderun’da Deniz Er Eğitim Alayı Komutanı olarak 6.000 Mehmetçiğin eğitimi ve sorunları ile meşguldüm. Ne seminerden, ne de hazırlık çalışmalarından bilgim yok. Bu maddi gerçeği bilen mahkeme masum insanlara ağır hapis cezası vermekle hızını alamadı. Kin ve intikam duyguları ile babalık ve kocalık haklarımıza saldırdı. Böyle hukuk devleti olur mu? Yine Taraf Gazetesi’nin “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” diye pazarladığı sahte bir yazı yüzünden 3 yıldır tutukluyum. Masum insanların evine suç aleti koymak, onları yakalatmak ve askeri mahkemede yargılatmaktan bahseden bu plandaki söz konusu adli görevleri Genelkurmay veya bir Kurmay Albay fiilen icra edebilir mi? Bu adli görevleri Osmanlı’dan beri Kolluk ve Savcılık icra etmiyor mu? Bu üslup ve ifadeler, imza taklitçisi sahtekârların kim olduğunu göstermiyor mu? İçerik, üslup ve format olarak bu kadar eksik ve çelişkili bir yazıyı, icra edemeyeceği görevleri içeren bir planı bir Albay niçin yazsın? Üzerinde hiçbir parmak izi dahil fiziki ve dijital iz bırakmadan nasıl imzalasın? Kendisini ihbar eder gibi niçin piyasaya sürsün? O kâğıtlar üzerindeki 14 parmak izinin kime ait olduğunu polis neden bulmuyor. Mahkeme niçin araştırmıyor? Lütfen bu şaibeleri, sahtekârlıkları iftira ve yalanları halkımıza anlatalım. Hukuk terörünü azmettiren, faillere siyasi destek veren iktidarın işlediği insanlık suçlarını milletimize anlatma çabalarımıza destek vermeye devam edin. Ergenekon davasında tanık beyanları ve delillerin değerlendirilmesi aşamasında söz alan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, “Tanıklar kanıtlarını anlatıyor. Sınırsız suçlama, çok sınırlı savunma hakkı ile karşı karşıyayız” diye konuştu. Balbay’ın “Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir mahkemede yargılandığımız hissinden uzaktayız” şeklindeki yargılamayı eleştiren sözlerine başkan Hasan Hüseyin Özese sık sık müdahale etti. Mahkeme bugüne dek 33’ü gizli tanık olmak üzere 153 tanık dinledi. 254. duruşmasında söz alan Balbay, kendisini “CHP İzmir Milletvekili” olarak tanıttı. Tanık beyanlarının davayı getirdiği aşamayı değerlendiren Balbay, “Öncelikle davanın geldiği noktada son 67 aydır uygulamadan sonra Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir mahkemede yargılandığımız hissinden uzak olduğumuz hissini paylaşmak istiyorum. Sanık ve tanık beyanlarının Balbay’ın kitabını imzaladılar Eskişehir’in CHP’li Tepebaşı Belediyesi’nin düzenlediği “Ekonomi ve Tarım” konulu panele CHP milletvekilleri Müslüm Sarı, İlhan Demiröz, Bülent Kuşoğlu ile Kazım Kurt katıldı. Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde yapılan ve Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın yönettiği panelin ardından milletvekilleri, Mustafa Balbay’ın son kitabı “O Mektubu Yazan Bendim”i Balbay adına imzaladı. Etkinliğe yoğun ilgi gösteren Eskişehirliler ise bir an önce Balbay’ın özgürlüğüne kavuşmasını istediklerini belirttiler. (CAN HACIOĞLU) ‘Şu anda aklıma geldi, Balbay’ın yazısını da sitemize koymuştuk. Şimdi aklıma geldi, şunu da söyleyeyim’ diyor. O anda bizim bir şey söylememize izin verilmiyor. Bu şuna benziyor: 5 ay önce kaza yaptık. 5 ay sonra ‘Acı var mı’ diye soruyorsunuz. Tanıklar bizleri tanımadıklarını söylüyor ancak mahkemeniz fotoğraflarla teşhis yapmaya çalışıyor.” Özese müdahale ederek “Tanıkların beyanlarında adı geçenler soru sorabildi. Adı geçmeyenler ise sorularını yazılı olarak sorabildiler” diye konuştu. Balbay ise “Biz sınırsız suçlamaya, son derece sınırlı savunma hakkı ile karşı karşıya kaldık” şeklinde eleştirilerini sürdürdü. bu davaya getirdiği nokta ‘Bilinmeyen bir yerden üzerimize ateş açılıyor, heyet kıpırdamamızı yasaklıyor’ hissidir” diye konuştu. Başkan Özese, Balbay’a müdahale ederek “Bilinmeyen bir yerden ateş açıldığı yok. Savunma amacını aşıyorsunuz” diye uyardı. “Bugüne kadar 10 kadar tanığın benimle ilgili söyledikleri oldu” diyen Balbay, “Her tanık davanın seyrini değiştiriyor” dedi. Balbay şöyle devam etti: “Tanıkların ifadelerine göre Gaffar Okkan 5, Eşref Bitlis 10 ayrı şekilde öldürüldü. Allah aşkına bu mu adalet? Burada adalet aranmıyor. Tanıklar kanıtlarını anlatıyorlar. Tanıklar bir şey aydınlatmıyor. Kanaat hukuku söz konusu. Tanık son anda ydıntaşbaş’ın tanıklığı Balbay, sadece bir tanığın ifadelerini değerlendirmek istediğini belirterek şöyle devam etti: “18 Eylül tarihli duruşmada sadece el kaldırıp söz istediğim için 16 duruşmadan men edildim. Duruşmalardan yasaklı olduğum dönemde 27 Eylül tarihli duruşmada Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş dinlendi. Aslı Aydıntaşbaş, Danıştay saldırısından sonra Ergenekon ile ilgili yazılar yazmış. Sabah gazetesinin 25, 26, 27, 28 Mayıs 2006 tarihli sayılarında yoğun şekilde yayın yapılmış. ‘Ergenekon diye öyle bir örgüt var ki anayasasını ele geçirdik’ diye başlıklar atılmış. Ben de 2 Haziran 2006 tarihinde Türkçenin uyaklarından da yararlananak ‘Er Er Ergenekon Gel Her Yere Kon’ diye bu haberleri eleştiren bir yazı yazmışım. Sayın Pekgüzel, tanık Aslı Aydıntaşbaş’a ‘Balbay’dan ilham mı aldınız’ diye soruyor. ‘Kim kimden ilham almış’ dedim. Sayın savcı suç duyurusunda bulunmamızı istedi.” Balbay “Darbe, darbe ile temizlenmez” dediği sırada Özese yeniden araya girerek, “Burada özel hukuk yok.” dedi. Davanın giderek karmaşıklaştığını belirten Balbay, “20 Temmuz 2009’da iki bin sayfa iddianame, 56 sanık, 6 Ağustos’ta üçüncü dava ile birleştirilip 2 iddianame 104 sanık oldu. Bu iddianamenin çapı bilgisayarda 5 terabayt. Yani 120 milyon sayfa. Bir kişi bir günde 100 sayfa okusa dosyayı 3 bin 200 yılda okuyabilir. Allah ömür verirse okurum” dedi. “TBMM’ye de sitemimi iletiyorum” diyen Balbay, “Çıkardıkları yasaların uygulanıp uygulanmadığına bakmıyorlar. İç hukuk yolları tükendiği gibi dış hukuk yolları da tükendi. Artık adil, hızlı, tutuksuz yargılanma talebimizden vazgeçtik, bu davanın hukuk zeminine çekilmesini istiyoruz” dedi. Tutuklu sanık Prof.Dr. Yalçın Küçük de anadilinde savunma hakkına ilişkin çalışmalara dikkat çekerek “İngilizce ders de verdim. İngilizce kendimi daha rahat hissederim. Bazı konuşmalarımı İngilizce yapacağımı haber veriyorum” dedi. Tutuklu sanık gazeteci Tuncay Özkan, 15 dakikalık sürede 160’a yakın tanıkla ilgili kendisini ifade etmek durumunda olduğunu belirterek “İddia makamının benimle ilgili yazdığı hiçbir şey doğru değildir. Yalandır” diye konuştu. Tutuklu sanık Tümgeneral Hıfzı Çubuklu da “Burada kovuşturma değil soruşturma yapılıyor. Kuru iftirayla karşı karşıyayız” dedi. A ERGENEKON SANIĞI GÜLTEKİN’İN OĞLU KERİM GÜLTEKİN DE TUTUKLANDI Şimdi sıra çocuklarda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamuoyunun yakından izlediği pek çok davada, babaların ardından çocukların tutuklanması zincirine son olarak İP Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin’in geçen günlerde tutuklanan oğlu Ankara Üniversitesi DTCF öğretim üyesi Kerim Gültekin eklendi. DevGenç’in de kurucularından olan Sarp Kuray, 16 Haziran örgütünü kurup yönettiği, çok sayıda eylemin talimatını verdiği gerekçesiyle anayasal düzeni yıkmak suçundan 2009’da müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Halen Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunan Sarp Kuray’ın kızı gazeteci Zeynep Kuray da 22 Aralık 2011’de KCK soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek Mart 2008 tarihinde Ergenekon terör örgütünün yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklanmıştı. Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek de babası gibi Ergenekon soruşturması kapsamında geçen yıl tutuklandı. Yayıncı Ragıp Zarakolu, KCK soruşturması kapsamında 28 Ekim 2011’de tutuklanmıştı. Zarakolu, yaklaşık 6 ay sonra tahliye edilmişti. Zarakolu’nun siyaset bilimci oğlu Deniz Zarakolu babası gibi tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Oğul Zarakolu halen tutuklu bulunuyor. Çocukların tutuklanmasının son halkasına geçen hafta Gültekin’in oğlu Kerem Gültekinde tutuklanarak eklendi. Oğul Gültekin, Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ve Demokratik Gençlik Hareketi’ne (DGH) yönelik operasyon kapsamında araştırma için bulunduğu Diyarbakır’da gözaltına alınıp, Ankara’da tutuklandı. Hitler yöntemi uygulanıyor TBMM’ye sitem Bir günlük oturma eylemi İstanbul Üniversitesi (İÜ) önünde tutuklu bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması istemiyle eylem yapan Gençlik Federasyonu üyeleri dün üniversite önünde çadır kurdu. İtalyan insan hakları akivistlerinin de destek verdiği eylemde 1 günlük oturma eylemi yapan öğrenciler, arkadaşları serbest bırakılana kadar çeşitli eylemlere devam edeceklerini söyledi. (ALİ AÇAR) Kâğıttaki 14 parmak izi kimin? Cemevi kararına direnme Yargıtay, Çankaya Cemevi Derneği’nin kapatılmasını istedi, yerel mahkeme ‘Alevilerin ibadet yeri’ kararında ısrar etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, “Cemevleri ibadethane değildir” gerekçesiyle Yargıtay’ın Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin kapatılması gerektiği yönündeki kararına direndi. Böylece, mahkeme cemevlerinin Alevilerin ibadet yeri olduğu yönündeki kararında ısrar etmiş oldu. Bu karar üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gidecek ve son sözü burası söyleyecek. Ankara Başsavcılığı, tüzüğündeki “cemevlerini ibadet yeri olarak” nitelendiren ifadeler nedeniyle Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında kapatma davası açmıştı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı, “Cemevleri yüzyıllardır Alevilerin ibadet yeri olarak toplumca bilinmiş ve kabul görmüştür. Derneğin tüzüğünde yazılı bulunan ‘Cemevleri ibadethanedir’ hükmü anayasanın 2. maddesine aykırılık taşımadığı gibi kanunlarla da yasaklanmamıştır” gerekçesiyle reddetmişti. Dosyayı görüşen Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oyçokluğuyla bozdu. Yargıtay’ın bozması üzerine Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde cemevi davası dün yeniden görüldü. Yargıç Yaşar Eren, mahkemenin daha önce cemevi derneğinin kapatılmasının reddedilmesine ilişkin kararının gerekçesinin yerinde olduğunu belirterek, Yargıtay’ın derneğin kapatılması kararına direndi. Dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gidecek. Son kararı genel kurul söyleyecek. Baran Saltuk anıldı Protest müziğin öncü sanatçılarından Rahmi Saltuk’un oğlu Baran Saltuk, ölümünün birinci yılında mezarı başında anıldı. Geçen yıl evinin penceresinden düşerek hayatını kaybeden sanatçı Rahmi Saltuk’un oğlu Baran Saltuk’un Ulus’taki mezarı başında ailesi ve TKP’li arkadaşları tarafından anma töreni düzenlendi. Rahmi Saltuk, “Oğlum ve partililer, bu ülkenin karanlıktan çıkıp daha yaşanır hâlâ gelmesi için mücadele ederken Baran bu mücadelenin içinde kısa da olsa yer aldı” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear