23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 EKİM 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Genci polis kurşunuyla ölür, muhalifi zindanda çürür, çocuğu hapse sürüklenir Adaletiniz bu mu? ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Polis tarafından vurularak öldürülen 24 yaşındaki Cem Aygün’ün Keçiören’deki baba evinde dün “bayram” kutlanmadı. “Bayram” yerine evde acı ve gözyaşı vardı. Evin 7 kızkardeşinden Döndü Aygün’ün, daha fazla dayanamayarak yere yığılması, yaşanan acının fotoğrafı oldu. Çaresiz bir şekilde kızının yerde yatışını gözyaşlarıyla izleyen işçi emeklisi baba İsmet Aygün, “İşte biz her gün böyleyiz. Oğlumun suçu neydi de vurdular? Adalet istiyoruz artık” diye isyan etti. Cem’in annesi Senem, kız kardeşleri Yasemin, Aylin, Döndü, Songül, Sonay, Aynur, Nazlıcan Aygün’ün yüzlerine hüzün hâkimdi. Salona geçip konuşmaya başlamak istediğimiz sırada, içeri Cem Aygün’ün bir kardeşi hızla girerek, “Yetişin, ablama bir şey oldu” dedi. Evin arka odasına vardığımızda Cem’in Aygün ablalarından Döndü Aygün’ü ailesi, 30 Ağustos günü yerde bulduk. Bu sırada baba Cem’i polis İsmet Aygün bize dönerek kurşunuyla kaybetti. “Her gün bir kızım acıdan Dur ihtarına uymadığı fenalık geçirip bayılıyor” iddiasıyla Cem Aygün’ü derken anne Senem Ayvuran iki polis ise savcı tarafıngün, “Bizi böyle yakandan mahkemeye dahi sevk edilların evine ateş düşmeden serbest bırakıldı. sün” diye isyan etti. Öğrendik ki Döndü Aygün, kardeşinin ölümünden sonra böyle olmuş. Zaman zaman ailenin diğer bireyleri de fenalık geçiriyormuş. Baba İsmet Aygün, “Ağlayanlar, acısını dışarı atabiliyor. Döndü gibi acısını içine atanlar ise fenalık geçiriyor” diye konuştu. İsmet Aygün, bir yandan ağlarken bir yandan da anlatmaya başladı: “Bunlara polis denmez. Benim oğlumun suçu varsa, Emniyet’e götürüp cezasını çekseydi. Oğlumu vurun diye kim emir verdi? Bunlar tutuksuz yargılanıyor ve işbaşı yaptı. Adaletiniz bu mudur? Büyüklerimizden rica ediyorum. Bu canileri içeri alın. Kızım da gidiyor. Her gün bir can mı verelim?” İsmet Aygün, Ankara Emniyet Müdürü’nün kendisini muhtar aracılığıyla Emniyet’e çağırdığını anlatırken “Beni ayağına çağırdı ve ‘Olayı kan davasına çevirmeyin’ dedi. Hiçbir yetkili gelip de geçmiş olsun demedi” dedi. Baba Aygün, polis tarafından takip edildiklerini belirterek “Telefonlarımız dinleniyor, takip ediliyoruz. Sanki biz polisi vurduk da takip ediliyoruz” ifadesini kullandı. “Gelsinler, evin halini görsünler” diyen İsmet Aygün, “Buradan bir değil, 10 cenaze çıktı. Biz ölü yaşıyoruz. Ben geceleri kalkıp bakıyorum çocuğum gelecek diye. Ama gelmiyor. Ben 24 yaşındaki oğlumu toprağa verdim. 7 kızın, tek oğlanıydı” dedi. Politik bilinci olmayan insan prototipi yetiştirilmek isteniyor Düşünüyorum Hükümlü o halde öğrenciye evriliyor hapisim ? Tutuklu öğrencilere çok ağır cezalar verilmeye başlandığının altını çizen Gülşah Kurt, “Artık tutuklu öğrenci meselesi hükümlü öğrenci’ ‘h meselesine evriliyor. Terör örgütüyle ilişkilendirilmeleri nedeniyle bu öğrencilerin çok büyük bir kısmı YÖK Disiplin Yönetmeliği gereği öğrencilikten de çıkarılacak. Dolayısıyla bir süre sonra, artık tutuklu ve hükümlü öğrenci meselesi bu kadar konuşulan ve tepki duyulan bir konu olmaktan da çıkacak. Türkiye’nin gündemine tutuklu yerleşen ‘t öğrenciler’ sorununu halletmek üzere bu sürecin çok iyi planlanmış olduğunu ” düşünüyorum” diyor. HİLAL KÖSE/ALİ AÇAR TÜSİAD’ın raporunda yetkilerle ilgili önemli tespitler yer aldı Bakana etik uyarılar AYKUT KÜÇÜKKAYA Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) “yargıda etik” konusunu işlediği raporda adalet bakanına “etik uyarılar” geldi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel İnceoğlu tarafından hazırlanan raporda, adalet bakanının bazı yetkileri irdelenerek kaldırılması gerektiğine vurgu yapıldı. “Hükümet veya idarenin yargı kararlarını etkisiz kılacak şekilde karar alamayacakları anayasada ayrıca belirtilmelidir. Anayasada tamamen savcılığın denetimi ve kontrolünde olan bir adli kolluk kurulması yönünde düzenlemeye yer verilmelidir” denilen raporda adalet bakanına yönelik etik eleştiriler ve bu eleştirilere yönelik öneriler özetle şöyle: yargıç ve savcı adaylığına kabul aşaması dahil olmak üzere her aşamanın HSYK gözetimi ve denetimi altında gerçekleşmesinin güvence altına alınması, yapılacak sınavlarda nesnel ölçütlerin belirleneceğinin ve izlenen usulün şeffaf olacağının altının çizilmesi gerekmektedir. Yasada mülakat kurulu üyelerinin HSYK tarafından belirlenmesi, sorulan sorular ile cevapların kayda alınması ve mülakatta sorulacak soruların önceden hazırlanıp kurayla sorulması düzenlenmelidir. Ayrıca mevcut yasal düzenlemeye göre bazı koşullar altında adaylığın sonlandırılması Adalet Bakanlığı’nın inisiyatifindedir. Bu yetki de HSYK’ye ait olmalıdır. ? Soruşturma izninde rolü olmamalı HSYK’deki dairelerden birine ? Yargıç ve savcıların adaylığını bakanlık sonlandırmasın Anayasada Pozantı’dan nakledildikten sonra tahliye olan çocukların büyük kısmı tekrar cezaevine girdi. Çocuklar ve aileleri travma yaşıyor ‘Gözaltına alınıp bırakılan çocuklar ajanlığa zorlanıyor’ Çoktan yaşlandılar ABİDİN YAĞMUR MERSİN Pozantı Çocuk Cezaevi’ndeki cinsel taciz ve istismar skandalının ardından Sincan’a nakledilen, daha sonra tahliye olan 107 çocuktan büyük kısmı “terör örgütü adına eylem yapmak”suçlamasıyla yeniden cezaevine girdi. Ailelere yüklü miktarda ceza kesilirken aileler çocuklarının sürekli gözaltına alınıp bırakıldığını, gizli tanıklık teklif edildiğini belirtti. 41 çocuğa psikolojik ve sosyal destek sunan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Adana temsilciliğinde görevli uzmanlar, “Çocuklar normal hayata dönemiyor çünkü ya gözaltına alınıp bırakılıyorlar ya da aile tarafından ev hapsinde tutuluyorlar” dedi. İHD Mersin Şube Sekreteri Temim Selmanoğlu, skandalın ortaya çıkmasının üzerinden bir yıl geçmeden, 30’a yakın çocuğun yeniden cezaevine döndüğünü, bu çocuklardan 8’inin Mersin M Tipi Cezaevi’nde açlık grevine katıldığını söyledi. Gözaltına alınıp bırakılan çocuklara polis tarafından “gizlik tanıklık ve ajanlık” teklif edilerek baskı yapıldığını anlatan Selmanoğlu, “Çocuklar üçer beşer yeniden gözaltına alınıyor. Büyük bir travma yaşıyorlar. Haksız yere gözaltı, ajanlık ve gizli tanıklık dayatması gibi uygulamalarla ilgili şikâyet dilekçesi yazanların yanı sıra kendini dışarıya tamamen kapatanlar da var. İHD heyeti olarak birkaç çocukla görüşmek istedik ancak çocuklar bizden kaçtı. Kimi çocuklardan da ailesinin bile haberi yok. Bazı aileler gelip ‘çocuğumu bulamıyorum’ diye bize başvuruyor” dedi. Türkiye’de 700’ü aşkın üniversite öğrencisi tutuklu. Genellikle, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek ve örgüt propagandası yapmakla” suçlanan öğrencilerin dava dosyalarında, katıldıkları basın açıklamaları, mitingler, anmalardan başka “suç” faaliyeti yok. Üstelik tutuklu yargılama nedeniyle birçoğu eğitim haklarından mahrum. Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Gülşah Kurt, Avrupa Birliği’nin ilerleme raporunda 2800’den fazla öğrencinin tutuklu olduğunun söylendiğine dikkat çekiyor. Öğrencilere yöneltilen “örgüt adına suç işleme” ve “örgüt propagandası” suç tiplerinin kapsamının son derece belirsiz olduğunu vurgulayarak devam ediyor: “TMK’deki terör tanımının muğlaklığı ve ‘propaganda’ teşkil eden faaliyetlerin genişletilmesiyle, her türlü fiilin içine sokulabildiği suçlamalarla karşı karşıya kalınması sonucu ortaya çıkıyor. Öğrencilerin katıldığı her tür muhalif eylem suç olarak nitelendirilebilmekte. Bazen ders notları, yasak dahi olmayan kitaplar ve dergiler, çeşitli renkteki atkılar, şemsiye gibi eşya ‘suç delili’ olabiliyor. Kurt, başbakanın katıldığı Roman açılımı toplantısında “parasız eğitim” talebini içeren pankart açan Ferhat ve Berna isimli iki öğrencinin 8 yıldan fazla hapis cezasına mahkum edildiklerini, birkaç ay sonra ise başbakanın harçların kaldırıldığını büyük bir gururla ilan ettiğini anımsatarak “Burada başka bir mesele var” diyor. “Bu öğrencilerin ortak noktasını araştırdığınızda, hepsinin siyasi faaliyetler içinde olduklarını görüyorsunuz. Düşünen, eleştiren, kendilerine dayatılmak istenen kalıpların dışına çıkmaktan çekinmeyen, tepki göstermekten, ses çıkarmaktan geri durmayan, diğer bir ifadeyle ‘muhalif’ olan ve bunu çoğu zaman belirli bir örgütlenme içerisinde gerçekleştiren öğrenciler. Politik bilinci olmayan belli bir insan prototipi yetiştirilmek istenmesi de bu sürecin bir parçası.” Tasfiye çalışması Kürt açılımıyla ilgili basın açıklamasına giderken Ümraniye Esenşehir’de 6 Aralık 2009’da gözaltına alınan ve 2 yılı aşkın bir süre sonra tahliye edilen üniversite öğrencileri Ali Deniz Kılıç ve Baran Nayır’ın yargılandığı dava karar aşamasına geldi. Öğrencilerin örgütle tek bağının bu eylem olduğunu belirten savcı, 24 yıl 8 aydan 49 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istiyor. Baran Nayır, “Var olan durum, aslında AKP iktidarının kendine muhalif gördüklerini tasfiye etme çalışmalarının bir yansıması” diyor. Aileler hapsediyor Pozantı mağduru çocuklardan 41’ine TİHV Adana Temsilciliği tarafından pskilojik destek veriliyor. Başvuru hekimi Alev Aksungur, “Çocukların yaşadığı travma aileleri de etkiliyor elbette. Aileler yeni olaylardan korktukları için bir anlamda çocuğa ev hapsi uygulamaya başlıyor. Yaşananlar nedeniyle ilişkiler zedeleniyor, aileler parçalanıyor. Şu an merkezimizden psikolojik ve sosyal destek alan çocuklara psikolog, psikiyatr ve aile uzmanı işbirliğiyle yardım etmeye çalışıyoruz. TİHV mağdurların durumunu 6 ay ila 2 yıl arasında takip eder. Ama bu çocuklara öyle bir süre kısıtlaması getirmiyoruz” dedi. Pozantı mağduru çocukların ve ailelerinin İHD’ye ilettikleri bir diğer şikâyet konusu ise çocukların katıldıkları eylemlerden dolayı verilen para cezaları. Bugüne kadar onlarca aileye, 1000 ila 7 bin lira arasında para cezası gönderildi. İHD yetkilileri, mahkeme kararı çıkmadan ailelere Emniyet ve defterdarlık tarafından ceza makbuzları gönderildiğini, çocukların ve ailelerinin bu yolla baskı altına alındığını ifade etti. Emniyet müdürlüğü tarafından Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne açılan tazminat davasında, 5 polis aracında toplam 28 bin lira hasar olduğuna dair yetkili servis raporuna ve çocukların polisteki ifadesine dayanılarak 22 aileden hasarın karşılanması talep edildi. Dava henüz sonuçlanmamış olmasına rağmen davalı ailelerin evlerine para cezası yazıları gönderildi. Parasız eğitim istemişti Ankara Üniversitesi Antropoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisiyken tutuklanan Berna Yılmaz, Trakya Üniversitesi Makine Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ferhat Tüzer ile başbakanın katıldığı Roman açılımı toplantısında “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankart açtıkları için 19 ay tutuklu yargılandı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 8 yıl 5 ay 20’şer gün hapse mahkum edildiler. Dosyaları Yargıtay’da... Yılmaz tutuklu öğrenciler açısından bir adım mesafe kat edilemediğini söylüyor. soruşturma ve inceleme başlatma yetkisi verilip başka bir daireye de karar yetkisi tanınabilir. Anayasada soruşturma izni verip vermeme konusunda adalet bakanının rolü olmamalıdır; bakana ilgili daireden soruşturma başlatılmasını sadece talep etme yetkisi tanınabilir. ? Adalet bakanı HSYK’de olmasın Bağımsız yargı çerçevesinde adalet bakanı ve adalet bakanlığı müsteşarının HSYK içinde yer almasına yönelik anayasal düzenlemeye son verilmelidir. Adalet bakanına oy hakkı verilmeden, gerekli görüldüğünde, soruşturma ve disiplin konularının görüşüldüğü toplantılar hariç olmak üzere, kurul toplantılarına katılma hakkı tanınabilir. Tüm eylemler terörizm ? Öğrenci Kolektifleri’nden Utku Oğul: Nevruz bayramına katılmak, eşit, bilimsel, parasız, anadilde eğitim talebi “terör” suçu sayılıyor. Tutuklamalar tamamen hukuktan yoksun ve siyasi gerekçelere dayanıyor. ? Gençlik Muhalefeti’nden Ferhat Koyun: AKP kendi rejimini kurma içerisinde olduğu için toplumun çeşitli kesimlerini bir torba içerisinde yargılayıp cezaevine gönderme sürecinde. ? TKP’den Erçin Fırat: AKP, iktidara geldiğinden bu yana en çok üniversite ögrencileri ile uyuşamıyor. Yemekhane zammını protesto etmek, Metin Lokumcu’ya sahip çıkmak iktidara göre terörizm olarak kabul ediliyor. ? İç denetçileri bakan atamasın Merkeze bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak yargıç ve savcılar ile adalet müfettişlerini ve yargıç ve savcı mesleğinden olan iç denetçileri atama yetkisini tek başına adalet bakanı kullanmaktadır. Bu hüküm yargı bağımsızlığı ile uyumlu bir sonuç yaratmamaktadır, anayasadan çıkarılmalıdır. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear