24 Mayıs 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 7 EYLÜL 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER AÇEV’in projesiyle ailedeki şiddeti önlemek için babalara 13 hafta sürecek eğitim verilecek Babalığı öğrenecekler F GEN ATALAY ‘Ulus Devlet’ Krizi “Arap Dünyası”ndaki devrimci dalganın yarattığı sarsıntının, üçü de birbirinden farklı olmasına rağmen Mısır, Tunus ve Libya’da açığa çıkan bazı özelliklerinden hareketle, yaşananlara “imparatorluk” ve “ulus devlet” ilişkisinin, II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan biçiminin krizi bağlamında da bakabiliriz. Kees Van Der Pijl’in New Left Review dergisinin temmuz/ağustos sayısındaki, “Arap Ayaklanmaları ve Ulus Devlet Krizi” yazısı bu konuda bize yardımcı olabilir. Türkiye’de kadınların yüzde 42’si yaşamlarının bir bölümünde şiddete uğruyor. 2011 yılının ilk 6 ayında, çoğunluğu birinci derecede yakınlar tarafından olmak üzere 105 kadın, 8 çocuk ve 2 bebek öldürüldü. 2011’in ilk altı ayında yaklaşık 26 bin kadın; cinayet, yaralama, saldırı, tehdit mağduru oldu. Anne Çocuk Eğitim Vakfı, (AÇEV) aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla babalara yönelik yürüttüğü “Baba Destek Programı”na yeni bir proje ekledi. Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle uygulanacak olan “Şiddetsiz Aileler İçin Baba Eğitimi Projesi” çerçevesinde, 130 öğretmene Antalya’nın Kemer ilçesinde “Baba Destek Programı” semineri veriliyor. 9 Eylül’de sona erecek bu seminerlere katılan öğretmenler, daha sonra kendi okullarında babalara 13 hafta sürecek eğitimler verecek. Haftada bir gün 2.5 saatlik grup çalışmaları şeklinde yürütülen eğitimler sonunda aile içinde iletişimin güçlenmesi ve olumsuz disiplin yöntemlerinin azalması amaçlanıyor. AÇEV aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla babalara yönelik bir proje başlattı. “Şiddetsiz Aileler çin Baba Eğitimi Projesi” çerçevesinde, kendi okullarında babalara ders verecek 130 öğretmen Kemer’de seminere katıldı. lk altı ayda 105 kadın öldürüldü 3 anneden 1’i çocuğunu dövdüğünü kabul ediyor. 1524 yaş arası her 3 çocuk/gençten 1’i fiziksel istismara uğruyor. Her 10 çocuktan 3’ü evlendiriliyor. 1524 yaş arası her 10 çocuk/gençten 1’i son 12 ayda cinsel şiddete uğruyor. 2011’nin ilk altı ayında yaklaşık 26 bin kadın cinayet, yaralama, saldırı, tehdit mağduru oldu. 2011’in ilk altı ayında toplamda 105 kadın, sekiz çocuk ve iki bebek çoğunlukla birinci derecede bir yakını tarafından öldürüldü. ‘ mparatorluk’ ve ‘ulus devlet’ Bu iki kavramı da tırnak içinde yazıyorum. Çünkü, “imparatorluk” kavramını, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD hegemonyası altında, belli, sermaye birikim rejimi bir enerji düzeni, tehdit algısı üzerinde oluşan “Batı” blokunun, (IMF, Dünya Bankası, NATO gibi bu blokun askeri, siyasi, ekonomik yapısını yöneten, üreten, yeniden üreten kurumlarıyla birlikte) etki alanını tanımlamak için kullanıyorum. “İmparatorluk” kavramını, burada, oldukça geniş adeta “Batı merkezli” dünya sisteminin egemenlik ve bağımlılık ilişkilerini ifade eden bir “metafor” olarak kullanırken, “ulus devlet” kavramını dar anlamda, “bağımlı”, çoğu kez “postcolonial” (sömürge durumu sonrası), 1960’larda “yeni sömürgecilik” olarak betimlenen bir devlet biçimini ifade etmek için kullanıyorum. Kee Van Der Pijl’in vurguladığı gibi bu “ulus devlet”in üç özelliği dikkat çekiyor. “İmparatorluk”, bu “ulus devletlerin” ekonomik, siyasi modellerini, toplumsal gelişme dinamiklerini belirliyordu. Bu bağlamda, “imparatorluk”, ekonominin ve popüler kültürün kapısını Batı’nın kullanımına ve etkisine açık tutması koşuluyla devletin yönetimini, Batı blokuna bağımlı, işbirlikçi bir yönetici kesimin eline teslim ediyordu. “İmparatorluk”, devletin rejiminin, açık diktatörlükle, bir yönetici sınıf fraksiyonunun, diğerinin yerine ikame edilebileceği bir parlamentarizme uzanan yelpaze içinde kalmak, bu sınırı aşmamak koşuluyla, toplumun kendini ifade etme biçimlerine göre şekillenmesine izin verebiliyordu. Diğer bir deyişle, “ulus devletin” ekonomik sistemi, bunun dünya ekonomisine ya da egemen sermaye birikim rejimine eklemlenmesinin biçimleri, bu devletin “imparatorluğu” oluşturan devletler sistemi ve bu sistemin tehdit algıları içindeki yeri, devletin değişmezleriydi. Bu değişmezler veri olmak koşuluyla, siyasi rejim (hatta devletin biçimi) ekonomik istikrarın, toplumsal muhalefetin özelliklerine bağlı olarak değişebiliyordu. Pijl bu sisteme, “imparatorluğun vites kutusu” diyor. Toplumsal muhalefeti bastırmak gerektiğinde açık diktatörlük, toplumsal muhalefet imparatorluk düzenine itiraz etmediği ölçüde, genel seçimleri, siyasi partileri ve yalnızca düzen partilerinin hükümetlerini içeren bir parlamenter rejim şekillenebiliyordu. ‘Şiddet ortak sorun’ Seminerin ilk gününde konuşan Baba Destek Programı Proje Koordinatörü Ecehan Balta, şiddetin 1544 yaş grubu kadınlarda ölüme ve engelli olmaya yol açtığını söyledi. Her eğitim düzeyi, yaş ve statüden kadın ve çocuğun şiddete uğradığını belirten Balta, “Kentte yaşayan ya da yükseköğrenim gören kadın şiddete uğramaz gibi bir olgu yok. Şiddet, bütün kadınlar için ortak sorun” dedi. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, seminerin açılış günü için video mesajı gönderdi. Bakan Dinçer mesajında babanın, çocuğun kişiliğinin gelişiminde özdeşim modeli olması nedeniyle büyük önem taşıdığını belirtti. Son bir yılda 1524 yaş arasındaki kadınların yüzde 21’i fiziksel ya da cinsel şiddet gördüğünü söyledi. Eğitimle şiddetten arınıyorlar 40 bin babaya eğitim AÇEV, 1996 yılından bu yana uyguladığı Baba Eğitimi Programı kapsamında erkeklere yönelik eğitimler uyguluyor. Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü ve İlköğretim Genel Müdürlüğü ile işbirliğinde uygulanan bu eğitimler öğretmenler yoluyla babalara ulaştırılıyor. Ayrıca, bazı bölgelerde SHÇEK uzmanları da programın uygulanmasına destek veriyor. Bugüne kadar 41 ilde yaygınlaşan bu program ile toplam 40.090 babaya eğitim verildi. Ülkemizde şiddet konusuna müdahaleler daha çok uygulayanın cezalandırılması ve şiddete uğrayanın korunması şeklinde yapılıyor. Oysa ki özellikle erkek eğitimleri yoluyla aile içinde demokratik bir ortam yaratmak ve şiddeti oluşmadan engellemek mümkün olabiliyor. Baba Destek Programı’na katılan babalar; Olumsuz disiplin yöntemlerini daha az kullanıyor. Çocukla konuşmaya ve ona anlatmaya başlıyor. Çocuğa daha çok sevgi göstermeye başlıyor. Çocuklar daha çok zaman geçiriyor. Daha hoşgörülü. Çocuğunu birey olarak görüyor. Sözlerini tutmak konusunda daha dikkatli. Daha bilgili. Kendinden gurur duyuyor. Daha esnek oluyor. ‘Polis bana ezberletti’ Osman Yıldırım’ı öldürmesi için plan yapıldığı iddiasını yineleyen Şinal, ‘Bana, bunun amacı sorulduğunda Ergenekon tarafından talimat aldığımı söyleyecektim, bunların hepsi öğretilmişti’ dedi BALBAY’DAN CHP’L GENÇLERE HAT CE TUNCER ... Ve krizi Ekonominin kullanıma, popüler kültür alanının etkiye açılması koşullarını düşününce, “ulus devletin” krizinin, “küreselleşmenin” sözde özgürleştirici etkilerinden kaynaklanmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu kriz iki dinamiğin kesiştiği yerde ortaya çıkıyor. Bunlardan birincisi, “imparatorluğun”, ABD hegemonyasının gerilemesine, egemen sermaye birikim rejiminin, hem dünya ekonomisinde oluşturduğu eklemlenme (merkezçevre) biçimlerinin krizin etkisiyle değişmeye, hem de iç düzeninin istikrarını kaybetmeye başlamasıyla ilgili. İkinci dinamik, ekonomik krizin, özellikle neoliberal kriz yönetim modelinin, özelleştirme, toplumsal harcamaları kısma, önlemlerinin siyasi etkileriyle ilgili. Birinci dinamik imparatorluğun “ulus devlet” üzerindeki kontrol sistemini zayıflatırken ikinci dinamik, “ulus devletin” içindeki toplumsal (sınıfsal, etnik, dini gruplar arası) çelişkileri keskinleştiriyor, sömürgeciliğe karşı “siyasi bağımsızlık” kazanıldıktan sonra, “kalkınma” (ulusal proje) üzerinde kurulmuş olan toplumsal mutabakatı çözmeye başlıyordu. Böylece toplumsal nefretin, “değişim” talebinin hedefi olarak yalnızca yerel yönetici sınıf temsilcilerini (devletten sorumlu sınıflar) değil bunların iktidarda kalmasına olanak sağlayan uluslararası ilişkileri de (imparatorluk) hedef alıyordu. Bu genel çerçevenin içine Ortadoğu ve Afrika bağlamında dünya ekonomisinde halen büyük ölçüde “imparatorluğun” denetiminde olan enerji düzenini, imparatorluğun, yeni piyasalara, yatırım alanlarına ve minerallere olan gereksinimini eklememiz gerekiyor. Bu resmi, Çin başta olmak üzere yükselen güçlerle “imparatorluk” arasında bu alanlarda keskinleşmeye başlayan nüfuz alanları rekabetini de göz önüne alarak tamamlayabiliriz. Van Der Pijl’in de işaret ettiği gibi devrimci dalga “imparatorluğun” Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi ve enerji düzeni üzerindeki egemenliğini, bizzat “vites kutusu”nun kendisini sorgulayarak tehdit etmeye başladı. Bölgede Siyasal İslamın Sünni versiyonunun devrimci dalgadan yararlanarak devlet aygıtına, iktidar noktalarına ulaşmaya başlaması, NATO’nun Libya’da denemeye başladığı “model”, “ulus devlet”in yerine, yeni bir “vites” kutusu oluşturma çabalarının söz konusu olabileceğini düşündürüyor. ‘Omuz omuza olacağımız günleri bekliyorum’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, CHP gençliğine gönderdiği mektupta, “Omuz omuza olacağımız günleri sabırsızlıkla bekliyorum. Kişisel tutsaklığımız bir yana toplumsal özgürlük ve halkın iradesinin Meclis’te tam olarak temsil edilmesi mücadelesi içindeyiz” dedi. CHP Gençlik Kolları Başkanı İrfan İnaç Yıldız’a mektup yazan Mustafa Balbay, “Terörle mücadeleden eğitim sorunlarına, ekonomik sıkıntılardan toplumsal gerginliğe kadar tüm olumsuzlukların bedelini gençliğin ödediği bir dönemden geçiyoruz” dedi. Balbay, 1 Eylül’de kaleme aldığı mektubunda şunları kaydetti: “Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal ile kişisel tutsaklığımız bir yana toplumsal özgürlük ve halkın iradesinin Meclis’te tam olarak temsil edilmesi mücadelesi içindeyiz. Burada aldığım mektuplardan CHP gençliğinin de bu heyecan içerisinde olduğunu hissediyorum.” Birinci Ergenekon davasında Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli atılması dosyası sanıklarından Bedirhan Şinal’ın çapraz sorgusuna devam edildi. Şinal, Silivri Cezaevi’nden bir yönetici ile Danıştay’a saldırı dosyası sanığı Osman Yıldırım’ı öldürmeyi planladığı iddiasını yineledi. Şinal “Beni özellikle Osman Yıldırım’ın yanına göndermek istiyorlardı. Oraya gittiğimde Osman Yıldırım’a yönelik bir faaliyette bulunacaktım. Osman Yıldırım ya ölecek ya da yaralanacaktı. Bana bunu neden yaptığım sorulduğunda da Ergenekon örgütü tarafından talimat verildiğini söyleyecektim. Bunlar bana öğretilmişti” dedi. Şinal, Savcı Nihat Taşkın’ın “Size şantaj yapıldığını söylüyorsunuz? Kim size şantaj yapıyor” sorusunu “Şimdi açıklayamam. Haklarında soruşturma açılırsa o zaman açıklarım” diye yanıtladı. 5 senedir bunun için çalıştım, sonunda buraya bağladılar” dedi. Şinal şu iddialarda bulundu: “Ben savcılıktayken AKP Gaziosmanpaşa ilçesi yöneticilerinden Muzaffer Uslu avukatı Ertuğrul Yılmaz’ı gönderdi. Avukat Yılmaz savcılarla görüştü. ‘Sus Bedirhan’ diyen Ertuğrul Yılmaz’dır. Bana avukatını gönderen Muzaffer Uslu, anneannemin kirasını ödüyor” diye konuştu. Şinal “2007’den itibaren bana para akmaya başladı. İlk günler harçlık olarak veriyorladı. Anneanneme 150 bin lirayı beni kullanan, bir zamanlar benim de üye olduğum bu örgüt vermiştir. Bana vaat ettikleri bir takım şeyleri yerine getirmediler” diye konuştu. Şinal ile eylemi Bayrampaşa Cezaevi’nde planladığı iddia edilen tutuklu sanık Bayram Demir’in “Beni daha önce tanıyor muydunuz” sorusu üzerine Şinal “Hayır tanımıyordum. Bunun bana söylenmesi de planlıydı. Benim Bayrampaşa Cezaevi’nde C17 koğuşuna konulmam da bu planın parçasıydı” diye yanıt verdi. Şinal’in 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin emniyet içindeki bir örgütlenmeyle hareket ettiği ve davayı Ergenekon ile birleştirdiği iddiaları üzerine Başkan Özese “Dava Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin kararıyla birleşti. Mah kemeleri töhmet altında bırakıyorsunuz. Sözleriniz savunma sınırlarını aşıyor. Mahkemelerin bağımsız olmadığına dair net deliliniz varsa ortaya koyun” diye uyarıda bulundu. Şinal’ın “polis içinde bir cemaatin örgütlendiği” iddiaları üzerine Başkan Özese “Açıkça söyleyin, kim bunlar, hangi cemaat, somut bilgi verin” diye sordu. Şinal “badem” bıyıklı herkesin cemaatçı olduğuna ilişkin bir düşünce olduğunu, kendisinin de böyle algıladığını söyledi. “Gülen Cemaati” diye yanıt veren Şinal “Cemaat adıyla bir terör örgütü kurmuşlar. Amerika’daki bir muhteremin ismini kullanarak millete zulüm çektiriyorlar” diye konuştu. Agos için keşif ‘Amaç davaya monte’ Molotofkokteyli atılması dosyası sanıkları, Şinal’e iddianamede ve değiştirdiği önceki ifadelerindeki “Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli’ni atılmasını Sedat Peker’in adamı olduğu öne sürülen Boğaç Kaan Murathan’ın talimatıyla ve diğer sanıklarla birlikte Bayrampaşa Cezaevi’nde planladıkları” iddialarına ilişkin sorular sordular. Tutuklu sanık Murathan’ı tanımadığını söyleyen Şinal, “Polisin tehdidi ve şantajıyla Murathan’ı ve buradaki sanıkları suçladım. İşbirliği yaptım, kabul ediyorum. Bu kişileri yakmam için kullanıldım. Polisin amacı bizi Ergenekon’a monte etmekti. Fotoğraf: UĞUR DEM R Yasağa burkalı protesto Beyoğlu Belediyesi tarafından ilçede başta Mis Sokak ve Cihangir olmak üzere uygulanan masa ve sandalye yasağının ardından işsiz kalan Muhammet Şimşek adlı garson burka giyerek uygulamayı protesto etti. Yasağın altında başka nedenler yattığını belirten Şimşek, “Ben de imam hatip mezunuyum ancak kimsenin yaşam alanına karışmıyorum. Beyoğlu’nun yaşam alanına müdahale ediliyor, bine yakın kişi işsiz kaldı” dedi. Şinal çapraz sorgusu sırasında “Bazı polislerle birlikte AKP Gaziosmanpaşa ilçe yöneticisi Muzaffer Uslu’yu sekreteriyle cinsel ilişki sırasında görüntüsünü çektik” dedi. 2. Ergenekon davasında tutuklu sanık Tuncay Özkan satmadan önce polis ile birlikte bir tezgah kurarak Show TV ve Kanaltürk Televizyonu’na girip polis için bilgi topladığını anlatan Şinal “Agos Gazetesi çevresinde keşif yaptık. Agos’a saldırı için plan yaptık” şeklinde iddialarda bulundu. Başka suçtan tutuklu sanık Semih Tufan Gülaltay’ın sorusu üzerine “Cumhuriyet gazetesine atması için polislerin kendisine bomba verdiğini iddia ettiği Hakan adlı işadamının tektsil atölyesinin” yerini tarif etti ve yer gösterebileceğini söyledi. Şinal ayrıca Bostancı’da bir isthbarat karargâhı olduğunu ileri sürerek burayı da tarif etti. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear