13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 25 EYLÜL 2011 PAZAR 2 Beklenmedik şeyler değil bunlar! Bugün olmazsa yarın, diyorduk. Ama gün geçmiyor ki!.. Bir yanda Başbakan ABD’de büyük işler peşinde, öte yandan Çankaya sakini Gül Bey Almanya’larda!.. Hükümet üyeleri de kimi şaşkın, kimi üzgün, kimi ne yapacağını bilmeden liderlerini beklemekte... Liderleri de asbaşkan olarak gerçek başkanın öğütlerini dinlemekte... Durmaksızın terör haberleri... Şehit üstüne şehit veriyoruz. Oslo’larda terörcü dediklerimizin önderleriyle “devlet” adına görüşmeler sürerken niye durmaksızın bombalar patlıyor... resmi binalara baskınlar yapılıyor... Niye kan akmaya devam ediyor yurdun dört bir köşesinde? Devletin arabasıyla Van’dan İstanbul’a yollanan beş yurttaşımız yana yana öldü. İkisi tutukluymuş, üçü de mahkum. Mahkum, tutuklu, hepsi insan, hepsi yurttaş, hepsi ana baba çocukları değil mi? Üç gün yazıldı, duyuruldu, soruldu bu bile bile işlenen cinayet gibi suçun sorumlusu kim diye... Baş sorumlusu, Adalet Bakanı diye bilinen kişi değil OLAYLAR VE GÖRÜŞLER işlemezsin! Olursa da dostlar korur seni! İşte Deniz Feneri davası! Gerçekleri araştıran savcılar kapı dışarı ediliverdi; ne yapsın savcı, “gider limon satarım” daha iyi dedi... İyi Niyet Elçiliği... Nusret ERTÜRK Günün İçinden... Acılar... miydi? Görevinden hemen ayrılması beklenirdi, ama daha önce nice yanlışlıklar yapıldı, suçu yüklenen hiçbir kimse çıkmadı! Suçlular yalnızca Hasdal’larda, Silivri’lerde yatanlar, ama görev başında olup da beceriksizliklerle, bilgisizliklerle nice acılar yaratanlara bir şey yok!.. Ankara’nın göbeğinde bombalar patlatılıyor! İnsanlar ölüyor, yaralanıyor, kolu bacağı kopuyor. Yetkili bir ağız “üç tane adam” diye burun kıvırıyor! Suçu kendinde aramak diye bir şey yok! İktidara gelmişsin, artık suç muç Şimdi yeni bir bomba daha, AKP’nin kapatılması davasındaki savcıları adalet önüne çağıracaklarmış! Anayasa Mahkemesi AKP’yi “laikliğe karşı” görmüştü, yani irticanın sürdürücüsü diye suçlamış, bir iki oyla bu konuda kesin bir karara varamamış, ancak AKP’ye bir önemli para cezası vermişti... Şimdi orda burda laikliği kendine göre övmeye uğraşır görünen AKP lideri az kalsın görevinden uzaklaştırılacak, partisi de Anayasa Mahkemesi’nce kapatılacaktı. Şimdi bazı savcılar suçlanıyor. Bakarsınız o günlerin başsavcısı da Silivri’ye çağrılır. İşte günün manzarası bu! Daha daha neler var! Ama ben yazıyı kısa kesmek isterim. Sözü uzatmadan söyleyeceğini söylersin, o kadar... Y azar Ayşe Kulin’i, tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen’i tanırsınız. Her ikisi de gerek alanlarında gerekse sosyal kişilikleriyle yüz akımızdır. Ünlerine bir güzel ün daha katılmış. UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi olmuşlar. UNICEF, elçi seçimini kendisi yapıyor. BM önerisiyle kesinleşiyor. Hak eden, varlığını kanıtlayan oraya atanıyor. Yeni elçilerimiz, “ayda 25 TL ile bir çocuğu okulöncesi eğitimine kavuşturun” çağrısıyla yola çıkmış. Gazetelerde, kendi re simleriyle bu duyuruyu gördüm. Neredeyse, herkesin cebini doldurmak için yarış ettiği günümüzde, böylesine anlamlı adımı görmekten sonsuz mutlu oldum. Gazetedeki çağrıda, “hedef, 232 bin çocuğa ulaşmak” deniyor. 0 312 2903313 telefonu ile www.unıcefturk.org adresi verilmiş. En iyi yatırım, insana yapılandır. Türkân Saylan öncü oldu; arkası artarak gelecek... Karanlıklardan yakınacağına bir mum yak sözü kulaklarımıza küpe olsun... Tilkiler... Bir yarımadada üzüm yetiştiren köylülerin tavşanlarla biraz sorunları vardı. Tavşanlar üzüm salkımlarının yere yakın olanlarını yedikleri için köylüler tavşanlara kızmaya başladılar. Bazıları iki tilki getirip salmayı önerdi... Tilkiler tavşanları halledeceklerdi... Tartışma başladı... Kimisi “Bu tilki dediğiniz şeyler çok sinsidir... Bir kez adayı ele geçirdiler mi çıkmazlar... Her yeri istila edip yerleşirler...” dediyse de ada halkı karar verdi... Bir çift tilki getirilip salındı... Tilkiler çoğaldı... Önce tavşanları yediler... Köylüler tam “Oh... Ne kadar da iyiler...” dediler ki, tilkiler sessizce girip tavukları yemeye başladılar... Köylüler “Bunlar tavşanlardan beter, tavşanlar hiç olmazsa civcivleri yemiyorlardı...” diye koştular... Ama tilkilerle uğraşmak zordu... İyi gizleniyorlar, izlerini belli etmiyorlardı... Öten horozları da yediler... Hangi horozun sesi çıksa, ertesi sabah alıp götürdü tilkiler... Ortalıkta horoz kalmadı... Ortalık sessizleşti... Hindiler düşünüyorlardı... Ördekler sürü sürü dolanıp “Sıra size gelecek... Sıra size gelecek...” derken, tilkiler önce hindileri yediler, arkasından ördekleri... Tilkileri getiren köylüler “Yani elimiz kırılsaydı da bunlara fırsat vermeseydik” demeye başladılar... Karşı çıkanlar ise “Söylemiştik, bunlar bir defa geldi mi gitmezler... Her yere yerleştiler... Gözleri de doymuyor... Ne bulsalar yiyorlar...” diyorlardı... Kümesler boşalınca tilkiler mutfaklara girmeye başladılar... Özellikle kadınlar meydanlara toplanıp “Güzel günler göreceğiz çocuklar” diye şarkı söyleyip eve döndüklerinde baktılar ki mutfaklar boşalmıştı... Tenceresini, tavasını tamtakır görenler “Yani bu kadar da olmaz... Doymak bilmiyor bu tilkiler” dediler... Karakola gittiler... Komutan dertliydi: “Benim de kuşumu yediler... Kuşum kalkmıyor...” diye yakındı... Hikâye bu kadar... “Hani sonu yok mu hikâyenin?” derseniz... Sonunu siz getireceksiniz... C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear