13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 25 EYLÜL 2011 PAZAR 14 “Daryal, kalabalığın arasındaki üniformalı asker sayısına şaştı, sonra hatırladı: NATO, Türk ordusunun terk ettiği üsleri boş bırakmamış, adadaki kontenjanını son iki yılda üçe katlamıştı. NATO’nun Kıbrıs’a yaptığı askeri yığınağın resmi gerekçesi, Müslüman halkla Ortodokslar arasındaki tarihsel kan davasının yeniden başlamasını önlemek olarak gösteriliyordu. Oysa doğru gerekçe, birkaç yıl önce Kıbrıs karasularında bulunan petrol rezerviydi. Hilale karşı güya ittifak kuran Haçlılar arasındaki gizli rekabet, ‘Kıbrıs petrolüyle daha da önem kazanan Doğu Akdeniz hangi haçın kontrolüne girecek, Ortodoks Rusya’nın mı, yoksa Hıristiyan Batı’nın mı?’ bilmecesinde uyukluyordu. Haçlı ittifakında gerçek müttefikler, Katoliği, Protestanı, Ortodoksuyla AB ve ABD’li Hıristiyanlardı…” Yukarda okuduğunuz satırlar, “Türkiye devletinin yok olduğu” kurgusu 2026 yılına ayarlı olup, 2008 yılında yayımlanan Destina* adlı romanımda yer almaktadır. Vahim gelişmelere gebe, gerilimli bir zaman dilimine girdi ülkemiz. Ne gariptir ki PKK’nin yeniden yoğunlaştırdığı terör eylemlerindeki son saldırıların, İsrail’le itiştiğimiz sürece denk gelmesi, kimse tarafından dillendirilmedi. Oysa İsrail’in Türkiye’ye karşı PKK ve Ermeni terörünü destekleyerek misilleme yapacağı, bizzat İsrail gazetesi Yedioth Ahronot tarafından iddia edilmişti! Ekleyin böyle bir olasılığın üstüne Kıbrıslı Rumlarla Doğu verdi, ama Filistin çekincesiz vermedi. İsrail, petrol aramalarına yeşil ışık yakan ABD’nin de onayıyla bugün Türkiye’yi işte bu “çekincesiz vermezlik” yüzünden köşeye sıkıştırıyor. Son günlerde ülkeyi kana bulayan PKK’nin sözde şubesi “şehir terör grubu”nun, PKK’den görece bağımsız ABD ve İsrail beslemesi bir yan grup olmadığı ne belli? Böyle bir mantık, hem MİT ile PKK’nin gizli pazarlığını dışarı sızdıranın MOSSAD ajanı olduğunu açıklar, hem de MOSSAD’ın PKK’nin yönetimine en üst düzeyde sızdığını doğrular… Başbakan’ın “gerekirse savaşırız” tehdidinin altında, PKK terörüne İsrail desteği, Akdeniz’de Rum Kıbrıs ile İsrail petrol ortaklığı var. Filistin, bahane gemisi. Başbakan Erdoğan’ın dörtte üçü boş bir BM Genel Kurulu’nda esip gürlemesi, nasıl bir köşeye sıkıştığımızın göstergesi. Türkiye’nin Akdeniz’deki kumpasa misilleme yapacak ne petrol platformu var ne de devlet olarak uluslararası meşruiyeti bulunmayan KKTC ile anlaşmasının geçerliliği. Zaten PKK ile baş edemezken, güya İsrail’e kafa tutacak ordusunda da ulusalcı muharip komutan kalmadı, hepsi içerde… İsrail ile girişilen bu boy ölçüşme, aziz dostum Ali Sirmen’in deyişiyle** “Tayyip Erdoğan’da yeni Nâwsır arama çalışmaları”, nasır bulup bağırta bağırta basmakla da sonuçlanabilir. Yeter ki 2026’da Destina’nın roman kurgusu, bölge gerçeği olmasın! *Literatür Yayıncılık, 2008 **Cumhuriyet, 22 Eylül 2011 “Evraklarımızda hiçbir eksiklik olmaması, tamamen bize ait bir fazlalık.” NAZIM ALPMAN Haç, Hilal ve PKK Akdeniz’de petrol ortaklığına girişmeyi… İsrail’in Davos 2009’daki “one minute” çıkışının faturasını ödetmeye başladığı açık değil mi? Anladığım kadarıyla Türkiye ile İsrail’in arasının açılması, 2008 yılına dayanıyor. Başbakan Erdoğan’ın mevkidaşı Başbakan Olmert’le yaptığı dostane görüşmenin ertesi, İsrail Gazze’yi bombalıyor ve Türkiye’den elbette ki habersiz yapılan bu bombalama, sanki bir gün önce Başbakan Erdoğan’ın bilgisi dahilindeydi algısı yaratıyor. Türkiye, haklı olarak sırtından bıçaklandığını düşünüyor ve ipler kopuyor. İki ülkenin arasındaki Fotoğraf: DAN EL COLAGROSS gerilimin tırmanma takvimini: 2008’de sırttan artan ağırlığına rağmen, ABD bıçaklanma, 2009’da “one demektir. minute” krizi, 2010’da Mavi Ama AKP iktidarını ABD’de Marmara saldırısı, 2011 Rum “muktedir” kılan da İsrail’dir. Kıbrıs’la petrol ortaklığı, diye Filistin konusunda savunulması çıkarınca, bencileyin durum açık! giderek güçleşen ve yalnızlaşan İsrail, son yıllarda Rus asıllı, tam İsrail, AKP’den “verdiği lobi anlamıyla faşist ve ülkeyi eninde hizmeti” karşılığında çekincesiz sonunda yok edecek bir çılgınlığa destek istedi. Türkiye, iyi sürükleyen “Eşkenaz”ların devlette geçinmek istediği İsrail’e destek gazeteciliğinden insanlığına çok güvenip sevdiğim Nazım Alpman’ın kalemidir. Aynı konuyu yazar, aynı mesajı veririz, Nazım’ı gülerek okur, bana öfkelenirler ve onun zarif oturtmalarını gıptayla izlerim. Nazım Alpman, muzip özgünlüğüyle yine harika bir kitap yayımlamış: Yollardan Sonra (GOA Yayıncılık, 2011). Okurken hem diyarlar geziyor, birbirinden ilginç bilgiler ediniyor, hem de eğleniyorsunuz. Bu kitapta, İsviçre’de Cindy Crawford’la röportaja giderken, yoldan çevrilip Şanlıurfa’ya gönderilen ve kendisini yirmi erkekle başbaşa kebap yerken bulan gazetecinin dramı var! Ama Acara’dan Batum’a, Safranbolu’dan Şanlıurfa’ya, yalnız yollarda öğrenilebilecek insanlık maceraları da var. Yazarlıkta, muzipliğine imrendiğim bir kalem vardır, o da Gündemi Yakalayamamak Sanırım şu sıralar dünyanın hiçbir ülkesinde gündem Türkiye’deki kadar hızlı değişmiyor. Bir hafta, on gün gibi dar bir zaman dilimi içinde başka ülkelerde yaşansa toplumun şirazesinin kayacağı olaylar gelişiyor. Hangi birini yazacaksınız? İsrail’e neredeyse savaş ilan edeceğiz; Başbakan yaptığı basın toplantılarında bu olasılığı yok saymıyor. Kıbrıs açıklarında sondaj krizi giderek derinleşiyor; savaş gemileri ve uçakları teyakkuz durumunda, her an bir sıcak çatışma çıkabilir. Türkiye, komşusu Suriye ile ipleri kopartırken, topraklarımıza Amerika Birleşik Devletleri’nin füze kalkanları yerleştiriliyor. Başbakan sert bir dille Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi terslerken, ağırbaşlılığı ile tanıdığımız Cumhurbaşkanı da diplomatik sınırları zorlayan benzer bir üslupla Almanlara sert çıkıyor. Bir savaşa doğru yol mu alıyoruz? Eğer bu gerçekten bir olasılıksa o zaman karşımızda bir cephe oluşturarak hedefi büyütmenin ardında yatan mantık ne? Anlamak mümkün değil. Ya içerisi? Birbiri ardınca Şırnak’ta, Van’da, Hakkâri’de, Diyarbakır’da askerler, polisler, korucular, erkek ya da kadın siviller teröre kurban gidiyor. Başkentin ortasında bombalar patlıyor, insanlar ölüyor. Topluma şiddet, öfke, kin tohumları ekiliyor. BDP ise hâlâ TBMM’nin dışında; toplum, bundan sonra girseler ne olacak, girmeseler ne olacak diye düşünmeye başlıyor. Şiddet, dehşet, terör derken, toplumun gözünde “Kürt sorunu” yeniden “terör sorunu”na indirgenip bu alandaki tartışmalar da giderek 1990’ların başındaki düzeyine iniyor. Barış çağrılarının yerini milliyetçilik çığlıkları alıyor. Gidiş hiç hayırlı bir gidiş değil. Toplum önünü göremeyeceği bir karanlığa doğru çekiliyor. Bunun ise Türk ya da Kürt bu ülkenin insanlarına hiçbir yararı yok. Ülke sürekli kanıyor, toplumun enerjisi boş yere tükeniyor. Bu arada bir uluslararası kredi değerlendirme kurumu Türkiye’nin kredi notunu yükseltip Türk Lirası üzerinden yatırım yapılabilir ülke ilan ediyor. Bankerlerde, spekülatörlerde, fırsatçılarda bir sevinç ki dozunu sormayın gitsin! Kısa zaman içinde Türkiye’ye geleceğini umdukları “en az” bir milyar doların paylaşım hesaplarını yapıyorlar. Yandaş medya da “komşuda pişer, bize de düşer” yaklaşımıyla bir yandan savaş çığırtkanlığı yapar, bir yandan terör olaylarını manşetlerinden indirmeyip topluma sürekli gaz pompalarken, bir yandan da “büyük ekonomi”, “büyük devlet”, “güçlü iktidar” goygoyculuğu yapıyor. “Standard&Poor’s”un Türkiye’nin kredi notunu yükseltmesi, “kendi parasıyla borçlanabilir duruma geldiğinin ilanı” doğal ki makroekonomi açısından olumlu bir gelişme, fakat bu gelişmenin sokaktaki insanın hayatını bizim gibi gelir dağılımının olabildiğince çarpık olduğu ülkelerde aynı ölçüde etkilemesi olanaklı değil. Türkİş’in 2011 verilerine göre ülkemizdeki yoksulluk sınırı 2.835 TL. Bu, dört kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir geçim düzeyini sağlayabilmesi için günlük harcama tutarının yaklaşık 95 TL olduğu, bir başka açıdan geçerli asgari ücretin 4.5 katı olduğu anlamına geliyor. Öyleyse nedir bu goygoyculuk, bunu da anlamak mümkün değil. Demek istediğim, olaylar olağanüstü bir hızla aralarında yarışır ve bu yarışa her gün yenileri katılırken, yazar hangisine el atsın da gündemi yakalayıp güncel kalabilsin? Bir futbolcunun ofsayta düştüğü gibi biz de arada bir gündemin dışına düşüyoruz, hele haftada üç kez yazınca bu daha da sık oluyor. K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr Milas’ta Beklentiler Antik “Mylasa”da 2 bin yıl önceki şenliklerden esinlenilerek düzenlenen “MS 2011” festivalinin “Dünden Bugüne Milas” panelindeki “yarın”a yönelik önerilerimizi bu yazıya bırakmıştım. (22 Mayıs 2011) Panelin, restorasyonu sürmekte olan tarihi Çöllüoğlu Hanı’nın taş avlusunda yapılması; sergilerin Milaslı Turhan Selçuk’un adı verilen “Karikatürlü Ev”e dönüştürülmüş asırlık Mehmet Ağa Konağı’nda düzenlenmesi; kentin anılarını taşıyan Hacı İlyas Meydanı’na pazarlar”ın korunarak yaşatılması için AVM’ler ile süpermarketler kaldırılmalı; yeni talepler mutlaka “kent dışında” planlanmalıdır. Bunların “pazar günleri” açık olmalarına son verilmeli; halkın tatil günlerini değerlendirmesi için çevredeki Beçin, Labranda gibi tarihi alanlar özendirilmelidir. 3 Gece yaşamı: Milas’ın uzun “yaz geceleri”nin ıssızlaşmasını önlemek için, kentin geç saatlere kadar yaşaması amaçlanmalıdır. Örneğin “yazlık sinemalar”ın yeniden açılması ve çarşıdaki dükkânların gece yarısına kadar açık olmaları sağlanmalıdır. 4 Eski evler: Bakımsızlıktan hızla yok olan eski “Milas evleri”nin hem varlıklı sahiplerince “konut amaçlı kullanım”ı teşvik edilmeli; hem de kamunun, örneğin “lojman” gereksinimi bu yapılarda karşılanmalıdır. Belediye başkanı, kaymakam, üst düzey bürokratlarının “konut”ları için “tarihi Milas evleri” değerlendirilmeli, böylece “halka önder” olmaları sağlanmalıdır. 5 Ova korunmalıdır: Bereketli ve tarihi “Milas Ovası” kesinlikle imara açılmamalı; kentin gelişme alanları “yamaç”larda, aynı konuma sahip “antik Mylasa” kalıntıları gözetilerek planlanmalıdır. 6 “Site” yerine “mahalle”: Yeni gelişme bölgelerindeki yerleşim planları, “sokak”ları, “AVM yerine çarşı”ları ve “meydancık”ları içeren “mahalle” düzeninde yapılmalı; blok nizam yapılaşma ve “siteleşme”den vazgeçilmelidir. 7 Turizmde pansiyonculuk: Kenti “ev sahibi” olgunluğunda ve kazanımlarıyla kültür turizmiyle buluşturabilmek için, özellikle kimlikli ve tarihi semtlerde “aile pansiyonculuğu” özendirilmeli; belediye ve Turizm Bakanlığı desteğiyle “pansiyon turizmi” temel olmalıdır. Başkan Tokat ve ekibinin, kentteki duyarlı çevrelerin katkılarıyla bu hedefleri de yaşama geçirebileceğine inanıyoruz... Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Arasta AVM’lere karşı... ait restorasyon projesinin tamamlanması; belediye binası için Hadi Eskişar Konağı’nı kamulaştırması gibi girişimler alkışlanacak uygulamalardı. Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ı bu duyarlılıktan ötürü kutlarken, kentin bundan sonraki gelişiminde “kimlikli yaşam” için başka nelerin yapılması gerektiğini de konuştuk. Tarihi yapılar ve başta arasta olmak üzere kentin eski dokusunu barındıran “bakımsız” kesimleri “yaşatarak koruma” hedefi önemli. Bunu hedefi desteklemek ve kent genelinde de etkili olabilmesini sağlamak için, yeni imar uygulamalarında nasıl kararlar alınmalıydı? Milas’ın “Mylasa”ya yakışır gelişimi için önem kazanan bu soruların panelde paylaştığımız yanıtları şöyle özetlenebilir; 1 Yayalaştırma: Başta Çöllüoğlu Han ve Arasta olmak üzere tarihi merkez mutlaka “otomobil işgali”nden kurtarılmalıdır. Kentsel sitte “yayalaştırma”, imar düzeninde öncelikli hedef olmalıdır. 2 AVM’lere sınırlama: Milas’ın tarihi kimliğinde çok özel yeri ve zenginliği olan arasta ile “geleneksel çarşı ve BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com SEDAT YAŞAYAN Kimlikli kent için T.C. İZMİR 22. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İLANEN TEBLİGAT DOSYA NO: 2008/5315 ALACAKLI: DENİZBANK A.Ş.Büyükdere C. No: 106 Esentepe/İSTANBUL VEKİLİ: Av. M. Serdar ÜNAL & Av.E.Sertan FERUZOĞLU Gaziosmanpaşa Bulv. NO:10/1 Kat:l Batı İş Merkezi Pasaport/İZMİR BORÇLU: Yasemin Çeneli (T.C. Kimlik No: 47554547810) 1820/6 Sk. No:39 D:6 Bostanlı/İZMİR 1820/2 Sk. No:32 D.6 Bostanlı/İZMİR BORÇ MİKTARI: 503,175.33TL (Takip Çıkışı Tutarı) Yukarıda adı, adresi yazılı alacaklıya olan borcunuzdan dolayı hakkınızda başlatılan 6 Örnek İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu İle icra takibinde; Fatma Yıldız Şentürk adına kayıtlı; İzmir ili, Bayraklı İlçesi, Mansuroğlu Mah. de tapunun, 3969 ada, 1 parsel, 86 cilt, 8594 sahifede kain 2.190 m2 yüzölçümlü, 1/48 arsa paylı, B Blok, 4.kat, 13 bağ. böl. no.lu, Mesken vasıflı taşınmazın satılarak paraya çevrilmesine karar verilmiş olup, tanzim edilen 20.09.2011 tarihli gayrimenkul açık arttırma ilanının tarafınıza Teb. Kanunu’nun 21/2 maddesine göre tebliğe çıkarılmasına karar verilmişse de, Nüfus kayıt sisteminden, SGK kayıtlarından ve zabıtaca yaptırılan tetkik ve tahkikatta da ikametgah adresinizin tespiti mümkün olmadığından, Gayrimenkul Açık Arttırma İlanının ilanen tebliğine karar verilmiştir. Söz konusu taşınmaza İzmir 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/484 Esas, 2011/720 K. Sayılı kesin karar ile 180.000,00 TL değer takdiri edilmiş olup, işbu değer üzerinden satışa çıkartılmıştır. Taşınmazın birinci satışı 22/11/2011 Salı günü, saat 10.00 ile 10.10 arasında İZMİR ADLİYESİ, D4 Blok, Bodrum Kat, İZMİR 22. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’ NDE açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış ve paylaştırma masraflarını geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla taşınmazın ikinci artırması 02/12/2011 Cuma günü, saat 10.00 ile 10.10 arasında İZMİR ADLİYESİ, D4 Blok. Bodrum Kat, İZMİR 22. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’ NDE açık artırmaya çıkarılacaktır. İkinci artırmada ise rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve tahmin edilen kıymetin %40’nı satış ve paylaştırma masraflarını geçmesi şartıyla en çok artırana ihale otunur. Başkaca lüzumlu izahat Müdürlüğümüz 2008/5315 sayılı dosyasından alınabilir. İş bu 20.09.2011 tarihli Gayrimenkul Açık Arttırma İlanı tarafınıza ilanen tebliğ olunur. 21.09.2011 (Basın: 59413) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Bursa’nın Mus 1 tafakemalpaşa ilçesinde bir kaplıca. 2 2/ Asya’da bir göl... 3 İnsan bedeni çevre 4 sindeki manyetik alan. 3/ İslamlıktan 5 önce Kâbe’de duran 6 üç puttan biri... 7 Ruh. 4/ Karadeniz’in kuzeyindeki 8 iç deniz... Akım 9 şiddeti birimi kilo1 2 3 4 5 6 7 8 9 amperin kısa yazılışı. 5/ Gümüşbalığı. 6/ Polon 1 S İ N İ R O T U ya’nın plaka imi... Lifleri 2 E V E L E M R A dokumacılıkta kullanılan 3 M E K İ N B A Ğ değerli bir bitki. 7/ Os 4 İ Z İ N B A Ğ I manlılar döneminde Roma 5 Z R E S İ T A L kentine verilen ad... Halk 6O K K A B A N edebiyatının en yaygın şi7 T O Y F İ Ğ İ ir türü. 8/ Çiftlik uşağı... A L P Hz. Muhammed’i övmek 8 U M A M İ A T E R İ N A ve ondan şefaat dilemek 9 amacıyla yazılan kaside. 9/ Antalya’nın Finike ilçesinde, Bodrum Müzesi’nde sergilenen ünlü bir batığın çıkarıldığı burun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Avrupa’da bir başkent. 2/ Vücutta biriken azotlu bileşik... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. 3/ Azerbaycan’ın para birimi... “Terlemeden kazanan zalimler / Can verirken soluması zor imiş” (Dadaloğlu). 4/ Bir tür spor ceket... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 5/ Ayağın yüksek olan üst bölümü. 6/ Bir nota... Japonların ulusal giysisi. 7/ Bir meyve... Belirti, iz. 8/ Süpürgeotu... Konya ilinde bir baraj. 9/ Güzel yapraklı bir saksı bitkisi... Soyundan gelinen kimse. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear