23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 SAYFA CUMHUR YET 27 AĞUSTOS 2011 CUMARTES Gecekondu Öğretmenliği GÖRÜŞ İ. GÜRŞEN KAFKAS Maymuncuk Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr. Osman Elbek, sağlık alanına “performans” adıyla uydurulan şeyi “maymuncuk” olarak değerlendiriyor:“Artık ‘performans’ maymuncuğu tüm sağlığın, sağlık çalışanlarının, hastaların, eczacıların ve sağlık hizmeti ile ilişkili olan tüm tarafların algısını kökten değiştirecektir. Bu maymuncuk sayesinde eskinin ‘verimsiz’ ve ‘hantal’ sağlık kurumlarında yaşanan motivasyon kaybı, o güne kadar tahayyül edilmeyen bir para miktarını kazanabilme olasılığı ile kışkırtılacak, hastalar bu kışkırtılmış ‘sağlık’ ortamında hekime, sağlık çalışanına para kazandıracak bir meta haline getirilecek ve en önemlisi sağlık hizmet alanında bilgi asimetrisini yetkisinde tutarak iktidar kuran hekimlik ve tıp kurumu, gerek yaşamı medikalize ederek, gerekse meslek değerlerinden kopmuş bir teknisist bakışla para getiren işlemleri arttırarak, sağlık hizmet alanını cirosu yüksek ‘verimli’ bir sağlık piyasasına dönüştürecektir.” Sağlık piyasası sayesinde evrim tersine işleyecek. Maymundan gelen insanlar maymuna dönecek. Gül Coşkun, yıllardır hem öğretmen hem de öğretmen örgütçüsü olarak eğitim ateşini yüreği, bilinci ve emeğiyle yakanlardandır. Epeydir, Ankara’da, Hüseyin Gazi’ye yakın bir gecekondu semtinde bir okulda. İzlenimlerini aktardı bize: “Hüseyin Gazi, KarapürçekEski Yol denen bu yere, üçbeş yıl öncesine kadar Ulus’tan otobüse bindiğimizde boş yer bulup oturuyor, gazetemizi ve kitabımızı okuyarak geliyorduk. Ayakta kaldığımız nadir zamanlarda ise öğretmen olduğumuz her halinden belli olan bizlere daha bir saygı vardı, oturmamız için yer veriliyordu. Şimdi ise küçücük çocuğunu oturtmuş kişiler, bizlerin yerine giyim kuşamıyla kendine benzeyenlere yer vermeyi ilke edinmiş durumda. Birileri, bizi bize mi düşürdü, birbirimize bakışlarımız mı değişti, başardılar mı bunu? Umarım yanılıyorumdur!” Gül öğretmene göre, gecekonduda öğretmen olmak; “Bana gereksinimleri var, ellerindeki tek kaynak benim, burada çalışmalıyım” kararlılığının yanında çaresizliği de getiriyor: “5. sınıftan itibaren öğrencilerindeki kopuşları görüyorsun. Semtin erkekleri, çevresindeki modellere ayak uydurmaya başlayıp sokağa salınıyorlar, tam bir kabadayı olup ders filan da çalışmıyorlar. Daha ilkokul ikinci sınıftayken onlarla baş edemediğini mızmızlanarak söyleyen güçsüz aileler, onları hepten salıveriyorlar. Kızlarsa hep daha olgun, mücadeleci ve akıllı, ama onlar da birer küçük hanımefendi giysisine büründürülüp ev işleri yükleniyor. İlköğretimi bile zar zor bitiren kıt akıllı, yobaz ağabeylerinin, liseye gitmemeleri yönündeki baskısıyla karşı karşıya bırakılıyorlar. Baskı, baskı üzerine ve çözüm ev baskısı yerine koca baskısını yeğ tutmaya kadar gidiyor. Liseyi okuyanların birçoğu, dershaneye gönderilemediği için lise mezunu olarak kalıyor.” Velilere gelince: “Sevildik mi baştacı yapıyorlar ve de bizi terapistleri yerine koyuyorlar. Dürüst, çalışkan ve onlara önem veren öğretmeni biliyorlar ve o öğretmen onlarla bir sorun yaşamıyor. Sorun, onların bilinçsizliğinde gizli. Her sabah çocuğunun çantasını taşıyarak onu okula getirmek, iyi annelikle eşdeğer tutuluyor; bu arada biz öğretmenleri görmeleri, incelemeleri, bizlerle girişçıkışlarda iki laf etmeleri en büyük mutlulukları, terapileri sayılıyor. Eğitime gerekli önemi ve katkıyı ne sağlayabiliyor ne de çocuklarının ödevlerinde yardımcı olabiliyorlar. Bizleri en çok üzen ve de yoran da velilerin hâlâ kendilerini yetiştirememiş olmaları. Nasıl yetiştirsinler ki! Gelmiş köyden; ardından kardeşini, komşusunu getirmiş ve günü yine o insanlarla geçiyor. Köyde olsa en azından sağlıklı beslenecek, o da yok. Bu yüzden şehirde, köy hayatı yaşadıkları da söylenemez. Yoksa daha düne kadar buz gibi soğuk, penceresikapısı kırık sınıflarda ders yapmak umurumuzda bile değil.” 21. yüzyıldayız. Gül öğretmen, başkentin hemen ucunda yurttaş yetiştirmeye çabalıyor... Şiirde, Düşüncede Yenileşme ve Tevfik Fikret Tevfik Fikret, şiirlerindeki erdemli, yürek dolusu seslenişi ve düşüncelerindeki, haksızlığa karşı koyuşuyla tanınıyor. “Kıran kırana da olsa / kırıl, düş, / fakat sakın eğilme…” diye haykırıyordu. Atatürk, “Ben, devrim ruhunu ondan aldım. Fikret’e yetişemedim, onun bütün eserlerini okudum” diyerek övgü ve üzüntülerini dile getirmişti. Tevfik Fikret, aydınlanma ve çağdaşlaşmayı dinsizlik sayan bilgisizlerle; bunu ölçü almışlarla uğraşmıştı yaşam boyu. O, düşünce ateşini bu bilinçle yakmıştı. Şiirlerindeki karşı duruş, isyankâr tema ve haykırış bundandı. Yaşamı sürecinde, yobazlıklara, bağnazlıklara, zorbalıklara, haksızlıklara karşı durmuştu. Siyasi erkin buyurganlığına tepkili olmuştu. 1867’de doğdu, 19 Ağustos 1915’te daha 48 yaşındayken öldü. Yenilikçi şiirimizin öncüsü Tevfik Fikret, “Serveti Fünun” dergisinin de kurucularındandı. Şiirlerindeki yenilikçi, devrimci ve değişimci bakış onun aydınlanmacı ve farklı düşünce yapısındandı. Yeni edebiyatın doğuş kıvılcımı da bu farklı düşüncelerdendi. Tevfik Fikret, sanatı, eserleri ve düşünceleriyle toplumda beğeniyle izlenmiş ve örnek alınmıştı. “Hanı Yağma” adlı şiiri dün olduğu gibi günümüzde de ilgiyle okunan, taşlama sanatının güzel bir örneğidir. “Yiğin efendiler yiğin /Bu hanı iştiha sizin / çatlayıncaya, patlayıncaya / tıksırıncaya kadar yiğin” diye haykırıyordu. Şiirleri birçok tartışma ve karmaşa yaratıyordu. Onun onurlu duruşunu, şiir ve yazımdaki ustalığını beğeniyle karşılayan ve destekleyen de çoktu. Çağının aydın, yenilikçi ve örnek alınacak bir şairiydi. Bu örnek alınış bugünlere kadar sürdü. Ülkenin içinde bulunduğu karmaşa, güvensiz duruş, yönetim bozukluğu ve dış ülkelerin karışıyor olması gibi olumsuzluklara tepkisini; şiirleri ve yazılarıyla dile getiriyordu. Örnek: “Sen zanneder misin ki benim hep elemlerim, / Heyhat!... Nen nevaibi eyyamı inlerim.” Tevfik Fikret’in çağdaşlaşma, yenileşme ve aydınlanma içerikli şiirler ve anlatımlarına Mustafa Kemal, “aydınlanma devrim”inde yer verdi. Mustafa Necati, başarılı milli eğitim çalışmaları sürecindeki söylevlerinde kullandı. Akıl gücü ve üstünlüğü ile evreni cennete dönüştürebilecek olan insanın tanımını ve batıl inançların toplumu karanlığa sürükleyeceği düşüncesinin reddedilmesini anlatan “Promete” ve “Haluk’un Amentüsü” eserleriyle Fikret, Cumhuriyet devrimine ışık tutmuştu. O, akılcı bir anlayışla siyasi yönetimlerin akıl ve bilimle aydınlık düşünceli olmasını ve de şekilci bir dini anlayışın bağlarının çözülmesi gerektiğini düşünüyordu. Şair Fikret, “Sis” şiirini resimlerle bezeyerek ressam Fikret olarak bütünleşmişti. Bu şiir/resim bütünlüğü Fikret’in doğaya olan tutkusunun özsel yapısından kaynaklanıyordu. Tevfik Fikret, Rönesans’ın ve aydınlanma düşüncesinin özünü, hümanizmin oluşturduğunu kavramıştı. O, Batı emperyalizminin sömürgesi olmaktan kurtulabilmenin tek yolunun Batı bilim ve düşüncesini alarak Batılılaşmak olduğunun bilincine varan, yani Osmanlı olmayan tek Osmanlı aydınıdır. Devletin teokratik yapısının değiştirilmesini amaçlayan çağdaş Cumhuriyet edebiyatının kurulmasını sağlamıştır. Fikret ve Namık Kemal aruzda yeni şiiri bize kabul ettirdiler. Şiirdeki Şark etkili zevk bağlarını büyük ölçüde kırdılar. Fikret, sokakta ve evde konuşulduğu gibi Türkçeyi konuşmayı benimsiyordu. Fikret’in doğa içerikli şiirlerinde, doğayla örtüşen bir uyum vardı. Mustafa Kemal, Mustafa Necati, Tevfik Fikret, Namık Kemal, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Can Yücel, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu gibi aydınlar ne yazık ki bugün halka unutturulmak isteniyor. Bu ve buna benzer emekçi devrimciler başarı ve üretkenlikleriyle halkın gönlünde taht kurmuşlardır. Tevfik Fikret ışıklar içinde olsun. Onun aydınlanmacı yolu ışığımızdır. Ahmet Köklügiller’in emekle yoğrulmuş “Nasıl Yazıyorlar?” adlı kitabında birçok şairyazar, ürün verme sürecini anlatıyor. Çoğu aramızdan ayrılmış ustaların yer aldığı kitapta Salâh Birsel “Benim şiir yazmam uzun beklemelerin sonucudur” demiş: “Odamda, yatakta, Coşku ve Gerçek sokakta, kahvede boyuna beklerim. Bir şeylerin geleceğini, bir şeylerin boğazıma sarılarak dışlamak isteyeceğini bilerek beklerim. Bu, kimi zaman, şipşak boy gösteriverir. Kimi zaman da beni haftalarca, aylarca bekletir. Ama kısa zamanda yüzünü açan şiire de hemen yaklaşmam. Onu bir kâğıda saptadıktan sonra yine beklerim. Böylece, o yerden bitme coşkuların beni yanıltmasından bunlar yüzde yüz insanı yanıltırkendimi korumuş olurum.” Coşkulara kapılma... Geri dönüp bir baksak, ne çok coşku görürüz ardımızda. İnsanı yanıltan coşkular... Kendimizi koruyamadık, geldik in kadar boğucu ve göz gözü görmez günlere... Kaddafi Sonrası Libya SADIK ÇEL K K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr Libya’da ne oldu? Yaşadıkları ülkede değişim arzulayan ve bunu dile getiren insanların sesi, bir diktatörün yönetimi altındaki halka uyguladığı baskı ve izlediği şiddet yollu susturma politikası, istesek de istemesek de egemenliği altında yaşadığımız küresel efendinin gözünden kaçmamıştır. NATO’nun açıkça taraf almasının ve 6 aylık iç savaş dönemini takiben isyancıların Trablus’taki karargâhı ele geçirip şapkalarıyla zafer pozu vermelerinin ardından Muammer Kaddafi kayıplara karıştı. Muhalifler Kaddafi’nin başına 1 milyon 300 bin lira ödül koydu. Bundan sonra neler olacak? Libya’da yaşanan bu kanlı ve müdahaleci sürecin doğurduğu yeni aktörler kimler olacak? Ortaya çıkan yeni husumetler ülkede nasıl sonuç verecek? Libyalılar kendi geleceklerini gerçekten kendileri belirleyebilecek mi? Bunları henüz bilemiyoruz. Ancak yanlış ya da geç kalınmış uygulamalara rağmen halkına zulmeden bir diktatörü deviren küresel bir gücün varlığı bu noktada tartışılmazdır. Diktatörlerin kendi ülke sınırları içinde uygulamaya çalıştıkları yasalar küresel yasaların gücü altında eziliyor artık. Her horoz kendi çöplüğünde istediği gibi ötemiyor; hukukun, insan haklarının üstünlüğünü görmezden gelmek, insanlara zulmetmek artık o kadar da kolay görünmüyor. Öte yandan zulmü engelleyen küresel güç imajı, çıkar hesapları peşindeki küresel güç gerçeğini de bertaraf edemez, etmemelidir! Libya’daki kaynakların paylaşılması için kurulan sofralar, NATO’nun Libya üzerine gerçekleştirdiği bombardımanda ölen binlerce sivil, Libya’ya sadece bir diktatör rejiminden kurtarılıp demokrasinin getirilmesi amacıyla girilmediği gerçeği, asıl zaferin Libyalı muhaliflerin değil, filmin başrol oyuncuları ABD, Fransa, İtalya ve İngiltere’nin şapkasından çıkması… Libya üzerinden yapılan petrol geleceği planları, yerle bir edilen Libya’yı yeniden imar projeleri sayesinde bölüşülecek olan pasta ve Amerika’nın Libya’nın stratejik önemini kullanarak burada kuracağı üsler aracılığıyla elini uzatmaya çalışacağı diğer bölge ve kıtalar da bir diktatörü tarihten silmiş olmanın gururu altında kaybolamayacak kadar önemlidir. Keşke gerçekten de kendi ülkelerinin geleceğine sadece Libya halkı karar verebilse. Keşke “dış güçler”in sadece açlığa, zulme, yoksulluğa çözüm olmak üzere “sınırları geçtiği” bir düzende yaşıyor olsak. Dinlenen Türkiye Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e ait olduğu öne sürülen ses kayıtları arka arkaya internete düştü. Kayıtlar gerçekten de Koşaner’e aitse onun ordu hakkında söyledikleri, yaptığı eleştiriler kuşkusuz son derece önemli, vahim ve endişe vericidir. Her ne kadar Genelkurmay’ın kendisiyle yüzleşmesi, özeleştirisi onurluca yapılıyor olsa da duyduklarımız acı verici. Ancak bundan daha da önemlisi orduda en üst düzeydeki kişinin yine en üst düzey isimlerle gerçekleştirdiği bir toplantıda ses kaydı alınmış olması, mahremiyetin böyle bir düzeyde dahi korunamamasıdır. Böylesine bir kurumda bile güvenlik zafiyeti yaşanıyor olduğu acı gerçeğidir. Artık bu noktadan sonra Türkiye’de kimin kimi dinlemeye teşebbüs edebileceğini, dinlemelerin hangi maksatlarla el altından “piyasaya” satılacağını, kimlere servis edileceğini ve böyle bir ortamda kimin kime, nasıl güvenebileceğini kestirmek gerçekten güç… Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY StraussKahn’ın Beraatı Üzerine Fransa’nın önemli siyaset adamlarından eski IMF Başkanı StraussKahn hakkında açılan dava hukuki olarak düştüyse de Kahn’ın hakikatte aklandığını söyleyemeyiz. Olaydan sonra hakkında çıkan söylentiler, isminin böylesine bir olaya karışmış olması StraussKahn’ın siyasi kariyerini bitirmeye yetecektir. Kişi kendisine yapılan suçlamalardan temize çıksa bile suçlama bir kez yapıldığı için lekesi üzerinde kalacaktır; hele ki ismi böylesine göz önünde bir siyasetçi için olayın sonuçları kat be kat ağır yaşanmaya mahkumdur. Ne olursa olsun adaletin kılıcı elbette gerçek suçluların peşini bırakmayacak, yapılanlar yapanın yanına kâr kalmayacaktır. sadik.celik.gorus@gmail.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Eğilim. 2/ İs 1 kambilde bir kâğıt... Finlandi 2 ya’nın resmi adı. 3 3/ “Düşünme / 4 et sade / Bak böcekler de öyle 5 yapıyor” (Orhan 6 Veli)... ABD 7 profesyonel basketbol ligini sim 8 geleyen harfler. 9 4/ Ayakkabıların 1 2 3 4 5 6 7 8 9 altına çakılan demir... Yapma, etme. 5/ Cemal 1 M U S İ K A R K Kadir’in yayımladığı 2 U L A Ş L A B A bir mizah dergisinin ve 3 S A Z A N Y E R yarattığı bir tipin ortak 4 İ Ş A R E T L A adı. 6/ Tombul bir fın 5 K N E Z A K E T dık cinsi... Basketbolda 6A L T A B A K A çemberi tutan çarpma 7R A Y K A V B tahtası. 7/ Rütbesiz asT A ker... Halojenler gru 8 B E L E K bundan gaz halinde ya 9 K A R A T A B A N lın cisim. 8/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Yemek... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 9/ Böbreküstü bezinin salgıladığı bir hormon. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Aktarım. 2/ İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan... Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte. 3/ Kırık pirinç, şeker ve suyla yapılan bir tatlı... Molibden elementinin simgesi. 4/ Cennet. 5/ İskambilde bir kâğıt... Aktinyum elementinin simgesi... Letonya’nın para birimi. 6/ Arap abecesinde bir harf... Ağzı çember biçiminde, torbaya benzer, büyük gözlü balık ağı. 7/ Polonya’da, yaklaşık 250 bin Yahudi’nin imha edildiği Nazi kampı. 8/ Yapı, heykel gibi şeylerin taslak durumundaki küçük örneği... Romanya’nın plaka imi. 9/ Boru sesi... Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear