25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 AĞUSTOS 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 13 ki Öğretmen, ki Öğrenci Bahadın’da Kültürevi Yozgat Bahadın’da bir güzel işe tanık olduk. 85’ine merdiven dayamış eski TİP’li, eğitimci Yusuf Ziya Bahadınlı, 25 yıllık düşünü gerçekleştirme olanağı bulmuş. Bahadın’a, bu küçük kasabaya bir büyük kültürevi kazandırmış. Kendi adını taşıyan ev için dedi ki: “Bahadın’a tek bir gazete girmemektedir bugün! Gazete okunmayan yerde kitap da okunmaz. Kitap okunmayan yerde kültürel, sanatsal, siyasal düşünme, davranma, yaşama da olanaksızdır. Kültürevi, belki de son hizmetim. Siz bakmayın adına. Bu kültürevi Bahadınlılar içindir, Bahadın içindir. Okuyan, düşünen, görgülü, incelikli bir kişiliğin gelişmesinde, oluşmasında, hiç değilse bir ateşböceği niyeti ile...” Tarih Gönüllüleri ÇYDD Ankara Şubesi, “OkulMüze” tasarımını bu sonbaharda yaşama geçirmek istiyor. O tasarımın içeriğini şöyle açıklıyorlar: Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gerekli izinler alınmış. 3035 okul tasarıma katılacaklarını bildirmiş. Şimdi, tasarıma katkıda bulunacak gönüllülerin yetişmesi, sınıf öğretmenlerinin küçük bir eğitimden geçmesi gerekiyor. ÇYDD Ankara Şubesi, tarihe düşkün gönüllüler bekliyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın öğretmeni İhsan Aksoy’muş: “Piyale Paşa İlkokulu beşinci sınıfta din dersine giren Okul Müdürü İhsan Aksoy’un bir sorusu, Tayyip Erdoğan’ın belki de tüm siyasi hayatını şekillendirecek sonuçlar doğurdu. Din dersi esnasında bir anda Haliç kıyılarındaki bir camiden ezan sesi duyuldu. İhsan Aksoy, öğrencilere ‘Kim namaz kılmayı gösterecek’ diye sordu. Başları önlerine eğilen öğrencilerden çıt çıkmadı. Bir an tereddütten sonra Recep Tayyip Erdoğan elini kaldırdı ve ‘Ben namaz kılarım’ dedi. Öğretmen hemen bir gazete kâğıdını yere sererek öğrencisinden namaza başlamasını istedi. Ancak Erdoğan’ın bir itirazı vardı. Üzerinde resimler olan gazete üzerinde namaz kılınmazdı, kılamazdı. Bu tavır öğretmenini hem şaşırttı hem de sevindirdi. Öğretmen masasının üstündeki örtüyü alan Tayyip Erdoğan, sınıf arkadaşlarına sabah namazının nasıl kılındığını gösterdi. Bu olaydan kısa bir süre sonra İhsan Aksoy, en sevdiği öğrencisi Tayyip’i sınıfın penceresinin önüne çağırdı ve ona Piyale Paşa İlkokulu’nun tam karşısında bulunan bir binayı gösterdi; İmam Hatip Lisesi’ni. ‘Seni bu okula gönderelim’ dedi. Hayatında ilk kez bu okulun adını duyan Tayyip Erdoğan hocasına itiraz etmedi, ‘Olur hocam’ dedi.” Refik Durbaş’ın öğretmeni ise İsmet Kültür’müş: “Daha ilk derste İsmet Hoca, ‘Nihat Sami Banarlı’nın edebiyat kitabını kaldırın, sıraların altına koyun. Biz, bu kitabı okumayacağız’ dedi. Ve devam etti: ‘Hepiniz Türkçe konuşup Türkçe yazıyorsunuz. Bu yüzden herkesin notu garanti. Öyle sınav filan bilmem ben, yalnız müfredat gereği her dönemde bir yazılı yaparım. Sizden bir şey rica ediyorum, delikanlı adam kopyaya tenezzül etmez.’ ‘Peki ne yapacağız’ diye sordu ve yanıtını yine kendisi verdi: ‘Önce Milli Eğitim klasiklerinden başlayacağız.’ Ve cebinden ‘Kral Oidipus’ kitabını çıkararak okumaya başladı. İşte bundan sonra da benim edebiyat maceram başladı.” İki öğretmen, iki öğrenci... Biri namaz öğretti, çocuk başbakan oldu. Diğeri klasikleri okudu, çocuk şair oldu. Başlıksız Bu yazıya bir başlık düşünürken, “keşke” dedim, “dünkü yazıma koyduğum ‘0’a 0, Elde Var 0’ başlığı bugün aklıma gelseydi.” Dün, sabahın ilk saatlerinde gazetelere göz atarken, Hürriyet’te Toygun Atilla’nın “Polise göre Alex de şüpheli” başlıklı haberi dikkatimi çekti, baştan sona okudum. Haberde şike soruşturmasını yürüten İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün savcılığa gönderdiği 800 sayfalık fezlekede çok sayıda Süper Lig karşılaşmasının şikeli olduğu, yine çok sayıda şüphelinin bulunduğu bilgisi yer alıyor. Nitekim savcılık bu fezlekeyi kabul ederek soruşturmayı derinleştirdi, gözaltına alınan 61 kişiden 26’sı tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay ciddi. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ise uzunca süren bir “eveleme, geveleme, devekuşu kovalama” sürecinden sonra kamuoyunun nefesini tutarak beklediği kararını açıkladı. Federasyon adına açıklamada bulunan Başkan Mehmet Ali Aydınlar, şike iddialarına yönelik soruşturmada adı geçen şüpheli kişi ve kulüplerle ilgili olarak bu aşamada bir hüküm verilmesinin doğru, adil ve hakkaniyete uygun olmayacağını, kararın, iddianamenin kabulü sonrası verileceğini açıkladı. Büyük olasılıkla iddianame kabul edilse dahi bir şey değişmeyecek, bu kez “Savunmalar yapılmadan salt iddianameye dayanarak karar mı verilir?” denecek, olay sürüncemeye bırakılacak. Çünkü TFF’nin UEFA ölçütlerine göre davranarak şikeci kulüp ve kişilere yaptırımlar uygulamaya ne yüreği ne de niyeti var. Arkasına giderek bir çıkar şebekesine dönüşen Kulüpler Birliği’ni almış, direniyor. Burada hiçbir kulübümüzü rencide etmek, suçlamak gibi bir amacım yok. Kim kirli, kim temiz, zaten bilen biliyor. Biz futbol severleriz. Maça gidiyoruz, para ödüyoruz; televizyonda izliyoruz, yayıncı kuruluşa para ödüyoruz. İsteyerek, gocunmadan. Karşılığında ise kirlenmemiş, namussuzluk katılmamış, şike bulaştırılmayan temiz karşılaşmalar izlemek istiyoruz. Satın alarak kazanılmış puanlarla elde edilen kirli şampiyonluklara sevinmek, satarak yitirilmiş şikeli maçlarda alınan yenilgilere üzülmek, kısacası aldatılmak, enayi durumuna düşürülmek istemiyoruz. Futbolun, futbol severin hakkını savunanlara, “temiz futbol” diyenlere ise TFF ve Kulüpler Birliği ağız birliği ederek saldırıyor. Trabzonspor Kulübü Teknik Direktörü Şenol Güneş’in yakınmalarına kulak verelim: “Ben sistemin, çarkın doğru dönmediğini dile getiriyorum. (…) Şimdi o görüşlerim nedeniyle savunma verecekmişim. Çok üzücü. Neyin savunmasını vereyim, o basın toplantısında vatan için şehit düşen Mehmetçik’le ilgili de konuştum onun da hesabını vereyim mi? İstiyorlar mı? Ayıp olmaz mı? Aradan cımbızla laf çekip o sözleri puzzle’ın parçaları gibi birleştirip bir yere varamayız. Ortada bir suç varsa bunun cezası verilir, hem de geciktirmeden. Evrensel hukukun, sosyal yaşamın gereğidir. Benim söylediklerimin anafikri bu. Neymiş, birilerini rencide etmişim. Peki, bizim yaşadığımız üzüntüleri, sıkıntıları kim telafi edecek? Bizim boşa giden emeğimizin, alın terimizin hesabını kim verecek? Hâlâ söylüyorum Trabzonspor şu ortamda suçluysa verirsin cezasını, yapmışsak bir şey hesabını da öderim, alır ceketimi giderim. Ama biz değil, başkaları suçluysa da cezasının verilmesini istemek en doğal hakkım. Benim emeğimin karşılığını birileri farklı yolla almışsa, almaya çalışmışsa da bedelini ödemeli.” Şenol Güneş haklı değil mi? Haklı, ama bize göre haklı. Çünkü TFF kendisinden bu sözleri için savunma istiyor. Beğenmezse cezalandıracak Şenol Hoca’yı. TFF’nin bulduğu yeni şampiyon belirleme yöntemi de ilginç; eğer öneri kabul görürse lig şampiyonunu 34 karşılaşma sonunda aldığı toplam puan değil, ilk dört takım arasında oynanacak “play off” karşılaşmaları belirleyecek! TFF yeni icatlar çıkarıyor ki şike olayı güme gitsin! Kirlinin yerini temiz almasın! Futbolumuzu işte bu kafa yönetiyor. Yazık! Hasat zamanıdır. Çiftçiden söz açalım biraz. 2005’ten bu yana Anadolu’da çeşitli üretici eylemleri düzenleyen ÇiftçiSen, uzun bir süredir yasal olarak kabul edilme savaşımı veriyor. ÇiftçiSen Başkanı Abdullah Aysu, “Kırlar yangın yeri durumunda. Bu yüzden çiftçi sendikaları köylüler tarafından benimseniyor, ama” diyor: “ÇiftçiSen bir yandan çiftçiler için hak alma mücadelesi vermeye çalışıyor; diğer yandan hükümet, çiftçi sendikalarıyla ilgili iç Çiftçinin Hak Arama Aracı hukuk düzenlemesi yapmadığı için davalara konu ediliyor, mahkemelerde hukuk mücadelesi vermek zorunda bırakılıyor.” Aysu’ya, “Çiftçinin aklı gözündedir, denir. Olup biteni görmüyor mu da, hep bildik iktidarları destekliyor” diye sorduk. Yanıtladı: “Çiftçiler çaresiz. Hiçbir partiyi kurtarıcı olarak görmüyor. Onlar için alternatif yok. Şeker, tütün ve tarım satış kooperatifleri yasasını çıkaran DSPMHP’ye mi oy versin? İlk kez çiftçilerin sorunlarına doğru dürüst değinen bir CHP var. Onun da kendi iç kavgası ona güvenmeyi engelliyor. Örneğin; Kılıçdaroğlu seçildiği ilk günlerde Manisalı çiftçilerin görüşünü sorduğumda onlarda devleti yönetecek kadro yok, dediler. Biz oy vermiyoruz, biz oylarımızla devleti veriyoruz, dediler.” Yaklaşık 2 milyon hektar arazinin ekilmediğinden söz etti ÇiftçiSen Başkanı, “Üretim girdileri olan gübre, mazot, su, elektrik, tohum ve ilacın fiyatı artıyor. Çiftçilerin ürettiği ürünün fiyatı ise üretim girdilerindeki artışın yarısı kadar bile artmıyor. Yerinde sayıyor. Dolayısıyla zarar eden çiftçiler üretemiyor” dedi ve bir an önce çiftçilerin hak arama örgütü olan sendikaları için iç hukuk düzenlemesinin yapılmasını istedi. İktidarın yaklaşımına bakılırsa, bu isteklerinin yerine gelmesi çok zor. K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr nsan ve Hakları: ‘Kadın Erkek Eşitliği’ Günümüzde yaşananlar karşısında “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” bir masal görüntüsü veriyor. 30 maddeden oluşan Bildirge’ye göre: “Başlangıç İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu; İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksulluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu; insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu; Uluslar arasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu, Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesi’nde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını, Üye devletlerin, Birleşmiş Milletler’le işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini; Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak Genel Kurul, bütün halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni ilan eder. Öyle ki: Her birey ve toplumun her organı bu bildirgeyi daima göz önünde bulundurarak, bu hak ve özgürlüklere saygının yerleşmesini amaçlayan eğitim ve öğretim yoluyla ve hem üye devletlerin halklarında hem de egemenlikleri altındaki halklarda bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin olarak tanınmasını ve gözetilmesini amaçlayan ulusal ve uluslararası tedrici önlemler alarak çaba göstersinler. (Kaynak: İnsan Hakları Derneği)” Günümüzde yaşananlara ve Birleşmiş Milletler’ce yapılan araştırmalara göre: “Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur. Tahminlerde 200 milyon arasında kadın demografik olarak ‘kayıp’ (yok) görünmektedir. Fuhşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700 bin ile 4 milyon arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyar dolardır. Küresel olarak, on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır. En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suiistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış).” Yazımızın noktasını 16 Ağustos 2011 günlü Cumhuriyet’in başlığında yer alan Seyfettin Mete’nin haberine bırakıyoruz. “Küçük yaştaki kızlar seçilmeleri için sıraya diziliyor, tanımadıkları kişilerle para karşılığı evlendiriliyor (…) İç Anadolu kentlerinde evlenemeyen veya dul kalan erkekler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden çocuk yaştaki kız çocuklarını eş olarak ‘satın alıyor’. Kız çocukları, 1000 ile 5 bin lira arasında ‘satılıyor’. Bu yolla binlerce kız çocuğu evlendiriliyor. (…)” HARB SEM H POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA:1/ İran’dan başka Av 1 rupa ve Amerika’da yaygın olan bir din. 2 2/ Sevap... “Dağ 3 reyhanı” da denilen 4 ve koku vermesi için yemeklere katı 5 lan otsu bir bitki. 3/ 6 Gökcisimlerini gö7 zetleme... Verme, ödeme. 4/ Kurşun 8 kalem ve kimi aygıt 9 parçalarının yapı1 2 3 4 5 6 7 8 9 mında kullanılan doğal karbon.. Bir renk. 5/ Gü 1 S İ S M O L O J İ neydoğu Asya’da yetişen 2 A V A R A B E S ve mobilya yapımında kul 3 T E L A D E T A lanılan bir cins kamış. 6/ 4 İ D B R O Ş Fas’ın plaka imi... Bir ya 5 R İ N A G EM İ pının damında çevresi ve 6 A L F A U Z üstü açık yer. 7/ Yapısına 7 S EMA İ A L A girdiği sözcüğe “kendi A L A F kendine” anlamı katan ya 8 A B U S bancı önek... Yeni Zelan 9 H İ S T O L O J İ da’nın plaka imi... Eski dilde su. 8/ Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez... İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. 9/ Osmanlılar döneminde İstanbul’da ve büyük kentlerinde yaşayan ve ticaretle uğraşan, Müslüman olmayan azınlıklara verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Turunçgillerden, kabuklarından reçel yapılan bir meyve. 2/ Atılgan, gözü pek... Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarar nesne. 3/ Küçük kale.. İspanyolların sevinç ünlemi. 4/ Mekke’nin doğusunda, hacıların arife günü toplandıkları tepe... Tuzağa düşürülen şey. 5/ Kimyasal bir element. 6/ Bir nota... “Ormanlar Kralı” olarak da bilinen ünlü roman ve film kahramanı. 7/ Küçük erkek kardeş.. Sodyum elementinin simgesi... Telli bir çalgı. 8/ Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan birim... Umar. 9/ Şarlatan, yalancı C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear