25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 20 AĞUSTOS 2011 CUMARTES kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR ‘Gelecek Uzun Sürer’ Toronto’da Kültür Servisi Özcan Alper’in yönetmenliğini üstlendiği ve başrollerini Gaye Gürsel ile Durukan Ordu’nun paylaştığı ‘Gelecek Uzun Sürer’ filminin dünya prömiyeri 36. Toronto Film Festivali’nde gerçekleştirilecek. Bu yıl 8 16 Eylül tarihlerinde yapılacak festivalde, Türkiye’den giden tek film olan ‘Gelecek Uzun Sürer’, “Çağdaş Dünya Sineması” bölümünde gösterilecek. Film Toronto Film Festivali’nin ardından Türkiye prömiyerini 17 25 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek 18. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yapacak. AC/DC ‘yıllanacak’ Kültür Servisi Heavy metal müziğin öncülerinden kabul edilen AC/DC, kendi adıyla şarap çıkarıyor. Grubun ünlü şarkıları, “Back in Black”, “You Shook Me All Night Long”, “Highway to Hell” ve “Hells Bells” adlarını taşıyan şaraplar bugün piyasada olacak. AC/DC şaraplarını Avustralyalı şarap üreticisi Warburn Estate şirketi üretecek. Fotoğraf: UĞUR DEM R The Turbans ‘Blade Runner’ yeniden Kültür Servisi Yeni filmi “Prometheus” merakla beklenen Ridley Scott, 1982 yapımı başyapıtı “Blade Runner”ı yeniden çekmeye hazırlanıyor. Şu ana kadar yeni çekilecek “Blade Runner”ın, hikâyenin öncesini mi yoksa sonrasını mı anlatacağı konusunda henüz bir açıklama yapılmadı. Scott’ın Fox stüdyosu ile görüşmelere başladığı ve hem yönetmenliğini hem de yapımcılığını üstlenmeyi düşündüğü projede Harrison Ford’un yer alıp yer almayacağı ise bilinmiyor. Blade Runner, sinema tarihinin en önemli klasikleri arasında yer alıyor. Sokak müzisyenleri, her türlü müziği toplumsal yaşam içinde insanlarla paylaşıyorlar Müzikle gelen özgürlük HANDE EAGLE Geçenlerde Beyoğlu’ndaki sokak müzisyenlerinin yetkililerin engellemeleriyle karşılaştıklarını bildiren haberleri okuyunca, 19 Aralık 2010’da yine bu sayfada yayımlanan yazımı anımsadım. Başlığı “Sokaklarda Dünya Müziği”ydi. İstanbul’a son iki yıldır belirli aralıklarla gelen gezgin müzisyen dostlarım Darius Luke Thompson ve Oshan Mahony’den söz etmiştim, başka bir deyişle “The Turbans”dan. Hatta yazıya eşlik etmesi için İstiklâl Caddesi’nde çekilmiş bir fotoğraflarını eklemiştik. “The Turbans”, son birkaç ay içinde hiç de küçümsenmeyecek bir çıkış yaptı, İngiltere’de birçok önemli festivalde çaldı. Dünyanın farklı kentlerinin sokaklarında çaldıktan sonra yıldızları epey parlamış olmalı ki, şu sıralar Edinburgh Festivali’ndeler. Açıkçası, “The Turbans”ın bu başarısı bana büyük bir keyif veriyor; kolay değil Son iki yıldır stanbul sokaklarında çalan The Turbans şimdi Edinburgh Festivali’nde. Sokak müzisyenliğinden gelen Little Walter, bugün “armonikanın Jimi Hendrix’i” olarak anılıyor. Dahası, Benjamin Franklin, güncel olaylarla ilgili şiir ve şarkılarını sokakta halkın önünde okurmuş. sokak müzisyeni olmak. Sokağın gürültüsünde kendi sesini duyabilmek, dinletebilmek, kendi tarzını oluşturabilmek, var olabilmek, geçinebilecek kadar para kazanmak. Hepsi çok zor. Sokakta müzik çalma kavramı antik çağa dayanan bir gelenek. İngilizcede sokakta müzik çalmak anlamına gelen “busking” sözcüğü, aslında Büyük Britanya İngilizcesinde ilk kez 1860’larda ortaya çıkmış. “Busk” sözcüğünün kökeni, İspanyolca “buscar” sözcüğüne dayanıyor. Anlamı da “aramak, araştırmak”. Yani sokak sanatçılarının servet ve ün arayışı içerisinde olması. Ama bence bu arayış yalnızca servet ve ünü içeren uçsuz bucaksız bir serü BEYOĞLU BELED YE BAŞKANI AHMET M SBAH DEM RCAN’A GÖRE SOKAK MÜZ SYENLER N N ENGELLENMES N N NEDEN : ‘Müzik değil, gürültü’ Demircan, sokak müzisyenlerinin hoparlör kurarak bin kişiye çaldıklarında işin konsere dönüştüğünü ileri sürdü. “Mücadelemiz müzikle değil gürültüyle” diyen Demircan, müzisyenlerin “gürültü yapmadıkları” sürece devam edebileceklerini söyledi. Kültür Servisi Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, sokak müzisyenlerine izin verilmediği eleştirilerini NTV’ye yanıtladı. Demircan, Beyoğlu çevresindeki kafelerin masa ve sandalyelerinin geçtiğimiz haftalarda kaldırılması, sokak müzisyenlerine izin alma zorunluluğu getirilmesi tartışmalarını değerlendirdi. Demircan, “İşin çapı büyüdü. Beyoğlu Belediyesi de bu noktada müdahale etti. Büyük ekiplerle, hoparlör kurarak, 50 kişiye değil de bin kişiye hitap edince iş konsere dönüşüyor. Mücadele ettiğimiz konu müzik değil gürültü! Müzisyenler gürültü yapmadıkları sürece devam edebilirler” dedi. Demircan, “Sokak müzisyenleri için nasıl bir düzenleme yapılacak?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Üç sene önce sokakta çalgı çalmak belki sanatçılarımız için çok da şık bir tavır değildi bu yeni bir trend. Biz başlangıç sürecinde onları orada koruyalım, onları alıp götürmesinler diye izin vererek bir düzenleme yapmıştık. Şu an için de böyle bir organizasyonumuz yok. Birileri rahatsız edilmiyorsa, yüksek sesle bir düzenek kurmuyorsa ve nihayetinde çaldığı da kendi rekabet ortamında insanları mutlu ediyorsa buna bir sınırlama getirmeyi düşünmüyoruz.” “Bu haber, ‘şimdi de sokak çalgıcıları kaldırıldı’ şeklinde yayıldı, bir operasyon mu yapıldı?” sorusunu da, “Açıkçası ben şehir dışındaydım, olayı anlamakta zorlandım. Zabıtaya sordum, herkes normal işini yapıyor aslında. Birisi, bir esnaf şikâyet ediyor, zabıta da gidiyor ‘seni şikâyet ediyorlar’ diyor. Muhtemelen aynı adamla ilgili 2030 şi C MY B C MY B kâyet olmuş, zapıta da ‘seni alıyorum’ demiştir. Basında ‘bu da mı oluyor’ diye haberini buldu” diye yanıtladı. Demircan, Beyoğlu çevresindeki, kafelerin masa ve sandalyelerinin, geçen haftalarda kaldırılması ile ilgili olarak, “Mekân sahiplerine, mekânları nasıl kullanacakları ile ilgili 3 çeşit çalışma yaptık. Çok yakında şehrin şıklığını ortaya çıkaracak ve müşteriyi içeriye davet edecek bir düzenleme yapacağız” dedi. ven değil. Bence bu arayışın özünde, insanlarla iletişim içerisinde olmayı isteme, müziği paylaşma, insanın kendini yaşadığı dünyayla bütünleştirme isteği ve yaratıcılığını, tüm duyularını harekete geçirerek sürdürebilme içgüdüsü yatıyor. Sokak müzisyenleri, yalnızca müziği değil, yaşamın ta kendisini de kapalı, özel mekânlardan çıkarıp toplumsal yaşantının bağrına taşıyorlar. Yalnızca “müziğin demokrasisi”nin değil, “yaşamın demokrasisi”nin de oluşmasına katkıda bulunuyorlar. Şimdi İngiltere’de yaşadığım yıllarda kentlerin sokaklarından yayılarak insanlara ulaşan farklı ve özgür müzikal ifadelerin bende nasıl rahatlatıcı ve huzur verici bir duygu yarattığını anımsıyorum. Aynı duyguyu bir ölçüde İstanbul’un belirli bölgelerinde de yaşadığımı düşünüyorum. Bir başka çerçeveden bakacak olursak, İtalya’da her ağustosta yüzlerce müzisyenin katıldığı “sokakta müzik günleri” düzenleniyor. Her yıl ekim ayının başlarında Avustralya’daki Coffs Harbour’da ülkenin en geniş kapsamlı sokak müziği etkinliklerine yer veriliyor. Kanada’da da her ağustosta uluslararası sokak müziği festivali dinleyicilerle buluşuyor. Sokakta müzik çalarak insanların dikkatini çekmeyi başaran onca büyük yetenekten biri de ünlü armonikacı Little Walter. Çok genç yaşta New Orleans, Memphis, Helena, Arkansas ve St. Louis sokaklarında armonikasını nefesinin son raddesine kadar çalan Little Walter’ın blues müziğine getirdiği yorum inanılmaz derecede önemli; Little Walter günümüzde “armonikanın Jimi Hendrix’i” olarak anılmakta. Amerikalı kâşif ve devlet adamı Benjamin Franklin’in de güncel olaylarla ilgili yazdığı şarkıları, şiirleri ve yazıları sokakta halkın önünde yorumladığı da bilinmekte. Franklin aynı zamanda şiirleri, yazıları ve şarkılarının basılı kopyalarını yoldan gelip geçenlere satarak emeğini de değerlendirmiş. Babasının, sokaklarda gösteri yapmasıyla ilgili çıkan dedikoduların onurunu zedelediğini, buna değmeyeceğini söylemesi üzerine bu girişiminden vazgeçtiyse de, böylesi bir deneyim, Benjamin Franklin’in ifade özgürlüğüyle ilgili düşüncelerinin oluşumuna da katkıda bulunmuş. Bu deneyimleri, yalnızca ifade özgürlüğü kavramının gelişmesine katkıda bulunmakla da kalmamış, Amerikan demokrasisinin oluşumunda da büyük bir rol oynamış. İster sokakta yürürken, ister evde dinlenirken, ister konser salonunda dinleyelim, müzik tüm formlarıyla insanın en onsuz edilemez sanatsal gereksinimlerinden biri. Ama bence bu konuda en güzel sözü Ray Charles söylemiş: “İçimde müzikle doğdum ben. Müzik ayrılmaz bir parçamdı. Tıpkı kaburga kemiklerim, böbreklerim, karaciğerim, yüreğim gibi. Kanım gibi. Doğduğumda içimde var olan bir güçtü. Benim için ekmek ve su gibi bir gereksinimdi.” hande.eagle@gmail.com Michael Jackson’ın rekorunu kırdı Kültür Servisi Katy Perry, ‘Last Friday Night’ albümünden 5 şarkıyla ‘Billboard Hot 100’ listesine girmeyi başararak daha önce Michael Jackson’ın 24 yıllık rekorunu kırmış oldu. Michael Jackson “Bad” şarkısıyla zirvede toplam 7 hafta kalmıştı. Yaklaşık 16 haftadır zirvede kalmayı başaran Perry’nin ilk çıkış albümü “I Kissed Her” ise 2008 yılında dinleyicilerle buluşmuştu. Doris Day Little Walter Doris Day’den yeni albüm Kültür Servisi ABD’li oyuncu ve şarkıcı Doris Day 87 yaşında albüm çıkarıyor. 20 yıl aradan sonra müziğe dönen Day’in yeni albümü “My Heart” önümüzdeki ay Sony Music tarafından piyasaya sürülecek. Day’in albümünde 2004 yılında ölen oğlu Terry Melcher’in yaptığı kayıtlar da yer alıyor. Hem Oscar hem de Grammy Ödülü kazanan Day, 1968’de hayvan hakları mücadelesine yoğunlaşmak için ekranlara ve sahnelere veda etmişti. ‘Amy Winehouse Vakfı’ ertelendi Kültür Servisi Geçen günlerde hayata gözlerini yuman Amy Winehouse’un babası Mitch Winehouse, kızı adına bir rehabilitasyon vakfı kurma planlarını bir süreliğine ertelediğini açıkladı. Bunun nedeni olarak da “Amy Winehouse Vakfı” adının, bir başkası tarafından satın alınmasını gösterdi. Ancak yine de ileride bir tarihte bu vakfın kurulacağını, yalnızca rehabilite edilmek isteyenlere değil, ihtiyacı olan tüm çocuklara hizmet vereceğini söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear