22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Yılın ilk yarısında yağışlar beklenen seviyede olunca geçen yıla göre buğday, pamuk ve pirinçte verim yükseldi Yağış bereket getirdi Girdi maliyetleri nedeniyle üreticinin meyve sebze üretiminden uzaklaşması üretimi bu yıl 700 bin ton azalttı. Fındık rekoltesinde ise geçen yıla göre 250 bin tonluk azalma bekleniyor. MURAT GÜLDEREN Büyük Durgunlukta ‘Testerenin Dişleri’ Deyim, değerli çalışma arkadaşımız Sayın Tevfik Kızgınkaya’ya ait: Testerenin dişleri. İçinde bulunduğumuz küresel kriz konjonktürünü betimlemek üzere alfabede çok harf kullanıldı: V, U, L, W, M... vb. Ancak 2008’in Ekim ayında Lehman Biraderler’in çöküşünden bu yana küresel ekonomide yaşananları açıklamaya hiçbir alfabenin abecesi yetmiyor. Dünya ekonomisinin 2. Dünya Savaşı yıllarından bu yana bir bütün olarak, topyekun, ilk defa eksi büyüme gösterdiği 2009’un ardından “toparlanma” yılı olarak muştulanan 2010’da büyüme dalgasının nefesinin yetmediği anlaşılıyor: Dünya kapitalizminin merkezi ABD’de büyüme hızı birinci çeyrekte yüzde 1.8’e geriledi. 2010’un son çeyreğinde milli geliri reel olarak gerilemiş bulunan İngiltere ise 2011’in birinci çeyreğinde sadece yüzde 0.5; ikinci çeyrekte de yüzde 0.2 büyüme kaydetti. İngiltere’de aslında sanayi kesiminin daraldığı; 0.2’lik “yerinde saymanın” ise hizmetler ve özellikle finans kesimindeki genişlemeye bağlı olduğu bildiriliyor. Nitekim haziran ayı verilerine göre, 17 ülkeden oluşan Avro bölgesinde sanayi üretiminin bir ay öncesine göre yüzde 0.7 gerileme gösterdiği anlaşılıyor. Kamu borçlarının sürdürülebilirliği konusunda finans piyasalarının şantajı altında olan bir diğer ülke, Fransa’da ise büyüme oranı yüzde 0 (sıfır) olarak gerçekleşti. Fransa’nın ilk çeyrekteki yüzde 0.9’luk büyümesi ise Fransız İstatistik Enstitüsü’nce son beş yılın en hızlı büyümesi olarak duyurulmuştu. Rakamlar küresel ekonominin merkezlerinde yaşananların “ikinci dip”, “üçüncü toparlanma” ve benzeri tanımlamalara uymadığını, kapitalizmin bir bütün olarak yapısal nitelikli uzun bir durgunluk içinde olduğunu belgeliyor. Söz konusu uzun durgunluk konjonktürünün etrafında gözlenen salınımlar ise bir testerenin dişleri benzeri, bir aşağı bir yukarı küçük ivmelenme ve daralma çevrimlerini yansıtıyor. Büyük durgunluğun ardındaki en önemli neden ise kapitalizmin merkez ekonomilerinde kâr oranları toparlanmış olmasına karşın sermaye yatırımlarının henüz kriz öncesi (zaten çok düşük olan) düzeylerine dahi çıkarılamamış olmasıdır. ABD’de özel sabit sermaye yatırımlarının 2010 sonundaki düzeyi kriz öncesinin hâlâ yüzde 15 gerisinde idi. İngiltere’de ise 2008’in üst noktasından bugüne milli gelir kayıplarının 65 milyar sterline ulaştığı hesaplanıyor. Özel sabit sermaye yatırımlarındaki 46 milyar sterlinlik gerileme, İngiltere milli gelirindeki söz konusu daralmanın yüzde 80’ini oluşturmakta. Öte yandan, özel sermaye yatırımlarının faizlerin yeniden indirimi yoluyla canlandırılması olası gözükmemektedir. 2009 boyunca devreye sokulmuş bulunan parasal canlandırma tedbirleri artık yeni bir ivme yaratma işlevini yitirmiş gözükmektedir. Keynesgil iktisadi yazında likidite tuzağı diye anılan bu noktada faiz oranları o derece düşük düzeye gerilemiştir ki, yatırım davranışlarının faizlerin daha da düşürülmesi suretiyle uyarılması mümkün olamamaktadır. Japonya’da tüm 1990’lı yıllar boyunca gözlenen bu olgu, şimdi küresel kapitalizmin diğer merkezlerine de sıçramış gözükmektedir. Unutmayalım ki ekonomik büyüme, nihayetinde sermayenin sabit yatırımlarla büyütülmesi sürecidir. Reel sabit sermaye yatırımlarından uzaklaşıp ellerindeki fonları çoğunlukla finans piyasalarında rant peşinde değerlendirme uğraşı içinde olan küresel sermayenin, krizi geride bırakabilecek teknoloji, üretim organizasyonu ve bunlarla uyumlu finansal üst yapıyı gerçekleştirebilmesi bu koşullarda olanaksızdır. Öte yandan finans dünyasının tatlı spekülatif rantları olmadan da kapitalizm kendini üretememektedir. 2008 sonrasında yaşananlar, kapitalizmi sürdürülebilir bir sistem olarak değerlendiren tüm tarihin sonu yorumcularını şimdiden kuşkuya sevk etmiş olmalıdır. uğday rekoltesinin bu yıl 21 milyon tona yükseleceği belirtiliyor. B PAMUKTA DA YÜZLER GÜLÜYOR Çukurova Ticaret ve Kooperatif Müdürü Mustafa Kemal Yörük geçen yıl pamuk fiyatlarının artmasıyla bu yıl üretime olan talebin yoğunlaştığını belirterek “Geçen yıl 450 bin ton olan pamukta bu yıl en az 650700 bin ton bekleniyor” dedi. Yörük Türkiye’nin en önemli tarım merkezlerinden Çukurova’da, mart ve nisan aylarında ekimi yapılan pamuğun, özenle yürütülen sulama, çapalama ve ilaçlama gibi işlemlerin ardından ağustos sonunda hasada Muammer başlanacağını söyledi. Ada Çalışkan na Ticaret Borsası Başkanı Muammer Çalışkan da “Rekolte yükselse de hâlâ Türkiye’nin üretimi tüketimi karşılamadığı için 400500 bin ton pamuk ithalatı gerekebilir. Son günlerde pamuk fiyatlarındaki yükseliş bizi sevindirdi. Hasadın başlamasının ardından fiyatların 3.54 lirayı bulacağını tahmin ediyoruz.” Yağışların bol olduğu bu yıl buğdayda 21 milyon ton, pamukta 632 bin ton, pirinçte 870 bin ton, mısırda 4.3 milyon tonluk rekolte bekleniyor. Buna karşın Karadeniz bölgesinde yaşanan aşırı sıcaklık nedeniyle fındıkta verimin geçen yıla göre yüzde 25 azalarak 400 bin tona düşmesi öngörülüyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin bu yıl hububatta ciddi bir iyileşme yaşanacağını belirterek geçen yıl 18.5 milyon ton olan buğday rekoltesinin bu yıl 21 milyon tona yükseleceğini öngördüklerini aktarıp buğday ithalatına da gerek olmadığını söyledi. Bu yıl yağışların iyi gitmesi nedeniyle, şeker pancarı, çeltik, ayçiçeği, bakliyat üretiminde artış beklendiğini belirten Yetkin ancak sebze meyve üretiminde geçen yıla göre 600700 bin İbrahim Yetkin ton azalma beklendiğine vurgu yaptı. Yetkin “20092010 yıllarını mukayese ettiğimizde Türkiye’de 685 bin ton meyve ve sebzede üretim azlığı var. Girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle üretici meyve ve sebze üretiminden kaçıyor. Nüfus artışına göre meyve sebzede üretim artışı söz konusu değil. Türkiye 41 milyon ton meyve sebze üretiyor ve bu dairenin içinde 10 yıldır dönüp duruyor” dedi. Mısırda düşüş var 2010 yılı sonunda 550 lira olan mısırın ton fiyatı, son dönemlerde 750 liraya kadar çıktı. Geçen yıl pamuk fiyatla rının dünyada ve Türkiye’de çok hızlı artması ve 56 liraya çıkması nedeniyle mısır ekim alanlarının yüzde 20’sine pamuk ekilmesi nedeniye bu yıl mısır rekoltesinde 200300 bin ton bir düşüş bekleniyor. Diğer ürünlerde rekolte tahminleri ise şöyle: Mercimek: Artan sıcaklıkla kalitesi artan mercimekte zamansız yağış çürümeye neden oldu. Diyarbakır’da ise ürünü don vurdu. Yaşanan tüm olumsuzluklar sonucu bu yıl kırmızı mercimek rekoltesinin yüzde 20 düşeceği öngörülüyor. Kuru fasulye: Nisan yağmurlarının bazı bölgelerde çok uzun süre devam etmesi fasulye üretimini de olumsuz etkiledi. Üründe en az yüzde 25 verim kaybı öngörülüyor. Üzüm: Aşırı yağışlar nedeniyle bu sene üzüm bağları geç uyandı. Bu nedenle verimin en az yüzde 30 düşeceği belirtiliyor. Kayısı: Bu yıl don ve doludan dolayı yüzde 25 hasar gören kayısıdan ancak 545 bin 866 ton verim alınacak. HUBUBATTA THALATA GEREK YOK Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan da Türkiye genelinde geçen yıla göre buğdayda 2 milyon, çeltikte de yaklaşık 1 milyon tonluk bir artış beklendiğini anlatarak bu sayede Türkiye’nin hububat ürünlerinde ithal ihtiyacının da pek kalmayacağını söyledi. Erdoğan, “Pirinçte 870 bin ton civarında bir çeltik rekolte beklentisi var. Türkiye’de iklim koşullarının iyi seyretmesi sonucu su probleminin olmaması ve tarımda üretimi arttırma çabalarının pozitif etkileri nedeniyle, Mehmet bu yıl üretimde artış ve verimErdoğan lilik bekleniyor. Bakliyatların da genel olarak, nohut dışında, geleneksel üretim miktarlarında olacağını tahmin ediyoruz. Türkiye’de bu yıl genel olarak üretim miktarı ve potansiyeli iyi durumda” dedi. FINDIĞI SICAK ÇARPTI Giresun Ziraat Odası Başkanı Özer Akbaşlı, geçen yıl 630 bin ton olan Türkiye fındık rekoltesinin bu yıl 400 bin ton olarak tahmin edildiğini, düşük rekolte nedeniyle fiyatların da yükseleceğini söyledi. Akbaşlı “Bu yıl Karadeniz’de mevsim normallerinin üzerinde hava sıcaklıkları yaşandı. Bu nedenle Türkiye, rekoltesi çok az bir fındık sezonu geçirecek. Dünyanın birçok yerinde de fındık az. Dolayısıyla fındık bu sene çok para edecek” dedi. Yağışlardan dolayı fındığın henüz iç olgunluğunu tamamlayamadığını söyleyen Akbaşlı, şöyle konuştu: “Fındığın toplanmaya başlamasına kısa bir zaman kala üreticinin aklında fiyat meselesi var. Özer Akbaşlı TMO elindeki 4 yılık fındığı 6 liradan satışa sundu. 70 bin ton da satış yaptı. Şu an TMO’nun elinde bulunan 4 yıllık fındığı tüccar, sanayici 6 lira vererek alıyor. Üretici de TMO’nun 4 yılık fındığının 6 liradan alıcı bulduğu ortamda yeni mahsulünü 7.58 TL’den aşağı vermek istemiyor.” Türkiye Libya’daki yeni yönetime akaryakıt sattı Ekonomi Servisi Libya Ulusal Geçiş Konseyi ile yapılan anlaşma doğrultusunda ülkeye 14 bin ton euro dizel gönderildi. AA’nın Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) yurtdışı şirketi Türkiye Petrolleri Uluslararası Şirketi (TPIC) yetkililerinden edindiği bilgiye göre, Türkiye ile Libya Ulusal Geçiş Konseyi arasında yapılan euro dizel anlaşması çerçevesinde, 14 bin tonluk son sevkıyat Bingazi Limanı’na ulaştı. Akaryakıtın 4 farkıl kargo ve farklı ağırlıklarda gönderildiği bilgisini veren yetkili, gönderilen akaryakıtın yaklaşık 30 milyon dolarlık olduğunu belirtirken bu paranın garanti altına alındığını da sözlerine ekledi. Libya Ulusal Geçiş Konseyi’nin Türkiye’den çok ciddi talepleri bulunduğunu kaydeden yetkili, “Devamında çok istekliler, şu anda onu müzakere ediyoruz. Ödeme garanti altına alınırsa yeni sevkıyatlar yapılabilir. 150 milyon dolarlık daha akaryakıt sevkıyatı yapabiliriz” dedi. Seval Öz Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ABD’deki temasları kapsamında en büyük internet arama motoru Google ile bilgi işlem, baskı sistemleri ve sayısal görüntüleme donanımları üreticisi HewlettPackard’ın (HP) Silikon Vadisi’ndeki kampuslarını ziyaret etti. Çağlayan, bu sırada Google’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı “insansız otomobil”ine bindi. Çağlayan bu araca binen ilk bakan oldu. Kaldığı otele kadar insansız otomobille gelen Çağlayan, “ lk Dr Öz’ün kız kardeşi Çağlayan’ı insansız otomobile bindirdi Şimşek: Vergi denetimi asla siyasallaşmayacak Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi denetiminin siyasallaşmasına dönük endişe ve eleştirileri yanıtlarken vergi denetiminin hiçbir şekilde siyasallaşmayacağını söyledi. Denetimde tek çatının daha verimli bir denetim getirdiğini savunan Şimşek, reform öncesi ciddi eksikliklerin bulunduğunu, bütün yapılanların sistemi iyileştirmeye yönelik önemli bir adım olduğunu kaydetti. Vergi müfettiş yardımcılarının atama ve sertifika töreninde konuşan Şimşek, kamu harcamalarının en sağlıklı finansmanının vergi yoluyla olduğunu belirtti. Yeni dönemde performansa dayalı bir sistemin, objektif kriterlerin ortaya konulması gerektiğini ifade eden Şimşek, “Aslolan hepimizin görevini yaparken, bir yandan 74 milyonun hakkını korumamız, bir taraftan mükellefin haklarını gözetmemiz lazım” diye konuştu. defa bir siyasetçi insansız arabaya biniyormuş. Direksiyon ve pedallar boşta şoför koltuğuna oturan insanla sohbet ederek cruise controlde geldik” dedi. Çağlayan’ı Google’da, ş Geliştirme Müdürü olarak görev yapan ve Dr. Mehmet Öz’ün kız kardeşi olan Seval Öz, Reklam Ürün Müdürü Taylan Yıldız, Google’da çalışırken sosyal iletişim servisi Orkut’u geliştiren yazılım mühendisi Orkut Büyükökten ve Google’ın üst düzey yöneticileri karşıladı. Tüketici güveni azaldı TÜİK ve Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen Aylık Tüketici Eğilim Anketi’ne göre, Tüketici Güven Endeksi, temmuzda bir önceki aya göre yüzde 1.64 azaldı. Haziranda 96.42 olan endeks, temmuz ayında 94.83 değerine düştü. Yaşadığımız küresel çapta bir devlet borcu krizi... Yunanistan, Portekiz, İtalya... Sırada İspanya... Standard and Poor’s tarafından ABD’nin kredi notunun düşürülmesi... Her bir ülkenin kendi özelliğinden kaynaklanan sorunları olsa da hepsinin birleştiği ortak nokta artık kaldıramayacakları kadar devasa kamu borçlarının olması. Bu şu anlama geliyor: Bu ülkeler gelirlerinin çok üzerinde harcama yaptılar. Devletlerin tüm gelir kaynaklarını sermayenin hizmetine sunması, devletleri kendi işlevlerini kısa dönemlerde dahi yerine getirmeleri için harcanacak parayı bulamamak sorunu ile baş başa bıraktı. Bu sefer de devletler, yüksek faizli krediler aldılar. Böylece bir yandan holdinglerin, bankaların vergilerini aşağı çekerek, diğer yandan burjuvaziye rant ödemeye başlayarak, devlet borçlarının, “kar topu” gibi büyütülüp dev Bir dönem François Mitterand’ın da danışmanlığını yapan dünyaca ünlü ekonomist Jacques Attali 11 Ağustos’ta Le Monde gazetesinde kendisi ile C MY B C MY B boyutlara çıkmasına neden oldu ve borçlarını zamanında ödeyemeye başladılar. Küresel ekonomi borç krizini ne yazık ki borçlu ülkelerle sınırlamıyor, zincirleme etki de söz konusu ve son günlerde uzman uyarıları tam da bu yönde. IMF’nin geçen hafta yayımlanan raporunda yer alan “Ekonomi tarihinde hiçbir zaman bu kadar çok ülkede, bu kadar fazla borç büyümemişti” sözleri göz ardı edilemeyecek kadar önemli. Deutsche Bank da raporunda, ‘küresel borç krizi’nin erken aşamalarındayız’ derken bundan sonraki aşamanın bir resesyonekonomik daralma olacağını söylüyor. Küresel Kriz ve Sonrası yapılan bir söyleşide “Kriz kesinlikle kontrol altına alınmış değil. Ne ABD’nin kamu ve özel borçları ne yönetim zaafiyetleri. Aynı şey Avrupa bölgesi için de geçerli. Aslında süregelen sistem kıskaç altında ve piyasalar bir gün bunun bedelinin ödeneceğini iyi biliyor. Soru şu: Fatura kime çıkacak? 31 Temmuz’da borçların yapılandırılması ile ilgili yapılan toplantıda kalıcı bir çözüm oluşturulamadı. 16 ay içinde her şey yeniden başlayacak. Bu sanki bir alkolikler toplantısında herkes artık bir daha içki içmeme kararı alıyor ve toplantı sonunda anlaşmamızı kutlamak için son bir kadeh içelim demeye benziyor” diyor. Ve ardından şunu ekliyor: “Piyasalar siyasetin tatilden dönmesini beklemez ki... Siyaset piyasanın bir adım önüne geçmedikçe daima kaybetmeye mahkum.” Peki hal böyleyse yeni bir küresel ekonomik sistemin oluşturulması için çaba sarf etmek gerekmiyor mu? Bu ise aynı zamanda sosyal demokrasinin de kendisini sorgulaması anlamına geliyor. Kamu borçları krizin ana eksenini oluşturuyor ve bu noktada sosyal demokrasi bu sorun üzerinde gerçek bir kültürel savaşım vermek zorunda. Bir think thank kuruluşu olan Eurocite’nin Genel Sekreteri Frederic Menager yine Le Monde gazetesinde yayımlanan “Sosyal Demokrasi Borç Krizinde Boğuluyor mu?” başlıklı makalesinde “Yunanistan krizi tüm teknik ve finansal yönlerinin gerisinde önemli bir politik gerçeği de gözler önüne seriyor” diyerek şu saptamayı yapıyor: “Avrupa sosyal demokrasisi var olan sistem sorununa neoklasik liberalizmden ayrışan farklı ve orijinal bir yaklaşım getirebilir. Borçların azaltılması bu açıdan önemli bir çıkış yolu olabilir. Toplumların kendi ayakları üzerinde durma kapasiteleri üzerine kurulu bir politikayı temel olarak almalıdır.” Borç krizi çokboyutlu ve sadece günü kurtarma politikaları ile sona germeyeceği kesin. Bu yüzden bugüne kadar büyük bir rehavet içinde olan dünya sosyal demokratlarına belki de hiç olmadığı kadar büyük bir görev düşüyor. Konuyu tartışmayı sürdüreceğiz. Yerli Civic geliyor Honda Türkiye Genel Müdürü Hideto Yamasaki, aralık sonunda Yeni Civic Sedan’ı üretmeye başlayacaklarını belirterek “Bunun için 10 milyon dolarlık tamamlayıcı yatırım yapacağız” dedi. Yamasaki, sportif hibrit otomobil Honda CRZ’yi tanıtırken, bu modelle birlikte Türkiye’ye ikinci bir hibrit otomobil sunduklarını kaydetti. Mersin’den Hyundai’ye çağrı Mersinli işadamları, Bakan Zafer Çağlayan’ın “Gelin motor fabrikasını Türkiye’ye kurun. Sakın geç kalma, erken gel” dediği Güney Koreli Hyundai firmasına, yatırımlarını Mersin’de yapması çağrısında bulundu. Mersin Yetkili Otomotiv Satıcıları Derneği Başkanı Hüseyin Kış, AA’ya Bakan Çağlayan’ın çağrısını desteklediklerini söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear