25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 1 AĞUSTOS 2011 PAZARTES 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Kopuş POLİTİKALARINI ortaya koyarak ülkeyi yönetenlerle uğruna can vermeye ant içerek vatanı koruyanların birbirinden kopması, devleti zayıflatıcı bir durumdur. Bu toplum, başka nedenlerle de olsa, böyle bir zayıfIıktan doğan sonucun Balkan bozgunuyla yaşandığını asla unutamaz. Bereket, bu kez sınırların çevresinde fırsat kollayan yeniyetme devletçikler ve yüzyıllık köhne düşmanlar yok. Olsaydı, kara, deniz ve hava yüksek komuta kadrolarının büyükçe bölümü tutuklu, parlamento içindeki ve dışındaki siyasal kadroları birbirine küskün, halkının bütünü şaşkın böyle bir ülkenin başına kim bilir neler gelirdi. Kimimiz, “verilmiş sadakamız varmış” diye şükredecek; kimimiz de “Milli Mücadele’yle kurulan Kemalist cumhuriyet sanılandan çok daha sağlammış ki yıkılmadı” diyecektir. opuşun nedeni ne ekonomik, ne de askeri yahut siyasal; sadece hukuksal. Hukuk sistemimizin böyle bir durum yaratmış olması gerçekten üzücüdür. Ülkeyi yönetenlerle vatanı koruyanlar arasında sürtüşme yaratmayan, iletme, anlatma, dinleme, görüşme kanallarını açık tutup ortak akıl oluşturacak hukuk kuralları gerekiyormuş meğer. Oysa, “biri öbürüne tabi olamaz, şunun dediği olur, bununki olmaz” diyen kurallarla iyi ve sağlam yönetim sağlanabileceği düşünülmüştü. “Atanmışlarseçilmişler” diye yapay ikilemler yaratmayı pek sevdik. Danışma, görüşme kapıları daha açılacağına aralık duranlar kapatıldı. Milli Güvenlik Kurulu gibi karma kuruluşlar içtenlikle işletilmedi; asker sivilin ne düşündüğünü, sivil askerin neden endişelendiğini tam anlamadı. Yakın geçmişin Planlama Yüksek Kurulu gibi siyasilerle uzmanları bir araya getiren organlar körletildi, barajcılarla çevreciler tartışıp anlaşmak yerine birbirini suçladı.. Örnekleri sonsuza dek çoğaltabilirsiniz. Açık konuşup sormak yerine susup gizli dinleyerek insanları faka bastırmak, daha çekici geldi kimimize. Kopukluklar şimdi bağlanmaya çalışılacak. erhalde yorulmuşuzdur. Kısa bir tatile çıkarak azıcık dinlenmek gerekiyordur belki. Okuyucudan izin isteyip sütundan biraz uzaklaşma ve on gün kadar ara verme pahasına da olsa. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun stanbul’un Anadolu yakasında, kurulduğu ilin veya ilçenin adını taşımayan, o il veya ilçenin adından farklı bir adla mahkeme ve cumhuriyet başsavcılığı kurulması istemine olumlu görüş bildirip atama yapması anayasanın 2 ve 142. maddelerine aykırıdır. Oktay KUBAN / Yargıç stanbul ili Büyükşehir sınırları içerisinde bulunan bir kısım ilçe adliyesinin tek adliye binasında toplanması ve hizmet vermesi projesi kapsamında, İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan Fatih, Eyüp, Sarıyer, Şişli ve Beyoğlu ilçe adliyeleri kapatılarak Çağlayan’da yeni yapılmış olan İstanbul Adliyesi bünyesinde toplanmış ve hizmete açılmıştır. Bu proje kapsamında İstanbul’un Anadolu yakasında bulunan Kartal, Kadıköy, Üsküdar, Beykoz, Sultanbeyli, Tuzla, Pendik ve Ümraniye ilçe adliyeleri de kapatılarak Kartal ilçesinde yapımı devam eden adliye binasında toplanması ve 2012 yılı içerisinde hizmete açılması planlanmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, 03/05/2011 tarihli Adli Yargı Kararnamesi ile İstanbul’un Anadolu Yakası için bir Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı ve dört adet de Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı vekili ataması yapmıştır. İ K Bu atamalardan anlaşılmaktadır ki, Adalet Bakanlığı, HSYK’nin olumlu görüşünü alarak İstanbul’un Anadolu yakasında Kartal ilçesinde, Kartal, Kadıköy, Üsküdar, Beykoz, Sultanbeyli, Tuzla, Pendik ve Ümraniye ilçelerine hizmet verecek olan mahkemelerin ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın adını “Anadolu” olarak belirleyip bu adla kurulmasına kararı vermiştir. Anayasamızın 142. maddesine göre “mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri yasa ile düzenlenir”. Adalet Bakanlığı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen 2992 sayılı yasaya göre; mahkemeleri açmak ve cumhuriyet başsavcılığı kurup teşkilatlandırmak görevi Adalet Bakanlığı’na aittir. Adalet Bakanlığı, mahkeme açma ve teşkilatlandırma görevini, HSYK’nin olumlu görüşünü alarak anayasanın 142. maddesindeki emredici düzenleme gereğince, mahkemelerin kuruluşunu dü zenleyen 5235 sayılı yasa hükümlerine göre yapmak zorundadır. Adli Yargı İlk Derece Mahkemelerinin kuruluşunu 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri Kuruluş ve Görev Yasası düzenlemektedir. “Bu yasanın 9. maddesine göre; ceza mahkemeleri, her il merkezi ile o bölgenin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığı’nca kurulur. Ceza mahkemeleri, bulundukları il veya ilçenin adı ile anılır. Aynı yasanın 16. maddesine göre ise mahkeme kuruluşu bulunan her il merkezi ve ilçede, o il veya ilçenin adıyla anılan bir cumhuriyet başsavcılığı kurulur.” Anayasanın 142. maddesi ve 5253 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemelerinin kuruluşunu düzenleyen yasanın 9 ve 16. maddelerindeki düzenleme itibarıyla Adalet Bakanlığı, ceza mahkemesi ve cumhuriyet başsavcılığı kurulmasını ancak “mahkemenin ve cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu il veya ilçenin adı ile kurabilir.” İş yoğunluğu ve coğrafi durum göz önünde bulundurularak kurulan mahkemenin ve C. başsavcılığının yetki sahası farklı il veya ilçeleri kapsayabilir. Ancak, yasanın emredici hükmü gereğince kurulan cumhuriyet başsavcılığının da mahkemenin de kurulu bulunduğu ilin veya ilçenin adını taşıması gerekmektedir. İl idaresini düzenleyen 5442 sayılı yasanın 2. maddesine göre; “İl ve ilçelerin kurulması, kaldırılması ve adlarının değiştirilmesi yasa ile yapılabilir”. Türkiye’deki mülki idare yapılanmasında “Anadolu adı ile bir il veya ilçe bulunmamaktadır”. 5442 sayılı İl İdaresi Yasası’na göre Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından illere, iller de ilçelere bölünmüştür. Anadolu diye bir mülki idare kuruluşu bulunmamakla birlikte İstanbul’un Anadolu yakası da “Anadolu” adında ayrı bir il veya ilçe değildir. Anadolu, coğrafi bölge olarak Türkiye’nin Asya kıtasında kalan, 77 ilinden oluşan ve 647.500 km2 olan topraklarına verilen addır. Yürürlükteki yasal düzenle meye göre, olmayan bir ilin veya ilçenin adını taşıyan bir cumhuriyet başsavcılığı ve mahkeme kurulamaz. “Mahkemelere ve cumhuriyet başsavcılıklarına kuruldukları ilin veya ilçenin adı dışında bir şirkete adı verilir gibi bir coğrafi bölgenin adı verilemez.” Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun İstanbul’un Anadolu yakasında, kurulduğu ilin veya ilçenin adını taşımayan, o il veya ilçenin adından farklı bir adla mahkeme ve cumhuriyet başsavcılığı kurulması istemine olumlu görüş bildirip atama yapması anayasanın 2 ve 142. maddelerine aykırıdır. Hukuk devletinde anayasa ve yasalar yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayan hukuk kurallarıdır. Mahkemelerin ve cumhuriyet başsavcılıklarının kuruldukları ilin veya ilçenin adı ile kurulabilecekleri hükmü karşısında “Anadolu” adında cumhuriyet başsavcılığı kurulması, yasaya açık bir şekilde aykırıdır. Adalet Bakanlığı’nın Anadolu C. Başsavcılığı kurulması kararı ile HSYK’nin Anadolu başsavcısı ve başsavcı vekili atamaları, anayasaya ve yasaya aykırı olduğundan iptali mümkün olan işlemlerdir. H eyoğlu’ndaki masa ve sandalyeler toplandığından beri İstanbul’daki turistlerle Avro bölgesi vatandaşları şöyle bir rahatça oturup ‘Ne olacak şu Avro’nun hali’ diye kafa çekemiyorlardır. Aslında pek haklı da sayılmazlar. Avro’nun değeri TL karşısında arttıkça yedikleri içtikleri nerede ise bedavaya geldiği için daha rahat demlenebilirler. Bu yıl dikkat ederseniz Avrupalı turist artık eski yıllara göre daha az. Sebebi ise Avrupa’daki ekonomik ve finansal sorunlar. Buna karşılık ise Arap turist daha çok gelmeye başlamış. Doların TL karşısında değer kazanmasının bunda mutlaka payı var. Bazı uzmanlar ise başta Yunanistan olmak üzere, Avro bölgesindeki kamu borçları turistleri pek ilgilendirmiyor diyorlar. Ancak işsizlik konusunda tüm Avrupa’nın dertli olduğu açık. ABD ve Avrupa gibi ekonomik ve finansal sıkıntılar içinde olan ülkelerin paralarının son günlerde değerlerinin artması inanılmaz gibi görünüyor. Başka bir açıdan baktığınızda, TL’nin değer kaybetmesi anlamına geliyor, bu da pratik anlamda Türkiye altı ay içerisinde yüzde 30’lara yakın devalüasyon yaptı demek oluyor.. Parasal politikalar uyguladığınız zaman elinizde çok fazla silah yok. Faiz ve döviz kuru dışında kolayca kullanabileceğiniz bir kozunuz bulunmuyor... Bu iki de B Masa Sandalye Şimdi hükümetin ekim ayında TBMM’ye bir ekonomi planı ile gelmesi ve muhalefetin de yardımını istemesi lazım. Ekonomiyi çok soğutmadan, paydaşları çok rahatsız etmeden bölgemiz ve çevremizdeki gelişmeleri de dikkate alarak yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var. Belki de anayasadan önce bu işle uğraşmak gerekiyor. Mithat MELEN ğer öylesine oynak ki ancak birini tutup ötekini bırakabiliyorsunuz. Şimdi faizleri tutuyoruz, döviz kuru uçuyor. Faiz silahını çeksek tüketim, yatırım, üretim azalır, büyüme düşer... Döviz kuru yükseldikçe, ithalat düşüyor. Cari açık azalıyor. Biraz frene basıyorsunuz. Frene basmak ithalatı azalttığı için vergi gelirlerini de etkiliyor. Vergi gelirlerimizin çoğunu başta ithalat olmak üzere vasıtalı vergiler yoluyla topladığımız için vergiler azalınca bütçe açıkları artabilir ve iç borçlanma gereksinimi çoğalır... Döviz kuru nedeniyle akaryakıt fiyatlarının yükselmesi ise enflasyonist etkide bulunabilir. Ayrıca tüketimin düşmesi piyasaları zorlar. Türkiye Merkez Bankası’ndan çok şey bekliyoruz. Biraz da onu dolduruşa getirmişiz sırtını sıvazlayıp sen özerksin filan diye. Piyasanın önüne atıyoruz. Çevremizde bu kadar sıkıntı varken TC Merkez Bankası’nın öyle tek başına hükümet desteği olmadan işleri pürüzsüz yürütmesi zor. Belki, Merkez Bankası Başkanı’nın sık sık kamu ve özel sektörü uyarmasının nedeni de bu. “Açık döviz pozisyonu ile yakalanmayın!” Seçim önceleri muslukları açmak ile seçimden sonra kısmaya başlamak, dünyada hepimizin çok iyi bildiği ve çok denenmiş politikalar. Ancak bilinmesi gereken, piyasaların paydaşlarının, sorunlar paylarını azaltır ve değiştirirseniz sorunlarınızın büyüyeceğidir. Örnek verirsek Avro 3 TL’ye yükselirse Avrupa otomobillerine talep azalır mı veya benzinin litresi 4.5 TL’ye çıkarsa İstanbul trafiği rahatlar mı? Böyle soruların cevapları zaten sorunun içinde var. Hükümet ve Merkez Bankası o zaman ne yapmamış da bu fiyatlar böyle olmuş, diye sorarsınız. Şimdi hükümetin ekim ayında TBMM’ye bir ekonomi planı ile gelmesi ve muhalefetin de yardımını istemesi lazım. Ekonomiyi çok soğutmadan, paydaşları çok rahatsız etmeden bölgemiz ve çevremizdeki gelişmeleri de dikkate alarak yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var. Belki de anayasadan önce bu işle uğraşmak gerekiyor. Siyasiler arada politik sözler söylerler. Böyle söylemleri de gerekir. “Teğet geçti geçiyor, biz iyiyiz büyüğüz” gibi. Aslında bunlar piyasanın ve çevrenin morali açısından da önemlidir. Paniğe gerek yok, işinize bakın demektir bu. Hükümetin moral verici son sözlerinden sonra Türkiye’de ekonominin paydaşlarının kolları sıvamasının zamanı geldi geçiyor bile. Bence Beyoğlu’ndaki masa ve sandalyeler ekonominin gidişatını iyi görenler için toplatılmış. Fazla yeise kapılıp şişenin dibini görmesinler diye. Sonra başa iş filan çıkarırlar neme lazım. Avrupalı ve Avro bölgesinden dostlarımız ise Avro’yu bırakıp TL için içebilirler. Eğer zam gelmemişse her kadehleri 6 ay öncesine göre yüzde 30 ucuz. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear