25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 14 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara B 29 33 30 29 33 34 35 25 24 25 25 26 29 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB PB B B B B B B B B Y 29 30 28 32 30 31 39 40 35 37 31 27 23 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamPB Brüksel B Paris B Bonn PB Münih Y Berlin PB Budapeşte Y Madrid A Viyana Y 23 27 23 24 24 25 27 24 24 23 24 32 22 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y Y Y A Y Y A A B A Y A A 24 24 26 31 26 24 38 40 30 35 28 34 36 Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri parçalı çok bulutlu, Orta Karadeniz kıyıları ile Doğu Karadeniz,Erzurum, Kars, Iğdır ve Ardahan çevreleri sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı mevsim normalleri civarında geçecek. 5 TEMMUZ 2011 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Kamuoyu araştırma kuruluşları; önceki gün, dün sokağın nabzını tutan bir anket yapsaydı; sade vatandaşın Meclis Başkanı seçimlerinde CHP’nin tutumu ne olacak… Cemil Çiçek başkan seçildikten sonra tutuklu milletvekillerinin yasama görevine dönmelerini sağlayacak bir öneri getirebilecek mi gibi konuları değil… ...Hangi maçı kaç paraya ve kime, kimlerin sattığını tartıştığını saptayacaklardı. Gazeteler bile dün TBMM’deki olası gelişmelere soğuk bakıyordu. CHP 4 yıl ant içmeyeceğini ilan ediyor. Pek çok yazar çizer takımı CHP’ye ant içerek Meclis çalışmalarına fiilen katılmasını ya tavsiye ediyor, ya da gerekli görüyor. TBMM’deki başkan seçimi oturumuna CHP’nin katılacağı, ama oy vermeyeceği açıklandı. MHP ve AKP ise ant içmeyen milletvekillerinin dışarı çıkarılmasını savunuyor. İçtüzükte ant içmeyen milletvekilinin dışarı çıkartılacağına hükmeden bir madde yok. Üstelik CHP, Barış ve Demokrasi Partisi gibi TBMM’yi boykot etmiş de değil. Ha, ant içmeyen bir parti başkan seçiminde oy kullanabilir mi, başkanlık divanında, komisyonlarda temsil edilebilir mi; bu, dünden tezi yok tartışmalı gelişmelerin son ayağı. Nihayet partiler ulusal iradenin üstünlüğünü de tartışılır hale getirdiler ya; ne kadar övünseler yeridir. Ulusal irade elbette her şeyin üstündedir diyor AKP; beri yandan yargı kararlarına dokunmamanın yollarını arıyor. Çözüm ışığı görünmeyen siyasal olayları her zaman alaycı bir üslupla yorumlayan kimi dostlardan biri; geçende, “AKP’nin sorunu Meclis’te çözmeye yönelik bir girişimi olabileceğini” söyledi. Nasıl diye sorunca; “1950 Meclisi’nde olduğu gibi” dedi. 27 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti, Meclis’in yüzde 90’nına yakın çoğunlukla tek başına iktidara geldi. O tarihte milletvekillerinin mazbataları TBMM Genel Kurulu’nda onaylanıyordu. Zonguldak DP listesinde ilk sırada yer alan aday seçim günü öldü. İl seçim kurulu mazbatayı CHP listesinde ilk sırada yer alan Sebati Ataman’a verdi. Ataman’ın mazbatası Meclis’te geniş tartışmalara yol açtı ve… Demokrat Parti çoğunluğu bir gece yarısı Sebati Ataman’ın mazbatasını onaylamadı. Bu olay o sırada çoğunluğun azınlığa hükmetmesi diye uzun süre tartışıldı. Milletvekili olamayan Ataman, bir süre sonra CHP’den DP’ye geçti. Ara seçimde DP’den milletvekili seçildi. Adnan Menderes hükümetinde bakan olarak görev aldı. Dostumuz; AKP’nin yasada bir değişiklik yaparak mazbataların onaylanma yetkisini Yüksek Seçim Kurulu’ndan alarak, TBMM’nin (tabii Meclis’teki çoğunluğun) onayına verebileceğini, örneğin tutuklu milletvekillerinin mazbatalarını reddederek soruna kesin bir çare bulabileceğini anımsamamı istiyor. Bu tertip seçimlerden önce akıllarına gelseydi, gerçekleştirmeye girişebilirler miydi? Gidişata uygun bir davranış sergilemiş olurlardı. Ulusal iradeyi her şeyin üstünde gören AKP; mazbataların onayının veya reddi yetkisinin YSK gibi atanmışların elinde değil, ulusal iradeyi temsil eden Meclis’te olmasını savunabilirdi! Şeytanın avukatlığını yapan çoook. CHP’yi ant içmeye zorlayamazsa veya ant içmeyen CHP’yi Meclis Genel Kurulu’ndan çıkaramazsa AKP; başka bir olasılığı gündeme getirebilir diyenlere rastlanıyor... AKP’nin, TBMM’yi boykot eden BDP’lilerin milletvekilliğini düşürerek, ara seçimi zorlayabileceğini… Bu yoldan milletvekili sayısını 330’un üstüne çıkararak yeni anayasayı referanduma götürmeden dilediği gibi yapmayı düşünebileceğini söyleyenlere de… Laf çok, çözüm yok! Galiba seçim öncesinde bazı programlarda başladı; zaman zaman sokaktaki insanlara genel kültür soruları soruluyor, cevapların ilgisizliği de insanları şaşırtıyor. Bazı yarışma programlarında üniversite mezunu, meslek sahibi insanların bilmeleri gereken çok basit konularda uzun uzun düşünüp garip bir mantık yürütmeyle cevap vermeleri de son yılların alışılmış görüntülerinden... ABD’deki bazı programlarda sık sık yapılan bir şey. Amerikalıların dünyayla ne kadar ilgisiz olduğunu gösteren, kendi başkanlarını bile tanımadıklarını anlatan sokak röportajları... Giderek bizde de durum bu hale gelmiş gibi görünüyor. Bu garip sınav sistemiyle, bilgiden çok akıl yürütme ve seçenekleri eleme mantığının getirdiği bir şey mi? Başbakan, seçim Çivi Yazılı Elektronik Tablet gezilerinde öğrencilere “Ipad” dağıtılacağını, herkesin elektronik gelişmelerde dünya seviyesine geleceğini söylüyordu. Bilgisayara geçiş, İngilizce eğitime ağırlık verme, tablet dağıtma güzel şeyler elbette. Ama çocukluğumuzdan beri eğitim sistemimizde başka bir sorun var ki bir türlü giderilemiyor. Biz çocuklara her şeyi öğretmeye çalışıyoruz ama en temel bilgileri doğru dürüst öğretemiyoruz. Yıllardır pek çok kişi, resmi tarihe kafayı takmış durumda. Ders kitaplarındaki tarihin yalan yanlış şeyler anlattığı, kahramanlık odaklı hikâyelerle dolu olduğunu yazar durur herkes. Ama tarihi hikâyelerden daha önemlisi, basit hayat bilgisi eğitiminin bile verilemeyişi üzerinde kimse pek durmuyor. Temel sağlık konuları gibi, yurttaşlık hakları gibi, gündelik hayatın kuralları gibi, toplum içinde yaşamanın gerekleri gibi hayatta asıl işe yarayacak şeyler okullarda öğretilmiyor. Bunun yanı sıra uygarlık tarihi, düşünce ve bilimin gelişimi, bilimsel gelişmelerin günlük hayata yansımaları da doğru dürüst anlatılamıyor. Bilim adamlarının, hukukçuların, eğitimcilerin bile konuşmalarında gerçeklikle ilgileri konusunda bir sorun görülüyor. Yabancı dil eğitimi çok önemli ama kendi dilinde derdini anlatmakta zorlanan üniversite mezunlarına ne demeli? Teknolojik gelişmeler iyi ama sonuçta her zaman söylediğim gibi insanın konuşacak konusu yoksa en iyi cep telefonunu da alsa anlatacakları değişmiyor. Çivi yazısıyla yazılan tabletlerle elektronik tablet açısından bu anlamda hiçbir fark yok. Önemli olan alet değil onu nasıl kullandığınız çünkü. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Gelin benim karşı karşıya kaldığım duruma, Mustafa Balbay’ın başına gelenler diye bakmayın. Bir gazetecinin başına gelenler diye bakın... Eğer bir gazetecinin arşivinden, telefon rehberinden, telefon konuşmalarından, yazdığı yazılardan, yaptığı haberlerden suç üretilmeye girişilirse bunun sonu gelmez. Bugün benim başıma gelen, yarın bir başka meslektaşımın başına gelebilir. Benim gazeteciliğim elbette eleştirilebilir. Her türlü mesleki eleştiriye açığım. Ancak gazetecilikten terör faaliyeti çıkarılmasını kabul edemem. Gelin siz de buna hayır deyin, aksi halde mesleğimizin güvenliği tehlikeye girer. Bu çağrılarım zaten var olan kimi mesleki duyarlılıkları daha organize hale getirdi. Az da olsa içinde benim de tuzumun olduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu’nu (GÖP) doğurdu. Ne var ki, dikkat çektiğim tehlike de kapıyı çaldı. Pek çok meslektaşımızın gazetecilik faaliyetlerinden suç üretildi. Gelinen noktada benzer çağrıyı Meclis üyelerine yapıyorum. Sayın Meclis üyeleri; Gelin benim karşı karşıya kaldığım duruma, Mustafa Balbay’ın başına gelenler diye bakmayın. Halkın oylarıyla seçilmiş kişilerin başına gelenler diye bakın. Eğer ülkesinde siyaset yapmak isteyen, parlamenter sistemin kalbi olan Meclis’te yer almak isteyen bir kişiye yargıçlar, “bu adam yurtdışına kaçabilir, ben güvenmiyorum” diyebiliyorsa... Bu yönde hiçbir kanıt gösteremiyorsa, bir düşünün... Yargıçlar, yasa yapma faaliyetinde bulunmak isteyen bir milletvekilinin delil karartma işlerine de girişebileceğini iddia edip, “yıllarca hapiste kaldı, daha da kalsın” diyebiliyorsa... Bu yönde hiçbir kanıt da gösteremiyorsa, bir düşünün... Bugün bizim başımıza gelen, yarın herkesin başına gelebilir. Sayın milletvekilleri, Yargıçlar bütün bu kanıtsız tutukluluk gerekçelerinin üstüne bir de, “Suç devlete karşı işlenmiştir, o halde serbest bırakamayız” gerekçesini ekliyorlar. Her şeyden önce ortada henüz işlendiği mahkemeler tarafından kabul edilip hükme bağlanmış bir suç yok. Böyle olduğu tutukluluğa devam kararı veren yargıçlarca da bilindiği halde hem TBMM’ye hem 73 milyona gerçekdışı gerekçe duyuruluyor. Son zamanlarda sık yapılan karşılaştırmalardan biri şu: Eğer bunları bırakırsak şunlar da Meclis’e gelir! Her şeyi bir yana bırakıyorum, ben de bir olasılık genişletmesi sunuyorum. Yarın biri çıkıp, “devlete karşı suçların” tanımını genişletirse... Örneğin, karayollarının tabelasını çalan kişi, suçu kime karşı işlemiş oluyor? Örneğin, devlete ait bir belgede tahrifat yapan kişi, suçu kime karşı işlemiş oluyor? Bunun sonu gelir mi? Gelin özgürlükten yana tavır alın... Gelin, halkın oylarıyla seçilmiş kişilerin kesinleşmemiş suçlamalar nedeniyle sizin aranızda olamamasına karşı çıkın. Bu anlamda CHP’nin yaptığı tam bir özgürlük mücadelesidir. Hukuk gibi özgürlük gibi değerler herkese lazım olur. Bir kişi ömrü boyunca suç işlemeyeceğine söz verebilir, ama hiç yargılanmayacağına dair söz veremez. Hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği bir suçlama ile karşı karşıya kalabilir. Gelin, adil, hızlı ve özgür yargılamadan yana tavır alın. Darbe planı iddialarına adı karışanların emekliye sevk edileceği ileri sürülüyor YAŞ’ta kriz kapıda BARKIN ŞIK ANKARA Bu yılki Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ), Balyoz Darbe Planı kapsamında tutuklanarak cezaevine giren general ve amirallerin durumu nedeniyle büyük bir kriz yaşanması bekleniyor. Geçen yıl 3 komutan için “ne terfi ne de emeklilik” formülünü uygulayan AKP hükümetinin, bu yıl tutuklu bulunan 42 general ve amirali emekliye sevk etme eğiliminde olduğu ileri sürülüyor. Hükümet, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenen Orgeneral Hasan Iğsız’ı emekliye sevk ettiği şurada, Balyoz Darbe Planı iddialarına adı karışan isimler için “ne terfi ne de emeklilik” formülünü hayata geçirmişti. Bu yıl ise söz konusu isimlerin emekliye sevk edileceği belirtiliyor. Bu durumda ise tutuklu bulunan isimlerin “masumiyet karinesi”nin ihlal edilmesi, beraat etmeleri durumunda ise askeri kariyerleri açısından telefasi mümkün olmayan bir zarara Hükümetin geçen yıl uyguladığı ‘ne terfi ne de emeklilik’ formülüne bu kez sıcak bakmadığı, Balyoz davası kapsamındaki 42 generali emekli etme eğiliminde olduğu iddia ediliyor. yol açılacağı tartışması yaşanacağına dikkat çekiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası’na göre, haklarında açılan dava kapsamında tutuklananlar, daha sonra salıverilseler dahi terfi edemiyorlar. Bu yüzden bu seneki şurada terfi sırasında bulunan 14 ismin bu şansını yitirdiği değerlendiriliyor. Korgeneral Nejat Bek, Korgeneral Korkut Özarslan, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Korgeneral Korcan Pulatsü, Korgeneral Ziya Güler, Tümgeneral Abdullah Dalay, Tümgeneral Salim Erkal Bektaş, Tümgeneral Ahmet Yavuz, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Tümamiral Mücahit Şişlioğlu, Tümgeneral Beyazıt Karataş, Tuğamiral Ahmet Türkmen, Tuğgeneral Kasım Erdem ve Tuğgeneral Ali Aydın 2011’de terfi sırasında bulunuyordu. Şimdi terfi edemeyecek bu isimlerin emekliye sevk edileceği belirtiliyor. 2008 yılında terfi eden ve 4 yıllık rütbe bekleme süresi 2012 yılında dolacak olan 12 general ve amiral arasına şu isimler var: “Korgeneral Yurdaer Olcan, Koramiral Kadir Sağdıç, Tümgeneral Hasan Fehmi Canan, Tümgeneral Bekir Memiş, Tümamiral Cem Gürdeniz, Tümgeneral Nedim Göngör Kurubaş, Tuğgeneral Gökhan Gökay, Tuğgeneral Ömer Mimiroğlu, Tuğamiral Turgay Erdağ, Tuğamiral Fatih Ilgar, Tuğamiral Cem Aziz Çakmak, Tuğamiral Levent Erkek.” 2009 yılında terfi eden Tümamiral Ali Semih Çetin, Tümgeneral Nurettin Işık, Tümamiral Soner Polat, Tümgeneral İsmail Taş, Tuğgeneral Hakan Akkoç, Tuğamiral Levent Gör geç veTuğgeneral Mustafa Erhan Pamuk’un önünde ise bir dahaki Yüksek Askeri Şura için 2 yıl bulunuyor. Dava bu tarihe kadar sonuçlanmazsa bu isimler de terfi edemeyecek. 2010 yılında terfi eden 5 isim Korgeneral Turgut Atman, Tümgeneral Bülent Kocababuç, Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul, Tümamiral Erdem Caner Bener ve Tuğgeneral Mehmet Eldem’in önünde ise 3 yıl bulunuyor. Ağustos ayında Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenen Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ile Korgeneraller Korcan Pulatsü ve Ziya Güler’in tutuklanması, YAŞ’ta atama krizini gündeme getirdi. YAŞ’ta ya mevcut komutan Hasan Aksay’ın görev süresi uzatılacak ya da Hava Kuvvetleri Lojistik Komutanı Korgeneral Mehmet Erten terfi ettirilerek, doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanacak. Erten yaş haddi nedeniyle sadece 2 yıl orgeneral rütbesinde kalabiliyor. K NC BALYOZ DAVASI 6 komutana daha tutuklama İstanbul Haber Servisi 2. Balyoz Planı davası kapsamında haklarında yakalama emri çıkarılan Tümgeneral Bülent Kocababuç, Kurmay Albay Mehmet Örgen, Tuğgeneral Mehmet Eldem, Tuğgeneral Mustafa Erhan Pamuk, Tümgeneral Nedim Güngör Kurubaş, Korgeneral Turgut Atman, adliyedeki işlemlerinin ardından cezaevine gönderildi. Böylece Hasdal’da tutuklu general sayısı 41 oldu. Tümgeneral Beyazıt Karataş, Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul ise henüz teslim olmadı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “yakalama emrinin” 6 sanığın yüzüne okunması için açılan duruşmada savunma yapan Örgen 2001 ve 2005 arasında ABD’deki NATO karargâhında görevli olduğu ve o süre zarfında suça konu belge ya da kişilerle bir araya gelmediğini söyledi. Eldem ise suçlandığı yılı kapsayan süreçte Türkiye’de değil İngiltere’de görevli olduğunu söyledi. Tutuklanan sanıklar cezaevine götürülürken Atman, gazetecilere “Herkese söyleyin, Atatürk’ün gençliğe hitabesini okusunlar” dedi. Hasdal’da tutuklu generaller arasında Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Orgeneral Bilgin Balanlı da bulunuyor. Özkes: Kapusuz 3 CHP’li içeri alınacak dedi Oğlunu asker selamıyla uğurladı Bingöl’ün Genç ilçesinde terör örgütü PKK’nin saldırısı sonucu şehit düşen Jandarma Komando Er Deniz Bacanak, Kocatepe Camii’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Bacanak’ın cenaze töreninde TSK’nin komuta kademesi tam kadro hazır bulunurken Meclis Başkanı seçilen Cemil Çiçek de ilk iş olarak cenazeye geldi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile kuvvet komutanlarının katıldığı cenazede Çiçek’in yanı sıra Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, çişleri Bakanı Osman Güneş, AKP eski Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ da hazır bulundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise çelenk gönderdi. Şehidin yakınları, annesi Aynur, babası Erhan, kardeşleri Güney, Umut ve Şeydanur da törende yerini aldı. Ayakta durmakta zorlanan anne Aynur Bacanak şehit oğlunun Türk bayrağına sarılı naaşını asker selamıyla son yolculuğuna uğurladı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Düzeltme ve özür İstanbul Haber Servisi Gazetemizin 30 Haziran Perşembe günü 8. sayfasında yayımlanan “İkinci Balyoz İddianamesi” başlıklı haberde, iddianamede yer alan, 57 Mart 2003’te yapılan seminerde Tuğgeneral olan İhsan Balabanlı’nın beyanları, Bilgin Balanlı adıyla yer almıştır. Düzeltir özür dileriz. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “yemin krizi” öncesinde toplanan grupta “sarı öküz” öyküsünü anlatarak “Bu arkadaşlarımıza sahip çıkmazsak, başka milletvekillerimizi de alırlar. Sarı öküzü vermeyeceğiz” mesajı vermişti. Bu mesajın arkasında TBMM’ye kaydını yaptırdıktan sonra berbere giden CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in AKP’li Salih Kapusuz’un bir gazeteciyle sohbetine tanıklığı olduğu ortaya çıktı. Özkes, bu tanıklığı şöyle anlattı: “Kim olduğumu bilmiyorlardı. Kapusuz CHP hakkında ileri geri konuştu. ‘2 CHP milletvekili hapisten çıkamaz, hatta 3 kişi daha var, onlar da hüküm giydiklerinde içeri girecek’ dedi. İlhan Cihaner ve Gürsel Tekin’in adlarını söyledi. 3. isim konusunda tereddüdüm var, ancak erkek bir milletvekilimizdi. Ben sinirlendim, Hatta bayan gazeteci özür diledi. Sonra fısıltı halinde konuşmaya devam ettiler. Bu konuşmayı Genel Başkan Yardımcımız Emrehan Halıcı’ya anlattım. O da yanımızdan Kapusuz’un yanına gidip sordu, ancak inkâr etti.” C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear