23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 TEMMUZ 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA 17 yaratıklardır. İkincilerin birincilerden farkı, amaçtadır: Köstebekler yuva peşinde eşinirken, para peşindeki ikinciler bazen koca arazileri hallaç pamuğu gibi atar, talihleri yaver giderse tarihi yağmalar, gitmezse avuçlarını yalarlar. Avuç yalayanların sayısal üstünlüğüne karşın, nedense hiçbir hazine avcısının umudu kırılmaz. Çünkü milyonda birinin kazmasına vuran piyango, sadece boşa vuranların umudunu değil, hayallere muhtaç insanlığın ortak belleğini de besler. Efsanelerin bu belleği oluşturmaktaki önemini anlamak için, edebiyattan sinemaya gördükleri küresel ilgiye bakmak yeterlidir. Fransa’nın öyle bir bölgesi var ki, sanki tarih yağmur olup yağmış topraklarına. Yetmemiş, ardında bir gizemler konsantresi, sanki bir “efsane bankası” bırakmış zamanın tortusu. Bana da gayet ciddi “Gülün Öteki Adı”nı(*) ve tarihteki ilk engizisyon mahkemelerinde yakılan Kathar Şövalyeleri’nin öyküsünü yazdıran Oksitanya bölgesi, zaten zengin geçmişinin yanı sıra, efsaneleri besleyen ve efsanelerden beslenen hazineler de barındırıyor. Bölgedeki Rennes Le Château adlı küçük kasaba, işte böyle bir zenginlikte rakipsiz: En ünlüsü Dan Brown’un “Da Vinci Şifresi” olmak üzere hakkında 500 kitap yayımlanan hazine ve efsanesiyle, gizem avcıları tarafından “Sırların Dünya Başkenti” diye anılıyor. Michel Vallet, Franck Daffos ve aristokrat bir aileden gelen Didier Hericart de Thury, öykülerini okuduğum Le Parisien bir, hazine Köstebekler kazarak avcıları iki, toprağı havalanmasını sağlayan korunduğu kutsal sandukayı da ele geçirdikleri söyleniyor. Vizigotlar, Fransa’ya çekilirken bu hazineyi yanlarında götürmüşler. Frankların saldırısına karşı koyarken düşman eline geçmesin diye de Redhae Kalesi’nin içinde ya da çevresinde bir zulaya saklamışlar. Zamanla Redhae Kalesi elbette yıkılmış. Yerine de Rennes Le Château kasabası kurulmuş. Eğer bu bilgi doğru kabul edilirse, yazıt kazıt, eski kitabelerden bilgi toplayan üç araştırmacı yazarın, on dokuz buçuk yüzyıldır kasabanın altında sanılan hazineyi, 12 km. ötede bir mağarada bulmaları olası. Ne var ki daha mağaranın içine girmeyen, hazine var mı, yok mu görmeyen üç araştırmacı yazar, mağaranın girişi hakkında birbirlerine girdiler. Öyle eminler ki Vizigot hazinesine giden tüneli bulduklarına, gizli tutmaya sözleştikleri mağaranın girişini sen buldun, ben buldum kavgasına tutuştular. Aralarından ikisi bir olup 12 Temmuz’da mağaranın içinde bulunacaklara ilişkin bir kitap yayımlayınca, ekip dışı bırakılan üçüncüsü öfkeden çılgına dönüp internette mağaranın tam olarak nerede bulunduğunu açıkladı. Ol girişin önünde, şimdi jandarmalar bekliyor. Çünkü kazmasını küreğini kapanın mağaraya koşması, bölgenin hazine avcılarının istilasına uğraması bekleniyor. Valla ganimete koşacaklar da pek haksız sayılmaz: “Da Vinci Şifresi”ndeki Papaz Sauniere, gerçek bir kişilik ve 1891 yılında muazzam bir hazine bulmuş zaten, aynı bölgede. Öykü o kadar lezzetli ki, izninizle pazar günü de devam edeceğim. (*) Literatür Yayınları, 2008 “Üstün komutan, sade ce zafer kazanmayı değil, zaferden ne zaman fer agat edileceğini de bilendir .” Sır Bahane, Ganimet Şahane POLIBYUS ( Ö 2. yüzy ıl) Percy Kemp, küresel strateji uzmanı ve casus romanları yazarı Asmalımescit’te AKP Karanlığı Asmalımescit, İstiklal Caddesi’nde Tünel’e doğru yürürken, ünlü Markiz Pastanesi’ni geçtikten sonra sağdaki ilk sokaktır. Adını, II. Beyazıt döneminde burada Tersanei Âmire Kalafatçıbaşısı Yunus Ağa’nın yaptırdığı Asma Mescidi’nden almıştır. 1920’li yıllarda bu sokakta oturan Fikret Adil, 1933 yılında yayımlanan “Asmalımescit 74” adlı romanında o dönemde bu bölgede var olan bohem yaşamını, bu yaşamın figürleri olan entelektüel Türkleri, sanatçıları, yazarları, maceraperest yabancıları, beyaz Rusları, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen artistleri anlatır. Romanın adındaki “74” rakamının, Fikret Adil’in Asmalımescit Sokağı’nda oturduğu, Viçen Papazyan ve Satenik Lazyan’a ait olan iki katlı evin kapı numarasının tersten yazılmasının dışında bir anlamı yoktur. Bu evin yerinde bugün bir otopark bulunmaktadır. Asmalımescit Sokağı 37 numarada, 1940 yılına kadar Avusturyalı Wiemer ailesine ait “Viyana Lokantası” faaliyetteydi; mekânı 1941 yılında Tünel’deki “Fischer Lokantası”ın sahibi Rudoph Fischer devralarak burada “Nil Lokantası”ı açtı. 1938 yılında RizeHemşin’den İstanbul’a gelen ve yıllar içinde Asmalımescit’in “Baba”sı olan Refik Arslan lokantacılığı çocuk yaşında girdiği Fischer’in yanında öğrenmiş, 1954 yılında Sofyalı Sokak’ta entelektüel çevrelerin uğrak yeri olan “Refik”i açmıştı. Refik “Baba” 62 yıllık meslek yaşamından sonra bir süre önce 88 yaşında hayata veda etti. “Nil Lokantası”nın bulunduğu mekân daha önce bir Levanten olan Mizzi’nin İngilizce ve Fransızca olarak yayımladığı “The Levant Herald” matbaasıydı. Lokanta, Fischer’in 1943 yılında ölümünden sonra 1970’lere kadar aynı adla çalıştı. Bugün Refik “Baba”ın yeğeni Yakup Arslan tarafından “Yakup II” adıyla işletiliyor. Adındaki “II”nin nedeni 1977 yılından bu yana Asmalımescit Sokağı’nda lokanta işleten Yakup Arslan’ın ilk mekânını, sokağın İstiklal Caddesi’ne açıldığı bölgede, sağ koldaki “İntermezzo”nun bulunduğu yerde açmış olmasıydı. “Refik” de “Yakup II” de sokağın en gözde mekânlarıdır. Bunlara 2002 yılında Yakup Arslan’ın eski ortağı ve hemşerisi Cavit Saatçi’nin açtığı “Asmalı Meyhane” katıldı. Yeri gelmişken, ağızlarının tadını bilenler için “Asmalı Meyhane”nin mutfak şefinin uzun yıllar Tünel’deki “Dört Mevsim Lokantası”nın mutfağını yöneten Bahtiyar Usta olduğunu vurgulamalıyım. Bu mekânlara son 10 yıl içinde çok sayıda lokanta, meyhane, bar katıldı; salt Asmalımescit ve Sofyalı değil, Jurnal ve Şehbender sokakları da “Boncuk”, “Gedikli”, “Şimdi”, “Asmalımescit Balıkçısı”, “Rakıcı”, “Sofyalı 9”, “Arslan 2 Meyhanesi”, “Babylon” gibi mekânlarla birer şenlik yerine dönüştü. Birkaç gündür bölge karanlığa gömüldü. Beyoğlu Belediyesi’ne bağlı zabıta görevlileri çevik kuvvet desteğinde gecenin müşterilerin yoğun olduğu bir saatinde, bölgenin sokaklarına dalıp masaları, sandalyeleri, çiçek saksılarını toplayıp hazır tuttukları kamyonlara yüklediler. Önlerindeki tabakları hoyratça alınan müşteriler ne olduklarını anlamadan dört bir yana kaçıştılar. Bu “karanlık operasyonu” ile birlikte Asmalımescit bir çekim merkezi olmaktan çıkarıldı, sokaklar insansızlaştırıldı. Beyoğlu Belediyesi yayımladığı bir basın açıklamasıyla operasyonu, “belediyemizin, işgaliyelerle ilgili başlattığı uygulama; medeniyetler sahnesi olan Beyoğlu’nun; bu mirasını güçlendirmek, kamu yararını korumak için zorunlu olarak başlatılmıştır” diye açıklıyor. AKP’li belediye, “ramazan hazırlığı yapıyoruz” diyecek değil ya, yukarıdaki türden yapay gerekçeler üretiyor. Yoksa bölgede dışarıya masa çıkarmak için “işgaliye” ödeyen işletmelerin de operasyon kapsamına alınmalarındaki “derin anlam” ne olabilir? Beyoğlu Belediyesi’nin “karanlık operasyonu” hiç kuşku yok ki Asmalımescit bölgesiyle sınırlı kalmayacak; Bekâr Sokak, Zambak Sokak, Mis Sokak zaten nasibini almıştı, sıra mutlaka Cihangir’e, Nevizade’ye de gelecek. Beyoğlu sokakları, Başbakan’ın deyişiyle “dünyayı şişenin içinden görenlerden” arındırılacak. Ne diyelim, yereli ve merkeziyle bu iktidarı başımıza musallat edenler utansın! gazetesi tarafından “araştırmacı yazar” diye tanımlanan, dolayısıyla aklı başında insanlar kabul edilebilir üç Fransız. Üç yıl önce kafa kafaya verip, Rennes Le Château çevresinde örülen sırlar ağını çözmek üzere kolları sıvamışlar. Arama, tarama derken, kasabada bir yüzyıldır efsanesi gezen hazinenin kasabadan 12 km. uzaklıktaki En Couty tepesinde gömülü olabileceği kanısına varmışlar. Üstelik, tepede bir de mağara ağzı bulmuşlar. İçeri girememişler, ama mağaranın Vizigotların hazinesi saklı mağara olduğuna kesinlikle eminler ve hararetle iddia ediyorlar. Vizigot hazinesine ilişkin efsane, İS 1’inci yüzyıla uzanan tarihsel bir gerçekten besleniyor: Kral Alarik komutasındaki Vizigot ordularının 410 yılında Roma’yı istila edip yağmaladıkları, doğru. Bu doğrudan ötesi, varsayım: Vizigotların, Roma’yı yağmalarken altın ve gümüşten oluşan muazzam bir ganimetin yanı sıra, Romalıların 300’lü yıllarda Kudüs’teki Yahudi tapınağından çaldıkları yedi dallı Menorah şamdanı ile Hz. Musa’nın Sina Dağı’ndan indirdiği On Emir’in bir İngiliz olup, benim de arkadaşımdır. En üst düzeyde dört komutanın istifasından birkaç dakika sonra bana mail atıp, “Şimdi ne olacak? TSK dağılır mı, Türkiye ordusunu mu lağvediyor, konu hakkında yazacak mısın, ne öngörüyorsun” diye sordu. “Yazacak mıyım?” diye düşündüm, kendi kendime: “Ne öngörüyorum?..” Şöyle yanıtladım Percy Kemp’i: “Yıllardır yazarak uyarmaya çalıştığım, gerçekleşmesin diye uğraştığım gelecek, tıpkı romanlarımda öngördüğüm gibi biçimleniyor. Olan ve olacak olan hiçbir gelişme, benim için yeni değil artık. Aymazca yazılan bir tarihin, bir akılcı yoruma daha ihtiyacı yok.” Fotoğraf: DANIEL COLAGROSSI K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr ‘644 Sayılı KHK’ Geçen yazımızda yeni kurulan “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı”nın örgütlenmesini düzenleyen 4 Temmuz 2011 tarih ve “646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname”yi (KHK) irdelemiştik... Bu bakanlığın sanıldığı gibi “çevreye duyarlı şehircilik” başlatmayacağını, tam tersine doğal ve kültürel dokuya duyarsız yapılaşmayı daha da arttıracağını, Şehir Plancıları Odası’nın (ŞPO) açıklamalarından da yararlanarak vurgulamıştık. Özellikle eski TOKİ başkanının bu bakanlığı yönetmesinin, ülke düzeyinde kentsel çevre ve kimlik değerlerini hiçe saNeden ve nasıl mı? İşte MO açıklamasından bazı anımsatmalar: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilen yetkiler, odaların ‘özerk ve kamusal kimliği’ni yok sayan hükümleri de içeriyor. Cumhurbaşkanı’nın 2008’deki talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu meslek kuruluşlarını incelemeye almıştı. Hazırlanan raporda ise ‘odaların siyaset yaptıkları’ belirtilerek merkezi ve yerel yönetim uygulamalarına davalar açılarak engel oldukları vurgulanmıştı.” Bu raporun sonucu galiba şimdi ortaya çıkıyor. 644 sayılı KHK’ye göre odalar, bakanlığın adeta “hizmet birimi” haline getiriliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na “mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazırlamak ve bunları denetlemek” görev ve yetkisi veriliyor. Böylece meslek odalarının anayasada tanımlanan “özerk” yapıları ortadan kaldırılarak “bakanlığa bağlı kuruluş” haline getirilmesi hedefleniyor. Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com ktidarı “kızdıran” etkinlikler... yan uygulamaların bu kez “bakanlık güvencesi”yle süreceğinin yaygın kanı olduğunu da anımsatmıştık... Aynı süreçte daha önce devreye giren 644 sayılı KHK ise “çevreye duyarsız kentleşme”ye meslek odalarının karşı çıkmaması için “özel önlem”ler düzenliyor. Özellikle son yıllardaki talan ve rant planlarına karşı meslek kuruluşlarınca sürdürülen bilime ve toplum yararına dayalı direnişten, hatta hukuk mücadelesinden rahatsız olan egemen siyaset, çözümü bu kuruluşların özerkliğini ve gücünü yok etmekte görüyor... Bu konuda Mimarlar Odası’nın (MO) 26 Temmuz tarihli basın açıklaması, hem yeni bakanlıklardaki gerçek “niyet”lere, hem de imar yağmasındaki “ileri demokrasi”nin ne anlama geldiğine açıklık getiriyor… Özetle deniyor ki: “TBMM’den kaçırılarak yasa yerine KHK şeklinde devreye sokulan düzenleme, meslek odalarının özerk ve kamusal kimliklerini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.” Odalara darbe KHK’ye göre bakanlıkta kurulan “Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü”, odaların asli işleri olan üye kayıt ve sicillerinin tutulması, mesleki kuralların belirlenmesi görevini bile üstleniyor. Böylece odaların temel “iş”leri ellerinden alınarak adeta “işlevsiz” bırakılıyor. MO açıklamasında diyor ki: “Bu nedenle, mesleki ve demokratik hakların korunması ve sağlanması, mimarlık ve kent değerlerinin korunması ve geliştirilmesi, bilimin rehberliğinde kamu ve toplum yararının gözetilmesi yönündeki çabalarımızı, meslektaşlarımız, duyarlı tüm kesimler ve yurttaşlarımızla birlikte sürdürmeye kararlı olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz.” Meslek odaları, meslek ortamının ve demokrasinin olmazsa olmaz güvenceleridir. Bugüne dek sayısız yağma projesiyle ilgili odaların karşı çıkışları ve açtıkları iptal davaları sayesinde engellenebilmiştir. Şimdi hükümet, bu mesleki direnişi ortadan kaldırmak istiyor. Odalarımıza sahip çıkmak, yaşamımıza ve geleceğimize sahip çıkmak demektir. Mimarlar Odası’nın uyarıları ve özerk yapılarını sürdürmeleri için işbirliği çağrısı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “talan bakanlığı”na dönüşmemesi için tarihsel önem taşıyor. Bakanlıkta birim BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Elma, armut, kayısı gibi meyvelerin kurutulmuşu... İnce saç örgüsü. 2/ Düz ve geniş arazi... “Acele, ivedi” anlamında yerel sözcük. 3/ Eline ayağına çabuk, çevik... Gözdeki canlılık. 4/ Alışılmış olan, yenilik getirmeyen... Arnavutluk’un plaka imi. 5/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Kemiklerin yuvarlak ucu. 6/ Uzaklık işareti... İsviçre’de bir kent. 7/ Karakter... Amerika’da yaşayan ve yavrularını sırtında taşıyan keseli sıçan. 8/ Ceylan... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. 9/ Batman’ın Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj... Spor karşılaşması. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle 21 Ka 1 sım’da meydana gelen bir fırtına. 2/ 2 “Aptal, salak” anla 3 mında argo söz 4 cük... Asya’da bir göl. 3/ Tezek yığı 5 nı... Katışıksız, saf. 6 4/ Başlıca, temel ni7 teliğinde olan... “Kakım” da deni 8 len kürk hayvanı. 9 5/ “ kalan bu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kubbede bir hoş sada imiş”... Sofralık bir zeytin 1 H A V L I C A N cinsi. 6/ Yabancı... İçinde 2 A L O S E D İ R tohum ya da krizalit bulu 3 M A L T I Z ME nan koruncak. 7/ Söz, la 4 B T O R AMA N kırdı... Konya kentini oluş 5 E L A R A İ R turan ilçelerden biri. 8/ 6 L İ İ N İ K A T Felsefede, bilgi ile varlık L A U arasında ilişki kurduğu dü 7 E R İ K 8S İ M ME D A R şünülen kavram... Tırpana balığına verilen bir başka 9 K A R A K O C A ad. 9/ Genellikle 68 Nisan tarihleri arasında meydana gelen bir fırtına. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear