25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara B 30 34 33 32 36 37 37 26 26 27 26 25 34 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B A B A A A A A A A B PB Y 33 33 30 31 32 32 41 41 37 39 34 28 30 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid PB Viyana PB 21 21 25 21 21 21 23 27 32 29 35 33 31 Belgrad B 36 Sofya B 32 Roma B 26 Atina B 31 Zürih Y 28 Moskova Y 24 Aşkabat B 39 Taşkent B 42 Baku B 34 Bişkek B 35 Tiflis PB 32 Kahire B 39 Şam B 42 10 TEMMUZ 2011 PAZAR Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri ile Marmara’nın batısı parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin, Ordu, Kars, Ardahan, Ağrı ve Iğdır çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada 12 Haziran’dan bu yana 27 gündür tutuklu milletvekilleri sorunu iki partinin karşılıklı saldırılarıyla hemen her gün ipe çekildi. 27 gün umut ışığı bir yandı bir söndü. Umutların hız kestiği, Başbakan’ın CHP’yi, ant içmeyerek düştüğü kuyudan yine CHP’nin çıkarabileceğini içeren sözleri medyada yer aldığı gün; partilerin nihayet hidayete erdiğine tanık olduğumuz gelişmeler izlendi. Bir aya yakın süredir kamuoyunu çıkmaz sokaklarda gezdiren iki partinin Meclis Başkanı Çiçek’in çabalarıyla bir araya gelmelerinin ve üç beş saat içinde uzlaşır görünmelerini müjdeleyen açıklamaların demokrasimize önemli ve hatta tarihsel katkısı olacağı söylendi. Ama bu yargıyı dile getiren partilerin bu süre içindeki birbirini tutmayan, bir gün sonrasını görmeyen, ilkesel açıdan birbiriyle çelişen tutum ve davranışları da siyasal tarihimize ibret alınacak örnek bir süreç diye geçmiş oluyor. AKP ve CHP grup yetkilileri bir aydır çözümlenemeyen ant içme sorununu bir saat içinde çözüm aşamasına getirdiler. Bir CHP’linin AKP’yi diz çöktürecekleri söylemine AKP Genel Başkanı’nın “ana muhalefet tükürdüğünü yalayacak” diye karşılık vermesi… üç beş saat içinde unutuldu. CHP’ye ant içmelerini sağlayacak en küçük prim vermeyen Başbakan; ne oldu da “Meclis Başkanı’nın partiler arası görüşmeler için bulunacağı çağrıya uyacağını” söyledi? İçeriği açıklanmadı henüz; ama Meclis Başkanı ile Başbakan; baş başa görüşmelerinde yeni anayasa ve Kürt sorunu gibi iki temel konuyu ele alması beklenen parlamentoda, bu iki konunun ana muhalefetin katkısı olmadan gerçekleşemeyeceğinde görüş birliğine vardılar ve… ...bu amaçlar doğrultusunda öncelikle ant içme boykotunu çözümlenmesinde anlaştılar. Saat 14.00! Saat 15.00. Başbakan RTE; Meclis’e sunduğu hükümet programında, yeni çalışma döneminde yasakçı, darbe dönemlerinden miras anayasa yerine, yeni bir anayasa yapılacağından söz ederken; “Meclis’te diyalog, uzlaşma arayışları ve işbirliğine önem vereceğini” açıkladı. Başbakan’ın içine düştüğü ikilem ortada: Yeni anayasa, Kürt sorunun çözümünde Meclis’te diyaloğa, uzlaşma arayışlarına ve işbirliğine önem vereceğini açıklayacaksın… ...fakat seçilmiş, milletin vekili olmaya hak kazanmış tutukluların yasama görevlerine başlamalarını engelleyecek; demokrasi adına, insan hakları, evrensel hukuk ve özgürlük adına ant içme boykotunu sürdüren ana muhalefetin kararlı tutumundan vazgeçmesini sağlayacak girişimlere sırt çevireceksin! Başbakan hükümet programıyla vaat ettiği “ileri demokrasi”yi önce kendinin inandığını kanıtlamak ve Meclis’te diyaloğa, işbirliğine gerçekten önem veriyorsa, verecekse; önce CHP’nin ant içmesine olanak sağlamak, tutuklu milletvekilleri sorununu hükümet programında açıkladığı anlayış doğrultusunda çözüm arayışlarına iktidar katkısını sağlamak zorunda. Zorunda çünkü; Meclis’te sorunun çözümünde ana muhalefetle diyalog, işbirliği yollarını kapayacaksın; aynı gün bir saat sonra parlamentoya sunacağın hükümet programında önemli ulusal sorunların çözümünde muhalefet partileriyle diyalogdan, işbirliğinden, uzlaşma arayışlarından söz edecesin! Kimse yemezdi bu çarpık anlayışı! Başbakan muhalefetle uzlaşmaya kendini zorunlu kıldı. Şimdi kimin tükürdüğünü yaladığı konuşuluyor olmalı! CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; günlerdir saat başı değişen ve gelişen olayları aynı gün saat 20.00’de, CNNTürk’te Fikret Bila ile Murat Yetkin’in sorularını yanıtlayarak değerlendirdi. Fikret sordu: “İki partinin (o sırada toplantı halinde olan) grup başkanvekillerinin yapacağı bir ortak açıklama sizin açınızdan yeterli mi?” Kılıçdaroğlu, içtenlilkle “Elbette, elbette!” diye karşılık verdi ve gerekçesini de “o zaman parlamentonun demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmış olacağını” ifade ederek açıkladı. Demokrasiye ve erdemlerine inanan Kılıçdaroğlu’nun bu duruşu gerçekçiydi. Fakat CNNTürk’teki açıklamalarında “asıl meselenin” sorunu çözmek olduğunu söylerken iktidara, “İlla şu saatte çöz de demiyoruz” demesi garipsenecek bir ifadeydi. Akla CHP’nin ant içme için “her türlü sorunun çözüm yerinin Meclis” olduğunu içerecek ortak bir irade beyanını yeterli bulduğu… tutuklu milletvekillerinin yasama görevlerine başlatacak çözümünü daha arka planda görüyormuş, acelesi yokmuş gibi şaşırtıcı bir izlenim veriyor. Bugün yarın ant içme sorununu tetikleyen tutuklu milletvekillerinin tahliyesini sağlayacak yasal veya başka hukuksal yöntemlerin saptanması ve yanıltıcı izlenimlerin değer taşımadığını kanıtlayacak eylemler, açıklamalar bekleniyor! Yeni hükümette yerini koruyan isimlerden biri de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay. Kabinedeki hukukçu milletvekillerinden biri de olan Günay, AKP içinde tutuklu vekillerin durumundan rahatsızlığını yüksek sesle dile getiren ilk isimdi. Meclis Bürosu’ndan arkadaşımız Erdem Gül ile yaptığımız ziyaret sırasında Günay ile çözüm umudu beliren tutuklu milletvekilleriyle ilgili durumu ve yeni anayasa tartışmalarını ayrıntılı biçimde değerlendirme fırsatı bulduk. Günay referandumla kabul edilmesinde ısrarlı, “Millet eliyle yapılacak bu ilk anayasa yine millet tarafından onaylanmalıdır. Meclis’ten çok yüksek bir oyla geçse dahi halkın oyuna sunulmalıdır” düşüncesinde. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Günay: Yeni Anayasa Referanduma Götürülmeli olmalı ve yasal ya da anayasal çözüm bulunmalı.” n ciddi mesele Kürt sorunu Günay, yeni anayasa sürecini, Kürt sorununa getireceği çözüm perspektifi nedeniyle çok önemsiyor. “Türkiye’nin en ciddi meselesi Kürt sorununun ulaştığı boyutlardır” dedikten sonra şöyle sürdürdü sözlerini: “Bölgede devletin yarattığı ciddi yanlışlar ve bunlara tepkisel tavırlar var. Elimizdeki anayasa da bu tepkilere meşruiyet kazandırıyor. Felsefesi yanlış. Kimseyi dışlamayan, hiçbir etnik vurgu yapmayan yeni bir anayasa bu sorunun çözümü için en önemli adım olacak.” E Dünyaya anlatamayız Seçimlerin ardından Meclis’e kayıt yaptırırken dile getirdiği “Tutuklu milletvekillerinin durumu yasalara uygun olsa bile hukuki değildir” görüşünü koruyan Günay, sorunun çözümü konusunda şu görüşleri paylaştı: “Bu tartışmanın Türkiye’nin gündeminden bir an önce düşürülmesi gerekiyor. Tutuklu milletvekilleri sorununu dünyaya anlatamayız. Çözmemiz lazım. Bence yasal düzenlemeye ihtiyaç var. CMK ya da milletvekili seçilme yeterliliklerini düzenleyen madde dahil her türlü formül değerlendirilebilir. Bunun yolu da Meclis’i çalıştırmaktan geçiyor. CHP’nin ilk gün yemin etmeyerek mesajını kamuoyuna duyurduktan sonra hâlâ bu tavrı sürdürmesi çözümü geciktiriyor. CHP girmedikçe çözüm zorlaşıyor. Ana muhalefet mutlaka Meclis’te toplanmaları sakıncalı Sorunun BDP boyutunun da altını çizen Günay, “BDP’nin Diyarbakır’da toplanmayı süreklilik haline getirmesi çok sakıncalı. Bu alışkanlığa son vermek durumundayız. Hatip Dicle için şimdi yapılabilecek bir şey yok. Hukuki süreç bitmiş gözüküyor. Durumu yeni anayasa sürecine bağlı. Ama CHP’li iki milletvekili ile BDP’li tutuklu milletvekillerini ayırmadan tüm tutuklu milletvekilleri için bir ortak çözüm bulunmalı” görüşünde. Yeni parlamentonun en önemli işinin anayasa yapım süreci olduğunun altını çizen Günay, “Meclis’teki partilerin hepsi yeni anayasa vaat ettiler. Şimdi önümüze bunu hedef koyabiliriz. Gönüllü yurttaşlık temelinde, herkesin hiçbir tabu etkisinde kalmadan sürece Diyarbakır’da katılımıyla demokratik bir anayasa yapmalıyız. Cumhuriyetimizin 90. yılı olan 2013 yılına ilk defa zor altında, dipçik tehdidi altında, darbe koşullarının ürünü olmayan özgürlükçü ve sivil bir anayasa ile girebiliriz” diyor. Yeni anayasaya ilişkin tek kırmızı çizgisinin “üniter yapının korunması” olduğunu belirten Günay’ın temel beklentileri ise şunlar: “1. Devletin değil bireyin özgürlüklerini öncelik saymalı. 2. Hiçbir ideolojik vurgu olmamalı. 3. Etnik ve mezhepsel tanım olmamalı. 4. Çoğulcu bir biçimde Türkiye’nin her türlü değerini ve kesimlerini kapsamalı.” Size göre demokrasi şöyle tarif edilebilir: İktidarın gereksinimlerinin toplamına demokrasi denir. Bu tarifin varacağı uç nokta şudur: Eğer ülkeye muhalefet gerekiyorsa, onu da biz inşa ederiz. Hazır bakanlıkların sayılarıyla, adlarıyla oynamışken şöyle bir bakanlık da uygun düşerdi: Muhalefeti Oluşturma ve Yönlendirme Bakanlığı. Kara mizahla anlatılacak çok şey var, ama daha fazlası gereksiz. Sayın Başbakan, Bir lider, kendisine oy verenlerin sayısının artmasıyla değil, kendisine oy vermeyenlerin saygısının artmasıyla büyür. Bu anlamda toplumlara gerçekten önderlik eden kişilerin seçimlere sürekli katılması bile gerekmez. Bunun çağımızda yaşanmakta olan örneği Nelson Mandela’dır. Bir dönem devlet başkanlığı yapan Mandela, demokrasinin temel kurumlarının oluşmasını sağladı. İsteseydi en az 34 dönem devlet başkanı olarak kalabilirdi. Mandela’yı büyük yapan, kendisini 27 yıl hapiste tutan beyazların da başkanı olduğunu hissettirebilmesiydi. Uzun yıllar hapiste kalmasını isteyen politikacı öldüğünde Mandela eşini ziyaret etmiş, başsağlığı dilemişti. Kimi ezeli destekçileri bunu eleştirdiğinde şu karşılığı vermişti: “Bu ülkede yeni intikam duygularının yeşermemesi için her şeyi yapacağım.” Sayın Başbakan, Tutuklu vekillerle ilgili yargı kararını dokunulmaz hale getirdiğiniz konuşmanızda benim yıllar önce yazdığım bir köşe yazısına gönderme yaptınız. Dün, mahkemelerin de millet adına karar verdiğini yazanların bugün mahkeme kararlarını eleştirdiğini söylediniz. O yazıyı anayasanın dokuzuncu maddesini anımsatarak yazmıştım. Bugün de aynı düşüncedeyim. O madde aynen şöyle: “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” Evet, yargı böyle bir sorumlulukla bağımsız olarak karar almalı. Aynı günlerde sık vurguladığım değerlendirmelerden biri de şuydu: “En kötü Meclis bile kapalı bir Meclis’ten iyidir.” Bugüne gelirsek... Bu satırları kaleme aldığım temmuz ayının ilk günleri itibarıyla Meclis’in durumu şu: Eksik Mecis! Bunu her şeyden önce sizin kabul etmemeniz gerekir. Meclis bir bütündür. Duvarlarından biri olmayan binada oturulur mu? Pek çok konuda olduğu gibi bu sorunu çözmek yerine kullanmaktan yanasınız. Oysa o eksik Meclis’in, o eksikliğin içinde siz de varsınız. Sorunu üstünüze almazlığınız şu fıkrayı anımsatıyor: Uçak havalanmış, bulutların üstüne çıktıktan kısa bir süre sonra kanatlardan birkaç parça düşmüş. Yolculardan biri, “eyvah” demiş, “uçak düşecek”. Yanındaki, “bırak” demiş, “düşerse düşsün, babanın malı mı?”... Sayın Başbakan, Önceki mektuplarda sizin geçmişte yargı ile ilgili yaşadıklarınızı ana hatlarıyla anımsatmıştım. Bugün bambaşka bir konumda ve düşüncedesiniz. Ben mensubu olmakla onur duyduğum, verdiği mücadele ile gurur duyduğum CHP’nin İzmir milletvekiliyim. Siz genel başkanı olduğunuz partinin İstanbul milletvekilisiniz. Kabul etseniz de etmeseniz de, ben şu anda demir parmaklıkların arkasında olsam da manen aynı çatının altındayız. Şu anda kendinizde her şeyi yapma, tarihi yeniden yazma gücü olduğunu düşünebilirsiniz... Ama unutmayın; tarih de bir anlamda rüya gibidir, görülürken yorumlanamaz. Kaygılarımla... Etnik tanım olmamalı şırı taleplere referandum freni Günay’ın ‘referandum’ ısrarının ardında da, Kürt sorununa çözüm noktasında çıkacak olası krizi halkın oyuyla çözme stratejisi yatıyor. BDP, partiler arası uzlaşıda kabul edilmeyecek statü gibi aşırı taleplerinde ısrarcı olursa, son sözü halk söyleyecek. Günay, “Meclis’te oluşabilecek kayıplar milletin oylarıyla telafi edilir. Güneydoğu da dahil Türkiye’nin genelinde anayasaya verilecek ‘evet’ oyları belirleyici olur” diye özetliyor ileride çok konuşulacak bu yaklaşımı... A 90. yıla sivil anayasa nayasayı halk onaylamalı AKP kurmayları, yeni anayasa için Meclis’teki partilerin bir ya da birkaçı ile uzlaşıyı yeterli görüyor. Ancak A Başbakan’ın Hopa mitingi için özel hukuk kurallarının devreye sokulduğu belirtildi ‘Haklar ihlal edildi’ ÖMER ŞAN HOPA Başbakan Erdoğan’ın 31 Mayıs’taki Hopa mitinginde çıkan olaylar nedeniyle İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı rapora göre Vali Mustafa Yemlihalıoğlu olay çıkmasın diye kaldırım taşlarını bile asfaltlattı. Hopa olaylarının ardından tutuklananların avukatları ise dün yaptıkları ortak açıklamada Hopa’ya özel hukuk yaratıldığını belirtti. İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturmanın ayrıntıları belli olmaya başladı. Olayların ardından Hopa’da yaşanan OHAL’i andıran, gece baskınları, gözaltı listeleri, hak ihlalleri müfettiş raporunda göz ardı edildi. Olaylarla ilgili dinlenen Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu, müfettişlere, Başbakan Erdoğan’ın Hopa mitingi öncesinde alınması gereken önlemlerin en ince ayrıntısına kadar planlandığını savunarak, “Miting alanı parke taş döşeliydi. Olabilecek gösterilerde bu taşların sökülerek saldırı amaçlı kullanılabileceğinden üzerini asfaltla kaplattım” dedi. Raporda Lokumcu’nun polisin sıktığı biber gazından etkilenerek yaşamını yitirmesi de masaya yatırılırken polis müdahale edileceğinin önceden duyurulduğunu savunarak “rahatsız olanlar alandan ayrılsın” uyarısı yaptığını ileri sürdü. Oysa yurttaşlar polisin uyarıda bulunmadan müdahale ettiğini belirtmişti. Artvin Emniyet Müdürlüğü de olaylarda ne kadar biber gazı kullanıldığını soran avukat Emre Baturay Altunok’a “yeteri kadar gaz kullanıldı” yanıtını verdi. Balbay ve Haberal’a destek stanbul Haber Servisi CHP stanbul l Kadın Kolları, tutuklu milletvekilleri Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’a desteklerini açıklayarak, “Sorun sadece CHP’nin değil Türkiye’nin sorunudur. Tehdide ve şantaja asla boyun eğmeyeceğiz” dediler. CHP Kadın Kolları, tutuklulukları devam eden Balbay ve Haberal’a destek amacıyla 81 ilde eşzamanlı basın toplantısı düzenledi. Şişhane’deki CHP stanbul l Başkanlığı’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan stanbul l Kadın Kolları Başkanı Fevziye Pehlivan, haklarında mahkumiyet kararı bulunmayan milletvekillerinin hapishanelerde tutulmasını “demokrasi ayıbı” olarak gördüklerini belirtti. Pehlivan, “Hüküm giymemiş milletvekillerinin yemin etmemesini olağan karşılayan ikiyüzlü anlayışı şiddetle kınıyoruz” dedi. (Fotoğraf: ANIL BODUÇ) Kampanya rahat nefes aldırdı Burkay, 31 yıl sonra dönüyor Hopa’ya özel hukuk Hopa olayları nedeniyle tutuklanan 13 kişinin avukatı, STK temsilcileri ve ailelerle birlikte dün ortak bir basın açıklaması yaparak, yaşanan hak ihlallerini anlattı. Avukatlar adına konuşan Meriç Eyüboğlu, “Müvekkiller cezaevine götürüldükleri yaklaşık 112 saat boyunca kelepçeli bir halde tutulmuştur. Müvekkillerden Ali Aksu, H Tipi Cezaevi’ne ilk getirildiğinde bir arkadaşının parmak izi alınırken yaşanan tartışma nedeniyle 1015 kişi olduklarını tahmin ettiği koruma memuru tarafından, kaba dayağa maruz kalmıştır. Tutuklulardan Şaban, Erhan, Ender, Cengiz E/5 koğuşunda fareler ve fare pislikleri içindeki yataklar ve çarşaflarda yatırılmışlardır” dedi. Rum gazetesi şimdilik kurtuldu Haber Merkezi Rumca yayımlanan Apoyevmatini gazetesi, uzun süredir yaşadığı kapanma tehlikesini toplanan bağışlar ve yeni abonelerle şimdilik atlattı. 1925 yılından bu yana Rumca yayın yapan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis’in çağrısı üzerine harekete geçen Bilgi Üniversitesi, başlattığı kampanya ile gazeteyi şimdilik kapanmaktan kurtardı. Gazetenin kapanmasının 60’a yakın yeni abone ile bir süre daha ertelendiğini kaydeden Vasiliadis, “Taşıma suyla değirmen nereye kadar yürür?” sorusunu sorarak uzun vadede gazetenin yaşamasını sağlayacak çözümün Basın İlan Kurumu’ndan gelecek ilanlarda olduğunu söyledi. ‘30 Temmuz’da Türkiye’deyim Haber Merkezi Kürt hareketinin önemli isimlerinden Kemal Burkay, 31 yıl sonra Türkiye’ye dönüyor. Burkay, “İnsanlarımızın barış ve demokrasi mücadelesine katkıya geliyorum. Ülkemiz çok zaman kaybetti” dedi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından İsveç’e sürgüne giden Burkay, 30 Temmuz Cumartesi günü Türkiye’ye döneceğini açıkladı. Dönüş için seçimlerin geçmesini beklediğini belirten Burkay, “1992’de çıkarılan bir yasa ile yurttaşlığımız iade edildi. Ama o ortam çok kötüydü, dönüş çağrılarını gerçekçi bulmadım. Ülkede olup özgürce siyaset yapmamızın etkisi başka olurdu. Sorunlar çözümsüz kaldı, ağırlaştı” diye konuştu. Padovese cinayetinde müebbet hapis istemi AKIN BODUR İSKENDERUN Şoförü Murat Altun tarafından boğazı kesilip 15 yerinden bıçaklanarak öldürülen Katolik Kilisesi Anadolu Episkoposu Luigino Padovese cinayetiyle ilgili iddianame tamamlandı. Savcı Mehmet Akif Sarı tarafından hazırlanan üç sayfalık iddianame İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, Altun’un, TCK’nin 81. maddesi kapsamında “kasten adam öldürmek” suçunu işlediği belirtilerek müebbet hapsi istendi. Sivas Cezaevi’nden savcılığa gönderilen ve eski Osmaniye MHP milletvekili olan M.K’nin olayın azmettiricisi olduğu iddiasına yer verilen mektupla ilgili ise takipsizlik kararı verildi. İddianame, zanlının “herhangi bir örgüt ve tarikat bağlantısının olmadığı, eylemin tamamen bireysel olduğu, kimsenin kendisini yönlendirmediğini” söylediği belirtildi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear